6. Ceza Dairesi 2020/20 E. , 2021/2697 K.
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Yağma, kasten yaralama
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, uyulan bozmaya, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre, sanık ... müdafiinin temyiz itirazı yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA, 17.02.2021 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
Türk Ceza Hukukuna hakim olan en temel ilkelerden birisi kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesidir. (TCK 2 ) bu ilke nedeniyle kanunda açıkça düzenlenmeyen bir suçtan cezalandırma yapılamayacağı gibi kanunda yazılan unsurlara yani tipikliğe uymayan eylemler nedeniyle de ve tabi ki yorum ve kıyas yoluyla cezalandırma yoluna gidilemez.(...)
Tehdit suçunu düzenleyen TCK 106. maddesi;Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.
Yağma suçunu düzenleyen TCK148/1. Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Her iki maddedeki tehdit suçunun oluşumu şartları tek tek sayılmıştır. TCK 106/1. maddelerinin giriş kısımı yağma suçunda tehdidi düzenleyen TCK 148/1. Maddesine de büyük ölçüde alınmıştır. Ancak tamamı alınmamıştır. Sadece TCK 106/1. Fıkranın 1. cümlesinin tamamı, 2. cümlesinin ise başlangıç kısmı alınmıştır.
Şikayette bağlı olmayan 106/1. Fıkrası 1. Cümlesi '... Hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığınına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden.... tehdit eden kişi' cümlesi yağmada tehdit kısmını düzenleyen TCK 148/1. maddeye aynen aktarılmıştır.
Buna karşın TCK 106/1. Fıkrası 2. cümlede düzenlenen ve takibi şikayete bağlı olan ve iki ayrı eylem, iki ayrı seçimlik hareketle işlenebilen halin sadece 1. cümlesini '... Malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek' ibaresini TCK 148/1. maddesi taşırken '... veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit eden... ' kısmını dahil etmemiştir.
Yani Yağma suçunu düzenlenmesi sırasında kanun koyucu 'Tehdit veya cebir diyerek doğrudan atıfta bulunmak yerine hangi tehdit hallerinin yağmanın oluşumunda etkili olacağını tek tek saymış buna karşın yaralamada, yaralama yerine 'Cebir' diyerek 148/3 de 'Herhangi bir vasıta ile kendisini bilemiyecek ve savunamayacak hale getirilmesi de yağma suçunda Cebir sayılır...' diyerek tanım yapmış yaralama tabirini genişletmiştir. Herhangi bir vasıta ile mağdurun ruhen ve bedenen kendisini savunmayacak hale getirilmesini yaralamanın ötesinde cebir olarak kabul etmiştir. Ve yağmanın oluşmasında seçimlik unsurlardan biri olarak düzenlenmiştir.
Buna mukabil tehditte ise hangi hallerin yağmada tehdit oluşturacağını tek tek saymıştır. Tabiri caizse kanun koyucu tehdit kullanarak yağma suçunu işlemede her türlü tehdidi değil, belli bir ağırlığa, belli bir korkutuculuğa sahip tehditle suçun oluşacağını düzenlemiş TCK106/1. son cümlesindeki sair tehdidi kapsamın dışında bırakılmıştır.
Bu tespitlerden sonra somut olayımıza gelirsek, sanık ile katılan olay öncesinde arkadaştırdırlar. Sürekli beraber gezmekte hatta bazen aynı evde beraber kalmaktadırlar. Çoğu zamanda işe de birlikte gidip gelmektedir. Ancak olay önceside baldızının evine izinsiz gidip gelme ve kalma meselesinde tartışmışlar ondan sonra sanık tarafından katılan ciddi şekilde darp edilmiştir. Bu darp olayından dört beş gün sonra ortak arkadaşları olan tanıkla karşılaşan sanık iddianamedeki anlatımla '...hakkı olan ve ortaklık için kullanılmış olduğu 100. 000 TL civarındaki parasını istediğini ancak bu ortaklığın tamamen arkadaşlıklarına dayalı sözlü olarak yapılmış olan herhangi bir resmi ortaklığı olmayan ortaklık olduğu, müştekinin kabul etmediği sanığın şahsi sebeple kavga edip ayrılmalarından sonra sanığın çeşitli vesilelerle bu ortaklığı dile getirip payını istediği olay gününde yine ortak arkadaşları olan tanık ...'a katılan ... 'e hitaben '... git söyle ya paramı verecek ya da Elazığı terk edecek' şeklinde haber gönderdiği ve katılan tarafından kabul edilmeyen ortaklığından doğan payını isteyerek yağmaya teşebbüs ettiğinden bahisle 'Yağmaya Teşebbüs' suçundan cezalandırılmasına karar verilmiştir. Daire çoğunluğu tarafından da bu karar onanmıştır.
