16. Ceza Dairesi 2019/1547 E. , 2021/3121 K.
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Suç : 1-Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme,
2-Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya
veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme,
3-Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya
veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme
Hüküm : 1-Sanıklar ... ve ... hakkında, TCK’nın 309/1, 3713 sayılı Kanunun 3, 5/1, TCK’nın 62/1, 53/1-2-3, 58/9, 63. maddeleri gereğince
mahkumiyetlerine dair, istinaf başvurularının esastan
reddi,
2-Sanıklar ..., ..., ... ve
... hakkında, Anayasal düzeni ortadan
kaldırmaya teşebbüs etme suçundan beraatlerine dair,
istinaf başvurularının esastan reddi
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Sanık ... ve müdafii Av. ...’un duruşmalı inceleme istemlerinin, İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesinde, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi doğrultusunda, savunmaya yeterli imkanın sağlanması ve bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkanının kullanılabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren REDDİNE,
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Suç tarihinin, son icrai hareket tarihi olan '16.07.2016' yerine, Bölge Adliye Mahkemesinin ve İlk Derece Mahkemesinin gerekçeli karar başlıklarında “15-16.07.2016 - 07.03.2017 tarihi ve öncesi” olarak gösterilmesi, mahallinde düzeltilmesi mümkün maddi hatalar olarak kabul edilmiştir.
I-) Sanık ... hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan kurulan beraat hükmünün yapılan temyiz incelemesinde;
Darbe kalkışmasından haberdar olduğuna dair her türlü kuşkudan uzak delil bulunmayan sanığın, diğer sanık ...'nin talimatına binaen gemide bulunması şeklinde gerçekleşen eylemi dolayısıyla verilen beraat kararında bir isabetsizlik görülmemekle, tebliğnamedeki bozma isteyen görüşe iştirak edilmemiştir.
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, sanığa yüklenen suç açısından, sanığın üzerine atılı suçu işlediğinin sabit olmaması gerekçe gösterilerek Mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, sanık hakkında verilen beraat hükmünde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan; katılan TC. Cumhurbaşkanlığı vekili ile Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısının temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA,
II-) Sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerinin yapılan temyiz incelemesinde;
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçunun maddi unsuru/tipik eylem, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir.
Suçun bu amaçla kurulmuş bir örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi, korunan amaçlara matuf fiillerin elverişliliğinin değerlendirilmesi bakımından önem taşımakta ise de, bu husus suçun unsuru değildir.
Suç, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak, bu düzen yerine başka bir düzen getirmek veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemek amacına matuf doğrudan genel kast ile işlenebilen bir suçtur.
Suç tanımında belirtilen amaçları gerçekleştirmeye yönelik bir fiil işlenmesi hususunda iştirak iradeleri bulunan sanıklar hakkında Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçu yönünden iştirakin her şeklinin uygulanması mümkündür.
Suça iştirakten söz edebilmek için amaca yönelik bir fiil işleme hususunda iştirak iradelerini ortaya koyan kişilerin hepsinin bu amaçla kurulmuş bir örgütün üyesi olması da gerekmez.
15 Temmuz 2016 günü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirilmesi amacıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olan ve/veya bu örgütsel faaliyeti destekleyen 8.000'in üzerinde askeri personel tarafından savaş uçakları dâhil 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74'ü tank olmak üzere 246 zırhlı aracın ve 4.000'e yakın hafif silahın kullanılarak; Cumhurbaşkanına suikasta teşebbüs edilmiş, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi başta olmak üzere birçok stratejik merkez bombalanmış, Başbakanın konvoyuna silahlı saldırı gerçekleştirilmiş, kalkışmaya karşı koyan güvenlik görevlileri ile sokaklara çıkan sivillere devletin silahlı kuvvetlerine ait bu uçak, helikopter, tank ve silahlarla saldırılarak 4'ü asker, 63'ü polis ve 183'ü sivil olmak üzere toplam 250'den fazla kişi şehit edilmiş, 23'ü asker, 154'ü polis ve 2.558'i sivil olmak üzere toplam 2.735 kişi de yaralanmıştır.
Somut darbe teşebbüsü, TCK'nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak, Anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı, senkronize hareketlere bağlı hukuki anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulundukları mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai harekette bulunanların, icra aşamasına geçerek amaç suç yönünden somutlaştığında ve elverişliliğinde tartışma bulunmayan bu fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları gözetilerek TCK'nın 37. maddesi kapsamında 'doğrudan fail' olduklarının kabulünde zorunluluk vardır.
