10. Ceza Dairesi 2020/691 E. , 2020/5809 K.
İtiraz Eden : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
İtiraz Edilen Daire Kararı : Dairemizin 10/02/2020 tarihli, 2020/313 esas ve 2020/810 karar sayılı ret ilamı
İtirazla İlgili Mahkeme Kararı : Bartın Ağır Ceza Mahkemesinin 15/10/2015 tarihli, 2015/113 esas, 2015/124 sayılı kararı ile aynı Mahkemenin 15/10/2015 tarihli, 2015/128 esas ve 2015/125 sayılı kararı
Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
İtiraz yazısı ile dava dosyası incelendi.
I) KONUYLA İLGİLİ BİLGİLER:
1- a) Sanığın 13/09/2012 tarihinde işlediği iddia edilen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu nedeniyle düzenlenen 23/11/2012 tarihli iddianameyle açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, Bartın Ağır Ceza Mahkemesinin 08/10/2013 tarihli ve 2012/204 esas, 2013/156 sayılı kararıyla TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildiği,
Bu kararın infazı sırasında, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin ihlal edildiğinin bildirilmesi üzerine, Mahkemece yargılamaya devam edilerek, Bartın Ağır Ceza Mahkemesinin 15/10/2015 tarihli ve 2015/128 esas, 2015/125 sayılı kararıyla sanığın TCK’nın 191/1, 62/1, 50 ve 52. maddeleri uyarınca 6.000 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve hükmün yasa yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği,
b) Aynı sanığın 26/09/2012 tarihinde işlediği iddia edilen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu nedeniyle düzenlenen 16/11/2013 tarihli iddianameyle açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, Bartın Ağır Ceza Mahkemesinin 30/12/2014 tarihli ve 2013/106 esas, 2014/228 sayılı kararıyla TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildiği,
Bu kararın infazı sırasında, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin ihlal edildiğinin bildirilmesi üzerine, Mahkemece yargılamaya devam edilerek, Bartın Ağır Ceza Mahkemesinin 15/10/2015 tarihli ve 2015/113 esas, 2015/124 sayılı kararıyla sanığın TCK’nın 191/1, 62/1, 50 ve 52. maddeleri uyarınca 6.000 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve hükmün yasa yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği,
2- Adalet Bakanlığının 21/01/2020 tarihli yazısı ile “Dosya kapsamına göre, Bartın Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/113 esas sayılı dosyasındaki suç tarihinin 26/09/2012, iddianame düzenleme tarihinin ise 16/11/2013 olduğu, Bartın Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/128 esas sayılı dosyasındaki suç tarihinin 13/09/2012, iddianame düzenleme tarihinin ise 23/11/2012 olduğu, her iki suçun da ilk iddianamenin düzenlenme tarihinden önce işlendiği ve hukukî kesinti olmadığı, anılan iki dosyada da sanığın üzerine atılı eylemlerin aynı mahiyette olduğu dikkate alınarak, bu eylemlerin bir suç işleme kararı icrası kapsamında işlendiği anlaşıldığından, dosyaların birleştirilmesi ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43. maddesinde öngörülen zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği gözetilmeksizin her bir eylem için ayrı ayrı ceza verilmesinde isabet görülmediği” gerekçesi ile kanun yararına bozma yoluna başvurulması üzerine,
Dairemizce 10/02/2020 tarihli ve 2020/313 esas, 2020/810 karar sayı ile 'Kanun yararına bozma talebini oluşturan uyuşmazlığın konusu; sanığın farklı tarihlerdeki eylemlerinin zincirleme suç kapsamında kalıp kalmayacağına ilişkin olup, bu husus ise mahkemece delillerin değerlendirilmesinde ve sanığın hukuki durumunun takdirinde hataya düşüldüğü iddiasına dayanmakta olup, sanığın farklı tarihlerdeki eylemleri hukuki kesintiyi oluşturan ilk iddianameden önce olsa da, her bir somut olaya göre iki olay arasında fiili kesinti oluşup oluşmadığı ve suç işleme kararlarının aynı anda verilip verilmediği hususlarının tartışılarak yargılama konusu eylemlerin bağımsız birer suç mu, yoksa zincirleme suç mu olduğu hususu Mahkemenin takdirine ve delillerin değerlendirilmesine ilişkin olduğundan kanun yararına bozma olağanüstü kanun yoluna konu olamayacağı gibi, ayrıca her iki dosyaya konu suçların ilk iddianame tarihinden önce olduğu hususunun Mahkeme tarafından hüküm tarihinde bilindiğine ilişkin bir emare de bulunmadığından, Mahkemece hüküm tarihinde bilinmeyen ve sonradan ortaya çıkan bu durumun ilk kez kanun yararına bozma yoluyla incelenmesi mümkün olmayıp, yasaya aykırı olduğu iddia edilen Mahkeme kararına karşı başvurulacak diğer kanun yolları tükenmediğinden, yargılama sona erdikten sonra tespit edilen bu durumun CMK’nın 311 ve devamı maddelerinde düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kapsamında değerlendirilebileceği cihetle, kanun yararına bozma talebinin reddine' karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca, Dairemizin bu kararına itiraz edilmiştir.
