Hukuk Genel Kurulu 2017/872 E. , 2021/1465 K.
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili kooperatifin üyesi olduğu hâlde Haziran 2010 ilâ Aralık 2011 aylarına ait on dokuz aylık aidat borcunu ödemeyen davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının haksız ve kötü niyetle takibe itiraz ederek tercihli üyelik iddiasında bulunduğunu, oysa Kooperatifler Kanunu, ana sözleşme, yerleşik Yargıtay kararları ile kooperatif genel kurul kararları uyarınca davalının tercihli üye olmadığını, normal üye olduğunu ve aidat ödeme sorumluluğunun bulunduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; aidatlarını peşin ödeyerek kooperatife tercihli (B tipi) ve peşin ödemeli ortak olan müvekkilinin aidat ödemekle yükümlü olmadığını, davacı kooperatif hakkında Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/217 E. sayılı dosyasında 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’na muhalefet, dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarından dava açıldığını belirterek davanın reddini ve davacının kötü niyet tazminatı ödemesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.03.2014 tarihli ve 2012/355 E., 2014/69 K. sayılı kararı ile; taraflar arasındaki çekişmenin davalının tercihli üye olup olmadığı ve aidat ödemekle yükümlü olup olmadığından kaynaklandığı, kesinleştirme şerhli ve onaylı gerekçeli kararı dosyada bulunan Konya 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 29.12.2011 tarihli, 2011/887 E., 2011/2341 K. sayılı kararına göre; davalının tercihli üye olmadığı ve diğer normal üyeler gibi kooperatif genel kurullarının belirlediği aidatları ödemesi gerektiği, kesin hüküm gereğince aidat ödemekle sorumlu olduğu anlaşılan davalının eldeki davada tercihli üyelik savunmasında bulunamayacağı, bulunsa bile kesin hüküm nedeniyle bu savunmasının nazara alınamayacağı, neticede davalının takip konusu aidatları ödemekle yükümlü olduğu, kesin hükmün varlığı karşısında bir kısım üyelerin açtıkları benzer davaların veya genel kurul kararlarının iptaline yönelik davaların beklenmesinin bu davada sonuca etkili olmadığı ve o davaların sonuçlarını beklemeye gerek görülmediği, aidatları ödemesi gereken davalı hakkında başlatılan icra takibinde Aralık 2011 ayı aidatının son ödeme tarihinden itibaren otuz gün geçmeden bu ay da dahil edilerek talepte bulunulmasının doğru olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, Haziran 2010 ilâ Kasım 2011 ayları için toplam on sekiz ay karşılığı 6.225TL asıl alacak ve 434,33TL işlemiş yasal faizden oluşan 6.659,33TL üzerinden takibin devamına, muaccel olmayan 2011 yılı Aralık ayına ilişkin aidat ile ilgili talebin reddine, kabul edilen asıl alacağın %20’si olan 1.245TL icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline, davacının kötü niyetli olduğu kanıtlanamadığından davalının reddedilen kısım üzerinden istediği haksız takip tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 26.10.2015 tarihli ve 2014/5867 E., 2015/6880 K. sayılı kararı ile;
“…1-Dava, aidat alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı yan, kooperatife peşin ödemeli ortak olduğunu savunarak davanın reddini istemiş, mahkemece, davalı hakkındaki aidat alacağının tahsiline ilişkin itirazın iptali davasının kesinleştiği ve davalının peşin ödemeli ortak kabul edilmeyeceğine ilişkin kesin hüküm teşkil edeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Gerek davalı vekilinin temyize cevap dilekçesi ve gerekse de Dairemize intikal eden benzer dosyalardan peşin ödemeli ortaklığa esas olan 30.06.2000 tarihli genel kurulun iptali için Konya 5. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2013/158 Esas sayılı dosyasıyla dava açıldığı anlaşılmıştır. İptal davasındaki iddialar arasında, genel kurulun yoklukla malül olduğuna ilişkin iddialar da bulunmaktadır. Bunun yanında, yüklenici ... ile kooperatif yönetim kurulu üyeleri hakkında nitelikli dolandırıcılık, zimmet, resmi belgede sahtecilik ve kooperatifler kanunu hükümlerine aykırılık nedeniyle açılan kamu davasının da Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2011/217 Esas sayılı dosyasında görülmeye devam edildiği ve 30.06.2000 tarihli genel kuruldaki bakanlık temsilcisi aleyhine de kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır.
