Hukuk Genel Kurulu 2017/3068 E. , 2021/1259 K.
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki 'evliliğin iptali' davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 8. Aile Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davacı mirasçılarının temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı mirasçıları tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacılar İstemi:
4. Davacılar vekili 25.09.2007 tarihli dava dilekçesinde; müvekkillerinin babası olan ...'nun TMK’nın 405 ve devamı maddeleri uyarınca ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2004/1046 E. ve 2005/755 K. sayılı kararı ile kısıtlanmasına ve kendisine vasi atanmasına karar verildiğini ileri sürerek akıl hastası olan kısıtlı Mehmet ile davalı ... arasında 08.12.2000 tarihinde akdedilen evlenmenin akıl hastalığı nedeniyle butlanına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili 31.10.2007 tarihli cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, tarafların evliliğinin sorunsuz şekilde devam ettiğini, ancak dört yıl sonra davacılar tarafından ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinde vasilik davası açıldığını, davalı Mehmet’in evlilik tarihinde iddia edilen akıl hastalığının veya tespit edilen “demans” hastalığının bulunmadığını, ayırt etme gücünden mahrum olmadığını, evliliğin hukukî anlamda geçerli bir evlilik olduğunu ileri sürerek öncelikle davanın reddine, evliliğin iptaline karar verildiği takdirde iyi niyetli bulunan müvekkili yararına 1.000.000TL maddi ve manevi tazminat ile 5.000TL yoksulluk nafakası ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemenin Birinci Kararı:
6. (Kapatılan) ... 2. Aile Mahkemesinin 30.03.2009 tarihli ve 2007/536 E., 2009/193 K. sayılı kararı ile; Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 4. İhtisas Kurulunun 21.01.2009 tarihli raporuna göre Mehmet Özabayoğlu'nun evlilik tarihi olan 08.12.2000 tarihinde fiil ehliyetine haiz olmadığı, durumunun TMK’nın 145. maddesine uygun olduğu, kısıtlı Mehmet’te fiil ehliyetini müessir ve kişide şuur ve hareket serbestisi ile olayları kavrayıp onlardan sağlıklı sonuçlara varabilme yeteneğini ortadan kaldıracak mahiyet ve derecedeki demansiyel sendrom denilen akli arıza tespit edildiği, kendisinde tespit edilen bunama ve arıza hâlinin evlilik tarihinde de var olduğu gerekçesiyle evliliğin mutlak butlanla batıl olduğuna, davalı kadın yararına talep edilen nafaka ve tazminatlar yönünden ise harcı ödenerek açılmış karşı dava bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
7. Hükmün davalı tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 26.10.2010 tarihli ve 2009/13471 E., 2010/17715 K. sayılı kararı ile; davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra, Kanun’un, evlenmenin butlanına karar verildiği takdirde eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesi, tazminat ve nafaka konuları hakkında boşanmaya ilişkin hükümlerin uygulanacağını hükme bağladığı, bu sebeple davalı eşin butlan davası içinde harç yatırmadan tazminat ve nafaka isteme imkanına sahip olduğu, böyle olunca davalının tazminat ve nafaka isteklerinin esası hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı:
8. İstanbul Anadolu 8. Aile Mahkemesinin 21.05.2013 tarihli ve 2011/7 E., 2013/296 K. sayılı kararı ile bozmaya uyularak davalı kadın eş yararına 750TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 15.000TL maddi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
9. Hükme karşı davacılar vekilinin temyizi hakkında Özel Dairece ilk önce onama kararı verildiği hâlde, davacıların karar düzeltme talebi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 25.02.2014 tarihli ve 2014/937 E., 2014/3884 K. sayılı kararı ile;
“…1- Temyiz ilamında yer alan açıklamalara göre davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan yönlere ilişkin karar düzeltme isteği yersizdir.
