Ceza Genel Kurulu 2021/277 E. , 2021/652 K.
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Suça sürüklenen çocuk ...’in nitelikli kasten öldürme suçundan TCK'nın 82/1-e, 21/2, 31/3-son, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, müsadereye ve mahsuba ilişkin ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 15.10.2019 tarihli ve 550-662 sayılı hükme yönelik suça sürüklenen çocuk müdafisi ve katılanlar vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 08.01.2020 tarih ve 2-52 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Hükmün suça sürüklenen çocuk müdafisi ve katılanlar ... ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 21.09.2020 tarih, 2431-1927 sayı ve oy çokluğu ile;
'Suça sürüklenen çocuk ... müdafiinin 15 günlük yasal süre içindeki temyiz isteminden sonra suça sürüklenen çocuğun 18 yaşından sonra cezaevinden gönderdiği 12.03.2020 ve 06.04.2020 tarihli dilekçelerinde hükmün onanmasını istediği, bu isteğin temyiz isteminden feragat niteliği taşıdığı anlaşılmakla suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz talebinin CMK'nin 298. maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince verilen 08.01.2020 gün ve 2020/2 Esas - 2020/52 Karar sayılı 'istinaf başvurusunun esastan reddi' kararının, katılanlar vekili ve katılan Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmesi üzerine yapılan incelemede;
... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince verilen 08.01.2020 gün ve 2020/2 Esas- 2020/52 Karar sayılı kararında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, katılanlar vekilinin suç vasfına ve eksik incelemeye; katılan kurum vekilinin suç vasfına ve cezadan takdire bağlı indirime yönelen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden, temyiz başvurusunun tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak 5271 sayılı CMK'nin 302/1. maddesi uyarınca esastan reddine, aynı kanunun 304/1. maddesi uyarınca dosyanın ... 1. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilamının bir örneğinin ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine' karar verilmiş,
Çoğunluk görüşüne katılmayan Daire Üyesi C. Topaktaş; 'Suça sürüklenen çocuğun olası kastla öldürme suçunu işlediği kabul edilerek verilen yerel Mahkeme hükmünün istinaf edilmesi üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi eylemin olası kastla öldürme suçu kapsamında kaldığını kabul ederek istinaf isteminin esastan reddine karar vermiştir. İstinaf isteminin esastan reddine dair kararın temyiz edilmesi üzerine Dairemizin sayın çoğunluğu da eylemi olası kastla öldürme olarak kabul edip temyiz isteğinin esastan reddine karar vermiştir.
Dairemizin sayın çoğunluğunun olası kastla öldürme olarak kabul ettiği eylemin bilinçli taksirle öldürme suçu kapsamında kaldığını düşündüğümden karara katılmıyorum.
Şöyle ki;
Yerel Mahkemece, suçun sübutu ile ilgili gerekçede suça sürüklenen çocuğun elinde tüfek olduğu, herhangi bir mekanik arızası bulunmayan tüfeği maktule doğrulttuğu, tanık ...'in tüfekle şaka olmaz diye sanığı uyardığı kabul edilmiştir. Oysa gerek tanık ...'in beyanlarından gerekse sanığın savunmalarından anlaşıldığı üzere ilk başta tüfeğin maktulün elinde olduğu ve maktulün tüfekle oynadığında tanık ... tarafından uyarıldığı anlaşılmaktadır. Suça sürüklenen çocuk savunmasında, maktulün bir iki kez tüfeğin tetiğine bastığını ancak tüfeğin ateş almadığını iddia etmiştir. Suça sürüklenen çocuk maktulün elinden tüfeği aldığını, önce havaya doğru ateş etmek istediğini, tüfeğin ateş almadığını sonra tüfeği maktule doğrulttuğunda tetiğe bastığında tüfeğin ateş aldığını söylemiştir. Olay anını gören tanık olmaması ve bu beyanın aksine bir delilde olmaması nedeniyle olayın bu şekilde meydana geldiğinin kabulü zorunludur.
Suçun olası kastla öldürme mi yoksa bilinçli taksirle öldürme mi olduğu tartışılmalıdır.
5237 sayılı TCK’nin 21/1. maddesinde kastın tanımı; 'suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.' denilmek suretiyle yapılmıştır. Türk Ceza Kanunu'nun 21/2. maddesinde yine 'Kast' ana başlığı altında düzenlenen 'olası kast'; 'Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır.' şeklinde tanımlanmıştır.
TCK’nin 21. maddesinde 'kast' ana başlığı altında düzenlenen 'olası kast' kastın bir türüdür. TCK’nin 21/2. maddesinde 'suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır' tanımını irdelediğimizde, hangi suç gerçekleşmiş ise o suçun oluşabileceğine dair kanuni tanımdaki unsurların fail tarafından öngörülmüş olması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Maddi olayda unsurları öngörülmesi gereken suçun öldürme suçu olduğu kuşkusuzdur. Peki 'fiili işlemesi halinde' denilmesinden ne anlaşılmalıdır. Burada 'işlemesi' kelimesi ile beraber kullanıldığından 'fiil' kelimesi hareket olarak algılanmamalı, fiil kelimesinin suç olarak kullanıldığı gözden uzak tutulmamalıdır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun değişik maddelerinde fiil kelimesinin bazen suç olarak bazen de hareket olarak kullanıldığını görmekteyiz. Bu cümleden hareketle TCK’nin 42. maddesinde 'Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir' 44. maddesinde, 'İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.' cümlelerinde kullanılan 'fiil' kelimesinin suç anlamında kullanıldığını, TCK’nin 43/2. maddesinde 'Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da birinci fıkra hükmü uygulanır.' cümlesinde kullanılan 'fiil' kelimesinin hareket olarak kullanıldığını görmekteyiz. Olası kast ile ilgili düzenlemede geçen fiili işlemesi halinde cümlesinde fiili hareket olarak düşündüğümüz takdirde, hareketi işlemesi gibi Türkçe kurallarına uymayan bir durumla karşı karşıya kalmış oluruz ki, TCK’nin 21/2. maddesindeki fiil kelimesinin suç anlamında kullanıldığı daha açık bir şekilde anlaşılmış olur.