Mensup olduğu örgütle kurduğu bağ nedeniyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen Anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri /görevleri kabullenerek ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştirenlerin ya da görev paylaşımı bağlamında henüz sırası gelmemiş icra hareketleri için gerekli hazırlıkları yapanların bu suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerekmektedir.
Doğrudan kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmayan, somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde -faillerle birlikte- fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, suç organizasyonu içinde bir iş bölümünün gereği olarak görevlendirilmeleri nedeniyle ika edildiği kanıtlanamayan ancak suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştiren sanıkların eylemlerinin, 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturacağı gözetilmeli, hukuki durumları buna göre tespit edilmelidir.
Yukarıda belirtilen açıklamalar ve gerçekleşen somut olay muvacehesinde;
Sanık ...’in Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığında Kıdemli Albay rütbesi ile Bölge Komutanı olarak görev yapmakta iken; 15 Temmuz 2016 günü saat 23.40-23.45 civarında, o gece boyunca 38 sn. ile 105 sn. arasında değişen sürelerde toplam 5 kez görüşme yaptığı Sahil Güvenlik Komutanlığından Sahil Güvenlik Komutanı Hakan Üstem tarafından arandığı ve kendisine “Silahlı kuvvetler yönetime el koydu, biz askeriz gereğini yapacağız” şeklinde söyledikten sonra sanık ...’ın “Emredersiniz” diyerek telefonu kapattığı, Hakan Üstem’in “Silahlı kuvvetler yönetime el koydu” ifadesi ile darbe girişiminden haberdar olduğu; saat 00.12’de görev yaptığı Birliğin karargah binasına girdiği ve odasına geçtiği, bu sırada kendisini bekleyen sanık ...’nın odasına geldiği ve sanık ... tarafından kendisine, Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığına bağlı olarak Trabzon’da konuşlu bulunan Sahil Güvenlik Doğu Karadeniz Grup Komutanlığına Genel Kurmay Başkanlığından çok ivedi öncelik derecesinde gönderilen 'Sıkıyönetim Direktifi' konulu ve Sahil Güvenlik Doğu Karadeniz Grup Komutanı Sinan Mamak tarafından sanık ...’a saat 23.32 itibariyle aktarılan mesajın gösterildiğini ve böylece sanığın mesajdan haberdar olduğu, bunun üzerine Birlikte görev yapan tüm bölge komutanlığı personelinin toplanması emrini verdiği; odasında sanık ... ile oturdukları sırada yanlarına aynı Birlikte Kıdemli Yüzbaşı rütbesi ile Yardımcı Arama-Kurtarma Koordinasyon Merkezi subayı olarak görev yapan sanık ...’ün girdiği ve Sahil Güvenlik Komutanlığında görev yapan Binbaşı Emir Nazlı tarafından saat 00:08'de kırmızı hattan bildirdiği “tüm gemilerin derhal seyre kalkması, liman giriş çıkışlarının durdurulması, hudut kapılarının tutulması” talimatını sanık ...’e aktardığı ve sanık ...’ın emrin gemilere iletilmesi talimatı verdiği; o gece saat 00.30 civarında sanık ...’in emri ile Birlik içinde SABKOR kırmızı alarm durumuna geçildiği ve bu plan durumuna göre nöbetçilerin birlik emniyet planına göre yerleştirildiği; Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığında bağlı bulunan TCSG-30 nolu geminin çıkmasının kararlaştırıldığı ve sanık ...’nın talimatı ile saat 00.50 itibariyle bu geminin seyre çıktığı, o gece Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığına bağlı olan TCSG-22, TCSG-30, TCSG-63, TCSG-64, TCSG-71, TCSG-86, TCSG-87, TCSG-95, TCSG-96, TCSG-97, SAGET-01 ve KONRTOL BOT-211 isimli silahlı unsurların saat
