1. Ceza Dairesi 2022/1487 E. , 2022/3616 K.
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2021/1219 E., 2021/858 K.
SUÇ : Kasten öldürme
HÜKÜM : Hükmün düzeltilmesi suretiyle istinaf başvurusunun esastan reddi kararı
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Temyiz isteminin esastan reddi ile hükmün onanması
İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. ... 7. Ağır Ceza Mahkemesinin, 17.06.2021 tarihli ve 2020/318 Esas, 2021/355 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında kasten öldürme suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 81 inci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesinin birinci fıkrası ve 63 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına ve mahsuba karar verilmiştir.
2. ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 12.10.2021 tarihli ve 2021/318 Esas, 2021/858 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanık müdafiinin istinaf başvurusu üzerine 5271 sayılı Kanun’un 303 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca hükmün düzeltilmesi ile aynı Kanun'un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
3. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 01.02.2022 tarihli ve 2021/135413 sayılı, temyiz isteminin esastan reddi ile hükmün onanması görüşlü Tebliğname ile Daireye tevdi edilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafiinin temyiz sebepleri;
1. Sanık hakkında 5237 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği haksız tahrik hükmünün,
2. Aynı Kanun'un 62 nci maddesinin birinci fıkrası gereği takdirî indirim sebebinin,
Uygulanması talebine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
1. Olay günü günü saat 02.20 sıralarında, olay yerinde, delici kesici alet yaralanmasına bağlı ölüm olayının kolluk kuvvetlerine ihbar edilmesi üzerine olayla ilgili olarak soruşturma başlatıldığı anlaşılmıştır. Buna göre, olay günü maktulün, annesi olan katılan kayıtlı araç ile Yeni Hal Kavşağı alt geçitinden ... yolu istikametine doğru trafikte alkolün etkisiyle düzensiz bir şekilde seyrettiği sırada, S.T. adına kayıtlı 07 (...) (...) plakalı kırmızı renkli Yamaha marka motorsiklet sürücüsü sanık ile karşılaştığı, maktül ile sanık arasında bilinmeyen bir sebeple çıkan tartışma neticesinde sanığın, ele geçirilemeyen delici bir aletle maktülün vücudunun sağ meme başı ve civarı, ublikus (göbek), sağ skapula (sağ kürek kemiği), boyun, sağ kulak memesi, sol aksiller (sol koltukaltı), sol sias (leğen kemiğinin üst ön kısmındaki çıkıntı) bölgelerine isabet edecek şekilde saldırdığı ve bu saldırı sonucu maktulün hayatını kaybettiği, sanığın maktulü sürükleyerek karanlık bölgeye götürdüğü, daha sonra maktülün ağzını, burnunu toprak ile doldurdurduğu ve motorsikleti ile olay yerinden uzaklaştığı belirlenmiştir.
2. Kamera görüntüleri incelendiğinde, sanığın idaresindeki araç ile maktulün idaresindeki aracın peşi sıra seyir halinde görüldükleri, her ne kadar sanık, maktulün aracı kendisinin üzerine sürdüğünü, kendisine bıçak salladığını beyan ederek haksız tahrik altında suçu işlediğini savunmuş ise de tanık anlatımları, olay yeri inceleme raporu, kolluk araştırma tutanakları itibariyle taraflar arasında ciddi bir tartışma veya kavga yaşanmadığı, eylem öncesinde maktul ve sanık arasında aktif husumet bulunmadığı, tarafların birbirlerini tanımadıkları belirlendiğinden, sanığın suçtan kurtulmaya veya haksız tahrik indiriminden faydalanmaya yönelik savunma geliştirdiği kanaatine varılmakla beyanlarına bu yönden itibar edilmediği tespit edilmiştir. Mevcut delil durumu ve tüm dosya kapsamı itibarıyla sanığın, maktülden kaynaklı haksız fiil nedeniyle kapıldığı haksız tahrikin etkisi altında atılı suçu işlediğine dair somut ve kesin delil bulunmadığı görülmekle suçu haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında işlediği sabit olmadığından 5237 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesinin birinci fıkrasının uygulanmasına yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır.
