Ceza Genel Kurulu 2015/542 E. , 2016/22 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi : Ağır Ceza
Katılanlar ... ve ...'ye yönelik yağma suçundan, sanıklar ..., ..., ... ve ...'in 5237 sayılı TCK'nun 149/1-c, 168/3, 62/1, 53/1 ve 58. maddeleri uyarınca dörder yıl yedişer ay hapis; katılanlar ... ve ...'a yönelik yağma suçuna teşebbüsten, sanıklar ..., ..., ... ve ...'in aynı kanunun 149/1-c, 35/2, 62/1, 53/1 ve 58. maddeleri uyarınca dörder yıl yedişer ay hapis, aynı eyleme yardım etme suçundan katılan sanık ...'nün yine aynı kanunun 149/1-c, 39/1, 35/2, 62/1 ve 53/1. maddeleri uyarınca iki yıl üç ay onbeş gün hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna ve mahsuba, sanık ...'in cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, sanıklar ..., ..., ... ve ...'in tutukluluk hallerinin devamına, ruhsatsız silah taşımak suçundan sanık ...'in 6136 sayılı Kanunun 13/1, TCK'nun 62/1, 52/2, 54 ve 58. maddeleri uyarınca on ay hapis ve 500 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve müsadereye, katılan ...’ye yönelik tehdit suçundan sanıklar ..., ... ve ...’ün beraatlerine ilişkin,Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25.12.2013 gün ve 82-197 sayılı hükmün, katılan sanık ..., sanıklar ..., ..., ... ve ... müdafileri ile sanık ... tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 16.12.2014 gün ve 8624-22510 sayı ile;
'Sanıklar Recep, Gökhan ve Hamdi hakkında 09.05.2013 tarihli iddianame ile ...'ye yönelik tehdit eylemi nedeniyle herhangi bir karar verilmemiş ise de; zamanaşımı süresi içinde karar verilmesi olanaklı görülmüştür.
I-) Sanık ... hakkında yağma, 6136 sayılı Kanuna aykırılık, sanıklar ..., ... ve ... hakkında yağma suçundan kurulan hükümlerin temyiz incelemesinde;
Sanık Recep hakkında 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan yapılan uygulamada hükmedilen hapis cezası yönünde TCK'nun 53. maddesinin uygulanmasına hükmedilmesi gerektiği gözetilmemiş ise de, bu hususun infazda dikkate alınması olanaklı görüldüğünden, bozma nedeni yapılmamış,
Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hâkimler Kurulunun takdirine göre; suçun sanıklar tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-) Kasten işlemiş oldukları suçtan, hapis cezasıyla mahkûmiyetlerinin yasal sonucu olarak sanıkların, 5237 sayılı TCK’nun 53/1.maddesinin “a, b, c, d, e” bentlerinde yazılı haklardan aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca cezanın infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise anılan maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkûm oldukları hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmalarına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
2-) Sanık ... hakkında tekerrüre esas alınan Akşehir Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/1076-2010/269 E.-K sayılı kararına konu 2.000 TL adli para cezasının, karar tarihi itibariyle yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK'nun 305/1-son maddesi uyarınca kesin olması karşısında, sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağının gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ..., ... ve ... savunmanları ile sanık ... ve savunmanının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenlerle isteme aykırı olarak bozulmasına, bozma nedenleri yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla CMUK’nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hükümler fıkrasından, '5237 sayılı TCK’nun 53/1. maddesinin', sanık ... hakkında 'tekerrür hükümlerinin' uygulanmasına ilişkin bölümler çıkarılarak, TCK'nun 53. maddesinin uygulandığı bölümler yerine 'Kasten işlemiş oldukları suçtan, hapis cezasıyla mahkûmiyetlerinin yasal sonucu olarak sanıkların, 5237 sayılı TCK’nun 53/1. maddesinin “a, b, c, d, e” bentlerinde yazılı haklardan aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca cezanın infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyları üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise anılan maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkûm oldukları hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmalarına' cümleleri yazılmak suretiyle, eleştiri dışında diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin düzeltilerek onanmasına,
