Ceza Genel Kurulu 2017/742 E. , 2021/559 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 412-294
Sanık ...’nin silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan TCK’nın 314/2, 220/6, 3713 sayılı Kanun’un 5 ve TCK’nın 62. maddeleri uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapis; tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirilmesi suçundan TCK’nın 174/1, 3713 sayılı Kanun’un 4-5/2. maddeleri yollamasıyla TCK’nın 174/2, 62 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis ve 120 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye, her iki suç yönünden TCK'nın 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca hak yoksunluğuna, mahsuba ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin ... 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 19.10.2015 tarihli ve 412-294 sayılı hükümlerin sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Ceza Dairesince 16.11.2016 tarih ve 8033-6047 sayı ile atıf maddesinin yazılmaması ve TCK’nın 53. maddesinin uygulanması bakımından düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 07.03.2017 tarih ve 374375 sayı ile;
“...
Davanın dayanağını oluşturan, Yerel Mahkemenin ve Yüksek Yargıtay 16. Ceza Dairesinin itiraza konu hükümlerine esas aldığı 02/10/2014 tarihli olaylı yakalama tutanağı içeriğinden sanığın katıldığı terör örgütünün propagandasına dönüşen somut bir yasa dışı gösterinin söz konusu olmadığı, olay tarihinde ... ili genelinde terör örgütünün yayın organları ve örgüte müzahir internet siteleri üzerinden yaptığı çağrılar üzerine meydana gelen izinsiz toplantı ve gösteri yürüyüşleri nedeniyle il genelinde alınan güvenlik önlemleri kapsamında şüpheli şahıslar üzerinde uygulama yapılırken elinde siyah bir poşet olduğu hâlde ... ili, Melik Ahmet Caddesi üzerinden Gazi Caddesi istikametine yaya olarak yürüyen sanığın TOMA ve zırhlı ekip araçlarının yakınına doğru geldiğinde elinde bulunan büyük siyah poşeti açmaya çalıştığı görüldüğünden bahsedildiği ve durumundan şüphe edilen sanığın takiple yakalandığı, elindeki poşet kontrol edildiğinde içinde 7 adet 16'lık havai fişek rampası bulunduğu anlaşılmaktadır. Sanık aşamalarda değişmeyen savunmalarında bu havai fişekleri köylerinde yapılacak düğün için aldıklarını savunmuş ve bu savunmalarına delil olarak amcasının oğlu olduğunu beyan ettiği, kendisiyle aynı soyadını taşıyan kişilere ait olan, 05-06-07/10/2014 tarihlerinde kendisinin de nüfusuna kayıtlı olduğu Kocaköy'de yapılacak düğün davetiyesi ve bu düğün için amcasının oğlu olduğunu beyan ettiği, Osman Çali tarafından Kocaköy Polis Merkezi Amirliğine hitaben yazılmış düğün için izin talep dilekçesini sunmuştur. Dosyada yer alan kollukça düzenlenmiş 02/10/2014 tarihli değerlendirme ve tespit tutanağında sanıkta ele geçen havai fişeklerin incelemesi ve değerlendirilmesi yapılmış, bu tutanak içeriğinde daha önce meydana gelmiş bir kısım yasa dışı gösterilerden elde edilen fotoğraflarla sanıkta ele geçen havai fişeklerin gösterilerde güvenlik güçlerine direnme ve saldırılarda kullanılan türden havai fişeklerden olduğu ortaya konularak, sanığın da bunu bu tür bir gösteride kullanmak üzere aldığının ve yanında bulundurduğunun değerlendirildiği belirtilmiştir. Yani somut bir kullanımdan söz edilmeyerek bir değerlendirmeden bahsedilmiştir. Duruşmada olayı net hatırlamadığını, tutanak altındaki imzanın kendisine ait olduğunu beyan eden, soruşturma aşamasındaki ifadesinde de tutanak içeriğini tekrarla doğrulayan 176092 sicil numaralı mümzi tanığın beyanlarında da sanığın somut olarak gösterilere katıldığına, göstericilerle birlikte hareket ettiğine dair bir görgü ve tespitin söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim ... Cumhuriyet Başsavcılığının 01/12/2014 tarihli ek kararıyla sanığın kanuna aykırı düzenlenen gösteriye katıldığına dair herhangi bir tespitin bulunmadığı, müsnet suçu işlediğine dair de savunmalarının aksine elde kamu davasını açmayı gerektirir yeterli, kesin, inandırıcı delilin bulunmadığı gerekçesiyle kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama suçundan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Sanıkta ele geçen havai fişekler, serbestçe satılan ve idareden alınacak basit bir izinle düğün, kutlama gibi etkinliklerde kullanılan bir eğlence aracı olup, kanuna aykırı amaçlarla ve şekilde kullanılmadığı takdirde, satılması, bulundurulması, taşınması ve belirtilen basit izinle eğlence aracı olarak kullanılması kanunlarımızda suç teşkil etmemekte, TCK'nın 174. maddesinde düzenlenen suça da konu olmamaktadır.
