16. Ceza Dairesi 2020/544 E. , 2020/2924 K.
İtiraz Eden : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
Suç : Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
I-İTİRAZ KONUSU:
Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan sanık ...'nun atılı suçtan dolayı TCK'nın 309/1, TCK’nın 62/1, 53/1-2-3, 63. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Çanakkale 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 20.12.2017 gün ve 2017/78 Esas, 2017/300 Karar sayılı kararına yönelik istinaf isteminin Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 25.04.2018 gün ve 2018/534 Esas, 2018/733 Karar sayılı kararı ile 3713 sayılı Kanunun 5/1. ve TCK’nın 58/9. maddelerinin uygulanması gerektiğine yönelik gerekçeleriyle düzeltilerek esastan reddine karar verildiği, bu kararın sanık müdafii ve katılanlar vekilleri tarafından temyizi üzerine karar verildiği, Dairemizin 26.09.2019 gün ve 2019/3292 Esas, 2019/5795 Karar sayılı kararı ile T.C. Milli Savunma Bakanlığının sanığa müsnet tüm suçlar yönünden; T.C. ... (Cumhurbaşkanlığı)ın ise sanığa müsnet silahlı terör örgütüne üye olmak suçu yönünden temyiz taleplerinin reddine, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçu yönünden ise kurulan mahkumiyet hükmünün bozulmasına oybirliğiyle ile karar verildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14.01.2020 tarih ve KD - 2018/67867 sayılı yazısı ile Dairemizin 26.09.2019 gün ve 2019/3292 Esas, 2019/5795 sayılı kararının KALDIRILMASI talep edilmiştir.
II-İTİRAZ NEDENLERİ:
Mezkur ilama Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14.01.2020 tarih ve KD - 2018/67867 sayılı yazısı ile;
“ Çanakkale 2. Ağır Ceza Mahkemesi 20/12/2017 Tarih ve 2017/78 Esas- 2017/300 Karar sayılı Kararıyla; Sanık ...'nun 'Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Öngördüğü Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme' suçundan TCK'nun 309/1.maddesi uyarınca Müebbet Hapis cezasi ile cezalandırılmasına karar verdiği, sanık müdafi ve katılanlar tarafından yapılan istinaf başvurusu üzerine, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi 25/04/2018 Tarih ve 2018/534 Esas- 2018/733 Karar sayılı kararıyla; 3713 sy 5/1 maddesinin uygulanması ve TCK 58/9 maddesinin uygulanması gerektiğine yönelik gerekçeleriyle ve uygulamasıyla istinaf başvurularının Düzeltilerek Esastan Reddine karar verdiği, başvurulan temyiz istemleri üzerine Yargıtay 16.CD. 26/09/2019 tarih ve 2019/3292 Esas-2019/5795 Karar sayılı İlamı ile Özetle;
Ayrıntıları Dairemizin 14.07.2017 tarih 2017/1443-4758 sayılı kararında açıklandığı üzere; 15 Temmuz 2016 günü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirilmesi amacıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış ... silahlı terör örgütü mensubu olan ve/veya bu örgütsel faaliyeti destekleyen 8.000'in üzerinde askerî personel tarafından savaş uçakları dâhil 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74'ü tank olmak üzere 246 zırhlı aracın ve 4.000'e yakın hafif silahın kullanılarak; Cumhurbaşkanına suikasta teşebbüs edilmiş, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi başta olmak üzere birçok stratejik merkez bombalanmış, Başbakanın konvoyuna silahlı saldırı gerçekleştirilmiş, kalkışmaya karşı koyan güvenlik görevlileri ile sokaklara çıkan sivillere devletin silahlı kuvvetlerine ait bu uçak, helikopter, tank ve silahlarla saldırılarak 4'ü asker, 63'ü polis ve 183'ü sivil olmak üzere toplam 250'den fazla kişi şehit edilmiş, 23'ü asker, 154'ü polis ve 2.558'i sivil olmak üzere toplam 2.735 kişi de yaralanmıştır.
