1. Hukuk Dairesi 2015/3430 E. , 2018/1039 K.
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ-ECRİMİSİL
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece elatmanın önlenmesi isteği yönünden karar verilmesine yer olmadığına, ecrimisil isteği yönünden asıl ve birleştirilen davaların kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 20.02.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-
Davacı ..., asıl davada; maliki olduğu 3 sayılı parseldeki 10 no’lu bağımsız bölümü davalıların haklı ve geçerli bir nedene dayanmaksızın kullandıklarını, 20/07/2011 tarihinde çekişmeli taşınmazı tahliye etmeleri için davalılara tebliğ edilen ihtara rağmen müdahalenin sürdüğünü ileri sürerek, davalıların çekişmeli bağımsız bölüme yönelik el atmalarının önlenmesini ve 21.07.2011 – 18.10.2011 tarihleri arasındaki dönem için toplam 3.440,00 TL ecrimisilin yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini, birleştirilen davada; davalıların müdahalelerini sürdürdüğünü ileri sürerek, 18/10/2011 – 08/07/2014 tarihleri arasındaki dönem için 39.600,00 TL ecrimisilin yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini istemiş, birleştirilen davadaki ecrimisil isteğini 45.842,00 TL’ye ıslah etmiş, yargılama sırasında asıl ve birleştirilen davalardaki 100.000,00 TL ye kadar doğacak alacağını 13/10/2014 tanzim tarihli temlikname ile ...’e temlik etmiş, adı geçen tarafından davacı sıfatıyla dava takip edilmiştir.
Davalılar, asıl ve birleştirilen davada çekişmeli bağımsız bölümün gerçek malikinin davalı ...’ın ablası ... olduğunu, ... ile yaptıkları sözlü kira akdi uyarınca taşınmazda oturduklarını, davacının ise ...’nın iradesi dışında elinden çıkan taşınmazı muvazaalı olarak alan kişi olduğunu, davacı aleyhine açtıkları tapu iptal ve tescil davasının eldeki davada bekletici mesele yapılması gerektiğini bildirip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, konusuz kalan el atmanın önlenmesi isteği yönünden karar verilmesine yer olmadığına, ecrisimil isteği yönünden ise asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacı ...’ın dava konusu 25365 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 10 no’lu bağımsız bölümü 15/07/2011 tarihinde edindiği, edinimden sonra çekişmeli bağımsız bölümün tahliye edilmesi ve 1.200,00 TL ecrimisilin ödenmesi ihtarını içeren ... . Noterliği’nin 18/07/2011 tarih ve ... yevmiye no’lu ihtarnamenin davalılara 20/07/2011 tarihinde tebliğ edildiği, davalıların çekişmeli taşınmazı tahliye etmemeleri üzerine eldeki davaların açıldığı, yargılama sırasında davacı ...’ın ... . Noterliği’nin 13/10/2014 tarih ve ... yevmiye no’lu temliknamesi ile eldeki asıl ve birleştirilen davalarda kendisine ödenecek ecrimisil bedellerinden 100.000,00 TL’ye kadar olan alacağını ...’e temlik ettiği, ...’ün de davacı ...’yı temsil eden avukat ...’e vekalet vererek davayı takip ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği, gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir (YHGK'nun 25.02.2004 gün ve 2004/1-120-96 sayılı kararı).
Öte yandan, davacı ...’ın ... ile ... . Noterliği’nde yapmış olduğu 13/10/2014 tarihli ‘’ Temlikname ‘’ 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183. ( 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 162 vd. ) ve devam eden maddelerinde öngörülen ‘’ alacağın devri ‘’ niteliğinde kabul edilemez. Anılan yasal düzenlemelerde öngörülen ve devri mümkün olan hak bir alacağa ilişkindir. Oysa, eldeki davada temlik konusu alacak mülkiyet hakkından kaynaklanmakta olup, yukarıda anılan maddeler çerçevesinde değerlendirilebilecek bir alacağın devri söz konusu değildir.