Tüm bu deliller ve tespitlere göre, sanığın savunmalarının doğruluğunun, yani sanığın soruşturma aşamasında kollukça alınan ifadesinde suç konusu havai fişekleri beraber aldıklarını, hatta ücretini kredi kartından çektiğini beyan ettiği amcasının oğlu ...'nin tanık olarak dinlenmesi, düğün olgusunun ve havai fişeğin bu düğün için temin edilip edilmediğinin kolluk marifetiyle ve düğün sahiplerinin tanık olarak dinlenmesi suretiyle tespitinden sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve tespiti gerekirken, yerel mahkemece eksik incelemeye ve mahkumiyet için yetersiz görülen delillere dayalı olarak atılı suçlardan verilen mahkumiyet kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesince 22.03.2017 tarih ve 1023-3362 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme ve tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirilmesi suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme ve tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirilmesi suçlarından cezalandırılmasına karar verilen sanık hakkında eksik araştırmayla hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından,
PKK (Partiya Karkeren Kürdistan—Kürdistan İşçi Partisi) adlı yasa dışı terör örgütü Türkiye Cumhuriyetinin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri ile Suriye, İran ve Irak ülke topraklarının bir kısmını da içine alacak şekilde Marksist-Leninist ilkeler doğrultusunda Kürt Devleti kurma amacı taşıyan ve bu amacı doğrultusunda 1984 yılından beri yurt içinde çok sayıda öldürme, yaralama, soygun, gasp, yol kesme, köy ve karakol basma, kundaklama v.b. eylemler yapan bir silahlı terör örgütüdür.
Terör örgütü Zamana ve konjoktüre paralel olarak ideolojisinde, stratejisinde, eylem metodlarında ve yapılanma biçiminde bazı değişikliklere gitmiştir. Nisan 2002'de KADEK, Kasım 2003'te KONGRA/GEL, Mart 2005'de KKK şeklinde isim değişikliğine gitmiş, Mayıs 2007 yılından itibaren de örgütün yeni yapılanmasının KCK olduğunu duyurmuştur.
PKK/KCK terör örgütü, 15 Şubat 1999 tarihinde ...'ın yakalanmasından sonra 'Serhildan' olarak adlandırdığı sivil itaatsizlik eylemlerini esas alan bir mücadale tarzı benimsemiş, gerek belirli tarihlerde gerekse fırsat bulduğu değişik tarihlerde serhıldan eylemleri adı altında müzahir kitlesini eylem yapmaya çağırdığı ve bu çağrılarını özellikle kendi güdümünde yayın yapan 'www.fıratnews.com.tr' isimli internet haber ajansı vasıtasıyla yandaşlarına duyurduğu tespit edilmiştir. Serhıldan eylemlerinde kamu bina ve araçlarını tahrip etme, molotof kokteyli atma, güvenlik güçlerine karşı koyma, yakma ve yıkma eylemlerini de sivil itaatsizlik olarak değerlendirip kitleleri de bu şekilde hareket etmeye zorlamaktadır.
02.10.2014 tarihinde PKK silahlı terör örgütü lehine ...'da yaşamın durdurulması, Kürt halkının kendi kendini savunması, kimsenin bir şey yapmayacağı, Kobani savunmasının her yerde olması gerektiği, IŞİD'in ne ise AKP'nin o olduğu, Amed halkının sınıra akın ederek çetelerin geçişine engel olması, hem de her yerde eylem yaparak Şengal'den Kobani’ye tüm direnişin sahiplenilmesi gerektiği, hiçbir yurtsever esnafın kepenk ve kontak açmaması, hiçbir ailenin çocuğunu okula göndermemesi, direnilecekse bugün direnilmesi, Amed halkının gençliği ve kadınları öncülüğünde alanlara inmesi, halkın her sokakta her meydanda ateş yakarak, barikatlar kurarak omuz omuza direnmesi şeklinde çağrılar yapıldığı,
