Hukuk Genel Kurulu 2016/1087 E. , 2021/310 K.
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “Kurum işleminin iptali ve alacak' davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Sakarya İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne dair karar davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. Direnme kararının usulüne uygun olmadığı gerekçesiyle Hukuk Genel Kurulu tarafından bozulması sonrası Özel Daire bozma kararı doğrultusunda yapılan araştırma sonucu toplanan delillere göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
2. Karar davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiş, dosya Özel Dairece Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı dava dilekçesinde; 23.03.2009 tarihinde aniden rahatsızlandığını, damarlarında tıkanıklık tespit edildiğini, doktor tarafından yağlı stent takılması gerektiğinin söylendiğini, bunun üzerine 31.03.2009 tarihinde tıkalı damarlarına 2 adet yağlı stent takıldığını, sağlık kuruluşuna stent bedeli olarak 5.840,00TL ödeme yaptığını, bu bedelin kendisine ödenmesi için yaptığı 24.04.2009 tarihli başvurusunun Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kabul edilmediğini, idare mahkemesinde açtığı davada adli yargının görevli olduğundan bahisle red kararı verildiğini ileri sürerek 5840,00TL stent bedeli ile idare mahkemesindeki dava nedeniyle yaptığı giderler dahil toplam 6.587,00TL’nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve 10.06.2009 tarihli Kurum işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; davacıya ilaçlı stentin kendi tercihi doğrultusunda takıldığını, çıplak stent yerine ilaçlı stent takılmasının tıbbi zorunluluktan kaynaklanmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Birinci Kararı:
6. Sakarya İş Mahkemesinin 25.04.2012 tarihli ve 2010/719 E., 2012/411 K. sayılı kararı ile; bilirkişi raporundaki tespit ve değerlendirmeler dikkate alındığında tıkalı damarların ilaç kaplı stent ile açılması günümüz tedavi gereklerine uygun olmakla birlikte tıbbi zorunluluk bulunmadığı, hayati önemi haiz olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
7. Sakarya İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararını süresi içinde davacı temyiz etmiştir.
8. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 22.11.2012 tarihli ve 2012/11596 E., 2012/22862 K. sayılı kararı ile; (1) numaralı bentte, idari davada yapılan masraflara ilişkin isteğin reddinin isabetli olduğu, (2) numaralı bentte, ilaç salınımlı stentle sınırlı olarak hekimin tercihine üstünlük tanınarak tedavide kullanılması durumunda ilaç salınımlı stentin hasta açısından tıbben gerekli olduğu esas alınarak sonuca gidilmesi gerektiği, (3) numaralı bentte, tedavide kullanılan malzeme bedeli denetlenip Kurum tarafından karşılanabilir miktarının öncelikle SGK’dan sorularak belirlenmesi; fiyat tespitinin SGK tarafından makul süresi içinde bildirilmemesi hâlinde tedavinin yapıldığı yıl belirtilmek suretiyle Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu vb. kuruluşlardan sorulmak suretiyle davaya konu sağlık malzemesi için ihalelerde teklif edilen fiyat ortalaması esas alınarak; bu şekilde de sonuca varılamadığı takdirde teknik ve mali bilgiye sahip bilirkişiden piyasa değerleri ve ilgili kuruluşların görüşü alınarak vb. araştırmalar yapılmak suretiyle tedavinin yapıldığı yıla ait sağlık uygulama tebliğinde belirtilen bedelin altına düşülmeyecek şekilde belirlenen rayiç bedelden sigortalının ödemesi gereken katılım payı mahsup edildikten sonra kalanın hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı
9. Sakarya İş Mahkemesinin 03.10.2013 tarihli ve 2013/193 E., 2013/786 K. sayılı kararı ile; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun ürün barkod numarası veya TITUBB'da kayıtlı ürün numarası olmadığından fiyat bildirilmediği, İstanbul Ticaret Odası tarafından ise stent bedelinin 3.000,00TL olduğunun belirtildiği, bu nedenle davacının iki stent için ödediği 5.840,00TL'nin hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı
10. Sakarya İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararını süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz etmiştir.
11. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 23.01.2014 tarihli ve 2013/24412 E., 2014/1130 K. sayılı kararı ile; davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra, rayiç fiyat esas alınarak tahsili gereken miktarın belirlenmesi yönünde verilen bozma kararı gereğinin yerine getirilmediği belirtilerek önceki bozma kararı ile aynı yönde açıklamalar yapılarak karar bozulmuştur.
Direnme Kararı
12. Sakarya İş Mahkemesinin 17.04.2014 tarihli ve 2014/215 E., 2014/433 K. sayılı kararı ile; bozma kararında yapılması gerektiği belirtilen araştırmanın davadan önce SGK Tıbbi Cihaz Malzeme Daire Başkanlığı ile hukuk müşavirliği arasında yapılan 10.04.2010 tarihli yazışma ile gerçekleştirildiği, Danıştay kararında da belirtildiği üzere ilaçlı stent bedelinin Kurumca karşılanmayacağına ilişkin kuralın sağlıklı yaşam hakkı ve sosyal devlet ilkesi ile bağdaşmayacağı gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu Kararı
13. Direnme kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
14. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.01.2015 tarihli ve 2014/10-2383 E., 2015/616 K. sayılı kararı ile; '...Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297.maddesinde belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
HMK’nun 294.maddesinin 3.fıkrasında ise “Hükmün tefhimi herhalde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir.
