10. Ceza Dairesi 2020/690 E. , 2020/5808 K.
İtiraz Eden : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
İtiraz Edilen Daire Kararı : Dairemizin 17/02/2020 tarihli, 2020/307 esas ve 2020/997 karar sayılı ret ilamı
İtirazla İlgili Mahkeme Kararı : Sapanca Asliye Ceza Mahkemesinin 27/04/2017 tarihli, 2017/88 esas ve 2017/237 sayılı kararı ile aynı Mahkemenin 24/10/2017 tarihli, 2017/89 esas ve 2017/634 sayılı kararı
Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
İtiraz yazısı ile dava dosyası incelendi.
I) KONUYLA İLGİLİ BİLGİLER:
1- Sanığın 30/08/2016 tarihinde işlediği iddia edilen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu nedeniyle düzenlenen 16/02/2017 tarihli iddianameyle açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, Sapanca Asliye Ceza Mahkemesinin 27/04/2017 tarihli ve 2017/88 esas, 2017/237 sayılı kararıyla TCK’nın 191/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, 51/1. maddesi gereğince cezasının ertelenmesine karar verildiği, hükmün yasa yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği,
2- Sanığın 21/11/2016 tarihinde işlediği iddia edilen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu bakımından da ilk suça ilişkin iddianameyle aynı gün düzenlenen 16/02/2017 tarihli iddianameyle açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, Sapanca Asliye Ceza Mahkemesinin 24/10/2017 tarihli ve 2017/89 esas, 2017/634 sayılı kararıyla TCK’nın 191/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, 51/1. maddesi gereğince cezasının ertelenmesine karar verildiği, hükmün yasa yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği,
3- Adalet Bakanlığının 20/01/2020 tarihli yazısı ile “Dosya kapsamına göre, Sapanca Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/88 esas sayılı dosyasındaki suç tarihinin 30/08/2016, iddianame düzenleme tarihinin ise 16/02/2017 olduğu, Sapanca Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/89 esas sayılı dosyasındaki suç tarihinin 21/11/2016, iddianame düzenleme tarihinin ise 16/02/2017 olduğu, her iki suçun da iddianame tarihlerinin aynı olması sebebiyle hukukî kesinti olmadığı, anılan iki dosyada da sanığın üzerine atılı eylemlerin aynı mahiyette olduğu dikkate alınarak, bu eylemlerin bir suç işleme kararı icrası kapsamında işlendiği anlaşıldığından, dosyaların birleştirilmesi ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43. maddesinde öngörülen zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği gözetilmeksizin her bir eylem için ayrı ayrı ceza verilmesinde isabet görülmediği” gerekçesi ile kanun yararına bozma yoluna başvurulması üzerine,
Dairemizce 17/02/2020 tarihli ve 2020/307 esas, 2020/997 karar sayı ile 'Kanun yararına bozma talebini oluşturan uyuşmazlığın konusu; sanığın farklı tarihlerdeki eylemlerinin zincirleme suç kapsamında kalıp kalmayacağına ilişkin olup, bu husus ise Mahkemece delillerin değerlendirilmesinde ve sanığın hukuki durumunun takdirinde hataya düşüldüğü iddiasına dayanmakta olup, sanığın farklı tarihlerdeki eylemleri hukuki kesintiyi oluşturan ilk iddianameden önce olsa da, her bir somut olaya göre yargılama konusu eylemlerin bağımsız birer suç mu, yoksa zincirleme suç mu olduğu hususu Mahkemenin takdirine ve delillerin değerlendirilmesine ilişkin olduğundan kanun yararına bozma olağanüstü kanun yoluna konu olması mümkün olmayıp, talebin reddine' karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nca, Dairemizin bu kararına itiraz edilmiştir.
II) İTİRAZ NEDENLERİ:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itiraz yazısında; 'Yüksek Daire ile Başsavcılığımız arasında itirazın konusunu oluşturan uyuşmazlık, yerel mahkemece kurulan ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen hükümde, TCK'nin 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin hukuka aykırılığın kanun yararına bozma yoluyla giderilip giderilemeyeceğinin, başka bir ifadeyle kanun yararına bozmaya konu kanuna aykırılığın 5271 sayılı CMK'nin 309. maddesi çerçevesinde kanun yararına bozma yoluyla denetlenip denetlenemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.
