6. Ceza Dairesi 2015/1279 E. , 2015/46145 K.
Tebliğname No : 6 - 2015/73956
MAHKEMESİ : Afyonkarahisar 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 19/12/2014
NUMARASI : 2014/72 (E) ve 2014/276 (K)
SUÇ : Yağma, Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, Dolandırıcılık, İhaleye fesat karıştırma, Tehdit, Kasten yaralama, Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, Şantaj
Yerel Mahkemece verilen hüküm sanık S.. S.. savunmanları duruşma gününden usulen haberdar edildikleri halde duruşmaya gelmedikleri ve bir mazeret de bildirmedikleri anlaşılmakla adı geçen sanık yönünden duruşmasız, diğer sanık H.. Ç.. yönünden duruşmalı olarak yapılan inceleme sonunda, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre tayin edilen günde yapılan duruşma sonunda dosya okunarak gereği görüşülüp düşünüldü;
Sanık B.. Y.., N.. D.., H.. K.. hakkında kurulan hükümler ile sanık H.. Ç.. hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan, hükmolunan cezaların süresine göre sanıklar savunmanlarının duruşmalı inceleme isteminin, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollaması ile 1412 sayılı CMUK'nın 318. maddesi gereğince REDDİNE,
Soruşturmanın sonuçlarını içeren tutanaklar, belgeler ve sanık H.. Ç.. hakkında yağma suçundan duruşmalı inceleme sırasında ileri sürülen savunmalar doğrultusunda; sanık S.. S.. ve savunmanlarının duruşma gününden usulen haberdar edildikleri halde duruşmaya gelmedikleri ve bir mazeret de bildirmedikleri anlaşılmakla, adı geçen sanık yönünden duruşmasız olarak, yapılan incelemede;
I- Sanıklar M.. A.. ile Ş.. Y.. hakkında tehdit suçundan ve sanık M.. A.. hakkında kasten yaralama suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde;
5271 sayılı CMK’nın 231/5. maddesi kapsamında verilen kararların temyizi olanaklı bulunmayıp aynı maddenin 12. fıkrası uyarınca itirazı olanaklı kararlardan olduğu ve itirazı incelemeye yetkili ve görevli mahkemece karar verildiği de anlaşılmakla dosyanın incelenmeden mahkemesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na İADESİNE,
II- Sanıklar K.. F.., S.. S.. ve M.. A.. hakkında mağdur G.. G..’a yönelik tehdit suçundan; sanıklar K.. F.., S.. S.. ve A.. F.. hakkında katılan K.. G..’a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma; sanıklar K.. F.., S.. S.., A.. F.., G.. I.., B.. Y.. ve M.. A.. hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Sanıklar K.. F.., S.. S.. ve A.. F.. hakkında katılan K.. G..’a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan hüküm kurulurken, uygulama maddesinin “109/3-a-c” yerine “109/3-a-b” olarak gösterilmesi sonuca etkili görülmediğinden, bozma nedeni yapılmamıştır.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçların sanıklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-) Sanıkların, hapis cezalarının infazı tamamlanıncaya kadar TCK'nın 53/1-a-b-c-d-e maddesinde yazılı hakları kullanmaktan yoksun bırakılmalarına; ancak, TCK'nın 53/3. maddesi uyarınca koşullu salıverildikleri takdirde, kendi altsoyları üzerinde TCK'nın 53/1-c bendinde sayılan hakları kullanmaktan yoksunluklarının sona erdirilmesine karar verilmiş ise de; 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi'nin 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile TCK'nın 53/1-b maddesinde yazılı, 'seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan' ibaresinin iptal edilmiş olması,
2) Suçu birlikte işleyen sanıklardan neden oldukları yargılama giderlerinin “ayrı ayrı” yerine, “eşit olarak” alınmasına hükmedilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 326/2. maddesine aykırı davranılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık K.. F.. ve savunmanı, sanık S.. S.. ve savunmanları, sanık M.. A.. ve savunmanı, sanık A.. F.. savunmanı, sanık G.. I.. savunmanı ve sanık B.. Y.. savunmanının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin açıklanan nedenlerle kısmen isteme uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedenleri yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümler çıkarılarak yerine, 'Sanıkların, kasten işlemiş olduğu suç için hapis cezasıyla mahkumiyetlerinin yasal sonucu olarak, TCK'nın 53/1. maddesinin uygulanması yönünden, (a, c, d ve e) bentleri ile (b) bendinde yazılı seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan yoksun bırakılmalarına; aynı Kanunun 53/2. maddesinin uygulanması açısından, 53/1.maddesinin (a, c, d ve e) bentleri ile (b) bendinde yazılı seçme ve diğer siyasi hakları ve aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca, (c) bendinde yazılı kendi alt soyları üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerini mahkum oldukları hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar kullanamamalarına' cümlesi ile yargılama giderlerine ilişkin kısım çıkartılarak yerine, “Sebebiyet verdikleri 3.803,21.- TL yargılama giderinin sanıklardan payları oranında ayrı ayrı alınarak Hazine’ye gelir kaydına” cümlesinin yazılması suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
III- Sanıklar K.. F.., S.. S.., Ş.. T.. ve A.. F.. hakkında mağdur İ.. B..’e yönelik yağma; sanıklar K.. F.., S.. S.., B.. Y.., A.. F.. ve Ş.. T.. hakkında mağdur A.. Ş..’a yönelik yağma; sanıklar K.. F.., S.. S.., G.. I.. ve Ş.. T.. hakkında mağdur S.. U..’e yönelik yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma; sanıklar K.. F.., S.. S.. ve Ş.. T.. hakkında mağdurlar Z.. A.. ve Ş.. Y..’a yönelik şantaj, mağdurlar Ö.. N.. ve M.. G..’ya yönelik yağma; sanıklar K.. F.., S.. S.., H.. K.. ve Ş.. T.. hakkında ihaleye fesat karıştırma; sanıklar K.. F.., S.. S.., Ş.. T.., İ.. F.. ve G.. I.. hakkında mağdur S.. K..’e yönelik yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma; sanıklar K.. F.., S.. S.., Ş.. T.. ve M.. A.. hakkında mağdur Y.. G..’a ve sanık Ş.. T.. hakkında mağdur G.. G..’a yönelik tehdit; sanıklar K.. F..., S.. S.. ve A.. F.. hakkında katılan K.. G..’a yönelik yağma ile sanık Ş.. T.. hakkında katılan K.. G..’a yönelik yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma; sanıklar K.. F.., S.. S.., N.. D.. ve Ş.. T.. hakkında mağdur K.. P..’a yönelik şantaj; sanıklar K.. F.., S.. S.., H.. Ç.. ve Ş.. T.. hakkında mağdur M.. B..’a yönelik yağma; sanıklar K.. F.., S.. S.., G.. I.. ve Ş.. T.. hakkında mağdur Ş.. S..’a yönelik yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma; sanıklar K.. F.., S.. S.., G.. I.., A.. F.. ve Ş.. T.. hakkında mağdurlar O.. K.. ve İ.. S..’e yönelik dolandırıcılık; sanıklar Ş.. T.., N.. D.., H.. Ç.. ve İ.. F.. hakkıdan suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, 28.12.2011 günlü iddianamesi ile sanıklar K.. F.., S.. S.. ve Ş.. T.. hakkında, mağdurlar Z.. A.. ve Ş... A..’a yönelik iki ayrı şantaj suçundan dava açılmasına karşın, tek şantaj suçundan hüküm kurulduğu; yine sanıklar K.. F.., S.. S.., G.. I.. ve Ş.. T.. hakkında mağdur S.. U..’e yönelik yağmaya kalkışma suçundan açılan davada hüküm kurulmadığının anlaşılması karşısında, zamanaşımı içerisinde karar alınması olanaklı kabul edilmiştir.
1-) Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp, organik ve hiyerarşik bir ilişki hakimdir. Bu ilişki dolayısıyla örgüt mensupları üzerinde hakimiyet teşkil eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmalıdır. Örgütün varlığı için suç işleme amacıyla etrafındaki fiili birleşme ve niteliği itibariyle devamlılık aranmalıdır. Üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaçlanan suçları işlemeye elverişli olmalıdır.
Bir suç örgütünün varlığında hiyerarşik ve komplike yapılanma içinde bulunan örgütten ayrılamama ve örgütün istediği şekilde hareket etme ve yaşama zorunluluğu tespit edilmelidir.
Tam bir işbirliği ve eylem paylaşımı anlayışı çerçevesinde en az üç kişi tarafından kurulan ve bünyesinde hiyerarşik ilişki taşıyan süreklilik ve devamlılık gösterecek şekilde yapılanan baskı, yıldırma, sindirme ve zorlama yöntemlerini kullanarak korkutucu topluluk olarak tanımlanabilir.
Suç örgütünün varlığının ispatı tartışmalı konudur. 220/1. maddesi suç örgütünün varlığı için aranan amaç suçlar ve elverişli vasıtaların tespiti yönünden yargılamanın geniş yapılacağı ileri sürülebilir. Suç örgütünün hiyerarşik yapısını çözmek ise hiyerarşik yapılanmayı gösteren emir komuta zinciri ile altlık-üstlük ilişkisinin bunun yanında suç işleme ilişkisinin devamlılığının ve bu konudaki kararlılığının anlaşılması yeterlidir.
