Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2019/6841 E. , 2021/5618 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/6841
Karar No : 2021/5618
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR): Kendi adlarına asaleten …'a velayeten
… ve …
VEKİLLERİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
(Mülga … Kurumu)
VEKİLİ : Av. …
MÜDAHİL (DAVALI YANINDA) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılardan …'ın … Çelebi Üniversitesi … Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yapılan sezaryen ameliyatı sırasında yanlış müdahale sebebiyle davacı küçük …'ın başında 2 cm'lik kesi oluşmasında idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle yaşanılan korku ve üzüntü nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen manevi zararlara karşılık her bir davacı için 20.000,00 TL olmak üzere toplam 60.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi'nce; olayda annenin çok sayıda doğum yapmış olması ve ileri yaşı, amniyotik sıvının azalmış olması gibi incelmiş rahim duvarına neden olabilecek yüksek risk faktörlerinin bulunduğu, sezaryen kararının acil koşullarda plansız olarak ve bebek sağlığı açısından alındığı, ailenin yüksek risk faktörleri konusunda ve genel olarak sezaryen ile doğum risklerinden olan bebekte cilt kesisi ve sıklığı konusunda bilgilendirilip yazılı rızalarının alındığı, bebek sağlığı açısından kesi riski nedeniyle ameliyat kararının değiştirilemeyeceği, dosyada da yer alan bilimsel görüş ve yayınlara göre söz konusu yaralanma türüne sezaryen yöntemi ile yapılan doğumlarda %3'e kadar yükselebilen oranlarda karşılaşıldığı, acil yapılan ameliyatlarda bu tip yaralanmaların daha sık görüldüğünün ifade edildiği hususları ile doğum sonrası bebekte tespit edilen yüzeysel 2 cm'lik kesinin sütüre (dikiş) edildiği, bebeğin çocuk ve beyin cerrahisi ve sonrasında plastik cerrahi kliniğine sevki sağlanıp konsülte edilerek değerlendirildiği ve dikiş yapılan kesinin muayenesinde sütür hattı iyileşmesinin normal olduğunun tespit edildiği, saçla kaplı deride iz kalmayacağı hususları ile birlikte değerlendirildiğinde, ameliyatın güncel tıbbi standartlarda gerçekleştirildiği, yaralanmanın komplikasyon olduğu, olayda idareye atfedilebilecek tıbbi uygulama hatasına dayalı hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, davaya konu olayda sağlık personelinin kusurunun olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumundan rapor alınmaya dahi lüzum görülmeden davalı idarenin savunması yeterli görülerek eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiği, müdahaleyi gerçekleştiren … Üniversitesi kadın doğum ameliyat ekibinde yer alan öğretim görevlisi …ve araştırma görevlisi … hakkında … Üniversitesi Rektörlüğü'nce oluşturulan Kurul tarafından verilen men-i muhakeme kararına yapılan itiraz neticesinde Danıştay Birinci Dairesinin 11/05/2016 tarih ve E:2016/535, K:2016/653 sayılı kararı ile men-i muhakeme kararının bozulduğu, bozma gerekçesinde yer alan hususların İdare Mahkemesince irdelenmeden karar verildiği, kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMALARI :Davalı idare ve müdahil tarafından, davacıların temyiz istemlerinin reddi ile Mahkeme kararının onanması gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na Ekli (I) sayılı cetvelde yer aldığı cihetle 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 2/1-ç ve 6/1 maddeleri uyarınca taraf sıfatını haiz bulunduğundan bakılan davada hasım mevkiine alınan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu'nun, 25/08/2017 tarih ve 30165 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 203/1-ğ maddesi ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na Ekli (I) sayılı cetvelden çıkartılarak anılan Kanun Hükmünde Kararname'nin 184. maddesi ile Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü adıyla Sağlık Bakanlığı'nın hizmet birimi olarak teşkilatlandırıldığı anlaşıldığından, dosya Sağlık Bakanlığı husumetiyle ele alınıp, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenerek dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacılardan gebe …'ın, 21/04/2015 tarihinde … Üniversitesi …Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisine saat 14.38'de doğum sancısı şikayeti ile başvurduğu, saat 17.08'de Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğine yatışının yapıldığı, normal doğum kararı alınmışken amniyon sıvısının ciddi düzeyde azalması üzerine 22/04/2015 tarihinde saat 03.38'de hastanın spinal anestezi altında sezaryen ile sağlıklı bir kız bebek doğurtulduğu, ancak gözlemde bebeğin sol pariyetal skalpında yaklaşık 2 cm kesi hattı izlendiği, bebeğin çocuk doktoru tarafından değerlendirildiği, önce beyin cerrahisi, ardından plastik cerrahi kliniğine konsülte edildiği (danışıldığı), plastik cerrahi kliniği tarafından sütür hattı iyileşmesinin olağan olarak değerlendirildiği, beyin cerrahisi kliniğinin ise olası intraserebral patoloji açısından görüşünün uygun olduğu ve ek önerilerinin olmadığı şeklinde görüş bildirdiği, postoperatif takiplerinde kanaması ve sıkıntısı olmayan hastanın önerilerle 24/04/2015 tarihinde taburcu edildiği, operasyondan bir hafta sonra sütürlerinin alınması gerektiğinin anlatıldığı, bebeğin mevcut hiberbilluribinemi nedeni ile çocuk doktoru tarafından … Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne gönderildiği görülmektedir.