II-) Sanık ... hakkında yağma suçundan kurulan mahkûmiyet, sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında tehdit suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz incelemesine gelince;
1-) Dosya içeriğine göre; sanık ve beraat eden babası Saffet'in mağdurlardan aldıkları 26.000 TL borç parayı ödeyip ardından mağdurlardan 17.000 TL parayı yağmalamaları konusunda sanık Lütfi'nin diğer sanıklara yardım etmesinin olay mantığı içerisinde açıklanmaya muhtaç olduğu gibi katılan Bilal'in 15.02.2013 günlü kolluk beyanlarında özetle; ...'nün istenilen parayı vermesini, kendisinin en kısa zamanda ödeyeceğini; Cumhuriyet Savcılığındaki beyanında ise; sanıklar ... ve diğer sanıkların ...'den 17.000 TL alacakları olduğunu, alacaklarını alamadıklarını, sen nasıl Lütfi'den alacağını almış isen bu parayı bize vereceksin dediklerini, beyanında devamla; bizden para talep edilince akrabam ... ve oğlu ...'ye sanıklar..., ...,... ve ...'nin kendilerinden alacakları olduğunu belirterek para talep ettiklerini, kendilerinin bu kişilere borçları olup olmadığını sorduğunu, ... ve oğlu ..'nin sanıklara herhangi bir borçlarının olmadığını söyledikleri, ancak kendisine parayı ödediklerini, ...'nün, sanıkların kendilerini de tehdit ettiklerini, biz sana parayı öderiz dedikleri beyan ettiği dikkate alındığında, daha önce herhangi bir tehdit olmaksızın evlerini mağdur ...'a devredip 26.000 TL borç para alıp bu parayı da kısa bir süre sonra, ödeyen sanık ..ve babası ...'in diğer sanıkların, tanık ...'ın beyanlarıyla da sabit olduğu üzere, silahla tehdit eylemi altında bazı beyanlarda bulunmalarının yağma suçuna iştirak ettiklerini göstermediği gibi sanıklardan...'le ortaklık ilişkisi içerisine girmiş olmasının atılı yağma suçuna iştirak ettiğine dair her türlü kuşkudan uzak, yeterli, inandırıcı, kesin, somut ve hukuka uygun kanıtlar bulunmadığı gözetilmeden, beraati yerine yazılı biçimde mahkûmiyetine karar verilmesi,
2-) Sanıklar..., ..., ... ve ...'nin katılan ...'yü tehdit ettikleri yönündeki katılan ... ve babası ...'in anlatımları yanında, bu anlatımları destekleyen tanık ..., ... ve katılan ..'in beyanları nazara alındığında suçun sübuta erdiği gözetilmeden, yeterli delil olmadığından bahisle sanıklar hakkında beraat hükmü kurulması' isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Ağır Ceza Mahkemesi 25.02.2015 gün ve 11-34 sayı ile (1) nolu bozma ilamına uymuş, (2) nolu bozma ilamına ise;
'...Katılan sanık ... emniyette verdiği 07.03.2013 tarihli beyanında Afyonkarahisar'da faaliyet gösteren ....'deki aracın satışı sırasında çıkan olaylar nedeniyle ...'in ...e kinlendiğini, daha sonra sanıklar ..., ...ve ...'ın kendisine hitaben '...'in sana borcu var, aksini söyleyecek olursan seni yakarız, ortadan kaldırırız' şeklinde söz söyleyerek kendisini tehdit ettiklerini, yanlarında başka kimsenin olmadığını belirtmiştir. 08.03.2013 tarihli Cumhuriyet savcılığında verdiği ifadesinde; adliye parkında yanında babası ..., dayısı ..., soy ismini bilmediği ...(...) olduğu halde sanıklar ..., ... ve ... ile buluştuklarını, burada sanık ...'in cebinden çıkardığı tabancayı masaya koyarak 'bu saatten sonra silah konuşur. Biz kimseyi tanımayız' diyerek kendisini ve babasını tehdit ettiklerini söylemiştir. Katılan sanık ...nin babası olan diğer katılan sanık ... 08.03.2013 tarihli Cumhuriyet savcılığında verdiği beyanında, oğlu ...'nin beyanı doğrultusunda beyanda bulunmuştur. Tanık olarak bildirilen ... emniyetteki beyanında tehdit olayından bahsetmemekte ancak savcılıkta verdiği ifadesinde tanımadığı üç kişinin yanlarına geldiğini, fotoğraflarından teşhis edemediği kişinin silahı çıkartarak masanın üzerine koyduğunu belirtmiştir.
Ceza hukukunun amacı maddi gerçeği hiç kuşkuya meydan bırakmadan bulmaktır. Maddi gerçek ise, ancak dosyaya yansıyan ve tarafsız olarak değerlendirilebilecek beyanlar veya başka delillerle mümkün olmaktadır. Küçük bir şüphenin bulunduğu bir yerde mahkûmiyet hükmünün kurulması beklenemez. Dosyaya yansımayan delillerin ise, mahkeme tarafından değerlendirilmesi mümkün değildir. Zira mahkemenin vereceği kararın dosyada delillere göre denetime elverişli olması gerekecektir.
Yargıtay CGK'nun 17.11.2009 tarih ve 2009/8-122-2009/266 sayılı kararında belirtildiği üzere 'ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan 'in dubio pro reo' yani kuşkudan sanık yararlanır kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilmesinin tek yolu budur.'
