6. Ceza Dairesi 2014/9 E. , 2017/661 K.
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi (CMK'nın 250. maddesi ile yetkili)
SUÇLAR : Yağma, Kasten yaralama, Hakaret, Mala zarar verme, Suç işlemek amacı ile örgüt kurma, Tehdit, Yağmaya kalkışma, Suç işlemek amacı ile kurulan örgüte üye olma, Görevi kötüye kullanma suçuna azmettirme, 6136 sayılı Kanuna aykırılık
HÜKÜM : Beraat, Mahkumiyet, Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
I- (Katılan)-sanık ... hakkında yakınan-(sanıklar) ... ve ...'a yönelik kasten yaralama, yakınan-(sanıklar) ... ve ...'na yönelik hakaret; (yakınan)-sanıklar ... ve ... hakkında katılan-(sanık) ...'ya yönelik kasten yaralama, hakaret ve mala zarar verme suçlarından kurulan hükümlerin incelemesinde;
Katılan-(sanık) ... vekilinin temyiz itirazının suç vasfına yönelik olmadığı anlaşılmakla yapılan incelemede;
14.04.2011 tarih ve 27905 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun'un 26. maddesi ile eklenen 5329 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un geçici 2. maddesinin 1. fıkrası uyarınca üç bin liraya kadar olan mahkumiyet hükümlerinin kesin nitelikte olması ve temyiz kabiliyetinin de bulunmaması nedeniyle katılan-sanık ... ve (yakınan)-sanık ... savunmanları ile (yakınan)-sanık ...'nun temyiz isteğinin CMUK'nun 317. maddesi gereğince isteme uygun olarak REDDİNE,
II- Sanıklar ..., ... ve ... hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerine yönelik temyiz taleplerinin incelemesine gelince;
Sanık ... hakkında tehdit, sanık ... hakkında 6136 sayılı Kanun'a aykırılık suçlarından verilen 'hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına' ilişkin kararlara karşı istemlerin, itirazı incelemeye yetkili ve görevli mahkemece incelenip, değerlendirildiği anlaşıldığından, bu sanıklar hakkında yapılacak bir işlemin bu aşamada bulunmadığı,
Sanık ... hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karara gelince;
CMK'nun 231. maddesinin 12. fıkrası uyarınca itirazı olanaklı kararlardan olup, temyiz olanağı bulunmadığından itirazı incelemeye yetkili ve görevli Mahkemeye iletilmek üzere isteme uygun olarak, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na İADESİNE,
III- Sanık ... hakkında suç işlemek amacı ile örgüt kurma, yakınanlar ... ve ...'e yönelik tehdit, katılan-(sanık) ...
ve yakınan ...'a yönelik yağma, yakınan Nuri Taksir'e yönelik yağmaya kalkışma; sanıklar ..., ..., ..., ..., ... hakkında suç işlemek amacı ile kurulan örgüte üye olma suçundan kurulan hükümlerin incelemesine gelince;
Yakınan ...'a yönelik eylemin işyerinde, suç örgütünün sağladığı korkutucu güçten yararlanılarak işlendiğinin anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK'nın 149. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinin yanı sıra (d) bendinin de uygulanması ve aynı Kanun'un 61. maddesi değerlendirilerek alt sınırdan uzaklaşılması gerektiğinin düşünülmemesi, karşı temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre sanıklar ..., ..., ..., ... savunmanları, sanık ... ve o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, eleştiri dışında, usul ve yasaya uygun bulunan hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA,
IV- Sanık ... hakkında yakınan ...'a yönelik tehdit suçundan kurulan hükmün incelemesine gelince;
Oluş ve dosya içeriğine göre; sanığın eylemini örgütün korkutucu gücünden yararlanarak işlediğine dair bir delil bulunmayıp, bu hali ile TCK'nın 106/1. maddesi kapsamında bulunduğu anlaşılıp, anılan suçun gerektirdiği cezanın türü ve üst sınırına göre, sanığın sorgusunun yapıldığı 19.09.2008 tarihi ile inceleme tarihi arasında aynı Kanun'un 66/1-d maddesinde öngörülen 8 yıllık sürenin zamanaşımını kesen bir neden olmaksızın geçmiş bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları ve tebliğnamedeki düşünce bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak sanık hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,
