19. Ceza Dairesi 2016/15683 E. , 2017/6935 K.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 61/1-F maddesine aykırılıktan ...plaka sayılı araç tescil sahibi hakkında... Trafik Denetleme Şube Müdürlüğünün 24/11/2014 tarihli ve ... sayılı idarî para cezası karar tutanağı ile uygulanan 80 Türk lirası idarî para cezasına yönelik başvurunun reddine dair, Antalya 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 15/09/2015 tarihli ve 2015/4416 değişik iş sayılı kararı aleyhine, Adalet Bakanlığı'nın 22/11/2016 gün ve 2950 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06/12/2016 gün ve KYB. 2016/393598 sayılı ihbarnamesi ile dairemize gönderilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, yasak park eylemi nedeniyle araç tescil plakasına istinaden idari yaptırım kararı düzenlendiği, ancak ... plakalı aracın 06/11/2014-24/01/2015 tarihleri arasındaki dönemde... isimli şahsa kiralandığı, kabahat fiilinin işlendiği 22/01/2015 tarihinde adıgeçen şahsın fiili hakimiyetinde bulunduğu cihetle; benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 22/04/2015 tarihli ve 2015/112-749 sayılı ilâmında da belirtildiği üzere cezaların şahsiliği prensibi gereğince başvurunun kabulü ile idari yaptırım kararının iptaline karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde karar tesisinde isabet görülmediği, gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla,
Gereği görüşülüp düşünüldü:
2918 sayılı Kanun'un 'Duraklamanın yasak olduğu yerler' başlıklı 60/1-f. maddesi;
'...Taşıt yolu üzerinde;... f) Otobüs, tramvay ve taksi duraklarında,... Duraklamak yasaktır...(Değişik: 21/5/1997 - 4262/4 md.) Bu madde hükümlerine uymayan sürücüler ...cezalandırılırlar...',
Adı geçen yasanın 'Cezaların Uygulanması' başlıklı ikinci bölümünün, 'Tescil plakasına göre tutanak düzenlenmesi' başlıklı 116. maddesi;
'...(Değişik birinci fıkra: 25/6/1988 - KHK - 330/8 md.; Aynen Kabul: 31/10/1990 - 3672/7 md.) Trafiği tehlikeye düşürecek, engel olacak şekilde veya yasaklanmış yerlerde park etmiş araçlara veya trafik kural ve yasaklarına aykırı davranışları belirlenmiş bulunan, karayolları ağırlık kontrol mahallerinde işaret, ışık, ses veya görevlilerin ikazına rağmen tartı sistemine girmeden seyrine devam eden ve sürücüsü tespit edilemeyen araçlara, tescil plakalarına göre ceza veya suç tutanağı düzenlenir.
Para cezasının ödenmesi gerektiği hallerde trafik kaydında araç sahibi olarak görülen kişiye cezayı ödemesi için posta yoluyla tebligat yapılır, bu şekilde tebliğ edilemeyen tutanaklar ilgili tahsil dairesinin ilân asmaya mahsus yerinde liste halinde ilân edilir, ilân tarihini takip eden otuzuncu gün tebligat yapılmış sayılır ve bu cezalar 114 ve 115 inci maddelerde belirtilen şekilde takip ve tahsil olunur...' hükümlerini amirdir.
Anayasa Mahkemesinin 06.03.2008 tarih, 2004/116 E.- 2008/74 K. sayılı kararında;
'...2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 47. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca uygulanan idari para cezasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada, adı geçen yasanın itiraz konusu 116. maddesinin birinci fıkrasında yer alan '...ve sürücüsü tespit edilemeyen..' ile '...tescil plakalarına göre...' ibarelerinin Anayasa'nın 38. maddesine aykırılığı savıyla iptali için başvurulmuştur.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 116. maddesi, trafik kural ve yasaklarına aykırı davranışları belirlenen ancak sürücüsü tespit edilemeyen araçlara, trafik zabıtasınca tescil plakasına göre ceza veya suç tutanağı düzenleme olanağı tanıyan bir kuraldır. Maddenin birinci fıkrasında,
a) Trafiği tehlikeye düşürecek, engel olacak şekilde veya yasaklanmış yerlerde park edilen,
b) Trafik kural ve yasaklarına aykırı davranışları belirlenmiş bulunan ve sürücüsü tespit edilemeyen araçlara, Trafik zabıtası, trafik zabıtasının bulunmadığı yerlerde polis ve Jandarma Genel Komutanlığının görevlendirdiği personeli tarafından;
c) Ayrıca, karayolları ağırlık kontrol mahallerinde işaret, ışık, ses veya görevlilerin işaretlerine rağmen tartı sistemine girmeden seyrine devam eden ve sürücüsü tespit edilemeyen araçlara Karayolları Genel Müdürlüğünün yetkili personeli tarafından,
Tescil plakasına göre tutanak düzenleneceği öngörülmüştür.
Aynı maddenin üçüncü fıkrasında araç sahiplerine, düzenlenen tutanaklara itiraz etme olanağı tanınmış, süresinde yapılan bir itirazı mahkemenin hangi usule göre inceleyip karara bağlayacağı konusu ise 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 28. maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında, 'Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz' denilerek suçsuzluk karinesi, yedinci fıkrasında ise 'Ceza sorumluluğu şahsidir' denilerek, herkesin kendi eyleminden sorumlu tutulacağı, başkalarının suç oluşturan eylemlerinden dolayı kimsenin cezalandırılamayacağı ilkeleri kabul edilmiştir.
Suçsuzluk karinesi, hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin, adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılması gerektiğini ifade eder. 2918 sayılı Kanun'un 116. maddesinin birinci fıkrasında sayılan ihlaller nedeniyle, sürücüsü tespit edilemeyen araçlara tescil plakalarına göre ceza veya suç tutanağı düzenlenmesi, bir trafik kuralının ihlal edildiğine dair suç isnadı niteliğinde olup suçsuzluk karinesine aykırılık taşımamaktadır.
Suçsuzluk karinesi kapsamında yer alan ve iddia edenin iddiasını ispatla yükümlü olması kuralı da Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasının bireylere sağladığı anayasal bir güvencedir. Madde gerekçesinde de bu konu açıkça ifade edilmiştir. Ancak genel anlamda suçun kanıtlanması yükümlülüğü iddia edende kaldığı sürece, savunmasını oluşturmak için ispat yükünü sanığa devreden kurallar ile hukuki veya fiili varsayımların olduğu durumlarda ispat yükünün yön değiştirmesi, masumiyet karinesine aykırılık taşımaz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de birçok kararında ispat külfetini tersine çeviren hukuki veya fiili karinelerin kabulünü Sözleşme'nin 6. maddesinin ikinci fıkrasına aykırı bulmamıştır.
Cezaların kişiselliği kuralı gereğince bir kişi, sadece kendisine ait kusurlu fiilinden sorumlu tutulabilir. Bir kimsenin işlemediği bir fiilden dolayı cezalandırılması veya bir eylemin asli veya feri faili olmadan o eylemden sorumlu tutulması, Anayasa'nın 38. maddesinin yedinci fıkrası gereğince olanaklı değildir.
116. maddedeki sorumluluk, iradi ve kusurlu olan sürücünün eylemine dayanmaktadır. Ancak sürücünün kimliğinin belirlenmesinde, 116. maddede sayılan ihlallerin niteliğinden kaynaklanan güçlükler bulunduğundan, trafik ihlaline ilişkin tutanak, aracın tescil plakasına göre düzenlenmektedir. Ayrıca kural ihlali yapan ve sürücüsü tespit edilemeyen araçların, trafik zabıtası tarafından saptanabilecek plâkasından başka ayırt edici bir özelliğinin bulunmadığı, ancak plâka ile de araç sahibine ulaşılabileceği açıktır.
Dolayısıyla Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülen düzenlemenin, gelişen, büyüyen, çeşitlenen ve çoğalan trafik sorunlarını zamanında ve etkin bir biçimde denetleyebilmek ve toplum hâlinde yaşamanın güvenli bir biçimde sürdürülebilmesi amacıyla, demokratik toplumda zorunlu olarak getirilen uygulamalar olduğu kabul edilmelidir..' şeklinde, Kanun maddesinin, sadece belirli durumlar ve ihlaller için, ihlali yapan sürücülerin kimliğinin tespit edilememesi şartının birlikte gerçekleşmesi halinde araç plakasına ceza yazılabileceğini düzenlediği ve araç sahiplerinin, sürücüye kesilmesi gereken idari para cezalarına karşı, 5326 sayılı Kanuna göre itiraz yoluna başvurabilecekleri ve itirazın uzman mahkemece inceleneceği, söz konusu tutanağın düzenlenmesi işleminin, maddi gerçeğe değil, ceza yaptırımının usulüne dair bir madde olduğu gerekçesiyle, maddenin Anayasa'nın ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesine aykırı olmadığı yönünde bir karar vermiştir.