02.10.2014 tarihli olaylara ilişkin tutanağa göre; ... il merkezi ve ilçelerinde güvenlik kuvvetlerine yönelik molotof kokteylli, taşlı, el yapımı bombalı saldırıların, kepenk, kontak ve yol kapama, izinsiz yürüyüş, ateş yakma olaylarının meydana geldiği,
Olaylı yakalama tutanağında; ... il merkezi ve ilçelerinde güvenlik kuvvetlerine yönelik molotof kokteylli, taşlı, el yapımı bombalı saldırıların, kepenk, kontak ve yol kapama, izinsiz yürüyüş, ateş yakma olaylarının meydana gelmesi üzerine çevrede şüpheli şahıslar üzerinde uygulama yapılmaya başlanıldığı, bu uygulamalar esnasında Sur İlçesi, Balıkçılarbaşı civarında görevli '...' sicil numarzalı polis memurunun durumundan şüphelendiği 8-9 kişilik grubu takip ettiği esnada grubun polis memurunu fark ederek darbettiği ve içlerinden bir şahsın polis memuruna ait telefonu elinden alarak hızla olay yerinden kaçarak uzaklaştığı, polis memurunun sözlü beyan ve eşkâl bilgileri sonucunda yapılan çalışmalarda telefonunu alan kişinin inceleme dışı sanık ... olduğu, yakalama için yapılan çalışmalarda inceleme dışı sanığın, Bağlar İlçesi, Şeyh Şamil Mahallesi, 638. Sokak, 7/B Blok-9 numaralı adreste ikamet ettiğinin tespit edildiği, inceleme dışı sanığın sokak içerisinde görüldüğü ve yanına yaklaşıldığı, yakalanmaya çalışıldığı sırada görevlilere direnmesi ve etrafta bulunan vatandaşları galeyana getirecek şekilde bağırması üzerine kademeli şekilde zor kullanılarak akabinde kelepçe takılarak gözaltına alındığının belirtildiği,
02.10.2014 tarihinde kolluk kuvvetlerince yapılan uygulamalarda; Toma ve zırhlı ekiplere yönelik saldırı eylemlerini gerçekleştiren gruplara müdahale edilmesi üzerine eşkâl bilgileri verilen inceleme dışı sanığın tekrar poşetin ağzını kapatarak Gazi Caddesi istikametine yönelmesi üzerine göz takibine alınarak peşinden yaya olarak takip edildiği, takip edilen kişinin Gazi Caddesi'ne giriş yaptığı sırada görevlileri fark etmesi üzerine tedirgin ve telaşlı harelerde bulunmaya başladığı ve hızla hareket ederek koşar adımlarla yol güzergâhında bulunan içerisinde telefon aksesuar malzemelerinin satıldığı bir pasaja doğru yöneldiği, pasajın içerisinde merdivenler kısmında durdurulduğu, tedirgin hareketlerini daha da artırması üzerine elinde bulundurduğu siyah poşetin içerisinin kontrol edildiği, poşetin içinde 7 adet üzerinde “MINORI” ibaresi bulunan 16'lık havai fişek rampası ve toplam 112 adet havai fişek bulunduğu, yapılan kabaca kontrolde başkaca herhangi bir suç ve suç unsuruna rastlanılmadığı,
Arama tutanağına göre; inceleme dışı sanık ...'yi sokak içerisinde yakalandığı, ikametinde yapılan aramada, polis memuruna ait Samsung marka, Galaksi/S4-19500 model, “356843-05-274390-6” IMEI numaralı cep telefonu ile 8 GB'lik hafıza kartının ele geçirildiği,
Teşhis tutanağına göre; yakalanan inceleme dışı sanık ... ile birlikte olduğu değerlendirilen sanık ...'nin farklı kişilerle tek taraflı aynalı özel donanımlı teşhis odasına alındığı, “...” sicil numaralı polis memuru görünmeyecek şekilde teşhis odasının diğer tarafına alınarak kendisine söz verildiğinde; kendisini darbederek telefonunu gasbeden kişilerden inceleme dışı sanık ...’yi “Bu polistir' diye bağıran ve yanındaki 3 şahısla birlikte kendisini yaralayan; sanık ...'yi de kendisine saldıranlar arasında bulunan şeklinde teşhis ettiği,
Anlaşılmaktadır.
