16. Ceza Dairesi 2017/1605 E. , 2017/5497 K.
Mahkeme Kararı : Midyat Ağır Ceza Mahkemesinin
Hüküm : 1-Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan; TCK'nın 302/1, 53, 58/9, 63. maddeleri ve 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca mahkumiyet.
2-6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan; 6136 sayılı Kanunun 13/2. maddesi, 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi, TCK'nın 52/2-4, 53, 58/9, 63. maddeleri uyarınca mahkumiyet
Suç : Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, 6136 sayılı Kanuna aykırılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Midyat Ağır Ceza Mahkemesinin 14.07.2016 tarih 2016/121-174 sayılı kararıyla ... hakkında, Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan TCK'nın 302/1, 53, 58/9, 63. maddeleri ve 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis; 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan 6136 sayılı Kanunun 13/2. maddesi, 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi ve TCK'nın 52/2-4, 53, 58/9, 63. maddeleri uyarınca hapis ve para cezası verildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu yönünden onama,
6136 sayılı Kanuna aykırılık suçu yönünden düzeltilerek onama talep eden tebliğnamesi üzerine kısmen de resen temyize tabi hükmün sanık müdafii tarafından da temyizi üzerine, Dairemizin 23.02.2017 tarih ve 2016/6920 - 2017/1571 sayılı ilamı ile 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan kurulan hükmün onanmasına, Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan kurulan hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
İtiraz Gerekçesi:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.05.2017 tarih ve KD–16-2016/342058 sayılı yazısı ile; “PKK/KCK sözde yürütme konseyinin öz yönetimden başka seçenek kalmadığına yönelik çağrısı üzerine, terör örgütünün amaca ulaşmak için gerçekleştirdiği stratejik hamlelerden en önemlilerinden birisi olan, yoğun olarak Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ve Ülkemizin değişik yörelerinde hakimiyet alanları oluşturmak için güvenlik güçlerine ve kamu binalarına topluca saldırı girişiminde bulunmak kararı kapsamında, PKK/KCK terör örgütünün şehirlerdeki milisleri ve kırsal alandaki örgüt mensuplarının silahları ile şehir merkezlerine gizlice girerek halkın arasına karıştıkları, zaman zaman bir kısım belediyelerin araç ve gereçlerini de kullanmak suretiyle insanların yoğun olarak yaşadıkları sokaklara, mahallelere hendekler kazarak el yapımı bomba ve düzenekleri yerleştirdikleri, umumun kullandığı karayollarına mayın döşeyerek patlamaya hazır hale getirdikleri, tonlarca patlayıcı yüklü kamyonlar, iş makineleri ve diğer araçlarla canlı bomba saldırıları hedefledikleri, güvenlik güçlerinin kamu düzenini ve bu yörede yaşayan vatandaşların güvenliğini sağlamak için operasyon yapma zorunluluğu sonucunda, örgüt mensuplarıyla güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalar sırasında daha önce yerleştirilen patlayıcıların infilak ettirilmesi ve bireysel ya da araçlarla gerçekleştirilen canlı bomba saldırılarıyla çok sayıda sivil vatandaş, kamu görevlisi ve güvenlik güçlerinin ölüm ve yaralanmasına sebebiyet verdikleri, bu süreçte yöre halkının oturduğu evleri terk etmelerini cebren engelleyerek canlı kalkan yaptıkları, yerleşim alanlarının teröristlerden ve patlayıcılardan temizlenmesi için sürdürülen operasyonların haftalarca sürdüğü, çok sayıda özel konut ve işyeri, okul, hastane gibi kamu konutları ve şehrin alt yapı tesislerinin ağır hasar görerek kullanılamaz duruma geldiği, bölge halkının büyük bir çoğunluğunun terör örgütünün