Kanaatimizce hukuki durumu üç aşamaya ayırıp incelenmesi gerekir.
Öncelikli olarak sanığın sarf ettiği ifadelerin tehdit oluşturup oluşturmadığı tartışılması gerekir.
Tehdidi düzenleyen TCK 106/1. maddesi ilk cümlesi '... Yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi...' demekte, 106/1 ikinci cümlesinde ise '.... Bir kötülük edeceğinden bahisle tehditle..' şeklinde düzenleme yapmıştır.
Yani sanığın söz ve davranışla, müştekiye hayatına veya vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğini söylemeli veya göstermeli, mal varlığı itibariyle büyük bir zarara uğratma veya sair bir kötülük edeceğini söylemeli veya göstermelidir.
Bunun doğal sonucu sanık hareketinin veya sözlerinin bir sonuç göstermesi bir kötülük yapılacağını açıkça göstermesi gerekir. Söylediği söz ve ya davranışından yapacağı kötülük veya davranış rahatlıkla anlaşılmalıdır.
Kanunsuz suç ve ceza olmaz yorum ve kıyas yoluyla cezalandırma yapılamaz ilkesinin doğal sonucu olan tipiklik unsuru suçun oluşumunda ve cezalandırmada en önemli kriterdir. Bu nedenle tehdit suçunun oluşumu için öncelikle tipiklik gerekir.
'ya paramı verecek ya da Elazığı'ı terk edecek' Sözü irdelendiğinde açıklanmaya çalışıldığında sanığın söylediği sözlerde tipiklik var mıdır? Yani sanık burda katılana TCK 106/1. 1.cümle ile birlikte hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına saldırı gerçekleştireceğini söylüyor mu veya hangi sözü bu manaya geliyor burada açıkça görüleceği üzere sanık söz ve
davranışıyla bir saldırı gerçekleştireceğini söylemiyor. '... Elazığ'ı terk edecek...' sözünde hiçbir saldırı veya yaptırım içeren ibare yoktur. Dolayısıyla söz konusu fiilin 106/1 ilk cümlesini ihlal etmediği çok açıktır.
Bu ibare TCK 106/1. 2. cümlesi için aranan ve sair bir kötülük edeceği kapsamında da tipiklik unsuruna uymamaktadır. Çünkü sanığın söylediği sözlerden '... Bir kötülük edeceği....' açıkça anlaşılmalıdır. Sanığın kullandığı sözlerde herhangi bir kötülük edeceğine dair hiçbir ibare yoktur. Bu ibarenin bir kötülük edeceği şeklinde tahmin ve yorumlu doldurulması tipiklik unsurunun ihlalini oluşturacaktır. Mesela CGK'ya intikal eden bir olayda kendisini apartman boşluğuna kadar takip eden elinde bali poşeti olan ve diğer eli cebinde olan sanığın 'üzerinde ne var' sorusu üzerine korkup paniğe kapılan telefonu veren mağdura 'başka ne var' sözü üzerine cebindeki müzik çaları da veren sanığın eyleminde tehdit unsuru gerçekleşmediğinden yağma olmaz yönünde karar vermiştir. (2017/6-1175 Esas ve 2018/518 Karar)
Yine ' bu parayı vereceksin, bugün mutlaka bulup vereceksin bana ceza kesildi bunu sen ödeyeceksin' diye ısrarla isteyen daha sonra versin ısrarına rağmen 'bu gün bu parayı bulup verecek' şeklindeki ısrarlar üzerine korkup 60 TL'yi verme eyleminde yağma suçunun oluşmayacağına karar vermiştir (CGK 2017/85 esas)
Kısaca ' ya paramı versin ya da Elazığ'ı terk etsin' sözü TCK 106 ve bunu daraltan 148/1.maddesi kapsamında tipiklik unsuru taşımaz. Herhangi bir saldırı veya kötülük yapacağını göstermez, dolayısıyla tehditten bahsedilemez.