Olası kast, genel olarak 'olursa olsun' kastı şeklinde bilinmekte ve tanımlanmaktadır. Bu tanımlama oldukça yetersiz olup, bizi sonuca götürme konusunda genellikle yetersiz kalmaktadır. Bu tanımlamadan hareket ettiğimiz takdirde kanun koyucunun olası kast, taksir ve bilinçli taksir şeklinde düzenlediği suç tiplerinin, düzenleme amacından farklı uygulanması sonucu ortaya çıkmaktadır. Olası kelimesinin sözlükteki anlamlarından bazıları; varsayılan, mümkün, ihtimal dahilinde, muhtemeldir. Olası kelimesinin sözlükteki anlamlarından yola çıktığımızda da, sanıkta var olmayan kastın var sayılması, muhtemel sayılması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Olası kastın bir olayda var olup olmadığını belirlerken 'olursa olsun' gibi her olaya uyarlanabilecek yetersiz bir tanımdan ya da olası kastın kelime anlamından hareket edemeyiz. Bir suçun olası kastla işlenip işlenmediği değerlendirilirken hukuki tarifinden hareket edilmeli ve olayın özelliğine göre olası kast hükümleri uygulanmalıdır. Olası kast failin zihni okunarak belirlenen bir kast türü değildir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 22/2. maddesinde 'Taksir' ana başlığı altında taksirin tanımı yapılmıştır. TCK’nın 22/2. maddesinde; 'Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.' şeklinde tanımlanmıştır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 22/3. maddesinde bilinçli taksirin tanımı yapılmış olup, 'bilinçli taksir'; 'Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır.' şeklinde tanımlanmıştır. Görüldüğü gibi kanun metninde bilinçli taksirin açık bir tanımı yapılmış değildir. Bu tanımlamalardan taksir ile bilinçli taksir arasındaki farkın, taksirde öngörülmeyen neticenin meydana gelmesi, bilinçli taksirde öngörülen ancak istenmeyen neticenin meydana gelmesi olduğunu anlıyoruz. Taksirin doktrinde ve uygulamada da tanımı yapılmış olup; failin öngörülmeyen neticeden taksir düzeyinde sorumlu tutulabilmesi için genel olarak öngörülen ancak failin öngörmediği bir neticenin gerçekleşmesinin gerekli olduğu kabul edilmiştir. Zira kimse tarafından öngörülmeyen bir neticenin gerçekleşmesi halinde kişi taksirden de sorumlu tutulamayacaktır.
TCK’nin 22/2. maddesinde 'Taksir' ana başlığı altında düzenlenen 2. ve 3. fıkralarda tanımı yapılan taksir ve bilinçli taksirin ortak unsurlarının 'dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık' unsuru olduğu kuşkusuzdur. Bilinçli taksir, taksirin bir türü olarak Türk Ceza Kanunu'nda taksir ana başlığı altında düzenlendiği için, taksirde olduğu gibi bilinçli taksirde de temel hareket noktası eylemin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık oluşturup oluşturmadığı ile ölçülecektir.
Bilinçli taksirle, olası kastın ortak unsurunun öngörme olduğu, bu nedenle sırf sonucun öngörülmüş olması nedeniyle bir eylemin olası kast sonucu mu? yoksa bilinçli taksirle mi? işlenildiği hususunda karar verilemeyeceği açıktır.
Yukarıdaki paragraflarda yapılan izahatlardan varılan sonuca göre, bilinçli taksiri en basit haliyle şöyle tanımlamak mümkündür: 'öngörülen ancak istenmeyen bir neticenin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılması sonucunda gerçekleştirilmesidir.' Olası kastı tarif etmek bilinçli taksir kadar kolay olmayacaktır. Birden çok kritere göre değerlendirme yapılarak bir suçun olası kastla işlenip işlenmediğine karar vermek mümkündür. Kast kavramı altında düzenlenen olası kastın, bir kast türü olduğunu kabul etmek önceliğimiz olmalıdır. Diğer bir hususta suçun kasten işlenmesi halindeki unsurların fail tarafından öngörülmüş olmasıdır. TCK’nın 21/2. maddesindeki 'suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen' şeklindeki düzenlemeden bu sonuç ortaya çıkmaktadır. TCK’nın 21/2. maddesindeki 'fiili işlemesi halinde' cümlesinde kullanılan 'fiil' kelimesinin suç anlamında kullanılmış olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Bu maddedeki 'işlemesi halinde' cümlesi aktif bir hareketin devam ettirilmesi gerektiğine işaret etmekte olup, doktrinde belirtilen doğacak sonucun göze alınmış olması, kabullenilmesi kavramları ile uyumludur.
Öldürme ve öldürmeye teşebbüs gibi kasten işlenen suçlarda, olası kast, genellikle kast edilen kişiden başka kişilerin zarar görebileceklerinin öngörüldüğü, ancak eyleme devam edilerek silahla ateş edilmesi sonucu, kast edilen kişiden başka kişilerin yaralanması veya ölmesi şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Olası kastın en basit hâli budur. Olası kastın bu basit hâlinde suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceği öngörüldüğü hâlde suç işlenmeye devam edilmekte suçun sonucunda meydana gelecek netice kabullenilmekte ve sonuç göze alınmaktadır. Bu olaylarda TCK’nin 21/2. maddesinde tanımı yapılan suç tipine uygun bir neticenin meydana geldiği hususunda kuşku bulunmamaktadır. Bir kişiye karşı gerçekleştirilmek istenen suçtan daha farklı bir suçun aynı mağdura karşı gerçekleştirilmesi hâlinde de olası kast söz konusu olabilir. Bu duruma sanığın tehdit amacıyla ve hasmını savuşturmak için havaya ateş ettiği sırada mermi çekirdeğinin sert bir yere çarparak parçalanıp hasmını yaralaması veya ölümüne neden olmasını örnek gösterebiliriz. Verilen örnekten olası kastın sadece olayın tarafı olmayan kişilere karşı değil, sanığın hasmı olan kişiye karşı da var olabileceği sonucu çıkmaktadır. Yukarıda belirtilen olası kast sayılan hâllerde temel hareketin kasta bağlı olduğunu görmekteyiz. Bu kast neticelenen suçla benzerlik gösterebileceği gibi netice suçtan tamamen farklı bir suça yönelikte olabilir. Ama her iki örnekte de temel özellik bir kişiye yönelmiş kasti bir eylemin varlığıdır. Herhangi bir kimseye zarar verilmesi ya da bir suç işlenmesi düşüncesiyle hareket edilmeyen hâllerde, taksir veya bilinçli taksir halleri söz konusu olabilir.