Davacılar tarafından, bebekte meydana gelen yaralanmaya davalı idarenin hizmet kusurunun sebebiyet verdiğinden bahisle oluşan zararların olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle yapılan 29/06/2015 tarihli başvurunun cevap verilmemek suretiyle reddi üzerine 07/09/2015 tarihinde bakılmakta olan dava açılmıştır.
İdare Mahkemesi tarafından, davacıların müşterek çocuklarında meydana gelen zararın davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklanıp kaynaklanmadığının, yapılan teşhis ve tedavilerin tıp bilimine uygun olup olmadığının tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılmadan idarenin savunmasına eklediği tıbbi görüşe dayanılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar tarafından ameliyatı gerçekleştiren hekimler hakkında yapılan şikayet neticesinde hekimlerin görev yaptığı üniversite tarafından verilen men-i muhakeme kararının Danıştay Birinci Dairesinin 11/05/2016 tarih ve E:2016/535, K:2016/653 sayılı kararı ile bozulduğu, bozma gerekçesinde; '…'ın 22/04/2015 tarihinde yapılan sezaryen ameliyatından sonra bebeğin başında 2 cm uzunluğunda yüzeysel bir kesi meydana geldiği, kanamanın müdahaleyle durdurulduğu, şikayet tarihi itibarıyla bebeğin dört aylık olması nedeniyle bu kesinin sonuçlarının tam olarak öngörülemediği, ayrıca bu olayın meydana gelmesinde idarenin kusuru olduğu gerekçesiyle idari yargıda tazminat davası açıldığı belirtilerek bebeğin taksirle yaralanmasına sebebiyet veren doktorlardan şikayetçi olunması üzerine … Üniversitesi Rektörlüğünce başlatılan soruşturmada, sadece şüphelilerin savunmalarının alınmasıyla yetinildiği, başkaca delil toplanmadığı, şüphelilerin görev yaptığı Üniversite dışında başka bir üniversitede görevli ve ilgili üniversite Rektörlüğünce atanacak konunun uzmanı en az üç öğretim üyesinden oluşturulacak bilirkişi heyetinden, hasta dosyası ve tüm belgeler eksiksiz gönderilmek suretiyle …'ın sezaryen ameliyatında tıp kurallarına ve tekniğine uygun davranılıp davranılmadığı, gerekli dikkat ve özenin gösterilip gösterilmediği, sezaryen ameliyatı sırasında bebeğin başında meydana gelen 2 cm'lik yüzeysel kesinin bebekte kalıcı hasara sebep olup olmadığı, bebeğin sağlığının bozulup bozulmadığı hususlarında bilirkişi incelemesi yaptırılmadığı, öte yandan, aynı iddialarla idari yargıda açılan tazminat davasında Mahkemece Adli Tıp Kurumundan rapor temin edilip edilmediğinin araştırılmadığı, Mahkeme tarafından Adli Tıp Kurumundan rapor istenilmişse bu raporun temin edilmediği, ayrıca şikayetçilerin ifadelerine başvurulmadığı, soruşturmanın söz konusu eksikliklerle tamamlandığı anlaşıldığı' hususlarına yer verilmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, başka bir ifadeyle zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
İdarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin de içinde bulunduğu ve sorumlu olduğu bir durum sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesiyle 'bilirkişi' konusunda atıfta bulunulan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 450. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve aynı Kanun'un 447. maddesinin 2. fıkrası ile mevzuatta 1086 sayılı Kanun'a yapılan atıfların, 6100 sayılı Kanun'un bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı hüküm altına alınmıştır.
6100 sayılı Kanun'un 'Bilirkişi raporunun verilmesi' başlıklı 280. maddesinde, bilirkişinin, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye vereceği, raporun verildiği tarihin rapora yazılacağı ve duruşma gününden önce birer örneğinin taraflara tebliğ edileceği; 'Bilirkişi raporuna itiraz' başlıklı 281. maddesinin 1. fıkrasında ise, tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir.