'176092' sicil numaralı polis memuru soruşturmada bilgi sahibi sıfatıyla alınan beyanında özetle; TEM Şube Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yaptığını, Melikahmet Caddesi üzerinde uygulama yaparken Gazi Caddesi istikametine doğru yaya olarak yürüyen elinde siyah renkli bir poşet taşıyan şahsın toma ve zırhlı ekip araçların yakınına doğru geldiğinde şahsın elinde bulunan siyah renkli poşeti açmaya çalıştığını gördüğünü, durumu arkadaşlarına anlattığını, bu sırada toma ve zırhlı ekiplerin kendilerine yönelik saldırı eylemleri yapanlara gazlı müdahale etmesi üzerine bu şahsı poşetin ağzını kapatarak Gazi Caddesi istikametine yöneldiğini, şahıstan şüphelenerek göz takibine alarak takip ettiklerini, şahsın takibi fark ederek telaşlanıp koşar adımlarla pasaja yöneldiğini, pasajda şahsı durdurduklarını ve poşetin içerisinde 7 adet 16'lık havai fişek rampası ve 112 adet havai fişek bulunduğunu tespit ettiklerini, şahsın bayramda köyde yapılacak düğünde kullanmak için havai fişekleri aldığını söylediğini beyan etmiş,
Mahkemede ise önceki beyanlarından farklı olarak aynen; 'Olay tarihinde bir şahsı ben elinde patlayıcı madde ile yakalamıştım. Ancak benim yakaladığım şahıs şu anda huzurda bulunan şahıs değildir. Benim yakaladığım şahıs bana karşı direnmedi, daha doğrusu direnemedi. Benim yakaladığım şahıs şu an huzurda bulunan şahıs değildir. Benim yakaladığım şahıs bir kişiydi,' 02.10.2014 tarihli olaylı yakalama tutanağı başlıklı belge okunup sorulduğunda aynen; 'Ben olayı hatırlayamıyorum, ancak gösterilmiş olan sicilimin üzerindeki imza bana aittir', teşhis tutanağı başlıklı belge ve inceleme dışı sanık ...'ye ait fotoğraf ile sanık ...'ye ait olduğu iddia edilen fotoğraflar gösterilip sorulduğunda aynen; 'İddianameye konu eylemi gerçekleştiren teşhis tutanağı başlıklı belgedeki 1 numaralı fotoğrafta bulunan 1 numaralı şahıs ile, 2 numaralı fotoğrafta bulunan 5 numaralı şahıslar bu sanıklara benziyordu. Ben herhangi bir yağma eylemine tanık olmadım. Ben olayı telsiz bağlantısı ile takip ettim, olayı sonradan öğrendim. Ben bir şahsın elinde büyük poşette patlayıcı madde yakalamıştım,' demiştir.
'...' sicil numaralı polis memuru soruşturmada mağdur sıfatıyla alınan beyanında özetle; ... Emniyet Müdürlüğü TEM Şubede görev yaptığını, 02.10.2014 tarihinde örgüt çağrılarına istinaden meydana gelen eylemlerde şüpheli şahıslara müdahale ettiğini, Balıkçılar Başı Meilkahmet Caddesi üzerinde durumundan şüphelendiği 4 şahsın bir pasaja girdiğini görüp takibe başladığını, şahısların havai fişek satan dükkâna girip büyük bir siyah poşetle çıktıklarını gördüğünü, 155'i arayarak haber merkezine bilgi vermek için telefonunu çıkardığını, bu sırada ... isimli şahsın 'Bu polistir' diye yanındakileri uyarması üzerine hepsinin birlikte bir anda kendisine saldırdıklarını, tekme ve yumrukla vurduklarını, ...'nin elindeki telefonu almaya çalıştığını, vermemek için direndiğini, etraftaki insanlara yardım etmeleri için 'Polisim ben, durun polis' şeklinde bağırdığını, pasaj içerisindeki insanların 'Burası Amed'dir bu polisleri öldürün, satırla doğrayın' şeklinde bağırdığını, inceleme dışı sanık ...'nin boğazını sıkarak 'Seni doğrarım lan, seni öldürürüm, burası Amed'dir, buranın polisi biziz, seni kimse elimden alamaz' dediğini ve sonrasında elindeki telefonu zorla aldığını, Melikahmet Caddesi'nde bulunan mobil kuvvet ekiplerine olayı anlattığını, kendisini gasbeden şahılardan şikâyetçi olduğunu beyan etmiş,
Mahkemede ise önceki beyanından farklı olarak aynen; 'Olay günü ben ...'da devam eden olaylar nedeniyle görevliydim. Sanıkları olay mahallinde gördüm ve sanıklar bir dükkana girdiler. Yanlarında bulunan 2 kişiyle birlikte çıktılar. ... benim yanıma gelerek 'Kimsin?' diye sordu, ben de buranın yabancısıyım dedim, daha sonra etraf kalabalıklaşınca polis olduğumu söyledim. Grup yaklaşık 30-35 kişi kadar vardı. Bu grupta ... ve ... dışındaki şahıslar beni darp ettiler. ... ve ... bana vurmadılar. Ben de grup saldırınca polis olduğumu söyledim. Dükkan sahibini tanıdıkları için de gelmiş olabilir. Ben olaydan önce, olay esnasında ve olaydan sonra olay mahallinde herhangi bir fotoğraf çekmedim. Yardım çağırmak için cep telefonumu elime aldığım sırada ... bana telefonunu ver dedi. Ben de kalabalık grubun etkisi altında telefonumu bu şahsa verdim. Telefonu aldıktan sonra ben olay mahallinden ayrıldım. Sanığın telefonu ne yaptığını bilmiyorum. Daha sonra sanığın evinde benim telefonum ele geçirildi. Ben sanıkların patlayıcı madde taşıdıklarına ve herhangi bir direnme olaylarına tanık olmadım. Sanık ... bana 'Fotoğraf mı çekiyorsun?' diye sordu, ben de fotoğraf çekmediğimi söyledim. Ben fotoğraf çekmediğimi söyledikten sonra sanık ... telefonumu istedi, ben de verdim. ...'nin herhangi bir eylemi olmadı çünkü gerideydi. ...'nin elinde siyah poşet vardı, ancak içinde ne olduğunu görmedim. Olaya ilişkin bilgim ve görgüm bundan ibarettir,' kollukta vermiş olduğu ifadesi okunup çelişki nedeniyle sorulduğundan aynen; 'Benim şimdiki ifadem doğrudur, sanık ... bana vurdu ancak telefonumu zorla almadı, telefonumu isteyince ben verdim, benim mahkeme huzurundaki ifadem doğrudur. ... ve yanındakiler polisi öldürün satırla doğrayın şeklinde sözler sarf ettiler,' demiştir.