Kanaatimizce sanığın sarf ettiği sözlerle saldırı veya kötülük yapacağı anlaşılamadığından hiçbir şekilde tehdit suçu oluşturmaz. Tehdit oluşturmaz ise de yağmanın oluşmayacağı açıktır.
İkinci aşamaya geçersek; aksi kanaatte olsak bile eylemin tehdit içerdiği kabul edilecek olursa niteliğinin tartışılması gerekecektir.
Sarf edilen sözle TCK 106/1. maddesi 1.fıkrasının birinci cümlesinde düzenlemesini bulan ve TCK 148'e de taşınmış olan '.... Hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceği mahiyetinde olmadığı çok açıktır. Çünkü sanık ifadesinde herhangi bir saldırıdan bahsetmemektedir.
Yine söz konusu ibarenin 106/1. fıkra 2. cümlesinin ilk kısmını oluşturan ve TCK 148. maddesinde aynen taşınan 'malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratacağına yönelik olmadığı da açıktır.'
Tehdit sayılabilmesi için geriye sadece 106/1-f 2. cümle son kısmında düzenlemesini bulan '..sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit...', kapsamında yorumla değerlendirilebilir. Her ne kadar sarf edilen söz herhangi bir kötülük içermese de sonuç farklı farklı doldurulabilecek olsa da (mesela Elazığı terk etmese ne yapacak belki de o terketmez ise ben terkederim diyecek, terketmez ise canı sağolsun diyecek vs vs.) söylenen söz en ağır olarak sadece ve sadece 'sair tehdit' kapsamında değerlendirilecektir.
Giriş kısmında da açıklandığı üzere yağmayı düzenleyen temel madde olan TCK 148/1 'Tehdit' diyerek atıfla yetinmek yerine TCK 106 kapsamında tehdit sayılan hangi unsurların eylemi yağmaya dönüştüreceğini tek tek saymış ve sayarken diğer tüm kısımları aynen aktarırken 106/1, 1. fıkra 2. cümle son kısmını açıkça kapsam dışında bırakmıştır. Yani TCK'nın 148/1. 'sair tehdit...' kısmını yağmayı oluşturan tehdit seçenekleri arasında saymamıştır.
Kanun koyucu ceza miktarı ve sonuçları itibariyle ağır sonuçları olan yağma gibi bir suçun işlenmesinde tehditin belli bir ağırlık ve yoğunluğa ulaşması gerektiğini kastettiği açıktır. Nitekim 148. Maddesinin gerekçesinde '... Yağma suçunun tamamlanabilmesi için kullanılan cebir veya tehdidin etkisiyle mağdur malı teslim etmeli veya malın alınmasına karşı koymamalıdır. Bu bakımdan, kullanılan cebir veya tahdidin, kişiyi malı teslim etmeye veya alınmasına ses çıkarmamaya yöneltmeye elverişli olması gerekir. Bu nitelikte olmayan bir cebir veya tehdit sırf mağdurun normalden fazla ürkek olması nedeniyle, malı teslim etmeye veya alınmasına yöneltmişse yağma suçundan söz edilemez ve fiilin hırsızlık olarak nitelendirilmesi gerekir...' şeklinde açıklaması yapılmıştır.
