11. Hukuk Dairesi 2019/2353 E. , 2020/535 K.
MAHKEMESİ :ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 01/03/2018 tarih ve 2014/1093 E.- 2018/123 K. sayılı kararın asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi'nce verilen 07/03/2019 tarih ve 2018/754 E.- 2019/335 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili asıl davada, müvekkilinin babaannesi olan murisi ...’ın 14.07.2014 tarihinde vefat ettiğini, geriye mirasçısı olarak eşi..., çocukları ..., ... ve kendisinden önce vefat eden çocuğu ...’ın çocukları ... ve ... kaldığını, murisin dava dışı Topkapı Petrol Ltd. Şti.’nin ortağı olduğunu, bu şirketteki paylarının davalı ... tarafından vekaletnameye dayanılarak noterde yapılan hisse devir sözleşmeleri ile davalı ...’a devrettiğini, bu deviri onaylayan şirketin 20.03.2013 tarih 8279 sayılı ortaklar kurulu kararına da muris adına vekaleten davalı ...’ın iştirak ettiğini, murisin bu işlemlerin yapıldığı tarihte 87 yaşında olup, 2001 yılında geçirmiş olduğu beyin kanaması sonucunda konuşma ve yürüme yetisini kaybettiğini, hukuki ehliyetinin bulunmadığını, vefatından 1 yıl önce hukuki ehliyetini kaybetmiş olmasına rağmen oğlu olan davalı ...’ın geçersiz vekaletnameye istinaden yapılan işlemlere ve satışa onay vermesi için ortaklar kuruluna katıldığını ileri sürerek, noterde yapılan hisse devir sözleşmelerinin muris ...’ın hukuki ehliyetinin bulunmadığından hükümsüz olduğunun tespitine, yine ortaklar kurulunda hukuki ehliyeti olmayan murisin adına vekaleten işlem yapıldığından bu ortaklar kurulu kararının da hükümsüz olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiş, birleşen dava dilekçesinde ise; davalının asıl davaya ilişkin savunmalarda ...’ın şirketi kiralayamaması nedeniyle satış işlemi yapıldığı, 10 yıl sonunda şirket hisselerinin ... tarafından geri devredileceği savunması uyarınca, asıl davadaki talepler kabul edilmez ise muvazaa işlemler ile hisse devir sözleşmelerinin iptaline, muristen intikal edecek hisselerin 1/8’ne tekabül eden payın şirket ortağı olarak müvekkili adına tespiti ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl davada davalı ... vekili; ...’ın 10 yıl sonunda hisseleri geri devredeceğinin anlaşmasının yapıldığını, hisseleri ...’a devrederek atıl vaziyetteki şirketi işler ve para kazanır hale getirdiklerini, işlemlerin yapıldığı tarihte murisin fiil ehliyetinin bulunduğunu, vekalet sözleşmesinin yapıldığı tarihte murisin fiil ehliyetinin olduğu hususunda doktor raporu alındığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Asıl davada davalı ... vekili; kendisinin 10 yıl sonunda hisseleri geri devredeceğinin anlaşmasının yapıldığını, hisseleri alarak atıl vaziyetteki şirketi işler ve para kazanır hale getirdiğini, işlemlerin yapıldığı tarihte murisin fiil ehliyetinin bulunduğunu, vekalet sözleşmesinin yapıldığı tarihte murisin fiil ehliyetinin olduğu hususunda doktor raporu alındığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davalı şirket vekili; muvaza nedeniyle hisse devir sözleşmesinin iptali davasında husumetin kendilerine düşmediğini, hisse devir sözleşmesinin tarafı olmadıklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada dahili davalı ... vekili; muvaza nedeniyle hisse devir sözleşmelerinin iptali istemine muvafakatının bulunduğunu beyan etmiştir.