yasalara ve devlet otoritesine itaatsizlik çağrısına itibar etmemesiyle, silahlı çatışmaya giren birçok örgüt mensubunun etkisiz hale getirilerek, yerleşim alanlarının, örgütün işgalinden ve patlayıcılardan temizlenerek, kamu düzeninin sağlandığı bilinen bir gerçektir. Bu bağlamda, yakın tarihlerde eş zamanlı olarak 09/08/2015 tarihinde Mardin ili Nusaybin ilçesinde,10/08/2015 tarihinde Şırnak il merkezinde, 12/08/2015 tarihinde Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde, 13/08/2015 tarihinde Muş'un Bulanık ilçesinde, 14/08/2015 tarihinde Hakkari il merkezinde, 14/08/2015 tarihinde Van ili Merkez İpekyolu ilçesinde ve Edremit ilçesinde, 15/08/2015 tarihinde Batman il merkezinde, 15/08/2015 tarihinde Diyarbakır ili Sur ilçesinde, 16/08/2015 tarihinde Diyarbakır ili Silvan ilçelerinde, 17/08/2015 tarihinde Şırnak ili Cizre ilçesinde18/08/2015
tarihinde Diyarbakır ili Lice ilçesinde, 18/08/2015 tarihinde Ağrı ili Doğubeyazıt ilçesinde, 19/08/2015 tarihinde Bitlis ili Hizan ilçesinde, 28/08/2015 tarihinde Adana ili Seyhan ilçesi ... mahallesinde, 08/09/2015 tarihinde Adana ili Seyhan ilçesi Gülbahçe mahallesinde, 16/09/2015 tarihinde Adana ili Seyhan ilçesi ... mahallesinde, 08/10/2015 tarihinde Ağrı il merkezinde, 12/10/2015 tarihinde Van ili Erciş ilçesinde PKK/KCK terör örgütü üyeleri tarafından öz yönetim ilanında bulunulduğu, bu öz yönetim ilanlarından sonra bu yerleşim yerlerinde de Dargeçit İlçesi'ndekine benzer terör eylemlerinin başladığı, kırsaldan gelip halkın arasına karışan terör örgütü üyeleri ve şehir milisleri tarafından bir kısım belediyelerin araç gereç yardımından da yararlanılarak hendekler kazılıp içerisine el yapımı patlayıcılar yerleştirildiği, kurtarılmış bölgeler oluşturulmaya çalışıldığı, kamunun kullanımındaki yollara mayınlar döşendiği, bomba yüklü araçlarla ve canlı bombalarla güvenlik güçlerine yönelik terör saldırılarında bulunulduğu, birçok güvenlik görevlisinin ve masum sivil vatandaşın şehit olduğu ve yaralandığı, güvenlik güçlerince yapılan operasyonlar kapsamında birçok patlamamış el yapımı patlayıcı düzeneklerinin, mayın ve bomba yüklü araçların da ele geçirildiği, terör örgütü üyeleri, milisleri ve sempatizanları tarafından topyekün sivil direniş ve hatta başkaldırı hareketine girişildiği de malumdur.
Keza Dargeçit ile birlikte hemzaman olarak Diyarbakır İli Sur, Şırnak'ın Cizre, İdil ve Silopi ile Mardin'in Nusaybin İlçelerinde hendek kazarak bu yerleri patlayıcı düzenekleri tahkim etmek ve başında nöbet tutmak suretiyle alan hakimiyeti kurulmasına yönelik bu eylemlere karşı operasyonlar yürütüldüğü, Dargeçit İlçesinde 11 Aralık 2015 günü ilan edilen sokağa çıkma yasağının 29 Aralık 2015 günün kaldırıldığı, Mardin Valiliğinin açıklamasına göre bu süre zarfında, 32 terör örgütü üyesinin etkisiz hale getirildiği, 4 terör örgütü üyesinin ölü, 3 terör örgütü üyesinin yaralı ele geçirildiği, 2 bin kilogram patlatılmaya hazır bidon içinde el yapımı patlayıcı, 7 kalaşnikof, 2 M16, keskin nişancı tüfeği, biksi makineli tüfek, 5 av tüfeği toplam 26 uzun namlulu silah, tabanca, 3 roketatar, 30 el bombası, 60 roketatar mühimmatı, 3 telsiz, 22 voleybol topu içerine hazırlanmış el yapımı bomba, 9 el yapımı patlayıcı ele geçirildiği, terör örgütü mensuplarınca güvenlik güçlerine yönelik 41 roketatarlı saldırının düzenlendiği, 7 zırhlı aracın zarar gördüğü, dört polis memuru yaralandığı, yaralanan sekiz vatandaştan ikisinin hayatını kaybettiği, 25 barikatın kaldırıldığı, 8 bomba düzeneğinin imha edildiği, 6 perde brandanın kaldırıldığı, barikat olarak kullanılan römork ve minibüsün kaldırıldığı anlaşılmaktadır.
