1. Hukuk Dairesi 2021/3549 E. , 2022/2201 K.
MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istekli açılan davanın yapılan yargılaması sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacılar ... ve ... vekili ile davacı ... vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından kararın kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulması suretiyle davanın gerçek kişi davalılar yönünden pasif husumet yokluğundan reddine, davalı şirket aleyhine açılan davanın ise esastan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı davacılar ... ve ... vekili ile davacı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz isteğinde bulunulduğu anlaşıldığından, dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ... (davacılar ... ve ...'nun murisi) ve ... vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin babaanneleri olan ...'nin, Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç ettiğinde çekişmeli ... parsel sayılı taşınmaz üzerine yerleştiğini, İzmir ili, Menemen ilçesi, Aliağa köyü, .......... parsel numaralı 83.750 m2 yüzölçümlü taşınmazın, Mayıs 1944 tarih ve 73 numaralı tapu kaydına dayanarak 83750 hisse itibarı ile 1640 hissesinin ... oğlu ..., 13124 hissesinin ... ..., 8750'şer hissesinin ... çocukları ..., ..., ..., ..., 2918'er hissesinin ..., ... hissesinin Hazine adına tespit edildiğini, tespite itiraz üzerine Tapulama Komisyonunca verilen 25/01/1971 tarihli komisyon kararı ile itirazın reddi ile tespit gibi tescile karar verildiğini, ancak 1617 Sayılı Yasa'nın yürürlüğe girmesi ile Komisyon kararının tebliğ edilmeden itirazların yeniden incelendiği ve 08/05/1974 tarihli ikinci komisyon kararı ile dava konusu parselin 48 pay itibariyle 11 hissenin ...'a, 9 hissenin .......... karısı .......... ...'a, 6'şardan 24 hissenin ... evlatları ..., ..., ... ve ...'a, 2 hissenin .......... .........., 2 hissenin de .......... adına tapuya tesciline karar verildiğini, kararın Yargıtay aşamasında, davacı ... ... tarafından tapulama tespitine itiraz edilmediğinden, ... ... yönünden kesinleşmesi ve görevsizlik kararı verilmesi gerektiğinden bahisle bozulduğunu, Asliye Hukuk Mahkemesince tekrar yargılama yapılarak veraset ilamına göre, Menemen Tapulama Mahkemesince verilen kararda belirtilen hisseleri oranında, ... ... mirasçıları adına tescile karar verildiğini; sonrasında davacılar ..., ..., ..., ... ve ... vekilleri tarafından davalılar ..., ..., ..., ..., ... .......... .......... aleyhine yargılamanın iadesi talepli olarak Aliağa Asliye Hukuk Mahkemesine 1999/306 Esas sayısı ile açılan davada, tapulama tutanağında ismi geçen ... ...'ın, davacı ...'nin annesi kabul edilerek verilen, Menemen Asliye Hukuk Mahkemesinin 1979/824 Esas ve 1980/700 Karar sayılı kararında maddi hata yapıldığı sonucuna ulaşılarak anılan kararın ortadan kaldırılmasına, ... parsel sayılı taşınmazda kamulaştırmadan geriye kalan ve ifraz ile oluşan 47.600 m2'lik 6982 parsel numaralı taşınmazın 3.600 hisse itibariyle 750'şer payının ..........'a ve 25 'şerden 50 payın ... ve ... adına tesciline karar verildiğini, iş bu kararın 21/06/2000 tarihinde kesinleştiğini, yargılamanın iadesi davası sonucunda verilen kararın usul ve esasa aykırı olduğunu, kesinleşen Menemen Asliye Hukuk Mahkemesinin 1979/824 Esas sayılı dosyasının davacı tarafı olan müvekkilleri davaya dahil edilmeden ve hatalı kararı temyiz etme olanağı tanınmadan, haklarını ortadan kaldıracak şekilde izahı imkansız bir karar verildiğini belirterek, Aliağa Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen ve müvekkillerinin hak kaybına neden olan 1999/306 Esas ve 2000/267 Karar sayılı kararının müvekkillerinin taraf gösterilmemesi nedeni ile çekişmeli taşınmazda müvekkillerinin murisi ... ...'ın hak sahibi olması sebebi ile tapunun kısmen iptali ile taşınmazın 1/7 hissesi, 200 paya itibar olunarak 10 payının ... mirasçısı olan müvekkili ...'ya, 10 payının da ... adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... Tic. A.