Birleşen davada dahili davalı ... vekili; hisse devir sözleşmelerinin iptali halinde telafisi imkansız zararların oluşacağını beyan etmiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; asıl davada hisse devir işlemlerinin geçersiz olduğunun tespiti talebi yönünden vekil sıfatıyla hareket eden ...’ın pasif husumet ehliyetinin olmadığı, ... yönünden ise alınan Adli Tıp Kurumu raporu uyarınca vekaletnamenin verildiği tarihte murisin fiil ehliyetinin bulunduğu gerekçesiyle esastan reddine, birleşen davada ise, muris muvazaa nedeniyle hisse devir sözleşmelerinin iptali talebinin şirkete karşı ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle birleşen davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmiş, karara karşı, asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesinde; asıl davada, murisin yaptığı tasarruf işleminin (hisse devir işleminin), temyiz kudreti yani fiil ehliyeti yokluğu nedeniyle hükümsüzlüğünün tespiti ve buna bağlı olarak da ortaklar kurulu kararının hükümsüzlüğünün tespiti; birleşen davada ise murisin hisse devir işleminin muvazaalı olduğu iddiasıyla iptali istendiği, ancak, terekeye dahil mal varlığı unsurları üzerinde tüm mirasçılar elbirliği halinde, yani iştirak halinde mülkiyet hakkına sahip olduğu, elbirliği mülkiyetinde, tüm paydaşların birlikte hareket etmesi ve davaların hep birlikte açılması gerektiği, bu durumda mirasçıların davaya muvaffakatlarının sorulması için davacıya verilen süreye rağmen davacının bu işleminin gereğini tam olarak yerine getirmediği gibi, mirasçılardan ...'ın da davaya muvaffakatının olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların davacısı tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden, her iki dava yönünden davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine, HMK'nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin asıl ve birleşen davaya yönelik kararının kaldırılarak asıl ve birleşen davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar vermiştir.
Kararı, asıl ve birleşen davada davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Birleşen davada, İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına, davacının 4271 sayılı MK'nın 640 maddesi uyarınca kendi payına hasren dava açmasının mümkün olmamasına, bu nedenle de tereke temsilcisi tayinine gerek bulunmamasına göre davacı vekilinin birleşen dava yönünden temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davacı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; asıl dava davacının murisi adına vekaletname ile yapılan limited şirket hisse devir işlemlerinin murisin fiil ehliyeti olmadığından hükümsüz olduğunun tespitine ve ayrıca hisse devir işlemine onay veren limited şirket ortaklar kurulu kararının da hükümsüzlüğünün tespiti istemine ilişkin olup, bölge adliye mahkemesince, elbirliği mülkiyetine tabi malvarlığı yönünden davacının tek başına dava açamayacağı, diğer mirasçıların da davaya icazet vermedikleri gerekçesiyle aktif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
6098 sayılı TBK'nın 27. maddesinde kanunun emredici hükümlerine aykırı işlemlerin kesin hükümsüz olduğu, aynı Kanunun 1. maddesi uyarınca sözleşme kurulması için taraf iradelerinin arandığı, 4721 sayılı MK'nın 9. maddesinin mefhumu muhalifinden ayırt etme gücüne sahip olmayan kimsenin kendi iradesi ile hak sahibi olamayacağı ve borç altına giremeyeceği anlaşılmaktadır. Ehliyetsizlik nedeniyle hukuki işlemin sakat olması bir kesin hükümsüzlük hali olup, bu durum herkes tarafından ileri sürülebilir.
Somut olayda davacı, hisse devir işlemlerine dayanak vekaletnameyi verdiği tarihte murisi ...'nın fiil ehliyeti olmadığından işlemlerin hükümsüzlüğünün tespitini talep etmiş olup, yukarıda yapılan açıklamadan da anlaşılacağı üzere bu iddianın hukuki yarar bulunan herkes tarafından ileri sürülmesinin mümkün olduğu gözetilerek deliller toplanıp bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile aktif husumet yokluğu nedeniyle asıl davanın reddine karar verilmesi isabetli olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
3- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin asıl davaya yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin birleşen davaya yönelik temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz istemlerinin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin asıl davaya yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, istek halinde aşağıda yazılı 34,40 TL harcın temyiz eden birleşen dava yönünden davacıya iadesine, 20/01/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Asıl dava, Limited şirket hisse devir sözleşmesinin ehliyetsizlik nedeni ile hükümsüzlüğünün tesbiti ve 20.03.2013 tarihli ortaklar kurulu kararının da hükümsüz olduğunun tesbiti,
Birleşen dava, Limited şirket hisse devir sözleşmesinin muvazaalı olduğunun tesbiti ile miras payı oranında davacı adına tescil istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, asıl davada vekil olarak sözleşmeyi imzalayan davalı, ...'a husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle hakkındaki davanın husumetten reddine, davalı ... yönünden muris ...'nın işlem tarihinde hukuki ehliyeti haiz olması nedeniyle hakkındaki davanın esastan reddine, ortaklar kurulu kararının iptali davasında husumetin şirkete yöneltilmesi gerektiğinden gerçek kişi davalılara yönelik bu isteminde husumet yönünden reddine,
Birleşen davada ise, davalı şirketin pasif husumeti bulunmadığından davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş,
Davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak her iki davada da yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle davaların aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine Daire çoğunluğunca yazılı şekilde karar verilmiş olup, çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
1-Asıl davada; mirasçı davacı ..., babaannesi ...'a ait şirket hissselerinin vekili ... tarafından davalı ...'a devrinin murisin ehliyetsizliği nedeniyle hükümsüzlüğünün tesbiti ve buna dayalı ortaklar kurulu kararının da hükümsüzlüğünün tesbitini talep etmiştir.
