4. Ceza Dairesi 2019/3492 E. , 2019/14141 K.
Tehdit suçundan sanık ...’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-2. cümle, 52 ve 62. maddeleri gereğince 500,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Denizli 5. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 12/09/2013 tarihli ve 2013/73 esas, 2013/565 sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin mercii Denizli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 08/11/2013 tarihli ve 2013/322 değişik iş sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 19/04/2019 gün ve 94660652-105-20-10705-2018-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03/05/2019 gün ve 2019/43971 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre,
1- Denizli 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 12/09/2013 tarihli kararına karşı yapılan itiraz üzerine mercii tarafından sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinde belirtilen koşullar mevcut bulunduğundan bahisle itirazın reddine karar verilmiş ise de, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22/01/2013 tarihli ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararı ile itiraz merciinin sadece şeklî olarak değil, hem maddî olay, hem de hukukî yönden inceleme yapabileceği yönündeki kararı nazara alındığında, itiraz mercii Denizli 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından sanığın esasa yönelik itirazları konusunda da inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sadece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin koşulların var olup olmadığı yönünden değerlendirme yapılarak itirazın reddine karar verilmesinde,
2- 5237 sayılı Kanun’un 106/1-2. cümle maddesinde düzenlenen tehdit suçunun, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinin 02/12/2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile değişik yapılmasından önceki haline göre de uzlaşma kapsamında olmasına rağmen, soruşturma evresinde şüpheli ve müştekiye uzlaşma teklifi yapılmadığı gibi, kovuşturma evresinde de uzlaşma teklifi yapılmadığı cihetle, 5271 sayılı Kanun'un 253 ve 254. maddelerinde 6763 sayılı Kanun’la yapılan değişiklik de nazara alınarak soruşturma dosyasının uzlaştırma bürosuna gönderilerek uzlaştırma işlemlerinin yapılması gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit suçundan sanık ...’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-2. cümle, 52 ve 62. maddeleri gereğince 500,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Denizli 5. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 12/09/2013 tarihli ve 2013/73 esas, 2013/565 sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin mercii Denizli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 08/11/2013 tarihli ve 2013/322 değişik iş sayılı kararının, dosya kapsamına göre, Denizli 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 12/09/2013 tarihli kararına karşı yapılan itiraz üzerine mercii tarafından sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinde belirtilen koşullar mevcut bulunduğundan bahisle itirazın reddine karar verilmiş ise de, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22/01/2013 tarihli ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararı ile itiraz merciinin sadece şeklî olarak değil, hem maddî olay, hem de hukukî yönden inceleme yapabileceği yönündeki kararı nazara alındığında, itiraz mercii Denizli 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından sanığın esasa yönelik itirazları konusunda da inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sadece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin koşulların var olup olmadığı yönünden değerlendirme yapılarak itirazın reddine karar verilmesinde, yine, 5237 sayılı Kanun’un 106/1-2. cümle maddesinde düzenlenen tehdit suçunun, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinin 02/12/2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile değişik yapılmasından önceki haline göre de uzlaşma kapsamında olmasına rağmen, soruşturma evresinde şüpheli ve müştekiye uzlaşma teklifi yapılmadığı gibi, kovuşturma evresinde de uzlaşma teklifi yapılmadığı cihetle, 5271 sayılı Kanun'un 253 ve 254. maddelerinde 6763 sayılı Kanun’la yapılan değişiklik de nazara alınarak soruşturma dosyasının uzlaştırma bürosuna gönderilerek uzlaştırma işlemlerinin yapılması gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçeleriyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Tehdit suçundan sanık ...’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-2. cümle, 52 ve 62. maddeleri gereğince 500,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair, Denizli 5. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 12/09/2013 tarihli ve 2013/73 esas, 2013/565 sayılı kararına karşı sanık tarafından yapılan itirazın, sadece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının koşullarının oluşup oluşmadığı yönünden incelenerek reddine karar verilmesine ilişkin, mercii Denizli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 08/11/2013 tarihli ve 2013/322 değişik iş sayılı kararında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK'nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı Kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun'un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden ve şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanun'un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa'nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddenin altıncı fıkrasına, 25/07/2010 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanun'un 7. maddesiyle 'sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.' cümlesi eklenmiş, yine maddenin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 6545 sayılı Kanun'un 72. maddesiyle 'Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez' cümlesi eklenmiştir.
5560, 5728, 5739, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK'nın 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasa'nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b-Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
c-Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d-Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
e-Sanık hakkında daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmemiş olması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin bir değerlendirme yapılması için, yargılamanın herhangi bir sujesinin talepte bulunması şart değildir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması şartlarının varlığı hâlinde, 6008 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce resen, bu değişiklikten sonra ise sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir
beyanının olmaması hâlinde mahkemece diğer kişiselleştirme hükümleri olan seçenek yaptırımlara çevirme ve ertelemeden önce değerlendirilmesi gerekmektedir.
CMK’nın 231. maddesinin 12. fıkrasına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz yoluna başvurulabilecektir.