Ş. vekili cevap dilekçesinde, müvekkili şirketin iş bu davada taraf sıfatının bulunmadığını, bu nedenle davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, davalı müvekkilinin diğer davalılar ve davacılar arasındaki ilişkiyi bilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, müvekkili davalının, Devletin güvencesi altında bulunan tapu sicilindeki kayıtların doğruluğuna iyi niyetle güvenerek dava konusu taşınmazı iktisap ettiğini, taşınmazı devralmadan önce ve devir işlemleri sırasında davacının iddia ettiği hususları bilmediğini, bilmesinin de mümkün olmadığını belirterek, haksız ve maddi destekten yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Bir kısım davalılar vekili cevap dilekçesinde; açılan davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ve reddi gerektiğini, davaya konu olan İzmir ili, Menemen ilçesi, Aliağa köyü, Arapçiftliği mevkiindeki ... parsel sayılı 83.750 m2 olan taşınmazın tapulama tutanağının 29/11/1963 tarihinde ilana çıkarıldığını, 30/12/1963 tarihine kadar askıda kaldığını, tespite ...'ın itiraz ettiğini, tespit dışı ...'un yerin kendilerine verilmesini talep ettiğini, Menemen Tapulama Mahkemesinin, 16/09/1969 tarihli 1969/22 Esas ve 1969/176 Karar sayılı kararı ile komisyon üyelerinin eksik teşekkül ettirildiğini gerekçe göstererek dosyayı Tapulama Komisyonuna iade ettiğini, Tapulama Komisyonunun 25/01/1971 tarihli kararı ile yapılan itirazları reddederek tapulama tespitinin doğruluğuna kanaat getirerek tespit gibi tesciline ve bu karara karşı müterizlerin 30 gün içinde dava açabileceklerine dair karar verdiğini, bu karara karşı müterizlerce süresinde Tapulama Mahkemesine herhangi bir dava açılmaması nedeniyle Komisyon kararının kesinleştiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Aliağa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.05.2017 tarihli ve 2005/237 E., 2017/160 K. sayılı kararıyla; davaya konu taşınmazın kadastro tespitinin uzun süren komisyon çalışmaları ve yargılamalar neticesinde Aliağa Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/306 Esas ve 2000/267 Karar sayılı kararı neticesinde 26/06/2000 tarihinde kesinleştiği, davacı tarafın davasının özünün kadastro öncesine dayandığı, 3402 sayılı Yasanın 12/3 maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü süre içinde davanın açılmadığı, öte yandan davacıların eldeki davayı açmada hukuki yararlarının olmadığı, zira Aliağa Asliye Hukuk Mahkemesinin muhakemenin yenilenmesi dosyasında verilen kararı, kararın ilgilisi olarak öğrendikleri andan itibaren haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle temyiz etme imkanları var iken, anılan kararı temyiz etme cihetine gitmeyerek eldeki davayı açmalarında hukuki yararlarının olmadığı, keza davalı şirket dışındaki davalıların dava tarihi itibariyle dava konusu taşınmazın tapu maliki olmamaları nedeniyle davada kendilerine husumet yöneltilemeyeceği, bunun yanı sıra, dava tarihinde tapu maliki olan davalı şirketin tapuya güven ilkesi uyarınca taşınmazı iyi niyetle iktisap ettiği ve iyiniyetinin korunması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesi kararına karşı süresi içinde, davacılar ... ve ... vekili ile davacı ... vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuş,
2. İstinaf Nedenleri
2.1. Davacılar ... ve ... vekili istinaf dilekçesinde; hükmün gerekçesinde, 26/06/2000 tarihinde kesinleşen kadastro tutanağına karşı, davanın 10 yıllık süre içinde açılmadığının belirtildiğini, Mahkemenin bu yöndeki gerekçesini anlayamadıklarını, davanın kadastro tutanağına itiraz davası olmadığını, müvekkillerinin murisi olan ...'nun annesi adına tescil kararı verilmesi gerekirken, aynı isim ve soy isme sahip dünürünün üzerine hataen kaydedildiğini, daha sonra intikal işlemine tabi tutulan taşınmazın satıldığını, müvekkillerinin yanlış intikal işleminden, davanın açılmasından çok kısa bir süre önce tesadüfen haberlerinin olduğunu, Mahkemece yanlış gerekçeler ile davalarının reddine karar verildiğini belirterek, kararın kaldırılmasına ve davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
