Ceza Genel Kurulu 2011/6-389 E. , 2012/111 K.
İtirazname: 2009/5626
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi : BAKIRKÖY 3. Çocuk
Günü : 03.03.2008
Sayısı : 20-269
Hırsızlık suçundan sanık S... K...nın 5237 sayılı TCY’nın 141 ve 31/3. maddeleri uyarınca 1 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, Bakırköy 3. Çocuk Mahkemesince verilen 03.03.2008 gün ve 20-269 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 26.09.2011 gün ve 1936-40028 sayı ile;
“5560 sayılı Yasanın 40. maddesi ile değişik 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesi ve 08.02.2008 tarih ve 26781 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun Geçici madde; 1/1. fıkrası yollamasıyla aynı Kanunun 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 231/5-14. madde ve fıkraları gereğince değerlendirme yapılmaması” nedeniyle diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 28.10.2011 gün ve 5626 sayı ile;
“Gerek suç tarihi itibariyle uygulanması gereken 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23, gerekse 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/5. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanabilmesi için öncelikle sanığın daha önce kasıtlı suçtan hükümlülüğünün bulunmaması gerekmektedir.
Somut olay incelendiğinde, sanığın, hırsızlık suçundan dolayı 14.12.2004 tarihinde kesinleşmiş ve suç tarihi itibariyle silinme koşulları da gerçekleşmeyen hükümlülük kaydı bulunmaktadır.
Bu durumda, Bakırköy 3. Çocuk Mahkemesinin yukarıda tarih ve numarası belirtilen kararının usul ve yasaya uygun olması nedeniyle onanmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle bozulmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu kanaatine varılmıştır” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözülmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Şikâyetçinin soruşturma aşamasında, sanığın kol çantasını arabasından alıp götüren şahıslardan biri olduğunu ve çantasının geri verilmediğini belirttiği, yargılama aşamasında ise duruşmadan haberdar olduğu halde oturumlara katılmadığı,
Sanığın aşamalarda suçlamayı kabul etmediği, ehliyetsiz araç kullanma eylemi nedeniyle karakolda bulunduğu sırada şikâyetçinin gelerek ‘sen yaptın’ diye söylediğini savunduğu,
Sanık tarafından mağdurun uğradığı zararın giderilmemiş olduğu, ödeme iradesinin dosyaya yansımadığı ve suç konusu çanta ile içindekilerin şikâyetçiye iade edilmediği,
Sanığın adli sicil kaydında, Kocaeli 2. Asliye Ceza Mahkemesince 21.10.2002 gün ve 202-625 sayı ile verilen bir mahkûmiyet ilamının bulunduğu, buna göre sanığın 19.02.2002 tarihinde işlenen hırsızlık suçundan 765 sayılı TCY'nın 491/2, 522, 59, 2253 sayılı Yasanın 12/2, 647 sayılı Yasanın 4 ve 2253 sayılı Yasanın 38. maddeleri uyarınca 363.032.000 TL ağır para cezası ile cezalandırılmasına, cezasının ertelenmesine ve “1 yıl süre içinde anne ve babasının yanında oturmak ve alkollü içki kullanmamak” şartı ile deneme devresine tabi tutulmasına karar verildiği, hükmün 14.12.2004 tarihinde kesinleştiği, aynen çektirme kararı verilmediği, uyuşmazlık konusu suçun ise 24.11.2005 tarihinde işlendiği,
Yerel mahkemece, suç tarihinde 15-18 yaş grubunda bulunan sanığın hırsızlık suçundan 5237 sayılı TCY’nın 141 ve 31/3. maddeleri uyarınca 1 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılma¬sına karar verildiği,
Temel ceza belirlenirken; “tekerrüre esas olmayan sabıkası bulunduğu, böylece sanığın cezalandırılmasına, cezasının takdirinde suçu alışkanlık haline getirmesi nedeniyle teşdit uygulanmasına” şeklindeki gerekçe ile alt sınırdan uzaklaşıldığı,
TCY’nın 62. maddesini uygulamama gerekçesi olarak da; “failin geçmişi, yargılama sürecindeki davranışları, cezanın fail üzerindeki muhtemel etkileri, pişmanlığı görülmemiş olması nazara alınarak TCK’nın 62. maddesinin tatbikine yer olmadığına” şeklinde gerekçe gösterildiği,
Hükmün sanık tarafından “cezanın ertelenmemesi, paraya çevrilmemesi ve CYY’nın 231/5. maddesinin uygulanmaması” gerekçeleriyle temyiz edilmesi üzerine, Özel Dairece CYY’nın 231/5. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Hukukumuza ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesiyle giren hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasayla 5271 sayılı Yasanın 231. maddesine eklenen 5-14. fıkralar ile büyükler için de kabul edilmiş, aynı Yasanın 40. maddesiyle 5395 sayılı Yasanın 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılık hariç olmak koşuluyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı koşullara tabi kılınmıştır.
Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen bu kurum, 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp yasalarında yer alan suçlar ayrık olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Yasalar ile yapılan değişiklikler sonucu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanabilmesi için:
1) Suça ilişkin;
a- Yapılan yargılama sonucunda, sanık hakkında hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması,
b- Suçun, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp yasalarında yer alan, 01.03.2008 tarihinden itibaren işlenen suçlarda ise, suçun ayrıca 3713 sayılı Yasa ile 1632 sayılı Yasa kapsamında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesi,
c- Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d- Sanığın hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasını kabul etmesi,
Koşullarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu koşulların bulunması halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve sanık beş yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.
Gerek suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasası'nın 23. maddesi, gerekse 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesinin 6. fıkrasının (a) bendi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanabilmesi için öncelikle sanığın daha önce kasıtlı suçtan hükümlülüğünün bulunmaması gerekmektedir. Bu koşul açısından herhangi bir ayrım gözetilmediğinden, hükmolunan cezanın hapis veya adli para cezası olmasının da herhangi bir önemi bulunmamaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 gün ve 250-13 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, 01.06.2005 tarihinden önce işlenen suçlar yönünden, önceki mahkûmiyetin 765 sayılı TCY’nın 95/2. maddesi uyarınca esasen vaki olmamış sayılacağı haller veya 3682 sayılı Adli Sicil Yasasının 8 ve 5352 sayılı Adli Sicil Yasasının geçici 2. maddesi hükümleri uyarınca silinme koşulları oluşan önceki mahkûmiyetler, adli sicilden silinmiş olup olmadığına bakılmaksızın, 01.06.2005 tarihinden sonra işlenen suçlardan dolayı mahkûm edilen sanıklar yönünden ise, 5237 sayılı TCY’nda tekerrür hükümlerinin uygulanması için 58. maddesinde öngörülen sürelerin geçmiş olması halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarının değerlendirilmesinde engel bir neden olarak kabul edilemeyecektir. Ancak, yasal engel oluşturmayan bu mahkûmiyetlerin yargılama mercilerince, subjektif koşulun ele alınmasında sanığın suç işleme eğilimi açısından değerlendirmeye esas alınmasına da bir engel bulunmamaktadır.
Sanığın adli sicil kaydında yer alan mahkûmiyet ilamında hükmolunan para cezasının 2253 sayılı Yasa’nın 38. maddesine göre ertelenmiş olmasına göre, 2253 sayılı Yasanın 38. maddesi ile 647 sayılı Yasanın 6. maddesindeki ertelemeye ilişkin düzenlemelerinin değerlen¬dirilmesi gerekmektedir.
647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Yasanın 6. maddesi; “Adliye mahkemelerince para cezasından başka bir ceza ile mahkum olmayan kimse, işlediği bir suçtan dolayı ağır veya hafif para veya bir yıla kadar (bir yıl dahil) ağır hapis veya iki yıla kadar (iki yıl dahil) hapis veya hafif hapis cezalarından biriyle mahkum olur ve geçmişteki hali ve suç işleme hususunda eğilimine göre cezanın ertelenmesi ileride suç işlemekten çekinmesine sebep olacağı hakkında mahkemece kanaat edinilirse, bu cezanın ertelenmesine hükmolunabilir. Bu halde ertelemenin sebebi hükümde yazılır.