00.30’dan itibaren seyre kalktıkları ve saat 01.05-03.15 arasında seyirden döndükleri; saat 01.08’de Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığı Harekat Merkezine Sahil Güvenlik Komutanlığından gönderilen 'Deniz Hudut Kapılarının kontrolü' konulu, 'limanlara girişlerin serbest olduğu, ancak ülke dışına kaçması muhtemel kişilerin engellenmesi maksadıyla ikinci bir emre kadar çıkışlara kapatılması' ve 'Bölge Komutanları tarafından ülke dışına kaçması muhtemel kişilerin engellenmesi maksadıyla gerekli planlamanın yapılması ve sahil güvenlik botlarının limanlardan çıkışı engelleyeceği' hakkındaki emrin yazılı şekilde gönderildiği ve 01.15’te Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığının MEDAS sistemine düştüğü, Sıkıyönetim Komutanları Atama Listesinde Samsun ve Sinop illeri sıkıyönetim komutanı olarak atanan Tuğgeneral Mehmet Şükrü Eken’in sanık ...’ı TAFİX (askeri hat) üzerinden aradığı ve emrin gelip gelmediğini sorduğu, sanık ...’ın da geldiği cevabını verdiği; sanık ...’in kollukta müdafi huzurunda verdiği ifadesinde, “seyire çıkan gemilerin liman giriş-çıkışlarını engellememesi, illegal faaliyet içerisinde bulunmaması, travers yapmaları” şeklinde emir verdiğini söylediği, buna karşılık aynı gece sefere çıkan ve Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığına bağlı olarak görev yapan gemilerden TCSG-97’nin 16 Temmuz tarihli jurnalinde saat 00.40’ta “Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığı Harekat Merkezi tarafından seyre çıkılması, yurtdışına yasadışı çıkışların engellenmesi maksadıyla limanlardan ticari gemi çıkışlarının kontrol edilmesi talimatı alınmıştır.” kaydının işlendiği ve saat 02.15’te “Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığı Harekat Şube Müdürü SG Albay ... tarafından Fatsa limanına intikal edilmesi talimatı verilmiştir.” kaydının işlendiği, aynı geminin komutanı olan SG Yüzbaşı Mustafa Murat Özdemir’in, dosyada bulunan İdari Tahkikat Raporuna da yansıyan Bilgi Alma Tutanağındaki beyanı ile paralellik gösterecek şekilde, Zonguldak 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 206/204 Esas sayılı davasında 17/01/2017 tarihli celsesinde tanık sıfatıyla “15 Temmuz gecesi yurtdışına ticari gemilerle yasadışı çıkışların engellenmesi amacıyla Samsun Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığı tarafından seyre çıkmamız emredildi, bu emrin içeriğinde liman çıkışlarının kontrolünü sağlamak da vardı” şeklinde beyanda bulunduğu; saat 01.45 civarında gemilerin geri çağırılması yönünde sanık ...’ya talimat verdiği; özellikle birlik komutanlarının aranarak, hem bölge ve birlikteki jurnallerin karşılaştırılması hem de verilen seyir emrinin Bölge Komutanlığı tarafından değil Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından verildiğinin belirtilmesini söylediği;
Sanık ...’nin kıdemli üsteğmen rütbesi ile Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığına bağlı TCSG-30 nolu geminin 1. komutanı olarak görev yaptığı; 15 Temmuz gecesi internetten Ankara ve İstanbul illerinde hareketliliğin olduğu haberlerini gördüğü, bunun üzerine televizyondan gelişmeleri izlediği, saat 23.10 sıralarında Başbakanın televizyonda yaptığı “TSK içerisinde bir grup askerin kalkışması” açıklaması ile hareketliliğin bir darbe girişimi olduğunu anladığı; saat 23.30 civarında sanık ... tarafından telefonla arandığı ve tüm personelin toplanması talimatının kendisine iletildiği, bunun üzerine gemide görev yapan diğer
personeli aradığı ve toplanma emrini onlara ilettiği, saat 00.10-00.20 sıralarında Birliğine geldiği, sanık ...’in kendisini tekrar aradığı ve “seyir hazırlığı yapmasını, liman ağzında travers çekmesini, liman içi asayişin sağlanmasını, deniz hudut kapılarının kontrolünün sağlanmasını”, emrin daha sonra yazılı hale getirileceğini söylediği, kendisinin de emrin teyidini sorduğu, sanık ...’in emrin sanıklar ..., ... ve ...’ten teyidli olduğunu söylediği, bunun üzerine ve diğer gemilerin de çıktığını duyunca yazılı emri beklemeden 00.50’de seyre çıktığı, yaklaşık 0,3 mil (400-500 metre) kadar açıldığı; saat 01.18’de Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığı Harekat Merkezinden arandığı ve yazılı emrin geldiği bilgisinin verildiği, sanığın kendisinin gemide bulunan SAHMUS cihazına bakarak saat 01.14’te “Deniz Hudut Kapılarının Kontrolü” konulu emir mesajını gördüğünün dosyada bulunan mesaj izleme raporundan anlaşıldığı; sanık ... tarafından sanık ...’in saat 01.54’te geri dönmek üzere arandığı, sanığın bu arada diğer gemilerle telefon görüşmeleri yaptığı ve saat 02.20’de limana geri dönmek suretiyle 1 saat 30 dakika boyunca seyirde kaldığı; sanığın, Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığı tarafından başlatılan idari soruşturma kapsamında 06.12.2016 tarihinde alınan Bilgi Alma Tutanağındaki beyanında FETÖ/PDY ile bir ilgisi ve iltisakı bulunmadığını, Bylock kullanmadığını anlatmasına karşılık, 21.02.2017 tarihinde kollukta müdafi huzurunda alınan ifadesinde, “etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini, örgüt ile ilk kez lise 2. sınıfta tanıştığını, örgütün zorlamasının da etkisi ile askeri okulu tercih ettiğini; gerek askeri okuldaki öğrencilik döneminde ve gerekse atandıktan sonra görev yaptığı dönemlerde kendisi ile ismini verdiği mahrem imamların ilgilendiğini, bu mahrem imamlardan olan Muammer kod isimli mahrem imamın isteği ile örgüt içi haberleşmelerde kullanmak amacıyla telefonuna ByLock uygulamasını yüklediğini, bu kişiden sonra kendisinin devredildiği Soner Dinçer isimli mahrem imamının isteği ile de yine örgüt içi haberleşmelerde kullanmak amacıyla Kakao uygulamasını indirdiğini, bu kişi ile 2016 yılı Haziran ayından sonra Ramazan bayramından önce görüşmeye devam ettiklerini, en son ise 15 Temmuz’dan 1 hafta-10 gün kadar sonra görüştüğünü” anlattığı; sanığın cep telefonunda yapılan dijital incelemede ByLock uygulamasının yüklü olduğunun dosyada bulunan dijital materyal inceleme raporundan anlaşıldığı, sanık hakkında 11.10.2014 tarihinden itibaren ByLock kullanıcısı olduğuna ilişkin tespitin bulunduğu, Mahkemece yapılan araştırmalara rağmen yazışma içeriklerinin tespit edilemediği, buna karşılık HIS/CGNAT kayıtlarının dosyaya getirtildiği; hükümden sonra dosyaya gelen şüpheli Hakan Hayta’nın kollukta müdafi huzurunda verdiği ifadesinden, bu kişinin sanık ... ile örgüt adına görüşen mahrem imam olduğunun anlaşıldığı; yine hükümden sonra dosyaya giren bilirkişi raporuna göre, sanığın ankesörlü sabit hatlardan arandığının tespit edildiği;
Sanık ...’nın Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığında Kıdemli Albay rütbesi ile Harekat Şube Müdürü vekili olarak görev yapmakta iken; 15 Temmuz 2016 günü saat 22.20 civarında, sanık ...’nın, kendisi tam hatırlayamamakla birlikte, SG Doğu Karadeniz veya SG Batı Karadeniz Grup
Komutanlığından arayan bir görevlinin “Deniz Kuvvetleri Komutanlığından arandıklarını ve artık Deniz Kuvvetlerine bağlandıklarını, emirleri Deniz Kuvvetleri Komutanlığından alacaklarının söylendiğini” aktardığı bilgisini sanık ...’ya bildirdiği ve saat 23.20’de görev yaptığı Birliğin nizamiye kapısından giriş yaptığı, Birliğe girdikten sonra televizyonda Başbakanın açıklamasını gördükten sonra darbe girişimi olduğunu anladığı; Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığına bağlı olarak Trabzon’da konuşlu bulunan Sahil Güvenlik Doğu Karadeniz Grup Komutanlığına Genel Kurmay Başkanlığından çok ivedi öncelik derecesinde gönderilen 'Sıkıyönetim Direktifi' konulu mesajın bilgisinin, 15 Temmuz gecesi saat 22.43’ten itibaren pek çok kez telefon görüşmesi yaptığı Sahil Güvenlik Doğu Karadeniz Grup Komutanı Sinan Mamak tarafından sanığa verilmesi üzerine sanık tarafından mesajın kendilerine aktarılmasının istendiği ve saat 23.32 itibariyle aktarılan mesajdan sanığın haberdar olduğu; akabinde mesajı sanık ... ve aynı Birlikte Kıdemli Yüzbaşı rütbesi ile Yardımcı Arama-Kurtarma Koordinasyon Merkezi subayı olarak görev yapan, saat 23.37’de nizamiyeden giriş yapan sanık ...’e de gösterdiği;
