Ceza Genel Kurulu 2019/228 E. , 2020/467 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 18. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 778-908
Hakaret suçundan yapılan yargılama sonucu sanık ...'ın CMK'nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatına ilişkin İzmir (Kapatılan) 9. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 16.05.2013 tarihli ve 1039-655 sayılı hükmün, katılan ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 18. Ceza Dairesince 07.09.2015 tarih ve 4083-4588 sayı ile;
“Mahkemece, 'katılan sanık ...'nin kendisine hakaret eden diğer sanık ...'ten kaynaklanan haksız tahrikin etkisi altında kalarak...'i kasten yaraladığı' kabul edilerek hüküm kurulduğu hâlde gerekçede çelişkiye düşülerek sanığın hakaret suçundan mahkûmiyeti yerine beraatine karar verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
6545 sayılı Kanun'un 84. maddesiyle 5320 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 6. maddenin 1. fıkrası uyarınca sulh ceza mahkemelerinin kaldırılması nedeniyle dosyanın devredildiği İzmir 30. Asliye Ceza Mahkemesince 23.12.2015 tarih ve 778-908 sayı ile;
'...Dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, müşteki sanıkların savunmaları, tanıkların beyanları ve olayın seyri nazara alındığında, müşteki sanık ...'in müşteki sanık ...'ye hakaret ettiğine dair husumetli olduğu müşteki sanık ...'nin soyut iddiası dışında dosyada müşteki sanık ...'in mahkûmiyetine yeterli her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil yoktur. Her ne kadar kasten yaralama suçundan yapılan değerlendirmede mahkememizin kabulü olmamakla birlikte sırf haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için kasten yaralama suçundan katılan sanık hakkında savunmaya itibar edilerek hakarete uğradığından bahisle haksız tahrik hükümleri uygulanmış ise de bu yönde mahkememizin kesin bir kabulü olmayıp savunmanın aksi yönde kanıt olmadığından bu şekilde bir değerlendirme yapılmıştır. Kaldı ki katılan sanık ... hakkında haksız tahrik uygulanan hüküm açıklanmış bir hüküm olmadığından bu yönde mahkemenin kesin bir kabulü olduğundanda bahsedilemez. Tüm bu hususlar, en önemlisi hakkında hiçbir somut delil olmayan kişinin cezalandırılmasına karar verilemeyeceğinden...' gerekçesiyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın beraatına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 22.03.2016 tarihli ve 89556 sayılı “Bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gelen dosya 14.12.2016 tarih ve 453-1701 sayı ile 6763 sayılı Kanun'un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 18. Ceza Dairesince 20.03.2019 tarih ve 556-5634 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme dışı katılan sanık ... hakkında eşe karşı kasten yaralama ve sanık ... hakkında kasten yaralama suçlarından verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararlar itiraz üzerine kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında hakaret suçundan verilen beraat hükmü yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Yerel Mahkemece inceleme dışı katılan sanık ...’nin aksi ispatlanamayan savunmasına göre sanık ...’in hakareti üzerine haksız tahrik altında kasten yaralama suçunu işlediği kabul edilmesine rağmen sanık hakkında direnme kararına konu hakaret suçunu işlediğinin sabit olmaması nedeniyle beraat kararı verilmesinin hükümler arasında çelişki oluşturup oluşturmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
UYAP sisteminden alınan nüfus kayıt örneklerin göre; sanık ... ile inceleme dışı katılan sanık ...’ın 15.09.2012 tarihinde evlenmiş oldukları,
Nevvar Salih İşgören Alsancak Devlet Hastanesinin 16.09.2012 tarihli ve 65397 sayılı raporuna göre; sanık ...’in sağ kaşının üzerinde ekimoz ve ödem, her iki ön kol el bileğine yakın ekimoz, sağ ön kol dorsalde ekimoz, sol tibia ön yüzde iki adet ekimozdan ibaret yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebileceği,
Nevvar Salih İşgören Alsancak Devlet Hastanesinin 16.09.2012 tarihli ve 65420 sayılı raporuna göre; inceleme dışı katılan sanık ...’nin sağ kaşının üzerinde çizik ve sağ koltuk altında ekimozdan ibaret yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebileceği,
Anlaşılmıştır.