Üretim izni olmaksızın üretilen rakılara etil alkol yerine metil alkol konularak ölüme neden olunması durumunda olduğu gibi, olası kastın farklı hâllerde ortaya çıkması da söz konusudur. Bu tür üretimi yapan kişi metil alkolün öldürücü olduğunu bilmekte yine de rakıları piyasaya sürmektedir. Bu olaylarda genellikle mağdur ya da maktullerin sanıklarla bir araya gelmeleri birbirlerini tanımaları da söz konusu değildir. Bu hâlin olası kast olarak değerlendirilmesinin nedeni taksirde olduğu gibi dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık değil, onun ötesinde dikkat ve özen yükümlülüğünü aşan bir durumun var olmasıdır. TCK’nın 21/2. maddesinde tanımı yapıldığı gibi, öldürme suçunun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceği öngörüldüğü hâlde fiilin işlenmesi söz konusudur. Peki üretim izni olmadan üretilen rakılardan değişik zamanlarda alan, bu rakıları değişik zamanlarda sattığı hâlde hiç bir sorunla karşılaşmayan ancak en son aynı kişiden aldığı rakıyı satan ve ölüme neden olan tekel bayiinin durumu ne olacaktır. Üretimi kendisi yapmadığı etil alkol yerine metil alkol kullanıldığını bilmediği hâlde olası kastla öldürmeden sorumlu tutulacak mıdır? Burada tekel bayiinin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davrandığı konusunda bir şüphe yoktur. Ancak öldürme suçunun unsurlarının gerçekleşebileceğini öngördüğü kabul edilecek midir? Tekel bayii aldatılarak kendisine sahte bandrollü rakı satılması ve onunda ölüme neden olması hâli de yine olası kast kabul edilecek midir? İster üretimi yapan olsun isterse bunu satan olsun neden olunan netice aynıdır. Ancak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu sistematiğinde haksızlık içeriğinin azlığına veya çokluğuna göre ceza tayini söz konusudur. Her iki hâlde de tekel bayiinin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davrandığını düşündüğümden, olası kasttan sorumlu tutamayız düşüncesindeyim.
Somut olayda, önce maktul tüfekle oynamış tüfekle ateş etmek istemiş tüfek ateş almamış daha sonra suça sürüklenen çocuk ... etmek istediğinde yine tüfek ateş almamış, yeniden suça sürüklenen çocuk arkadaşı olan maktule tüfeği doğrultup tetiğe bastığında tüfek ateş almıştır. Suça sürüklenen çocuğun daha önceden tüfeğin ateş almaması nedeniyle bir daha ateş almayacağı düşüncesinden hareket ettiği görülmektedir. Tüfeğin ateş almayacağı düşüncesinde olan suça sürüklenen çocuğun hareketi tamamen dikkat ve özen yükümlülüğü ile ilgili bir durumdur. Bu olayda öldürme suçunun unsurlarının sanık tarafından öngörüldüğünü söylemek mümkün değildir. Sanığın böyle bir durumu bilmesi hâlinde zaten bu şekilde hareket etmeyeceği açıktır. Gerek maktule gerek başka bir kişiye karşı herhangi bir suç işleme düşüncesiyle hareket etmeyen, öngördüğü hâlde fiili işlemesi gibi bir durum söz konusu olmayan sanığı olası kastla öldürmeden sorumlu tutamayacağımız kanaatindeyim. Sanığın bilinçli taksirle ölüme neden olmaktan sorumlu tutulması gerektiğini düşündüğümden, Dairemizin sayın çoğunluğunun görüşüne katılmıyorum.' düşüncesiyle,
T. Ateş ise; 'Dosya kapsamı, olayın oluş şekli ve delil durumuna göre suça sürüklenen çocuk ...'ın maktul ...'a karşı işlediği sübuta eren adam öldürme suçunun TCK'nın 22/3. maddesi kapsamında bilinçli taksirle işlenmiş olduğunu düşündüğümden Dairemizin olası kastla öldürme suçunun işlendiğine dair çoğunluk görüşüne katılmıyorum.' görüşüyle,
Karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 22.02.2021 tarih ve 24418 sayı ile;
'...Suça sürüklenen çocuğun maktül ... ile arkadaş olduğu, olay günü suça sürüklenen çocuk ile maktulün, suça sürüklenen çocuğun ailesine ait olup abisi tarafından işletilen fırında buluştukları ve fırının arka kısmında bulunan mutfak bölümünde aralarında eğlendikleri, kapının arkasında asılı olan tüfeğin maktül tarafından alındığı ve şakalaşmaya başladıkları, fırın çalışanı ve aynı zamanda dosya tanığı ...'in, çocukları 'Silahla oyun olmaz!' diyerek uyardığı, akabinde ...'den tüfekle fotoğraflarını çekmesini istedikleri, fotoğraf çekiminden sonra mutfaktan diğer bölüme geçen ...'in tüfeğin maktulün elinde olduğunu beyan ettiği, kısa bir süre sonra patlama sesi gelmesi üzerine mutfak kısmına girildiğinde maktulün omzundan yaralandığının anlaşıldığı ve hastaneye götürüldüğü olayda;
Taraflar arasında herhangi bir husumetin varlığına dair dosyada bir delil bulunmadığı, suça sürüklenen çocuğun maktülün elinden tüfeği aldıktan sonra önce havaya ateş etmek istediğine, tüfeğin ateş almadığına, daha sonra tüfeği maktüle yönlendirip tetiğe bastığında ise bu kez tüfeğin ateş aldığına dair beyanına karşın olayı birebir gören bir tanığın olmaması ve suça sürüklenen çocuğun beyanının aksine de bir başka delil bulunmaması göz önüne alındığında, olayın suça sürüklenen çocuğun beyanı doğrultusunda gerçekleştiğinin kabulünün gerektiği, suça sürüklenen çocuğun öncesinde bir kaç kez tetiğe basıp tüfeğin ateş almaması nedeniyle maktüle doğru tüfeği doğrulttuğunda da ateş almayacağı düşüncesiyle hareket ettiği, öldürme suçunun unsurlarının sanık tarafından öngörüldüğünü söylemenin mümkün olmadığı gibi suça sürüklenen çocuğun olası kastla nitelikli adam öldürme suçundan da sorumlu tutulmasının mümkün olamayacağı, suça sürüklenen çocuğun eyleminin bilinçli taksirle ölüme neden olmak suçu kapsamında kaldığı ve bu suçtan cezalandırılması gerektiği...' görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 01.07.2021 tarih ve 7440-11659 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suça sürüklenen çocuğa atılı suçun, bilinçli taksirle öldürme suçunu mu yoksa olası kasıtla işlenen nitelikli öldürme suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
... Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tanzim edilen 30.03.2018 tarihli ölü muayene ve otopsi tutanağına göre; ölümün av tüfeği saçma taneleri ile husulü mümkün humerus ve skapula kırıkları ile birlikte büyük damar yaralanması ve iç organ yaralanması ile gelişen iç kanama nedeniyle meydana geldiği, ölenin vücuduna bir el atış ile mümkün saçma tanelerinin isabet ettiği ve av tüfeği saçma tanelerine bağlı yaralanmanın tek başına öldürücü nitelikte olduğu,
... Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce tanzim edilen 11.04.2018 tarihli ve DYR-18-12543 sayılı rapora göre; üzerinde 'Merinos Magnum Merinos Kral Magnum 12/76-3 Ts 870 Nbd' ibareleri bulunan, siyah renkli, plastik el kundaklı ve siyah renkli plastik kabza unsuruna sahip, teleskopik dipçikli, namlusu yiv set ihtiva etmeyen, fişek hazneli, yarı otomatik doldurmalı av tüfeğinin yapılan muayenesinde; atışına engel mekanik herhangi bir arızasının bulunmadığı, yapılan tatbiki atışlarda numarasına uygun av fişeklerini patlattığı, birlikte gönderilen üç adet fişeğin, 12 numara av fişeği olup numaralarına uygun av tüfeklerinde kullanılmak üzere imal edildiği, bu fişeklerin, birlikte gönderilen av tüfeği ile deneme ve mukayese atışlarında kullanıldığı ve fişeklerin patladığı, inceleme konusu yivsiz av tüfeği ve av fişeklerinin, münhasıran avda ve sporda kullanılmak üzere imal edildikleri cihetle 6136 sayılı Kanun’un kapsamı dışında kaldıkları, ancak söz konusu av tüfeğinin taşınması ve bulundurulmasının 2521 sayılı Kanun’a göre düzenlendiği, bir adet av fişeği kartuşu ile birlikte gönderilen av fişeği kartuşlarının makroskopta yapılan karşılaştırmalarında; aralarında karakteristik izler yönünden uygunluklar bulunduğunun görüldüğü, incelenmek üzere gönderilen bir adet av fişeği plastik tapası ve dört adet av fişeği saçma tanesi üzerinde mukayeseli bir inceleme yapılmasının mümkün olmadığı,
... Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce tanzim edilen 16.05.2018 tarihli ve DYR-18-12543 sayılı rapora göre; “1” ile numaralandırılan ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... isimli şahıslardan alınan svaplarda atış artıklarına rastlanmadığı, “2” ile numaralandırılan sweatshirtün sol kolu üzerinde, kol ağzından 26 cm mesafede bulunan 6 adet küçük çaplı delik etrafında atış artıklarına rastlanmadığı, bu nedenle atış mesafesi tayinine yönelik görüş belirtmenin mümkün olmadığı, “3” ile numaralandırılan atlet üzerinde ateşli silahla meydana gelmiş olabilecek herhangi bir deliğe rastlanmadığından atış mesafesi tayinine yönelik bir çalışmanın yapılamadığı,
Kolluk görevlileri tarafından düzenlenen 28.03.2018 tarihli “Olay, Araştırma ve Yakalama Tutanağı”na göre olay yerine gidildiğinde ölenin hastaneye götürülmüş olduğu, fırında bulunanlar tarafından; ölenin mutfakta yemek hazırlanırken suça sürüklenen çocuğun ağabeyi olan fırının sahibi tanık ...'ın tüfeği ile oynadığı sırada tüfeğin patladığının ve ölenin bu şekilde yaralandığının bildirildiği, suça sürüklenen çocuğun mutfak zeminini temizlediğinin ve tüfeği ... katına sakladığının tespit edildiği; suça sürüklenen çocuğun kolluk birimine götürüldüğünde yapılan şifahi görüşme sırasında beyan ettiği hususların ise, görüşme sırasında suça sürüklenen çocuğun müdafisi bulunmadığından Ceza Genel Kurulunca değerlendirme dışı bırakıldığı,
Kolluk görevlileri tarafından düzenlenen 28.03.2018 tarihli “Görüntü İnceleme ve Araştırma Tutanağı”na göre; olay yerini gösteren “İbrahimoğlu Soğutma” isimli ... yerinin kamera görüntülerinin elde edildiği, fırından Bedirhan, ... ve ...'ın, birkaç ... sonra ... ... ve ...’in, sonrasında ise ..., ..., ... ve ... ...'un çıktıkları,
Kolluk görevlileri tarafından düzenlenen 01.05.2018 tarihli “Telefon İnceleme Tutanağı”na göre; ölenin telefonunun, şifresinin ailesinden öğrenilmesi suretiyle açıldığı, telefondaki fotoğraflar incelendiğinde; 28.03.2018 tarihinde “... Ekmek Fırını”nda boş bir yerin, aynı tarihte ölenin kendi fotoğrafının, 24.03.2018 tarihinde duvara yazılmış “S” harfi ve “kalp” işaretinin, 07.01.2018 tarihinde ise ölenin ve suça sürüklenen çocuğun fotoğrafının çekildiğinin görüldüğü,
Anlaşılmıştır.
Katılan ...; oğlu ...'ın olaydan dört beş ay öncesine kadar “... Ekmek Fırını” isimli ... yerinde çalıştığını, burada yaklaşık beş ay çalıştıktan sonra işten ayrıldığını, işten çıktıktan sonra tekstil işinde çalışmaya başladığını ancak olaydan bir hafta önce bu işi de bıraktığını, olay tarihinde sabah saatlerinde ...'ın telefon ile arandığını, bunun üzerine ...'ın evden çıktığını, komşularından birinden oğlunun yaralandığını haber aldığını, suça sürüklenen çocuğun ailesinin birkaç kez kızını istediklerini, kızının yaşı küçük olması nedeniyle evlenmesine izin vermediğini, bu konu nedeniyle ...'ın fırındaki işinden ayrıldığını,
Katılan ...; olay tarihinde sabahleyin evden çıkıp giden oğlu ...’a nereye gittiğini sorduğunu ancak oğlunun “Cehennemin dibine gidiyorum!” şeklinde sinirli bir şekilde cevap verip evden çıkarak gittiğini, ikindi vakitleri komşularının eve gelerek ağladığını, ne olduğunu sorduğunda oğlunun öldürüldüğünün söylendiğini, o esnada bayıldığını, olaydan önce suça sürüklenen çocuğun annesi, halası ve yanlarında tanımadığı genç bir adamın kızı ...'yi istediklerini söylediklerini, kime istediklerini bilmediklerini, zira adı geçenlerin sadece “Oğlumuza kızınızı istiyoruz.” dediklerini ancak bunu kabul etmediklerini, konuyu anlattığı ...'ın da “Ben onları çok iyi tanıyorum, kesinlikle onlara kız vermeyin, verirseniz ben evden giderim!” dediğini,