Öte yandan gerek 1086 sayılı HUMK gerekse 6100 sayılı HMK'nun da dava hakkının devrine ilişkin bir düzenleme yer almayıp, dava konusunun devrine ilişkin HUMK'da 186. HMK'nda da 125.maddeler düzenlenmiştir. 13.10.2014 tarihli temliknamenin yasanın açık hükmü karşısında ...'e davayı takip yetkisi vermediği kuşkusuzdur. Bu nedenle temlik alan ...’ün davada yasal açıdan sıfatının varlığı da kabul edilemez.
Hal böyle olunca, ...’ün davada yasal açıdan sıfatı olmadığı gözetilerek, hükmün davacı ... yönünden kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Kabule göre de, davanın taşınmazın aynına ilişkin olduğu ve 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca el atmanın önlenmesi isteği yönünden el atılan yerin değeri nazara alınacak ise de, yargılama sırasında el atmanın önlenmesi isteğinin konusuz kaldığı, bu nedenle asıl dava yönünden hükmedilen 3.440,00 TL ecrimisil miktarı üzerinden nispi karar ve ilam harcına hükmedilmesi ve fazla alınan tamamlama harcının davacıya iade edilecek olması nedeniyle yargılama giderleri içerisinde yeniden tamamlama harcının davalılardan alınmasına karar verilmiş olması da isabetsizdir.
Davalıların temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.02.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dava, müdahalenin önlenmesi ve ecrimisil alacağına ilişkindir.
Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan görüş ayrılığı, ecrimisil alacağının yargılama sırasında temlikinin (devrinin) mümkün olup olmadığına ilişkindir.
Çoğunluk; özetle, noterlikçe düzenlenen ecrimisil alacağının temlikine ilişkin sözleşmenin Türk Borçlar Kanunu’nun 183 vd. Maddelerinde düzenlenen alacağın temliki niteliğinde kabul edilemeyeceğini, ancak bir alacak hakkının devredilebileceğini, ayrıca HMK 125. maddede belirtilen düzenlemenin dava hakkının devri olmayıp dava konusunun devrine ilişkin olduğu gerekçesiyle kararın bu yönden bozulması görüşündedir.
Alacağın devri Türk Borçlar Kanunu 183ve 184. maddelerinde düzenlenmiştir.
Madde 183, “ Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir.
Borçlu, devir yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan üçüncü kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını ileri süremez.
2. Şekli
Madde 184- Alacağın devrinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.Alacağın devri sözü verme, şekle bağlı değildir.”
Yargılama sırasında dava konusunun devri ise 6100 sayılı HMK 125.maddesinde düzenlenmiştir.
Madde 125 “ (1) Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir:
a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde davacı davayı kazanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.
b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür.
(2) Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder.”
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Esas: 2013/4247, Karar: 2013/6677 sayılı 2.5.2013 tarihli ilamında ise ,
“Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkin olup, ... davacı ...’in payını yargılama sırasında 22.03.2012 tarihinde dava dışı ...’a satış suretiyle temlik ettiği, öte yandan, davacının davaya konu ettiği ecrimisilden kaynaklanan alacağını da yargılama sırasında 17.03.2012 tarihli “alacağın temliki sözleşmesi “ ile yine ...’a temlik ettiği, davacının taşınmazla ve ecrimisil alacağı ile bir ilgisinin kalmadığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; dava açıldıktan sonrada sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur. Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş, 1086 sayılı HUMK.'nun l86. ve 6100 sayılı ...nun 125. maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usulü işlemler düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre, iki taraftan biri dava konusunu (müddeabihi) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer taraf seçim hakkını kullanmakta dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir.
Bu usul kuralının kendiliğinden (re'sen) gözetilmesi gerektiği de açıktır.
