1. Hukuk Dairesi 2020/3461 E. , 2021/853 K.
MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis istekli dava sonunda, ilk derece mahkemesince asıl ve birleştirilen davanın kabulüne dair verilen kararın asıl ve birleştirilen davada davalılar tarafından istinafı üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, feriler yönünden istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak asıl ve birleştirilen davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, asıl ve birleştirilen davalarda davalılar tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 29.09.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... Kurt geldiler, davetiye tebliğine rağmen dahili davalı ... gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Asıl davada davacı ile birleştirilen davada davacılar, mirasbırakan ...’ün ilk eşinden çocukları olduklarını, mirasbırakanın, ikinci eşi davalı ... ile bu eşten olma kızları davalılar Zühra ve Ayşe ile ilk eşten olma tek erkek evladı ... lehine muvazaalı temliklerde bulunduğunu, asıl amacın kendilerinden mal kaçırmak olup, mirasbırakanın dava konusu 108 ada 80 parsel sayılı taşınmazı ikinci eşi davalı ...’ye, 110 ada 2 parsel sayılı taşınmazı oğlu ...’a satış yoluyla devrettiğini, ...’ın mirasbırakandan önce ölümüyle bu taşınmazın bir kısım davalıya intikal ettiğini, dava konusu 95 ada 199 parselde kayıtlı H- 4, J- 2, 3 no’lu bağımsız bölümleri ...’dan olma davalı torunu Kemal’e H- 1, 2, 3 no’lu bağımsız bölümleri ...’dan olma davalı torunu Ahmet’e, R- 1, 2, S- 1, 2 no’lu bağımsız bölümleri ikinci eşten olma davalı kızı ...ye, P- 1, N- 1, 2, K-1 no’lu bağımsız bölümleri ikinci eşten olma davalı kızı Zühra’ya satış göstermek suretiyle temlik etiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazların satış işlemlerinin muris muvazaası nedeniyle iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, olmadığı taktirde tenkisini; bilahare dava konusu 110 ada 2 parsel sayılı taşınmazda ...’ın eşi ...’ün mirasen paydaş olduğunu belirterek adı geçenin davaya dahil edilmesini istemişlerdir.
Asıl ve birleştirilen davada davalılar, mirasbırakanın bütün mirasçıları kapsar şekilde, hak dengesini gözeten, adil ve makul bir paylaşım yaptığını, mal kaçırma iradesiyle değil paylaştırma amacıyla hareket ettiğini, aynı resmi senetle ya da yakın tarihli işlemlerle davacılara da taşınmaz verdiğini, ayrıca mirasbırakanın mal varlığını edinmesinde ikinci eşi davalı ...’nin ve mirasbırakanın ilk eşten olan oğlu ...’ın emek ve katkıları olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
İlk derece mahkemesince, mirasbırakanın davalılara devrettiği taşınmazların miktar ve değer itibariyle daha fazla olup, paylaştırma iradesinden söz edilemeyeceği, temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiş; kararın asıl ve birleştirilen davada davalılar tarafından istinafı üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davalıların ferilere yönelik istinaf başvurusu kabul edilerek davanın kabulü yönünde yeniden hüküm kurulmuştur.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1931 doğumlu mirasbırakan ...’ün 20.08.2013 tarihinde ölümü üzerine, 1972 yılında evlendiği ikinci eşi davalı ..., bu eşten olma davalı kızları Ayşe ve Zühra ile 1971 yılında boşandığı ilk eşi Gülümser’den olma asıl davada davacı kızı Yasemin, birleştirilen davada davacı kızları Emine ve Esma ile yine ilk eşten olup, 2006 yılında ölen oğlu ...’dan olma davalı torunları Kemal ve Ahmet’in mirasçı kaldıkları, dava konusu 110 ada 2 parsel (yeni 569 ada 2 parsel) sayılı “ avlulu kargir ev ve yağhane” vasıflı taşınmazın tamamı mirasbırakan adına kayıtlı iken çıplak mülkiyetini 05.07.2001 tarihinde oğlu ...’a satış yoluyla temlik ettiği, ...’