Tanık ... soruşturma evresinde, kollukta; suça sürüklenen çocuk ...'ın ailesinin kendisini birkaç kez istediğini ancak tanımadığı birisi ile evlenmeyi kabul etmediğini, kardeşi ...'ın da bu evliliği istemediğini, olay günü ...'ın bu konuda ikna edilmek üzere fırına çağırılmış olabileceğini,
Yargılama evresinde; ölen ...’ın kardeşi olduğunu, suça sürüklenen çocuğun abisi olan ... Ateş ile çıktıklarını, aramızda bir arkadaşlık olduğunu, abisinin öldüğü günden yaklaşık birkaç ay önce ...’ın kendisine 'Seni istemeye geleceğiz!' dediğini, kendisinin de 'Gelme beni sana vermezler!' şeklinde karşılık verdiğini, annesinin bu durumu akşam kardeşi ve babasına söylediğini, bunun üzerine kardeşi ...’ın 'Ben onların nasıl bir aile olduğunu biliyorum. Öyle bir şey asla olmaz!' dediğini, ailesinin aracılar vasıtası ile bu işin olmayacağını karşı tarafa ilettiğini, ondan sonra ...’ın kendisini sürekli arayarak buluşmak istediğini, ailesinin rızası olmadığı için buna karşı çıktığını, en son aralarındaki ilişkiyi sonlandırmak için görüşmeye gittiğinde ...’ın 'Biliyorum aramızdaki ilişkiyi ... bozuyor ancak ben ...'ı hâlledeceğim!' dediğini, nasıl hâlledeceğini bilmediğini, olaydan iki gün önce de ...’ın ...'ı aradığını, ...’ın kendisine bakarak “Beni fırına çağırıyorlar!” dediğini, olay sabahı kahvaltıda kardeşini göremediğini ve sinirlenip evden çıktığını öğrendiğini, daha sonra kardeşinin ölüm haberini aldıklarını, kardeşinin kaza ile değil bilerek öldürüldüğünü düşündüğünü,
Soruşturma evresindeki ifadesi okunarak çelişki nedeniyle sorulduğunda ise; her ne kadar soruşturma evresinde ... ile olan arkadaşlığından ve ...'ın ... hakkında söylediklerinden bahsetmemiş ise de o zaman kafasının yerinde olmadığını, olayın heyecanı ile bunların aklına gelmediğini,
Tanık ... soruşturma evresinde, kollukta; “... Ekmek Fırını” isimli ... yerinde çalıştığını, olay günü abisi olan tanık ... ile tanıklar ... ve ...'in, ... yerinde olduklarını, fırının mutfağında temizlik yaparken daha önce aynı fırında çalışan ...'ın ve ...'ın bulunduğu yere geldiklerini, ... ile ...'ın sigara içip saz çaldıklarını, kısa süre sonra ...'ın mutfak kapısında asılı duran tüfeği eline aldığını ve kendisine doğrulttuğunu, bunun üzerine ...’a 'Silahla şaka olmaz!' dediğini, bu defa ... ve ...'ın fotoğraf çektirmek istediklerini, ...'la ...'ın fotoğraflarını çekerken telefonun şarjının bittiğini, telefonu ...'a vererek hamur yapılan yerin oraya çıktığında mutfaktan silah sesi duyduğunu,
Yargılama evresinde ise; “... Ekmek Fırını” isimli ... yerinde çalıştığını, olay günü ...’ın ... yerine geldiğini, suça sürüklenen çocuk ...’ın da ... yerinde bulunduğunu, her ikisinin de kendisinden sigara istediklerini, onlara sigara vererek temizlik yapmak amacıyla hamur bölümüne indiğini, o esnada bir patlama sesi duyduğunu, hatırladığı kadarıyla yanlarına gittiğinde ...’ın yaralı olduğunu gördüğünü, olayın şokuna girdiğini, daha sonra ne olduğunu hatırlamadığını,
Tanık ... soruşturma evresinde, kollukta; “... Ekmek Fırını” isimli ... yerini işlettiğini, olaydan üç gün önce kendisine ait bozuk olan av tüfeğini tamir için fırına getirip fırının arkasında bulunan bölümün kapısının arkasına astığını, olay günü fırının ön bölümünde hamur açtığı sırada yanında misafirleri olan tanıklar ... ..., ... ... ve Bedirhan ile çalışanları olan ..., ... ve ...'in bulunduğunu, arka bölümde mutfakta ise kardeşi olan suça sürüklenen çocuk ... ile eski çalışanı olan ölen ...'ın bulunduğunu, ön kısımda olduğu sırada mutfaktan bir patlama sesi duyduğunu, mutfağa gidip baktığında ...'ı yaralı olarak gördüğünü, bunun üzerine koluna girdiği ...'ı dışarı çıkardığını ve tanık ...'ın aracı ile hastaneye götürdüklerini,
Yargılama evresinde ise; kardeşi olan suça sürüklenen çocuğun olayda kullandığı av tüfeğinin ruhsatının kendi adına olduğunu, olay tarihinde fırının tezgâh bölümünde ekmek çıkardığını, kardeşim ... ile arkadaşı ve aynı zamanda eski çalışanları olan ...'ın da öğle yemeği hazırlamak maksadıyla fırının mutfak bölümünde olduklarını, yemeği hazırlayıp fırına verdikten sonra ikisinin de mutfakta saz çaldıklarını, ön taraftaki misafirleri nedeniyle yanlarına gitmediği için arka tarafta ne olduğunu bilmediğini, olaydan bir dakika önce arkadaşı ... ...’un elini yıkamak için mutfağa geçtiğini, geldiğinde onun da mutfaktakilerin saz çaldığını söylediğini, ön tarafta oturdukları sırada mutfak kısmından bir el silah sesi geldiğini, av tüfeğinin mutfakta bulunduğunu, olayın nasıl gerçekleştiğini görmediğini, ...’ın omzundan yaralandığını, hastaneye götürdükleri ...'ın kendisine kaza olduğunu ve tüfeğin kendi kendine patladığını söylediğini,
Tanık ... soruşturma evresinde, kollukta; “... Ekmek Fırını” isimli ... yerinde çalıştığını, olay günü fırının ön bölümünde ekmek pişirirken yanında misafir olan ... ve ... ... ile fırında çalışan ... ve ...'in bulunduğunu, fırının arkasındaki mutfakta ise suça sürüklenen çocuk ... ile fırının eski çalışanı olan ...'ın bulunduğunu, çalıştığı sırada arkadan patlama sesi duyduğunu, gidip baktığında ...'ın yaralı olduğunu gördüğünü, tüfeğin ...'a ait olduğunu ancak bozuk olduğu için ... yerine getirdiğini,