Anılan davalar, dava konusu dosya ile sıkı irtibat halinde olup, genel kurul kararının iptaline karar verilmesi halinde sonraki genel kurullarda, aidat alınmasına ilişkin alınan kararlar geçerli olacak ve alınan kararların kazanılmış haklara aykırılık teşkil ettiğinden söz edilemeyecektir. Aksi halde, aynı durumda olan tüm ortakların durumu gözönüne alınarak, yüklenicinin yaptığı imalatın miktarı ile bu imalat karşılığı sattığı dairelerin karşılaştırılması gerekecektir. Bu nedenle, genel kurul iptali davasının sonucunun beklenmesi ve ceza davalarının son haliyle getirtilerek incelenmesinden sonra bir karar verilmesi gerektiğinden, eksik incelemeye dayalı kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 18.04.2016 tarihli ve 2016/44 E., 2016/307 K. sayılı kararı ile; Konya 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/887 E. sayılı davasında verilen kesin hüküm nedeniyle bir kısım kooperatif üyelerinin ve davacının açtığı benzer davaların veya genel kurul kararlarının iptaline yönelik davaların ya da ceza davasının beklenmesinin eldeki davada sonuca etkili olmayacağı, kesin hükmün varlığı karşısında o davaların sonuçlarını beklemeye gerek görülmediği, tercihli üye/ortak olmadığı anlaşılan davalının aidat ödeme sorumluluğunun bulunduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; peşin ödemeli ortaklığa esas alınan 30.06.2000 tarihli genel kurul kararının iptali istemiyle Konya 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/158 E. sayılı dosyasında açılan hukuk davası ile kooperatif yönetim kurulu üyeleri ve yüklenici hakkında nitelikli zimmet, nitelikli dolandırıcılık, resmî belgede sahtecilik ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’na muhalefet suçlarından Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/217 E. sayılı dosyasında açılan ve görülmekte olan ceza davasının, eldeki davayı etkileyecek nitelikte olup olmadığı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 165. maddesine göre bekletici sorun yapılmasının gerekli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “bekletici sorun” ve “ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesi için bağlayıcı olup olmadığı” hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
13. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Bekletici sorun” başlıklı 165. maddesinde;
“ (1) Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.
(2) Bir davanın incelenmesi ve sonuçlandırılması başka bir davanın veya idari makamın çözümüne bağlı ise mahkeme, ilgili tarafa görevli mahkemeye veya idari makama başvurması için uygun bir süre verir. Bu süre içinde görevli mahkemeye veya idari makama başvurulmadığı takdirde, ilgili taraf bu husustaki iddiasından vazgeçmiş sayılarak esas dava hakkında karar verilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
14. Bu düzenleme gereğince bir davada hüküm verilmesi, başka bir davada incelenmekte ve kesin olarak karara bağlanacak olan bir hukukî ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise, o davanın sonuçlanması beklenmek üzere yargılama ertelenebilir. Hâkim, o davanın sonuçlanmasını kendi bakmakta olduğu dava için bekletici sorun yapabilir.
15. Bilindiği üzere ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesinde görülmekte olan davaya etkisi, dava ve olay tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 53. maddesinde düzenlenmiş olup; hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
16. Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını; aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.
17. Mülga Borçlar Kanunu’nun “Ceza Hukuku İle Medeni Hukuk Arasında Münasebet” başlıklı 53. maddesi;
“Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet kararıyla da mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hâkimini takyit etmez” hükmünü içermektedir.
18. Aynı düzenleme, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 74. maddesinde de;
“Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.
Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz” şeklinde yer almaktadır.
19. Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararının, kusur ve derecesinin, zarar tutarının, temyiz gücü ve yükletilme yeterliğinin ve illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
20. Hukuk hâkiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
21. Yargıtayın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusunda kesinleşmiş kabul bulunması hâlinde, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. Nitekim aynı ilkelere Hukuk Genel Kurulunun 16.09.2021 tarihli ve 2017/(15)6-498 E., 2021/1023 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
22. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
23. Davalının tercihli (B tipi) ve peşin ödemeli kooperatif ortaklığının dayanağı olan 30.06.2000 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan kararların iptali için Konya 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/158 E. sayılı dosyasında davacı S.S. Güntur Konut Yapı Kooperatifi’nin davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğü, Konya Ticaret Sicil Müdürlüğü ve ... Mühendislik İnş. …Tic. Ltd. Şti. aleyhine açtığı dava, mahkemece yapılan yargılama sonucunda reddedilmiştir.
24. Bunun yanında yüklenici ... ile kooperatif yönetim kurulu üyeleri hakkında nitelikli dolandırıcılık, zimmet, resmî evrakta sahtecilik ve Kooperatifler Kanunu’na aykırılık nedeniyle açılan kamu davasında Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 28.01.2015 tarihli, 2011/217 E., 2015/29 K. sayılı kararı ile; kooperatif yönetim kurulu üyeleri sanıklar ..., ... ve ...’ün nitelikli zimmet, resmî belgede sahtecilik ve Kooperatif Kanunu’na muhalefet; yüklenici sanık ...’ın nitelikli zimmet; kooperatifin denetim kurulu üyesi sanık Mehmet Yaşar’ın 1163 sayılı Kanun’a muhalefet suçlarından mahkûmiyetlerine; sanıklar ...,... ve ...’nun nitelikli dolandırıcılık suçundan beraatlerine; sanık ....'ın ölümü nedeniyle hakkındaki kamu davalarının düşürülmesine karar verilmiş, bu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 30.11.2015 tarihli, 2015/8834 E., 2015/16784 K. sayılı kararı ile hüküm bozulmuş olup, ceza davasının hâlen derdest olduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
25. Ayrıca Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/230 E. sayılı dosyasında aralarında davalı ...’ün de bulunduğu kooperatif üyeleri tarafından, tercihli (B tipi) üyelerden aidat alınmasına ilişkin 05.05.2013 tarihli olağan genel kurulun dördüncü ve yedinci maddelerindeki kararların mutlak butlanla batıl olduğunun tespiti ve iptali istemiyle açılan dava sonucunda mahkemece kooperatifin 05.05.2013 tarihli genel kurulda aldığı dört ve yedi numaralı kararların peşin ödemeli (tercihli=B tipi) ortakların kazanılmış haklarını ihlâl ettiği gerekçesiyle kabulüne yönelik hüküm kurulduğu saptanmıştır.
26. Konya 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/158 E. sayılı davası ile Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/230 E. sayılı davasında verilecek karar, davalının aidat ödeme yükümlülüğünün varlığı ya da yokluğu konusunda hüküm içereceğinden şüphesiz eldeki davanın sonucunu etkileyecektir. Mahkemece anılan davalar bekletici sorun yapılmadan ve Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/217 E., sayılı ceza davasındaki mahkûmiyet kararının bağlayıcı olduğu da dikkate alınmadan Konya 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/887 E. sayılı davasında ödenmesi istenen aidat dönemleri farklı olmasına rağmen, bu davada verilen kararın davalının peşin ödemeli ortak kabul edilmeyeceğine ilişkin kesin hüküm teşkil ettiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
27. Bu durumda mahkemece genel kurul kararlarının iptaline yönelik davaların HMK’nın 165. maddesi uyarınca bekletici sorun yapılması gerektiği gibi ceza mahkemesinde tespit edilen maddi olaylar ile özellikle “fiilin hukuka aykırılığı' konusunun vurgulandığı mahkûmiyet kararının mülga BK’nın 53. maddesindeki hüküm gereğince hukuk hâkimini bağlayacağı gözetilerek bu davalarda verilen kararların kesinleşmesinin beklenmesi, kararların kesinleşmesi hâlinde ise, kesinleşen hususlar da nazara alınarak eldeki davanın değerlendirilip hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gereklidir.
28. Hâl böyle olunca, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda açıklanan ilave gerekçe ve nedenlerle bozulması gerekmiştir.
29. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan ilâve gerekçe ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18.11.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.