4. Ceza Dairesi 2019/1290 E. , 2019/7340 K.
Tehdit suçundan sanık ...'in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/2-c ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Aliağa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 20/01/2016 tarihli ve 2015/724 esas, 2016/37 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu işlemesi üzerine, hükmün açıklanmasına ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/2-c ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Aliağa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/10/2018 tarihli ve 2017/428 esas, 2018/997 sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 14/02/2019 gün ve 94660652-105-35-1055-2019-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25/02/2019 gün ve 2019/19169 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/11. maddesinde yer alan 'Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar....' şeklindeki hüküm karşısında, sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 01/04/2016 tarihinde kesinleştiği, ihbara konu Aliağa 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/12/2016 tarihli ve 2016/428 esas, 2016/959 karar sayılı dosyasında ise suç tarihinin 17/03/2016 tarihi olduğu dikkate alındığında, suç ve kesinleşme tarihlerine göre sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının koşulları oluşmadığı halde hükmün açıklanmasına karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit suçundan sanık ...'in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/2-c ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Aliağa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 20/01/2016 tarihli ve 2015/724 esas, 2016/37 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu işlemesi üzerine, hükmün açıklanmasına ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/2-c ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Aliağa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/10/2018 tarihli ve 2017/428 esas, 2018/997 sayılı kararının, sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 01/04/2016 tarihinde kesinleştiği, ihbara konu Aliağa 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/12/2016 tarihli ve 2016/428 esas, 2016/959 karar sayılı dosyasında ise suç tarihinin 17/03/2016 tarihi olduğu dikkate alındığında, suç ve kesinleşme tarihlerine göre sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının koşulları oluşmadığı halde hükmün açıklanmasına karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanık ...'in,
./..
.2.
ikinci suçu denetim süresi içerisinde işleyip işlemediğinin ve buna bağlı olarak önceki hükmün açıklanarak sanığın TCK'nın 106/2-c ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Aliağa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/10/2018 tarihli ve 2017/428 esas, 2018/997 sayılı kararında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK'nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesine eklenen 5 ile 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun'un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden ve şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanun'un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa'nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddenin altıncı fıkrasına, 25/07/2010 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanun'un 7. maddesiyle 'sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.' cümlesi eklenmiş, yine maddenin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 6545 sayılı Kanun'un 72. maddesiyle 'Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez' cümlesi eklenmiştir.
5560, 5728, 5739, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK'nın 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasa'nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b-Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
c-Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d-Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
e-Sanık hakkında daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmemiş olması,
./..
.3.
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin bir değerlendirme yapılması için, yargılamanın herhangi bir sujesinin talepte bulunması şart değildir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması şartlarının varlığı hâlinde, 6008 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce resen, bu değişiklikten sonra ise sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması hâlinde mahkemece diğer kişiselleştirme hükümleri olan seçenek yaptırımlara çevirme ve ertelemeden önce değerlendirilmesi gerekmektedir.