Yargılama evresinde; olay günü suça sürüklenen çocuğun abisine ait ... yerinde çalıştığını, öleni de birkaç defa çalıştığı fırına geldiği için gördüğünü, olay günü ölenin yine ... yerlerine geldiğini, selam verip fırının mutfak kısmına geçtiğini, suça sürüklenen çocuğun da orada olduğunu, yaklaşık bir saat sonra ölenin bulunduğu yerden bir el silah sesi duyduğunu, olay yerine koştuğunda ölenin vurulmuş olarak yerde yattığını gördüğünü, suça sürüklenen çocuk ...’ın ise ayakta ve şoka girmiş vaziyette olduğunu, o sırada suça konu tüfeği görmediğini, ... ile birlikte kollarına girerek öleni dışarı çıkardıklarını, durdukları bir araçla da hastaneye götürdüklerini, suçta kullanıldığı iddia edilen tüfeği hiç görmediğini, olayın ne şekilde gerçekleştiğine dair görgüye dayalı bilgisinin olmadığını,
Soruşturma evresindeki ifadesi okunarak çelişki nedeniyle sorulduğunda ise; olay tarihinden önce suça konu tüfeği kılıfın içinde ve olayın gerçekleştiği yerin kapısının arkasında asılı vaziyette gördüğünü, tüfeğin neden ... yerinde olduğunu sorduğu ...'ın, tüfeğin kendisine ait olduğunu ve tamir için ... yerine getirdiğini söylediğini,
Tanık ... soruşturma evresinde, kollukta; “... Ekmek Fırını” isimli ... yerinde çalıştığını, olay günü dükkânda kendisi ile birlikte ..., ..., ..., ..., ... ve ...'ın bir arkadaşının bulunduğunu, kasada olduğu sırada mutfaktan silah sesi geldiğini, ... ve ...'in mutfağa giderek ...'ın koluna girdiklerini ve onu dışarı çıkardıklarını, buldukları bir araç ile ...'ı hastaneye götürdüklerini, ... ile ...'ın yakın arkadaş olduklarını, olay günü ...'ın mutfakta ... ile oturduğunu, ara sıra ön bölüme geldiğini,
Yargılama evresinde ise; olay günü sabah saatlerinde ölen ...’ın fırına gelip bir müddet durduktan sonra gittiğini, öğlene doğru tekrar geldiğini, kendilerine yardım ettiğini, silahın nasıl ateşlendiğini görmediğini, silah sesi üzerine mutfağa yöneldiklerini, yaralı olduğunu gördükleri ...’ı dışarı çıkarıp hastaneye götürülmek üzere arabaya bindirdiklerini, ...’ın iki günde bir fırına geldiğini ve ... ile aralarında bir husumet bulunmadığını,
Tanık ... soruşturma evresinde, kollukta; “...” isimli ... yerinin sahibi olduğunu, kendi ... yerinde lavabo olmadığı için komşu ... yeri olan “... Ekmek Fırını”na gittiğini, fırının üst katına çıkacağı sırada ses duyduğunu, aşağı indiğinde ...'ı yaralı olarak gördüğünü ve ... yeri sahibi ... ile birkaç kişinin koluna girdikleri ...'ı dışarı çıkardıklarını,
Yargılama evresinde ise; olay günü abdest almak için “... Ekmek Fırını”na gittiğini, üst kata çıktığı esnada gürültülü bir ses duyduğunu, o anda ekmek kazanının düştüğünü zannettiğini, hemen aşağıya indiğini, ...’ın yaralı olduğunu gördüğünü, ...’ın onu kucağına alıp arabaya bindirerek hastaneye götürdüğünü,
Tanık ... soruşturma evresinde, kollukta; arkadaşı ... ... ile sözleşerek “... Ekmek Fırını”na gittiğini, fırında ... ile birlikte işçilerin bulunduğunu, oturdukları sırada ses gelmesi üzerine ...'ın içeri gittiğini ve ...'ın koluna girerek onu hastaneye götürdüğünü,
Yargılama evresinde ise; olay günü ...’e ait fırını satın alma konusunda görüşmek üzere pazarlık yapmak amacıyla ... ... ile birlikte “... Ekmek Fırını”na gittiklerini, oturmuş bu meseleyi konuşuyorlarken bir anda dükkânın içinden bir ses geldiğini, bunun üzerine ...’ın koşarak arka kısma doğru gittiğini, geri geldiğinde elinde yaralı vaziyette ölenin bulunduğunu, ...’ın yaralı olan çocuğu derhal transit aracına koyarak hastaneye götürdüğünü, şoka girdiklerini, çocuğun kim tarafından vurulduğunu ve ne şekilde yaralandığını görmediğini,
Tanık ... soruşturma evresinde, kollukta; arkadaşı ... ... ile sözleşerek “... Ekmek Fırını”na gittiğini, ... ile oturdukları sırada ses gelmesi üzerine ...'ın içeri gittiğini ve ...'ın yaralanmış olduğunu gördüklerini, suça sürüklenen çocuk ...'ın '... silah ile oynadı, aniden tüfek ateş aldı kendini vurdu!' dediğini,
Yargılama evresinde; olay günü ... ile birlikte ...’e ait fırının devri konusunda anlaşmak için “... Ekmek Fırını”na gittiklerini, dükkânın ön kısmında otururken patlama sesi duyduklarını, ...’ın doğrudan dükkânın arka kısmına gittiğini, geri döndüğünde yanında isminin sonradan ... olduğunu öğrendiği yaralı bir çocuk ile geldiğini, bu çocuğu hastaneye götürmek için dükkândan dışarı çıktığını, şoka girdiklerini,
Soruşturma evresindeki ifadesi okunarak çelişki nedeniyle sorulduğunda ise; soruşturma evresinde ...’ın, ölenin silah ile oynadığını ve aniden tüfeğin ateş aldığını ve ölenin kendisini vurduğunu söylediğine ilişkin bir beyanda bulunmadığını, ifadede neden böyle yazıldığını bilmediğini,
Tanık ... soruşturma evresinde, kollukta; ... yerinde oturduğu sırada dükkânının yakınında bulunan “... Ekmek Fırını”nın önünde bir kalabalık olduğunu gördüğünü, ...'ın yaralı bir çocuğun koluna girdiğini ve yoldan geçen arabaları durdurmaya çalıştığını, bunun Bedirhan'a seslenip kendi aracı ile fırının önüne gittiğini ve ...'ı hastaneye götürdüklerini,
Yargılama evresinde ise; kendisine ait dükkân ile “... Ekmek Fırını”nın komşu olduğunu, olay günü kapısının önünde bir koşuşturma olduğunu görünce kapının önüne çıktığını, dükkânında müzik dinlediği için patlama sesini duymadığını, kapının önüne baktığında ...'in yaralı olan ...’ı yolun kenarına kadar çıkardığını gördüğünü, ...'ın kolundan kanlar aktığını, yoldan geçen araçların durmadığını görünce kendisine ait olan transit marka aracı dükkânın önüne yanaştırarak ...'ı derhal hastaneye götürdüklerini, ...'i olay yerinde görmediğini, yaralanmanın ne şekilde meydana geldiğini bilmediğini,
Tanık ... soruşturma evresinde, kollukta; ölenin daha önce suça sürüklenen çocuk ve ailesine ait olan fırında çalıştığını, suça sürüklenen çocuk ...'ın ailesinin birkaç kez ölenin kız kardeşini istediğini ancak ölenin ailesinin kızın yaşı küçük olduğu için buna karşı çıktığını, hatta ölenin kız isteme meselesinden sonra fırından ayrıldığını,