Özellikle, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 125. maddesi, dava konusunun davacı tarafından üçüncü kişiye devredilmesi halinde devralan kişinin hukuk gereği davacı sıfatı ve buna hağlı olarak dava takip yetkisi kazanacağı ve davanın yeni davacı ile süreceği esasını getirmiştir.
Somut olayda, dava konusu taşınmaz payını ve alacağı devralan ... 21.03.2012 ve 17.05.2012 tarihli oturumlara katılarak davaya devam etmek istediğini bildirmiş, mahkemece, hatalı değerlendirme ve hukuki olmayan gerekçe ile talebin reddedildiği, ayrıca 22.03.2012 tarihli dilekçesi ile de. davaya katılma talebinde bulunup harcını da yatırdığı görülmektedir.
O halde, dava konusu taşınmazın ve hakkın dava dışı kişiye temlik edilmesi nedeniyle HUMK.'nun 186. maddesi (6100 sayılı HMK.'nun 125. maddesi) hükmü uyarınca usulü eksikliğin giderildikten sonra işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.... BOZULMASINA, “ şeklindedir.
Bu yasal düzenlemeler ve Dairemizin bahse konu kararı çerçevesinde olaya baktığımızda; öncelikle temlik edilen alacak ecrimisil alacağıdır. Niteliği itibariyle haksız fiil tazminatıdır.
Dava konusunun devrinde, devredilen sözleşme ilişkisi veya haksız fiilin konusu değil, bunun sonucunda ortaya çıkan tazminat veya alacaktır. İlke olarak her türlü alacak ve dava konusu devredilebilir. Yeterki gayrimenkulun aynına ilişkin bir uyuşmazlık olmasın. Gayrimenkulün aynına ilişkin uyuşmazlıklarda ancak yasaların öngördüğü şekilde taşınmazın aynı intikal ettikten sonra yeni malik davacı yerine geçebilir.
Alacağın devrinde,” devredilen alacağın doğduğu borç kaynağı önemli değildir. Hukuki işlemlerden doğan alacak devredilebileceği gibi, haksız fiil veya sebepsiz zenginleşmeden ya da vekaletsiz işgörmeden doğan alacaklar da devredilebilir.”(Prf.Dr. ... Borçlar Hukuku Genel Hükümler. 18.Baskı sayfa 1235)
Alacağın temlikini düzenleyen TBK 183. maddesinde alacağın kaynağına yönelik bir sınırlama getirilmemiştir. O halde alacak hakkının haksız fiilden doğmuş olması bu hakkın temlikine engel teşkil etmeyecektir.
Alacağın temlikinde şekle gelince,yasa koyucu 184. maddede açıkça yazılı şekil şartı getirmiş, resmi şekil şartı aramamıştır.
Somut olaya döndüğümüzde; davacı dava konusu ecrimisil alacağını adi yazılı şekilde devretmesi yeterliyken noter vasıtasıyla resmi senetle devretmiştir. Dava konusu ecrimisil alacağı taşınmazın aynına ilişkin değildir. Alacağın devrine esas teşkil eden “Temlikname” başlıklı resmi senette taraflar açıkça “ ...görülmekte olan davadan dolayı tarafıma ödenecek olan ECRİMİSİL bedellerinden 100.000,00TL ye kadar olan alacağımızı Borçlar Kanununun ilgili ve müteakip maddeleri gereğince ....temlik ettik” demektedir. Bu belge ile davacının dava konusu ecrimisil alacağını usul ve yasaya uygun olarak temlik ettiği açıktır.
Davacı, ecrimisil alacağını usulünce devrettiğine, buna engel yasal bir düzenleme bulunmadığına, HMK 125/2 maddesi dava konusunun devredilmesi halinde devralan şahsın davaya devam edeceğini hüküm altına aldığına göre devralanın huzuru ile sonuçlandırılarak hüküm altına alınan kararın bu açıdan doğru olduğu görüşüyle sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmıyorum.