8. Ceza Dairesi 2019/6932 E. , 2019/15092 K.
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
HÜKÜM : Mahkumiyet
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre Cumhuriyet Savcısının ve sanık müdafinin, kazanılmış hak hükümlerinin uygulanmadığına yönelik temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 17.12.2019 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI DÜŞÜNCE
Sanık ... hakkında açılan kamu davasının yerel mahkemece yapılan yargılaması sonunda kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK.nın 109/2, 109/2-b, 62. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair kararın onanması yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne aşağıdaki nedenlerle katılma olanağı olmamıştır.
Sanık ... hakkında açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda Manyas Asliye Ceza Mahkemesi'nin 12.01.2010 tarih ve 2008/13 (E), 2010/7 (K) sayılı kararıyla sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK.nın 109/1, 3-b, 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve CMK.nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
Sanıklar müdafii 24.02.2010 havale tarihli dilekçesiyle sanıklar ... ve ... hakkında hükmolunan erteli cezaları temyiz etmiş aynı dilekçede sanık ... ile ilgili olarakta yalnızca suçta kullanılan 10 K 3755 plaka sayılı aracın müsaderesine ilişkin bölümüne itirazda bulunmuştur.
Yargıtay 14. Ceza Dairesi'nin 02.12.2013 tarih ve 2012/441 (E), 2013/12495 (K) sayılı kararı ile;
Sanık ... hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın CMK.nın 231/12 maddesi uyarınca itiraza tabi olup mahallinde merciince karar verilmesi gerektiği,
Diğer sanıklar ... ve ... yönünden ise, sanıklar hakkında TCK.nın 109/2. maddesi yerine 109/1. maddesinin uygulanması suretiyle eksik ceza tayini gerekçesiyle CMUK.nın 326/son maddesinde kazanılmış hakları korunmak suretiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma sonrası, mercii Bandırma Ağır Ceza Mahkemesi'nin 11.03.2014 tarih ve 2014/281 D. İş sayılı kararı ile sanık ... hakkındaki Manyas Asliye Ceza Mahkemesinin 12.01.2013 tarih ve 2008/13 (E) 2010/7 (K) sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılması üzerine yapılan yargılama sonunda sanıklar ..., ... ve ...'ın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK.nın 109/2, 109/2-b, 62 maddeleri gereğince 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, sanıklar ... ve ...'ın cezalarının kazanılmış hak nedeniyle CMUK.nın 326/son maddesi uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve cezaların TCK.nın 51. maddesi gereğince ertelenmesine karar verilmiş ve bu kararın onanmasına oy çokluğu ile karar verilmiştir.
Konunun anlaşılabilmesi ve sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesi açısından, itiraz ve itirazın kapsamı ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının hukuki niteliği ve kazanılmış hak kavramlarına değinilmekte fayda görülmüştür.
1- İtiraz, 5271 sayılı CMK.nın altıncı kitap ikinci kısımda olağan kanun yolları olarak 267, 268, 269, 270,271. maddelerinde düzenlenmiş olup aynı kısımda kanun yolu olarak istinaf ve temyiz düzenlemelerine de yer verilmiştir.
5271 sayılı CMK.nın 'karar' başlıklı Madde 271- (1) 'Kanunda yazılı haller saklı kalmak üzere, itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir. Ancak, gerekli görüldüğünde Cumhuriyet Savcısı ve sonra müdafi veya vekil dinlenir.
(2) İtiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar veril.
(3) Karar mümkün olan en kısa sürede verilir.
(4) Merciin, itiraz üzerine verdiği kararları kesindir; ancak ilk defa merci tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.' hükmünü içermektedir.
5271 sayılı CMK.nın 267 ila 271. maddelerinde düzenlenen itiraz, kural olarak hakimlik kararlarına, kanunda belirtilmiş olmak şartı ile de mahkeme kararlarına karşı başvurulan olağan bir yasa yoludur.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar CMK.nın 231/12. maddesi uyarınca itiraza tabidir.
Kanun yollarına başvurunun kimler tarafından ve ne şekilde yapılacağını düzenleyen CMK.nın 260. maddesine göre; Cumhuriyet Savcısı, şüpheli, sanık ve katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar itiraz kanun yoluna başvurabilecektir.
İtiraz incelemesi sonucunda nasıl bir karar verileceği ve bu bağlamda CMK.nın 172/2. maddesinde yer alan; 'itiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda İTİRAZ KONUSU hakkında da karar verir.' şeklindeki düzenlemenin nasıl anlaşılması gerektiği üzerinde durulmalıdır. Kanunun 271/2. maddesindeki düzenlemeye göre, merci, itirazı yerinde görürse itirazın kabulüyle 'İTİRAZ KONUSU' hakkında karar verecektir.
Başka bir anlatımla merci ancak itiraz hakkı olanlarca yapılan İTİRAZ KONUSU İLE SINIRLI bir karar verebilecektir. İtiraz konusu olmayan ve itirazda ileri sürülmeyen bir konu hakkında karar verilemeyecektir.