Yargılama evresinde; ...'i mahalleden tanıdığını, ölenin ise dayısının oğlu olduğunu, olay tarihinden önce ...’ın abisi olan Vedat Ateş için ölenin ablasının istendiğini, dayısının da “Biz size haber veririz, bunu bir düşünelim!” diyerek isteyenleri gönderdiğini, kız isteme meselesi yüzünden aileler arasında bir husumet bulunmadığını, bu olayın kız isteme meselesi yüzünden olduğunu düşünmediğini ancak ne sebeple gerçekleştiğini bilmediğini, olay günü ...’ın annesinin kendisini arayıp haber vermesi üzerine ...’ın kaldırıldığı hastaneye gittiğini,
Soruşturma evresindeki ifadesi okunarak çelişki nedeniyle sorulduğunda ise; ...'ın ailesinin yaşı küçük olduğu için kızlarını vermek istemediklerini de söylediğini,
Tanık ... soruşturma evresinde, kollukta; ölen ...'ın suça sürüklenen çocuğun ailesine ait fırında yaklaşık bir sene çalıştığını, fırına gittiğinde ... ve ...'ı gördüğünü, ...'ın kız kardeşinin ...’ın ailesi tarafından istendiğini, bunun üzerine ...'ın, ailesinin isteği üzerine fırındaki işinden ayrıldığını,
Yargılama evresinde ise; ...'i mahalleden tanıdığını, olay anını görmediğini, olaydan önce diğer taraf ile aralarında ne tür bir husumet olduğunu da bilmediğini,
Tanık ...soruşturma evresinde, kollukta; ölen ... ile arkadaş olduklarını, kardeşi ...'yi suça sürüklenen çocuğun abisine istediklerini, ancak suça sürüklenen çocuğun abisinin iyi olmadığını ve alkol kullandığını, bu nedenle ölen ...’ın bu evliliği istemediğini, fırında çalıştığı dönemde de kavga ettiğini, kavgadan iki ay sonra fırından ayrıldığını, ... ile suça sürüklenen çocuğun husumetli olup olmadığın bilmediğini,
Yargılama evresinde ise; ölen ...'ı tanıdığını, suça sürüklenen çocuğu ise tanımadığını, aralarında herhangi bir husumet olup olmadığını bilmediğini,
Beyan etmişlerdir.
Suça sürüklenen çocuk ... 29.03.2018 tarihinde ... Cumhuriyet Başsavcılığında; olayın meydana geldiği “... Ekmek Fırını” isimli ... yerinin ailesine ait olduğunu, yaklaşık dokuz ay öncesine kadar ölenin bir yıl süre ile bu ... yerinde çalıştığını, ... ile arkadaş olduklarını ve ...'ın vakit geçirmek için fırına geldiğini, olaydan üç gün önce abisi ...'ın bozuk olan tüfeğini ... yerine getirdiğini, olay günü sabah saat 11.00 sıralarında ...'ın fırına geldiğini, şakalaşırken ...'ın tüfeği kendisine doğrultup birkaç el tetiğe bastığını, daha sonra tüfeği kendisinin alıp iki el tetiğe bastığını, tüfeğin ateş almadığını, boşaltmak için birkaç kere kurduğunu, içinin boş olduğunu, tekrar doğrultup ateş ettiğinde ise tüfeğin ateş aldığını ve ...'ın yaralandığını,
30.03.2018 tarihinde ... Cumhuriyet Başsavcılığında; ... ile yakın arkadaş olduklarını, olay günü ölenin fırına geldiğini, birlikte tava yemeği yapmak için fırına geçtiklerini, oturdukları mutfak bölümünde tanık ...'in de olduğunu, abisi ...'ın olaydan 3 gün önce dükkâna getirdiği av tüfeğini ...'ın kılıfından çıkardığını, boynuna dayayarak iki kere tetiğe bastığını ancak patlamadığını, ardından iki kere ...'in ayağına sıktığını, tüfeğin yine patlamadığını, bu şekilde şakalaşırken tanık ...'in ...’la fotoğrafını çektiğini, daha sonra tüfeği ...'tan kendisinin aldığını, havaya doğrultup birkaç el tetiğe bastığını, tüfeğin patlamadığını, tüfeği ...'a doğrulttuğunda ise ...'ın aniden namluyu çektiğini, bu yüzden tetikte olan elinin yanlışlıkla bastığını ve tüfeğin ateş alması ile ...'ın yaralandığını,
Yargılama evresinde; ölenin samimi arkadaşı olduğunu, daha önce kendilerine ait ... yerinde çalıştığını, olay günü ölenin, ... yerine gelerek acıktığını söylediğini, önce birlikte servise çıkıp biraz dolaştıklarını, tava yemeği yapıp yiyecekleri için dışarıdan malzeme aldıklarını, dönünce fırının mutfak bölümüne geçtiklerini, ölen ile birlikteyken çalışanları olan tanık ...’in de içeri girdiğini, o sırada ölenin kapının arkasında olan abisinin tamir için ... yerine getirdiği tüfeği alıp kendisine doğru tuttuğunu, tanık ...’in 'Oynama şeytan doldurur!' dediğini, sonra ölenin tanık ...'e “Bizim fotoğrafımızı çek!” şeklinde beyanda bulunduğunu, bunun üzerine ...’in, ölenle fotoğrafını çektiğini, bu sırada ölenin tüfeği elinde tuttuğunu, fotoğraf çekildikten sonra ölenin şaka amacıyla silahı boyun hizasına doğrulttuğunu, güldüğünü, daha sonra tüfeği tanık ...'e doğru tuttuğunu, ardından tanık ...’in dışarı çıktığını, kendisinin de ölenin elinden tüfeği aldığını, yerine koyacağı sırada ölenin elini tekrar namluya uzatması nedeniyle tüfeğin bir anda patladığını, o sırada elinin tetikte olup olmadığını hatırlamadığını, tüfeğin nasıl patladığını anlayamadığını, tüfek patlayınca ...’ın yaralandığını, tüfek elinde iken ölenin tetiğe basıp basmadığını hatırlamadığını ancak bir ses duyduğunu, abisinin tamir amacıyla ... yerine getirdiği tüfekte fişek olduğunu bilmediğini, kesinlikle tüfeği ölene doğrultmadığını, ölenin elinden almaya çalışırken tüfeğin patladığını, öleni kasten vurmadığını, aralarında önceye dayalı bir husumet, tartışma ve kavga olmadığını,
Soruşturma evresindeki ifadeleri okunarak çelişki nedeniyle sorulduğunda ise; soruşturma evresindeki beyanlarının kısmen doğru olduğunu, bazı kısımları düzeltmek istediğini, ölenden tüfeği alınca deneme amaçlı olarak havaya doğru tuttuğunu, tetiğe bastığını ancak tüfeğin ateş almadığını, tetiğe basmadan önce tüfeği kontrol ettiğini, kenarından baktığında içinin boş göründüğünü, tüfeğin başını indirip yerine koyacakken ölenin tüfeğe uzandığını, namluya dokununca tüfeğin ateş aldığını, elinin tetikte olup olmadığını tam olarak hatırlamadığını, tüfeği kesinlikle şaka amaçlı veya herhangi bir amaçla ölene doğrultmadığını, beyanlarını bu şekilde düzeltmek istediğini,
Savunmuştur.