5326 sayılı Kanun'un 'Başvuru yolu' başlıklı 27. maddesi; '... (1) İdarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idarî yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idarî yaptırım kararı kesinleşir...', ve
'Başvurunun incelenmesi' başlıklı 28. maddesi; '...(4) Mahkeme, başvuruda bulunan kişilere cevap dilekçesinin bir örneğini tebliğ eder; talep üzerine veya re'sen tarafları çağırarak belli bir gün ve saatte dinleyebilir. Dinleme için belirlenen günle tebligatın yapılacağı gün arasında en az bir haftalık zaman olmasına dikkat edilir. Dinleme sırasında taraflar veya avukatları hazır bulunur. Mazeretsiz olarak hazır bulunmama, yokluklarında karar verilmesine engel değildir. Bu husus, tebligat yazısında açıkça belirtilir.
(5) Ceza Muhakemesi Kanununun tanıklığa, bilirkişi incelemesine ve keşfe ilişkin hükümleri, bu başvuru ile ilgili olarak da uygulanır.
(6) Dinlemede sırasıyla; hazır bulunan başvuru sahibi ve avukatı, ilgili kamu kurum ve kuruluşunun temsilcisi, varsa tanıklar dinlenir, bilirkişi raporu okunur, diğer deliller ortaya konulur.
(7) Mahkeme, ilgilileri dinledikten ve bütün delilleri ortaya koyduktan sonra aleyhinde idarî yaptırım kararı verilen ve hazır bulunan tarafa son sözünü sorar. Son söz hakkı, aleyhinde idarî yaptırım kararı verilen tarafın kanunî temsilcisi veya avukatı tarafından da kullanılabilir. Mahkeme son kararını hazır bulunan tarafların huzurunda açıklar...' hükümlerini amirdir.
İdari para cezasının muhatabı olan kişilerin haklarında düzenlenen tutanağa karşı yasada belirtilen itiraz yoluna başvurma hakları vardır. İdari para cezasına karşı itiraz yoluna başvurulduğunda, ilgili merci tarafından incelemenin nasıl yapılacağı da yasada açıkça belirlenmiştir.
Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 27.11.2014 tarihli, 2014/22963 E: - 2014/19969K. sayılı kararında, Anayasa Mahkemesinin yukarıda bahsi geçen 06.03.2008 sayılı kararına atıfta bulunarak,
'...İdari para cezası karar tutanağının resmi evrak niteliğinde bulunduğu ve aksi ispat edilinceye kadar geçerli olduğu, ispat kuvveti bakımından başkaca bir delille (kamera kaydı gibi) desteklenmesinin gerekmediği, bu yönde mevzuatımızda bir hüküm bulunmadığı, (kaldı ki somut olayda görüntü kaydının mevcut olduğu)
Ancak muterizin belirtilen gün ve saatte başka bir yerde olduğuna ilişkin veya tespit edilen aracın rengi ve modelinin kendi aracı olmadığına dair geçerli sayılabilecek bir başvurusunun bulunması halinde ancak görevli polis memurunun beşeri bir hata yaptığının kabul edilebileceği,
Somut olayda bu yönde bir itiraz da bulunmadığı dikkate alındığında, idari para cezasına karşı yapılan başvurunun reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir...' gerekçesiyle,
Başvuran hakkında idari para cezasına yönelik başvurunun kabulü ile idari para cezasının kaldırılmasına ilişkin Kahramanmaraş 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 04/02/2014 tarihli ve 2013/957 değişik iş sayılı kararının, CMK.nın 309. maddesi uyarınca aleyhe tesir etmemek üzere BOZULMASINA karar verilmiştir.
Yukarıda açıklanan mevzuat ve emsal kararlarla, Dairemizin de emsal kararlarında;
Karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek amacıyla hazırlanmış olan 2918 sayılı Kanun'un, 116. maddesinde belirtilen araç plakasına ceza tutanağı düzenleme uygulamasının; maddi dünyada varolduğu hususunda hiçbir tereddüt bulunmayan ve yasada belirtilmiş olan bir trafik kural ihlalinin gerçekleşmesi halinde, ihlali yapan ve yasaya göre cezalandırılması gereken failin (kabahatlinin) kimliğinin tespitinin çok güç veya imkansız olması hallerinde, idari yaptırım tutanağının araç plakasına göre araç sahibi muhatap alınarak yazılması düzenlemesini içerdiği ve Anayasa'ya aykırı bulunmadığı değerlendirilmektedir.