Bir suç örgütünün varlığı için hiyerarşik yapılanmanın amaç suçları işlemede devamlılığını gösteren somut deliller örneğin emir-komuta zincirini ortaya koyan temel yapılanma buna ilişkin şüpheli sanık ve tanık beyanları ve/veya telefon, ortam dinleme kanıtları ile teknik araçlarla tespit edilen verilere ve net bulgulara ulaşılmalıdır. Yalnız yasal düzenlemeleri tekrar ve yorumu ile suç örgütü varlığı kabul edilemez.
Birkaç kişinin telefon konuşmalarında lakap, üstü kapalı ve/veya yüz yüze konuşma ve buluşma konuşmaları tek başına hiyerarşik yapıyı ortaya koymaz, çünkü suç örgütü basit bir yapılanma değildir.
Örgüt şemaları sadece iletişim tespit bilgileri, kimi ne kadar süre ve sıklıkla aradığı da yapılanmadaki hiyerarşik olguyu göstermez, bu bir şüphe ise kamu davası başlangıcına etkin olabilir. Ancak başlı başına örgütü göstermez. Mahkumiyet/suçsuzluk karnesi ve suç örgütü ile ilgili ispat yükü terse döner.
Suç örgütünün kurucusu, örgüt yöneticisi ve örgütün üyeleri net, tartışmasız belirlenip, yapılanmanın içinde ne şekilde yer aldığı, soyut değil, somut şekilde saptanmalıdır.
Ayrıca işlenen suç ve/veya suçların örgütün amaç ve faaliyetleri doğrultusunda ve/veya örgüt yönetici veya örgüt üyesi tarafından şahsi nedenle olsa bile suç örgütünün gücünden ve imkanlarından yararlanarak mı işlendiği belirlenmelidir.
Hal böyle olunca; suç örgütü kavramının ne olduğu unsurlarının ve tespiti önemli olduğu kadar hangi suçların suç örgütünün amacı ve faaliyeti kabul edileceği veya edilemeyeceğinin de belirlenmesi gerekir.
Suç örgütü ile iştirak halinde suç işleme durumları zaman zaman birbirine karıştırılmaktadır. Oysa kişilerin bir suç işlemek için bir araya gelmelerinde iştirak iradesinden bahsedilir. İştirak ilişkisinde suç ortakları nazarında suçun, konu veya mağduru bakımından somutlaşması gerekir. Suç örgütünde ise işlenmesi amaçlanan suçların konu veya mağduru itibariyle somutlaştırılması zorunlu değildir. Suç örgütü kurmak, yönetmek ile örgüte üye olmak veya alt grup suçları yönünden suç örgütünün işlemeyi amaçladığı suç ve suçların en azından hareketi ile ilgili ciddi bulgu, emare ve delillerin mevcut olması yeterlidir.
Suç örgütü kavramının klişe, basmakalıp ve soyut cümlelerle belirlenip, her eylemde uygulanması da isabetli olmaz.
Suç örgütü mensubunun ceza sorumluğunun belirlenmesinde elbette TCK.nın 220. maddesinde gösterilen sınırlar ve unsurlar üzerinden hareket edilmelidir ama suçlar bakımından anılan yasanın 37 ile 41. maddelerinde kurduğu sistemi tabiki gündeme gelecektir.
Suç örgütü yöneticisi bizzat veya bir başka örgüt mensubu ile müşterek fail olarak suç işlediğinde ya da bir örgüt mensubuna talimat vererek suç işlemeye azmettirerek örgüt yöneticisi olmanın sağladığı üstünlük nedeniyle azmettirici olmakla birlikte (fail) sayılıp cezalandırılması gerektiğinde örgüt yöneticisi TCK’nın 37 ve belki de azmettirici TCK’nın 38. maddesine göre ceza alacaktır. Bu durumda TCK.nun 220/5. maddesinin uygulama alanı bulunmayacaktır. Çünkü bir suçtan iki defa ceza verilmesi mümkün değildir.
Örgüt yöneticisi bizzat, azmettiren olarak katılmadığında örgüt mensuplarının örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen tüm suçlardan örgüt, yönetici örgüt ve örgüt mensupları üzerinde kurduğu hakimiyet, kontrol, talimat, hiyerarşi ve emir-komutanın bir sonucu olarak uygulanır. Bu hükümle farazi bir azmettirme düşünülmüştür. TCK’nın 220/5. maddesinin gerekçesi bu sorumluluğu açıklamaktadır. Elbette bu durumda örgüt yöneticisinin somut olayda örgüt üyesi ve işlenecek amaç suç üzerinde hakimiyet, kontrol, bilgi ve yönlendirme güç ve yetkisinin olması halinde uygulama alanı bulacaktır. Bu alanı daraltma değildir. En azından müdahale edip suçun işlenmesinin önüne geçebilecek bilgi ve etkisinin olmasının veya yönlendirebilme konusuna yeterli hakimiyeti bulunması ya da örgütün üzerinde genel bir etki gücünün ya da bölgesel de olsa (onay makamı) konumunun olması aranmalıdır. Bu da kanunun gerekçesinde açıkça vurgulanmıştır. (Suç örgütü) hiyerarşisi, devamlılığı, disiplini olan ve devlet içinde devlet olmayı hedefleyen toplumu etkileyen düzeni geniş çapta bozan suç işleyen kendine göre kurumsallaşmış karmaşık bir yapılanma ağını kapsar. Çete kavramı ise nispeten küçük, gevşek hiyerarşik yapılanma ve disiplini olan bir veya birkaç suç işlemeye niyetlenen ancak bu konuda profesyonel taktik ve yöntemler izlemeyen, aracılık yapan daha ziyade sokak yapılanması niteliği taşıyan devlet içinde devlet olmaya hareket etmeyen mahalli suçlar işleyen yapılanmalar için kullanılabilir. Çete bağımsız bir suç tipi değildir. Örgüt suçlarında, bir unsur fikir alış verişinde bulunup paylaştıkları, plan ve program yapıp eylem hazırlığı yaptıkları, zeminin de bu özelliği ile yerleri olmalıdır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 3.4.2007 gün, 2006/253, 2007/80 sayılı kararında bu husus vurgulanmaktadır.
Hal böyle olunca; her somut eylemin özellikleri birbirinden farklı olduğu ve ayrı değerlendirilmesi gerektiği gözden uzak tutulmamalıdır.
Zaman zaman iştirak halinde birliktelikleri suç örgütü sayılmaya çalışıldığında ve suç örgütü olup olmadığına bakılmaksızın ceza sorumluluk alanı genişletildiği de izlenmektedir.
Bu nedenle bir suç işlemek için iştirak ile suç örgütü arasındaki ayrım ise;
Suç örgütü ve/veya örgütlerin yapısı ve yapılanması netleştirilip, bu suç örgütü ve/veya örgütleri ile ilgili faillerin suçları örgüt ile ilgisi olmayan faillerin ve eylemlerin ayrımı ile olacaktır.
Bu husus etkin soruşturma ve/veya kovuşturma yapılarak saptanabilir. Hal böyle olunca, telafisi olanaksız hatalara düşülmemesi, insan hak ve hürriyetlerinin ihlalini önlemek için bir zorunluluk olduğu unutulmamalıdır.
Bir yargılamada suç örgütünden bahsedilebilmesi için örgütü kim veya kimlerin kurduğu, kuruluş süreci ve amacının, mensuplarının, hiyerarşik yapılanmasının netleştirilmesi gerekir.
Ancak; uygulamada aynı soruşturma ve dava kapsamında aralarında paralel ilişki bulunduğu gerekçesiyle birden fazla suç örgütü iddia ve suçlaması gündeme getirildiği, farklı örgüt yapılanma ve faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçların birlikte değerlendirildiği izlenmektedir.
