3. Ceza Dairesi 2021/11990 E. , 2022/6275 K.
Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : Kayseri 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.09.2020 tarih
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma, silahlı terör örgütüne yardım etme ... için 16.09.2014, Sanık ... için 11.09.2014, Sanık ... için 15.05.2017, sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ... için 12.05.2017
Hüküm : 1- Sanıklar ..., ..., , ..., ..., ... ve ... hakkında TCK'nın 314/2 ve 3713 sayılı Kanunun 3, 5/1 maddesi ile TCK'nın 62, 53/1-2-3, 58/9 ve 63/1 maddeleri uyarınca verilen mahkumiyet kararlarına ilişkin istinaf başvurularının esastan reddi
2-Sanıklar ..., İbrahim ...ve ... hakkında TCK'nın 314/3, 220/7 1. cümle maddeleri delaletiyle TCK’nın 314/2, 220/7 ve 3713 sayılı Kanunun 3, 5/1 maddesi ile TCK'nın 62, 53/1-2-3 ve 63/1 maddeleri uyarınca verilen mahkumiyet kararlarına ilişkin istinaf başvurularının esastan reddi
Temyiz edenler : Sanıklar müdafileri, bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcısı
Bölge adliye mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle temyiz edenlerin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Hükmolunan cezaların süresine göre şartları bulunmadığından sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... müdafiilerinin duruşmalı inceleme istemlerinin CMK'nın 299. maddesi uyarınca REDDİNE,
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler, tanık beyanları ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1) Sanıklar ..., ..., ..., ..., ... hakkındaki temyiz talepleri yönünden;
Silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan sanık ... ile ilgili olarak ilk derece ve bölge adliye mahkemesi karar başlıklarında suç tarihinin, yardım niteliğindeki en son eylem tarihi olan 11.09.2014 yerine 12.05.2017 olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir maddi hata kabul edilmiştir.
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükümlere esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanıklar müdafiileri ile Bölge Adliyesi Cumhuriyet Savcısının temyiz dilekçelerinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK'nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davalarının esastan reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
2) Sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkındaki temyiz talepleri ile ilgili olarak:
Ayrıntıları Dairemizin 2017/1809 esas ve 2017/5155 sayılı kararında ve Dairemizce de benimsenen, istikrar kazanmış yargısal kararlarda açıklandığı üzere;
Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir. (Evik, Cürüm işlemek için örgütlenme, syf. 383 vd.)
Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin 'suç işlemek amacı' olması aranır. (Toroslu özel kısım syf. 263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf. 28, Özgenç Genel Hükümler syf. 280)
Suç örgütünün tanımlanıp yaptırıma bağlandığı 5237 sayılı TCK’nın 220. maddesinin 7. fıkrasında yardım fiiline yer verilmiştir. “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, örgüt üyesi olarak” cezalandırılacağı belirtilmiş, anılan normun konuluş amacı, gerekçesinde; “örgüte hakim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve isteyerek hizmet eden kişi, örgüt üyesi olarak kabul edilerek cezalandırılır.” şeklinde açıklanmış, 765 sayılı TCK’nın sistematiğinden tamamen farklı bir anlayışla düzenlenen maddede yardım etme fiilleri de örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilerek, bağımsız bir şekilde örgüte yardım suçuna yer verilmemiştir.
Yardım fiilini işleyen failin örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaması, yardımda bulunduğu örgütün TCK’nın 314. maddesi kapsamında silahlı terör örgütü olduğunu bilmesi, yardımın örgütün amacına hizmet eder nitelikte bulunması yardım ettiği kişinin örgüt yöneticisi ya da üyesi olması gereklidir. Yardımdan fiilen yararlanmak zorunlu değildir. Örgütün istifadesine sunulmuş olması ve üzerinde tasarruf imkanının bulunması suçun tamamlanması için yeterlidir.
Yardım fiilleri örgüte silah sağlama ve terörün finansmanı dışında tahdidi olarak sayılmamıştır. Her ne surette olursa olsun örgütün hareketlerini kolaylaştıran ve yaşantısını sürdürmeye yönelik eylemler yardım kapsamında görülebilir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 11.11.1991 tarih, esas 9-242, karar 305). Yardım teşkil eden hareketin başlı başına suç teşkil etmesi gerekmez. Yardım bir kez olabileceği gibi birden çok şekilde de gerçekleşebilir. Ancak yardım teşkil eden faaliyetlerde devamlılık, çeşitlilik veya yoğunluk var ise örgüt üyesi olarak da kabul edilebilecektir.