Suç tarihinde 18 yaşını doldurmamış olanlar ile 65 yaşını ikmal etmiş bulunanların mahkum oldukları ağır hapis cezası iki yıldan, hapis veya hafif hapis cezası üç yıldan fazla olmadığı hallerde de yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanabilir.
Bazı suçlara ilişkin cezalar ile askeri suçlar ve disiplin suçlarına ilişkin cezaların ertelenemeyeceğine dair özel kanun hükümleri saklıdır”,
2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasanın 38. maddesi; “Para cezasından başka bir ceza ile hükümlü olmayan ve 15 yaşını doldurmayan küçük, işlediği bir suçtan dolayı ağır veya hafif para veya 3 yıla kadar hürriyeti bağlayıcı cezalardan biriyle mahkum olur ve geçmişteki haliyle ahlaki temayüllerine göre cezasının ertelenmesi ileride cürüm işlemekten çekinmesine sebep olacağı hakkında mahkemece kanaat getirilirse bu cezanın şartlı olarak ertelenmesine hükmolunabilir.
Cezası bu suretle ertelenen küçük bir yıldan üç yıla kadar bir deneme devresine tabi tutulur.
Mahkeme deneme devresi zarfında küçüğü, muayyen bir meslek veya sanat öğrenmek, belli bir yerde ikamet etmek alkollü içki kullanmamak veya bunlar gibi bazı şartlara uymaya mecbur edebilir.
Küçük deneme devresi içerisinde, yapılan ikaz ve ihtarlara rağmen tabi tutulduğu eğitim ve ıslah şartlarını yerine getirmez veya başka kasti bir cürüm işlerse, mahkeme hükmolunan cezanın aynen çektirilmesine veya vahim görülmeyen hallerde deneme devresinin yarı nispetinde uzatılmasına karar verir”,
765 sayılı Türk Ceza Yasasının 95. maddesi ise; “I-Kabahat ile mahkum olan kimse hüküm tarihinden itibaren bir sene içinde bir cürümden veya evvelki hükmün verildiği mahaldeki Asliye mahkemesinin kazası dairesinde diğer bir kabahatten dolayı aynı cinsten veya daha ağır bir cezaya,
II-Cürüm ile mahkum olan kimse hüküm tarihinden itibaren beş sene içinde işlediği diğer bir cürümden dolayı evvelce verilen ceza cinsinden bir cezaya yahut hapis veya ağır hapis cezasına mahkum olmazsa, cezası tecil edilmiş olan mahkumiyeti esasen vaki olmamış sayılır. Aksi takdirde her iki ceza ayrı ayrı tenfiz olunur”,
Şeklinde düzenlenmiştir.
Buna göre, 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca takdir edilen ertelemede deneme süresi, 765 sayılı TCY’nın 95. maddesine göre belirlenmekte olup, bu süre kabahatlerde bir yıl, cürümlerde 5 yıldır. 2253 sayılı Yasanın 38. maddesine göre ise, deneme süresi suç türü ayırımı yapılmaksızın 1 yıldan 3 yıla kadar bir süre olarak belirlenmiştir. 2253 sayılı Yasanın 38. maddesi bu açıdan sanık lehine düzenleme getirmiştir.
Deneme süresi içinde suç işlenmesi halinde TCY’nın 95. maddesi uyarınca, ertelenmiş önceki ceza sanığa çektirilecektir. 2253 sayılı Yasanın 38/son maddesi ile getirilen düzenlemeye göre ise, sanık bu sürede başka bir kasıtlı cürüm işlerse, ertelenmiş önceki cezanın aynen çektirilmesine veya vahim görülmeyen hallerde deneme devresinin yarı oranında uzatılmasına karar verilebilecektir ki, bu hükmün de sanık lehine olduğu açıktır.
