Ceza Genel Kurulu 2006/9-337 E., 2007/69 K.
Ceza Genel Kurulu 2006/9-337 E., 2007/69 K.
"İçtihat Metni"
Mala zarar verme suçundan sanık Hüseyin B.....'in beraatına ilişkin Zonguldak 2. Asliye Ceza Mahkemesince 01.06.2005 gün ve 420-467 sayı ile verilen kararın katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9.Ceza Dairesince 08.11.2006 gün ve 3223-6064 sayı ile;
'Oluş, sanık savunmaları, tanık beyanları, Zonguldak 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 07.03.2000 tarih ve 1999/496 esas, 2000/91 karar sayılı dosyasının kapsamına göre, atılı suçun yasal unsurları itibariyle oluştuğu gözetilerek sanığın mahkumiyeti yerine değerlendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde beraat kararı verilmesi' isabetsizliğinden hükmün oyçokluğuyla bozulmasına karar verilmiş, Daire Üyelerinden Ş.Erol ise, 'Yapılan keşfe, keşifte dinlenen tanık Celal Ç....'in anlatımına, bilirkişi raporuna, mahkemenin takdir ve kanaatine göre; iddia konusu ceviz ağacının müdahalenin men'ine ilişkin karara konu alan içinde kalmadığı, sanığın müşteki ile ortak kullandıkları yolu açabilmek için dozer götürdüğü, açılan yoldan müştekinin de yararlandığı anlaşılmakta olup, ceviz ağacının yaşı, yararlanabilme özelliği dikkate alındığında sanığın zarar verme kastı ile hareket etmediği gibi tüm dosya kapsamına göre ihtilafın hukuki nitelikte olduğu anlaşıldığından beraat kararı doğru olup, onanması kanaati ile sayın çoğunluğun bozma kararına karşıyım' görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 19.12.2006 gün ve 151515 sayı ile;
'Somut olayda sanık ile katılan, miras kalan taşınmazı aralarındaki bir köy senedi ile rızai olarak taksim etmişlerdir. Taşınmaz üzerinde bulunan ev ile çeşme ortak olarak kullanılmaktadır. Yine çeşmeye giden patika yol ortak olarak kullanımdadır. Sözleşmenin sanık ile katılan arasındaki ihtilaflı olan arka kısmına da aynen, '4 metre yol sağa ve sola açılmak için bölümümüze dahildir' ibaresi bulunmaktadır.
Olay tarihinde sanık çeşmeye giden patika yolu dozer getirerek genişletmiş ve genişletme çalışmaları sırasında katılanın arazisinin sınırında bulunan ceviz ağacı yıkılmıştır. Katılanın şikayeti üzerine meyveli ağaca zarar vermek suçundan iddianame ile kamu davası açılmış, aynı zamanda katılan Sulh Hukuk Mahkemesine müdahalenin meni davası açmış, açılan davada sanığın patika yolu genişletmesi nedeniyle 30 m2'lik kısma müdahalesinin menine karar verilmiş, verilen men kararı onanarak kesinleşmiştir.
Her ne kadar sanığın müdahalesinin menine karar verilse de sanığın kastı katılanın ağacına zarar vermek değil yolu genişletmektir. Izrar kastı bulunmamaktadır. Zonguldak 2. Sulh Hukuk Mahkemesince sanığın müdahalesinin menine karar verilmesi sadece taraflar arasındaki hukuki uyuşmazlığı çözmeye yöneliktir. Ağacın mülkiyetinin katılana ait olması sanığın suç kastı bulunduğu anlamına gelmez. Katılan dilerse sanık hakkında tazminat davası açarak meydana gelen zararını isteyebilir. YCGK 11.02.1985 tarih ve 9- 368/77 sayılı kararında Çiftçi Malları Koruma Başkanı ve Belediye Azası olan sanığın, köy su yolu yapımı sırasında kamulaştırma ve rızası bulunmadan katılanın arazisine zarar vermesi, buldozer ile yolu genişletmesi ve mağdura ait ağaçları buldozerle yıktırmasında ızrar kastının bulunmadığına ve sanığın beraatına ilişkin mahkeme kararının onanmasına dair daire kararına yapılan itirazın reddine karar vermiştir. 10. CD.nin 15.12.1999 tarih ve 13700-1267, yine aynı dairenin 18.05.1999 tarih ve 5347-6580 sayılı kararları müşterek mülkiyette sanığın zarar verme kastının bulunmadığına ilişkin olup aynı doğrultudadır.' görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve Yerel Mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın mala zarar verme suçundan beraatına karar verilen olayda Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında çözümü gereken hukuki uyuşmazlık, yüklenen mala zarar verme suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Katılan Nebiye B..... 23.06.1999 tarihinde kolluğa (jandarma) başvurup, kaynı olan sanık Hüseyin'in, bahçesinden yol geçirmeye çalıştığını, engellemeye çalıştığında kendisine vurup, küfür ve tehdit ettiğini, ceviz ağacını kestiğini, şikayetçi olduğunu bildirmiştir.