15 Temmuz 2016 günü işlenen somut darbe teşebbüsü, TCK'nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak, anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı, senkronize hareketlere bağlı hukuki anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulunduğu mahal ve konumuna uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai (ya da garantör olunan hallerde ihmali) harekette bulunarak bu suça iştirakin her halinin mümkün olduğunun kabulü gerekir. TCK'nın 309. maddesinde düzenlenen suç bir somut tehlike suçu olduğundan suçun oluşması için ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi aranmamaktadır. Bu itibarla sanığın amaca matuf eylemi ve/veya işlediği elverişli araç suç ile suçun konusu üzerinde meydana gelen somut tehlike arasında illiyet bağının bulunması gerekli ve yeterlidir. Suça teşebbüsün kabulü için aranan elverişli vasıtalarla cebri eylemlere başlanıp başlanmadığı araştırılırken ve vasıtanın elverişliliği takdir edilirken tek tek yapılan eylemlerle amaçlanan hedefler arasında doğrudan doğruya bağ kurmak yoluna gidilemez. Ancak her halükarda ülke genelinde gerçekleştirilmek istenen amaca matuf cebri/icrai fiilin, sanığın bulunduğu mahalde/sorumluluk sahasında da doğrudan doğruya ya da araç suçlar yönünden icrasına başlanması aranmalıdır. Sanığın bu icrai fiile yine icrai bir hareketle katılması mümkün olduğu gibi garantörlük yükümlülüğünü ihmal etmek suretiyle de iştirak edebileceği görülmektedir.
5237 sayılı TCK'nın 309/1. maddesinde tanımlanan Anayasal düzene karşı suçta, tipik eylem, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir. Görüldüğü üzere, cebir ve şiddet bu suçun unsurunu oluşturmaktadır. Bu nedenle Anayasal düzenin değiştirilmesine yönelik teşebbüsün ancak cebir ve şiddet kullanılarak, yani bireylerin iradeleri zorlanmak suretiyle ifsat edilerek gerçekleştirilmesi gerekir. Kanunun aradığı cebrilikten maksadın fiziki/maddi cebir olduğu açıktır.
Bu açıklamalar ışığında yerel mahkemece kabul edilen somut olay değerlendirildiğinde; hüküm tarihi itibariyle örgütsel bağı kesin olarak ortaya konamayan sanığın, icra hareketlerinden önce örgütsel organizasyon içinde yer alarak darbe girişiminden haberdar olduğu ve suç işleme karar ve iradesine katıldığı ispat edilememiştir. Suçun işlenişine icrai bir hareketle iştirak etmediği gibi bu doğrultuda astlarına bir emir vermediği de tespit edilmiştir. Dosya kapsamında yer alan delil ve beyanlara göre; sanığın darbe girişimini olay gecesi saat 21.18 sıralarında Faruk Harmancık’ın kendisini araması üzerine öğrendiği, akabinde resmi kıyafeti ile garnizon komutanlığına gittiği ve kurmay başkanını arayarak birliğe çağırdığı, kendisinin Çanakkale sıkıyönetim komutanı olarak atandığı sıkıyönetim listesi ekli sıkıyönetim direktifinin askeri kanaldan gelmesinden sonra da birlik komutanlarını makamına çağırarak birliklerinin bekasını sağlayacak şekilde emniyetlerini almaları ve birliklerine dönmeleri yönünde emirler verdiği, İl Valisinin araması üzerine sekreterinden bağlamamasını istediği, telefonun bağlanması üzerine yapmış olduğu telefon görüşmesinde ise genelkurmaya bağlı olduğunu ve emir gelmesi halinde ona göre hareket edeceğini belirttiği, Çanakkale Hava Radar Mevzi Komutanı ... ile yaptığı telefon görüşmesinde ise o anda Genelkurmay'dan gelen emirleri dinlediğini, ama ilerleyen saatlerde başka şeyler olursa onu bilemeyeceğini söylediği, 16 Temmuz sabah saatlerinde darbe gecesi Marmaris'te bulunan Cumhurbaşkanına operasyon yapılması emrini verdiği iddia olunan dönemin Kartepe Deniz Hava Üs Komutanı Tuğamiral... ile telefonla görüştüğü anlaşılmıştır.
