20. Ceza Dairesi 2019/5294 E. , 2020/2999 K.
Yüksek Adalet Bakanlığı'nın, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ... hakkındaki İzmir 35. Asliye Ceza Mahkemesinin 13/04/2015 tarihli ve 2014/625 esas, 2015/234 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 25/10/2019 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A-)Konuyla İlgili Bilgiler:
İncelenen dosyadan;
1-Şüpheli ... hakkında, 13/05/2013 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma sonucunda, 18/09/2013 tarihli ve 2013/78993 soruşturma, 2013/31092 esas, 2013/13456 sayılı iddianamesi ile TCK’nın 191/1-2 , 53 ve 58. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
2-İzmir 14. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 24/02/2014 tarihli, 2013/842 esas ve 2014/151 sayılı kararı ile, sanık hakkında TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, kararın 25/03/2014 tarihinde kanun yoluna gidilmeden kesinleştiği,
3-İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 28/04/2014 tarihli çağrı yazısının 23/05/2014 tarihinde sanığa tebliğ edildiği, yasal süre içinde müdürlüğe başvurmaması nedeniyle İnfaz İşlemleri Değerlendirme Komisyonunun 22/07/2014 tarihli kararı ile evrakın kapatılarak 16/09/2014 tarihinde İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği,
4-Kanun yararına bozma istemine konu İzmir 35.Asliye Ceza Mahkemesinin 13/04/2015 tarihli ve 2014/625 esas, 2015/234 sayılı kararı ile, sanığın TCK’nın 191/1, 62, 50/1-a ve 52/4. maddeleri uyarınca 6.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, sanığın yokluğunda verilen kararın 06/05/2015 tarihinde tebliğ edildiği, sanık tarafından 15/05/2015 tarihinde temyiz dilekçesi verilmesi üzerine mahkemenin 27/05/2015 tarihli ek kararı ile temyiz talebinin süre yönünden reddine karar verildiği, kararın 14/05/2015 tarihinde temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği,
anlaşılmıştır.
B-)Kanun Yararına Bozma İstemi:
Kanun yararına bozma istemi ve ihbar yazısında;
“Kullanmak için uyuşturucu ve uyarıcı madde kabul etmek veya bulundurmak suçundan sanık ...'ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanun'un 191/2. maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına dair İzmir 14. Sulh Ceza Mahkemesinin 24/02/2014 tarihli ve 2013/842 esas, 2014/151 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmadığından bahisle kamu davası açılması üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda, 5237 sayılı Kanun’un 191/1, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 6.000,00 Türk lirası
adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin İzmir 35. Asliye Ceza Mahkemesinin 13/04/2015 tarihli ve 2014/625 esas, 2015/234 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 27/05/2019 tarihli ve 2018/2861 esas, 2019/3321 karar sayılı ilamında ''Tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infaz işlemleri, infazın yapıldığı tarihteki kurallara göre yapılacağından, tedbirin infazı sırasında yürürlükte olan 5560 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191/5. maddesinde “Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verilir. Aksi takdirde, davaya devam olunarak hüküm verilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Görüldüğü üzere, yasa maddesinde davaya devam olunabilmesi için aranan şart “Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmama” şartı olup, hükümden sonra 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten farklı olarak “yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etme” şartı aranmamaktadır. Bir yargılama şartı olarak “ısrar” koşulu 6545 sayılı Kanun ile getirilmiştir. Bu nedenle, infaza ilişkin usulî değişiklikler geriye yürümeyeceğinden 6545 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 28/06/2014 tarihinden önceki dönemde uygulanan ve uygulaması bu tarihten önce sona ermiş olan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin olarak “ısrar şartı” aranmayacaktır.'' şeklinde belirtildiği üzere, sona ermiş olan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin olarak ısrar şartının aranmayacağı, sanık hakkında ise 24/02/2014 tarihinde tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunduğu, şüphelinin tebliğe rağmen denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmemesi üzerine İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 22/07/2014 tarihli ve 2014/3150 DS sayılı kararı ile dosya kaydının kapatılmasına karar verildiği, bu durumda şüpheli hakkında anılan düzenleme uyarınca sona ermiş olan bir denetimli serbestlik tedbiri olmadığı gözetilerek yapılan incelemede;
Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 22/12/2015 tarihli ve 2015/1717 esas, 2015/33429 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, sanığa 10 gün içinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurması gerektiği uyarısını içeren tebligatın yapılması ve sanığın başvuruda bulunmaması üzerine, yüklenen yükümlülüklere veya tedavinin gereklerine uygun davranmamakta 'ısrar' ettiğinin kabul edilebilmesi için sanığa 'önceki tebligat gereğince başvuruda bulunmadığı, bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmiş sayılacağı' uyarısı ile yeniden tebligat yapılması, bu tebligata rağmen de başvuruda bulunmadığı takdirde sanık hakkında davaya devam olunacağı nazara alındığında, somut olayda, sanık hakkında denetimli serbestlik tedbirine başlanabilmesi için 10 gün içinde müracaat etmesine dair İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 28/04/2014 tarihli ve 2014/3150 DS sayılı çağrı yazısının 23/05/2014 tarihinde tebliğ edildiği, şüphelinin tebliğe rağmen denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmemesi üzerine İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 22/07/2014 tarihli ve 2014/3150 DS sayılı kararı ile dosya kaydının kapatılmasına karar verilmiş ise de; tek başına bu durumun ısrar olarak kabulünün mümkün bulunmadığı, esasen denetimli serbestlik tedbirine kaldığı yerden devam edilmesi gerektiği, kamu davası hakkında durma kararı verilerek yükümlü hakkında hükmolunan denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesinin gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilerek İzmir 35. Asliye Ceza Mahkemesinin 13/04/2015 tarihli ve 2014/625 esas, 2015/234 sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulması istenilmiştir.
C-) Konunun Değerlendirilmesi:
İncelenen dosyada;
1-Sanığın üzerinde ele geçirilen suça konu madde üzerinde kriminal inceleme yapılmış, İzmir Kriminal Polis Laboratuvarının 07/08/2013 tarihli ve 5092 sayılı raporunda, sanıkta ele geçirilen net 0,05 gram sarı-yeşil renkli bitki kırıntılarının MAM-2201 (1-(5-fluoropently)-3-(4-methyl-1-naphthoyl)indole) etken maddesini içerdiği belirtilmiş olup anılan etken maddenin 25/06/2013 tarihli ve 28688 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 22/05/2013 tarihli ve 2013/4827 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun kapsamına alındığı, somut olayda suç tarihinin 13/05/2013 olduğu, anılan maddenin suç tarihinden sonra Bakanlar Kurulu kararı ile 2313 sayılı Kanun kapsamına alındığı, sanığın üzerine atılı “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçunun konusunun; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarında düzenlenen suçların da konusunu oluşturan uyuşturucu veya uyarıcı maddeler olduğu dikkate alındığında, suç tarihinden önce, 2313 sayılı Kanun’da, 3298 sayılı Uyuşturucu Maddelerle İlgili Kanun’da, uyuşturucu maddelere dair 1961 sayılı Tek Sözleşmesi’nin 1 ve 2 numaralı cetvellerinde ve 2313 ve 3298 sayılı Kanunların verdiği yetki uyarınca çıkarılan Bakanlar Kurulu kararlarında yer almayan maddenin uyuşturucu veya uyarıcı madde olarak kabul edilmesine olanak bulunmadığı, bu maddenin sanığın üzerine atılı “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçunun konusunu oluşturmayacağı, uyuşturucu madde kullandığı teknik yöntemlerle de saptanamayan sanığın daha önce kullandığını söylediği maddelerin ele geçmemesi nedeniyle uyuşturucu veya uyarıcı madde olarak kabul edilemeyeceği anlaşıldığından sanığın unsurları oluşmayan atılı suçtan beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi kanuna aykırıdır.