Sanık ...’ün o gün izinden döndüğü, sanık ...’nın çağrısı üzerine Birliğine gittiği, kollukta 10.03.2017 tarihinde müdafi huzurunda verdiği ifadesinde Ocak ayında plandığı izin süresinin 15 Temmuz günü saat 17.00’de sona erdiğini ve aynı güne ilişkin görev/nöbet listesinde isminin bulunduğunu söylediği, sanık ...’nın savunmasında sanık ...’in 20 Temmuz olan dönüş tarihini 15 Temmuz’a çektiklerini anlattığı, dosyada bulunan 30 Haziran 2016 tarihli Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığının nöbet listesinde sanık ...’ün en yakın 20 Temmuz’da nöbetçi olduğunun ve 15-16 Temmuz tarihlerinde nöbetçi olan personel arasında isminin bulunmadığının anlaşıldığı, sanığın izin başlangıç ve bitiş sürelerine ilişkin dosyada bir bilgiye rastlanılmadığı; Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığı Harekat ve Arama Kurtarma merkezinin saat 00:08'de kırmızı hattan Sahil Güvenlik Komutanlığında görev yapan ve sanık ...’in Harp Okulundan tanıdığı Binbaşı Emir Nazlı tarafından arandığı, telefona sanık ...’ün cevap verdiği ve tüm gemilerin derhal seyre kalkması, liman giriş çıkışlarının durdurulması, hudut kapılarının tutulması talimatının verildiği, bunun üzerine sanık ...’ün hızlıca sanık ...’nın odasına yöneldiği, bulamayınca Bölge Komutanı olan sanık ...’in odasına gittiği, odada sanık ... ile birlikte sanık ...’nın da bulunduğu, sanık ...’ün kırmızı hattan bildirilen emri sanık ...’e aktardığı ve sanık ...’ın emrin gemilere iletilmesi talimatı vermesi üzerine Harekat Merkezine döndüğü ve saat 00.20 sıralarında kırmızı hattan Sahil Güvenlik Komutanlığını arayarak emir tekrarı yaptırdığı, aynı emrin verilmesi üzerine sanık ...’ya Birliğe bağlı gemilerin aranması talimatını verdiği, sanık ...’in telefonla gemileri aramaya başladığı sırada televizyonda darbe bildirisinin okunduğu; saat 00.30-00.40 civarında Harekat Merkezine girdiği ve seyre çıkması kararlaştırılan TCSG-30 nolu geminin saat 00.50 itibariyle seyre çıktığı; o gece Sahil
Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığına bağlı olan TCSG-22, TCSG-30, TCSG-63, TCSG-64, TCSG-71, TCSG-86, TCSG-87, TCSG-95, TCSG-96, TCSG-97, SAGET-01 ve KONRTOL BOT-211 isimli silahlı unsurların saat 00.30’dan itibaren seyre kalktıkları ve saat 01.05-03.15 arasında seyirden döndükleri; saat 01.08’de Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığı Harekat Merkezine Sahil Güvenlik Komutanlığından gönderilen 'Deniz Hudut Kapılarının kontrolü' konulu, 'limanlara girişlerin serbest olduğu, ancak ülke dışına kaçması muhtemel kişilerin engellenmesi maksadıyla ikinci bir emre kadar çıkışlara kapatılması' ve 'Bölge Komutanları tarafından ülke dışına kaçması muhtemel kişilerin engellenmesi maksadıyla gerekli planlamanın yapılması ve sahil güvenlik botlarının limanlardan çıkışı engelleyeceği' hakkındaki emrin yazılı şekilde gönderildiği; sanık ...’nın kollukta müdafi huzurunda verdiği ifadesinde, saat 00.20 civarında sanık ...’ın odasından çıktığı sırada TCSG-30 nolu geminin komutanlığını yapan sanık ... ile karşılaştığını ve “liman ağzına çıkmasını, travers yapmasını, herhangi bir şeye müdahale etmemesini söylediğini” anlattığı, Mahkeme önündeki savunmasında sanık ...’