6. Ceza Dairesi 2020/10175 E. , 2021/4295 K.
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Yağma
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Hükmedilen cezanın tür ve süresi itibarıyla koşulları bulunmadığından sanık ... müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin 5271 sayılı CMK'nun 299. maddesi uyarınca REDDİNE,
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2020/132 Esas, 2020/242 Karar sayılı ilamı ile yağma suçundan verilen mahkumiyet hükmüne karşı, sanıklar ... ve ... müdafiilerinin CMK'nın 272 ve müteakip maddeleri uyarınca İstinaf kanun yoluna başvurması üzerine; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8.Ceza Dairesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu verilen 22.10.2020 gün, 2020/2632 Esas, 2020/2308 Karar sayılı 'esastan red' kararına karşı, sanıklar müdafii tarafından usulüne uygun olarak açılan temyiz davası üzerine, temyiz dilekçesinde hukuka aykırı olduğu ileri sürülen hususlar ile re’sen incelenmesi gereken konular CMK'nın 288 ve 289. maddeleri kapsamında incelenip görüşüldü:
Oluş ve dosya içeriğine göre; 10.04.2020 günü gece saat 00:30 sularında, müştekinin kaldığı otele doğru yürüdüğü esnada önceden tanımadığı sanıkların, yanına yaklaşıp, bıçak göstermek suretiyle para istedikleri, müştekinin olumsuz cevap vermesi üzerine kendisini bıçakla darp edip, basit tıbbi müdahale ile giderilir şekilde yaraladıkları, daha sonra huawei marka cep telefonu, 140 TL para ve pasaportunu alıp kaçtıkları esnada devriye gezen polis ekiplerini görüp, sanıklardan şikayetçi olması üzerine peşlerine düşen polis ekiplerinin sanıkları kesintisiz takip sonucunda yakaladıkları, kaçış güzergahında suçta kullanılan bıçak ile müştekiye ait eşyaların ele geçirildiği dikkate alındığında tebliğnamede eksik inceleme nedeniyle bozma isteyen görüşe iştirak edilmemiştir.
15.04.2020 gün ve 13100 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 10. maddesi ile 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinde yapılan değişikliğin, infaz aşamasında gözetilmesi olanaklı görülerek yapılan incelemede;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; sanıklar ... ve ... hakkında kurulan hükmün usul ve mevzuata uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen kararda hukuka aykırılık bulunmadığından, sanıklar ... ve ... müdafiilerinin temyiz itirazlarının CMK'nin 302/1.maddesi gereğince reddiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8.Ceza Dairesi'nin 22.10.2020 gün, 2020/2632 Esas, 2020/2308 Karar sayılı 'İstinaf Başvurusunun Esastan Reddi” hükmünün tebliğnameye aykırı olarak ONANMASINA, CMK‘nin 7165 Sayılı Kanun ile değişik 304.maddesi gereğince, dosyanın İstanbul 11.Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine, 17.02.2021 tarihinde üye ... ve ...'nin muhalefeti ile oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY:
Yargıtay CGK yerleşik içtihatlarında bir sanığa ceza verilmesi için şüpheye yer vermeyecek şekilde eylemi gerçekleştirdiğinin ispatı gerekecektir.
Bu ispat için öncelikle suçun işlenip işlenmediği sonra bir olayın kanuni unsurlarının belirlendiği şekilde işlenip işlenmediği ve son olarak da sabit olan bu suçun sanık tarafından işlenip işlenmediğinin tartışması ve kesin olarak ispatı gerekir. Tüm aşamalarda da şüpheden sanık yararlanır kuralının uygulanması gerekir.
YCG 2017/6-1147 Esas 2018/519 Karar sayılı ilamlarında '... Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de öğreti ve uygulamada; 'suçsuzluk' ya da 'masumiyet karinesi' olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; 'in dubio pro reo' olarak ifade edilen 'şüpheden sanık yararlanır' ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir...' şeklinde içtihatta bulunarak bu husus işaret etmişlerdir.
Yine YCGK nın 2018/6-110 E. 465 K. , 2016/6-1157 E. 2017/239 K sayılı ilamlarında da aynı hususlar teyit edilmektedir.
Yani olayın oluşuna ilişkin şüpheli durum varsa burda da şüpheden sanık yararlanır kuralının uygulanması gerekecektir.