Tanık ... aynen; '... benim yanımda çalışmaktadır. ...'yi de uzaktan tanırım. ...'da meydana gelen olaylar nedeniyle iş yerimiz kapalıydı ancak bana kargo geleceği için iş yerinde buluştuk. İkindi vaktinde kendisiyle iş yerindeydim. Yaklaşık 2-3 saat kadar iş yerinde bulundu, daha sonra iş yerinden ayrıldı. ... ile ayrıldığımızda hava henüz kararmak üzereydi. Ben herhangi bir şahısla tartıştığını görmedim. Olaydan sonra saat 20.00 ... beni aradı, neredesin diye sordu. Ben de kendisine dükkâna geç dükkânı açacağız, bayram yaklaşıyor dedim. Bir süre sonra benim iş yerime ... geldi ve bana olayı anlattı. Çok heyecanlıydı. Beni takip etmişler, ben de havai fişek ve maytap aldığımda bir polis memuru beni takip etmiş, fotoğrafımı çekmiş. Olayın heyecanıyla polise itiraz etmiş. Polise ait olan telefon sanık ...'ın yanındaydı. Ben de telefonu kendisinden aldım, çok korkmuştu. Kendisini eve getirdim. Ben kendisine 'Evde bekle, ben taziyeye gideceğim' dedim. Telefonu da sanıkla beraber eve bıraktım. Biz karakola gidecektik, ancak polisler gelmişler. Telefonu bulmuşlar. ... çok korktuğunu söylüyordu, ...'yi ben hiç görmedim' şeklinde beyanda bulunmuştur.
İnceleme dışı sanık ...'nin aşamalarda; kanunsuz eylemi yapmak için kimseden talimat almadığını, olaylara katılmadığını, terör örgünü ile bağlantısının olmadığını, amcasının oğlunun Ulu Caminin yan tarafına hafta sonu olacak düğünü için konfeti, volkan, köpük ve havai fişek almak amacıyla gittiğini, pahalı olmasından dolayı başka bir dükkâna girdiğini, bir şahıstan şüphelendiğini, kendilerini kameraya çektiğini gördüğünü, düşmanı olduğu için korkup şahsa 'Neden kameraya çekiyorsun?' diye sorduğunu, telefonuna bakmak istediğini ancak şahsın göstermediğini, elinden telefonu çekip aldığını kendilerine ait olanları sildiğini, şahsın kendisine polis olduğunu söylediğini, bunun üzerine bıraktığını, telefonunu etrafta bulunan esnafın 'Al götür kır' demeleri üzerine şahsa vermediğini, daha sonra iş yerine gittiğini, patronuna durumu anlattığını, telefonu karakola götüreceğini patronunun söylediğini, patronunun taziyesi olması nedeniyle karakola gidemediklerini, telefonun sim kartını iş yerinden eve giderken attığını savunmuştur.