Erteleme hususunda 647 sayılı Yasanın 6. maddesinde herhangi bir şart öngörülmemiş, ancak, 2253 sayılı Yasanın 38. maddesinde 'şartlı ertelemeden' söz edilmiş olup, mahkemece, deneme süresi içinde küçük sanığın muayyen bir meslek veya sanat öğrenme, belli bir yerde ikâmet etme, alkollü içki kullanmama veya bunlar gibi bazı şartlara uymaya zorlanabileceği öngörülmüştür.
Belirtilen şartların, yaşı küçük sanığın topluma kazandırılmasına yönelik olması ve ıslah edilmesi için getirildiği gözetildiğinde, sanık lehine bir düzenleme olduğunun kabulü gerekir. Zira, 2253 sayılı Yasanın amacı, çocuk suçluluğunu önlemek ve suçlu çocukların suçun işlenmesinden sonraki durumlarının izlenmesi suretiyle, ıslaha yönelik tedbirlerin alınmasını sağlamak ve onları topluma kazandırmaktır.
Diğer taraftan, 647 sayılı Yasanın 6. maddesine göre ertelemeye karar verilen hallerde, 765 sayılı TCY'nın 95. maddesi uyarınca kabahatler için bir ve cürümler için beş yıl olarak belirlenen deneme süreleri hüküm tarihinden itibaren başlamakta iken, ertelemenin şarta da bağlanabilecek olması nedeniyle, 2253 sayılı Yasanın 38. maddesi uyarınca ertelemeye karar verilmesi durumunda deneme süresinin hükmün kesinleşmesinden itibaren başlayacağının kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Çünkü koşula bağlı bir ertelemenin deneme süresinin şarta uyularak ve iyi halle geçirilip geçirilmediğinin takip edilebilmesi için koşul öngören hükmün kesinleşmesi gerekecektir. Aksinin kabulü halinde, 2253 sayılı Yasa uyarınca ertelemeye karar verilen hallerde hükmün kesinleşmesinden önce deneme süresinin sona ermesi ve buna bağlı olarak kesinleşmemiş hükmün esasen vaki olmamış sayılması ya da şarta bağlı tutulma durumda şarta uyulup uyulmadığının denetlenememesi sonucu ortaya çıkacaktır ki, yasa koyucunun 647 sayılı Yasanın 6. maddesinden farklı olarak 2253 sayılı Yasanın 38. maddesi uyarınca çocuklar için ayrı düzenleme öngörürken bunu amaçladığı söylenemez. Bu nedenle cezanın 2253 sayılı Yasanın 38. maddesi uyarınca ertelenmesine karar verildiği durumda, deneme süresinin hükmün kesinleşmesinden itibaren işlemeye başlayacağı kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın sabıkasında gözüken ve 2253 sayılı Yasanın 38. maddesine göre ertelenmiş cezayı içeren mahkûmiyet hükmünde, şarta bağlı tutularak belirlenmiş olan 1 yıllık deneme süresinin hükmün kesinleşmesinden itibaren başlayacağı, hükmün kesinleşme tarihinin 14.12.2004, uyuşmazlık konusu suç tarihinin ise 24.11.2005 olduğu gözönüne alındığında, deneme süresi içinde suç işlenmesi nedeniyle hükmün bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkmadığı ve silinme koşullarının oluşmadığı görülmektedir. Sabıkasında kasıtlı bir suç nedeniyle verilmiş ve silinme koşulları oluşmayan mahkûmiyet hükmü mevcut olan sanık hakkında da, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunma koşulu gerçekleşmediğinden, CYY’nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
Bu nedenle, yerel mahkeme hükmünün, Özel Dairece hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanma koşullarının değerlendirilmesi amacıyla bozulmasına karar verilmesi isabetli değildir.
Bu itibarla, itirazın kabulü ile Özel Daire kararının kaldırılmasına ve hükmün esasının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Genel Kurul Üyesi; “sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanma koşullarının bulunduğu” görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 26.09.2011 gün ve 1936-40028 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Hükmün esasının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.03.2012 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.