5237 sayılı TCK'nin 'Zincirleme suç' başlıklı 43. maddesi;
'(1) Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.
(2) Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.
(3) Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, ... ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz.' biçiminde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309 ve 310. maddelerinde düzenlenen kanun yararına bozma kurumu; hâkim veya mahkemelerce verilip istinaf ya da temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların giderilmesini sağlayan olağanüstü bir kanun yoludur. 5271 sayılı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasında, kanun yararına bozma sonrası yapılacak işlemler, bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ve bozma kararının etkileri, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak ayrıntılı olarak gösterilmiştir. Düzenlemede; kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken, öncelikle 'karar' ve 'hüküm' ayrımı gözetilmiş ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
5271 sayılı CMK'nin 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir kararın kanun yararına bozulması halinde aynı Kanun'un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için, verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir. Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır. Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise anılan fıkranın (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, 'tekriri muhakeme' yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir. 5271 sayılı CMK'nin 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde ise cezanın kaldırılmasına Yüksek Dairece karar verilecek, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi durumunda bu hafif cezaya Yargıtay Ceza Dairesince doğrudan hükmedilecektir.
Somut olayda; sanık ... hakkında uyuşturucu madde kullanma suçundan, 07.10.2016 suç tarihli eylemi nedeniyle 27.12.2018 tarihinde Sapanca Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açılmış, yargılama sırasında Mahkemece aynı sanık yönünden aynı suçtan suç tarihi 30.08.2016 ve 21.11.2016 olan iki dava daha açıldığı ve açılan bu davalar arasında hukuki kesinti bulunmadığı tespit edilmiş, suç tarihleri 30.08.2016 ve 21.11.2016 olan eylemler nedeniyle açılan davalarda verilen mahkûmiyet kararlarının istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleştiklerini gören yerel mahkemece 26.03.2019 tarihli oturumda kanun yararına bozma yoluna başvurulması istemiyle ihbarda bulunulmuştur. Anılan ihbar sonucunda T.C. Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü 20.01.2020 tarihinde 94660652-105-54-10653-2019-Kyb sayılı mucip ile Sapanca Asliye Ceza Mahkemesinin suç tarihleri 30.08.2016 ve 21.11.2016 olan eylemler nedeniyle verdiği 88-237 ve 89-634 sayılı kararlarının kanun yararına bozulması gerektiğini Başsavcılığımıza bildirmiş, Başsavcılığımız tarafından bu bildirim Yargıtay 10. Ceza Dairesi Başkanlığına gönderilmiştir.
5237 sayılı TCK'nin 43. madde uygulamasında sanık aleyhine olarak uygulama yapılarak fazla ceza tayini halinde, hukuka aykırılığın istinaf veya temyiz incelemesi sonucunda giderilebileceğinde şüphe bulunmamakla birlikte, kanaatimizce kararların istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmesi halinde anılan hukuka aykırılık ancak CMK'nin 309. maddesi uyarınca olağanüstü kanun yolu ile denetlenebilecektir. Kararların CMK'nin 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendi uyarınca kanun yararına bozulması halinde, Sapanca Asliye Ceza Mahkemesi derdest olan 2018/659 esas sayılı dosyasında hukuki kesinti oluşmayan her üç eylem nedeniyle açılan dava dosyalarını birleştirecek ve karar verecektir. Bunun aksinin kabulü durumunda sanığın aleyhine ceza verilmesi sonucunu doğuran hukuka aykırılığın denetlenemeyeceği sonucu ortaya çıkabilecek, bu durum hukuki güvenlik ilkesini de zedeleyecektir.