ın ölümü üzerine anılan taşınmazın 02.01.2014 tarihinde çocukları davalılar Kemal ve Ahmet ile davaya sonradan dahil edilen eşi ...’e intikal ettiği, dava konusu 108 ada 80 parsel sayılı (yeni 593 ada 49 parsel) “avlulu kargir ev ve dam” vasıflı taşınmazın tamamı mirasbırakan adına kayıtlı iken çıplak mülkiyetini 11.07.2001 tarihinde satış yoluyla ikinci eşi davalı ...’ye temlik ettiği, dava konusu 95 ada 199 parsel sayılı (yeni 664 ada 14 parsel) taşınmazda bulunan H-1, 2, 3 no’lu bağımsız bölümleri 16.03.2007 tarih 3636 yevmiye no’lu satış işlemiyle davalı torunu Ahmet’e, H-4, J-2, 3 no’lu bağımsız bölümleri 16.03.2007 tarih 3637 yevmiye no’lu satış işlemiyle davalı torunu Kemal’e, P-1, K-1, N-1, 2 no’lu bağımsız bölümleri 16.03.2007 tarih 3638 yevmiye no’lu satış işlemiyle ikinci eşten olma kızı davalı ...’ya, R-1, 2, S-1, 2 no’lu bağımsız bölümleri 16.03.2007 tarih 3639 yevmiye no’lu satış işlemiyle ikinci eşten olma kızı davalı ...’ye temlik ettiği; mirasbırakanın aynı ada parselde kayıtlı dava dışı D-2, 3, 4 no’lu bağımsız bölümleri ise ilk eşten olma davacı kızı Esma’ya, dava dışı F-2, 3, 4 no’lu bağımsız bölümleri yine davalı kızı Zühra’ya, dava dışı G-2, 3, 4 no’lu bağımsız bölümleri de yine davalı kızı Ayşe’ye 25.12.2002 tarihinde satış yoluyla temlik ettiği, aynı ada parselde kayıtlı dava dışı T-1, Y-1, 2 no’lu bağımsız bölümleri ilk eşten olma davacı kızı Emine’ye, dava dışı T-2, Z-1, 2 no’lu bağımsız bölümleri ilk eşten olma davacı kızı Yasemin’e 03.01.2003 tarihinde satış yoluyla temlik ettiği, yine aynı ada parselde kayıtlı dava dışı U-2 no’lu bağımsız bölümü 19.04.2007 tarihinde ilk eşten olma davacı kızı Yasemin’e, dava dışı V-2 no’lu bağımsız bölümü de 03.05.2007 tarihinde ilk eşten olma davacı kızı Emine’ye satış yoluyla temlik ettiği; dava dışı 95 ada 190 parsel sayılı taşınmazın 188/647 payı ile dava dışı 95 ada 198 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 25, 45, 50, 52, 56, 66 no’lu bağımsız bölümlerin ve 95 ada 199 parselde kayıtlı dava dışı A-3, B-3, 4, E-2, 4 no’lu bağımsız bölümlerin mirasbırakan ... adına kayıtlı olduğu, mahkemece bilirkişi marifetiyle davacı ve davalılara temlik edilen taşınmazların satış, ölüm ve dava tarihi itibariyle değerlerinin saptandığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide 'muris muvazaası' olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, mirasbırakanın, sağlığında hak dengesini gözeten, kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmış olması durumunda, mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince; varlıklı birisi olan mirasbırakanın, davalılara devrettiği çekişme konusu taşınmazların yanı sıra, 25.12.2002 tarihli satış işlemiyle 195 ada 99 parselde kayıtlı dava dışı D-2, 3, 4 no’lu bağımsız bölümleri ilk eşten olma davacı kızı Esma’ya, 03.01.2003 tarihli satış işlemiyle aynı ada parselde kayıtlı dava dışı T-1, Y-1, 2 no’lu bağımsız bölümleri ilk eşten olma davacı kızı Emine’ye, dava dışı T-2, Z-1, 2 no’lu bağımsız bölümleri de ilk eşten olma davacı kızı Yasemin’e, yine aynı ada parselde kayıtlı dava dışı U-2 no’lu bağımsız bölümü 19.04.2007 tarihinde ilk eşten olma davacı kızı Yasemin’e, dava dışı V-2 no’lu bağımsız bölümü de 03.05.2007 tarihinde ilk eşten olma davacı kızı