C.savcılığına verdiği 15.06.1999 havale tarihli şikayet dilekçesinde de aynı iddiaları tek-rarlamıştır. C.savcılığınca sanık hakkında mala zarar vermek suçundan iddianame düzenlenmekle birlikte, etkili eylem ve sövme suçlarının şahsi dava yolu ile takibi mümkün görüldüğünden, tehdit suçundan ise kanıt bulunmadığından bahisle ek takipsizlik kararı verilmiştir.
Duruşmada şikayet dilekçesini tekrar ettiğini, sanığın, bahçesinden zorla yol geçirdiğini, bu sırada ceviz ağacının yıkıldığını, diğer meyve ağaçlarının da yıkıldığını, kendisine zarar veren sanığın cezalandırılmasını talep ettiğini belirtmiştir.
Sanık Hüseyin B..... aşamalardaki savunmalarında atılı suçu kabul etmediğini, zarar verildiği iddia edilen ceviz ağacının katılanın yerinde olmadığını, avlusunun dışında bulunduğunu ve 70 yıl kadar önce kendi ablası tarafından dikildiğini, ağacın kurumaya yüz tuttuğunu, yol çalışmaları sırasında yıkıldığını, suç kastının bulunmadığını, ceviz ağacının da katılana ait olmadığını beyan etmiştir.
Keşif sırasında dinlenen savunma tanıklarından Mehmet Sarı, tarafları tanıdığını, oturdukları evin aslında babadan kalma tek bir evken sonradan tarafların böldüklerini, arazinin 1/4'nün katılan Nebiye'ye, kalan diğer payının ise sanığa ait olduğunu, olay tarihinde sanığın evin önüne araba çıkabilmesi için dozerle yol açtırdığını ve bu sırada söz konusu ağacın dozer tarafından yerinden söküldüğünü, ağacın çok yaşlı olup nadiren ceviz verdiğini, bunun da çok az olduğunu, köklerinin dışarıda olduğunu beyan etmiş;
Tanık Ali F...., köyün eski muhtarı olduğunu, taraflar arasındaki meseleyi bildiğini, ceviz ağacı ve evin bulunduğu bahçenin katılan ve sanığa miras yoluyla intikal ettiğini ve halen de müştereken kullanmakta olduklarını, ceviz ağacının bulunduğu yerin de tarafların ortak olarak kullandıkları alan içerisinde kaldığını, araba yolu bulunmadığı için sanığın dozerle yol açtırdığını, zaten katılan ve sanığın aynı yolu kullandıklarını, yol açılırken dozerin ceviz ağacını söktüğünü, söz konusu ağacın çok eski olup meyve vermediğini, yılda bir iki tane cevizin ya çıktığını ya da çıkmadığını söylemiş;
Tanık Celal Ç.... ise, bu yerin taraflara miras yoluyla intikal ettiğini, ancak bir kısmını aralarında fiilen taksim ettiklerini, katılan Nebiye'nin kendi hissesini tel ile çevirttiğini, telle çevirme işini kendisinin yaptığını ve o zaman ceviz ağacının telle çevirdiği alanın dışında kaldığını, yani ağacın fiilen müştekinin kullandığı telle çevrili alanın dışında kaldığını, sanığın her ikisinin müşterek menfaati için dozerle yol açtırdığını, dozerin ceviz ağacını yerinden söktüğünü, söz konusu ağacın dalları dökülen ve meyve vermeyen bir ağaç olduğunu belirtmiştir.
Keşif sonrasında, katılan vekili tarafından duruşmada dinletilen 3 tanık ise, ceviz ağacının katılan Nebiye'ye ait olduğunu ve meyvelerinin katılan tarafından toplandığını beyan etmişlerdir.