Sanık ...'nin alınan beyanında aynen '02.10.2014 tarihinde ... sicil numaralı polis memuruna yaptırılan teşhis tutanağının 1. sırasındaki kişi benim, 2 numaralı fotoğraf teşhis tutanağının 5. sırasındaki kişi de benim. Ben olay sırasında kaçmadım. Polis beni görünce köşeye çekti, yakaladı, kelepçeledi. Ben bu sırada eve gidiyordum. Yanımda kimse yoktu. Poşetin içerisinde düğün kartları, 7 tane havai fişek rampası ve 60-70 kadar havai fişek vardı. Bunları düğün için kullanacaktım. Beni pasaj içerisinde yakalayan 1 kişiydi, ben veya başkalarınca bu polis memuru darbedilmedi. Telefonunu da gasbetmedik. O sırada yanımda amcamın oğlu ... yoktu. Ben havai fişekleri aldığım sırada ... yanımdaydı. Ancak daha sonra, daha doğrusu havai fişekleri aldığım sırada yanımdan ayrıldı. Biz havai fişek aldıktan sonra dükkândan çıktığımız sırada polis bizim fotoğrafımızı çekti. Polis bu sırada sivil kıyafetliydi. Bunun üzerine ... polisi fark etti ve yanına gitti. 'Sen kimsin bizim fotoğrafımızı çekiyorsun?' dedi, bu kişinin elinden telefonu alarak içine bakmaya başladı, fotoğraf çeken kişi kendisinin polis olduğunu söylemedi. ... fotoğrafları görünce sinirlendi, ... kız kaçırdığı için düşmanları vardı, düşmanlarından şüphelenmiş olacak ki bu duruma kızdı. Hatta orada bulunan vatandaşlar da olaya müdahale etti. 'Sen kimsin fotoğraf çekiyorsun?' dediler. O anda dahi polis olduğunu söylemedi. Bu sırada ben elimde bulunan havai fişeklerle oradan ayrıldım, terziden elbiselerimi aldım, havai fişek olan poşet de elimdeydi. Eve doğru gidiyordum. Melik Ahmet Caddesi'nde, ... Usta isimli iş yerinin önünde geçerken beni polis memuru tek başıma yakalayıp köşeye çekti. Daha sonra diğer polis memurları yanına geldi, elimde bulunan poşetteki havai fişek rampası ve havai fişekleri aldılar. Ben olay sırasında polisten kesinlikle kaçmadım. Bu olay hatırladığım kadarıyla hava karardıktan hemen sonra 02.10.2014 tarihinde saat 18.30 sıralarında meydana geldi. Ben polis memurunda meydana gelen yaralanmanın nasıl olduğunu bilmiyorum. Kocaköy Merkez Amirliğinden 03.10.2014 tarihinde düğün merasimi için izin isteyen ... benim amcamın oğludur. Düğün Kasım ayının 5-6 ve 7. günleri olacaktı. Bu düğün ...'nin abisi olan ...'nin idi. Düğün de Kocaköy'de olacaktı. Ben bu havai fişekleri düğünden 3-4 gün önce almamın sebebi bayram alışverişi yapmışken havai fişekleri de almaya karar vermiş olmamdır. Ben havai fişekleri almamın sebebi ...'da oturmamdan dolayıdır. Havai fişekleri düğünün olacağı ... ili Merkez Kocaköy'e ertesi gün götürecektim. Söylediğim gibi ben polis memurundan kaçmadım. Görevli memura direnmedim. Terör örgütüne silah sağlamak istemedim. Havai fişekleri düğünde kullanacaktım atılı suçlamaları kabul etmiyorum.' şeklinde savunma yapmıştır.
Uyuşmazlığın çözümü için uyuşmazlığa ilişkin yasal düzenlemelerden bahsedilmesi gerekmektedir.
Terör konusunu özel bir kanunla düzenleme yoluna giden kanun koyucu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 1. maddesinde terörü; “Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”; aynı Kanun'un 2. maddesinin birinci fıkrasında terör suçlusunu, 'Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi...' şeklinde tanımlamış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, terör örgütüne mensup olmasa da örgüt adına suç işleyenlerin de terör suçlusu sayılacağını hüküm altına almıştır.
Bu genel terör ve terör suçlusu tanımları dışında; 3713 sayılı Kanun'un 3. maddesinde doğrudan terör suçları, 4. maddesinde de dolaylı terör suçları düzenlenmiştir.
18.07.2006 tarihli ve 26232 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5532 sayılı Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 17. maddesiyle, terör örgütünün tanımını yapan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun birinci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış; madde gerekçesinde, Türkiye'nin de taraf olduğu Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 2. maddesinin (a) bendine uygun olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinde suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüt tanımlaması yapıldığı için, Terörle Mücadele Kanunu'nda ayrıca örgüt tanımlaması yapılmasına gerek görülmediği belirtilmiştir.
TCK'nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendine göre örgüt mensubu suçlu; suç işlemek için örgüt kuran, yöneten, bu örgüte katılan veya örgüt adına suç işleyen kişidir.
TCK'nın “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinde;
“(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur...” hükmüne yer verilmiştir.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve araç niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışın bozulması bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasa'da güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın, kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir.
Bu suçun mağduru ise; öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve toplumu oluşturan bireylerdir.
TCK'nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından sözedebilmek için; en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak amaç suçları işlemeye elverişli araç ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.
Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp, bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arzeden örgütün varlığı için ileride ihtimal dahilindeki suç/suçları işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.
Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere, TCK'nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,
a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp, örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup, örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi halinde, fail, örgütteki konumuna göre, üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında, ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
d) Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde, örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli, üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara suç örgütü denmektedir. Terör örgütleri ise ideolojik amaçları olan suç örgütleridir. Terör örgütlerini, suç örgütlerinden ayıran bu ideolojik amaç; 3713 sayılı Kanun'un 1. maddesinde gösterilen Cumhuriyetin Anayasa'da belirtilen niteliklerine karşı olabileceği gibi, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Türk Devleti ve Cumhuriyetin varlığına, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya veya yıkmaya ya da ele geçirmeye, Devletin iç ve dış güvenliğine, kamu düzeni veya genel sağlığa ya da temel hak ve hürriyetlere yönelik de olabilmektedir.
3713 sayılı Kanun'un 'Terör örgütleri' başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hükmü ile TCK'nın 314. maddesine atıf yapılmıştır.
TCK'nın 314. maddesinde tanımlanan 'Silahlı örgüt' suçu ise;
'(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.' şeklinde düzenlenmiştir.
Örgütlü suçluluğun özel bir türü olarak öngörülen, TCK'nın 'Silahlı Örgüt' başlıklı 314. maddesinde; TCK'nın ikinci kitap dördüncü kısmının dördüncü bölümünde yer alan devletin güvenliğine karşı suçlar ile beşinci bölümünde yer alan anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran, yöneten ve örgüte üye olanların cezalandırılmaları öngörülmüş ve maddenin son fıkrasında; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin, bu suç açısından aynen uygulanacağı düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nın suç tarihi itibarıyla yürürlükle bulunan “Tehlikeli Maddelerin İzinsiz Olarak Bulundurulması veya El Değiştirilmesi” başlıklı 174. maddesi;
“(1) Yetkili makamlardan gerekli izni almaksızın, patlayıcı, yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeyi imal, ithal veya ihraç eden, ülke içinde bir yerden diğer bir yere nakleden, muhafaza eden, satan, satın alan veya işleyen kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Yetkili makamların izni olmaksızın, bu fıkra kapsamına giren maddelerin imalinde, işlenmesinde veya kullanılmasında gerekli olan malzeme ve teçhizatı ihraç eden kişi de aynı ceza ile cezalandırılır.
(2) Bu fiillerin suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(3) Önemsiz tür ve miktarda patlayıcı maddeyi satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında, kullanılış amacı gözetilerek, bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiş olup, 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 15. maddesi ile birinci fıkrada yer alan 'üç yıldan' ibaresi 'dört yıldan' şeklinde, 'maddelerin imalinde, işlenmesinde veya kullanılmasında gerekli olan malzeme ve teçhizatı ihraç eden' ibaresi 'maddeleri imal etmek, işlemek veya kullanmak amacıyla, gerekli olan malzeme ve teçhizatı ithal eden, ihraç eden, satışa arz eden, başkalarına veren, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden veya bulunduran' şeklinde, ikinci fıkrasında yer alan 'yarı oranında' ibaresi 'bir kat' , ikinci fıkrasında yer alan 'yarı oranında' ibaresi 'bir kat' olarak değiştirilmiştir.
Maddenin birinci fıkrası hükmüyle, yetkili makamlardan gerekli izin alınmaksızın, patlayıcı, yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeyi ülkeye sokmak, ülke içinde bir yerden diğer bir yere nakletmek, muhafaza etmek, satmak, satın almak veya üretmek, suç hâline getirilmiştir. Bu bakımdan söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suç niteliği taşımaktadır.
Bu madde, toplumu genel tehlikelere karşı korumanın yanı sıra; Uluslararası Nükleer Silâhların Yayılmasının Önlenmesi Andlaşması ve Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Hakkındaki Sözleşme ile Türkiye’nin üstlenmiş bulunduğu yükümlülüklerin yerine getirilmesi amacını taşımaktadır.
Maddenin ikinci fıkrasına göre; birinci fıkrada yer alan fiillerin suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi, cezanın artırılması sebebini oluşturmaktadır.
Üçüncü fıkrada ise, özellikle köy veya kırsal alanda yaşayan insanların çeşitli meşru ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, önemsiz tür ve miktarda patlayıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması hâlleri göz önünde bulundurularak, hükmedilecek cezada önemli ölçüde indirim yapabilmek hususunda mahkemeye takdir yetkisi tanınmıştır.
Suç niteliği itibarıyla, topluma zarar verme tehlikesi yaratan maddeler ile ilgili faaliyetlerin izinsiz olarak yürütülmesi yasaklanmıştır. Ayrıca bir zararın gerçekleşmesi şartı aranmamaktadır. Bu nedenle suç genel tehlike suçu niteliğindedir. Topluma zarar verici ve bu nedenle de toplum için tehlike oluşturan nitelikteki maddelerin kontrol altına alınabilmesi için, üretimi, satışı ve nakli izne tabi tutulmuştur. Suç ile toplumun hayat, sağlık ve malvarlığı değerleri ile Anayasanın 56. maddesinde düzenlenen sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı korunmaktadır. Suçun mağduru toplum ve bireylerdir. Suçun oluşabilmesi için maddede yazılan seçimlik hareketlerden herhangi birinin gerçekleştirilmesi yeterlidir. Bu suçun, suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi cezayı artıran bir nitelikli hâl olarak öngörülmüştür. Suçun oluşabilmesi için genel kast yeterli olup özel kast aranmamıştır (Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 1. Baskı, Adalet Yayınevi, ... 2010, s. 4920-4925.).
