Ceza Genel Kurulu 2011/7-307 E. , 2011/216 K.
İtirazname : 2008/39600
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ANKARA 1. Asliye Ceza
Günü : 11.12.2007
Sayısı : 940-1298
Sanık S... S... ’ın 5607 sayılı Yasanın 3/5, 5237 sayılı TCY’nın 62 ve 52. maddeleri uyarınca 5 ay hapis ve 1000 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına, 5237 sayılı TCY'nın 50/1-f maddesi uyarınca hapis cezasının 1 yıl süre ile kamuda hizmetli olarak çalıştırılma yaptırımına dönüştürülmesine ilişkin Ankara 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 11.12.2007 gün ve 940-1298 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesince 21.06.2011 gün ve 13119-8336 sayı ile;
“5271 sayılı CMK.nun 5560, 5728 ve 6008 sayılı Yasalar ile 231. maddesinin 5, 6. ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikler uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulaması olanaklı hale geldiğinden, 5237 sayılı TCK.nun 7. maddesi gözetilerek, yasal koşullarının oluşup oluşmadığının saptanması ve sonucuna göre uygulama yapma görevinin de yerel mahkemeye ait bulunması zorunluluğu” gerekçesiyle oyçokluğuyla bozulmuş,
Daire Üyesi O.... K..., “…Sanığın adli sicilden silinme koşulları oluşmayan sabıkası bulunduğundan hükmün açıklanmasının geri bırakılması hakkından yararlanamaz…” görüşüyle karşıoy kullanmıştır.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 06.09.2011 gün ve 39600 sayı ile;
“…Sanık hakkında, dosyada bulunan sabıka kaydına göre sanığın 6 adet sabıka kaydı bulunmakta olup en son kesinleşen sabıkası ise Ankara 1. Asliye Ceza Mahkemesince 20.04.2006 tarihinde 4926 sayılı Yasanın 3/A, 4/a-2, 4/3, 28/2. maddesinden verilen maddelerinden verilip, 22.11.2006 tarihinde kesinleşen 207 TL adli para cezası bulunmaktadır.
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Yasanın 58. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinde, beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl süre ile yeni bir suç işlenmemesi halinde tekerür hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir.
Sanığın sabıkasına konu ilam kaçakçılık fiilidir. Sanık hakkında verilen ve 22.11.2006 tarihinde kesinleşen mahkûmiyet hükmünün 5237 sayılı Yasada tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için 58. maddede öngörülen süre olan üç yıl geçmeden 11.12.2007 tarihinde incelemeye konu kaçakçılık fiilini işlediği anlaşılmaktadır.
Tüm bu değerlendirmeler dikkate alındığında sanığın 5271 sayılı CMK'nun 5728 sayılı Yasa ile değişik 6. fıkrasının (a) bendinde yer alan kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması objektif şartını yerine getiremediği ve hakkında bu yönde uygulama yapılmasının mümkün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda sanık hakkında Özel Dairece, hükmün esasına geçilerek inceleme yapılmasının zorunlu olduğu…” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu’nca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ilamına Yargıtay C.Başsavcılığınca yazılan havale tarihinin 15.07.2011 olduğu, teslim listesine göre bu ilamın Yargıtay C.Başsavcılığına 14.07.2011 tarihinde teslim edildiği, Yargıtay C.Başsavcılığınca araya adli tatilin de girmesi üzerine 06.09.2011 tarihinde Özel Daire kararına karşı itiraz yasa yoluna başvurulduğu görülmektedir.
5271 sayılı CYY'nın 308. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Özel Daire kararlarına karşı, “ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde” Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilecek, sanığın lehine itirazda ise süre aranmayacaktır.
Anılan Yasanın 331. maddesinde ise; ceza işlerini gören makam ve mahkemelerin her yıl ağustosun birinden eylülün beşine kadar tatil olunacağı, Yargıtayın, yalnız tutuklu hükümlere ilişkin veya 5320 sayılı Yasanın 18. maddesi ile 01 Haziran 2005 tarihi itibariyle yürürlükten kaldırılan Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işlerin incelemelerini yapacağı, adli tatile rastlayan sürelerin işlemeyeceği ve bu sürelerin tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılacağı hükme bağlanmıştır.