Örneğin; soruşturma veya kovuşturma evresinde hakkında adli kontrol koruma tedbiri uyulanmasına karar verilen şüpheli veya sanığın adli kontrol koruma tedbirinin kaldırılması yönündeki itiraz başvurusu sonunda itiraz merciince tutuklama verilemeyecektir.
Aksinin kabulü halinde şüpheli ve sanıkların haklarındaki hakim veya mahkeme kararlarına karşı yapılacak bir itirazda mevcut durumdan daha ağır bir sonuçla karşılaşacakları düşüncesiyle kanun yollarına başvurma haklarını kullanmaktan çekineceklerdir.
Diğer yandan yargılama hukukunun temel ilkelerinden olay 'Davasız yargılama olmaz.' kuralının doğal sonucu olarak, itiraz konusunda hak ve yetkisi olan kişilerce bir istemin olması zorunludur. İstek olmayan ve itiraz konusu edilmeyen bir hususun res'en incelenmesi olanaklı değildir.
2- 5271 sayılı CMK.nın 231. maddesinde düzenlenen ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 19.02.2008 tarih ve 346-25 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında açıkça belirtildiği üzere; sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliği sahip olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının CMK.nın 223/8. maddesi uyarıca düşmesi sonucunu doğurduğundan, bu yönüyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sonlandıran düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Hükmün açıklankasının geri bırakılmasının koşulları ve sonuçları CMK.nın 231. maddesinde ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 26.02.2019 tarih ve 2015/4-560 (E), 2019/138 (K) sayılı kararı ile birçok kararında 'hükmün açıklanmasının geri bırakılması
şartlarına, sanığın bu hükmün uygulanmasını kabul etmesini de ekleyen 6008 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini kabul eden failin, öngörülen denetim süresi sonunda düşme hükmü verileceğini bilerek bunu kabullendiği, diğer bir ifadeyle, kendisi açısından beraat kararı yerine hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının olumlu sonucu olan düşme karar verilmesi hususunda devletle önceden anlaşmaya vardığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, sanığın hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini kabul etmemesi veya bu konudaki talebinin sorulmaması halleri istisna olmak üzere, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini kabul etmesi halinde denetim süresinin sonunda kurulan düşme hükmüne yönelik kanun yolu başvurusu üzerine yapılacak incelemenin anılan fıkrada yazılı şartların varlığıyla sınırlandırılmasının, masumiyet karinesi ve buna bağlı olarak adil yargılanma hakkının ihlali niteliği taşımadığı kabul edilmelidir. Yine CMK.nın 231. maddesinin onuncu fıkrasında denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak davanın düşmesine karar verileceği belirtilmek suretiyle düşme kararının temyiz edilmesi halinde yapılacak incelemenin CMK.nın 231 maddesinde öngörülen şartlarla sınırlı olarak yapılması gerektiğine işaret edilmiştir. Dolayısıyla CMK.nın 231. maddesinin onuncu fıkrası uyarınca kurulan düşme hükmüne yönelik kanun yolu başvurusunun her durumda genel hükümlere göre incelenmesi, diğer bir ifadeyle, ceza muhakemesi sürecinin başına dönülerek eksik araştırmayla hüküm kurulup kurulmadığına ya da sübuta dair inceleme yapılmasının kanunun amacına aykırılık oluşturacağı anlaşılmaktadır.' denilmek suretiyle denetim süresinin tamamlanması durumunda kurulacak düşme kararlarının incelemenin ancak CMK.nın 231 maddesinde öngörülen şartlarla sınırlı olarak yapılması gerektiği, genel hükümlere göre incelenmesi ve ceza muhakemesi sürecinin başına dönülerek sübuta ve eksik araştırmaya dair bir inceleme yapılamayacağı hususuna vurgu yapılmıştır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının esasına ve suçun sübutuna ilişkin bir itiraz olmaksızın bu kararla birlikte verilen güvenlik tedbiri gibi konularda yalnızca itiraz konusu ile ilgili olarak karar verilmesi gerekecektir. Sübuta ilişkin bir inceleme ve delil değerlendirmesi yapılamayacaktır. Zira, sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmesi ve buna ilişkin bir itirazının olmaması durumunda Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararlarında istikrar kazanan uygulama karşısında sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişki sona ermiş olacaktır ki bu husus kanunun ruhuna aykırı bir durum doğuracaktır.
3- Öğreti ve uygulamada 'lehe kanun yolu davası üzerine hükmü aleyhe değiştirmeme, aleyhe bozmama zorunluluğu, aleyhe düzeltme yasağı, yaptırım ve sonuçlarını aleyhe kötüleştirmeme ya da ağırlaştıramama kuralı, aleyhe bozma yasağı' olarak ifade edilen bu ilkenin amacı; hükmün aleyhe bozulabileceğini düşünen sanığın, itiraz, istinaf ya da temyiz kanun yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır.
1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usülü Kanunu'nun 5320 sayılı Kanunun 8 maddesi uyarınca uygulanması gereken 326. maddesinin 4. fıkrasında 'Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet Savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmiş ise, yeniden verilen hüküm evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz.' şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Hukukumuzda kazanılmış hak 1412 sayılı CMK.nın 326. maddesinin son fıkrasında temyiz kanun yolu kapsamında düzenlenmiştir.