ın denizde herhangi bir fiziki müdahalede bulunulmamasını söylediğini anlattığı, buna karşılık aynı gece sefere çıkan ve Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığına bağlı olarak görev yapan gemilerden TCSG-97’nin 16 Temmuz tarihli jurnalinde saat 00.40’ta “Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığı Harekat Merkezi tarafından seyre çıkılması, yurtdışına yasadışı çıkışların engellenmesi maksadıyla limanlardan ticari gemi çıkışlarının kontrol edilmesi talimatı alınmıştır.” kaydının işlendiği ve saat 02.15’te “Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığı Harekat Şube Müdürü SG Albay ... tarafından Fatsa limanına intikal edilmesi talimatı verilmiştir.” kaydının işlendiği, aynı geminin komutanı olan SG Yüzbaşı Mustafa Murat Özdemir’in, dosyada bulunan İdari Tahkikat Raporuna da yansıyan Bilgi Alma Tutanağındaki beyanı ile paralellik gösterecek şekilde, Zonguldak 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 206/204 Esas sayılı davasında 17/01/2017 tarihli celsesinde tanık sıfatıyla “15 Temmuz gecesi yurtdışına ticari gemilerle yasadışı çıkışların engellenmesi amacıyla Samsun Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığı tarafından seyre çıkmamız emredildi, bu emrin içeriğinde liman çıkışlarının kontrolünü sağlamak da vardı” şeklinde beyanda bulunduğu;
Sanık ...’nın astsubay rütbesi ile Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığında görev yaptığı, olay günü birlik içerisinde bulunduğu ve Nöbetçi Vardiya Astsubayı olarak görev yaptığı; saat 22.20 civarında, kendisi tam hatırlayamamakla birlikte, SG Doğu Karadeniz veya SG Batı Karadeniz Grup Komutanlığından arayan bir görevlinin “Deniz Kuvvetleri Komutanlığından arandıklarını ve artık Deniz Kuvvetlerine bağlandıklarını, emirleri Deniz Kuvvetleri Komutanlığından alacaklarının söylendiğini” sanığa aktardığı, sanığın da bu durumla ilgili sanık ...’ya bilgi verdiği; sanık ...’nın Trabzon’da bulunan SG Doğu Karadeniz Grup Komutanlığından temin ettiği “Sıkıyönetim Direktifi” konulu kanunsuz emri saat 23.40 civarında sanık ...’ya da gösterdiğini kollukta müdafii huzurunda verdiği ifadesinde beyan ettiği ve böylece sanığın darbe
girişimine yönelik yasadışı emirden haberdar olduğu; aynı Birlikte Kıdemli Yüzbaşı rütbesi ile Yardımcı Arama-Kurtarma Koordinasyon Merkezi subayı olarak görev yapan sanık ...’ün Sahil Güvenlik Komutanlığından sözlü olarak aldığı ve bilahare yazılı hale dönüştürüleceği söylenilen “tüm gemilerin derhal seyre kalkması, liman giriş-çıkış trafiğinin durdurulması, hudut kapılarının tutulması, bilahare yazılı yazılı emrin geleceği, zaman kaybını önlemek maksadı ile telefon ile arandığı, derhal harekete geçilmesi” talimatının saat 00.20 civarında sanığa aktarılarak birliğe bağlı grup komutanlıkları ve bağlı gemi ve botlara iletilmesi emrinin verildiği, sanığın da grup komutanlıklarını ve bot komutanlıklarını arayarak kanunsuz emri yerine getirdiği;
Ancak;
Bulundukları Samsun ilinde askeri bir hareketlilik yaşanmayan, birlik dışına taşan herhangi bir eylemleri bulunmayan, 'birlik içerisinde cebri bir davranışı tespit edilemeyen icra hareketlerinden önce' örgütsel organizasyon içinde yer alarak darbe girişiminden haberdar oldukları, suç işleme karar ve iradesine katıldıkları kanıtlanamayan sanıkların, elverişli nitelikteki icra hareketlerine katkı sunmakla birlikte, sundukları katkının tek başına vahamet arz etmediği gibi fiilin işlenişi üzerinde 'müşterek hakimiyet' kurduklarından da bahsedilemeyeceği, zarar tehlikesi bakımından illi bir değer taşıdığında kuşku bulunmayan eylemlerinin, işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak (TCK madde 39/2-c) suretiyle Anayasayı ihlal suçuna yardım etmek kapsamında kaldığı gözetilerek, sanıklar hakkında ceza tayin edilirken de FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakları dikkate alınıp, araştırılarak sonucuna göre TCK’nın 61. maddesi uyarınca cezalarının belirlenmesi, hukuki durumlarının buna göre tayin ve takdiri gerekirken delillerin değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanık ..., sanıklar Murat ve Ömer müdafileri ve katılan TC. Cumhurbaşkanlığı vekili ile Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Samsun 3. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine, gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.05.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.