CMK'nın hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kenar başlıklı 231. maddesinin onuncu ve on birinci fıkraları; ' (10) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.)Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir. (11) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.' biçimindedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 20/11/2018 tarihli ve 2017/3-421 esas, 2018/543 sayılı, 18/10/2018 tarihli ve 2015/2-361 esas, 2018/448 sayılı, 22/04/2014 tarihli ve 2013/3-752 esas, 2014/200 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanabilmesi için iki hâlden birinin gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Buna göre, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya mahkemece kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirmemesi/getirememesi hâlinde hüküm açıklanacaktır. Denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkûm olunması durumunda hükmün açıklanabilmesi için bu ikinci suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması yeterlidir. Deneme süresi içerisinde işlenen ikinci suçun bu süre içerisinde kesinleşmesi gibi bir zorunluluğa madde metninde yer verilmemiştir. Ancak mahkeme sanığın denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suçtan verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesinden sonra hükmü açıklayabilecektir. İkinci suçun doğrudan ya da olası kastla işlenmesinin bir önemi yoktur. İkinci suçun şikâyete bağlı veya resen soruşturulan bir suç olması da sonuca etkili değildir. Yine ikinci suçtan mahkûmiyetin adli para cezası ya da hapis cezası olması yanında TCK'nın 50. maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmiş olmasının da önemi olmadığı gibi kesin nitelikte olmasının da bir önemi yoktur. Kanun koyucu ikinci suçun kasıtlı bir suç olmasını yeterli görmüş, ikinci suçtan verilecek mahkûmiyet hükmünün niteliği konusunda bir sınırlama getirmemiştir. İkinci suçun taksirle işlenmesi durumunda ise, bilinçli taksir de olsa hüküm açıklanamayacaktır. CMK'nın 231/11. maddesine göre; mahkemenin, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere bilerek aykırı davranması hâlinde hükmü aynen açıklamakla yükümlü olduğu, kendisine yüklenen yükümlülükleri elinde olmayan sebeplerle yerine getiremeyen sanığın ise durumunu değerlendirerek, cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşulların varlığı hâlinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar verebileceği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, açıklanması geri bırakılan hükmün CMK’nın 231. maddesinin 11. fıkrası uyarınca açıklanması sırasında TCK’nın 50/3. fıkrasında yer alan seçenek yaptırımlara çevirme zorunluluğu mahkemece göz önüne alınacaktır. Diğer yandan, ilk hükümdeki hukuka
aykırılıkların ileride sanık tarafından kazanılmış hak konusu olma ihtimali de göz önüne alındığında,
mahkeme tarafından uygulanması unutulan veya fark edilmeyen herhangi bir hususun ancak aleyhe başvuru olması hâlinde temyiz veya istinaf yoluyla giderilebileceği, özellikle sanık aleyhine olacak şekilde hükmün düzeltilemeyeceği veya değiştirilemeyeceği kabul edilmelidir.
İncelenen dosyada;
Sanık ... hakkında TCK'nın 106/2-c maddesi uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davasının açıldığı, yargılama neticesinde Aliağa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 20/01/2016 tarihli ve 2015/724 esas, 2016/37 sayılı kararıyla sanığın, TCK'nın 106/2-c ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, anılan kararın 01/04/2016 tarihinde kesinleştiği, sanığın 17/03/2016 tarihinde kasıtlı suç işlediğinin ve Aliağa 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/12/2016 tarihli ve 2016/428 esas, 2016/959 sayılı kararıyla adli para cezasına mahkum edildiğinin ihbar edilmesi üzerine yapılan yargılama neticesinde, Aliağa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/10/2018 tarihli ve 2017/428 esas, 2018/997 sayılı kararıyla sanığın, TCK'nın 106/2-c ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmolunduğu, hükmün sanığa bizzat tebliğ edildiği ve kanun yoluna konu edilmeksizin kesinleştiği, 21/11/2018 tarihinde hükmün infazının durdurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
CMK'nın 231/11. maddesinde denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işleyen sanık hakkında, geri bırakılan hükmün açıklanacağının belirtilmesi, Aliağa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 20/01/2016 tarihli ve 2015/724 esas, 2016/37 sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararının kesinleşme tarihinin 01/04/2016 olması, sanığın denetim süresi içerisinde suç işlediğinden bahisle ihbarda bulunulan Aliağa 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/12/2016 tarihli ve 2016/428 esas, 2016/959 karar sayılı hükmüne konu suç tarihinin 17/03/2016 olduğunun anlaşılması karşısında; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın 01/04/2016 tarihinde kesinleşmesinden önce 17/03/2016 günü işlenen suç nedeniyle denetim süresi içerisinde işlenmiş kasıtlı suçtan bahsedilemeyeceği gözetilip, sanığın bu süre içerisinde işlediği başkaca kasıtlı suçlardan mahkum olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, sanığın TCK'nın 106/2-c ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Aliağa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/10/2018 tarihli ve 2017/428 esas, 2018/997 sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, Aliağa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/10/2018 tarihli ve 2017/428 esas, 2018/997 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK'nın 309/4-b maddesi gereğince mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 18/04/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.