3. Sanığın kişiliği, eylem sırasındaki ve eylemden önceki davranışları, olayın oluş şekli itibarıyla trafik ve insan akışının olduğu bir mahalde hiçbir çekincesi olmaksızın eylemini gerçekleştirmesi, sanığın suçun işlenme şekline ilişkin tevilli ikrarları, maktulün ağzını ve burnunu toprak ile doldurması, kesici alet darbelerinin sayısı ve hedef alının bölgeler yani sanığın eylemi gerçekleştirme şekli, suçun işlemesindeki özellikler göz önünde bulundurularak 5237 sayılı Kanun'un 62 nci maddesinin birinci fıkrasının uygulanmasına takdiren yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmıştır.
IV. GEREKÇE
A. Sanık Müdafiinin Haksız Tahrike Yönelen Temyiz Sebebi Yönünden
1. Haksız tahrik kurumunun, 5237 sayılı Kanun’un 29 uncu maddesinin birinci fıkrasında; “Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.” şeklindeki düzenleme ile ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alındığı anlaşılmaktadır.
2. Bu durumda haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade eder. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
3. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları (Örn: Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 21.12.2021 tarihli ve 2021/1-262 Esas, 2021/660 Karar sayılı kararı; 09.12.2021 tarihli ve 2020/1-266 Esas, 2021/621 Karar sayılı kararı; 24.09.2020 tarihli ve 2020/1-5 Esas, 2020/376 Karar sayılı kararı; 17.10.2019 tarihli ve 2019/1-20 Esas, 2019/607 Karar sayılı kararı; 20.03.2018 tarihli ve 2016/1-625 Esas, 2018/109 Karar sayılı kararı) ile öğretide de kabul gören görüşler incelendiğinde, doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sâdır olmalıdır.
4. 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Kanun’da, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda yer verilen “ağır – hafif tahrik” ayırımına son verilerek tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar, diğer hâllerde ise maddede gösterilen iki sınır (¼ - ¾) arasında belirlenen oranda cezadan indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
5. Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlemediğinin belirlenmesi önemlidir. Mağdurdan gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
6. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, tanıklar Ş.S., N.K. ve Z.T.'nin soruşturma aşamasında tespit olunan beyanları, yine tanık N.K.'nın kovuşturma aşamasında; 'İki[si] arasında bir tartışma yoktu.' şeklinde ve sanık müdafiinin talebi üzerine aynı tanıktan sorulduğunda; 'Şahıslar arasında herhangi bir tartışma görmedik.' şeklindeki anlatımları karşısında, sanık hakkında kurulan hükümde, '... sanığın, maktülden kaynaklı haksız fiil nedeniyle kapıldığı haksız tahrikin etkisi altında atılı suçu işlediğine dair somut ve kesin delil bulunmadığı...' gerekçesiyle haksız tahrik indiriminin uygulanmaması yönündeki Mahkemenin takdirinde hukuka aykırılık bulunmamıştır.
B. Sanık Müdafiinin Takdirî İndirim Sebebine Yönelen Temyiz Sebebi Yönünden
1. Cezanın hafifletilmesi sonucunu doğuran takdirî indirim nedenleri kanunî dayanağını, 5237 sayılı Kanun'un 62 nci maddesinden almaktadır. Mezkûr hükmün birinci fıkrasına göre;
'Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir.'
Şeklinde kaleme alınmıştır.
2. Yukarıda zikredilen hükmün ikinci fıkrası, Mahkemenin takdirî indirim nedeni uygulanıp uygulanmayacağına karar verirken göz önünde bulundurulması gereken kıstasları, bir diğer ifadeyle takdirin şekillenmesinde rol alacak kriterleri belirler. Buna göre;
'Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir.'
3. İlgili düzenleme incelendiğinde;
a) Failin geçmişi; sanığın suç işleme eğilimi olup olmadığını,
b) Sosyal ilişkileri; failin düzenli bir sosyo-ekonomik statüsünün bulunup bulunmadığını,
c) Fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları; fiilden sonraki davranışları ile hakkındaki soruşturmayı sürüncemede ya da neticesiz bırakma çabası içinde olup olmadığını ve yargılama sürecinde suçun ortaya çıkmasına yardımcı olup olmadığını,
d) Cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri; yargılama neticesinde hükmolunacak sonuç ceza miktarının, cezanın caydırıcılığı yönünden fail üzerinde herhangi bir etkisinin bulunup bulunmayacağını,
İfade eder.
4. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 11.07.1976 tarihli ve 15643 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 07.06.1976 tarihli ve 1976/3-4 Esas, 1976/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nda açıkça vurgulandığı üzere, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 59 uncu maddesini hüküm altına alan kanun koyucu, hâkime takdirî indirim hükmünün uygulanması konusunda geniş bir takdir yetkisi tanıyarak uygulamada çıkabilecek olan ve önceden öngörülme olanağı bulunmayan çeşitli hâlleri kapsayacak bir kalıp bulmanın zorluğu karşısında hâkimin bu yetkisini kısıtlamaktan özenle kaçınmış ve bu tavrını 5237 sayılı Kanun'da da devam ettirmiştir. Nitekim, 5237 sayılı Kanun'un 62 nci maddesinin ikinci fıkrasında takdirî indirim nedenleri sıralandıktan sonra “gibi” denilmek suretiyle takdirî indirim nedenlerinin ilgili maddede sayılanlarla sınırlı olmadığı, aksine bunların örnek olarak belirtildiği açıkça vurgulanmıştır. Burada sayılan “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar' uygulamada hâkimi sınırlayıcı değil yol gösterici nitelikteki gerekçelerdir. Bunun sonucu olarak da 5237 sayılı Kanun'un, takdirî indirim nedenleri yönünden sınırlayıcı sistemi değil, serbest değerlendirme sistemini benimsediği kabul edilmektedir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 31.01.2012 tarihli ve 2011/4-277 Esas, 2012-4 Karar sayılı kararı) O hâlde takdiri indirim nedeni uygulama/uygulamama yetkisi Mahkemenin takdirindedir. Ancak bu takdir yetkisi, sınırsız değildir. Bütün kararlarda olduğu gibi takdirî indirim nedeninin uygulanmasına veya uygulanmamasına ilişkin kararlar da gerekçeli olmalıdır. Bununla birlikte gösterilen gerekçelerin hak, adalet ve nasafet kuralları ile dava dosyası içeriğine ve ilgili kanun hükümlerine uygunluğunun Yargıtay denetimine tabi olacağında şüphe bulunmamaktadır.
5. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrası ve 5271 sayılı Kanun'un 34 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli yazılması zorunludur. Gerekçe, verilen hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun olarak izah edilmesidir. Yasal ve yeterli olmayan, dava dosyası içeriğine uymayan bir gerekçeyle karar verilmesi, kararın, kanunî bir gerekçeye dayanmaması nedeniyle hem kanun koyucunun amacına uygun düşmeyecek, hem de tarafları tatmin etmeyerek keyfîliğe yol açacaktır.
6. Bu tespitler kapsamında somut olay incelendiğinde öncelikle, kurulan hükümde takdirî indirim nedeninin uygulanmamasının, hukuk kurallarını zedeleyen, Kanun'un maksat ve amacına aykırı düşen, vicdanları rahatsız eden bir yanının olup olmadığı, diğer bir anlatımla takdirî indirim nedeninin uygulanmama sebebinin ‘makul’ ve ‘makbul’ olup olmadığı yürürlükteki mevzuat hükmüne göre irdelenmeli akabinde ise takdirî indirim nedeninin uygulanmama sebebinin, kanunî bir gerekçeye dayanıp dayanmadığı saptanmalıdır.
7. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, Mahkemece; 'Sanığın kişiliği, eylem sırasındaki ve eylemden önceki davranışları, olayın oluş şekli, suçun işlemesindeki özellikler, sanığa verilen cezanın eylemi ile mütenasip olduğu kanaatiyle takdiren...' şeklindeki gerekçeye istinaden sanık hakkında kurulan hükümde, 5237 sayılı Kanun'un 62 nci maddesinin birinci fıkrası gereği takdirî indirim sebebi uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi, hukuka aykırı bulunmamıştır.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 12.10.2021 tarihli ve 2021/1219 Esas, 2021/858 Karar sayılı kararında sanık müdafiince öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ... 7. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
16.05.2022 tarihinde karar verildi.