Danıştay 4. Daire Başkanlığı 2020/1269 E. , 2021/6784 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2020/1269
Karar No : 2021/6784
TEMYİZ EDEN (DAVALI) :... Vergi Dairesi Başkanlığı
(... Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVACI) : ... Geri Dönüşüm Müşavirlik Lojistik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMİN KONUSU :... Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, Ba-Bs analizi neticesinde sahte fatura kullandığının tespit edildiğinden bahisle takdir komisyonu kararlarına istinaden vergi ziyaı cezalı olarak tarh edilen 2010 yılı kurumlar vergisi ile 2010/1-3, 4-6, 7-9,10-12 dönemleri vergi ziyaı cezalı geçici vergilerin kaldırılması istenilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Danıştay bozma kararı üzerine Bölge İdare Mahkemesinin temyize konu kararıyla; gerek davalı idarece gerekse takdir komisyonunca yasayla tanınan inceleme ve araştırma yetkileri kullanılmak suretiyle davacı nezdinde herhangi bir inceleme yapılmadığı, söz konusu firmadan olan alımlarını yasal defter ve belgelerine kaydedip kaydetmediği, indirim ve maliyetlerine yansıtıp yansıtmadığı, iştigal konusu itibariyle emtia alımının gerçekliği ve işin yürütülmesi için gerçekten ihtiyaç duyulup duyulmadığı hususlarının tespit edilmediği, başka bir ifadeyle gerekli ve yeterli bir inceleme yapılıp gerçek durumun ortaya konulmadığı ayrıca ihtilafta, düzenlenen faturaların hangi dönemlerde alındığı hususunun ilgili olduğu dönem beyanlarıyla, hasılat ve giderleri de dikkate alınarak, bir karşılaştırma yapılıp ödenmesi gereken tutarın doğruluğunun belirlenmediği anlaşıldığından, takdir edilen matrah farkı üzerinden yapılan dava konusu cezalı tarhiyatlarda hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulü yönündeki karara ilişkin istinaf başvurusunun gerekçeli reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, davacı adına yapılan işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı, temyiz isteminin kabulü ve Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.
TETKİK HÂKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 16/11/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY (X):
Davacı adına, Ba-Bs analizi neticesinde sahte fatura kullandığının tespit edildiğinden bahisle takdir komisyonu kararlarına istinaden vergi ziyaı cezalı olarak tarh edilen 2010 yılı kurumlar vergisi ile 2010/1-3, 4-6, 7-9,10-12 dönemleri vergi ziyaı cezalı geçici vergilerin kaldırılması istemiyle açılan davanın kabulüne ilişkin Vergi Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 24. maddesinde, kararlarda bulunacak hususlar sayılarak, kararlarda kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesinin yer almasının zorunlu olduğu belirtilmiş; 49. maddesinin (2) numaralı fıkrasında da, temyiz incelemesi sonunda Danıştayın, usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması halinde kararı bozacağı hüküm altına alınmıştır.
Yargılama hukukunda, yargı (hüküm), uyuşmazlığı çözmekle görevli ve yetkili yargı yerinin, yargılama sürecinin sonunda ulaştığı sonuçtur. Yargı yerinin bu sonuca ulaşırken bir gerekçeye dayanması, hem Anayasa'nın, hem de yargılama hukukunun ilkelerinden olup gerekçeli karar hakkının da güvencesini oluşturmaktadır.
Gerekçe, hakimin, önüne gelen uyuşmazlıkla ilgili olarak saptadığı maddi olaylar ile verdiği hüküm arasındaki hukuki değerlendirmedir. Başka bir deyişle gerekçe, maddi olaylar ile hüküm fıkrası arasındaki köprüdür. Gerekçe, aynı zamanda kararın hukuka uygun olup olmadığının denetlenmesine de olanak tanır. Yargı kararlarının mutlaka gerekçeli olması gerektiği yolundaki ilkenin amacı da budur.
Bunun yanında kararda, hakimin uyuşmazlığın çözümünde tek başına yargıya götürmeye yeterli bir gerekçe gösterilmiş iken, farklı ikinci bir gerekçeye daha dayanılması, yargı yerinin ilk gerekçeye ve bu gerekçenin sonucu olan yargıya güvensizliğini gösterdiği gibi tarafların aralarındaki uyuşmazlığın adilane bir çözüme kavuşturulduğu konusundaki inançlarını da zedeleyecektir. Ayrıca bu durum hukuki belirlilik ilkesine de aykırılık teşkil edecektir.