Hırsızlık, yağma, cinsel istismar gibi çoğu zaman ani gelişen veya suç işlemek için sanıkların önceden plan yaptıkları ve sonrasında yakalanmama adına delil bırakmamaya yönelik tedbirler almalarına göre bu tür suçlarda yan delil bulmada sıkıntılar olduğu açıktır. Çoğu zaman bu tür suçlarda elimizdeki tek delil sadece müştekilerin beyanından ibaret kalmaktadır.
Bu zorlayıcı nedenlerden dolayı aralarında husumet olmayan, çoğu zaman hiç tanımadğı ve iftira atması için neden bulunmayan müşteki beyanı sübutun ve sanığın eylemi gerçekleştirdiğinin kabulünde yeterli kabul edilmektedir.
Ceza yargısına hakim olan en temel ilke olan masumiyet ve şüpheden sanık yararlanır kuralları ceza adaleti bakımından başkaca hiçbir delil olmayan ve bulunma ihtimali olmayan hususlarda sanık aleyhine, müşteki lehine esnetilebilmektedir. Bu belli zorluklar nedeniyle bir nebze kabul edilebilir. Ancak başka türlü delil toplama imkanı olan olaylarda veya akla, mantığa veya olaya uymayan, kendi içerisinde tutarsız veya sürekli değişen ya da itilaflı başka bir konuda müdafii ya da yakınlarına açıkça yarar sağladığı, müştekiyi gerçekten sanık olmaktan çıkarıp müşteki haline sokabilecek, yani haksız durum yaratacağı aşikar olan soyut beyanların tek doğru kabul edilerek cezalandırma yoluna gidilmesi, masumiyet, silahların eşitliği ve şüpheden sanık yararlanır kurallarına açıkça aykırılık teşkil edeceği açıktır.
Bu nedenle ispatı zor olan olaylarda akla, mantığa ve dosyadaki olaylara uyumlu denetlenebilir müşteki beyanına itibar olabilir ise de akla, mantığa, fenne ve dosyadaki olaylara uymayan helede başka türlü ispat imkanı varken sadece müşteki beyanıyla yetinilmesi halinde bu beyanın suçun aydınlatılmasına yönelik değil başka bir olayı örtme, iftira atma veya intikam alma gibi bir amaca yönelik olduğu şüphesi doğuranlara bu şüphe giderilmeden itibar edilmesi büyük haksızlık oluşturacak ve yargılama konusunda tüm yetkiyi hakkı olmadığı halde sadece taraf olması gereken görünüşteki müştekiye devredecektir.
Somut olayda;
Müşteki; iki kişi geldi, bıçak çekti, para istedi, 140 TL paramı, cep telefonumu ve pasaportumu aldılar. Beni yaraladılar diye beyanda bulunuyor. Beyanı alınmadan önce devriye gezen ekibine yanlarına geldiğini söylüyor. Olaydan 4-5 saat sonra ifadesi alınıyor.
Polis tutanağına göre iki kişi kaçmaya çalışırken yakalanıyor, yerde cep telefonu bulunuyor (müştekiye ait) ve sanıklara ait olduğu tahmin edilen bıçak bulunuyor.
Sanıklardan ... savunmasında bir önceki akşam cep telefonum çalındı. Fas uyruklu ...'in telefonu ... aldığını söylediğini telefonun markası seri nosu vs. bilmediğinden polise şikayet etmediğini, otel sahibine söylediğini onunla ... otelde kaldığını bu sabah ...'in yanında 10 kişi ile otele geldiğini kendisine ...'nın telefon ettiği ...'i dövdüklerini söylediğini kendisinin de olay yerine geldiğini. Diğer şahısların kaçtığını sadece bir kişinin otelde kaldığını onunla aralarında tartışma çıktığını, kavga ettiklerini kendisini ittirdiğini yere düştüklerini, herhangi bir eşyasını almadıklarını zaten polisler olay yerine geldi ve bizi karakola getirdi meailinde savunmada bulunmuştur.
Sanık ...'de aynı şeyleri söylüyor. Otele gelen şahısların ... ve arkadaşlarının ...'ı bulamayınca kendisine saldırdıklarını şahsın çantasını kaçan şahıslara verdiğini kendisinin yaralandığını beyan ediyor.