Keşifte dinlenen bilirkişi Ziraat Mühendisi Bahadır S...... 18.04.2005 tarihli raporunda; arazi içinde bulunan davalı ve davacının müşterek kullandıkları evin kenarından geçen ve genişletilmek istenen yolun kenarında yıkılmış ve kurumuş halde duran ceviz ağacı üzerinde yaptığı incelemede, yaklaşık 30-35 yaşlarında olduğu, yabani formda (aşısız) olduğundan teknik tarım açısından yıllık olarak yaklaşık 5 kg ürün verebileceği, odun değeri olarak ise 150 YTL olduğunu belirtmiştir.
Jandarma görevlilerince soruşturma aşamasında 23.06.1999 tarihinde düzenlenen araştırma tutanağında; tarafların akraba oldukları, oturdukları evin hisse olarak 1/3'nün yakınan Nebiye'ye, 2/3'nün ise sanık Hüseyin'e ait olduğu, eve ve bahçelere giden yolu müştereken kullandıkları, ev, bahçe ve arazi paylaşımının 1975 yılında yapıldığı, bu konuda elle yazılan anlaşma senedinin bulunduğu, dar olan yolun sanık Hüseyin tarafından dozer vurularak genişletildiği sırada yolun kenarında bulunan 35-40 yıllık yarısı kurumuş ceviz ağacının yıkıldığı, başkaca zarara uğrayan ağaç ve fidanın bulunmadığı, sanık tarafından genişletilen yolun yakınan Nebiye'ye herhangi bir zararının olmadığı, yol nedeniyle aralarında bir sorunun da bulunmadığı, ağaç nedeniyle sanık tarafından yakınanın zararının karşılanması istendiğinde yakınanın bunu kabul etmediği belirtilmiştir.
23.09.1975 tarihinde elle yazılmış olan ve '2 kardeş arasında bölüm ve taksim senedidir' başlıklı belge fotokopisinin incelenmesinde;
Senedin ön yüzünde; Hüseyin ve Nebiye B..... arasında miras yoluyla intikal eden taşınmazların rızai olarak paylaşılmasına ilişkin olduğu, ev yanında sağda ve solda kalan yerlerden sınır kazıklarıyla belirlenen yerler dışındakilerin Hüseyin B.....'e ait olduğu, bunun dışında tarlaların 3/4'nün sanık Hüseyin'e bırakıldığı, herkesin kendi sınırları içinde kalan yemişlerinin de kendilerine ait olduğu, çeşmenin müşterek kullanılacağı belirtilmiş, sanık Hüseyin B..... ile tanık olarak İbrahim T.... ve Mustafa Ç…
….. adlı kişiler tarafından imzalanmış, Nebiye B..... ise mühür ve parmak basmış;
Senedin arka yüzünde ise, 'Not' başlığıyla aynen; 'Bu bölüm ve taksimatın içinde olmak üzere hariçte bulunan yerler de Hüseyin B.....'e aittir.
Aynen 4 m. Yol sağa ve sola açılmak için bölümümüze dahildir.
Yukarıda şahitler huzurunda ve heyeti ihtiyariye huzurunda yapılan senette geçen şahısların doğru olduğunu Saka Köyü Muhtarı olarak tasdik ederim. Rasim Abacı' yazılı olup, köy muhtarı tarafından imzalanmış ve mühürlenmiştir. Bu bölümde tarafların ya da tanıkların imzaları bulunmamaktadır.
