Ceza Genel Kurulu 2017/295 E. , 2017/552 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 25.12.2012
Sayısı : 1409-1510
Kasten yaralama suçundan sanık ...'in, TCK'nun 86/2, 86/3-e ve 53. maddeleri uyarınca iki kez 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin İzmir 18. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.01.2009 gün ve 969-20 sayılı hükümlerin, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 08.10.2012 gün ve 206-33178 sayı ile;
“Suçların oluş şekli ve mağdurlarda oluşan yaraların niteliğine göre asgari hadden ayrılmayı gerektirecek bir nedenin bulunmadığı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 25.12.2012 gün ve 1409-1510 sayı ile;
'... Mahkememiz, bozmaya konu 26.01.2009 tarihli kararında temel cezayı belirlerken suçun işleniş saikini ve suçun işlendiği yer ve zamanı dikkate almış ve bu hususları teşdit nedeni kabul ederek temel cezayı bir yıl hapis olarak belirlemiştir. Nitekim 5237 sayılı Yasanın 61. maddesinde suçun işleniş saiki ile işlendiği yer ve zamanın, temel cezanın belirlenmesi yönünden sayılan gerekçeler olduğu anlaşılmaktadır. Bu gerekçeleri dava konusu olayla ilişkilendirdiğimizde, yukarıda belirtilen kabulde de anlatıldığı şekilde sanığın, olaydan önce annesi ve babası ile yaşayan eşini ve ailesini arayarak kötü şeyler olacağını söylediği, onlar üzerinde korku oluşturduğu ve bu şekilde isteğini yapmak konusunda karşı tarafı sindirmeye çalıştığı, nitekim olay günü bu telefonlar üzerine polis karakoluna gidip uğrayacakları saldırıdan kendilerini koruyabilmek amacıyla devletten yardım istemek amacında olan müştekilerin bu amaçlarını gerçekleştirmesini engellemek saiki ile polis karakoluna gitmek üzere evlerine taksi çağıran müştekilerin önüne geçerek sokak ortasında müştekileri bıçakladığı, bu şekilde müştekilerin meşru yollardan haklarını arama amacını engellemeye çalıştığı ve ayrıca telefonlarda yaptığı tehditleri bir nevi bıçaklayarak gerçekleştirip müştekiler üzerindeki korkusunu devam ettirdiği, bu eylemin meydana geldiği yer ve zaman yönünden değerlendirme yapıldığında da aynı şekilde müştekilerin kolluktan yardım isteyeceği bir zaman diliminde ve bu amaçla evlerinin önüne taksi çağırdıklarında evlerinin önünde ve alenen başkaları üzerinde ve gözünde müştekileri küçük ve çaresiz düşürecek şekilde eylemlerde bulunması nedeniyle mahkememiz temel cezayı teşdiden belirlemiştir ve bu gerekçelerle verilen temel cezanın da yasaya ve hakkaniyete uygun olduğu konusunda ısrarcıdır.
Yargıtay 3. CD'nin bozma kararı gerekçesine gelince; Yüksek daire bozma kararında asgari haddin üzerinde ceza belirlemek için herhangi bir neden olmadığını hükme bağlamış ve buna gerekçe olarak da suçun oluş şekli ve mağdurlarda oluşan yaraların niteliğini göstermiştir. 5237 sayılı Yasanın 61. maddesinde suçun oluş şeklini karşılayabilen suçun işleniş biçimine yer verilmiş ancak yaralama suçlarında mağdurlardaki yaralanmanın niteliği temel ceza belirlenmesinde kıstas olarak alınmamıştır. Her ne kadar 61. maddede suç konusunun önem ve değeri veya meydana gelen zararın ağırlığına yer verilmiş ise de, bu kavramlar yaralama suçuna ilişkin olarak düzenlenmemiştir. Zira yaralama suçunda suçun en hafif şekli 5237 sayılı Yasanın 86/2. maddesinde düzenlenmiş, diğer ağır hâlleri ise 86/1. maddesinde, nitelikli haller ise 87. maddede düzenlenmiştir. Yani zaten daha ağır bir yaralama olsa idi kanun koyucu bu suçun 86/2. maddesi değil takip eden diğer fıkra ve maddeler uyarınca cezalandırılmasını öngörmüş durumdadır. Kaldı ki mevcut olayda mağdurlardan ... İzmir Adli Tıp Şube Müdürlüğünün raporunda da belirtildiği gibi bıçakla göğsünden yaralanmıştır. Yani bıçağın daha şiddetli vurulması hâlinde daha ağır bir sonuç doğurabilecek ve mağdur üzerinde bu nedenle daha büyük bir korku oluşturabilecek nitelikte bir yaralanma olup bu yaralanmanın niteliğini asgari hadden ceza tayin edecek kadar hafif olarak değerlendirmek mahkememizce doğru bulunmamıştır. Yine müşteki ... kendisini ve ailesini koruyabilmek amacıyla sanığın önüne atılmış ve bu sırada ellerinden yaralanmıştır. Yine müştekiden kaynaklanan herhangi bir durum söz konusu olmadığı hâlde sanık kayınbabası