II) İTİRAZ NEDENLERİ:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz yazısında; 'Yüksek Daire ile Başsavcılığımız arasında itirazın konusunu oluşturan uyuşmazlık, yerel mahkemece kurulan ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen hükümde, TCK'nin 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin hukuka aykırılığın kanun yararına bozma yoluyla giderilip giderilemeyeceğinin, başka bir ifadeyle kanun yararına bozmaya konu kanuna aykırılığın 5271 sayılı CMK'nin 309. maddesi çerçevesinde kanun yararına bozma yoluyla mı yoksa aynı Kanun'un 311 ve devamı maddeleri gereğince yargılamanın yenilenmesi yoluyla mı denetlenmesi gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
5237 sayılı TCK'nin 'Zincirleme suç' başlıklı 43. maddesi;
'(1) Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.
(2) Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.
(3) Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, ... ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz.' biçiminde düzenlenmiştir.
5271 sayılı CMK'nin 'Yargılamanın Yenilenmesi' başlığı altında yer alan 'Hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesi nedenleri' alt başlıklı 311. maddesi,
'... (1) Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, aşağıda yazılı hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görülür:
a) Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliği anlaşılırsa.
b) Yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek biçimde hükümlü aleyhine kasıt veya ihmal ile gerçek dışı tanıklıkta bulunduğu veya oy verdiği anlaşılırsa.
c) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmiş ise.
d) Ceza hükmü hukuk mahkemesinin bir hükmüne dayandırılmış olup da bu hüküm kesinleşmiş diğer bir hüküm ile ortadan kaldırılmış ise.
e) Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa.
f) Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması. Bu hâlde yargılamanın yenilenmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde istenebilir.
(2) Birinci fıkranın (f) bendi hükümleri, 4.2.2003 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararları ile, 4.2.2003 tarihinden sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular üzerine verilecek kararlar hakkında uygulanır...' şeklinde yargılamanın yenilenmesi sebeplerini sınırlı sayıda belirtmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309 ve 310. maddelerinde düzenlenen kanun yararına bozma kurumu; hâkim veya mahkemelerce verilip istinaf ya da temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların giderilmesini sağlayan olağanüstü bir kanun yoludur. 5271 sayılı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasında, kanun yararına bozma sonrası yapılacak işlemler, bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ve bozma kararının etkileri, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak ayrıntılı olarak gösterilmiştir. Düzenlemede; kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken, öncelikle 'karar' ve 'hüküm' ayrımı gözetilmiş ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
5271 sayılı CMK'nin 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir kararın kanun yararına bozulması halinde aynı Kanun'un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için, verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir. Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır. Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise anılan fıkranın (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, 'tekriri muhakeme' yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir. 5271 sayılı CMK'nin 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde ise cezanın kaldırılmasına Yüksek Dairece karar verilecek, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi durumunda bu hafif cezaya Yargıtay Ceza Dairesince doğrudan hükmedilecektir.
Somut olayda; sanık ... hakkında kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçundan Bartın Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/113 esas sayılı dosyasına açılan kamu davasının suç tarihi 26.09.2012 olup, bu suça ilişkin iddianame düzenleme tarihinin ise 16.11.2013 olduğu, aynı sanık hakkında kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçundan aynı Mahkemenin 2015/128 esas sayılı dosyasına açılan kamu davasının suç tarihinin 13.09.2012 olup, bu suça ilişkin iddianame düzenleme tarihinin ise 23.11.2012 olduğu, her iki suçun da ilk iddianamenin düzenlenme tarihinden önce işlendiğinden hukuki kesinti olmadığı, her iki dosyada da sanığa isnat edilen eylemlerin aynı mahiyette olduğu dikkate alınarak, sanığa isnat edilen eylemlerin bir suç işleme kararı icrası kapsamında işlendiği anlaşıldığından, dosyaların birleştirilerek 5237 sayılı TCK'nin 43. maddesinde öngörülen zincirleme suç hükümlerinin uygulanarak cezanın artırılarak