İnceleme dışı katılan sanık ... aşamalarda; sanık ...'le düğünden bir gün önce masa düzeni konusunda tartıştıklarını, tartışma sonunda araçla giderken sanığın kendisini darp ettiğini, bu nedenle küstüklerini, o gün şikâyetçi olmadığını, düğün günü arkadaşlarının kendilerini barıştırdıklarını, düğünden sonra otele gittiklerini, odaya arkadaşlarının da geldiğini, bir süre orada alkol aldıklarını ve sohbet ettiklerini, herkes gittikten sonra ... isimli arkadaşına yakınlık gösterdiği iddiasıyla sanıkta oluşan kıskançlık nedeniyle sanıkla aralarında yeniden tartışma çıktığını, önce sanığın kendisine vurup “Adam değilsin, erkek değilsin, o..çocuğu!” şeklinde küfür ettiğini, kendisinin de odadan ayrılmak istediğini söyleyip sanığın vurmasını engellemek için ellerinden tuttuğunu, sanık vurmaya çalışınca kendisinin de ona vurduğunu, bilahare odadan dışarı çıktığını, sanığın, peşinden gelerek geri dönmesini istediğini, kendisinin ise sanığa tokat atıp oradan ayrıldığını,
Tanık ... aşamalarda; düğün sırasında inceleme dışı katılan sanık ...’nin aşırı miktarda alkol aldığını, hatta bu yüzden kendisini uyarmak durumunda kaldığını, ayrıca damadı ...’nin ...isimli bir kızla çok yakın dans ettiğini fark ettiğini, aralarındaki dansın 'seksi' diye tabir edebilecek cinsten olduğunu, bu nedenle düğündeki tüm misafirlerin bundan rahatsız olduklarını, sabaha karşı oğlu ...'in telefonu ile uyandığını, oğlunun kendilerine ...'nin sanık ...’i darp ettiğini, sanığın çok kötü olduğunu, hemen otele gelmeleri gerektiğini söylediğini, bunun üzerine otele gittiklerini, içeriye girdiklerinde sanığın baygın vaziyette odada yattığını ve yüzünde yara bere izleri olduğunu gördüğünü, damadının ise damatlıklarla odada oturduğunu, damadına ne olduğunu sorduğunda kendisine kıskançlık yüzünden...'i dövdüğünü söylediğini,
Tanık ... kovuşturmada; düğün günü otele gittiğinde otel odasında sanık ...’in saçının yapılmakta olduğunu, odada kuaför ile sanığın arkadaşlarının bulunduğunu, sanığın şarap içtiğini, hatta bir ara orada bulunan sakinleştiriciyi kafasına diktiğini gördüğünü, sanığa sorduğunda kendisine canının sıkkın olduğunu söylediğini, ardından inceleme dışı katılan sanık ... ile buluştuklarında ...’nin, sanıkla bir gün önce masa düzeni konusunda tartıştıklarını, hatta sanığın kendisine vurduğunu söyleyip omuzundaki morluğu gösterdiğini, taraflar arasında başka bir olaya tanık olmadığını,
Tanık ... kovuşturmada; düğün gecesine kadar taraflar arasında herhangi bir olaya tanık olmadığını, yaşadıkları pek çok tartışmayı büyümeden sonlandırdıklarını, düğün günü gece geç saatlere kadar arkadaşlarıyla birlikte balayı odasında bulunduğunu, orada içki içip eğlendiklerini, geç saatlerde balayı odasından ayrıldığını, sanık ...'in arkadaşı ... ile birlikte...’ta dolaşırken sanığın telefonla aradığını ve inceleme dışı katılan sanık ...'ye ulaşamadığını söylediğini, ne olduğunu sorduğunda ... ile çok kötü kavga ettiklerini söylediğini,