Anayasayı İhlal suçunda hal ve koşullara göre neticeyi önleme yönünden hukuki yükümlülüğü bulunan sanığın, Çanakkale Boğaz komutanlığı gibi stratejik önem taşıyan bir birimin başında olması, Anayasal düzene yönelik tehlike ve tehditler ortaya çıktığında, farklı saiklerle çekimser kalınmasının görevle bağdaşmadığı, tehdidi ortadan kaldırmak için zamanında ve isabetli karar vermek, uygulamada oluşabilecek riskleri üstlenmek zorunluluğu karşısında, yaşanan somut olayda, Komutan sorumluluğu çerçevesinde darbecilere karşı net tavır ortaya konulmaması ve bu tavrın vaktinde kamuoyu ile paylaşılmaması, İl valiliği ve diğer güvenlik güçleri ile işbirliği yapmaması şeklindeki eylemlerinin kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmaması, neticenin/somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde faillerle birlikte fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurmasını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımaması, suç organizasyonu içinde bir iş bölümünün gereği olarak görevlendirilmesi nedeniyle ika edildiğinin kanıtlanamaması nedeniyle müsnet suç yönünden TCK'nın 37. maddesi kapsamında fail olarak sorumlu tutulamayacağı ancak, suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan hareketlerin, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelik olup, 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturduğu ve sanığın konumu, üstlendiği vazife nazara alınarak ceza tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden atılı eylemi doğrudan fail olarak gerçekleştirdiğinin kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin ve katılan T.C ... (Cumhurbaşkanlığı) vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, karar vermiş olduğu.
Tüm dosya kapsamı, oluş ve kabule göre;
V) Yargıtay 16.CD.' sinin Ayrıntıları Dairemizin 14.07.2017 tarih 2017/1443-4758 sayılı kararında açıklandığı üzere denilerek; Atıfta Bulunduğu Kararında Emsal gösterdiği Somut Olayda Özetle;
....... direktifin 29. sırasında sıkıyönetim komutanı olarak Erzurum Jandarma Bölge Komutanlığı’nda Kurmay Başkanı olarak görev yapan Kurmay Albay sanık ... ...’ın isminin yer aldığı, sıkıyönetim direktifi konulu yazıyı haber merkezi personeli tanık uzman çavuş ...’in 15.07.2016 tarihinde nöbetçi amir olan Erzurum Jandarma Bölge Komutanlığı’nda Kurmay Binbaşı olarak görev yapan ve Harekat ve Asayiş Şube Müdürü olan sanık ... ...’a teslim ettiği, sıkıyönetim direktifi konulu emri alan ... diğer sanık ... ...’ı aradığı ve sanık ... ... 'ın emri doğrultusunda araç göndererek evinden aldırıldığı, kışla dışında olan personelle de iletişime geçilerek kışlaya çağırılmalarını temin ettiği, kışlaya gelen sanık ... ... ’ın haber merkezinde nöbetçi olan tanık ...’e söz konusu emirleri Patnos 3. Jandarma Komando Alay Komutanlığına dijital ortamda gönderilmesi, Erzurum’da bulunan Dumlu Jandarma Özel Harekat Tabur Komutanlığına ise faks ile gönderilmesi yönünde talimat verdiği ve bu emirlerin de sanığın talimatıyla gönderildiği ancak mesaj sistemlerinin darbe karşıtı olan unsurlarca kapatılmış olması nedeniyle emirlerin karşı birliklerce okunamadığı, olay tarihinde Erzurum Garnizon komutanı 9. Kolordu Komutanı Korgeneral ...’ın söz konusu sıkıyönetim direktifi konulu emirden haberdar olması üzerine saat 23:00’dan sonra bağlı birlik komutanlarını arayarak söz konusu emre uyulmaması, emir ve komutanın halen kendisinde olduğu ve herhangi bir yasadışı harekete kalkışılmaması gerektiği yönünde emir vermesine ve Tümgeneral Ali Lapanta'nın da sanığı ikna etmeye çalışmasına rağmen sanık ... ...’ın emre uymayı reddedip; “Siz Jandarma Genel Komutanlığı emrine atandınız.” diyerek pasif göreve çekildiğini, bu nedenle kendisine emir veremeyeceğini söylediği, ve ayrıca bölge komutanlığı dışında bulunan özel harekat taburu ve askeri personelden izinli olanlar dahil tüm tabur personelini çok ivedi kaydıyla aramak suretiyle birliğe çağırtarak getirmesi, Bölge Komutanlığı nezdinde bulunan tüm personeli hücum yeleği ve teçhizatlı olarak harekete geçmeye hazır halde bulundurması eyleminde,
Somut darbe teşebbüsü, TCK'nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak, anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eşzamanlı, senkronize hareketlere bağlı hukuki anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulunduğu mahal ve konumuna uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai (ya da garantör olunan hallerde ihmali) harekette bulunanların, icra aşamasına geçerek amaç suç yönünden somutlaştığında ve elverişliliğinde tartışma bulunmayan bu fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurdukları gözetilerek TCK'nın 37. maddesi kapsamında 'doğrudan fail' olduklarının kabulünde zorunluluk vardır.