Ayrıca, bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisinin yukarıda açıklanan kurallara uygun düşmeyeceği de aşikardır.
Nitekim Yargıtay'ın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir (Hukuk Genel Kurulu'nun 19.06.1991 gün 323-391 sayılı; 10.09.1991 gün 281-415 sayılı; 25.09.1991 gün 355-440 sayılı; 05.12.2007 gün 981-936 sayılı; 23.01.2008 gün 29-4 sayılı; 05.10.2011 gün 607-604 kararları).
Somut olaya gelince; mahkemece usule uygun karar oluşturulmamış sadece 'önceki kararda direnilmesine' denilerek önceki karara atıf yapılmakla yetinilmiştir.
Bu durumda, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunmadığı gibi, direnme kararlarını denetleyen Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda bir direnme hükmü de bulunmadığı her türlü duraksamadan uzaktır.
Şu durumda mahkemece yapılacak iş; dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz usule uygun karar oluşturulmasıdır.
Mahkemenin, yukarıda ayrıntılarıyla açıklanan biçimde usulün öngördüğü niteliklere haiz bulunmayan usule uygun karar değildir.
Direnme kararının bu nedenle bozulması gerekmiştir...' gerekçesiyle sair temyiz itirazları incelenmeksizin karar bozulmuştur.
Mahkemenin Üçüncü Kararı
15. Bozma kararı sonrası dosyanın tevzi edildiği Sakarya 1. İş Mahkemesinin 03.12.2015 tarihli ve 2015/270 E., 2015/702 K. sayılı kararı ile; HGK'nın bozma kararına uyulmuş ancak Özel Daire bozma ilamı doğrultusunda stent bedelinin tespiti için SGK Sakarya İl Müdürlüğü, Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanlığı ve Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihazlar Kurumuna müzekkereler yazılarak müzekkere cevapları geldikten sonra, cevabi yazıları dikkate alındığında daha önce İstanbul Ticaret Odası tarafından bildirilen ilaçlı stent bedelinin 3.000,00TL olduğuna ilişkin yazı doğrultusunda davacının ödediği miktarın hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
16. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararını süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz etmiştir.
Özel Dairenin Gönderme Kararı
17. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 14.03.2016 tarihli ve 2016/1825 E., 2016/3114 K. sayılı kararı ile; '...Hukuk Genel Kurulunca verilen direnme kararının usulünce verilmiş bir direnme kararı olmadığından bahisle usulün aradığı niteliklere haiz karar oluşturulmak üzere tekrar bozulduğu, bozma sonrasında ise Mahkemece dairemizce verilen bozma kararında belirtilen nedenlerle araştırma yapılarak davanın kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmakla, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun verdiği karardan sonra doğan usuli kazanılmış hak durumu da gözetilerek talebin Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna iletilmesi gerekmiştir.” gerekçesiyle dosya Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
18. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; direnme kararının Hukuk Genel Kurulunca (HGK) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 294/3 ve 297. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle usulden bozulmasından sonra, mahkemece bozma doğrultusunda anılan maddelere uygun şekilde direnme kararı verilmesi gerekirken, Özel Daire bozma kararına uyulmak suretiyle toplanan delillere dayanılarak karar verilmesinin hukuken mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
19. Bir davada, mahkemenin veya tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine (diğeri aleyhine) doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakka, usule ilişkin kazanılmış hak denir.
20. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir.
21. Bu kapsamda bir mahkemenin Yargıtay dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğacağı gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 E., 1959/5 K. sayılı kararı).
22. Yine Yargıtay’ın bozma kararına karşı direnilmesi durumunda direnme kararı lehine olan taraf yararına bir usulü kazanılmış hak doğmuş olacaktır.
23. Kazanılmış haklar hukuk devletinin temelini oluşturan en önemli unsurlardan biridir. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi, toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ki; bunun kabul edilmesi mümkün değildir.
24. HGK'nın 24.09.2019 tarihli ve 2018/10-706 E., 2019/927 K. ile aynı tarihli ve 2019/14-451 E., 2019/928 K. sayılı kararları da aynı yöndedir.
25. Somut olayda; mahkemece Özel Dairenin ikinci bozma kararına direnilmiş, karar davalı Kurum vekilinin temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulu tarafından sair temyiz itirazları incelenmeksizin usulüne uygun direnme kararı verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur.
26. Mahkeme tarafından HGK'nın bozma kararına uyulmuş ise de daha önce direnilen Özel Dairenin bozma kararında belirtilen şekilde araştırma yapılıp toplanan delillere göre yeni bir karar verilmiştir.
27. Ne var ki; direnme kararı verilmekle taraflar yönünden usulü kazanılmış hak doğmuştur. Bu nedenle direnme kararı esas yönünden bozulmadan bu karardan dönülerek Özel Dairenin bozma kararına uyulması mümkün değildir.
28. Öte yandan 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 439/son maddesi (HMK m.373) gereğince uyulması zorunlu olan Hukuk Genel Kurulunun usule ilişkin bozma kararı gereğinin yerine getirilmesi gerekir.
29. Hâl böyle olunca HGK'nın 21.01.2015 tarihli ve 2014/10-2383 E., 2015/616 K. sayılı kararında açıklandığı şekilde bir direnme kararı verilmesi gerektiğinden karar (15. paragraf) usulden bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, kararın yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince usulden BOZULMASINA,
Bozma kapsamına göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 18.03.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.