Ceza Genel Kurulu 2013/830 E. , 2014/502 K.
Mahkemesi : KÜTAHYA 1. Asliye Ceza
Günü : 22.10.2013
Sayısı : 529-721
6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık A.. K..'ın aynı kanunun 13/1 ve 5237 sayılı TCK'nun 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 25 gün adli para cezasıyla cezalandırılmasına, 5271 sayılı CMK'nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin, Kütahya 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.05.2010 gün ve 197-420 sayılı hükmün kesinleşmesinden sonra sanığın deneme süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle dosyayı yeniden ele alan yerel mahkemece 11.10.2012 gün ve 743-828 sayı ile, yeniden hüküm kurulmadan 10 ay hapis ve 25 gün adli para cezası olarak belirlenen önceki karara atıf yapılmak suretiyle CMK 231/11. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasına, önceki hükümde tespit olunan 25 gün adli para cezasının günlüğü TCK'nun 52/2. maddesi uyarınca 20 Liradan hesaplanarak sanığın 10 ay hapis cezasının yanında 500 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiş, hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 06.05.2013 gün ve 35695-13512 sayı ile;
“Sanığın denetim süresi içinde yeni bir suç işlemesi üzerine, mahkemece duruşma açılarak hükmün açıklanmasına karar verilmiş ise de; CMK'nun 230, 231/11 ve 232/6. madde ve fıkraları uyarınca denetime ve infaza olanak verecek şekilde yeni bir hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hükmün açıklanmasına denilmesi' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 22.10.2013 gün ve 529-721 sayı ile;
“...Mahkememizce hükmün açıklanmasına karar verilirken öncelikle bu açıklamanın sadece 'hükmün açıklanmasına' şeklinde mi yoksa yeni bir hüküm kurularak hükmün açıklanması şeklinde mi olacağı konuları irdelenmiştir.
Konuyu düzenleyen CMK'nun 231/5 ve devamı maddeleri irdelendiğinde mahkememizce ulaşılan kanaat açıklama hükmünün sadece şekli bir işlem olduğu, ilk hükümle ilgili esasa ilişkin bir değerlendirilmeye girilemeyeceği yönünde olmuştur. Başka bir ifade ile sanık deneme süresi içerisinde kasti bir suçtan mahkum olmuş ise yapılacak işlem sadece önceki hükmü açıklamak olmalıdır. Önceki hükmün sübutuna, suç vasfına, indirim ve artırım maddelerine dair uygulamalara ilişme imkanı mümkün değildir. ...
Hükmün açıklanmasına karar verilmesi durumda Yargıtay’ca hem hükmün açıklanması şeklen incelenecek hem de açıklanan ilk hüküm esas bakımından incelenecektir. İkinci kararı veren hakim tarafından önceki kararla ilgili esasa ilişkin değerlendirmeye girmek bir nevi Yargıtay’ın görevindeki bir hususta yetki gaspı ile karar vermek olacaktır ki bu durum kanun koyucunun amacına ters olacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesi bir nevi 765 sayılı TCK döneminde yürürlükte olan 647 sayılı Kanunun 6. maddesindeki tecil müessesesine benzemektedir. Kanun koyucu hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda sanığa bir şans tanımakta, denetim süresini iyi halli geçirmesi durumunda hapis cezasının düşeceğini öngörmektedir. Buna aksi yönde davranan sanığın ise hükmün açıklanması ile birlikte hapis cezası ile karşı karşıya kalması bu müessesesinin getirdiği ilkelerin doğal sonucu olacaktır.
CMK'nun 231/5, 7 ve 11. maddelerinin açık düzenlemeleri karşısında mahkememizce sadece önceki hükmün açıklanmasına karar verilmiş olup önceki hükümdeki aykırılık veya noksanlıklara girilmesi imkanının olmadığı düşünülmüştür. Bu hususlar kararın temyizi üzerine ancak Yargıtay’ca incelenecek olup mahkememizin yasal sınırlar içerisinde yapacağı incelemenin şekli bir incelemenin ötesine geçemeyeceği değerlendirilmiştir. ...