Gerekçesiyle; ....... CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükümlerin ONANMASINA, karar verildiği,
İtiraza konu karar ve kararda işlenen sanığın eylemleriyle ilgili olarak ise;
Yerel Mahkemece (Çanakkale 2. Ağır Ceza Mahkemesi 20/12/2017 Tarih ve 2017/78 Esas- 2017/300 Karar sayılı);
Çanakkale Boğaz Komutanı ve Çanakkale Garnizon komutanı olan ve sıkı yönetim listesi ekli sıkı yönetim direktifinde Çanakkale sıkı yönetim komutanı olarak atanmış olan sanık Tuğamiral ...' nun eylemleri olarak;
15 Temmuz gecesi saat 21:00 sularında darbe girişimine katılan Kuzey Deniz Saha Komutanı Tuğ. ...'ın telefonla kendisini arayarak 'Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koydu, birliğine git' şeklinde emir vermesi üzerine hiçbir sorgulama yapmaksızın verilen bu emre uyarak darbenin karşısında duracak hiçbir makamı haberdar etmeksizin Boğaz Komutanlığındaki makam odasına üniformasıyla geçtiği ve akabinde sıkı yönetim bildiri ve direktiflerini içeren ve kendisininde Çanakkale Sıkı Yönetim Komutanı olarak atandığını belirten ve darbeci yurtta sulh konseyi tarafından kaleme alınan yazının mesaj olarak gelmesi üzerine Kurmay Başkanı ve komutanlığa bağlı diğer birlik komutanlarını makamına çağırarak toplantı yapıp birliklerinin emniyetini sağlamaları yönünde emir verip birliklerinin başına geri gönderdiği,
Gece boyunca makam odasından darbecilerden gelecek talimatları bekleyip gelişmeleri takip ettiği, darbede aktif ve etkin rol alan ve Marmaris'te bulunan Cumhurbaşkanına operasyon yapılması emrini verdiği iddia olunan ve halen aynı suçtan tutuklu olan dönemin Kartepe Deniz Hava Üs Komutanı Tuğ. ... ile telefonla görüşerek darbeci askerlerle koordineli bir şekilde hareket ettiği,
Bütün güvenlik birimi amirlerinin Valinin Başkanlığında valilik makamında toplandığı, bu arada darbeye karşı duran ve Eski 2. Kolordu Komutanı ve halen 1. Ordu Komutanı olan ... Paşa'nın da darbenin önlenmesi hususunda Valilik ile sürekli olarak iletişimde olduğu, şüphelinin ise darbecilerle birlikte hareket ederek Valilikle hiçbir şekilde iletişime geçmeyerek hatta saat 00:30 sıralarında kendisini arayan dönemin Çanakkale Valisi ...'ı telefona bağlamaması için sekreteri olan ...'ye talimat verdiği ancak sekreterinin telefonu bağlaması üzerine Vali ile konuşmak zorunda kaldığı, bu hususun telefonu bağlatan Valilik Sekreteri ... tarafından tutanağa bağlandığı ve bu hususun Boğaz Komutanlığında Kurmaybaşkanı olarak görev yapan ve bu soruşturma kapsamında tanık olarak beyanı alınan Albay ... tarafından da doğrulandığı,
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında beyanına başvurulan ...'in 01/09/2016 tarihli ifadesinde Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde ... yapılanması içerisinde yer aldığını bildiği askeri personeller arasında şüpheli ...'nun da olduğunu bildirdiği, 'Bana çeşitli zamanlarda Ankara Denizci Astsubayların imamı olan ... tarafından Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanı Emir Astsubaylığı görevindeyken söylenmiştir' şeklinde beyanda bulunduğu,