Yağma suçunu tanımlarken özel olarak oluşturulmuş ve tek tek sayılmış tehdit türleri arasında sayılmayan Genel Hüküm niteliğinde olan TCK 106/1. 1 fıkrası 2. cümle 2. kısımda sayılan 'sair tehdit' in kıyasen ve yorum yoluyla yağma suçunda da uygulanması açıkça kanun koyucunun amacına ve Türk Ceza Yargısının genel ilkelerine aykırılık teşkil edecektir. Çünkü bir hususu düzenleyen özel bir düzenleme yoksa ancak o zaman genel nitelikli hükümler uygulanabilir o hususu düzenleyen özel bir düzenleme varken oradaki düzenlemenin dışında kalan hususlar kıyasen de olsa uygulanamaz.
Dolayısıyla sanığın tehdit bile içermeyen beyanı sair tehdit kabul edilerek yağmanın bir unsuruna dönüştürülüp ceza verilmesi görüşüne katılmıyoruz.
Üçüncü ve son olarak; diğer iki engel bertaraf edilse bile tartışılması gereken 3. bir husus daha vardır. Cezada taraflar arasındaki yağmaya teşebbüs iddiasının var olduğu kabul edilecek olsa bile TCK 150. maddesi kapsamında kalıp kalmadığı tartışılmalıdır.
Olaylar öncesinde sanık ile müştekinin çok sıkı arkadaş oldukları işe birlikte gidip geldikleri hatta çoğu zaman aynı evde kaldıkları hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sanık bu gidiş gelişleri harici iş ortaklığına bağlamakta ve aralarında tartışma çıktıktan sonra yapılan tüm ikili görüşmelerinde yada arabuluculuk çalışmalarında bunu dile getirmektedir. Yani şirketle resmi olarak müştekinin adına olsa da kendisinin de ortak olduğunun tartışma ve kavga sonucu ayrılmaları nedeniyle kendine düşen payı istemektedir. Müşteki ise bunu kabul etmemektedir. Ortak arkadaşları olan tanık ...bir keresinde ortak iş yapıp kazandıkları paranın yarısını kendisinin aldığını diğer yarısının ise müştekinin sanıkla paylaştığını beyan ediyor (müşteki ise ihtiyacı vardı verdim der) sanık başlangıçtan beri ortak olduklarının iddia etmekte, bunu kavga öncesi olayları anlatarak desteklemekte, tanıklar da sanığın sürekli ortaklıktan bahsettiğini, iş için kendisinin de müştekiye para verdiğini söylediğini, ancak müştekinin bunu kabul etmediğini savunmaktadırlar.
Kısaca özetlersek taraflar arasında soyut ve kendini kurtarmaya yönelik hukuki alacağı isteme iddiasını aşan boyutta bir hukuki ilişki olduğu açıktır. Bunun ispatı hukuki kaidelerine göre ayrıca değerlendirilecektir. Ancak dosyaya yansıyan tüm verilere göre ciddi şekilde ortaklık ve alacak iddiası olduğu, huzurdaki sanığı tanıyan akraba ve tanıklarının bu uyuşmazlığı gidermek için bir çok kez bir araya geldikleri sabittir. O halde sanığın alacak iddiası kuru bir iddianın ötesindedir. O halde sanığın eyleminin sabit görülmesi halinde TCK 150/1 maddesinde düzenlenen alacağının tahsil amacıyla yağma hükmünün uygulanması ve sanığa 106/1. f maddesi 2. cümlenin son kısmı yani 'sair tehdit' suçundan uzlaştırmaya yönelik bozulmalı idi.
Son olarak öncelikle sanığın eylemi tehdit boyutuna ulaşmadığı, ulaştığı kabul edilse bile sair tehdit kapsamında değerlendirilmesi gerekeceği burada yağma suçunu oluşturmayacağı sadece sair tehdit suçundan uzlaşma uygulaması nedeniyle bozulması gerekirdi.
Çoğunluğun kabulüne göre ise yine TCK 150/1 kapsamında sair tehdit kabul edilip uzlaşma bozma yapılması gerekirdi. Aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyoruz. Yasa her halukarda sorulmalı idi.