Bu bilgiler ışığında;
Sanık Ş.. T..’ın demircilik yaptığı dönemde sanıklar K.. F.. ve S.. S..’in onun yanında çalıştıkları ve arkadaş oldukları, işlediği bir kasten öldürme suçu nedeniyle cezaevine giren sanık K.. F..’nun cezaevinden çıktıktan sonra arkadaşları ve çevresi ile yeniden irtibat kurarak, “Çete” olarak nitelendirilebilecek bir örgütlenmeye gittiği, bu dönem içerisinde sanıklar K.. F.. ve S.. S..’in gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ içerisinde oldukları ve adı geçen sanıkların çetesel faaliyetlerini Nisan-Mayıs 2011 döneminde sistematik bir hale getirip örgütsel boyuta taşıdıkları, zamanla çevrelerinde özellikle de Şuhut ilçesinde korku salıp güç kazanmaya başladıkları, bunun sonrasında da ekonomik gelir elde etme amaçlı olarak suç işlemeye başladıkları, A.. F.., G.. I.., B.. Y.. ve M.. A..’in de zamanla bu hiyerarşik ve sistematik yapılanma içerisinde diğer sanıklarla birlikte yer alarak suç işledikleri, sanık Kenan’ın örgütü yönettiği, sanık Serkan’ın örgütün her faaliyetine iştirak ettiği, adı geçen diğer sanıkların ise örgüt kapsamında hareket ettiklerinin anlaşılması karşısında;
a-) Sanıklar S.. S.. ve K.. F..’nun eski patronları olan ve “Dayı” diye hitap ettikleri Ş.. T..’ın, sanıklarla bir kaç telefon görüşmesi yapmasının onu örgüt lideri konumuna getirmeyeceği gözetilmeden ve sanığın örgüt yöneticisi olduğuna dair kesin ve inandırıcı deliller karar yerinde açıklanıp tartışılmadan, 5237 sayılı TCK’nın 220/1. maddesinde düzenlenen suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan cezalandırılmasına ve aynı Yasanın 220/5. maddesi kapsamında örgütün tüm eylemlerinden lider pozisyonunda sorumlu tutularak, mağdurlar İ.. B.., A.. Ş.., Ö.. N.., M.. B.. ve M.. G..’ya yönelik yağma, mağdurlar S.. U.., Ş.. S.. ve S.. K.. ile katılan K.. G..’a yönelik yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, mağdurlar Z.. A.. ve Ş.. Y.. ile mağdur K.. P..’a yönelik şantaj, mağdurlar G.. G.. ve Y.. G..’a yönelik tehdit, mağdurlar O.. K.. ve İ.. S..’e yönelik dolandırıcılık ile ihaleye fesat karıştırma suçlarından sorumlu tutulması,
b-) Sanıklar N.. D.. ve H.. Ç..’in, örgüt üyesi oldukları, örgütün hiyerarşik yapılanması içerisinde yeraldıkları ve/veya örgüt adına suç işlediklerine ilişkin kesin ve inandırıcı delillerin nelerden ibaret olduğu karar yerinde açıkça gösterilip tartışılmadan, örgüt üyesi olduklarının kabulü ile TCK’nın 220/2. maddesi ile cezalandırılmalarına karar verilmesi,
c-) Sanık İ.. F..’nun ise, zaman zaman örgüt mensubu olan sanıklar K.. F.., S.. S.., A.. F.., G.. I.., B.. Y.. ve M.. A.. ile görüşüyor olmasının örgüte yardım ettiği anlamına gelmeyeceği gözetilmeden ve adı geçen sanığın örgüt adına suç işlediğine ilişkin delillerin nelerden ibaret olduğu karar yerinde gösterilip tartışılmadan, sanığın örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediğinin kabulü ile TCK’nın 220/6. maddesi göndermesiyle aynı Yasanın 220/2. maddesi ile mahkum edilmesi,
2-) 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 107. maddesinde şantaj suçu şu şekilde düzenlenmiştir:
“(1) Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.”
Şantaj suçu açısından fail, fiili icra ederken mağdura yapılacak bir kötülükten söz etmemekte aksine hukuken hakkı olan, yetkisi dahilinde veya yapmakla yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından söz ederek mağduru zorlamaktadır.
Şantaj, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapma veya yapmamaya ya da haksız çıkara zorlamadır. Kasten işlenir.
Kast; failin bir hakkını veya bir yükümlülüğünü kötüye kullandığını, dolayısı ile bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya yahut kendisine bir çıkar sağlamaya zorladığını bilmesi ve istemesidir.
2. fıkra açısından kast; failin çıkar elde etme maksadıyla şerefine dokunan veya isnat altına koyan bir şeyini açıklayacağını söyleyerek başkasını korkuttuğunu bilmesi ve istemesidir. Bir hakkı veya yükümlülüğü olduğu noktasında esaslı hataya düşen failin, bu hatasından yararlanıp yararlanamayacağı hükmün 2. fıkrası yönünden tartışılması gereken bir konudur. TCK’nın 106/1. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu düşünülebilir.
Bir hak ve yükümlülüğü olmadığı halde bunlar varmış gibi göstererek bir şey yapmaya ya da yapmamaya veya bir çıkar sağlamaya zorlayan kimsenin eylemi şantaj suçunu değil şatları varsa dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır.
Bu açıklamalar ışığında;
A-) Sanık Nejla’nın, mağdur K.. P..’ın oğlu Abdullah’ın gece 01:00 sıralarında karşısına çıkıp elinde bulunan bir cisimle kendisini yaralayarak çantasını yağmaladığı iddiası ile şikayetçi olduğu, bunun üzerine Abdullah’ın tutuklandığı, yağma suçundan yargılama devam ederken sanık Nejla’nın mağdur Kadir’e ulaşarak şikayetten vazgeçmek amacıyla 20.000.-lira para istediği, sanıklar Serkan ve Kenan’ın da taraflar arasında ki iletişimi sağladıkları;
B-) Mağdur Z.. A..’ın oğlu Ö.. A..’ın, 22.04.2011 tarihinde 14 yaşında olan mağdur L... G...’ya karşı Ş.. Y..’ın oğlu Selim’in evinde nitelikli cinsel saldırı suçunu işlediği ve 18.05.2011 tarihinde tutuklandığı, mağdur Zehra’nın şikayetinden vazgeçmesi amacıyla L.. G...’ya ulaştığı, şikayetinden vazgeçme karşılığında para isteyen Leyla’ya sanıklar K.. F.. ve S.. S..’in aracılık ettiğinin anlaşılması karşısında;
Somut olaylarda, TCK’nın 107. maddesinde düzenlenen şantaj suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanıkların şantaj suçundan mahkumiyetlerine karar verilmesi,
3-) TCK’nın “ihaleye fesat karıştırma” başlıklı 235. maddesinde, “Kamu kurumu veya kuruluşları adına yapılan mal veya hizmet alım veya satımlarına ya da kiralamalara ilişkin ihaleler ile yapım ihalelerine fesat karıştıran kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(1) Aşağıdaki hallerde ihaleye fesat karıştırılmış sayılır:
a) Hileli davranışlarla;
1. İhaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olan kişilerin ihaleye veya ihale sürecindeki işlemlere katılmalarını engellemek,
2. İhaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olmayan kişilerin ihaleye katılmasını sağlamak,
3. Teklif edilen malları, şartnamesinde belirtilen niteliklere sahip olduğu halde, sahip olmadığından bahisle değerlendirme dışı bırakmak,
4. Teklif edilen malları, şartnamesinde belirtilen niteliklere sahip olmadığı halde, sahip olduğundan bahisle değerlendirmeye almak.
b) Tekliflerle ilgili olup da ihale mevzuatına veya şartnamelere göre gizli tutulması gereken bilgilere başkalarının ulaşmasını sağlamak.
c) Cebir veya tehdit kullanmak suretiyle ya da hukuka aykırı diğer davranışlarla, ihaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olan kişilerin ihaleye, ihale sürecindeki işlemlere katılmalarını engellemek.
d) İhaleye katılmak isteyen veya katılan kişilerin ihale şartlarını ve özellikle fiyatı etkilemek için aralarında açık veya gizli anlaşma yapmaları.
2) İhaleye fesat karıştırma suçunun;
a) Cebir veya tehdit kullanmak suretiyle işlenmesi hâlinde temel cezanın alt sınırı beş yıldan az olamaz. Ancak, kasten yaralama veya tehdit suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca bu suçlar dolayısıyla cezaya hükmolunur.
b) İşlenmesi sonucunda ilgili kamu kurumu veya kuruluşu açısından bir zarar meydana gelmemiş ise, bu fıkranın (a) bendinde belirtilen hâller hariç olmak üzere, fail hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) İhaleye fesat karıştırma dolayısıyla menfaat temin eden görevli kişiler, ayrıca bu nedenle ilgili suç hükmüne göre cezalandırılırlar.
(4) Yukarıdaki fıkralar hükümleri, kamu kurum veya kuruluşları aracılığı ile yapılan artırma veya eksiltmeler ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştirakiyle kurulmuş şirketler, bunların bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar, kamu yararına çalışan dernekler veya kooperatifler adına yapılan mal veya hizmet alım veya satımlarına ya da kiralamalara fesat karıştırılması halinde de uygulanır.” hükmü yer almaktadır.
Birinci fıkrada ihaleye fesat karıştırma suç kabul edilip, ikinci fıkrada hangi hallerin ihaleye fesat karıştırma suçunu oluşturacağı açıklanmıştır. Suç icrai hareketle işlenir. Hileli davranışlar, seçimlik ve bağlı hareketli davranışlardan oluşmaktadır.