Olağan kanun yollarından olan itiraz, CMK’nın 267 ila 271. maddeleri, arasında düzenlenmiş olup 'İtiraz olunabilecek kararlar' başlıklı 267. maddesinde; 'Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir' şeklindeki düzenlemeye göre, kural olarak sadece hakim kararlarına karşı gidilebilecek olan itiraz yoluna, kanunlarda açıkça gösterilmiş olunması kaydıyla mahkeme kararlarına karşı da başvurulması mümkündür.
CMK’nın 270 ve 271. maddelerine göre, itiraz incelemesi kural olarak duruşmasız ve dosya üzerinden yapılacak, merci gerekli görürse Cumhuriyet savcısı, müdafii veya vekili de dinleyebilecektir. Bunun yanında merci, yazı ile cevap verebilmesi için itiraz istemini Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilecek, kendisi de inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılması konusunda emir de verebilecektir.
CMK’nın itirazla ilgili yukarıda yer verilen maddelerinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik itirazın yalnızca şekil yönünden inceleneceği, esasın inceleme dışı bırakılacağına dair bir düzenleme bulunmamaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 22/01/2013 tarihli ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararında; “İtiraz mercii, o yer Cumhuriyet savcısının suç vasfına yönelik aleyhe başvurusu üzerine incelemesini sadece şekli olarak değil, hem maddi olay hem de hukuki yönden yapmalı, gerekli gördüğünde cevap vermesi için itirazı sanık müdafiine tebliğ etmeli ve Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafiini dinlemeli, yine ihtiyaç duyduğu konular varsa gerekli araştırma ve incelemeyi yapmalı ya da bunların yapılmasını sağlamalı ve bunun sonucunda da TCK'nın 191/2. maddesi gereğince verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararının isabetli olup olmadığına karar vermelidir.” şeklindeki gerekçesiyle itirazın hem maddi hem hukuki yönden ele alınması ve her yönden hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerektiğine karar vermiştir.
İncelenen dosyada;
Sanık ... hakkında 02/10/2012 tarihli tehdit eylemi nedeniyle cezalandırılması talebiyle 16/01/2013 tarihinde kamu davasının açıldığı, sanığın sabıkasız olduğu ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul ettiği, yargılama neticesinde Denizli 5. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 12/09/2013 tarihli ve 2013/73 esas, 2013/565 sayılı kararıyla sanığın, TCK'nın 106/1-2.cümle, 62 ve 52. maddeleri uyarınca 500,00 Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanık tarafından, suçu işlemediği ve bu nedenle beraat etmesi gerektiğinden bahisle anılan karara itiraz edildiği, mercii Denizli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 08/11/2013 tarihli ve 2013/322 değişik iş sayılı kesin nitelikteki kararıyla '...sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul ettiği, kasıtlı suçtan mahkumiyetinin bulunmadığı, mağdurun maddi zararının olmadığı, sanığın HAGB'yi kabul ettiği, buna göre mahkemenin kararında usul ve yasaya aykırı bir yön olmadığı...' şeklindeki gerekçeyle itirazın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
CMK’nın 231. maddesinin 12. fıkrasına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz yoluna başvurulabilecektir. CMK’nın itirazla ilgili maddelerinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik itirazın yalnızca şekil yönünden inceleneceği, esasın inceleme dışı bırakılacağına dair açık bir düzenleme olmadığı gibi, ayrıca yasa yoluna başvurma hakkının içerisinde esastan inceleme yapılmasını isteme hakkının olduğunun da kabul edilmesi gerekir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının talebe bağlı oluşu (CMK'nın 231/6-c maddesi) yasa yolu incelemesinde esastan inceleme isteminde bulunulamayacağı anlamına gelmez. Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 22/01/2013 tarih ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararında itirazın hem maddi hem hukuki yönden ele alınması ve her yönden hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerektiğine karar vermiştir.
Bu açıklamalar karşısında, sanık ...'ın, iddiaya konu suçu işlemediği ve bu nedenle beraat etmesi gerektiği talebini de içeren itirazının, hem maddi hem hukuki yönden ele alınması, kararda hukuka aykırılık saptanması halinde gerekçesi de gösterilmek suretiyle itiraz kabul edilerek yeniden karar verilmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesi, bu suretle de kararın her açıdan hukuka uygunluğunun denetlenmesinin gerektiği gözetilmeden ve esasa ilişkin değerlendirme yapılmadan, '...sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul ettiği, kasıtlı suçtan mahkumiyetinin bulunmadığı, mağdurun maddi zararının olmadığı, sanığın HAGB'yi kabul ettiği, buna göre mahkemenin kararında usul ve yasaya aykırı bir yön olmadığı...' şeklindeki yasal olmayan gerekçeyle itirazın reddine karar verilmesine dair, Denizli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 08/11/2013 tarihli ve 2013/322 değişik iş sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1)Kanun yararına bozma istemine ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarname içeriğinde yer alan ilk paragraftaki bozma nedeni yerinde görüldüğünden, Denizli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 08/11/2013 tarihli ve 2013/322 değişik iş sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2)Bir (1) numaralı bozma nedeni karşısında, Denizli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 08/11/2013 tarihli ve 2013/322 değişik iş sayılı kararına yönelik ihbarnamenin ikinci paragrafındaki bozma nedeniyle ilgili olarak bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA,
Bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK'nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde merci Mahkemesince yerine getirilmesine, 19/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.