2.2. Davacı ... vekili istinaf dilekçesinde; davanın öncelikle usul yönünden reddine karar verildiğini, bu kapsamda Aliağa Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/306 Esas sayılı dosyası ile görülen yargılamanın yenilenmesi davasında verilen kararın, taraflarından temyiz edilmemiş olmasına dayanıldığını; oysa davanın başlangıcında usul yönünden incelenerek yargılamanın esasına girildiğini ve 12 yıl süren yargılama neticesinde esas yönünden de inceleme yapıldığını, davalarında haklı oldukları ispatlanmış olmasına rağmen, davalarının yasal olmayan sebeplerle reddine karar verildiğini, Aliağa Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/306 Esas sayılı dosyasında görülen yargılamanın yenilenmesi davasında taraf olarak gösterilmemeleri nedeniyle kararı temyiz edemediklerini, davanın ayrıca 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle reddedildiğini, oysa davanın kadastro tutanaklarının iptali ya da kadastroya dayalı tapu iptali ve tescil davası olmadığını, zaten taşınmazın Asliye Hukuk Mahkemesi kararı ile müvekkillerinin murisi ... adına tespit ve tescil edildiğini, Yerel Mahkemenin eksik ve hatalı inceleme ile yapmış olduğu değerlendirme sonucunda davanın reddine karar verdiğini belirterek, kararın kaldırılması ile davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 18.01.2019 tarihli ve 2018/568 E. 2019/60 K. sayılı kararıyla davacı tarafın davasını tapulama öncesi düzenlenen zabıt kaydına dayandırması nedeniyle, davanın kadastro öncesi nedenlere dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, Menemen Tapulama Mahkemesinin 1979/28 Esas ve 1979/11 Karar sayılı kararında vurgulandığı üzere, dava konusu taşınmazın tapulama işlemi 08/05/1974 tarihli ikinci Komisyon kararı ile kesinleştiği, bu itibarla Mahkemece, tapulama tespitinin yargılamanın yenilenmesi kararının kesinleştiği 21/06/2000 tarihinde kesinleştiği yönündeki tespitinde isabet olmadığı buna karşılık, tapulama tespitinin 08/05/1974 tarihinde kesinleşmiş olmasına göre, davanın hak düşürücü süre yönünden de reddinin gerekeceği, ne var ki; tapu iptali ve tescil istemiyle açılan davaların dava tarihi itibariyle tapuda malik olarak kayıtlı bulunan kişiler aleyhine görülüp sonuçlandırılmasının zorunlu olduğu dava tarihi itibariyle, davalı şirket dışındaki davalıların tapu maliki olmaması nedeniyle, davalı şirket dışındaki davalılara husumet yöneltilemeyeceği bu nedenle anılan davalılar yönünden, pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, anılan davalıları da kapsayacak şekilde davanın esastan reddine karar verilmesinde isabet bulunmadığı, taraf teşkili dava şartlarından olup Mahkemece yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gerektiği, dolayısıyla, bu yönde taraflarca istinaf itirazında bulunulmamış ise de, pasif husumet ehliyeti koşulunun kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle, HMK'nın 355. maddesi uyarınca bu konuda resen istinaf incelemesi yapıldığı, öte yandan davalı şirketin, dava konusu taşınmazı, diğer davalı şahıslar ile birlikte hareket ederek, kötü niyetli olarak iktisap ettiği yönünde dosya kapsamında bir delil bulunmadığı gibi davacılar vekilinin, dosyada, bu yöne ilişkin bir iddiası da bulunmadığı, davalı şirketin dava konusu taşınmazı TMK'nın 1023 maddesinde düzenlenen tapuya güven ilkesi çerçevesinde iktisap ettiği anlaşılmakla davalı şirket yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle,
Davacılar ... ve ... vekili ile davacı ... vekilinin istinaf itirazlarının 6100 sayılı HMK.nın 353/(1)-b/2 ve 355. maddeleri uyarınca kabulü ile; Aliağa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16/05/2017 tarihli ve 2005/237 Esas, 2017/160 Karar sayılı kararının kaldırılmasına;
Gerçek kişi davalılar aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine,
Davalı şirket aleyhine açılan davanın esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı süresi içinde davacılar ... ve ... vekili ile davacı ... vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