tayini gerektiği anlaşılmıştır. Her iki dosyadaki suç tarihleri arasında onüç günlük sürenin bulunması, her iki suçun da ilk iddianamenin düzenlenme tarihinden önce işlenmesi nedeniyle hukuki kesinti olmadığı, her iki suça ilişkin kamu davasının aynı mahkemeye açılmış olması nedeniyle, bu durumun sonradan ortaya çıkan bir durum olarak nitelendirilemeyeceği ve bu durumun mahkeme tarafından bilinmemesinin söz konusu olamayacağı (her iki dosyada ağır ceza mahkemesi tarafından aynı gün bir sıra arayla karar verildiği) gözetildiğinde, olayın CMK'nin 311 ve devamı maddelerinde düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kapsamında değerlendirilemeyeceği cihetle, kanun yararına bozma talebinin esasına girilerek incelenmesi yerine, Yüksek Dairenizce uyuşmazlığın kanun yararına bozma yoluyla denetlenemeyeceğinden bahisle talebin reddine karar verilmesinin isabetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Nitekim, Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 08.10.2018 gün ve 4753-10906, 3. Ceza Dairesinin 28.01.2019 gün ve 12230-1331, 4. Ceza Dairesinin 13.03.2019 gün ve 777-4258, 7. Ceza Dairesinin 18.02.2019 gün ve 860-12892, 8. Ceza Dairesinin 24.02.2020 gün ve 13438-10292, 11. Ceza Dairesinin 11.11.2019 gün 8070-7767, 13. Ceza Dairesinin 11.01.2018 gün ve 4800-383, 14. Ceza Dairesinin 13.12.2018 gün ve 4151-7503, 15. Ceza Dairesinin 25.11.2019 gün ve 9020-12665, 17. Ceza Dairesinin 24.09.2019 gün ve 10161-11111, 18. Ceza Dairesinin 10.06.2019 gün ve 2368-10146, 19. Ceza Dairesinin 30.05.2019 gün ve 8444-9247, 20. Ceza Dairesinin 22.01.2020 gün ve 1722-775 sayılı ilamlarına konu olan benzer uyuşmazlıklarda, TCK'nin 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin yerel mahkemece verilen hükümler yönünden kanun yararına bozma talepleri hükmün esasına girilerek incelenmiş, kanun yararına bozmaya konu hukuka aykırılığın 5271 sayılı CMK'nin 309. maddesi çerçevesinde denetlenebileceğine ilişkin Özel Daireler arasında istikrar gösteren bir içtihat oluşturulmuştur.
Yukarıda açıklandığı üzere, sanık ... hakkında verilen Bartın Ağır Ceza Mahkemesinin 15.10.2015 tarihli ve 2015/113 esas, 2015/124 sayılı kararı ile yine aynı Mahkemenin 15.10.2015 tarihli ve 2015/128 esas, 2015/125 sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma talepleri yönünden kanun yararına bozma isteminin reddine ilişkin Yüksek 10. Ceza Dairesinin kararının isabetli olmadığı kanaatine varıldığından olağanüstü itiraz kanun yoluna başvurulmuştur.” denilerek Dairemizin ret kararının kaldırılması ve kanun yararına bozma talebinin kabulüne karar verilmesi istenilmiştir.
III) İTİRAZIN VE KONUNUN İRDELENMESİ:
Sanık hakkında kanun yararına bozulması talep edilen hükümlere konu olan, 13/09/2012 tarihli suç bakımından 23/11/2012 tarihinde iddianame düzenlenerek Bartın Ağır Ceza Mahkemesine dava açıldığı, 26/09/2012 tarihli diğer suç bakımından da 16/11/2013 tarihinde iddianame düzenlenerek aynı Mahkemeye dava açıldığı,
Mahkemece her iki suç bakımından ayrı ayrı yargılama yapılarak;
13/09/2012 tarihli suç yönünden Bartın Ağır Ceza Mahkemesinin 15/10/2015 tarihli ve 2015/128 esas, 2015/125 sayılı kararıyla sanığın TCK’nın 191/1, 62/1, 50 ve 52. maddeleri uyarınca 6.000 Türk lirası adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün yasa yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği,
26/09/2012 tarihli suç yönünden Bartın Ağır Ceza Mahkemesinin 15/10/2015 tarihli ve 2015/113 esas, 2015/124 sayılı kararıyla sanığın TCK’nın 191/1, 62/1, 50 ve 52. maddeleri uyarınca 6.000 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün yasa yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği, Mahkemece zincirleme suç hükümleri yönünden bir değerlendirme yapılmadığı,
Anlaşılmış olup, iki olay arasındaki süre ve iddianame tarihleri itibariyle hukuki kesintinin gerçekleşmemiş olması dikkate alınarak sanık hakkında TCK'nın 43. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanma koşullarının tespit edilebilmesi için davaların birleştirilmesine karar verilmesi gerektiğinden, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı yerinde görülmüştür.
IV) KARAR: Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne,
2- Dairemizin 10/02/2020 tarihli ve 2020/313 esas, 2020/810 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Sanık hakkındaki hükümlerin incelenmesi:
Kanun yararına bozma talebi yerinde görüldüğünden; Bartın Ağır Ceza Mahkemesinin 15/10/2015 tarihli ve 2015/128 esas, 2015/125 sayılı kararı ile yine aynı Mahkemenin 15/10/2015 tarihli ve 2015/113 esas, 2015/124 sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanunun 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığına iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine,
19.10.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.