Nitekim, Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 08.10.2018 gün ve 4753-10906, 3. Ceza Dairesinin 28.01.2019 gün ve 12230-1331, 4. Ceza Dairesinin 13.03.2019 gün ve 777-4258, 7. Ceza Dairesinin 18.02.2019 gün ve 860-12892, 8. Ceza Dairesinin 24.02.2020 gün ve 13438-10292, 11. Ceza Dairesinin 11.11.2019 gün 8070-7767, 13. Ceza Dairesinin 11.01.2018 gün ve 4800-383, 14. Ceza Dairesinin 13.12.2018 gün ve 4151-7503, 15. Ceza Dairesinin 25.11.2019 gün ve 9020-12665, 17. Ceza Dairesinin 24.09.2019 gün ve 10161-11111, 18. Ceza Dairesinin 10.06.2019 gün ve 2368-10146, 19. Ceza Dairesinin 30.05.2019 gün ve 8444-9247, 20. Ceza Dairesinin 22.01.2020 gün ve 1722-775 sayılı ilamlarına konu olan benzer uyuşmazlıklarda, TCK'nin 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin yerel mahkemece verilen hükümler yönünden kanun yararına bozma talepleri hükmün esasına girilmek suretiyle incelenmiş, kanun yararına bozmaya konu hukuka aykırılığın 5271 sayılı CMK'nin 309. maddesi çerçevesinde denetlenebileceğine ilişkin Özel Daireler arasında istikrar gösteren bir içtihat oluşturulmuştur.
Yukarıda açıklandığı üzere, sanık ... hakkında verilen Sapanca Asliye Ceza Mahkemesinin 27.04.2017 tarihli ve 2017/88 esas, 2017/237 sayılı kararı ile yine aynı Mahkemenin 24.10.2017 tarihli ve 2017/89 esas, 2017/634 sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma talepleri yönünden kanun yararına bozma isteminin reddine ilişkin Yüksek 10. Ceza Dairesinin kararının isabetli olmadığı kanaatine varıldığından olağanüstü itiraz kanun yoluna başvurulmuştur.” denilerek Dairemizin ret kararının kaldırılması ve kanun yararına bozma talebinin kabulüne karar verilmesi istenilmiştir.
III) İTİRAZIN VE KONUNUN İRDELENMESİ:
Sanık hakkında kanun yararına bozulması talep edilen hükümlere konu olan, 30/08/2016 tarihli suç bakımından 16/02/2017 tarihinde iddianame düzenlenerek Sapanca Asliye Ceza Mahkemesine dava açıldığı, 21/11/2016 tarihli diğer suç bakımından da yine aynı gün 16/02/2017 tarihinde iddianame düzenlenerek aynı Mahkemeye dava açıldığı,
Mahkemece her iki suç bakımından ayrı ayrı yargılama yapılarak;
30/08/2016 tarihli suç yönünden Sapanca Asliye Ceza Mahkemesinin 27/04/2017 tarihli ve 2017/88 esas, 2017/237 sayılı kararıyla TCK’nın 191/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, 51/1. maddesi gereğince cezasının ertelenmesine karar verildiği, hükmün yasa yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği,
21/11/2016 tarihli suç yönünden Sapanca Asliye Ceza Mahkemesinin 24/10/2017 tarihli ve 2017/89 esas, 2017/634 sayılı kararıyla TCK’nın 191/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, 51/1. maddesi gereğince cezasının ertelenmesine karar verildiği, hükmün yasa yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği, Mahkemece zincirleme suç hükümleri yönünden bir değerlendirme yapılmadığı,
Anlaşılmış olup, iki olay arasındaki süre ve iddianame tarihleri itibariyle hukuki kesintinin gerçekleşmemiş olması dikkate alınarak sanık hakkında TCK'nın 43. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanma koşullarının tespit edilebilmesi için davaların birleştirilmesine karar verilmesi gerektiğinden, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı yerinde görülmüştür.
IV) KARAR: Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne,
2- Dairemizin 17/02/2020 tarihli ve 2020/307 esas, 2020/997 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Sanık hakkındaki hükümlerin incelenmesi:
Kanun yararına bozma talebi yerinde görüldüğünden; Sapanca Asliye Ceza Mahkemesinin 27/04/2017 tarihli ve 2017/88 esas, 2017/237 sayılı kararı ile yine aynı Mahkemenin 24/10/2017 tarihli ve 2017/89 esas, 2017/634 sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanunun 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığına iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine,
19.10.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.