Somut olayda; Yargıtay C.Başsavcılığının sanık aleyhine olan itirazının araya adli tatilin girmesi nedeniyle 30 günlük süreden sonra yapıldığı düşünülebilecek ise de, sanığın tutuklu olmadığı hükme ilişkin olarak Özel Dairece verilen karara karşı, ceza işlerini gören makamlardan biri olduğunda kuşku bulunmayan Yargıtay C.Başsavcılığı tarafından, 06.09.2011 tarihinde yani adli tatilin bittiği günden itibaren üç gün içinde yapılan itirazın süresinde olduğu kabul edilerek uyuşmazlığın görüşülmesine geçilmiştir.
Sanığın 5607 sayılı Yasaya aykırılık suçundan yerel mahkemece mahkûmiyetine karar verilen somut olayda, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sabıkası bulunan sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
Dosya içeriğindeki sanığın sabıka kaydının incelenmesinde;
1- Ankara 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 30.12.2005 tarihinde kesinleşen 22.11.2005 gün ve 420-859 sayılı kararıyla, 4926 sayılı Yasanın 3/a-4 ve 4/a-2. maddeleri uyarınca verilen 735 Lira,
2- Ankara 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.05.2006 tarihinde kesinleşen 14.03.2006 gün ve 697-173 sayılı kararıyla, 4926 sayılı Yasanın 3/a-4 ve 4/a-2. maddeleri uyarınca verilen 1525 Lira,
3- Ankara 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 21.06.2006 tarihinde kesinleşen 13.06.2006 gün ve 225-511 sayılı kararıyla, 4926 sayılı Yasanın 3/a-4 ve 4/a-2. maddeleri uyarınca verilen 1385 Lira,
4- Ankara 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.07.2006 tarihinde kesinleşen 19.07.2006 gün ve 278-698 sayılı kararıyla, 4926 sayılı Yasanın 3/a-4 ve 4/a-2. maddeleri uyarınca verilen 1260 Lira,
5- Ankara 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.11.2006 tarihinde kesinleşen 21.11.2006 gün ve 342-953 sayılı kararıyla, 4926 sayılı Yasanın 3/a-4 ve 4/a-2. maddeleri uyarınca verilen 643 Lira,
6- Ankara 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 30.11.2006 tarihinde kesinleşen 22.11.2006 gün ve 533-954 sayılı kararıyla, 4926 sayılı Yasanın 3/a-4 ve 4/a-2. maddeleri uyarınca verilen 207 Lira,
7- Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 09.11.2006 tarihinde kesinleşen 07.04.2005 gün ve 1596- 314 sayılı kararıyla, 4733 sayılı Yasanın 8/2. maddesi uyarınca verilen 1.000 Lira,
8- Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 16.11.2005 tarihinde kesinleşen 08.11.2005 gün ve 906-1364 sayılı kararıyla, 4733 sayılı Yasanın 8/2. maddesi uyarınca verilen 1.100 Lira,
Adli para cezalarından ibaret geçmiş hükümlülükleri bulunduğu anlaşılmaktadır.
Hukukumuza ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesiyle giren hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasayla 5271 sayılı Yasanın 231. maddesine eklenen 5-14. fıkralar ile büyükler için de kabul edilmiş, aynı Yasanın 40. maddesiyle 5395 sayılı Yasanın 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılık hariç olmak koşuluyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı koşullara tabi kılınmıştır.
Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen bu müessese, 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar ayrık olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Yasalar ile gerçekleştirilen değişiklikler sonucu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanabilmesi için gerekli olan koşullar şöyle sıralanabilir:
1) Suça ilişkin;
a- Yapılan yargılama sonucunda, sanık hakkında hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması,
b- Suçun, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp yasalarında yer alan, 01.03.2008 tarihinden itibaren işlenen suçlarda ise, suçun ayrıca 3713 sayılı Yasa ile 1632 sayılı Yasa kapsamında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış olması,
b- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesi,
c- Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d- Sanığın hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasını kabul etmesi,
Koşullarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu koşulların bulunması halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve sanık beş yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.