Öte yandan Ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK; adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkanı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
02.10.2014 tarihinde PKK silahlı terör örgütü lehine '...'da yaşamın durdurulması, Kürt halkının kendi kendini savunması, kimsenin bir şey yapmayacağı, Kobani savunmasının her yerde olması gerektiği, IŞİD'in ne ise AKP'nin o olduğu, hem Amed halkının sınıra akın ederek çetelerin geçişine engel olunması hem de her yerde eylem yaparak Şengal'den Kobani’ye tüm direnişin sahiplenilmesi gerektiği, hiçbir yurtsever esnafın kepenk ve kontak açmaması, hiçbir ailenin çocuğunu okula göndermemesi, direnilecekse bugün direnilmesi, Amed halkının gençliği ve kadınları öncülüğünde alanlara inmesi, halkın her sokakta her meydanda ateş yakarak, barikatlar kurarak omuz omuza direnmesi' şeklinde çağrılar yapıldığı, gerçekleşen olaylara ilişkin tutanağa göre; ... il merkezi ve ilçelerinde güvenlik kuvvetlerine yönelik molotof kokteylli, taşlı, el yapımı bombalı saldırıların, kepenk, kontak ve yol kapama, izinsiz yürüyüş, ateş yakma olaylarının meydana geldiği, uygulamalar esnasında Sur İlçesi, Balıkçılarbaşı civarında görevli '...' sicil numaralı polis memurunun, durumundan şüphelendiği 8-9 kişilik grubu takip ettiği esnada, grubun polis memurunu fark ederek darbettiği ve içlerinden birinin polis memuruna ait telefonu elinden alarak hızla olay yerinden kaçarak uzaklaştığı olayda; bu eyleme katıldıkları şüphesi ile dört şahsın takip edildikleri, bu kişilerin bir pasaja girip çıktıklarında şahıslardan birisinin elinde siyah bir poşet bulunduğu takipteki polis memurlarından birisinin şüphelileri görüntülediği sırada şüpheliler ile görevli polis arasında tartışma yaşandığı, hakkındaki hüküm kesinleşen sanık ...'nin polisin elindeki telefonu alıp içindeki görüntüleri kontrol ettiği, güvenlik güçlerinden takviye kuvvet istenmesi sonucunda gelen ekibin yaptığı takip neticesinde sanık ...'nin elindeki siyah poşet içinde havai fişekler rampasının ele geçirildiği, sanığın havai fişekleri düğünde kullanmak üzere satın aldığını beyan ettiği, oluşa ilişkin ve itiraza konu sanığın eyleme katılıp katılmadığı hususunda olay yeri tespit tutanağı ile duruşmada dinlenen tanık beyanları arasında çelişkiler bulunduğu, silahlı terör örgütü olan PKK mensuplarının doğrudan talimatı veya yayın organları aracılığı ile eylem talimatı verilip bu talimat doğrultusunda örgütün amacına hizmet eden ve konusu suç teşkil eden bir fiil işlendiğinde örgüt adına işlenen suç nedeniyle failin örgüt üyesi olarak cezalandırılması yasaya uygun ise de;
Amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan Ceza yargılamasında, ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur. Somut olayda atılı suçlamaları kabul etmeyen sanık ...’nin ele geçen patlayıcıları örgütsel eylemlerde kullanıp kullanmayacağının yeterince araştırılmadığı gibi, gerekçeli kararda da bu hususun anlatılmadığı, sanıkların dosyaya sunmuş oldukları davetiye ile uyumlu izin belgesi de gözetildiğinde ele geçen havai fişeklerin nitelikleri TCK'nın 174/1-3 maddeleri kapsamında kalıp kalmadıkları ve sanık savunmaları doğrultusunda yeterli araştırma yapılmadan eksik araştırma ile hüküm kurulduğu anlaşılmakla,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme kararının eksik araştırmayla mahkumiyet hükmü kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi; eksik araştırma bulunmadığından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 16.11.2016 tarihli ve 8033-6047 sayılı sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme ve tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirilmesi suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerinin düzeltilerek onanmasına ilişkin kararının KALDIRILMASINA,
3- ... 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 19.10.2015 tarihli ve 412-294 sayılı sanık hakkında, silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme ve tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirilmesi suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerinin, yukarıda belirtilen hususlarda eksik araştırmaya dayalı hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 16.11.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.