Hal böyle olunca; sanıklar K.. F.., S.. S.., H.. K.. ve Ş.. T..’ın, yukarıda izah edilen ve TCK’nın 235. maddesinde düzenlenen seçimlik ve bağlı hareketlerden hangilerini, ne şekilde icra ettikleri karar yerinde gösterilip açıklanmadan ve tapelere yansıyan “3-5 kuruş biz de yolumuzu bulalım” cümlesinin ihaleye fesat karıştırma suçuna vücut vermeyeceği gözetilmeden anılan suçtan hüküm kurulması,
4-) Mağdur İ.. B..’ün 26.05.2011 tarihinde polis merkezinde alınan ifadesinde, “Telefonculuk yaptığını, yaklaşık 1 ay kadar evvel işyerine isimlerini sonradan öğrendiği S.. S.., K.. F.., A.. F.. ve H.. D..’in plakalı araba ile geldiklerini, ‘İsmimizi sağda solda kullanma’ diyerek tehdit edip işyerinden ayrıldıklarını, yarım saat sonra tekrar gelip, ‘Sana 500 TL ceza kestik, cezanı öde aksi takdirde seni her yerde buluruz, sana sıkarız’ dediklerini, bu konuşmayı K.. F..’nun yaptığını, diğerlerinin ise onun yanında kabadayı gibi durup bu konuşmaları onayladıklarını, bu kişilerin daha önceden Şuhut ve Karaadilli’de gerçekleştirdikleri olayları duyduğu için korkuya kapılıp 500.-TL parayı verdiğini, buna rağmen işyerinde bulunan bir adet marka cep telefonunu alıp ayrıldıklarını, korktuğu için polise müracaat etmediğini” beyan ettiği;
30.05.2011 günü yeniden polis merkezine müracaat eden mağdurun, işyerinden alınan cep telefonunun IMEI numarasının, , Serkan’ın aldığı cep telefonu numarasının ise olduğunu belirttiği;
28.09.2011’de Şuhut Cumhuriyet Savcılığında ise, “Cumartesi günü saat 19:00-20:00 sıralarında işyerine gelen sanıkların, ‘Bizim ismimizi sağda solda kullanıyorsun’ diye tehditvari konuşarak işyerinden ayrıldıklarını, yaklaşık yarım saat sonra yeniden geldiklerini, Kenan’ın, “Sana 500.-TL ceza kestik, cezanı öde aksi taktirde seni her yerde bulur sıkarız, döveriz, sana işkence ederiz” dediğini, korktuğu için 500 TL’yi H.. D..’e elden verdiğini, onun da parayı Kenan’a verdiğini, 2 gün sonra aynı kişilerin yeniden işyerine geldiğini, Kenan’ın reyonda bulunan bir adet marka cep telefonunu alıp, ‘Bu da senin cezana dahildir’ dediğini, S.. S..’in de numaralı GSM hattını aldığını, korktuğu için sim kartın açılış işlemlerini S.. S.. adına yaptığını” söyleyerek sanıkların eylemini iki ayrı yağma suçu şeklinde anlattığı;
Yine mağdurun 23.03.2012’de Şuhut Asliye Ceza Mahkemesinde talimat yoluyla alınan ifadesinde, “Sanıkların işyerine gelip, ‘Sana 500 TL ceza kestik, bu parayı tahsil et yoksa seni Şuhut’ta yaşatmayız, yarım saat sonra geleceğiz, parayı hazır et’ dediklerini, yarım saat sonra Hamza’nın işyerine geldiğini, marka bir cep telefonu ile 1 adet hat aldığını” belirttiği;
İşyerinden zorla alındığı iddia olunan cep telefonunun, 26.04.2011-28.09.2011 tarihleri arasında sanık S.. S.. adına kayıtlı hat da dahil olmak üzere birden fazla hat ile kullanıldığı anlaşılmıştır.
Bu olayda çözümlenmesi gereken sorun, mağdurun işyerine gelen sanıkların zorla para, telefon ve eklerini aynı zaman ve zemin içerisinde mi yoksa farklı günlerde mi aldığı noktasında toplanmaktadır. Hal böyle olunca, mağdurun aşamalardaki beyanları arasında zaman ve zemin yönünden açık aykırılıklar duraksamaya yer bırakmayacak şekilde giderilmeden, yargılamaya devamla iki ayrı yağma suçundan hüküm kurulması,
Kabule göre de;
a-) Suç tarihinde Şuhut’ta güneşin saat 20:16’da battığı, sanıkların eylemlerini 19:00-20:00 sıralarında gerçekleştirdiklerinin iddia olunduğunun anlaşılması karşısında, koşulları oluşmadığı halde TCK'nın 149. maddesinin (h) bendi ile uygulama yapılması,
b-) Suça doğrudan iştirak ettiği anlaşılan sanık A.. F.. hakkında, TCK’nın 37/1. maddesi ile uygulama yapılması gerektiği gözetilmeden, aynı Yasanın 39. maddesi ile uygulama yapılması,
5-) Kolluk görevlilerinin yürütülen soruşturma neticesinde mağdur A.. Ş..’ın sanıklar tarafından yağmalandığına ilişkin olarak edindiği bilgiler neticesinde mağduru 26 Mayıs 2011 günü polis merkezine davet ederek ifadesine başvurmak istedikleri, polis merkezine gelen mağdurun yapılan görüşmede, “K.. F.., S.. S.., B.. Y.. ve H.. D..’in işyerine gelerek B.. A..’ya 5500 TL borcu olduğunu, bu borcu devraldıklarını söyleyerek para istediklerini, böyle bir borcu olmadığını anlattığını, ancak sanıkların kendisini tehdit edip tekrar geleceklerini söyleyerek işyerinden ayrıldıklarını” sözle aktarıp, yazılı olarak beyanının alınması istendiğinde ise kardeşi ile telefon görüşmesi yaparak ifade vermeyeceğini belirttiği, bu durumun da tutanakla tespit edildiği;
23 Eylül 2011’de polis merkezine ve 28 Eylül 2011’de Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat eden mağdurun ifadelerinde özetle, “Şuhut’lu olan H.. D..’in yaklaşık 4-5 ay kadar evvel işyerine gelip Afyon’dan K.. F.. ve S.. S..’in kendisi ile görüşmek istediklerini ve B.. A..’ya 5000 TL borcu olduğunu söylediğini, bu kişileri tanımadığını, tanışmak amacıyla işyerine davet ettiğini, 2-3 gün sonra Kenan, Serkan ve Hamza’nın geldiklerini, ‘B.. A..’ya 5000 TL borcun varmış, bizi o gönderdi, parayı tahsil etmeye geldik’ dediklerini, böyle bir borcu olmadığını anlatınca, ‘O zaman seni Beytullah ile görüştürelim’ dediklerini, kabul etmeyince de ‘Biz bu parayı alırız’ gibi sözler söylediklerini, tehdit etmediklerini ancak hareketlerinin tehditvari olduğunu, plakalı araç ile işyerinden ayrıldıklarını, bu olaydan bir gün sonra da evde yemek yediği sırada Kenan’ın işyerine gelip kendisini aradığını, yemek yiyip geleceğini söylediğini, ancak işyerine gittiğinde Kenan’ı bulamadığını, o günden sonra da bir daha görüşmediklerini” beyan ettiği; 09.03.2012'de Şuhut Asliye Ceza Mahekemesinde talimatla alınan ifadesinde ise, “Önceki ifadesinin aynen geçerli olduğunu” söylediğinin anlaşılması karşısında;
Mağdurun şifahi aktarımını tespit eden tutanak ve daha sonra verdiği beyanları arasındaki açık aykırılıklar giderilecek şekilde ayrıntılı beyanı alınmadan hangi yan delillerle desteklenen beyanına üstünlük tanındığı karar yerinde denetime olanak verecek şekilde açıklanıp tartışılmadan;
Kabule göre de;
Suç teşkil eden eylem ve/veya eylemlerin de karar yerinde gösterilmeden sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verilmesi,
6-) 9 Haziran 2011 günü mağdur S.. U..’in annesi Nejla’nın Afyon İl Emniyet Müdürlüğüne başvurarak, “Oğlu Selahattin’in borcu olmadığı halde S.. S.. ve K.. F.. tarafından sıkıştırıldığını, oğlundan haraç isteyip tehdit ettiklerini, oğlunun korktuğu için Afyon’u terk ettiğini” belirtip müracaat etmesi üzerine, 25.09.2011 günü ifadesine başvurulan mağdur S.. U..’in özetle, “İnternet kafe işlettiğini, 3-4 ay kadar evvel galerici Selami Işık’tan 13.000.-TL karşılığında bir araba satın aldığını, ancak Selami’nin aracın satışını daha sonra vereceğini belirttiği için üzerine almadığını, bir süre sonra Selami’nin aracın sahibine bedelini ödemediği için arabanın bağlandığını ve ruhsat sahibine ayrıca 10.000.-TL daha ödeme yapmak zorunda kaldığını, Selami’nin bu 10.000.-TL’yi ödeyeceğini söylemesine rağmen ödemediğini, bir süre sonra K.. F.. ve S.. S..’in yanlarında tanımadığı dört kişiyle daha işyerine gelerek Selami’den 10.000.-TL parayı tahsil edebileceklerini söylediklerini ancak tavırlarından suç işlemeye meyilli kişiler olduklarını anladığı için kabul etmediğini, buna rağmen işyerine gelip gitmeye devam ettiklerini, ilerleyen zamanda bir gün işyerine gelip kendisini alarak zorla S... I...’ın işyerine götürdüklerini, gitmek istemediğini ancak Serkan ve Kenan’ın tabanca göstererek zorladıklarını, Selami’nin dükkanına gittiklerinde bu kişilerin, “Selahattin’e olan 10.000.