Ayrıca, birden fazla ve farklı gerekçeyle karar verilmesi, temyiz merciince, kararın ve dayanağı gerekçenin hukuka uygunluğunun denetiminin yapılmasını güçleştirecektir.
Dosyanın incelenmesinden; Danıştay bozma kararı üzerine verilen Vergi Dava Dairesinin temyize konu kararında, hem davacı sahte fatura düzenlediği iddia edilen Avcılar Vergi Dairesi mükellefi ... Bakır Plastik İnş. Teks. San. Tic. Ltd. Şti. hakkında tanzim edilen vergi tekniği raporu incelenerek, yapılan tespitlerin söz konusu şirketin sahte belge düzenlediğini ortaya koymak için yeterli olmadığı, bu haliyle faturalarda belirtilen emtia alımlarının yapılmadığının delil ve belgeye dayanmadığı gerekçesiyle; hem de gerek davalı idarece gerekse takdir komisyonunca yasayla tanınan inceleme ve araştırma yetkileri kullanılmak suretiyle davacı nezdinde herhangi bir inceleme yapılmadığı, söz konusu firmadan olan alımlarını yasal defter ve belgelerine kaydedip kaydetmediği, indirim ve maliyetlerine yansıtıp yansıtmadığı, iştigal konusu itibariyle emtia alımının gerçekliği ve işin yürütülmesi için gerçekten ihtiyaç duyulup duyulmadığı hususlarının tespit edilmediği, başka bir ifadeyle gerekli ve yeterli bir inceleme yapılıp gerçek durumun ortaya konulmadığı ayrıca ihtilafta, düzenlenen faturaların hangi dönemlerde alındığı hususunun ilgili olduğu dönem beyanlarıyla, hasılat ve giderleri de dikkate alınarak, bir karşılaştırma yapılıp ödenmesi gereken tutarın doğruluğunun belirlenmediği anlaşıldığından, takdir edilen matrah farkı üzerinden yapılan dava konusu cezalı tarhiyatlarda hukuka uyarlık bulunmadığı, bu nedenlerle cezalı tarhiyatların kaldırılması gerektiği gerekçesiyle istinaf başvurusunun gerekçeli reddine karar verildiği görülmüştür.
Bu durumda, Vergi Dava Dairesince, iki farklı gerekçeye dayanılarak dava konusu vergi ve cezaların kaldırılması yargılama hukuku kurallarına aykırılık teşkil ettiği gibi yukarıda belirtilen sakıncaları doğuracak nitelikte olduğundan, temyize konu kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan, Danıştay Dördüncü Dairesinin 21/10/2021 tarih ve E:2021/5200, K:2021/5425 sayılı kararı ile de, davacının ilgili dönemde fatura aldığı Avcılar Vergi Dairesi mükellefi ... Bakır Plastik İnş. Teks. San. Tic. Ltd. Şti. 'nin 2010 yılında sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlediğine karar verilmiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ve Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği görüşüyle Daire kararına katılmıyorum.
KARŞI OY (XX):
Davacı adına, Ba-Bs analizi neticesinde sahte fatura kullandığının tespit edildiğinden bahisle takdir komisyonu kararlarına istinaden vergi ziyaı cezalı olarak tarh edilen 2010 yılı kurumlar vergisi ile 2010/1-3, 4-6, 7-9, 10-12 dönemleri vergi ziyaı cezalı geçici vergilerin kaldırılması
istemiyle açılan davayı kabul eden Vergi Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunu, Danıştay Dördüncü Dairenin bozma kararı üzerine, gerekçeli reddeden Bölge İdare Mahkemesi Vergi Dava Dairesi kararının bozulması istemiyle davalı idare tarafından temyiz yoluna başvurulmuştur.
Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı kurala bağlanmıştır. Usul hukukunda da konuyla ilgili hükümler bulunmaktadır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 24. maddesinde, kararlarda bulunacak hususlar sayılarak, kararlarda kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesinin yer almasının zorunlu olduğu belirtilmiştir. Aynı Kanun'un 'Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar' başlıklı 49. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, temyiz incelemesi sonunda Danıştayın, usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması halinde kararı bozacağı hüküm altına alınmıştır.