Şüphelinin ikametinde yapılan aramada Amerikan Dolarları ile çeşitli ülke paralarının yanında ayrıca 32 adet 1 dolarlık Amerikan banknotlarının bulunduğu, söz konusu banknotların üst düzey örgüt üyeleri arasında özel anlam ifade ettiği, örgüt üyelerinin birbirini tanımasında ve örgüt hiyerarşisindeki yerini belirlemede kullanıldığı anlaşılmıştır, denilerek saptanıp bildirildiği ve yine yerel mahkemece sanığın diğer bir eylemi olarak ;
16 Temmuz sabahı saat 04:30 sıralarında emniyet görevlilerince yapılan kontrollerde şüphelinin emriyle (15) kadar askeri üniformalı tam teçhizatlı askerin Çanakkale Boğaz ve Garnizon Komutanlığı nizamiyesinden 50 metre kadar dışarıda tedbir aldıkları, bu tedbirin darbeye karşı duran emniyet güçlerinin komutanlığa müdahalesini engellemeye ve halk üzerinde darbe girişiminin halen devam ettiği yönünde baskı ve algı oluşturmaya yönelik olduğu belirtilerek, sanığın açıklanan eylemlerinin atılı suçun icra hareketleri kapsamında değerlendirildiğinden bahisle hüküm kurulmuştur.
Saptanıp, karara derç edilen sanık ...' nun eylemlerinin Yargıtay 16. CD. 'sinin 14.07.2017 tarih 2017/1443-4758 sayılı atıfta bulunulup, emsal gösterilen kararındaki sanık ... ...' ın eylemlerindeki, kanunun aradığı fiziki/maddi cebir niteliği açısından aynı nitelikte olduğunun görüldüğü,
Temyiz incelemesi sonucu, itirazımıza konu olan; Yargıtay 16.CD. 26/09/2019 tarih ve 2019/3292 Esas-2019/5795 Karar sayılı İlamında ise; Sanık ...' nun eylemlerini kararında derç ederken, yerel mahkemenin, sanığın eylemleri arasında saydığı; 16 Temmuz sabahı saat 04:30 sıralarında emniyet görevlilerince yapılan kontrollerde şüphelinin emriyle (15) kadar askeri üniformalı tam teçhizatlı askerin Çanakkale Boğaz ve Garnizon Komutanlığı nizamiyesinden 50 metre kadar dışarıda tedbir alınması icrai/somut faliyetini ilamında belirtmediğinin görüldüğü,
15 Temmuz hain darbe girişimine yönelik hazırlıklar kapsamında 6-7-8-9 Temmuz'da Ankara Konutkent'te örgütün firari imamı ... başkanlığında yapılan toplantıya katılan ve darbe gecesi Akıncı üssündeki eylemleri nedeniyle Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 141 kez Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilen ...’ın olay gecesi Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Kurmay Başkanı olarak verdiği talimatı alan sanık ...' nun, sıkıyönetim komutanı olarak görevlendirilmesine de sadık kalarak Çanakkale Boğaz komutanı ve Garnizon komutanı olarak üniformasıyla görev yerine gelerek yurtta sulh konseyinin “yönetime el konulduğuna” kendisinin de sıkıyönetim komutanı olarak görevlendirilmesine ilişkin mesaja ve eylem talimatına uygun olarak kurmay başkanı ve sıkıyönetim komutanı sıfatıyla komutanlığa bağlı birlik komutanları ile toplantı yaparak birliklerinin emniyetini sağlamaları yönünde emir verdiği, üniformalı tam teçhizatlı askeri ile Çanakkale Boğaz ve Garnizon komutanlığı nizamiyesinden 50 metre kadar dışında darbeye karşı oluşan direnci kırmak maksadıyla silahlı vaziyette tedbir aldırdığı, bu kapsamda sanığın eyleminin, belirli bir plan içinde uygulamaya konulan sistemli ve örgütlü bir bağlantı içinde organik bütünlük arz ettiği anlaşılmaktadır.