Olayın meydana geldiği yer tanık ...'nın otelinin önü savunmalarına göre çok sayıda otel ve otellere ait güvenlik kameraları var.
Sanıklar ilk ordan itibaren aynı savunmayı yapıyorlar. Bir önceki akşam telefonun çalındığını telefonu ...'in çaldığını ertesi gün ...'in arkadaşları ile geldiğini müştekinin de telefonu çalan ...'in arkadaşı olduğunu, olay yerinde kavga başlayınca diğer 9 kişinin kaçtığını elinde bıçak olan müşteki ile kavgaya tutuştuklarını yere yuvarlandıklarını savunmaktadırlar. Otel sahibini ve olay anında kendisini telefonla arayan ... isimli tanığı söylüyorlar.
Ancak müşteki beyanı ilk anda ve tek başına yeterli görülerek olay yerini gören güvenlik kameraları istenmiyor, ... isimli tanık, ... isimli tanık ile diğer tanıklar otel sahibi dinlenmiyor.
Sanık ... olay yerinde değildim. ... cep telefonu ile arayıp olay yerine çağırdı şeklindeki ilk andaki beyanına rağmen tanık ... dinlenmediği gibi sanığa ait kullandığı telefon tespit edilip arama olup olmadığı ve HTS kayıtlarına göre baz istasyonu tespitine ilişkin hiç bir çalışma bulunmadığı, üstelik sanıklar müdafiinin aşamalarındaki savunmalarında da bunları açıkça belirtmiştir.
Mahkeme safhasında ilk andan itibaren olayı gördüğü iddia eden otel sahibi ... ile olayın tanığı dinlenilmiştir.
Tanık ... sanık savunmalarını birebir teyit etmiştir. Yağmalandığı iddia edilen cep telefonun kavga sırasında yere düştüğünü kaybolmaması için alıp çay ocağına bırakması için İmad'a talimat verdiğini beyan etmiştir.
Tanık İmad'da sanık savunmalarını birebir teyit etmiş ayrıca kavga sırasında müştekinin telefonunun yere düştüğünü tanık ...'nın telefonu alıp çaycıya bırakmasını istediğini kendisinin de bıraktığını beyan etmiştir. Müşteki kendisini bıçakla boynundan ve kolundan yaraladıklarını iddia etmesine rağmen mağdur ve sanıklara ilişkin Dr. raporu incelendiğinde müştekinin kolunda ve omuzunda sadece sıyrıklar olduğu, müştekinin bıçakla yaralandığına ilişkin hiçbir ibare olmadığı görülmektedir. (çizikler varsa da düşme ile de rahatlıkla oluşabilir.)
Buna karşılık sanıkların bıçağın müştekinin elinde olduğunu ve kendilerine saldırdıkları ve yaraladıkları yönündeki savunmalarının sonradan dinlenen tanıklarca da teyit edildiği gibi alınan Dr. raporuna göre de sanıklardan ...'in yaralanmasının ise kesi şeklinde olduğu ki sanık müştekinin elinden alırken yaralandım şeklinde savunmasanı teyit eder mahiyette olduğu görülüyor.
Olay yeri yakınlarında bulunduğu bildirilen bıçağın kime ait olduğu üzerinde parmak izi incelemesi vs. yapılarak veya üzerinde yaralamaya ait DNA incelemesi yaptırılarak tespit edilmesi yerine müşteki beyanına itibar edilerek sanıklara ait olduğu kabul edilerek emanet alınıp müsadere edilmekle yetinilmesi,
Dosyada müşteki 140 TL'sinin çalındığını söylemektir. Sanıklardan birinin üzerinde 1040 Tl çıkmıştır ve para dökümanı ayrıntılı yapılmıştır. Olaylar gece yarısı civarında olduğu sanıkların 00.30 gibi yakalanıp üst aramalarının yapıldığı ve üst arama tutanağına göre sanıklardan birinin üzerinde 1040 TL çıkıyor. Müştekinin iddia ettiği rakamdan çok fazla bir bedel sanığın üzerinde çıkması nedeniyle bunun aidiyet belirlemede tek başına yeterli olmayacağı açıktır.