5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 6. fıkrasının (a) bendinde öngörülen daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmama koşulu açısından herhangi bir ayrım gözetilmediğinden, hükmolunan cezanın hapis veya adli para cezası olmasının da herhangi bir önemi bulunmamak¬tadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 gün ve 250-13 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, 01.06.2005 tarihinden önce işlenen suçlar yönünden, önceki mahkûmiyetin 765 sayılı TCY’nın 95/2. maddesi uyarınca esasen vaki olmamış sayılacağı haller veya 3682 sayılı Adli Sicil Yasasının 8 ve 5352 sayılı Adli Sicil Yasasının geçici 2. maddesi hükümleri uyarınca silinme koşulları oluşan önceki mahkûmiyetler, adli sicilden silinmiş olup olmadığına bakılmaksızın, 01.06.2005 tarihinden sonra işlenen suçlardan dolayı mahkûm edilen sanıklar yönünden ise, 5237 sayılı TCY’nda tekerrür hükümlerinin uygulanması için 58. maddesinde öngörülen sürelerin geçmiş olması halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarının değerlendirilmesinde engel bir neden olarak kabul edilemeyecektir. Ancak, yasal engel oluşturmayan bu mahkûmiyetlerin yargılama mercilerince, subjektif koşulun ele alınmasında sanığın suç işleme eğilimi açısından değerlendirmeye esas alınmasına da bir engel bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Birçok geçmiş hükümlülüğü mevcut olan sanığın en son Ankara 1. Asliye Ceza Mahkemesince 4926 sayılı Yasaya aykırılık suçundan verilen 207 Lira adli para cezasından ibaret 22.11.2006 tarihli mahkûmiyet hükmünün 30.11.2006 tarihinde kesinleştiği, incelemeye konu dosyadaki suç tarihinin ise 09.04.2007 olduğu anlaşıldığından, hakkında CYY’nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
Bu nedenle, yerel mahkeme hükmünün, Özel Dairece hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanma koşullarının değerlendirilmesi amacıyla sair yönler incelemeksizin oyçokluğuyla bozulmasına karar verilmesi isabetli değildir.
Bu itibarla, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairece sair yönler incelenmeksizin verilen bozma kararının kaldırılmasına ve dosyanın incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi Dr. B..K...; “Sanık hakkında Ankara 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/940 E. 2007/1298 K. sayılı 11.12.2007 günlü kararı ile 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunun 3/5. maddesi uyarınca mahkû¬miyet kararı verilmiştir. Bu karar sanık vekili tarafından süresinde verilen müddet muhafaza dilekçesiyle temyiz edilmiştir. Müddet muhafaza dilekçesi üzerine dosyayı inceleyen Dairemizce, 2009/13119 E. 2011/8336 K. sayılı ve 21.06.2011 tarihli kararında belirtilen;
'5271 sayılı CMK.nun 5560,5728, ve 6008 sayılı yasalar ile değişik 5, 6. ve 14.fıkralarında yapılan değişiklikler uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulaması olanaklı hale geldiğinden, 5237 sayılı TCK.nun 7. maddesi gözetilerek, yasal koşullarının oluşup oluşmadığının saptanması ve sonucuna göre uygulama yapma görevinin yerel mahkemeye ait bulunması zorunluluğu,'
Gerekçesi ile ve oy çokluğu ile hükmün sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Bu karara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazda bulunmuştur.
CMK. nın 231. maddesin de 5728 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonucu sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza 2 yıl veya daha az süreli hapis cezası veya adli para cezası ise mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir düzenlemesi getirilmiştir. Hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 ve 6008 sayılı kanunlarla değişik CMK.nun 231. maddesi mahkeme tarafından değerlendirilmemiştir.
