18. Ceza Dairesi 2018/4632 E. , 2018/11152 K.
KARAR
Hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama sonunda, sanığın mahkumiyetine dair İzmir 21. Asliye Ceza Mahkemesi'nce verilen 24/12/2013 tarih ve 2013/268 esas, 2013/852 karar sayılı hükmün, sanık tarafından temyizi üzerine,
Dairemizin 21/05/2018 tarih ve 2016/9298 esas, 2018/7721 karar sayılı kararıyla;
“Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak:
1- Sanığın, üzerini aramak isteyen kolluk görevlilerine hitaben “ben askerim, benim üzerimi arayacak polis daha anasından doğmadı, beni paket edecek adamın a.. koyarım” demesi, akabinde üzerinde taşıdığı adli emanete alınan bıçağı polis memurlarına sallayarak “beni alamazsınız, hepinizi bitireceğim ulan” şeklindeki tehdit içeren sözlerini, görevli polis memurunun işlem yapmasına engel olmak için söylediği, sözlerde katılanlara yöneltilmiş bir hakaret bulunmadığı, eylemin bütün halinde görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıyla hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından ayrı ayrı mahkûmiyet kararı verilmesi,
2- Adli emanetin 2013/3589 sırasında kayıtlı adli emanetler hakkında bir karar verilmemesi,
3- TCK'nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin hükmün, Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarihli ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararıyla iptal edilmesi nedeniyle uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması,
4- Temyiz dışı sanıkların bağlantılı davada beraat etmeleri karşısında, sanığın CMK’nın 326/2. maddesi gereğince sadece sebebiyet verdiği yargılama giderinden sorumlu tutulması gerekirken tüm yargılama giderlerinden sorumlu tutulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ...’in temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki isteme aykırı olarak, HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK'nın 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine” karar verilmiştir.
I- İtiraz Nedenleri
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28/06/2018 tarih ve 5-2014/119667 sayılı yazısı ile;
“İtiraza konu uyuşmazlık, sanığın, üzerini aramak isteyen kolluk görevlilerine hitaben “ben askerim, benim üzerimi arayacak polis daha anasından doğmadı, beni paket edecek adamın a.. koyarım” şeklinde sözler sarf etmesi ve sonrasında, üzerinde taşıdığı bıçağı polis memurlarına sallayarak “beni alamazsınız, hepinizi bitireceğim ulan” şeklindeki tehdit içeren sözlerini, görevli polis memurunun işlem yapmasına engel olmak için söylediği, sözlerin, hakaret ve görevliye karşı etkin direnme suçunu oluşturup oluşturmadığına ilişkindir.
5237 sayılı TCK’nun “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı birinci bölümünde, “Görevini Yaptırmamak İçin Direnme ” başlığı ile düzenlenen 265. maddesi
“(1) Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi hâlinde, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Suçun, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.
(4) Suçun, silâhla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır” şeklindedir.
Bu suçla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup, bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesi dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. 765 sayılı TCK’nın yürürlüğü sırasında Ceza Genel Kurulunun 26.11.2002 gün ve 279-406 sayılı kararında; “Bu suç ile korunan hukuki yarar, kamu idaresi organlarının görevlerini herhangi bir engelleme ile karşılaşmadan yapmasını sağlamak suretiyle kamu idaresinde sürekliliği güvence altına almaktır” denilmek suretiyle bu husus vurgulanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır.
Görevini yaptırmamak için direnme suçuna ilişkin eylemlerin yanında, kamu görevlisine yönelik hakaret suçunu oluşturacak söz ve davranışların gerçekleşmesi durumunda, fail ayrıca kamu görevlisine hakaret suçundan da cezalandırılacaktır. TCK'nın 265/1 maddesinde tanımlanan görevini yaptırmamak için direnme suçu seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlendiği ve cebir ve tehdit dışında oluşan eylemlerin ayrı suç olarak cezalandırılması gerektiği kabul edilmelidir.
Bunun dışında 5237 sayılı TCK’nın “Hakaret” başlıklı 125. maddesinde;
(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan
değerlerden bahisle, İşlenmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(4) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır” hükmü yer almaktadır.
Maddenin birinci fıkrasında hakaret suçunun temel şekli, üçüncü ve dördüncü fıkralarında ise nitelikli halleri düzenlenmiş olup, madde gerekçesinde de; “Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığıdır” şeklinde açıklama yapılmıştır. Buna göre, suçun konusu kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, somut bir fiil veya olgu isnat etme ya da sövme suretiyle kişilerin onur, şeref ve saygınlığına saldırma eylemi hakaret suçunu oluşturacaktır.