V- Sanık ... hakkında görevi kötüye kullanma suçuna azmettirme, yakınan Faruk Yel'e yönelik tehdit, sanıklar ..., ... ve ... hakkında suç işlemek amacı ile kurulan örgüte üye olma suçundan kurulan hükümlerin incelemesine gelince;
Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-) Oluş ve dosya içeriğine göre, 24.10.2007 tarihinde yakınan ...'nın kuaför olarak işlettiği işyerine gelen zabıta memurlarının işyeri ruhsatını sordukları, yakınanın işyeri ruhsatını henüz almadığını, evrakları hazırladığını, müracaat edeceğini söylediği, zabıta memurlarının tutanak tuttuğu, bir hafta içerisinde ruhsat işlemlerine başlaması gerektiğini söyleyerek işyerinden ayrıldıkları, Belediye Encümeni'nin 01.11.2007 tarihli kararı ile 117 TL idari para cezasına ve işyerinin ruhsat alınıncaya kadar çalışmaktan alıkonulmasına karar verildiği, yakınanın bu idari işlemin iptali için 12.11.2007 tarihinde idare mahkemesine dava açtığı, Ankara 13. İdare Mahkemesi'nin 21.03.2008 gün ve 2007/2428-2008/509 sayılı kararı ile yakınanın dava açıldıktan sonra 16.01.2008 tarihinde başvurusu üzerine işyeri açma ve çalışma ruhsatını aldığı, işyeri açma ve çalışma ruhsatını tutanak tarihinden itibaren 7 gün içerisinde alması gerektiği halde almadığı, encümen kararında aykırılık bulunmadığı belirtilerek davanın reddine karar verildiği, iletişim tespit tutanaklarına göre 09.11.2007 tarihinde sanıklar ... ile ...'ün bu konu üzerine konuştukları, sanık ...'nun encümen kararının çıkıp çıkmadığını sorduğu, Keçiören Belediyesi Zabıta Müdürlüğü'nde müdür vekili olarak görev yapan sanık ...'ün kararı beklediklerini, karar çıkarsa mühürleyeceklerini söylediği anlaşılmıştır. TCK'nın 38. maddesinde anlamını bulan suça azmettirme, belli bir suç işleme hususunda henüz bir kararı olmayan bir başka kişinin başkası tarafından suç işlemeye karar verdirilmesidir. Azmettirme halinde suçun kanuni tanımını gerektiren bir fiile ihtiyaç vardır. 5237 sayılı TCK'nın 257. maddesinde belirtilen suçun oluşması için, görevin gereklerine aykırı davranış yanında objektif cezalandırma şartı olan 'kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması' ya da 'kişilere haksız bir menfaat sağlanması' şartlarından birinin bulunması gerektiği ancak somut olayda, TCK'nın 257. maddesinde öngörülen unsurlardan hiçbirinin gerçekleşmediği gözetilmeden, sanık ...'nun görevi kötüye kullanma suçuna azmettirdiğinden bahisle dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçeler ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
2-) Yakınan .. ... aşamalarda, 'Çalışmakta olduğum, İzmir'de bulunan ... ... firması olarak ...'nun Ankara'daki firmasına yazılım programı kurduk. Sanık ... 11 gün kadar sonra yapacağını beyan etti. İlerleyen günlerde tahsilatı yapabilmek için ... Ltd. Şti'ni aradığımda telefona ismini bilmediğim bir sekreter çıktı ve ödemeyi ...'nun bir
hafta içersinde nakit havale yolu ile yapacağını belirtti. Ancak vaat edildiği gibi bize olan borçlarını ödemedikleri gibi, bu husustaki görüşmelerimiz yaklaşık bir buçuk-iki ay kadar sürdü. Firmanın alacağı olan parayı tahsil etme çabası içerisinde iken ... beni telefon ile arayarak hatırladığım kadarı ile 'Bu parayı ödemiyorum, seni İzmir'den aldırırım, Ankara meydanında etek giydirir gezdiririm' şeklinde tehditlerde bulundu. Ben de kendisine bu kadar sinirlenmesine gerek olmadığını, şayet ödemeyi yapamıyorsa, ödemeyi yapmayabileceğini söyleyerek telefonu kapattım. ... ile aramızda geçen münasebet bundan ibarettir. Bir daha kendisi ile görüşmedim, ayrıca firmamızın alacağı olan 650 TL bedelli yazılım programı parasını da tahsil edemedik. Bu görüşmeden önce internetten yapmış olduğum araştırmada, ... hakkında bir çok davanın olduğunu, bir çok insanı tehdit ettiğini, yine bir çok olaya karıştığını tespit ettim. Bu yüzden şirketin alacağını tahsil edemeyeceğimi düşünerek fazla da olayın üzerinde durmadım ve alacağımızdan da vazgeçtim.' dediği, sanık ...'nun savunmanlarında '... .. isimli şahsın şirketi benim şirketime tüp ve su bayilerinin kullanmış olduğu yazılım programı hazırladılar. 