2-Kabule göre de, sanık ...'ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanun'un 191/2. maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına dair İzmir 14. Sulh Ceza Mahkemesinin 24/02/2014 tarihli ve 2013/842 esas, 2014/151 sayılı kararının kesinleşmesini takiben , sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmadığı gerekçesiyle kamu davası açılması üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda, 5237 sayılı Kanun’un 191/1, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 6.000,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infaz işlemleri, infazın yapıldığı tarihteki kurallara göre yapılacağından, tedbirin infazı sırasında yürürlükte olan 5560 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191/5. maddesinde “Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verilir. Aksi takdirde, davaya devam olunarak hüküm verilir.” şeklinde yer alan düzenleme karşısında, yasa maddesinde davaya devam olunabilmesi için aranan şart “Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmama” şartı olup, hükümden sonra 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten farklı olarak “yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etme” şartı aranmamaktadır. Bir yargılama şartı olarak “ısrar” koşulu 6545 sayılı Kanun ile getirilmiştir. Bu nedenle, infaza ilişkin usulî değişiklikler geriye yürümeyeceğinden 6545 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 28/06/2014 tarihinden önceki dönemde uygulanan ve uygulaması bu tarihten önce sona ermiş olan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin olarak “ısrar şartı” aranmayacaktır, incelenen dosyada ise; sanık hakkında 24/02/2014 tarihinde tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunduğu, şüphelinin tebliğe rağmen denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurmaması üzerine İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 22/07/2014 tarihli ve 2014/3150 DS sayılı kararı ile dosya kaydının kapatılmasına karar verildiği, bu durumda şüpheli hakkında anılan düzenleme uyarınca sona ermiş olan bir denetimli serbestlik tedbirinin sözkonusu olmadığı anlaşıldığından, sanığa 10 gün içinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurması gerektiği uyarısını içeren tebligatın yapılması ve sanığın başvuruda bulunmaması üzerine, yüklenen yükümlülüklere veya tedavinin gereklerine uygun davranmamakta 'ısrar' ettiğinin kabul edilebilmesi için sanığa 'önceki tebligat gereğince başvuruda bulunmadığı, bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmiş sayılacağı' uyarısı ile yeniden tebligat yapılması, bu tebligata rağmen de başvuruda bulunmadığı takdirde sanık hakkında davaya devam olunacağı , somut olayda, sanık hakkında denetimli serbestlik tedbirine başlanabilmesi için 10 gün içinde müracaat etmesine dair İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 28/04/2014 tarihli ve2014/3150 DS sayılı çağrı yazısının 23/05/2014 tarihinde tebliğ edildiği, şüphelinin tebliğe rağmen denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmemesi üzerine İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğü'nün 22/07/2014 tarihli ve 2014/3150 DS sayılı kararı ile dosya kaydının kapatılmasına karar verildiği, ancak; tek başına bu durumun ısrar olarak kabulünün mümkün bulunmadığı, esasen denetimli serbestlik tedbirine kaldığı yerden devam edilmesi gerektiği, kamu davası hakkında durma kararı verilerek yükümlü hakkında hükmolunan denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesinin gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde karar verilmesi de kanuna aykırıdır.
Sonuç olarak; yukarıda ( 1 ) numaralı konunun değerlendirilmesi kısmında belirtildiği üzere sanığın unsurları oluşmayan atılı suçtan beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi kanuna aykırı olup kanun yararına bozma istemi değişik gerekçe ile yerinde görülmüştür.
D-)Karar : Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Sanığın üzerinde 13/05/2013 tarihinde ele geçirilen suça konu maddenin, suç tarihinden sonra 25/06/2013 tarihli ve 28688 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 22/05/2013 tarihli ve 2013/4827 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun kapsamına alındığı, bu nedenle suça konu maddenin sanığın üzerine atılı “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçunun konusunu oluşturmayacağı, uyuşturucu madde kullandığı teknik yöntemlerle de saptanamayan sanığın daha önce kullandığını söylediği maddelerin ele geçmemesi nedeniyle uyuşturucu veya uyarıcı madde olarak kabul edilemeyeceği anlaşıldığından sanığın unsurları oluşmayan atılı suçtan beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi kanuna aykırı olup kanun yararına bozma istemi değişik gerekçe ile yerinde görüldüğünden;
İzmir 35. Asliye Ceza Mahkemesinin 13/04/2015 tarihli ve 2014/625 esas, 2015/234 sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince değişik gerekçe ile kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendinin verdiği yetkiye dayanılarak;
Hüküm fıkrasının;
“Sanığın üzerine atılı kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/2-a) maddesi gereğince BERAATİNE;”
Şeklinde DEĞİŞTİRİLMESİNE
Hükmün değiştirilen bu şekliyle infazına, Dosyanın Adalet Bakanlığı'na sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmesine,
17.06.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.