-TL borcunu bundan sonra bize ödeyeceksin” dediklerini, korktuğu için ses çıkartamadığını, işyerinden çıkınca yeniden arabaya bindirdiklerini, Sağırlar Okulu olarak bildiği yerin arkasında bulunan araziye götürüp belden aşağısını soyduklarını, çıplak haldeki uygunsuz görüntülerini kaydettiklerini, bu görüntüyü de internette yayınlayıp ailesine göndermekle tehdit ettiklerini, aynı gün tarihli 2000.-TL bedelli senet imzalattıklarını, ‘Bu parayı nasıl ödeyeceksin diye sorduklarını, evde bulunan altınları verebileceğini söyleyince hep birlikte eve geldiklerini, Kenan’la birlikte içeri girdiklerini, ablasından aldığı yaklaşık 2500.-TL değerinde 5 adet altını Kenan’a verdiğini, ardından sanıkların senedi yırtıyoruz diyerek bir kağıt yırttıklarını ancak yırtılan kağıdın imzaladığı senet olmadığını, ertesi gün Kenan ve Serkan’ın işyerine gelip akşama kadar oyun oynadıklarını, işyerini kapattıktan sonra da bizimle geleceksin diyerek zorladıklarını, kabul etmeyince de video görüntüsünü gösterdiklerini, onlarla gitmeye mecbur kaldığını, arabaya bindiklerini, arabanın içinde Kenan ve Serkan dışında iki kişinin daha bulunduğunu, arabadayken günlük hasılatı istediklerini, kabul etmeyince de Kenan ve Serkan’ın silah gösterip görüntüleri yaymakla tehdit ettiklerini, bu durumun 3-4 gün bu şekilde devam ettiğini, toplamda 5000.-TL hasılatı aldıklarını, yine bir başka gün işyerine gelip para istediklerini, olmadığını söylediğinde ise işyerinde kullandığı bilgisayarlardan birini alarak gittiklerini” beyan ettiği;
Mağdurun annesi N... U... ve kız kardeşi S... G...’in aşamalarda alınan ifadelerinde, “Selahattin’in S... I... aracılığı ile marka bir araba sattığını, bildikleri kadarıyla bu arabanın parasını alamadığını, bu kişilerin arabanın parasını vermek bir tarafa sürekli para istediklerini, vermezse öldürmekle tehdit ettiklerini, 30 veya 31 Mayıs günü K.. F.. ile Selahattin’in eve geldiklerini, Selahattin’in para lazım diyerek yaklaşık değeri 2500.-TL olan altınları aldığını, ardından birlikte evden ayrıldıklarını, 1 Haziran günü eve gelmeyen Selahattin’in ertesi gece saat 02:00’da eve geldiğini ve “Kendisini iz bırakmadan dövdüklerini” söylediğini, sabah ise “Hakkınızı helal edin, ben kaçıyorum, işyerimi noterden güvenilir bir arkadaşıma devrettim, bu şahıslar beni yakalarlarsa öldüreceklerini söylediler, kurtulursam ne mutlu bana” dediğini, ne olduğunu sorduklarında ise “meselesi, S... I... bunları benim başıma sardı” diyerek evden ayrıldığını, kapıdan değil bahçe duvarından atlayarak evden ayrılıp gittiğini, 5 Haziran günü Kenan ve Serkan’ın yeniden eve geldiklerini, Selahattin’i sorduklarını, dışarı çıkan Nejla’ya Kenan’ın ‘Oğlun nerede, bize motor satmıştı, biz de kendisine 2000.-TL para vermiştik, onu bulmam lazım ben bulursam kötü olur” dediğini, Nejla’nın da, ‘Oğlumu bulayım ne ise konuşayım, oğlum vermezse ben paranızı veririm’ dediğini” belirttikleri;
S... I...’ın aşamalarda alınan ve değişmeyen beyanlarında, “Selahattin’e bir araba satıp parasını peşin olarak aldığını, yaklaşık 1,5 ay kadar evvel de Selahattin’in huzurunun olmadığını söyleyip başından geçenleri anlattığını, polise gitmesi yönünde telkinde bulunduğunu, Serkan ve Kenan’ı tanımadığını, aracını satarken Selahattin’e aracı olmadığını, başka bir bilgisinin de bulunmadığını” ifade ettiğinin anlaşılması karşısında;
a-) Sanıkların eylem zincirinin, mağdurun araba alım satımı nedeniyle tanık Selami Işık’tan olan 10.000.-TL alacağını bir şekilde öğrenip bu alacağın kendilerine ödenmesi yönündeki talepleri ile başladığı dikkate alındığında, zaman içerisinde gerçekleştirdikleri diğer eylemlerinin de bu meblağa yöneldiği noktasındaki duraksama giderilmeden 3 ayrı tamamlanmış yağma suçundan hüküm kurulması,
b-) Sanıkların işledikleri yağma suçu nedeniyle mağduru hürriyetinden yoksun kıldıklarının kabul edilmesine karşın, bu suç açısından TCK’nın 43. maddesi uygulamasına esas alınan fiillerin nelerden ibaret olduğu denetime olanak sağlayacak şekilde gösterilmeden anılan madde ile uygulama yapılması,
c-) Mağdurun işyerine ve evine sanıklar Serkan ve Kenan ile birlikte gelen kişilerden birinin sanık G.. I.. olup olmadığı açıkça tespit edilmeden, sanık G.. I..’ın diğer sanıkların yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma eylemlerine doğrudan ve/veya dolaylı olarak katıldığına dair kesin, inandırıcı delillerin de nelerden ibaret olduğu denetime olanak verecek şekilde açıklanıp gösterilmeden eksik inceleme ile yetinilip yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
28.12.2011 günlü iddianamede sanıklar hakkında mağdur S.. U..'e karşı tek bir kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan dava açıldığı dikkate alınmadan, 5271 sayılı CMK’nın 170. maddesi uyarınca usulüne uygun olarak dava açılması da sağlanmadan yargılamaya devam ile TCK’nın 43. maddesiyle uygulama yapılması,
7-) Mağdur M.. G..’nun aşamalarda alınan ifadelerinde, “Eşinden 4 yıldır ayrı yaşadığını, kızı Leyla’nın da annesiyle kaldığını, 6 ay kadar evvel Leyla’nın evden kaçtığını, Kenan ve Serkan’ın da onu Karaadilli’de bulunan bir gazinoda çalıştırdıklarını, bu nedenle sanıklara ulaşıp kızını teslim etmelerini istediğini, sanıkların bunun karşılığında 3000 TL para talep ettiklerini, kabul etmek zorunda kaldığını, ancak Leyla’nın bir hafta kadar sonra kendisini arayıp, ‘Eve gelmek istemediğini, Kenan’la evlenmek istediğini” söylediğini, yaşı küçük olduğu için kabul etmediğini ve yüz yüze görüşmek için Kenan’ın Çobanlar’da bulunan evine gittiğini, ancak Kenan’ın kabul etmediğini ve 3000.-TL’yi alabilmek için baskı uygulamaya başladığını, ancak parası olmadığı için veremediğini, Haziran ayında çalıştığı sürücü kursunun önünde Serkan, Kenan ve Abdullah’a 500.-TL verdiğini, bir süre sonra Serkan’ın arayarak paranın geri kalanını istediğini, ‘Evini biliyoruz sana zarar veririz’ diyerek tehdit ettiğini, 15 gün geçtikten sonra yine sürücü kursunun önünde Serkan’a 750 TL daha verdiğini, 10 gün sonra Serkan’ın yeniden arayarak ‘Paranın geri kalanını ayarlamasını, yoksa sonunun kötü olacağını’ söylediği, bu nedenle 2 gün sonra yine işyerinin önünde Abdullah’a 250.-TL daha para verdiğini, bunun üzerine Serkan’ın ‘Seninle işimiz bitti’ dediğini, parayı ödedikten sonra kızını almak için Kenan’ı aradığını ve evine gittiğini, ancak Leyla’nın gelmek istemediğini” beyan ettiği;
Sanık K.. F..’nun suçlamayı kabul etmediği,
Sanık S.. S..’in ise, “Mağdurun evden kaçan kızını bulmak karşılığında bir miktar para istediğini” belirttiği;
Mahkemenin, “Sanıkların mağduru tehdit ederek parayı aldıklarının telefon görüşmelerinden anlaşıldığı” gerekçesi ile sanıkların mahkumiyetine karar verdiğinin anlaşılması karşısında;
Sanıkların mağduru tehdit ettiklerini gösteren, mahkumiyete yeterli kesin, inandırıcı deliller karar yerinde denetime olanak verecek şekilde gösterilmeden, mahkumiyet gerekçesi olarak kabul edilen tehdit içerikli telefon görüşmeleri de, denetime olanak verecek şekilde karar yerinde açıklanmadan, yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