Tanık ...kovuşturmada; tarafların düğünden önce pek çok kez tartıştıklarını duyduğunu, hatta bir keresinde sanık ...’in sol kaşında morluk görüp sorduğunda inceleme dışı katılan sanık ...'nin kendisini itmesi nedeniyle yaralandığını anlattığını, düğün sırasında da ...'nin kızıl saçlı bir bayanla uygunsuz şekilde dans ettiğine tanık olduğunu, hatta aynı masada oturduğu kişilerin ...'nin bu davranışını yadırgadıklarını, düğünden sonraki sabah kavga olduğunu duyduğunu, oraya gittiğinde yüzünde ve kollarında morluklar olduğunu gördüğü sanığın ... ile kavga ettiklerini ve ...'nin kendisini darp ettiğini söylediğini,
Tanık... kovuşturmada; düğünden bir kaç ay önce sanık ...’in inceleme dışı katılan sanık ...’nin kendisini iterek yaraladığını söylediğini, kendisinin de sanığın kaşının üzerinde yara izi gördüğünü, dava konusu olaylarla ilgili görgüye dayalı bir bilgisinin olmadığını, ertesi gün sanığın ruhsal olarak çökmüş vaziyette olduğunu, kollarında ve yüzünde darp izleri gördüğünü,
Tanık ... kovuşturmada; her iki tarafın da düğünde alkol aldıklarını ve sarhoş olduklarını bildiğini, düğünden sonra olan olaylarla ilgili görgüye dayalı bilgisi olmadığını,
Tanık ... kovuşturmada; düğün sırasında sanığın da inceleme dışı katılan sanığın da bir hayli alkol aldıklarını, daha sonra arkadaşları ile otele gittiklerini bildiğini, otelde olup bitenler ile ilgili görgüye dayalı herhangi bir bilgisi olmadığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık ... aşamalarda; inceleme dışı katılan sanık ... ile dokuz buçuk aylık arkadaşlık dönemi sonunda evlenmeye karar verdiklerini, düğün sırasında ...’nin ......isimli bir kız arkadaşı ile yakışık almayacak şekilde yakınlaştığını bizzat gördüğünü ve bundan rahatsız olduğunu, düğün bittikten sonra ...’nin arkadaşları ile balayı odasına gittiklerini, balayı odasında ...’nin alkol almaya devam ettiğini, hatta elinde bira şişesi ile arkadaşı ...'nın yanaklarından tuttuğunu ve diğer arkadaşlarına göstererek “Bakın bu kız bebek gibi.” dediğini, bundan duyduğu rahatsızlık nedeniyle ... isimli arkadaşından diğer arkadaşlarını alıp götürmesini rica ettiğini, arkadaşları gittikten sonra ...’ye “Keşke düğün günü bu şekilde davranmasaydın.” demeye çalıştığını, bu esnada birden kendisine saldıran ...'nin, yüzünün sol tarafına tokat atması nedeniyle yere düştüğünü, ne olduğunu anlayamadan doğrulurken bu kez daha şiddetli bir şekilde yine vurduğunu, o anda kulağında bir uğultu duyduğunu ve her şeyin karardığını fark ettiğini, kendisine geldiğinde eşinin odadan çıkmakta olduğunu gördüğünü, peşinden “Gitme!” diye seslenip koridora çıkarken ...’nin kendisine yine vurduğunu, bu arada odanın kapısının kapandığını, ...’nin peşinden “Gitme, dışarda kaldım!” diye seslendiğini, ancak dinlemeyip bırakıp gittiğini, kesinlikle inceleme dışı katılan sanığı darp etmediğini ve hakarette bulunmadığını,
Savunmuştur.
Ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK; adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Öte yandan, amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; 'suçsuzluk' ya da 'masumiyet karinesi' şeklinde, Latincede ise 'in dubio pro reo' olarak ifade edilen 'şüpheden sanık yararlanır' ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi hâlinde uygulanabileceği gibi suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ... ile inceleme dışı katılan sanık ...’nin 15.09.2012 tarihinde düğün yaparak evlendikleri, aynı günün gecesinde aralarında kıskançlıktan dolayı tartışma çıktığı, ...’nin iddiasına göre sanığın “Adam değilsin, erkek değilsin, o…çocuğu!” şeklinde küfür etmesi üzerine kendisinin de sanığa tokat attığı, sanığın beyanına göre ise inceleme dışı katılan sanığa“Bari düğün günü arkadaşlarımla değil de benimle ilgilensen olmaz mı?” dediği, aralarında tartışma çıkıp itiş kakış yaşandığı katılan sanığın yüzüne bir kaç kez tokat attığı, mevcut raporlara göre her iki tarafın da basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanmış oldukları, dosya kapsamında olayın ne şekilde gerçekleştiğine dair görgüye dayalı bilgisi bulunan herhangi bir tanık ya da somut delil bulunmadığı, dinlenen tanıkların düğün günü yaşananlara ya da olay sonrasına ilişkin anlatımlarının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Yargılama sonucu Yerel Mahkemece “Müşteki sanıkların savunmaların, tanıkların beyanları, adli rapor ve olayın seyri nazara alındığında, müşteki sanık ...'in müşteki sanık ...'ye hakaret ettiğine dair mahkumiyetine yeterli kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden müsnet suçtan beraatine, müşteki sanık ...'in düğünden bir gün önce diğer sanığı basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte kasten yaraladığı, yine müşteki sanık ...'nin de düğünden sonra aksi kanıtlanamayan savunmaya göre kendisine hakaret eden diğer sanığı bundan kaynaklanan haksız tahrikin etkisinde kalarak basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte kasten yaraladığı adli raporlar ile de sabit olduğundan” gerekçesiyle sanık ... hakkında beraat kararı verilmiş, inceleme dışı katılan sanık ... hakkında ise eşe karşı kasten yaralama suçundan kurulan hükümde TCK'nın 29. maddesinin uygulanmasına karar verilmiş olup Özel Dairenin bozma ilamı üzerine direnme gerekçesinde de “Müşteki sanık ...'in müşteki sanık ...'ye hakaret ettiğine dair husumetli olduğu müşteki sanık ...'nin soyut iddiası dışında dosyada müşteki sanık ...'in mahkûmiyetine yeterli her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil yoktur. Her ne kadar kasten yaralama suçundan yapılan değerlendirmede mahkememizin kabulü olmamakla birlikte sırf haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için kasten yaralama suçundan katılan sanık hakkında savunmaya itibar edilerek hakarete uğradığından bahisle haksız tahrik hükümleri uygulanmış ise de bu yönde mahkememizin kesin bir kabulü olmayıp, savunmanın aksi yönde kanıt olmadığından bu şekilde bir değerlendirme yapılmıştır…” açıklamalarına yer verildiği, çatışan beyanlardan herhangi birisine üstünlük tanınmasını gerektirecek derecede kanaatin oluşmadığı, mevcut bir ispat sorunu nedeniyle Yerel Mahkemece, muhakeme hukuku açısından kullanılabilecek bütün deliller toplandığı hâlde, maddi mesele hakkındaki şüphe giderilemediğinden, uyuşmazlığın her iki tarafın da lehine olacak şekilde yorumlanarak karara bağladığı görülmektedir. Mahkûmiyet hükmü için hâkimin, iddianın sabit olduğu konusunda tam bir vicdani kanaate ulaşması, aksi hâlde beraat kararı vermesi gerekmektedir. Yargılama sonucu beraat edebilmek için suçsuzluğun sabit olması gerekmeyip suçluluğun sabit olmaması yeterlidir. Bu doğrultuda, mevcut dosya kapsamında elde edilen tüm delillere ve aksi ispatlanamayan savunmalara göre ne sanığın hakaret suçunu işlediği ne de inceleme dışı sanığın savunmalarının aksi sabit olup evrensel nitelikteki “şüpheden sanık yararlanır ilkesi” uyarınca sanık hakkında yeterli delil bulunmadığından bahisle beraat, inceleme dışı sanık hakkında ise Yerel Mahkemece belirtilen gerekçeyle haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesinin çelişki oluşturmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararı isabetli olup sanık hakkında hakaret suçundan kurulan beraat hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Usul ve kanuna uygun bulunan İzmir 30. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.12.2015 tarihli ve 778-908 sayılı direnme hükmünün ONANMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 17.11.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
.