Benzer kural 5271 sayılı CMK.nın 307 maddesinin 5. fıkrasında da yer almaktadır.
'Cezayı aleyhe değiştirmeme' kuralı Ceza Muhakemesi Kanununda temyiz kanun yolu açısından düzenlenmiş ve itiraz kanun yolunda bu konuda bir hüküm bulunmamakla birlikte anılan kuralın en önemli özelliği hakkındaki kararlarla ilgili olarak sanıkların kanun yoluna başvurmalarını çekinmeden yapabilmeleridir.
Aksi bir kabul ve uygulama halinde yukarıda da belirtildiği üzere şüpheli veya sanıklar daha ağır bir ceza veya yaptırımla karılaşabilecekleri düşüncesiyle kanun yollarına başvuramayacaklardır.
Somut olayda, sanık ... hakkında açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda Manyas Asliye Ceza Mahkemesinin 12.02.2010 tarih ve 2008/13 (E), 2010/7 (K) sayılı kararıyla kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK.nın 109/1, 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanıklar müdafinin 24.02.2010 havale tarihli dilekçesiyle sanıklar Uğuı Dinmez ve ... hakkında hükmolunan erteli cezalar ile ilgili temyiz ve sanık ... hakkında CMK.nın 231/5 maddesi uyarınca açıklanması geri bırakılan hükümdeki aracın müsaderesine ilişkin olarak itirazda bulunmuştur.
Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 02.12.2013 tarih ve 2012/441 (E), 2013/12495 (K) sayılı kararı ile sanık ... hakkında kurulan hükmün itiraza tabi olması ve merciince karar verilmesi gerektiği belirtilerek diğer sanıklar hakkındaki hükümler CMK.nın 326/son maddesi gözetilerek bozma kararı verilmiştir.
Sanık ... hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar itiraz mercii tarafından kaldırılmasından sonra Manyas Asliye Ceza Mahkemesince 21.10.2014 tarihinde 2014/38 (E), 2014/243 (K) sayılı karar ile sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda TCK.nın 109/2, 109/2-b, 62 maddeleri ğereğince 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.
Diğer sanıklar ... ve ... hakkında ise kazanılmış hak nedeniyle CMUK.nın 326/son maddesi uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve cezaların TCK.nın 51. maddesi gereğince ertelenmesine karar verilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve yasal düzenlemeler birlikte ve birarada değerlendirildiğinde;
Manyas Asliye Ceza Mahkemesinin 12.01.2010 tarih ve 2008/13 (E), 2010/7 (K) sayılı sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına itiraz, sanık müdafii tarafından kararın esas ve suçun sübutuna değil aracın müsaderesine ilişkindir.
Eşya müsaderesi TCK.nın 54. maddesinde güvenlik tedbirleri başlıklı 2 bölümde düzenlenmiş olup CMK.nın 223/1. maddesi uyarınca hüküm niteliğindedir.
Ancak somut olayda müsadereye ilişkin hüküm bağımsız olarak değil CMK.nın 231. maddesi kapsamında kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar ile birlikte verilmiştir.
5271 sayılı CMK.nın 172/2. maddeleri 'İtiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir.' şeklindeki düzenlemeye göre, itiraz mercii itiraz konusu ile sınırlı karar verebilecektir. İtiraz konusu edilmeyen bir hususla ilgili karar veremeyecektir.
Sanık müdafiinin 24.02.2010 günlü dilekçesinin yalnızca müsadereye ilişkin olması karşısında, itiraz merciinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını tümüyle kaldırması Kanuna uygun değildir.
Öte yandan, hükmün açıklanması kararının esasına ve suçun sübutuna ilişkin olarak katılan veya Cumhuriyet Savcısı tarafından aleyhe bir itirazda sözkonusu değildir.
Yargılama hukukunun temel ilkelerinden biri de 'Davasız yargılama olmaz' kuralıdır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının içeriğine yapılmayan bir itiraz sonucu kararın kaldırılması Yasanın ruhuna aykırıdır.
Yine, yukarıda açıklandığı üzere, itiraz konusu olmayan bir konuda karar tesisi durumunda şüpheli ve sanıkların haklarındaki hakim veya mahkeme kararlarına karşı yapılacak bir itiraz halinde mevcut karardan daha ağır bir sonuçla karşılaşacakları düşüncesiyle kanun yollarına başvurma haklarından vazgeçecek ve bu hakları elinden alınmış olacaktır.
'Cezayı aleyhe değiştirmeme' kuralı her ne kadar temyiz kanun yolunda düzenlenmiş ise de, somut olayda sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı katılan veya aleyhe Cumhuriyet Savcısının bir itirazı olmaması gözetildiğinde sanık lehine kazanılmış hakkında söz konusu olduğu düşünülmektedir.
Bu sebeplerle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, yerel mahkeme mahkumiyet kararının onanmasına dair sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir. 17.12.2019