Uyuşmazlık konusunda 02.12.2021 tarihli müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamaması nedeniyle 16.12.2021 tarihinde yapılan ikinci müzakere esnasında Ceza Genel Kurulu Başkanı ve bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyesince suça sürüklenen çocuğa yüklenen suçun hukuki nitelendirilmesi bakımından suça konu av fişeği üzerinde tetiğe basılmasından kaynaklanan herhangi bir iz bulunup bulunmadığı hususunda bilirkişi raporu aldırılması gerektiğinin ileri sürülmesi nedeniyle öncelikle eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığı hususu üzerinde durulmuştur.
Ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delilerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK; adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
Olay tarihinden önce maktul ...'ın suça sürüklenen çocuk ...'in ailesinin işlettiği “... Ekmek Fırını” isimli ... yerinde çalıştığı, suça sürüklenen çocuğun ailesinin maktulün kız kardeşi olan tanık ...'yi oğullarından biri ile evlendirmek istediği, maktulün ailesinin ise tanık ...'nin yaşının küçük olması nedeniyle bu evliliğe rıza göstermedikleri, bu sebeple maktulün, ailesinin de isteği üzerine fırındaki işinden ayrıldığı, 28.03.2108 tarihinde suça sürüklenen çocuğun maktulü fırına çağırdığı, maktul geldikten sonra her ikisinin birlikte fırının mutfak bölümüne geçtikleri, bu sırada yanlarında tanık ...’nin de bulunduğu, tanık ...’in soruşturma evresindeki beyanına göre maktulün mutfağın kapısında asılı bulunan ve herhangi bir mekanik arızası bulunmayan av tüfeğini tanık ...’e doğrulttuğu, tanık ...'in “Tüfekle şaka olmaz!” diyerek uyarıda bulunduğu, suça sürüklenen çocuk ve maktulün fotoğraflarını çektikten sonra mutfaktan ayrıldığı, İlk Derece Mahkemesinin kabulüne göre suça sürüklenen çocuğun maktulün elinden aldığı tüfeğin boş veya dolu olabileceğine ilişkin uyarılara rağmen tüfekle oynamaya devam ettiği ve boş olup olmadığından emin olmadığı tüfeği şakalaşmak maksadıyla maktule doğrultup ateş ettiği, bu sebeple yaralanan maktulün ... yerinde bulunanlarca hastaneye götürüldüğü ancak hayatını kaybettiği, 30.03.2018 tarihli “Ölü Muayene ve Otopsi Tutanağı”nda belirtildiği üzere maktulün ölümünün av tüfeği saçma taneleri ile husulü mümkün humerus ve scapula kırıkları ile birlikte büyük damar yaralanması ve iç organ yaralanmasıyla gelişen iç kanama nedeniyle meydana geldiği, suça sürüklenen çocuğun, dolu olma ihtimali bulunan tüfeğin bulundukları yer itibarıyla patladığında maktulün yaralanabileceğini ve ölebileceğini öngörmesine rağmen hareketini sürdürmek suretiyle sonucu istemediği hâlde kabullendiği ve arkadaşı olan maktulün ölümüne neden olduğu, böylelikle yüklenen olası kastla kasten öldürme suçunu işlediği İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olayda;
... Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce tanzim edilen 11.04.2018 tarihli ve DYR-18-12543 sayılı rapordan da anlaşılacağı üzere suça konu bir adet av fişeği üzerinde inceleme yapıldığı anlaşılmış ise de;
Suça sürüklenen çocuğun ateşlenmeden önce de tetiğe birkaç kez bastığı ancak tüfeğin patlamadığı yönündeki savunması, anılan raporda av fişeği üzerinde iğne izi bulunup bulunmadığı hususunun özellikle değerlendirilmemiş olması ve suça konu av fişeği kartuşunun adli emanetin 2018/274 sırasında kayıtlı bulunduğunun anlaşılması karşısında;
Suça konu av fişeği üzerinde tetiğe basılmasından kaynaklanan herhangi bir iz bulunup bulunmadığı hususunda bilirkişi raporu aldırılarak suça sürüklenen çocuğun bu yöndeki savunmasının doğrulanıp doğrulanmadığı belirlendikten sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurulu Üyesi; 'Suça konu av fişeği üzerinde tetiğe basılmasından kaynaklanan herhangi bir iz bulunup bulunmadığı hususunda bilirkişi raporu aldırılmasına gerek olmaması nedeniyle eksik araştırmayla hüküm kurulmadığı' görüşüyle karşı oy kullanmışlardır
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının DEĞİŞİK GEREKÇEYLE KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 21.09.2020 tarihli ve 2431-1927 sayılı temyiz başvurusunun tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak 5271 sayılı CMK'nin 302/1. maddesi uyarınca esastan reddine dair kararının KALDIRILMASINA,
3- ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince verilen 08.01.2020 tarihli ve 2-52 sayılı istinaf başvurularının esastan reddine dair kararın, suça konu av fişeği üzerinde tetiğe basılmasından kaynaklanan herhangi bir iz bulunup bulunmadığı hususunda bilirkişi raporu aldırılarak suça sürüklenen çocuğun bu yöndeki savunmasının doğrulanıp doğrulanmadığı belirlendikten sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, suça sürüklenen çocuğa atılı suçun, bilinçli taksirle öldürme suçunu mu yoksa olası kasıtla işlenen nitelikli öldürme suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık konusunda 02.12.2021 tarihli müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamaması nedeniyle 16.12.2021 tarihinde yapılan ikinci müzakere esnasında Ceza Genel Kurulu Başkanı ve bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyesince ileri sürülen suça sürüklenen çocuk hakkında eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığına dair uyuşmazlık konusunda 16.12.2021 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.