2.1. Davacılar ... ve ... vekili temyiz dilekçesinde; hükmün gerekçesinde, 26/06/2000 tarihinde kesinleşen kadastro tutanağına karşı, davanın 10 yıllık süre içinde açılmadığının belirtildiğini, Mahkemenin bu yöndeki gerekçesinin isabetsiz olduğunu, zira davanın kadastro tutanağına itiraz davası olmadığını, müvekkillerinin murisi olan ...'nun annesi adına tescil kararı verilmesi gerekirken tapu kaydının hatalı oluştuğu, daha sonra intikal işlemine tabi tutulan taşınmazın satıldığını, bu nedenle iddiaları kadastro tespiti ile doğrudan bağlantılı olduğundan tespit maliklerinin davada taraf olarak gösterildiğini, buna rağmen husumet yönünden davanın reddine karar verilmesinin isabetli olmadığını tüm deliller toplanmış iken Mahkemece yanlış gerekçeler ile davalarının reddine karar verildiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.2. Davacı ... vekili temyiz dilekçesinde; davanın öncelikle usul yönünden reddine karar verildiğini, bu kapsamda Aliağa Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/306 Esas sayılı dosyası ile görülen yargılamanın yenilenmesi davasında verilen kararın, taraflarından temyiz edilmemiş olmasına dayanıldığını; oysa davanın başlangıcında usul yönünden incelenerek yargılamanın esasına girildiğini ve 12 yıl süren yargılama neticesinde esas yönünden de inceleme yapıldığını, davalarında haklı oldukları ispatlanmış olmasına rağmen, davalarının yasal olmayan sebeplerle reddine karar verildiğini, Aliağa Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/306 Esas sayılı dosyasında görülen yargılamanın yenilenmesi davasında taraf olarak gösterilmemeleri nedeniyle kararı temyiz edemediklerini, davanın ayrıca 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle reddedildiğini, oysa davanın kadastro tutanaklarının iptali ya da kadastroya dayalı tapu iptali ve tescil davası olmadığını, zaten taşınmazın Asliye Hukuk Mahkemesi kararı ile müvekkillerinin murisi ... adına tespit ve tescil edildiğini, Yerel Mahkemenin eksik ve hatalı inceleme ile yapmış olduğu değerlendirme sonucunda davanın reddine karar verdiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi hakka dayalı tapu iptali ve tescili isteğinden ibarettir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Taraf koşulu; 6100 sayılı HMK’nın 114/1-d maddesi gereğince dava şartı olup mahkemelerce re’sen gözetilecektir (HMK'nın 115/1). Taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup, yöntemince taraf teşkili sağlanmadan davada esastan hüküm kurulamaz.
3.2.2. Bir subjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek kişi ise, o hakka uymakla borçlu olan kişiye (davalı sıfatı, pasif husumet) ait olacaktır (Kuru, Baki: Medeni Usul El Kitabı, Ankara 2020, C.I, s. 332). Mahkemenin de taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğinden, dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir. Taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def'i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir olgudur. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 27.01.2016 tarihli ve 2014/13-684 E., 2016/106 K.; 30.11.2021 tarihli ve 2018/(20)8-343 E., 2021/1515 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
3.2.3. Tapu iptal ve tescil davaları tapu kayıt malikine karşı açıldığından, bu davalarda pasif husumet ehliyeti kayıt malikine aittir.
3.2.4. Hukukumuzda, kişilerin satın aldığı şeylerin ileride kendilerinden alınabileceği endişesi taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, satın alan kişinin iyiniyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bir tanımlama yapmak gerekirse, iyiniyetten maksat “hakkın doğumuna engel olacak bir hususun, hak iktisap edilirken kusursuz olarak bilinmemesidir”.
Belirtilen ilke, TMK’nın 1023. maddesinde aynen “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddede; “Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz” biçiminde vurgulanmıştır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, kararın (IV/3.) no.lu bendinde belirtilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesine göre yazılı olduğu şekilde karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacı ... ve ... ile davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK’nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 44,80 TL onama harcının temyiz eden davacılar ... ve ... ile davacı ...’den ayrı ayrı alınmasına, 17/03/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.