Ceza Genel Kurulu’nun 31.10.2012 gün ve 850-1828, 26.06.2012 gün ve 419-247, 27.10.2009 gün ve 196-248, 14.10.2008 gün ve 170-220 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda, 765 sayılı Türk Ceza Kanundaki hakaret ve sövme suçu ayrımı kaldırılmıştır. Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olduğundan bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Somut bir fiil ya da olgu isnat etmek veya sövmek şeklindeki seçimlik hareketlerden biri ile gerçekleştirilen eylem, bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçu oluşacaktır.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, maddi olayda, dört kişinin ellerinde bıçaklar olduğu halde nara atarak dolaştıklarının ihbarı üzerine güvenlik görevlisi olan müştekilerin olay yerine gittikleri, sanıklar ve yanlarında bulunan ...'dan yanlarında bulunan bıçakları teslim etmelerini istedikleri, ...'un yanında bulunan bıçağı güvenlik görevlilerine teslim ettiği, diğer sanıkların teslim etmemeleri üzerine güvenlik görevlilerinin arama yapmak istedikleri ancak sanıkların üzerlerini aratmak istemedikleri ve sanık ...'in müştekilere hitaben 'ben askerim, bizi arayacak adamın a.. na korum' diyerek hakarette bulunduğu ve üzerinden çıkarttığı bıçağı güvenlik kuvvetlerine doğrultarak salladığı ve polis memurlarının görev yapmalarını engellemek amacıyla mukavemet ettiği şeklinde gerçekleşen eylemde, sanık Serhat Solaker'in görevli polis memurlarına hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarını ayrı ayrı işlediği dosya kapsamından anlaşıldığı,
Maddi olayda, sanığın iki ayrı eylemi olduğu ve bunun sonucunda iki ayrı suç oluştuğu tartışmasızdır. 5237 sayılı TCK genel kurallarında birisi de 'ne kadar fiil varsa o kadar suç ve ne kadar suç varsa o kadar ceza vardır' ilkesi benimsenmiştir. 765 sayılı TCK' da ise, her eyleme ayrı ayrı ceza verilmesi yerine, birbiriyle bağlantılı eylemlerin tek ceza verilerek bu cezanın artırılması ilkesini benimsemiştir. Bu konuda Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21/09/1992 tarih ve 4/205-228 sayılı ilamında, sanığın, görevli memurlara karşı direnmenin, ciddi olduğunu göstermek ve elverişliliğini sağlamak amacıyla ayrıca sinkaflı sözlerle hakarette bulunduğu ve sanığın görevlilere karşı mukavemette bulunarak direnme kastıyla hakaret ettiği ve bu amacına uluşmak için küfrettiği ve sanığın eyleminin kül halinde görevli memura etkin direnme suçunu oluşturduğu şeklindeki kabulün, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun konseptine uygun olduğu ancak 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren, 5237 sayılı TCK genel ilkelerine aykırı bulunduğu gözetilmeden eylemin bir kül halinde görevli memura etkin direnme suçunu oluşturduğuna yönelik bir nolu bozma kararının, kaldırılarak sanık hakkında İzmir 21. Asliye Ceza Mahkemesinin, 24/12/2013 tarih ve 2013/268 Esas ve 2013/852 Karar sayılı ilamının, diğer nedenlerle bozulması istemiyle anılan karara itiraz edilmiştir.