Kolordu komutanı ve halen 1. Ordu komutanının da içinde bulunduğu Güvenlik birimi amirlerinin Valilik binasında toplanarak darbeye karşı durdukları sırada sanığın darbe yapanlarla birlikte hareket ettiği, darbeye karşı duran emniyet güçleri ve halkın komutanlığa müdahalesini engellemeye çalıştığı ve halen darbenin yerel baz da devamını sağladığı anlaşılan olayda;
Fiilin amaç suçu oluşturmaya elverişli olup, işleniş biçimi, işlenme zamanı, toplumda meydana getirdiği etki, ortaya çıkan zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı, faaliyet alanı, ülke genelindeki organik bütünlüğü gibi ölçütler değerlendirilerek takdir edilecektir. Toplumda kaos ve tedirginlik oluşturacak, devlet otoritesine olan güveni sarsacak, kamu düzenini, toplum barışını bozarak devletin anayasal düzeni bakımından somut tehlike meydana getirecek yoğunluk ve ciddiyetteki eylemlerin amaç suç yönünden elverişli olduğu kabul edilmektedir.
Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere Deniz Kuvvetlerinin darbe planı içindeki organizasyonunu, kendi hakimiyet alanı içerisinde sahip olduğu silahlı güç, mühimmat ile sevk ve idaresini yapan kişi konumunda bulunduğu, örgütün faaliyetleri kapsamında belli bir plan içerisinde uygulamaya konulan Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs suçunun icra aşamasını gerçekleştirdiği, bu suretle anayasal düzenin silah zoruyla değiştirilmesini öngören darbe girişimini birlikte gerçekleştiren kişi konumunda bulunduğu anlaşılmaktadır.
Olay tarihinde, ...’ın, Kuzey Deniz Saha Komutanlığında Kurmay Başkanı olduğu, eylemlerden darbe girişimine katılan unsurlar arasında olduğu görülen Kuzey Deniz Saha Komutanlığından saat 23:30 sıralarında gönderilen kırmızı alarm emrinin, sanık ... tarafından uygulamaya sokularak, (15) kadar askeri üniformalı tam teçhizatlı askerle Çanakkale Boğaz ve Garnizon Komutanlığı nizamiyesinden 50 metre kadar dışarıda tedbir aldırılması icrasının/somut eyleminin, darbeye karşı duran emniyet güçlerinin komutanlığa müdahalesini engellemeye ve halk üzerinde darbe girişiminin halen devam ettiği yönünde baskı ve algı oluşturmaya yönelik olduğunun anlaşılması, sanığın diğer eylemleriyle birlikte açıklanan bu icrai/somut eylemi de uygulatarak, 5237 sayılı TCK' nin 309/1 maddesinde düzenlenen 'Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Öngördüğü Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme' suçunun icra hareketlerini yerine getirdiği, bu haliyle sanığın bir bütün olarak eylemlerinin ; TCK 37.maddesi kapsamında kalıp, 5237 sayılı TCK ' nin 309/1 maddesinde düzenlenen 'Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Öngördüğü Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme' suçunu oluşturduğu değerlendirildiğinden,
Sanık hakkındaki Yargıtay 16.CD. 26/09/2019 tarih ve 2019/3292 Esas-2019/5795 Karar sayılı Bozma İlamı re'sen olmak üzere itiraza konu edilmiştir.” şeklindeki gerekçe ile kararın kaldırılması için CMK'nın 308. maddesi uyarınca itiraz isteminde bulunulmuştur.