2-Evlenmenin butlanına karar verilirse eşler arasındaki tazminat talepleri hakkında da boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır (TMK md. 158/2). Ancak davalı Mehmet Özabayoğlu’nun akıl hastası olması nedeniyle davranışlarının iradi olmayıp kendisine kusur izafe edilemeyeceğinden diğer davalı eş Emine Özabayoğlu yararına Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi gereğince maddi tazminat verilmesi mümkün değildir. Ne var ki, bu husus ilk incelemede gözden kaçmıştır. Bu nedenle davacıların maddi tazminat ile ilgili karar düzeltme isteğinin kabulü ile, Dairemizin 01.11.2013 gün 2013/21554 esas, 2013/24743 karar sayılı onama kararının maddi tazminat yönünden kaldırılarak hükmün bu yönden bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir,…” gerekçesi ile oy çokluğuyla bozma kararı verilmiştir.
Direnme Kararı:
10. İstanbul Anadolu 8. Aile Mahkemesinin 18.11.2014 tarihli ve 2014/278 E., 2014/758 K. sayılı kararı ile önceki karar gerekçeleri yanında; tazminat için boşanmaya sebep olan olaylardaki kusur unsurunun evliliğin iptalinde iyi niyete denk düşeceği, davalı kadın eşin evlenirken kötü niyetli olduğuna ilişkin bir iddia ve ispatın bulunmadığı, TMK’nın 174/1. maddesine göre kendi kusurlu eyleminden kaynaklanmayan bir nedenle evliliği sona eren davalı kadının bu yüzden mevcut ve beklenen menfaatlerinin zarar gördüğü, dolayısıyla bu zararının telafi edilmesi gerektiği gerekçesiyle kadın eş yararına ölenin terekesinden karşılanmak kaydıyla 15.000TL maddi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı yasal süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tarafların evliliğinin, erkek eşin evlenme tarihinde akıl hastası olması nedeniyle mutlak butlanla batıl olduğuna karar verildiği gözetildiğinde davalı kadın yararına TKM’nın 160. maddesi yollamasıyla, 174/1. maddesinde yazılı maddi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
13. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce; mahkemece direnme öncesi verilen kararda davacı yararına hükmedilen maddi tazminata yönelik “tazminata butlan hükmünün kesinleşmesinden itibaren yasal faiz yürütülmesine” karar verildiği hâlde Özel Daire bozma kararından sonra direnmeye yönelik kısa karar ve gerekçeli kararda davacı yararına hükmedilen maddi tazminat hakkında faiz yürütülüp yürütülmeyeceğine ilişkin karar verilmemesi karşısında, direnme adı altında verilen kararın usul hükümlerine uygun olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
IV. GEREKÇE
14. Bilindiği üzere, mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümler, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
15. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294. maddesinin 3. bendinde ise “Hükmün tefhimi herhalde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
16. Öte yandan, direnme kararları yapıları gereği, kanunun hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı Yargıtay dairesinin denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir yerel mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi, direnilen ve uyulan kısımları da kalem kalem net ve birbirine uygun bir biçimde içermelidir.
17. Nitekim, aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.03.2008 tarihli ve 2008/15-278 E., 2008/254 K.; 21.10.2009 tarihli ve 2009/9-397 E., 2009/453 K.; 07.05.2014 tarihli ve 2013/4-1121 E., 2014/626 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
18. Bu genel açıklamaların ışığında somut olaya gelince, yerel mahkemece bozulan ilk kararda “Evliliğin feshi sebebi ile davalı ...' in TMK:' nun 158. Madde ve 174/1 maddeleri gözetilerek 15.000,00 TL maddi tazminatın davacılardan alınıp davalıya VERİLMESİNE, Tazminata butlan hükmünün kesinleşmesinden itibaren yasal faiz YÜRÜTÜLMESİNE” hükmedilmesine karşılık, direnmeye ilişkin kısa karar ve gerekçeli kararda “HMK 174/1 maddesi uyarınca 15.000.00 TL maddi tazminatın davalılardan alınıp davacıya VERİLMESİNE” karar verilerek bozulan ilk karar ile direnme kararı arasında faiz yürütülüp yürütülmeyeceği hususunda çelişki oluşturulmuştur.