15/07/2018 tarih ve 30479 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 4 no.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile yapılan değişiklik neticesinde yeniden düzenlenen Adli Tıp Kurumuna ilişkin olarak Kararnamenin 2. maddesinde, adalet işlerinde bilirkişilik görevi yapmak üzere Adalet Bakanlığına bağlı Adli Tıp Kurumu kurulduğu; 3. maddesinde, Adli Tıp Kurumunun, mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen adli tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle yükümlü olduğu; 16. maddesinde, Adli Tıp Üst Kurullarının, adli tıp ihtisas kurulları ve ihtisas daireleri tarafından verilip de mahkemeler, hâkimlikler ve savcılıklarca kapsamı itibarıyla yeterince kanaat verici nitelikte bulunmadığı, sebebi de belirtilmek suretiyle bildirilen işleri, adli tıp ihtisas kurullarınca oybirliğiyle karara bağlanamamış olan işleri, adli tıp ihtisas kurullarının verdiği rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile ihtisas dairelerinin rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile Adli Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının heyet hâlinde verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceleyeceği ve kesin karara bağlayacağı; 'İhtisas Dairelerinin Görevleri' başlıklı 17. maddesinin (f) bendinde ise; Yedinci İhtisas Kurulu'nun görevi, ölümle sonuçlanmayan tıbbî uygulama hatalarına ilişkin işler hakkında bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmek olarak düzenlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlıkta, davacılardan …'ın doğum sancısı şikayeti ile yaptığı başvuru neticesinde Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğinde yatarken bebeğin içinde bulunduğu amniyon sıvısının azalması nedeniyle normal doğum kararından vazgeçilerek acil olarak sezaryen ameliyatına alındığı, ameliyat esnasında bebeğin başında 2 cm'lik kesi meydana geldiği, bu kesinin dikiş suretiyle düzeltildiği görülmektedir.
İdare Mahkemesince, uyuşmazlık özel ve teknik bilgiyi gerektirmesine rağmen adalet işlerinde bilirkişilik yapma görevini haiz Adli Tıp Kurumundan rapor alınmadan davalı idare tarafından dosyaya sunulan bilimsel görüşe dayanılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Bununla birlikte, olayda sezaryen ameliyatı endikasyonu olup olmadığı, bu bakımdan gebenin hastaneye başvurusundaki amniyon sıvısı seviyesinin ne olduğu, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğinde yatışı yapılan ve normal doğum için bekletilen hastanın amniyon sıvısı seviyesinin normal yolla doğum yaptırmak için yeterli olup olmadığı, yeterli değilse sezaryen ameliyatına kadar geçen süre dikkate alındığında bekletilmesinin eksiklik olup olmadığı ve bu durumun sezaryen ameliyatının acilen yapılmasına neden olup olmadığı, zararlı sonucun ameliyatın acilen yapılmasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususlarının değerlendirilmediği, sonuç olarak meydana gelen zararın sağlık hizmetinin kusurlu olarak sunulması nedeniyle ortaya çıkıp çıkmadığı yönünden kapsamlı bir inceleme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, dosyada bulunan sezaryen ameliyatı onamının okunaklı olmadığı görüldüğünden, Mahkemece okunaklı örneğinin temin edilerek söz konusu onamda bebekte oluşabilecek komplikasyonlar arasında ciltte kesi hususunun yer alıp almadığının, dolayısıyla bu konu hakkında bilgilendirme yapılıp yapılmadığının da araştırılması gerekmektedir.
Bu nedenle, yukarıda açıklanan eksikliklerin giderilmesine yönelik bir inceleme ve araştırma yapılmak suretiyle bünyesinde çocuk hastalıkları uzmanı, çocuk cerrahi uzmanı ve kadın hastalıkları ve doğum uzmanı bulunan Adli Tıp Kurumu'ndan alınacak rapor uyarınca karar verilmesi gerekirken; eksik incelemeye dayalı verilen davanın reddi yönündeki temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Ayrıca, Mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucunda idarenin tazmin yükümlülüğünün olduğuna hükmedilmesi halinde, dava konusu olaya ilişkin olarak sorumluluğu olan kişi veya kişilere davalı idare tarafından rücû edebileceği dikkate alındığında, bakılan davanın sonucu bu kişilerin menfaatlerini etkileyeceğinden 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesi ile anılan maddenin atıfta bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 61. ve devamı maddeleri hükümleri uyarınca davanın ihbarı için geçerli koşulların oluşacağı da açıktır.
Bu itibarla, Mahkemece bozma üzerine yeniden yapılacak yargılamada esas hakkında karar verilmeden önce dava konusu olayda idare ile arasında rücu ilişkisi doğabilecek, sezaryen ameliyatı ekibinde yer alan müdahil hekim dışındaki kişi veya kişiler tespit edilerek davanın ilgili veya ilgililere re'sen ihbar edilmesi gerekmektedir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Davanın reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/11/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.