Bu cümleden olarak; olayların yaşandığı Dargeçit ilçe merkezinde örgütün dağ kadrosundan inen mensupları ile birlikte hendek kazan, olayları yöneten Çektar kod ... adlı örgüt üyesinin verdiği vahim nitelikli silahla hendek arkasında nöbet tutan sanığın 22/02/2016 günü yakalandığı anlaşılmaktadır.
Dosyaya yansıyan anlatımlardan olaylar sırasında bir kısım örgüt mensuplarının sanık gibi hendek kazımında ve bu hendeklerin başında nöbet tutulmasında, bir kısmının hendek ve barikatların el yapımı patlayıcılarla tuzaklanmasında, bir kısmının lüzumu halinde bu patlayıcıların ateşlenmesinde, başka bir kısmının ise ateşli silah ve roketatarlarla operasyona yapan güvenlik güçlerine karşı koymakta görevlendirildikleri, tam bir iş bölümü içinde herkesin kendisine verilen görevi yerine getirdiği, bu iş bölümü çerçevesinde gerçekleştirilen eylemlerin birbirine eklenerek bir bütün haline varan ve ülkenin belli bir bölümünde alan hakimiyetinin sağlanması, bu bölgeye girmek isteyenlere de buradan çıkmak isteyenlere de izin verilmemesi şeklinde gelişen eylemlerin kül halinde vahim bir nitelik taşıdığı, olayların bu bölgelerde yaşayıp terör örgütüne destek vermeyen halk kesimi için dehşet verici ve hayatı çekilmez hale getiren, bu bölgeler dışında ülkemizin diğer bölgelerinde yaşayan toplum kesimini ise endişeye ve infiale sevkeden vahim nitelikteki olaylardan olduğu, artık sanığın uygulamada vahim nitelikte olduğu kabul edilen öldürme, öldürmeye teşebbüs, yağma vb. Eylemleri bizzat gerçekleştirmesinin ya da bu suçlara fail sıfatı ile iştirak etmesinin gerekli olmadığı, bu yönde araştırma yapılmak üzere kovuşturmanın genişletilmesine de gerek olmadığı, sanığın ilçede 11-29 Aralık 2015 günleri arasında sokağa çıkma yasağı ilan edilmesine neden olan kül halinde vahamet arz eden tuzaklanan patlayıcıların patlatılması, güvenlik güçlerine roketatarlı saldırı, yaralanma, öldürme olayları ile diğer olaylarının bütününe, hendek kazıp kendine verilen uzun namlulu otomatik tüfekle bu hendeklerin başında nöbet tutmak suretiyle, bu fiillerin işlenmesinin kolaylaştırarak, en azından yardım eden sıfatıyla katıldığının kabulünde zorunluluk olduğu, hatta bir bütün olarak eş zamanlı bir şekilde bölgenin bütününde gerçekleşen diğer olayların da amaç suç bakımından göz önüne alınması gerektiği düşünülmüştür.
Diğer taraftan, Yüksek Dairenin kabulüne göre, hendek kazıp başında vahim nitelikteki otomatik tüfekle nöbet tutan sanığın, korudukları bölgeye giriş ve çıkışları sınırlandırmak, cebren evlerinde tutulup canlı kalkana dönüştürülen halkın bu bölgeden ayrılmasının engellemekle, belirlenmesi mümkün mağdurlar bakımından vahim nitelikte kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu da işlediği açıktır. Bu anlamda Yüksek dairenin aradığı şekilde TCK.nun 302/2 maddesi anlamında vahim nitelikte bir araç suçun işlendiğinin de kabulü gerekecektir.