8-) Oluş ve dosya içeriğine göre; mağdur Ö.. N..’in ifadesinde, “Sürücü kurusunda çalıştığını ve suç tarihinde de işyerine ait araçla olarak bilinen yerde bir kursiyerini beklediğini, bu sırada arabanın içinde kendisi dışında arkadaşı M.. Ç... ve bir kursiyerinin yakının bulunduğunu, bir müddet sonra arabanın yanından işyerinden arkadaşı M.. G..’nun kızı Leyla’nın geçtiğini ve birkaç dakika sonra bir arabaya binerek oradan uzaklaştığını, 3-5 dakika sonra da beyaz marka bir arabayla sanık Serkan’ın geldiğini ve ‘Ömer ağa gel seninle biraz görüşelim’ dediğini, bunun üzerine arabadan indiğini, Serkan’ın ‘El alemin namusu senden mi soruluyor” diyerek sopayla vurmaya başladığını, hatta arabadan inen ikinci bir kişinin de sopayla vurduğunu, Serkan’ın ‘Ömer ağa bundan sonra hareketlerine dikkat et’ diyerek oradan uzaklaştığını, hemen ardından Kenan’ın aradığını ve ‘Ömer ben seni görüyorum, sopayı yedin’ dediğini, kendisinin de orada bulunma nedeninin Leyla ile alakalı olmadığını anlattığını, bu defa birkaç gün sonra Serkan’ın arayıp, ‘Ömer ağa bugün 100.-TL para lazım, sen de var mı’ diye sorduğunu, parayı alıp vermeyeceğini bildiği için parasının olmadığını söylediğini, bir süre sonra yolda Kenan’la karşılaştıklarını, onun da ‘Ömer ağa para dediydik, ev taşıyoruz’ dediğini, Kenan’ı oyaladığını ancak parayı vermediğini, beyan ettiği; mağdurun dövülmesinin paranın alınmasına yönelik olmadığı, ev taşıma bahanesiyle para isteyen sanıkların bu parayı almaya yönelik cebir ve tehdit kullandıklarına dair bir davranışın veya kanıtın dosyaya yansımadığının anlaşılması karşısında; sanıkların eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde yağma suçundan mahkumiyetlerine karar verilmesi,
Kabule göre de;
Sanıkların bu eylemi örgütsel faaliyet kapsamında veya örgütün korkutucu gücünden faydalanarak ve/veya örgüte çıkar sağlamak amacıyla işlediklerine dair deliller açıklanıp tartışılmadan ve yağma suçunun gece işlendiğine ilişkin delillerin nelerden ibaret olduğu gösterilmeden, sanıklar hakkında TCK’nın 149/1. maddesinin (f) ve (g) bentleri ile sanıklar K.. F.. ve S.. S.. hakkında kurulan hükümlerde de anılan maddenin (h) bendi ile uygulama yapılması,
9-) Mağdur S.. K..’in 12.09.2011’de polis merkezinde alınan ifadesinde, “2005 yılında geçirdiği bir trafik kazası nedeniyle görme yeteneğini kaybettiğini, sanıklarla bu süreçten sonra çeşitli vesilelerle tanıştığını, yaklaşık 9-10 ay kadar evvel, Üniversiteliler kafenin yanında Kenan, İsa, Abdullah ve ismini Çobanlarlı Gökhan olarak bildiği kişilerin yanına gelip marka bir cep telefonunu zorla 150.-TL’ye sattıklarını, telefon karşılığında 60.-TL para verdiğini, 4-5 gün kadar sonra bu dört kişinin yeniden geldiklerini, İsa’nın, ‘Kenan seni arabada bekliyor’ dediğini, zorla arabaya bindirdiklerini, Kenan’ın elindeki bıçağın sapıyla sol kaşının üzerine vurduğunu ve ‘Para ver’ dediğini, kaşının yarıldığını, halen kaşının üzerinde bulunan izin o güne ait olduğunu, kendisini alıp zorla Şuhut’a götürdüklerini, araçtan iner inmez Hamza isimli biriyle görüştüklerini, Kenan’ın ‘Benim paramı ödeyeceksin, ister hırsızlık yap, ister dilencilik yap’ dediğini, İsa ve Gökhan ile birlikte Şuhut’ta bulunan kahveleri gezmeye başladıklarını, Gökhan’ın orada bulunanlara, ‘Bunun gözlerini açtıracağız, Allah rızası için yardım edin’ dediğini, orada bulunanlardan paraları aldıktan sonra, bu defa 10-15 kadar dükkan gezip para topladıklarını, bu paraların da tamamını Gökhan’ın aldığını, ardından Ziraat Bankasına gidip müdür ve çalışanlardan da para topladıklarını, yine yaklaşık 1-2 ay kadar evvel Sedef kıraathanesinde bulunduğu esnada Ş.. T..’ın yanına geldiğini, bu sırada yanlarında kıraathanenin ortakları Akçinli İbo ve Sülümenli M... K... ile müşteri S... Ş...’ın bulunduğunu, Şükrü’nün, ‘Telefon var alır mısın?’ diye sorduğunu, gösterdiği telefonun çift hatlı olduğunu bu nedenle almak istemediğini söylediğini, ancak Şükrü’nün, ‘Sen bu telefonu al’ diye ısrar etmesi üzerine korkup 150.-TL karşılığında telefonu satın aldığını, 15.TL’sini peşin ödeyip 135.-TL’sini borçlandığını, aldığı bu telefonu telefoncuya götürüp gösterdiğini, onun da ‘Telefonun arızalı olduğunu, Çin malı olan bu telefonun sıfırının 100.-TL olduğunu, bu nedenle satın almayacağını’ söylediğini, yaklaşık 15 gün sonra evine doğru giderken sanıklar Kenan ve Serkan’ın beyaz marka araçla yanında durduklarını, Serkan’ın koluna girip sıktığını, çekerek aracın yanına götürdüğünü, Kenan’ın, ‘Senin Şükrü dayıma 135.-TL borcun varmış 200.-oldu’ dediğini, bu miktarda bir parayı ödeyemeyeceğini söylediğinde ise Serkan’ın kafasını eğdiğini, arabanın içinde bulunan Kenan’ın ise yumruk attığını, dudağının iç kısmının patladığını, bir hafta kadar sonra yine Serkan’ın telefonla arayarak, ‘Şükrü dayımın parası nerede, borcun 200 TL oldu’ dediğini, ödeyemeyeceğini söylediğinde ise Serkan’ın küfrederek borcun 200 TL oldu, bu parayı 1 hafta içinde ödeyeceksin dediğini, yine 12 Eylül 2011 günü Cemal isimli birinin yanına gelerek, ‘Şükrü dayı beni gönderdi, 200.-TL verecekmişsin, Perşembe gününe kadar bu parayı bul’ dediğini” belirten mağdurun Afyonkarahisar 2. Ağır Ceza Mahkemesinde 27.02.2012’de alınan ifadesinde de benzer beyanda bulunarak, “Çobanlarlı Gökhan olarak bildiği kişinin G.. I.. olmadığını, sanıkların kendisine ait olan bir cep telefonunu zorla alarak başka birine 150.-TL’ye sattıklarını” söylediği; mağdurun beyanında Akçinli İbo olarak adı geçen İ... Ş...’in tanık olarak alınan ifadesinde, “Ş.. T..’ı köylüsü olduğu için tanıdığını, yıllardır kahvehanesine gelip gittiğini, mağduru da kör Sabri olarak tanıdığını, onun da işyerine sürekli olarak geldiğini, Şükrü’nün çöpe atacağı bir telefonu ücret almadan Sabri’ye verdiğini, para istemediğini” ifade ettiği; sanıkların savunmanlarında özetle, “Suçlamayı kabul etmediklerini” söylediklerinin anlaşılması karşısında;
a-) Mağdurun ifadesinde isimleri geçen Sülümenli M... K.., S... Ş... ve cep telefonunu satmak için müracaat ettiğini belirttiği telefon alım satımı yapan kişinin, açık kimlik bilgileri tespit edilerek, olaya ilişkin beyanları alınmadan,
b-) 2005 yılında geçirdiği kaza neticesinde görme yetisini kaybettiğini belirten mağdurun, sanık Kenan’ın elinde ki bıçakla kendisini sol kaşından yaraladığını ve halen bu izin mevcut olduğunu belirttiği, ancak Mahkeme tarafından bu ize ilişkin bir gözlem yapılmadığı, bu yara izinin mağdurun 2005 yılında geçirdiği trafik kazası neticesinde mi yoksa sanık Kenan’ın bıçakla vurması neticesinde mi oluştuğuna ilişkin tıbbi bir kanaat raporu temin edilip bu husus değerlendirilmeden,
c-) Mağdurun aşamalarda alınan ifadelerinde Çobanlarlı Gökhan olarak bildiği kişinin G.. I.. olmadığını belirttiği de göz önünde bulundurulduğunda, sanık G.. I..’ın yaşadığı coğrafi birimde ve çevresinde Çobanlarlı Gökhan olarak tanınıp tanınmadığı noktasında var olan duraksamanın resen araştırılarak giderilmesi, sanıklar İ.. F.. ile G.. I..’ın yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarına iştirak ettiklerinin açıkça gösterilip tartışılmasından sonra, sanıkların atılı suçlar yönünden hukuki sorumluluklarının tayin ve takdiri gerekirken, eksik inceleme ile yetinilip, yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması,
Kabule göre de;
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, 28.12.2011 günlü iddianamesi ile sanıklar G.. I.. ve İ.. F.. hakkında tek yağma suçundan kamu davası açılmasına karşın Mahkemenin, sanıklar hakkında bir yağmaya kalkışma bir de tamamlanmış yağma suçundan mahkumiyet hükmü kurması,