Sonuç Ve İstek: Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya kapsamına göre,
1- İtirazımızın KABULÜNE,
2- Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 21/05/2018 gün ve 2016/9298 Esas, 2018/7721 Karar sayılı bir nolu ve suç vasfına yönelik bozma kararının kaldırılmasına,
3- İzmir 21. Asliye Ceza Mahkemesinin, 24/12/2013 tarih ve 2013/268 Esas ve 2013/852 Karar sayılı kararının bir nolu bozma ilamı dışında kalan nedenlerle bozulmasına,
4- İtirazımız yerinde görülmediği takdirde dosyanın incelenmek üzere, Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmesi,
İtirazen arz ve talep olunur.” denilerek, itirazda bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü:
II- İtirazın Kapsamı
İtiraz, sanığın polis memuru olan katılanlara yönelik “ben askerim, benim üzerimi arayacak polis daha anasından doğmadı, beni paket edecek adamın a.. koyarım” ve “beni alamazsınız, hepinizi bitireceğim ulan” şeklindeki sözlerinin bir bütün olarak görevi yaptırmamak için direnme suçuna mı yoksa hem görevi yaptırmamak için direnme hemde hakaret suçlarına vücut vereceğine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme
A- Dosyanın incelenmesinde;
Sanık ve beraberindeki arkadaşlarının taşkınlık yaptığının ihbarı üzerne olaya el koyan katılan kolluk görevlilerine hitaben sanığın: “ben askerim, benim üzerimi arayacak polis daha anasından doğmadı, beni paket edecek adamın a.. koyarım” şeklinde söyleminin bulunması ayrıca devamında da elindeki ekmek bıçağını gösterip “beni alamazsınız, hepinizi bitireceğim ulan” şeklinde söylemde bulunması üzerine sanık hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca TCK'nın 265/1-3-4, 43/2, 125/1-3-a, 43/2, 54 ve 53. maddelerinin uygulanması istemli düzenlenen iddianame ile kamu davası açıldığı, İzmir 21. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonunda sanık hakkında kamu görevlisine hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından mahkumiyet hükümleri kurulduğu, mahkumiyet hükümlerini sanığın temyiz etmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2014/119667 sayılı, 08/04/2016 tarihli tebliğnamesi hükümlerin onanması yönünde görüş bildirdiği, Dairemizin yukarıda ayrıntıları ile belirtilen kararı ile de hükümlerin bozulmasına karar verildiği görülmüştür.
B- Olayın Değerlendirilmesinde;
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 265. maddesinde görevi yaptırmamak için direnme suçu, 125. maddesinde hakaret suçu ve 106. maddesinde tehdit suçu ve 108. maddesinde de cebir suçu düzenlenmiştir. Görevi yaptırmamak için direnme suçu, aslında başlı başına düzenleme altına alınan cebir ve/veya tehdit suçlarının kamu görevlisine karşı görevi nedeni ile işlenmesi durumunda oluşabilen bir suç türüdür. Cebir ve/veya tehdit suçlarının kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi halinde artık cebir ve/veya tehdit suçlarından değil de görevi yaptırmamak için direnme suçundan hüküm kurulacaktır. Dolayısı ile bu suç bağlı hareketli mürekkep bir suçtur.
TCK'nın 106/1. maddesinde: “Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” denilmek sureti ile tehdit suçunun yaşama hakkına, vücut bütünlüğüne veya cinsel dokunulmazlığa yönelebileceği belirtilmiştir. Burada tehdit suçu ile hakaret suçunun ayrımının belirlenmesi gerekmektedir. Fail tarafından tehdit ifadesi olarak kullanılan söz, özünde TCK'nın 125. maddesinde belirtilen bir sövme ifadesi de olabilir. Önemli olan bu ifadenin cinsel dokunulmazlığına yönelik bir tehdit ifadesi olup olmadığıdır. Bu ifadenin cinsel dokunulmazlığa yönelik tehdit ifadesi mi yoksa sövme ifadesi mi olduğunun ayırımı olayın özellikleri, fail ve mağdurun konumu, suçun işlendiği yer ve işlenme şekli ile ifadelerin öncesinde ve sonrasındaki ifadelerden anlaşılabilecektir.
Buna göre dosya kapsamında sanığın katılanlara yönelik; “ben askerim, benim üzerimi arayacak polis daha anasından doğmadı, beni paket edecek adamın a.. koyarım” şeklinde söyleminin bulunması ayrıca devamında da elindeki ekmek bıçağını gösterip “beni alamazsınız, hepinizi bitireceğim ulan” şeklindeki ifadenin; söylendiği yer, yöneldiği kişiler, olayın kapsamı, öncesi ve sonrasındaki ifadelerden katılanların cinsel dokunulmazlığına yönelik tehdit mahiyetinde olduğu, dolayısı ile eylemin de bir bütün olarak görevi yaptırmamak için direnme suçuna vücut verdiği anlaşılmaktadır.
IV- Karar
Dairemizin 21/05/2018 tarih ve 2016/9298 esas, 2018/7721 karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunmakla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazları yerinde görülmediğinden REDDİNE, 6352 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı Kanunun 308. maddesinin 3. fıkrası gereğince itirazı incelemek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na GÖNDERİLMESİNE, 17/09/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.