Açıklanan bu nedenlerle kovuşturmasının genişletilmesine gerek olmadığı, sanığın sübut bulan devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma suçundan verilmiş mahkumiyet hükmünün onanması gerektiği kanaatine varıldığından, aksi yöndeki Yüksek Daire kararına itiraz etmek gerekmiştir.” gerekçeleri ile Dairemizin bozma kararına itiraz ederek hükmün onanmasına karar verilmesini aksi takdirde itirazın incelenmesi için, dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İtirazın Konusu:
Devletin Birliği ve Ülke Bütünlüğünü Bozma suçundan Midyat Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan sanık Fikret Aksoy hakkında eksik soruşturma sonucu hüküm kurulup kurulmadığına ilişkindir.
Hukuki Değerlendirme:
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 308. maddesine 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile eklenen 3. fıkrası gereğince Dairemizce yapılan inceleme sonucunda;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere,
a- PKK/KCK sözde yürütme konseyinin öz yönetimden başka seçenek kalmadığına yönelik çağrısı üzerine Güney Doğu Anadolu bölgesinde ve ülkenin değişik yörelerinde hakimiyet alanları oluşturmak amacıyla silahlı terör örgütünün kırsaldaki elemanları ve şehirdeki milisleri aracılığıyla yerleşim yerlerinde hendek kazmak, patlayıcı yerleştirmek, canlı bomba halinde belli hedeflere saldırı düzenlemek gibi Devlete yönelik isyana kalkışma hareketinde bulunduğu,
b- Bu saldırılar sonucu ülkenin değişik yörelerinde ölüm ve yaralamayla sonuçlanan olaylar yaşandığı,
c- Yöre halkının canlı kalkana dönüştürülerek hürriyetlerinin tahdit edildiği,
Bu şekilde yaşanan süreçte sanığında iş bölümü çerçevesinde görev üstlenerek silahıyla hendek başında nöbet tutmasının vahim eylem niteliğinde olduğu, bu nedenle TCK 302 maddesi gereğince cezalandırılmasının isabetli olduğu görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
Otuz yılı aşkın süredir silahlı terör örgütü olarak güvenlik güçlerine ve sivil vatandaşlara yönelik ölüm ve yaralama ile sonuçlanan sayısız terör eylemini gerçekleştiren PKK/KCK’nın nihai amacının Devletin Birliği ve Ülke Bütünlüğünü Bozmak suretiyle ülkenin topraklarının bir kısmı üzerinde Kürt Devleti kurmaktır. Bu amaca ulaşmak için strateji ve taktiklerde zaman zaman değişiklik yapmaktadır. 2014 yılı sonrasında da yoğun olarak Güney Doğu Anadolu bölgesinde bazı il ve ilçelerde kurtarılmış bölgeler ilan edip Devlet otoritesi ve kamu güvenliğinin yok edilmesi amaçlanmıştır.
Silahlı terör örgütleri amaç suçu işleyebilmek için toplumda baskı, korku, sindirme ve yılgınlık oluşturarak kaos ortamı yaratmak suretiyle yok ettikleri kamu otoritesinin yerine geçmek amacıyla terör eylemleri gerçekleştirirler. Araç suçların bir kısmı örgüt üyeliği faaliyeti kapsamında değerlendirilmekle birlikte eylemlerin ağırlığına göre bir kısmı da amaç suçu gerçekleştirmeye matuf sayıldığından vahim eylem olarak adlandırılır. Yüksek Yargıtayın görevli Dairesi ve Ceza Genel Kurulunun yerleşik içtihatlarına göre; öldürme, nitelikli yaralama, yağma, cinsel saldırı, hürriyetten yoksun bırakma gibi suçlar “vahim eylem” olarak kabul edilmiştir. Bu doğrultuda insanların yaşam alanları içinde hendek kazıp patlayıcı yerleştirmek, cebir kullanarak örgüte eleman sağlamak faaliyetleri de amaç bakımından elverişli eylem kabul edilerek vahim nitelikte görülmüştür.