BDDK’nın 29.05.2015 tarihli kararı ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen ve 22 Temmuz 2016 tarihli kararı ile de 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 107. maddesinin son fıkrası gereğince faaliyet izni kaldırılıncaya kadar yasal bankacılık faaliyetlerine devam eden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı ... Katılım Bankası AŞ'de gerçekleştirilen mutad hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım etmek kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilerek, örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemlerin, örgüte üye olmak suçu bakımından örgütsel faaliyet, tek başına ise örgüte yardım etmek olarak kabul edilebileceği nazara alındığında;
a- ... ve ... yönünden;
Sanık ... hakkında ek Kyok evrakına ekli raporun ayrıntılı ve denetime elverişli olmadığı anlaşılmakla, sanıkların savunmalarının da denetlenmesi bakımından temin edilen banka hesap kayıtlarının konusunda uzman bilirkişiye tevdii ile mutad hesap hareketleri dışında örgüt liderinin talimatları doğrultusunda, talimat tarihleri ve sonrasında para yatırma ya da sair bankacılık hizmetlerinin yapılıp yapılmadığının tespiti ile temyiz aşamasında gelen sanık ... hakkında beyanda bulunan Mevlüt Yıldız ve Mustafa İnan’ın tanık sıfatıyla usulüne uygun biçimde dinlenmelerinden ve sanık ... hakkında özellikle tanık olarak dinlenen abisi Halit Gezezoğlu’nun ikrar içeren beyanları da dikkate alınarak MASAK raporunda belirtilen JP Morgan Chase Bank üzerinden örgütle irtibatlı Texas Gulf Foundation isimli kuruluşa yapılan para transferlerine ve Bankasya nezdindeki sanığa ait hesaba yatırılan paralara ilişkin dekont asıllarındaki imzalar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra iletişimin tespiti kayıtları ve buna bağlı olarak gerçekleştirildikleri iddia olunan toplantıların ne suretle örgütsel amaç ve faaliyet kapsamında yapıldığı da açıklanmak suretiyle sanıkların hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi,
Kabul ve uygulamaya göre de;
Silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan sanıklar ile ilgili olarak ilk derece ve bölge adliye mahkemesi karar başlıklarında suç tarihinin, yardım niteliğindeki en son eylem tarihi yerine 12.05.2017 olarak yazılması,
b) ... yönünden;
Silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına organik bağla dahil olduğu yönünde yeterli delil elde edilemeyen, örgütle iltisaklı Bankasya da örgüt liderinin talimatı doğrultusunda kızı ve eşi adına hesap açtırıp para yatıran ve ortağı olduğu aile şirketinde babası diğer sanık ... ile birlikte çalışmakta iken örgüte himmet adı altında nakdi yardımda bulunduğu kabul edilen sanığın eyleminin örgüte yardım suçunu oluşturduğu gözetilmeden delillerin hatalı değerlendirilmesi suretiyle suç vasfında yanılgıya düşülmesi,
c) Sanık ... yönünden;
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükümlere esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu anlaşılmakla; sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü sair nedenler yerinde görülmediğinden reddine. Ancak;
Anayasanın 138/1. maddesi hükmü, TCK'nın 61. maddesinde düzenlenen cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine ilişkin ölçütlerle 3/1. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesi çerçevesinde, suçun işleniş biçimi ve kasta dayalı kusurun ağırlığı bağlamında, sanığın örgütteki konumu, kaldığı süre, faaliyetlerinin önem ve yoğunluğu göz önünde bulundurularak dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun adil bir cezaya hükmedilmesi gerekirken, teşdidin derecesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde fazla ceza tayin edilmesi,
d) Sanık ... yönünden;
Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir (TCK madde 21/1). Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz(TCK madde 30/1). 5237 sayılı TCK’nın, “Hata” kenar başlıklı 30/1.maddesinde düzenlenen suçun maddi unsurlarında hata şartlarının gerçekleştiği durumlarda, sanığın kasten hareket ettiğinden bahsedilemeyecek ve somut olayda tipik eylem gerçekleşmiş olsa da 5271 sayılı CMK’nın 223/2-c maddesi gereğince beraat kararı verilecektir.