Emine’ye satış yoluyla devrettiği, bunların haricinde mirasbırakanın temlik dışı adına kayıtlı pek çok taşınmazının bulunduğu anlaşılmaktadır. Mirasbırakan, mal kaçırmak amacıyla hareket etmiş olsa idi, diğer taşınmazlarını da elden çıkartabileceği gibi, davacı kızlarına da çok miktarda taşınmaz vermesinin hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği açıktır. Sözü edilen bu somut olgular yukarıdaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde bütün mirasçılarına devirler yapan mirasbırakanın, mirastan mal kaçırma amacıyla değil, paylaştırma iradesiyle hareket ettiği sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Öte yandan, hüküm (karar) taraflara yönelik olarak verilir. Davada taraf olmayan kimse veya kişi hakkında hüküm kurulamaz. (HMK. 297. md. ). Taraf sıfatı kamu düzenine ilişkin olup re’sen gözetilmesi gerektiğinde kuşku yoktur.
Somut olayda, mirasbırakan tarafından oğlu ...’a temlik edilen ve ...’ın ölümüyle 02.01.2014 tarihinde paylı olarak ...’ın eşi ... ile oğulları davalılar Kemal ve Ahmet adlarına tescil edilen dava konusu 110 ada 2 parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın yalnızca davalılar Kemal ve Ahmet’e yöneltilmek suretiyle açıldığı, dava dışı Kıymet’in ise davaya sonradan dahil edilerek yargılamaya devam edildiği, anılan taşınmazda paydaş olan ... hakkında harcı yatırılmak suretiyle usulünce açılmış bir dava bulunmadığı sabittir. Her ne kadar mahkemece, davacıların talebi üzerine ...’ün davalı olarak davaya dahil edilmesine karar verilmiş ise de; Usul Hukukunda davaya dahil şeklinde bir müessese yer almayıp, bir kimseye dahili dava yolu ile taraf sıfatı verilemeyeceği açıktır.
Öyleyse, davalı sıfatıyla davaya sonradan dahil edilen ... hakkında usulünce açılmış bir dava bulunmadığından asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmesi gerekirken, onun yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Asıl ve birleştirilen davada davalılar vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK'nin 371/1-a maddesi gereğince İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK'nin 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.540.00. TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17/02/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Bilindiği gibi mirasbırakanın sağlığında hak dengesini gözeten, kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmış olması durumunda, mal kaçırma kastından sözedilemeyeceği olayda 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanmayacağı kuşkusuzdur.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden murisin ölüm tarihi itibariyle davacı kızı Yasemin'e devredilen taşınmazların toplam 700.000 TL. davacı Emine'ye 675.000, davacı Esma'ya 625.000, davalı ...'ye 1.575.000 TL. davalı ...'ya 1.600.000 TL, davalı ...'ye 2.450.000 TL, davalılar Kemal ve Ahmet'e ise toplam 3.250.000 TL. olduğu belirlenmiştir. Murisin davalılara devrettiği taşınmazların değerinin davacılara devredilen taşınmazlardan çok daha yüksek olduğu, murisin sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde bir paylaştırma yapmadığı, davalılar lehine muvazaalı temlikler yaptığını kabul eden ilk derece mahkemesi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararı esas itibariyle doğrudur. İşin esası yönünden çoğunluk görüşüne katılmıyorum. Davalı ... yönünden usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığından verilen kabul kararı bozulmalıdır. Bu konuda çoğunluk görüşüne katılıyorum.
...