Müştekinin bir önceki gün telefon hırsızlığı nedeniyle otelden kovulan ... isimli kişi ile arkadaş olduğu ve onun otelde kalan eşyalarını almak için kalabalık bir grupla otel önüne geldiği sonra ... ile kavga ettiği ...'ın kendisine edilen telefon üzerine olaydan haberdar olup olay yerine geldiği sanık savunması ve teyit eden tanık beyanları ile sabittir.
Yani yağma iddiası olması, silahla yaralama ve birden fazla kişi ile iş yeri dokunulmazlığını ihlal kapsamında soruşturmaya maaruz kalacak olan müştekinin oluşa ve dosyadaki somut delillere dayanmayan tam tersi aksine delil olmasına rağmen 'çok sayıda kişi gelseydi kolluk kuvvetleri bilirdi...' tanıklar ilk başta getirilmediğine göre sonradan ortaya çıkan tanıklar gerçeği söylemeyebilir meailindeki soyut tamimlerde sanık savunmaları çürütülerek mahkumiyet kararı verilmesi hatalıdır.
Öncelikli olarak doğru söylememesi için çok sayıda neden bulunan müştekinin beyan ile yetinmeyerek, olay yerini gören kamera kayıtları istenmeli, sanığın telefonla arandığı yönündeki savunmasını denetleme adına arama kayıtları ve HTS istenerek baz istasyonu tespiti ile iki sanığın olay anında aynı yerde olup olmadığı ve telefonla aranıp aranmadığı tespit edilmeli, tanıkların çalınan telefonu yere düşmüştü alıp çaycıya verdik yönündeki beyanları nedeniyle gerekirse çaycının tanık olarak dinlenip olayın teyidi yapılmalı, başlangıçtan beri sanık ...'ın olay yerine telefonla çağırdığı iddia edilen ... ve telefonu çalanı söyleyen ... isimli kişinin tanık olarak dinlenmesi emanetteki bıçak üzerindeki parmak izi ve DNA incelemesi yapılmalı sanık ve müşteki ile mukayese edilmeli, otel kayıtlarından ...'in kimliği tespit edilip tanık olarak beyanı alınmalı, müştekinin pasaportunun çalındığını iddia etmesi nedeniyle müştekinin yurt dışına çıkıp çıkmadığı, çıkmış ise hangi pasaportu kullandığı ve ne zaman temin edildiğinin araştırılması, tutanak, tanıkları, dinlenerek sanıklar polise biz gittik demeleri karşısında kaçan sanıklar ile bıçağı atanlar bunlar mıydı, teşhis ettirilmesi ile eksiklikler giderildikten sonra hukuki durumun tespiti gerekirdi. Delil tespitinin aradan geçen zamanlar nedeniyle mümkün olmadığının anlaşılması halinde, zorla alındığı iddia edilen pasaportun sanıklar anında yakalanmalarına rağmen bulunamaması, cep telefonunun tanıklar tarafından yerde bulunduğununda anlaşılması, müşteki yaralanmasının beyanıyla çelişmesi, sanık yaralanmalarının savunmaları, doktor raporları ve tanık beyanlarıyla uyum içinde olması da dikkate alınarak şüpheden sanık yararlanır kuralı gereğince sübuta ilişkin şüpheli durumlar sanıklar lehine yorumlanmalı suçun sübutu açısından sanıkların beyanı doğru kabul edilmelidir. Buna göre sanıkların kaldıkları otelde bir önceki gün cep telefonu çalınmış, çalan şahıs olarak tespit edilen ... otelden kovulmuş, otelden kovulan ... yakın arkadaşı olan müşteki ile otele sanıkları dövmeye gelmişler, sanık ...'ı orda bulamayınca arkadaşı olan diğer sanık ...'e saldırmışlar, diğer sanık ve otel sahibinin olay yerine gelmesi üzerine diğer 9 kişi kaçarken olay yerinde kalan müşteki elindeki bıçakla sanıkları yaraladıktan sonra yakalanmıştır. Kavga sırasında yere düşen müştekiye ait cep telefonu ise tanıklarca müştekiye verilmek üzere alınmıştır şeklinde kabul edilerek beraat kararı verilmelidir.
Ayrıca kabule göre olayın tek tanığı müştekinin kendisidir dinlenilmeden karar verilmesi nedeniyle karar bozulmalıydı. Bu haliyle aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.