Hata (yanılma); kişinin tasavvuru, zihninden geçirdikleri ile gerçeğin birbirine uymaması anlamına gelen bir kavramdır. Hata kural olarak iradenin oluşum sürecine etki eder ve gerçeğin yanlış biçimde tasavvuru veya bilinmesi nedeniyle irade bozulmuş olarak doğar. Failin tasavvurunun konusu dış dünyaya ait bir şeye ilişkin olabileceği gibi, normatif dünyaya (kurallar alanına) dair de olabilir. Dış dünyayla ilgili şey olduğundan farklı bir biçimde algılanması halinde unsur yanılgısından (tipiklik hatası), normatif dünyaya ait gerçekliğin farklı biçimde değerlendirilmesi halinde ise yasak hatasından bahsedilir. Kısaca unsur hatası bir algılama hatası olduğu halde, yasak hatası bir değerlendirme hatasıdır.
Dairemizin 2015/3 esas, 2017/3 karar sayılı dosyasında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; FETÖ/PDY terör örgütünün, başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanında büyük bir kesimce böylece algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce erişinceye kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında, örgütün ustaca gizlenen amacını bilenler ve bu amaçla örgütte görev alanlar açısından, suç tarihine bakılmaksızın ve suç tarihinden önce anılan yapının terör örgütü olduğuna ilişkin bir mahkeme kararı verilmiş olması da aranmaksızın hata savunmalarına itibar edilemeyeceğinde kuşku bulunmamakta ise de; terör örgütü olduğunu bilmeksizin içinde yer alan veya yardım eden sanıklar yönünden mensup olduğu ya da yardım ettiği yapının Anayasal düzeni zorla değiştirme, Anayasaya uygun olmayan yöntemlerle iktidarı ele geçirmeyi amaçlayan bir terör örgütü olduğunu veya terör örgütüne dönüştüğünü anladığı veyahut expost bir değerlendirme ile dış aleme yansıyan olay ve olgular itibariyle kendisinden anlamasının beklendiği tarihten itibaren davranışları ile bu örgütten ayrılma iradesini ortaya koyup koymadığı ve bu bağlamda TCK’nın 30/1. maddesinde düzenlenen suçun maddi unsurlarında hata şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği somut olayın özelliğine göre değerlendirilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; safahattaki savunma ve dilekçelerinde bir süre esnaf toplantısı olarak bildiği yapının sohbetlerine bu saikle katıldığını, burs/himmet adı altında maddi yardımda bulunmadığını, ancak örgütün nihai amaçlarını açıkça ortaya koyan dış aleme yansıyan olay ve olguların yaşandığı dönemden itibaren anılan yapı ile irtibatını kestiğine ilişkin savunmasının, tanık ...’nin beyanı ile teyit edilmesine, bu dönemden sonra örgütle irtibatını ortaya koyan herhangi bir delilin ikame olunamamasına, özellikle sanığın 29.04.2016 tarihinde kendiliğinden yetkili merciilere müracaat ederek bir takım örgütsel faaliyetler ve örgüt mensupları hakkında bilgiler verdiğine dair tutanaklar ibraz edildiğinin anlaşılması karşısında, bu durum da araştırılarak dikey şekilde 7 katlı piramit biçimde gerçekleşen ve hiyerarşik yapılanmasındaki tabaka sistemi kat sistemine dayanan FETÖ/PDY'nin Birinci Katında (Örgütle iman ve gönül bağı ile bağlı olanlar, fiili ve maddi destek sağlayanlardan oluşur.) yer alan sanık hakkında TCK’nın 30/1. maddesinin uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığının karar yerinde tartışılmasında zorunluluk bulunması,
Kabul ve uygulamaya göre de; 29.04.2016 tarihli bilgi alma tutanağı araştırılarak müsnet suçtan hakkında başlatılmış bir ceza soruşturması bulunmadan yetkili merciilere müracaat edip, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını bildirdiğinin anlaşılması halinde 5237 sayılı TCK’nın 221/2 maddesinin, başlatılan ceza soruşturmasından sonra kendiliğinden gelerek ya da yakalanarak getirilmesinden sonra bir takım örgütsel faaliyetler ve örgüt mensupları hakkında bilgiler verdiğinin anlaşılması halinde ise sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 221/4 maddesinin tatbik edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiileri ile bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı CMK'nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanık ...’ın tutuklulukta geçirdiği süre, bozma nedeni ve mevcut delil durumu gözetilerek tahliye talebinin reddi ile tutukluluk halinin devamına, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304/1. maddesi uyarınca dosyanın Kayseri 4. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için Ankara
Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.