Davacı, tasarruf işlemine konu şirket hisse devrinin hükümsüzlüğü ve terekeye geri dönmesini istemektedir. TMK 640 maddesi gereğince terekeye dair mal varlığı unsurları üzerinde tüm mirasçılar iştirak halinde mülkiyet hakkına sahiptir. Bu halde tüm paydaşların birlikte hareket etmesi, birlikte dava açması gerekmektedir. Bu birlikteliğin sağlanamaması durumunda terekeye temsilci tayin ettirilerek açılan davaya mümessil huzuru ile devam edilmesi zorunludur.
İlk derece mahkemesince bu konuda davacı vekiline süre verilmesine rağmen davacı tarafça, diğer mirasçıların tamamının davaya muvafakatı temin edilmediği gibi terekeye mümessil tayini hususunda gereğine de tevessül edilmemiştir.
Tüm mirasçıların birlikte kullanmalarında zorunluluk bulunan bir hak da mirasçılardan birinin bu hakkı kullanmasında aktif dava ehliyeti bulunmamaktadır. HMK 114/1 maddesi gereğince aktif dava ehliyeti dava şartlarından olup, davacı mirasçının tek başına bu hakkı kullanması nedeniyle asıl davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur.
Çoğunluk görüşünde bozma sebebi olarak yer alan husus, davanın esasına yönelik olup, aktif dava ehliyetinin varlığı halinde incelenebilecek bir husustur. HMK 114 maddesinde düzenlenen dava şartları, davanın esasından önce incelenmesi gerektiğinden Bölge Adliye Makemesince öncelikle dava şartları yönünden inceleme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi hukuka uygun bulunduğundan Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması yerine yazılı gerekçe ile bozulması yönünde tecelli eden çoğunluk görüşüne katılamıyorum
2-Birleşen davada ise mirasçı davacı ... Limited şirket hisse devrini muvazaalı olduğunun tesbiti ile 1/8 miras payı oranında adına tescilini istemektedir.
Birleşen davada da Bölge Adliye Mahkemesince aktif dava ehliyeti yokluğundan davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin vaki temyiz istemi çoğunluk görüşü doğrultusunda reddedilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararı onanmıştır.
Bilindiği üzere muris mavazaasına dayalı davalarda, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açmakta hukuki yararı bulunan tüm mirasçıların dava açması mümkündür. Zira muvazaalı işlem, niteliği itibariyle mirasçıyı miras hakkından yoksun kılmaya yönelik bir işlemdir. Muris muvazaasında dava konusu hak halefiyet yoluyla miras bırakandan gelmesine karşılık, dava açma hakkı halefiyete dayanmayıp bizzat mirasçının kendisine ait haktan doğmaktadır. Bu itibarla dava açan mirasçı veya mirasçılar, tereke iştirak halinde bulunsa dahi pay oranında iptal ve tescil isteyebilirler. Bu halde iştirakin sağlanmasına, terekeye mümessil tayin edilerek davanın onun aracılığı ile görülmesine gerek yoktur. Bu ayrıcalık, mirasçılara, sadece muvazaa hukuki nedenine dayalı davalarda tanınan bir ayrıcalıktır (Eraslan Özkaya-İnançlı İşlem ve Muvazavaa Davaları sayfa 369 vd).
Yargı kararlarına da yansıyan bu açıklamalar karşısında birleşen davada, mirasçı davacının muvazaa nedeniyle iptal ve tescil davayı açmakta aktif dava ehliyeti bulunmaktadır. Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik davacı temyizinin kabulü ile kararın bozulmasına karar verilmesi gerekirken birleşen dava yönünden temyiz itirazının reddi ile kararın onanmasına ilişkin çoğunluk görüşüne karşıyım.