10-) Mağdur G.. G..’ın 8 Ağustos 2011 günü fuar alanı olarak bilinen yerde G.. Ç.. ve sanık Ş.. T..’ın akrabası F... T... tarafından bıçaklandığı, dosya içerisinde mevcut iletişim tespit tutanakları içeriğine göre 9 Ağustos 2011 günü sanık K.. F..’nu arayan G.. Ç...’ın ‘Karşı tarafın şikayetçi olduğunu ve müdahale edilmesi gerektiğini’ söyleyerek yardım etmesi üzerine olayın mağduru G... G... ve babası Y.. G..’a ulaşan sanıklar Kenan, Serkan, Şükrü ve Menderes’in şikayetinden vazgeçmesi için önce evlerine gittikleri, ardından adliyeye götürdükleri, burada sanıkların mağdur Gökhan’a iletmesi amacıyla mağdur Yaşar’a, “Gökhan şikayetinden vazgeçmezse bu iş uzar, sonu iyi olmaz” dedikleri, sanıkların mağdur Yaşar’a yönelik bir tehdit eylemlerinin olmadığı, iletme kastı ile hareket ederek mağdur Gökhan’ı tehdit ettiklerinin anlaşılması karşısında; sanıkların eylemlerinin yalnızca mağdur Gökhan’a yönelik tek bir tehdit suçunun oluştuğu gözetilmeden, yazılı şekilde 2 ayrı tehdit suçundan hüküm kurulması,
11-) Oluş ve dosya içeriğine göre; katılan K.. G..’ın suç tarihinden 6-7 ay kadar evvel, hakkında yağma suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen M.. A..’dan bir araba kiraladığı ve karşılığında boş senet imzalayarak verdiği, kiraladığı bu aracı kullanırken kaza yaparak bir miktar masrafa yol açtığı, aracın masrafını M.. A..’a elden ödemesine karşın senedini geri alamadığı, yaklaşık 15-20 gün sonra katılana ulaşan sanıklar Kenan, Serkan, Abdullah ve Hamza’nın “Sana ceza kesmeye geldik, araç kiralama şirketinde olan 3600.-TL’lik senedin bize geçti, bunu bize ödeyeceksin” dedikleri, borcunu ödediğini anlatan katılanın üzerinde yalnızca 75.-TL para bulunduğunu belirtmesi üzerine, sanıkların bu parayı aldıkları, ardından katılanı arabaya bindirip ıssız bir yere götürdükleri, yoldayken Serkan’ın yumruk atarak onu yaraladığı, saat 16:00 sıralarında katılanı arabadan indirdikleri, parayı ödemesi için 15 gün süre tanıyan sanıkların bu borcu kabul etmeyen katılanı sopalarla dövdükleri, diz üstü yere oturtup ellerini arkadan plastik kelepçe ile bağladıkları, bu şekilde görüntülerini çektikten sonra yeniden ilçe merkezine getirip bıraktıkları, 3 gün sonra katılanı bu defa İbrahim Diker’e ait kahvehanede dövdükleri, korkuya kapılan katılanın Antalya’ya giderek 20-25 gün süreyle burada saklandığı, ancak bu sürenin sonunda kendisini arayan sanık Serkan’ın ‘Şuhut’a dönmediği taktirde karısına ve çocuğuna zarar vereceklerini” söyleyerek tehdit etmesi üzerine döndüğü, annesi E.. G.. adına bankadan kredi çekerek sanıklara 3500.-TL para verdiğinin anlaşılması karşısında; sanıkların kastlarını ellerinde bulunduğunu iddia ettikleri 3600.-TL bedelli senedin tahsiline özgüledikleri ve bundan sonraki tüm eylemlerini bu miktardaki parayı alabilmek amacıyla gerçekleştirdikleri, bu haliyle somut olayda tek bir yağma suçunun oluştuğu gözetilmeden iki ayrı yağma suçundan hüküm kurulması,
12-) Mağdur M.. B..’ın, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen sanık Ş.. Y.. ile birlikte araç kiralama işi yaptığı, ondan aldığı 30.000.-TL karşılığında araç satın alıp kiraladığı ve her ay Şevket’e kardan 3000.-TL ödeme yaptığı, bir süre sonra bankadan Şevket adına kredi çekip iki araba daha aldıkları, bu arabaları Şevket’in üzerine tescil ettirdikleri ancak kredi taksitlerinin mağdur tarafından ödendiği, ancak henüz ödemeler tamamlanmadan mağdurun işlerinin bozulduğu ve Şevket’in ortaklıktan ayrılmak istediğini belirterek hesabın çıkartılmasını talep ettiği, mağdur ile Şevket’in aralarında vardıkları anlaşma uyarınca mağdurun 28.500.-TL ödemeyi kabul ettiği, parası olmadığı için de 06.08.2011 tarihli bir senet imzalayarak Şevket’e verdiği, senedin vadesi gelmeden evvel sanık H.. Ç..’in mağdurun yanına giderek, “K.. F.. ve S.. S..’in senedi tahsil etmek amacıyla aldıklarını, kendisi yanında olmadan bu kişilerle görüşmemesi gerektiğini” söylediği, mağdurun Kenan ve Serkan’ın Şuhut ilçesinde Çatlı lakabı ile tanınan O... E...’yı vurduklarını bildiği için bu sanıklardan çekindiği, hatırlamadığı bir tarihte sanıkların talebi üzerine onlarla çay bahçesinde buluştuğu, görüşmeye Kenan, Serkan ve Hüseyin’in birlikte geldikleri, bu buluşmaya kadar senedin 25.500.-TL’sini ödediğini belirten mağdura, sanıkların, “Senedi nasıl ödeyeceğini” sormaları üzerine yanında bulunan 8000.-TL’yi onlara verip senedini aldığı, aşamalarda alınan ifadelerinde mağdurun, “Bu kişiler tarafından darp edilmediğini, mevcut olan borcunu ödediğini” beyan ettiğinin anlaşılması karşısında; sanıkların senet bedelini alabilmek için mağdura yönelttikleri kabul edilen ve cebir, tehdit ve zor unsuru içeren eylemlerinin nelerden ibaret olduğu ve yağma suçunda aranan boyuta ulaşıp ulaşmadığı karar yerinde denetime olanak verecek şekilde açıklanıp tartışılmadan yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
Sanık H.. Ç..'in, suç teşkil eden eyleme ne şekilde katıldığı veya eylemden sonra yardımda bulunduğu ve/veya paradan pay aldığına ilişkin kesin ve inandırıcı deliller açıklanmadan hükümlülük kararı verilmesi,
13-) Mağdur Ş.. S..’ın 28.09.2011 günü Şuhut Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadesinde, “Yaklaşık 3 ay kadar evvel isimli işyerine gidip masasına bir bayanı davet ederek eğlendiğini, aradan 1 ay geçtikten sonra K.. F..’nun aradığını ve ‘Şükrü senmisin görüşmemiz lazım’ dediğini, cezaevinin önünde olduğunu gelirlerse görüşebileceğini söylemesi üzerine bir süre sonra plakalı araba ile geldiklerini, ön koltukta oturan Kenan ile arka koltukta oturan Serkan’ın aşağı indiklerini, zorla arabaya bindirmek istediklerini, ancak kabul etmediğini, bunun üzerine Serkan’ın başından tutarak zorla arabaya soktuğunu, bu sırada arabayı sivri lakaplı Gökhan’ın kullandığını fark ettiğini, Serkan’ın ‘beni tanıyor musun’ diye sorduğunu, tanımadığını söylediğinde ise ‘Ben S.. S.. Şuhut’ta Çatlı diye birisini vurdum, bu olayı duymadın mı” diye sorduğunu, bu sırada Kenan’ın, ‘Bize 700.-TL borcun var’ dediğini, borcum yok diye karşılık verince de Serkan’ın yüzüne yumruk attığını, üzerini yoklayarak marka cep telefonunu aldığını, sim kartını kırıp attığını ve telefonu Kenan’a verdiğini, ardından elinde bulunan su şişesinin içerisine cebinden çıkardığı yeşil renkli bir kurumuş otu koyduğunu,otu yakıp çekmesini istediğini, çektiğini ancak sarhoş gibi olduğunu, kalbinin çarpmaya başladığını, Serkan’ın yeniden üzerini arayarak 200.-TL parasını aldığını, 300.-TL daha borcun var dediğini, bu sırada Kenan’ın arabanın ön tarafından çıkardığı kılıç şeklinde bir bıçağı doğrultarak senin gırtlağını bu bıçak ile keserim dediğini, korktuğunu, aynı araba ile Şuhut’a geldiklerini, eve gidip para alayım diyerek arabadan indiğini, eve gidip kapıları kilitlediğini, 155’i arayıp tehdit edildiğini ihbar ettiğini ancak adresi civarı olarak bildirdiği için polislerin evi bulamadığını, daha sonra da polislerin ifade ve rapor için birkaç kez kendisini aradıklarını ancak korktuğu için gitmediğini, bu olaydan sonra sanıkların kendisini tanıyan E... Ö..., S.. I.. ve F.. T...’i gönderip paranın ödenmesini istediklerini” belirten mağdurun 23.03.2012’de Şuhut Asliye Ceza Mahkemesinde talimat yoluyla alınan ifadesinde ise, “Kenan’ın kendisini aradığını, cezaevinin önüne plakalı araç ile geldiklerini, arabanın içinde S.. S.. ve K.. G..’ın da bulunduğunu, arabaya binmek istemediğini ancak Serkan’ın zorla bindirdiğini, 300.-TL para istediklerini, parasının olmadığını söylediğini, korktuğu için cep telefonunu bacaklarının arasına alıp mesaj yazmaya çalıştığını, durumu fark eden Kenan’ın telefonu alıp arabanın önüne koyduğunu, daha sonra bir bakkalın önüne gittiklerini, Serkan’ın pet şişe alıp cebinden çıkarttığı yeşil bir otu bu şişenin içine koyduğunu, otu yakıp içmesi için zorladıklarını, kabul etmediğinde ise Serkan’ın yüzüne yumruk attığı, 2 saat boyunca bu otu içtiklerini, Kenan’ın 300.-TL’yi bize verecek misin diye sorduğu, parasının olmadığını belirttiğini, bunun üzerine Şuhut'a gidelim bize para bul dediklerini, bulamayacağını söylediğinde ise Kenan’ın arabanın kenarından hançere benzer bir bıçak çıkartıp Serkan’a verdiğini, bıçağı boğazına dayayan Serkan’ın keseyim mi lan seni dediğini, ceplerini kontrol edip 100-200.-TL civarında parasını aldığını, yüzüne yumruk atıp hani paran yoktu lan, şimdi Şuhut’a gideceğiz, 300.-TL’yi bulup bize vereceksin dediğini, korkudan kabul ettiğini, Şuhut’a geldiklerini, annem evdedir parayı bulup geleyim diyerek eve gittiğini, polisi aradığını, bu sırada Kenan’ların arabada kalan telefonundan üzerinde bulunan eski telefonunu 16 kez aradıklarını, üzerinde bulunan telefonun numarasının olduğunu” söylediği;