Tüm bu beyanlar birlikte değerlendirildiğinde; asıl olayların müsebbibi olan katılan sanık Lütfi'nin kendisini kurtarmak amacıyla bu şekilde beyanda bulunduğu, kendisi ile aynı yerde bulunan kişilerden babası... ve dayısı ...'in aşamalardaki bir kısım beyanlarında, diğer tanık ...'nın ise aşamalardaki beyanlarında tehdit olayından bahsetmediği, daha sonra bu kişilerin olabilecek zararlardan sanıklar ...ve ..'yi kurtarmak amacıyla bu şekilde beyanda bulundukları kanaatine varılmıştır. Aşamalarda öncesinde üç adet savunmada bulunmasına rağmen sanık ...'in, kendisinin de içinde olduğu adliye parkındaki silah çekilme olayından bahsetmemesi, sanık ...'nin dayısı olan ....'in ise ne kendisinin de bulunduğu silah çekme olayından bahsetmemesi, sadece savcılık aşamasındaki beyanlarında bundan bahsetmeleri, kendisine sanıklar ..., ... ve ..'ın fotoğrafları gösterilmesine rağmen bunları teşhis edemediğini söylemesi nazara alındığında ...'nin doğruyu söylemediği kanaatine varılmıştır. Tanık ...nın beyanı nazara alındığında, sanıklar..., ... ve ...'nin üzerlerine atılı tehdit suçunu işlediklerine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği' gerekçesiyle direnerek önceki hükümde olduğu gibi sanıklar ..., ... ve ...'ün beraatine karar vermiştir.
Re'sen temyize tabi olmayan bu karar, taraflar ve Cumhuriyet savcısınca da temyiz edilmemiş olmasına karşın, yerel mahkemece kendiliğinden Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmiş olup, dosya; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.06.2015 gün ve 189563 sayılı 'incelenmeksizin iade' istekli tebliğnamesiyle, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Direnmenin kapsamına göre inceleme, sanıklar ..., ... ve ... hakkında katılan sanık ...’ye yönelik silahla tehdit suçundan verilen beraat hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar ..., ... ve ...’ün üzerine atılı katılan ...’ye yönelik silahla tehdit suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Cumhuriyet savcısı veya taraflarca temyiz edilmeyen yerel mahkeme direnme hükmünün Ceza Genel Kurulunca incelenmesinin mümkün olup olmadığı hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanıkların, sanıklar ... ve ... müdafilerinin ve katılan ... vekilinin yüzüne karşı tefhim edilen ve re'sen temyize tabi olmayan 25.02.2015 günlü direnme kararının, taraflar ve Cumhuriyet savcısınca da temyiz edilmediği halde yerel mahkemece kendiliğinden Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderildiği anlaşılmaktadır.
Olağan kanun yollarından olan temyiz incelemesinin yapılabilmesi için bir temyiz davası açılmış olmalıdır. Temyiz davasının açılabilmesi için de, 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 310. maddesine göre iki şartın varlığı gereklidir.
Bunlardan ilki süre şartıdır. Kanunun 310. maddesinde, genel kural olarak tarafların temyiz isteğinde bulunabilecekleri süre hükmün tefhiminden, tefhim edilmemişse tebliğinden başlamak üzere bir hafta olarak belirlenmiştir. Temyiz süresi 310. maddenin 3. fıkrasındaki farklı durum hariç olmak üzere, hükmün açıklanması sırasında hazır bulunanlar yönünden bu tarihte, yokluklarında hüküm verilenler yönünden ise gerekçeli kararın tebliği tarihinde başlar.
Temyiz davasının açılabilmesi için gerekli ikinci şart ise istek şartıdır. Yargılama hukukunun temel prensiplerinden olan 'davasız yargılama olmaz' ilkesine uygun olarak temyiz davası kendiliğinden açılmaz, bu konuda bir isteğin bulunması gereklidir. 1412 sayılı CMUK’nun halen yürürlükte bulunan 305. maddesinin 1. fıkrası ile bu kuraldan uzaklaşılmış ve bazı ağır mahkûmiyetlerde istek şartından sanık lehine vazgeçilerek, temyiz incelemesinin kendiliğinden yapılması kabul edilmiş ise de, onbeş yıl ve daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezalara ilişkin hükümler dışında kalan kararlarda, süre ve istek şartlarına uygun temyiz davası açılmamışsa hükmün Yargıtay’ca incelenmesi mümkün değildir. Yerel mahkemelerin direnme kararlarının temyizen incelenmesi bakımından da aynı şartlar geçerlidir.
Bu açıklamalar ışığında önsoruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Re'sen temyize tabi olmayan direnme kararı, sanıklar ... ve ... müdafilerinin, sanıkların ve katılan ... vekilinin yüzüne karşı verilmiş olmasına karşın, taraflar ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmemiştir. Bu nedenle açılmış bir temyiz davası bulunmaması ve kendiliğinden de temyize tâbi olmaması nedeniyle direnme kararının Ceza Genel Kurulunca incelenmesi mümkün değildir.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme kararına karşı açılmış bir temyiz davası bulunmaması ve kararın kendiliğinden de temyize tâbi olmaması nedeniyle dosyanın incelenmeksizin mahalline iadesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- ... Ağır Ceza Mahkemesinin 25.02.2015 gün ve 11-34 sayılı direnme kararına karşı açılmış bir temyiz davası bulunmaması ve kendiliğinden temyize tâbi de olmaması nedeniyle, dosyanın İNCELENMEKSİZİN MAHALLİNE İADESİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.01.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.