olan bir kişiyi kendisini ve ailesini korumaya çalışırken ellerinden yaralamış ve bu yaralanmalar nedeniyle müştekinin eline dikiş atılmıştır. Yani basit bir kesiden ibaret değildir. Yüksek Daire suçun oluş şekli itibarıyla asgari hadden ceza tayin edilmesi gerektiğini belirtmiş ise de, yukarıda da belirtildiği gibi suçun oluş şekli ve saiki müştekilerin kendi saldırıları karşısında devletten yardım istemesini engellemeye çalışmak amacıyla onların karakola gitmesini engellemek ve bu amaçla elinde götürdüğü bıçakla müştekileri yaralamaktan ibarettir. Bu oluş şeklinin mahkememizce teşdiden ceza belirlenmesinde gerekçe olarak gösterilmesi usul ve yasaya uygundur' gerekçesiyle önceki hükümde direnerek sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Bu hükümlerin de sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05.06.2014 gün ve 57883 sayılı 'bozma' istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 gün ve 395-1776 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 07.03.2017 gün ve 497-2325 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ... hakkında, suç tarihinde eşi olan katılan....’ye yönelik kasten yaralama suçundan ve katılan sanık ... hakkında da sanık ...'a yönelik aynı suçtan kurulan mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece onanmak suretiyle; şikâyetçi sanık ... ile katılan sanık.... hakkında sanık ...'a yönelik kasten yaralama suçundan verilen beraat kararları ise temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup, direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık ... hakkında katılan ... ve şikâyetçi ....’ye yönelik kasten yaralama suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında TCK'nun 86/2. maddesinde düzenlenen kasten yaralama suçundan hüküm kurulurken temel hapis cezasının 1 yıl olarak tayin edilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
İzmir Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporlarda; katılan ...’in sol el 1. parmak matakarpofalangial eklem düzeyi radial yüzde 3x1 cm ebadında cilt ciltaltı kesisi, şikâyetçi ....’nin göğüs kafesi sol yan kısmında 0,5 cm uzunluğunda kesi oluşacak şekilde yaralanmalarının, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olduğunun belirtildiği, anlaşılmıştır.
Şikâyetçi .... kollukta; olay günü damadı olan sanığın, kızı....'yi telefonla arayarak ölümle tehdit ettiğini, sanığı şikâyet etmek üzere karakola gitmek için ticari taksi çağırdıklarını, evden dışarı çıktıklarında sanığın başka bir taksiyle geldiğini ve elindeki bıçakla kızı....'ye saldırdığını, kızının bıçaklanmasını önlemek amacıyla araya girdiği esnada bıçağın kendisinin sol yan tarafına girdiğini, daha sonra eşi Ömer'in de araya girip eliyle bıçağı ittirdiği sırada elinin kesildiğini, eşi Ömer ile sanık ... arasında kısa bir arbede yaşandığını, daha sonra sanığın elindeki bıçakla kaçtığını,
Katılan ... aşamalarda; olay öncesinde sanık ile kardeşinin kendilerini tehdit ettiklerini, polise sığınmak amacıyla taksi çağırdıklarını, evden dışarı çıktıklarında başka bir taksiyle yanlarına gelen sanığın, elinde bulunan bıçak ile kızı....’ye saldırdığını, eşi ....’nin araya girdiğini, kendisinin de müdahale ettiği sırada sol elinin kesildiğini, eşi ....’nin ise göğüs altından bıçaklandığını, arbede sırasında sanığın düşürdüğü bıçağı eline aldığını, şuurunu kaybettiğini, sanığın nasıl yaralandığını bilmediğini,
Mağdur....; aralarında boşanma davası bulunan eşi sanık ...'un, olay günü telefonla arayarak kendisini ve ailesini tehdit ettiğini, annesi .... ve babası Ömer ile birlikte, eşini şikâyet etmek için karakola gitmek üzere taksi çağırdıklarını, on dakika sonra bir taksinin geldiğini, çağırdıkları taksinin geldiğini zannedip kapının önüne çıktıklarında, taksiden inen sanık ...'un elindeki bıçakla kendisine saldırdığını, annesinin araya girmesi üzerine bıçağın annesinin sol yan kısmına geldiğini, babasının müdahale ederek annesini ittirdiği sırada bıçakla elinden yaralandığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... aşamalarda; resmi nikâhlı eşi olan....'nin olay tarihinden yaklaşık 4 ay önce babasının evine gittiğini, olay günü saat 18.00 sıralarında kayınpederi