Zonguldak 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1999/496 esas sayılı dosyasının incelenmesinde;
Davacı Nebiye B..... vekili tarafından 10.09.1999 havale tarihli dilekçe ile, Hüseyin B..... aleyhine, köy senediyle fiilen taksim edilen yerde davalının, davacının yokluğundan istifade ederek davacıya ait olan ceviz ağacını kesip yol genişletmesi yapmak suretiyle davacının yerine tecavüz ettiğinden bahisle el atmanın önlenmesi davası açtığı;
Yargılamada mahallinde keşif yapılarak bilirkişi olarak, kadastro fen elemanı ile Ziraat Mühendisi dinlendiği;
Yargılama sonucunda, 07.03.2000 gün ve 496-91 sayı ile; 'Taraf beyanları, tanık anlatımları, keşif tutanağı, bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriği bir arada değerlendirildiğinde, dava konusu taşınmazın taksimine esas teşkil eden ve taraflar arasında düzenlenen köy senedinde, senedin ön yüzünde kaleme alınmış anlaşma sağlanıp imzalandıktan sonra, davalının talebi üzerine senedin arka yüzüne köy muhtarı tarafından yazılan ve yolun 4 metre genişletilmesi ile ilgili ifadesi sadece köy muhtarı tarafından imzalandığı, davacının imzası bulunmadığı, yolun genişletilmesi konusundaki anlaşmaya davacının onayının bulunmadığı, davalının davacı taşınmazı için çeşmeye geçmek üzere rızaen bırakılan patika yoldan davalı tarafından dozer geçirilerek 30 m2 genişletildiği bu nedenle bilirkişi raporunda kırmızı ile taralı 30 m2'lik yere davalının vaki müdahalesinin önlenmesi gerektiği yargısına varıldığı' gerekçesiyle dava kabul edilerek el atmanın önlenmesine karar verildiği, bu kararın Yargıtay 8. Hukuk Dairesince onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Fen bilirkişisi tarafından çizilen krokide, davaya konu ağaç, tecavüz olduğu belirtilen ve kırmızı ile taralı alanın içinde değil, hemen yanında kalmaktadır.
Bütün bu bilgi ve belgeler bir arada değerlendirildiğinde;
Katılan ve sanığın akraba olup, miras yoluyla intikal eden taşınmazları rızaen taksim ettikleri, bir kısmını ise müşterek kullanmaya devam ettikleri anlaşılmaktadır. Müşterek kullanılan bahçe içerisinde, araçların girebileceği şekilde yola bağlantı yapılması için sanık tarafından dozer getirilerek yaptırılan çalışma sırasında davaya konu ceviz ağacının yıkıldığı açıktır. Ceviz ağacının mülkiyetinin katılana mı yoksa sanığa mı ait olduğu ya da müşterek kullanımlarında mı olduğu hususunda tanık anlatımları ve tarafların iddiaları çelişkilidir. Katılan aşamalarda önce sanığın söz konusu ceviz ağacını kestiğini, sonra ağacın dozer tarafından yıkıldığını, hatta başka meyve ağaçlarının da yıkıldığını söylemiş, çelişkili anlatımlarını sürdürmüştür.
Halbuki başkaca bir ağacın yıkılmadığı kolluk görevlilerince düzenlenen tutanak kapsamından anlaşıldığı gibi, gerek Yerel Mahkemece yapılan keşifte dinlenen bilirkişinin gerekse Sulh Hukuk Mahkemesince yapılan keşifte dinlenen bilirkişinin raporları ile açıklık kazanmıştır.
Mala zarar verme suçu kasten işlenebilecek bir suç olup, dosyada sanığın söz konusu ceviz ağacını başkasının malına zarar verme kastı ile kestiği veya yıktığı konusunda katılanın iddiasından başkaca bir kanıt bulunmamaktadır. Kaldı ki ağacın mülkiyetinin dahi ihtilaflı olduğu, el atmanın önlenmesi davasında keşif sonrasında düzenlenen krokide dahi katılanın payına düşen taşınmaz içinde yer almadığı nazara alındığında, sanığın kasıtlı davrandığı konusunda kuşku doğmaktadır. Amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılması olan ceza yargılamasının en önemli ilkelerinin birisi de 'kuşkudan sanık yararlanır' (in dubio pro reo) ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın cezalandırılması bakımından taşıdığı önemden dolayı gözönünde tutulması gereken herhangi bir meselede başgösteren kuşkunun, sanığın yararına değerlendirilmesidir. Yerel Mahkemece kuşkunun sanık lehine değerlendirilerek, beraat kararı verilmesi isabetlidir.
Bu itibarla haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri ise, Sulh Hukuk Mahkemesince el atmanın önlenmesi davasında yapılan tespitler karşısında Özel Daire kararının isabetli olduğu nazara alınarak Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle,
1-Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 08.11.2006 gün ve 3223-6064 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Zonguldak 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 01.06.2005 gün ve 420-467 sayılı kararının ONANMASINA,
4-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 13.03.2007 tarihinde yapılan birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından 20.03.2007 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.