Kanun yararına bozmaya konu dosyada;... Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen 24.11.2014 tarihli idari para cezası tutanağında, olay tarihinde 2918 sayılı Kanun'un 60/1-f maddesinin, 'otobüs durağına park edilmekle' ihlal edildiği fahri trafik müfettişi tarafından düzenlenen tutanakla ilgili emniyet müdürlüğüne bildirilmiştir. Söz konusu tutanakta, sürücüsü tespit edilemediğinden tescil plakasındaki araç sahibi aleyhine idari para cezası hazırlandığı, itiraz dilekçesiyle birlikte dosyaya sunulan belgeler incelendiğinde, söz konusu aracın 06.11.2014- 24.01.2015 tarihleri arasındaki dönemde ... isimli kimlik ve adres bilgileri belli bir şahsa kiralandığı, kabahat fiilinin işlendiği 24.11.2014 tarihinde, aracın adı geçen şahsın fiili hakimiyetinde bulunduğu iddiasıyla itiraz yoluna başvurulduğu görülmektedir.
Mahkemece, başvurunun incelenmesi sırasında, itiraz eden tarafından dosyaya sunulan belgeler incelenmiş ve neticede '...kural ihlalinin sabit olduğu, sunulan kira sözleşmesinde trafik kural ihlallerinin aracı kiralayandan tahsil edileceğinin yazılı olduğu, ayrıca itirazın 15 günlük yasal sürede yapılmadığı...' gerekçeleriyle başvurunun reddine karar verilmiştir.
Yukarıda yazılı mevzuat ve emsal kararlar göz önünde bulundurulduğunda, başvuruya konu ihlalin 'yasaklanmış yerlerde park etmek' olduğu, ihlalin ancak araç park halinde iken tespit edilebileceği ve sürücüsünün tespitinin geçmişe dair başkaca bir delil (kamera görüntüsü v.s.) yoksa zaten mümkün olmadığı, bu nedenle yasada ayrı bir madde ile cezanın tescil plakasına kesileceğinin hüküm altına alındığı, bu nedenle kanuna aykırı olarak hazırlanmış bir tutanak bulunmadığı görülmektedir.
İtiraz edenin, aracını kimliği belli bir şahsa kiraya verdiği, bu hususta aralarında bir sözleşme yapıldığı ve ihlal günü de aracın üçüncü bir şahsın zilyetliğinde olduğu, dolayısıyla ihlali kendisinin gerçekleştirmemesi nedeniyle cezanın da kendisine kesilemeyeceği yönündeki itirazlarına gelince;
5326 sayılı Kanuna göre, ihlali yapmasa da idari para cezası yaptırımına uğrayan bir kişinin, yasaya göre idari para cezasından haberdar olur olmaz ve en geç 15 günlük süre içinde itiraz edebileceği, itirazında ileri süreceği maddi olaylara dair iddialarını ispatlamakla yükümlü olduğu ortadadır.
Başvuranın itiraz dilekçesinde, itiraz merciine bir kira sözleşmesi sunduğu ve aracı park edenin kendisi olmadığını savunduğu, ihlalin yapılmadığına dair bir iddiası olmadığı görülmektedir. Ancak, sunulan kira sözleşmesi, tek başına aracın zilyetliğinin (iradi fiili hakimiyetinin) başka bir kişiye geçtiğini göstermeye yeterli bir delil olamayacağı gibi sözleşme dışında her hangi bir araç teslim tutanağının da mahkemeye sunulmadığı, olay sırasında fahri trafik müfettişi tarafından yasak yerde park edilmiş aracı park eden kişinin kimliğinin belli olmadığı, keza yasaya göre fahri trafik müfettişinin kabahatli kişilerin kimliğini tespit etmesinin zorunlu olmadığı, bu nedenlerle park edenin kimliği tespit edilemediğinden aracın tescil plakası sahibine ceza tutanağı düzenlendiği, mahkemece iddiaların araştırılması için ihlali yapan kiracının tanık olarak kendi aleyhine ifade vermesinin beklenemeyeceği, kira sözleşmesinde ayrıca düzenlenmese bile aracı kiralayan kişinin idari para cezasıyla uğrayacağı zararı tazmin için rücu yoluna başvurabileceği, bu nedenle idari para cezasının sırf bu sebeple kanun yararına bozmaya konu edilemeyeceği anlaşılmakla,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği bu nedenlerle yerinde görülmediğinden REDDİNE, 18/09/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.