Danıştay'ın kimi kararlarında belirtildiği gibi, yargılama hukukunda, yargı, hüküm; uyuşmazlığı çözmekle görevli ve yetkili yargı yerinin, yargılama sürecinin sonunda ulaştığı sonuçtur. Yargı yerinin bu sonuca ulaşırken bir gerekçeye dayanması, hem Anayasa'nın, hem de yargılama hukukunun ilkelerinden olup, adil yargılanma hakkının bir gereği olan gerekçeli karar hakkının da güvencesini oluşturmaktadır. Gerekçe, hakimin, önüne gelen uyuşmazlıkla ilgili olarak saptadığı maddi olaylar ile verdiği hüküm arasındaki hukuki değerlendirmedir. Başka bir deyişle gerekçe, maddi olaylar ile hüküm fıkrası arasındaki bağlantıdır ve köprü görevi görmektedir. Gerekçe, aynı zamanda kararın hukuka uygun olup olmadığının denetlenmesine de olanak tanır. Yargı kararlarının mutlaka gerekçeli olması gerektiği yolundaki ilkenin amacı da budur. Bunun yanında kararda, hakimi uyuşmazlığın çözümünde tek başına yargıya götürmeye yeterli bir gerekçe gösterilmiş iken, farklı ikinci bir gerekçeye daha dayanılması, yargı yerinin ilk gerekçeye ve bu gerekçenin sonucu olan yargıya güvensizliğini gösterdiği gibi tarafların aralarındaki uyuşmazlığın adilane bir çözüme kavuşturulduğu konusundaki inançlarını da zedeleyecektir. Ayrıca bu durum hukuki belirlilik ilkesine de aykırılık teşkil edecektir. Öte yandan, birden fazla ve farklı gerekçeyle karar verilmesi, temyiz merciince, kararın ve dayanağı gerekçenin hukuka uygunluğunun denetiminin yapılmasını da güçleştirecektir (Danıştay Yedinci Daire, 30/03/2006 tarih ve E.2004/282, K.2006/1032; Vergi Dava Daireleri Kurulu, 13/10/2021 tarih ve E.2020/68, K.2021/1308 sayılı kararları).
Bakılmakta olan davada; Bölge İdare Mahkemesi Vergi Dava Dairesi, davacı adına fatura düzenleyen Avcılar Vergi Dairesi mükellefi ... Bakır Plastik İnşaat Teks. San. ve Tic. Ltd. Şti. hakkında düzenlenen ... tarih ve ... tarihli Vergi Tekniği Raporunda yer alan tespitlerin bu mükellefin düzenlediği faturaların sahte olduğunu ortaya koymak için yeterli olmadığı, bu haliyle faturalarda belirtilen emtia alımlarının yapılmadığı hususunun delil ve belgeye dayanmadığı, buna göre dava konusu cezalı tarhiyatların hukuka uygun olmadığı gerekçesine yer verdikten sonra, ayrıca, gerek davalı idarece gerekse takdir komisyonunca yasayla tanınan inceleme ve araştırma yetkileri kullanılmak suretiyle davacı nezdinde herhangi bir inceleme yapılmadığı, söz konusu firmadan olan alımların yasal defter ve belgelerine kaydedilip kaydedilmediği, indirim ve maliyetlerine yansıtılıp yansıtılmadığı, iştigal konusu itibariyle emtia alımının gerçekliği ve işin yürütülmesi için gerçekten ihtiyaç duyulup duyulmadığı hususlarının tespit edilmediği, başka bir ifadeyle gerekli ve yeterli bir inceleme yapılıp gerçek durumun ortaya konulmadığı, bununla birlikte ihtilafta, düzenlenen faturaların hangi dönemlerde alındığı hususunun ilgili olduğu dönem beyanlarıyla, hasılat ve giderleri de dikkate alınarak, bir karşılaştırma yapılıp ödenmesi gereken tutarın doğruluğunun belirlenmediği anlaşıldığından, bu yönden de takdir edilen matrah farkı üzerinden yapılan dava konusu cezalı tarhiyatlarda hukuka uyarlık bulunmadığı şeklinde ilk gerekçeden farklı ikinci gerekçeye dayanılarak hüküm tesis etmiştir.
Bu durumda, iki farklı gerekçeye dayanılarak dava konusu cezalı tarhiyatların kaldırılması yargılama usulü kurallarına aykırılık teşkil ettiğinden, temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği görüşüyle, kararın ikinci gerekçesine yer verilerek 2577 sayılı Kanunun 49. maddesine atıf yapılmak suretiyle verilen onama kararına katılmıyorum.