Polis memuru tanık M.. Ö..’ün beyanında, “Hatırlamadığı bir tarihte Ş.. S..’ın 155 polis imdat hattını arayarak S.. S.. ve K.. F..’nun kendisini Kubbeli Camii civarında bulunan evinde sıkıştırdıklarını ve döveceklerini bildirmesi üzerine ekiplerin olay yerine sevk edildiğini, ancak olay yerinde kimsenin bulunamadığını, müştekinin de evden çıkmadığını, aynı gün kendisine telefonla ulaşıp ifade için davet ettiklerini ancak emniyete gelmeyeceğini, rapor almayacağını, olayı anlatmayacağını, bu şahısların evinin önünden ayrıldıklarını söylediğini, bu nedenle tahkikat evrakı oluşturulmadığını” söylediği;
Tanık E... Ö...’nin 28.09.2011 günü Şuhut Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadesinde, mağdurun zaman ve zemin bildirmeden bu olayı kendisine anlattığını belirterek, sanık Kenan’ın da kendisini arayıp, “Mağdurun Tuğba adında bir kadın ile olan ilişkisi nedeniyle kendisine borçlandığını söyleyip, borcu ödemesi için Şükrü’nün yanına gitmesi gerektiğini” söylediğini anlattığının anlaşılması karşısında;
Mağdurun aşamalardaki vaki iddialarının olay ihbarını alan tanık M.. Ö.. ve yakınanın beyanında adı geçen tanık E... Ö...'nin anlatımları dikkate alındığında kısmen teyit edilmesine karşın, suç vasfını tayinde duraksamalar içerdiği bir muhakkaktır. Hal böyle olunca, yakınanın beyanında adı geçen S.. I.. ve F... T...'in konu hakkındaki beyanı alınıp, yakınanın numaralı telefonunun olay günü itibariyle kimler tarafından arandığına ilişkin iletişim kayıtları ve baz istasyon sinyal bilgileri saptanıp, gereğinde beyanlar arasındaki açık aykırılıklar giderildikten sonra suç teşkil eden fiil ve/veya fiillerin taktiri gerektiği düşünülmeden, mağdurun ilk ifadesinde 'Sivri' lakaplı sonraki ifadesinde 'Kedigöz' lakaplı olarak belirttiği Gökhan ismindeki kişinin sanık G.. I.. olup olmadığı noktasında var olan duraksamanın da ortadan kaldırılmasından sonra, mağdurun 28.09.2011 günlü ifadesine hangi neden ve delillerle üstünlük tanındığı karar yerinde açıklanıp tartışılmadan yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından hüküm kurulması,
14-) Borç ilişkisi, en az iki taraf arasında mevcut olan hukuki bağdır ki, bu bağ gereğince, taraflardan biri bir şeyi verme, yapma veya yapmama yani bir edimi yerine getirme borcu altına girer. Yani borç ilişkisi, taraflardan birinin diğerine karşı yerine getirmekle yükümlü olduğu bir davranışı ifade etmektedir.
Ancak öyle bazı durumlar vardır ki, borç bir sorumluluk doğurmaz. Yani borç vardır ama sorumluluk yoktur. Eksik borç denen bu durumda, ortada bir borç vardır. Borçlu tarafından kendi isteğiyle yerine getirildiği takdirde bu ifa geçerlidir. Bununla birlikte eksik borcu ifa etmeyen borçludan, ifanın dava ya da takip yoluyla istenmesi kural olarak söz konusu değildir. Konusu hukuka ve ahlaka aykırı olan borçlar eksik borç olarak kabul edilir.
Dolandırıcılık suçunun varlığından söz edebilmek için de, mağdurun iradesinin bir şekilde yanıltılması veya içerisine düştüğü hatadan faydalanarak menfaat temin edilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında;
a-) Mağdurlar İ.. S.. ve O.. K..’nın suç tarihinde, R... S... ve İsa’nın amcası Ömer ile birlikte alkol alıp eğlendikleri sırada mağdur Oktay’ın sanık Serkan’ı arayarak kadın ayarlamasını talep ettiği, teklifi kabul eden sanığın karşılığında 300.-TL para istediği, mağdur Oktay'ın kabul etmesi üzerine sanık Serkan’ın mağdurların yanına sanık Gökhan’ı göndererek parayı aldığı, bu aşamadan sonra mağdurların sanıklara bir daha ulaşamadıkları olayda;
Sanık Serkan’ın, olay anından önce mağdurların iradesini hataya düşürdüğü ve/veya onların içerisinde bulunduğu bir hatayı güçlendirerek bundan menfaat temin ettiği ve/veya yalanın yan deliller ile güçlendirildiğinden dahi bahsedilemeyeceği, hal böyle olunca mağdurların ahlak ve hukuk düzeninde koruma altına alındığından söz edilemez taleplerine karşılık muhabbet tellallığı yapmak şeklinde gerçekleştirilen eylem de dolandırıcılık suçundan bahsedilemeyeceği, olsa olsa ahlak ve kanuna aykırı bir talepten kaynaklanan eksik borç niteliğinde bir alacağa vücut vereceği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
b-) Sanık Abdullah’ın ise; tarafların anlaşmasından sonra diğer sanıklar ile yaptığı telefon görüşmelerinin suça iştirak anlamına gelmeyeceğinin düşünülmemesi,
c-) Kabule göre de;
c-1) Sanık Serkan’ın mağdurlardan yalnızca Oktay ile görüşüp, onunla pazarlık yaparak muhatap olarak onu kabul ettiğinin tüm dosya kapsamından anlaşılması karşısında; sanıkların yalnızca bu mağdura yönelik eylemleri nedeniyle hüküm kurmakla yetinilmesi gerekirken, yazılı şekilde iki ayrı mağdura karşı dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması,
c-2) Sanıkların bu eylemi örgütsel faaliyet kapsamında veya örgütün korkutucu gücünden faydalanarak ve/veya örgüte çıkar sağlamak amacıyla işlediklerine dair deliller açıklanıp tartışılmadan, sanık K.. F.. hakkında TCK’nın 220/5. maddesi göndermesiyle hüküm kurulması ve tüm sanıklar hakkında aynı Yasa’nın 58/6-9. maddesi ile uygulama yapılması,
15-) Sanıkların, hapis cezalarının infazı tamamlanıncaya kadar TCK'nın 53/1-a-b-c-d-e maddesinde yazılı hakları kullanmaktan yoksun bırakılmalarına; ancak, TCK'nın 53/3. maddesi uyarınca koşullu salıverildikleri takdirde, kendi altsoyları üzerinde TCK'nın 53/1-c bendinde sayılan hakları kullanmaktan yoksunluklarının sona erdirilmesine karar verilmiş ise de; 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi'nin 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile TCK'nın 53/1-b maddesinde yazılı, 'seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan' ibaresinin iptal edilmiş olması,
16-) Suçu birlikte işleyen sanıklardan neden oldukları yargılama giderlerinin “ayrı ayrı” yerine, “eşit olarak” alınmasına hükmedilmesi suretiyle, 5271 sayılı CMK’nın 326/2. maddesine aykırı davranılması,
Bozmayı gerektirmiş, Sanık Ş.. T.. ve savunmanı, sanık K.. F.. ve savunmanı, sanık S.. S.. ve savunmanı, sanıklar B.. Y.., N.. D.., S.. S.. ve H.. K.. savunmanı, sanık G.. I.. savunmanı, sanık M.. A.. ve savunmanı, sanık A.. F.. savunmanı, sanık İ.. F.. ve savunmanının temyiz dilekçelerinde ve sanık H.. Ç.. savunmanı Av.G.. P...’ın temyiz dilekçesinde ve duruşmada ileri sürdükleri temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, sanıklar hakkında kurulan hükümlerin açıklanan nedenlerle kısmen tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, ilişkin oybirliğiyle alınan karar 16.12.2015 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Savcısı katıldığı oturumda, sanıklar ve savunmanlarının yokluklarında açıkça ve yöntemince okunup anlatıldı.