Ömer'i aradığını ve büyük kızını eve göndermesini istediğini, kayınpederinin 'eve doğru gidiyorum, gel kızını vereyim' demesi üzerine ticari taksiye binerek kayınpederinin evine gittiğini, eşi, kayınpederi ve kayınvalidesinin sokakta kendisini beklediklerini, büyük kızını alıp gitmek istediğini söylediğini, eşi....'nin elindeki bıçakla kendisine saldırdığını, kayınvalidesinin demir saplı keser ile kayınpederinin de elindeki çakı bıçağı ile saldırdıklarını ve sağ kalçasından bıçaklandığını, kendisinde bıçak bulunmadığını, elinde rulo şeklinde gazete kağıdı olduğunu, kimseyi bıçaklamadığını, kayınpederinin elindeki çakıyı açmaya çalışırken, kayınvalidesinin ise kargaşa anında kendisine denk gelen bıçak ile yaralanmış olabileceklerini, suçlamaları kabul etmediğini, savunmuştur.
Sanığın işlediği kabul edilen kasten yaralama suçu 5237 sayılı TCK’nun 86/2. maddesinde 4 aydan 1 yıla kadar hapis veya adli para cezasını gerektirecek şekilde yaptırıma bağlanmış, temel cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeler ise aynı Kanunun 61/1. maddesinde,
“(1) Hâkim, somut olayda;
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler” şeklinde düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nun “Adalet ve Kanun Önünde Eşitlik İlkesi” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasındaki, “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” biçimindeki hüküm ile de, işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında orantı bulunması gerektiği vurgulanmıştır.
Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçe, TCK’nun 61/1. maddesine uygun olarak, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saiki ile ilgili, dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ile eşi.... arasında boşanma davası bulunduğu ve bu nedenle....'nin çocuklarıyla birlikte annesi ve babası olan şikâyetçi .... ile katılan ...'in evine yerleştiği, olay günü ise sanık ile.... arasında telefonda yaşanan tartışma sonrasında...., şikâyetçi .... ve katılan ...'in sanık tarafından tehdit edildikleri hususunda şikâyette bulunmak için karakola gitmek üzere evlerinden çıktıkları sırada evin önüne gelen sanığın bıçakla....'ye saldırdığı, bu esnada araya giren kayınvalidesi şikâyetçi ....’yi bıçakla göğüs kafesi sol yan kısmında 0,5 cm uzunluğunda kesi, kayınpederi katılan ...’i ise aynı bıçakla sol el 1. parmak metakarpofalangial eklem düzeyi radial yüzde 3x1 cm ebadında cilt ciltaltı kesisi oluşacak şekilde basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte yaraladığı olayda; yara yerlerine bağlı olarak meydana gelen tehlikenin ağırlığı ve sanığın, eşi....'yi tehdit etmesi üzerine....'nin anne ve babası olan şikâyetçi ile katılanın, şikâyet için yola çıktıkları zaman diliminde suçun işlenmesi göz önüne alındığında, alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayin edilmesi doğru bir uygulama ise de, sanığın şikayetçi ve katılanı tek darbe ile yaralaması, darbenin şiddeti ve yaralanmaların niteliği gözetildiğinde, meydana gelen zarar ve sanığın kasta dayalı kusurunun ağırlığına göre alt ve üst sınırlar arasında makul bir ceza tayini yerine adalet, hak ve nasafet kuralları ile orantılılık ilkesiyle bağdaşmayacak şekilde temel cezanın en üst sınırdan 1 yıl hapis cezası olarak belirlenmesinde isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan, hükümden sonra 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, mahkemece yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, isabetli bulunmayan yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İzmir 18. Asliye Ceza Mahkemesinin 25.12.2012 gün ve 1409-1510 sayılı direnme hükümlerinin, sanık hakkında kasten yaralama suçundan hüküm kurulurken, alt ve üst sınırlar arasında makul bir ceza tayini yerine adalet, hak ve nasafet kuralları ile orantılılık ilkesiyle bağdaşmayacak şekilde temel cezaların en üst sınırdan 1 yıl hapis cezası olarak belirlenmesi ve hükümden sonra 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, mahkemece yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması nedenlerinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.12.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.