19. Bu itibarla, bozulan ilk karar ile direnme kararı arasında farklılık bulunduğundan yerel mahkemece usule uygun direnme hükmü kurulması için, işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmeksizin kararın usulden bozulması gerekmiştir.
20. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında direnme kararında faiz talebi hakkında karar verilmemiş olmasının davalı tarafından temyiz konusu yapılmadığı, bu nedenle mahkemece verilen direnme kararının usule uygun olduğu ve işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelemesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş, yukarıda belirtilen nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
21. Hâl böyle olunca direnme kararının usulden bozulması gerekmiştir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince usulden BOZULMASINA,
Bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.10.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Mahkemece direnme öncesi verilen kararda davacı yararına hükmedilen maddi tazminata yönelik olarak “tazminata butlan hükmünün kesinleşmesinden itibaren yasal faiz yürütülmesine” karar verildiği hâlde Özel Daire bozma kararından sonra direnmeye yönelik kısa karar ve gerekçeli kararda davacı yararına hükmedilen maddi tazminat hakkında faiz yürütülüp yürütülmeyeceğine ilişkin karar verilmemesi karşısında, usulüne uygun bir direnme kararı bulunup bulunmadığı temyiz incelemesi sırasında ön sorun olarak tartışılmıştır.
Mahkemenin ilk kararında butlan hükmünün kesinleşmesinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar vermiş iken direnme kararında faizden söz edilmemiş olması direnme kararında faize hükmedilmesinin unutulması niteliğindedir. Mahkemenin ilk kararı ile direnme kararı arasında, unutulan faiz talebi dışında tazminata hükmetme hüküm sonucu ve gerekçesi yönünden bir fark bulunmamaktadır. Diğer bir ifadeyle, özel daire ile mahkeme arasındaki uyuşmazlık tazminata hükmetme koşulları bulunup bulunmadığı yönünden olduğundan tazminata hükmedilmesi bakımından mahkemenin direnme kararında öncekinden farklı bir karar vermesi söz konusu değildir. Bu hâliyle öncekinden farklı bir karar verilmiş olmadığı için ortada geçerli bir direnme kararı bulunmadığı ve usulüne uygun direnme kararı verilmesi için hükmün usulden bozulması gerektiği sonucuna varılamaz.
Direnme hükmünde faiz talebinin unutulması davalı aleyhine bir durum olduğu hâlde davalı bu eksikliği temyize konu etmemiştir. Unutulan bu talep hakkında davalının bir temyizi bulunmaz iken usulüne uygun bir direnme kararı bulunması için faiz hakkında da hüküm kurulması gerektiğinden söz edilerek verilecek bir bozma kararı, mahkemeyi faiz talebi hakkında karar vermeye zorlama sonucunu ortaya çıkaracağından tasarruf ilkesine de aykırı olacaktır.
Davalının unutulan faiz talebi hakkında karar verilmemiş olmasını temyize getirmiş olması hâlinde önceki karar ile direnme kararı arasındaki farklılık nedeniyle usul bozması yapılması mümkün ise de hükümde unutulan ve fer'i talep olan faiz ve başlangıcı konusunda lehine tazminata hükmedilen davalının bir temyizi bulunmadığı için bunun bozma sebebi yapılamayacağı, temyize konu tazminat bakımından da önceki karar ve direnme kararı arasında farklılık bulunmadığı için temyiz incelemesi yapılabileceği açıktır.
Belirttiğim nedenlerle işin esasına girilerek temyiz incelemesi yapılması gerektiği görüşünde olduğumdan usulüne uygun bir direnme hükmü kurulmadığı için hükmün usulden bozulması yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.