III-İTİRAZ DEĞERLENDİRİLMESİ:
Her ne kadar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz gerekçeleri yerinde görülmemiş ise de, itiraz talebinden sonra UYAP sisteminden dosyaya gönderildiği anlaşılan Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 30.04.2020, 12.05.2020 tarihli yazıları ve eklerinden ... silahlı terör örgütünün mahrem hizmetler Deniz Kuvvetleri yapılanmasının tespitine yönelik çalışmalar kapsamında, örgüt mensuplarınca 2011-2013 yıllarında operasyonel hat kullanmak suretiyle oluşturulan hücresel haberleşme ağında, Deniz Harp Okulu yapılanmasında “Müdür” seviyesindeki Yakup Kadri Şahinkaya ile sanığın irtibatlı olduğu yönünde istihbari nitelikte bilgiler elde edildiğinin belirtilmesi karşısında, bu hususun araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
IV- Karar
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının farklı gerekçe ile KABULÜNE,
2-Yargıtay Yüksek 16. Ceza Dairesinin 26.09.2019 tarih ve 2019/3292 Esas- 2019/5795 Karar sayılı ilamında sanık ... hakkındaki bozma kararının KALDIRILMASINA,
3-Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle; temyiz edenin sıfatı bakımından 477 sayılı Kanun ile bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkındaki 698 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ... kurumuna yapılacak tüm atıfların Cumhurbaşkanlığı kurumuna yapılacağı göz önünde bulundurularak, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre takdiren duruşmasız olarak yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin, İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesinde, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi doğrultusunda, savunmaya yeterli imkanın sağlanması ve bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkanının kullanılabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren REDDİNE,
Sanık hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan kurulan hükme yönelik sanık müdafii ve katılan T.C. ... (Cumhurbaşkanlığı) vekilinin temyizlerine yönelik yapılan incelemede;
Temyiz taleplerinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriği; oluş ve tüm dosya kapsamına göre yapılan incelemede;
Türkiye Cumhuriyeti hükumetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek ve Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek suçları açısından mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmediğinden T.C. ... (Cumhurbaşkanlığı) vekilinin bu suçlar yönünden temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Yerel mahkemece kabul edilen somut olay değerlendirildiğinde, hüküm tarihi itibariyle dosya kapsamına göre, örgütsel bağı kesin olarak ortaya konamayan, icra hareketlerinden önce örgütsel organizasyon içinde yer alarak darbe girişiminden haberdar olduğu ve suç işleme karar ve iradesine katıldığı ispat edilemeyen, suçun işlenişine icrai bir hareketle iştirak etmediği gibi bu doğrultuda astlarına bir emir de vermediği tespit edilen sanık hakkında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz talebinden sonra UYAP sisteminden dosyaya gönderildiği anlaşılan Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’nin 30.04.2020, 12.05.2020 tarihli yazıları ve eklerinden ... silahlı terör örgütünün mahrem hizmetler Deniz Kuvvetleri yapılanmasının tespitine yönelik çalışmalar kapsamında, örgüt mensuplarınca 2011-2013 yıllarında operasyonel hat kullanmak suretiyle oluşturulan hücresel haberleşme ağında, Deniz Harp Okulu yapılanmasında “Müdür” seviyesindeki Yakup Kadri Şahinkaya ile sanık ...’nun irtibatlı olduğu yönünde istihbari nitelikte bilgiler elde edildiğinin ve bu konuda ihbar bulunduğunun belirtilmesi karşısında, bu hususun araştırılarak sanığın mahrem imam olduğu belirtilen şahıs ile irtibat kurduğunun ve örgütsel bağı bulunup örgüt hiyerarşisi içerisinde bulunduğu ve bu şekilde Anayasal düzeni cebir ve şiddet kullanarak değiştirme suçundan planlama aşamasında yer alması halinde kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti halinde eyleminin TCK’nın 37 ve 309/1. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, aksi halde ise müsnet suç yönünden TCK'nın 37. maddesi kapsamında fail olarak sorumlu tutulamayacağı ancak, suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan hareketlerin, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelik olup, 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturacağı ve sanığın konumu, üstlendiği vazife nazara alınarak ceza tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabul ve uygulamaya göre de;
Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilerek esastan reddi ile müsnet suçlardan davaya katılma hakkı bulunmayan ... lehine vekalet ücretine hükmedilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin ve katılan T.C. ... (Cumhurbaşkanlığı) vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, bozma nedeni, tutuklulukta geçirilen süre ve mevcut delil durumu dikkate alınarak sanık müdafiinin tahliye talebinin reddi ile tutukluluk halinin devamına, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Çanakkale 2. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.