Bilindiği gibi hükmün açıklanmasının ertelenmesine karar verme yetkisi mahalli mahkemelere aittir. Bu müessesenin uygulanabilmesinin objektif koşullarından bir tanesi de 5271 sayılı CMK.nun 231.maddesinin 6. fıkrasının (a) bendi hükmüne göre 'sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması' dır. Hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararının verilip verilemeyeceğinin tespiti bakımından bu koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi yasal bir zorunluluktur. Bu değerlendirilmeyi de yapabilmek için önceden verilmiş bir mahkumiyet kararı varsa buna dair dava dosyası ve infaz evraklarının da incelenmesi gerekmektedir. Bu husus, söz konusu müessesenin uygulanıp uygulanmayacağı konusunda adalet ve hakkaniyete uygun bir karar vermek için çok önem arz etmektedir.
Ülkemizde yedi yıldan bu yana ceza hukuku ve ceza usul hukuku alanlarında sıkça değişiklikler yapılmış ve yapılmaya devam edilmektedir. Bu değişiklikler sonucu sabıka kayıtlarında belirtilen önceki mahkumiyet kararları bazen uyarlamaya tabi tutulmuş olabilir. Ya da uyarlamaya tabii tutulması gerekebilir. Bu duruma göre yapılan, yapılmakta olan ya da yapılacak uyarlama yargılaması sonucunda;
a-Hükmün açıklanmasının ertelenmesine engel teşkil etmeyen (örneğin beraat ya da idari yaptırım kararı) bir karar verilmiş olabilir.
b-Hükmün açıklanmasının ertelenmesine karar verilmiş olabilir ya da karar verilmesi gerekebilir.
Tüm bu hususlar ancak önceki mahkumiyet kararlarına ait dava dosyaları ve infaz evraklarının incelenmesinden anlaşılabilir.
Dosyada mevcut sanığa ait sabıka kaydına göre, önceden işlenmiş kaçakçılık suçlarından mahkumiyet kararları bulunduğu anlaşılmaktadır. Yargıtay Başsavcılığının itirazı da bu gerekçeye dayanmaktadır.
Öte yandan sanığın sabıka kayıtlarına konu mahkumiyet kararlarına ait dosyalar ve infaz evrakları dosya içersinde bulunmamaktadır. Bu nedenle dairemiz önceki mahkumiyet kararlarına ait dosyaları ve infaz evraklarını inceleyememiştir.
Sanığa ait önceden işlenmiş kaçakçılık suçlarından verilen mahkumiyet kararlarının kesinleşme tarihlerinden sonra Kaçakçılık Kanunu değişmiştir. 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu 31.07.2007 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Kanunla da bazı kaçakçılık fiilleri kabahat haline dönüştürülmüştür. Bu Kanunun yürürlük tarihi sanığın önceden işlediği kaçakçılık suçlarından verilen mahkumiyet kararlarının kesinleşme tarihinden sonradır. Sanığın, bu mahkumiyet kararlarının yeni Kaçakçılık Kanununa göre uyarlanmasını talep etme hakkı vardır.
Diğer bir önemli husus da şudur; sanığın önceki mahkumiyet kararları CMK.nun 231. maddesi kapsamında hükmün açıklanmasının ertelenmesi bakımından da uyarlamaya tâbidir. Sanık bu yönden de mahalli mahkemeden talepte bulunma hakkına sahiptir. Sanığın bu haklarını kullanıp kullanmadığı, önceki mahkumiyet kararlarıyla ilgili mahalli mahkemece bir uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığı dosya kapsamından anlaşılamamaktadır.
İncelemekte olduğumuz dosyayla ilgili olarak tüm bu hususlar araştırıldıktan sonra sonucuna göre mahalli mahkemece bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu nedenlerle Dairemizin kararı yerinde olduğu, itirazın reddi gerektiği görüşündeyim” düşüncesiyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Genel Kurul Üyesi de; benzer düşüncelerle itirazın reddine karar verilmesi gerektiği görüşüyle karşıoy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 21.06.2011 gün ve 13119-8336 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın esasının incelenmesi için Yargıtay 7. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.10.2011 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.