Yukarıda ayrıntılı şekilde anlatıldığı üzere mahkememizin önceki kararında yeni bir hüküm kurulmaksızın sadece önceki hükmün CMK'nun 231/11. maddesi uyarınca açıklanmasına ilişkin uygulamasının yerinde olduğu” gerekçesiyle ilk hükümde direnilmesine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istekli 19.12.2013 gün ve 376596 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkemece denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlenmesi nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı kaldırılarak hükmün açıklanması sırasında CMK'nun 230, 231/11 ve 232/6. maddeleri uyarınca denetime ve infaza imkân verecek şekilde yeni bir hüküm kurulmasının gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Kolluk görevlileri tarafından yapılan aramada, sanığın üzerinde bir kutu içerisinde 25 adet tabanca mermisi ele geçirildiği, yapılan yargılama sonucu 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan aynı kanunun 13/1 ve 5237 sayılı TCK'nun 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 25 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına ve 5271 sayılı CMK'nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle dosyayı yeniden ele alan yerel mahkemece, yeni bir hüküm kurulmadan 10 ay hapis ve 25 gün adli para cezasına hükmolunup açıklanması geri bırakılan hükme atıf yapıldığı, 25 gün adli para cezasının da 5237 sayılı TCK'nun 52. maddesi uyarınca 500 Lira adli para cezasına çevrildiği,
Anlaşılmaktadır.
T.C. Anayasasının 'Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması' başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası; 'Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır' şeklinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 'Kararların gerekçeli olması' başlıklı 34. maddesinin birinci fıkrasında; 'Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir',
'Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar' başlıklı 230. maddesinde de; '(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
(2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir',
'Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar' başlıklı 232. maddesinde ise; '(1) Hükmün başına, 'Türk Milleti adına' verildiği yazılır.
(2) Hükmün başında;
a) Hükmü veren mahkemenin adı,
b) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,
c) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
d) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,
Yazılır.
(3) Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.
(4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
(5) Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme başkanı veya hükümde bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.
(6) Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun Maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
(7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir',
Hükümlerine yer verilmiştir.
Buna göre, Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşıoy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup, hüküm; başlık, sorun, gerekçe ve sonuç (hüküm) bölümlerinden oluşmalıdır. “Başlık” bölümünde, hükmü veren mahkemenin adı, mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hakimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt katibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanuni temsilcisinin ve müdafiinin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, 'sorun' bölümünde, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ortaya konulmalı, 'gerekçe' kısmında mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli ve sonuç bölümünde açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, 'sonuç (hüküm)' kısmında ise CMK’nun 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı kanunun 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCK’nun 61. ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep etme imkanının bulunup bulunmadığı, kanun yoluna başvurma mümkün ise kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercii tereddüte yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
26.05.2010 gün ve 197-420 sayılı ilam ile, sanığın 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan aynı kanunun 13/1 ve 5237 sayılı TCK'nun 62. maddeleri uyarınca mahkumiyetine ve 5271 sayılı CMK'nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, deneme süresi içerisinde sanığın kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle dosyayı ele alarak yeniden esasa kaydeden yerel mahkemece; “Sanık hakkında mahkememizin 2010/197 esas, 2010/420 karar sayılı ilamı ile verilen ve sonuç olarak 10 ay hapis ve 25 tam gün adli para cezasına ilişkin CMK 231/11. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasına” şeklinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükme atıf yapılmak suretiyle, yeniden usulüne uygun hüküm kurulmadan karar verildiği görülmektedir.
5271 sayılı CMK'nun 230 ve 232. maddeleri uyarınca hüküm fıkrasında; “223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, tayin olunan ceza miktarının ve kanun yollarına başvurmanın mümkün olup olmadığının” hiçbir tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmeli, öncelikle denetime imkan verecek şekilde, diğer taraftan kesinleştiğinde başka bir kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte bir hüküm kurulmalıdır. Bu nedenle yerel mahkemece 5271 sayılı CMK'nun 232/6. maddesi uyarınca denetime imkan verecek ve kesinleştiğinde bir başka kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte yeni bir karar verilmeyip, açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükme atıf yapılması usul ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme kararının, denetime imkan verecek ve kesinleştiğinde bir başka kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte yeni bir hüküm kurulmaması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Kütahya 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 22.10.2013 gün ve 529-721 sayılı direnme kararının, denetime imkan verecek ve kesinleştiğinde bir başka kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte yeni bir hüküm kurulmaması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.11.2014 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.