Örgütlü suçların geçitli olması nedeniyle örgüt üyesi vahim bir suç işlediği takdirde araç suçun yanında amaç suçtan da (TCK 302, 309 maddeleri gibi) cezalandırılması gerekecektir.
Güney Doğu Anadolu bölgesinde silahlı terör örgütünün taktik değişiklik sonucu eylem alanını kırsaldan şehir merkezlerine yöneltmesi, orada kendine has kurtarılmış bölgeler ilan edip halkın iradesini ve kamu otoritesini yok sayarak bu bölgelerde faaliyette bulunması vahim niteliktedir. Dairemizin 2016/7001-2017/383 sayılı kararı bu doğrultudadır.
CMK 217/1 maddeye göre “Hakim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir” mahkeme huzurunda tartışma konusu edilmeyen hususlara kararın gerekçesinde yer verilemez. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz gerekçesinde bahsetmiş olduğu ölüm ve yaralamalara ilişkin tutanaklar dosyada mevcut değildir. Diğer taraftan kişi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlendiği itiraz gerekçesinde beyan edilmesine rağmen, bu konuda soruşturma yapılmadığı gibi yerel mahkemece de herhangi bir araştırma gerçekleştirilmemiştir.
Günümüze kadar süre gelen yerleşik kararlara göre; olay tutanağı bulunmayan hiçbir hadisenin gerçekleştiği kabul edilmemiştir.
Mahkeme kararları da tarihi olayların ispatında vesika görevleri icra edecektir. Bu bölgede yaşanan ayaklanma niteliğindeki eylemlerin somut delillere dayalı olarak tespit edilmesi zorunludur. Bu durum daha sonraki tarihlerde Devletin ve kamu görevlilerinin haksız şekilde suçlanmasını önleyecektir.
Mardin’in Midyat ilçesinde bu süreçte neler yaşanmıştır? Bu sorunun cevabını dosyada bulmak mümkün değildir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da dosyada mevcut olmayan sonradan temin edilen (internet yada medya yoluyla) bilgilerle sonuca gitmiştir.
Her devlet kendi hayatiyetine yönelik saldırıları orantılı bir şekilde def etme hak ve yetkisine sahiptir. Bu bölgede devlete ve yöresel halka yöneltilmiş olan saldırının meşru bir şekilde savuşturulduğunun ispatı için saldırının boyutlarının da tespit edilmesi gereklidir. Bu yargının görevidir. Yukarıda ifade edildiği gibi bu görevin eksik icrası Uluslar arası platformda ve tarih önünde ülkemizin suçlanmasıyla sonuçlanabilecektir.
Diğer taraftan yöre halkının hürriyetinin sınırlandığı zorunlu ikamete tabi kılınarak adeta bir canlı kalkan görevi icra ettirildiği, zaman zaman teröristlerin burada yaşayan halkın arasına karışarak kendilerini gizledikleri gibi, saldırının halka yönelik olduğu propagandasını yaptıkları halde soruşturma merciileri tarafından bu konuda hiçbir araştırma yapılmamıştır. Bu doğrultuda sanığın nöbet beklediği iddia edilen yerde bir silahlı çatışma olup olmadığı bu hendeklere patlayıcı yerleştirilip yerleştirilmediği delillerle ortaya konulmamıştır.
Örgütsel davalarda sonradan ortaya çıkan itirafçı sanıklar beyanları ile birçok olayı aydınlatmakta suç vasıfları değişmektedir. Dolayısıyla eylemden sonra makul bir süre soruşturmanın derinleştirilmesi birçok faili meçhul hadisenin de çözülmesini kesin hüküm oluşmadan önce isabetli karar verilmesini sağlayacaktır.
Bu nedenlerle soruşturma eksik yapılmıştır. Soruşturmanın genişletilmesi suç vasfını belirleyecektir. Eksik soruşturma sebebiyle Dairemizin bozma kararı isabetli olduğundan önceki kararda bir değişiklik yapılmasına yer olmadığına, dosyanın itiraz konusunda karar verilmek üzere Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 19.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verilmiştir.