550 TL borcum vardı. Yanımda kısa bir müddet çalışan ... isimli bir çocuk ile parayı havale ettiğimizi sanıyordum. Ancak ... parayı havale etmemiş. Bu yüzden...hakkımda bu tür iddalarda bulunmuş olabilir. ... ... isimli şahıs bu dönemde işyerime telefon açıp 'Ya bu parayı ödeyin ya da hakaret derecesine getirmeyin' dedi. Ayrıca programı da internet yolu ile iptal etti. Bu yüzden işlerim aksadı. Telefon görüşmesini elemanımdan öğrendim. Ben de kendisine o tarihte telefon açtım sinirli idim sert konuştum. Programı iptal ettiğinden parayı ödemeyeceğimi söyledim' şeklinde beyanda bulunduğu, iletişim tespit tutanaklarında da yakınanın beyanında geçen görüşmelerin yer aldığı olayda, sanığın suç örgütünün oluşturduğu korkutucu güçten yararlanarak tehdit suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, TCK'nın 106/2-d maddesi kapsamında suçun örgütün amaç ve faaliyetleri doğrultusunda ve/veya örgüt yönetici veya üyesi tarafından şahsi nedenle olsa bile suç örgütünün gücünden ve imkanlarından yararlanarak işlendiğine dair kesin kanıtlar karar yerinde gösterilmeden, diğer taraftan eylemin TCK'nın 106/1. maddesi kapsamında kalıp kalmadığı karar yerinde açıklanıp tartışılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması,
3-) Suç örgütü kurma ve yönetme ile örgüte üye olma, suçları yönünden suç örgütünün işlemeyi amaçladığı suç ve/veya suçların en azından hazırlık hareketi ile ilgili ciddi bulgu, emare ve/veya delil olmalıdır. Suç örgütü kurma bağımsız bir suç kabul edildiğine göre, amacı olmayan bir örgütlenmede, suç örgütünün, bir veya birkaç amaçla suç işlemesi için kurulmalı ve suçların işlenmesine dair TCK’nın 220/1.maddesinde gösterilen unsurlar ile ilgili bulgulara ulaşılmalıdır.
Suç işlemek için örgüt kurmada bir veya birkaç suç işlendikten sonra daha programlanmış suçları işlemek için örgüt devam eder. Örgüte iştirak eden failler işlenen suçtan dolayı iştirak gereği cezalandırılır, yani katkıda bulunana uygulanır. Örgüt kurucuları kendi başlarına veya başkaları ile anlaşma yapılmasını başlatandır. Faaliyeti ile örgütün doğmasına sebebiyet vermektedir. Örgüt yönetenler ise üst pozisyonda kolektif faaliyeti kısmen veya tamamen düzenleyen, koordine edenlerdir. Örgüte sonradan katılmak ile iş bölümü gereği bir görev üstlenen örgüt üyesi olur. Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen, yardım eden kişi de örgüt üyesi sayılacaktır.
Suç örgütü üyesi, örgüt yöneticisinin rızasının varlığına gerek olmadan örgüte fiilen katılan kişidir. Kişinin suç örgütü üyeliğinden suçlanabilmesi için örgütün varlığından haberdar olmalı, bilerek ve isteyerek ona üye olması ve örgütün hiyerarşik yapısında da yerini alması gerekir. Örgüt ile bağlantısı olmadan münferit hareket edenlerin suç örgütü üyesi olarak kabulü benimsenmez.
Somut olayda;
Suç örgütüne üye olmakla suçlanan ve hakkında mahkumiyet kararı verilen sanık ...'nun sanık ...'nun adamı olup birlikte gezdikleri yönünde ifadelere yer verilmiş ve sanıklar ... ve ...'nun yaptıkları bir telefon görüşmesinde, sanık ...'nun yapılacak bir duruşmasına kalabalık olarak gidilmesi ile ilgili konuşmalar bulunduğu,
Sanık ...'ın sanık ...'nun ikamet ettiği Keçiören semtinde bulunan ... markette çalıştığı, yakınan ..., bu kişinin, kendi işyerine gelip giden, işyerinin ruhsatsız çalıştığını ... ... söyleyen kişi olduğu, ... ile birlikte hareket edip, onun adamı olduğu yönünde beyanda bulunduğu,
Sanık ... ile sanık ... arasında geçen ve dosyadaki iletişimin tespiti tutanaklarına yansıyan bir kısım konuşmalarda sanık ...'ın amcasına ait aracın icra yolu ile satışının yapılacağı, ihaleden haberdar olup aracın alınmasına ilişkin konularda görüşüldüğü, bu aracın akıbetinin dosyaya yansımadığı, ayrıca bazı beyanlarda bu sanığın kendisi ile aynı semtte ikamet eden sanık ... hastanede bulunduğu sırada bu kişiyi ziyaret ettiğine yer verildiği,
Bu açıklamalar karşısında;
Suç örgütüne üye olmakla suçlanan sanıklardan sanık ... ile sanık ...'nun anne-baba bir kardeş olup, kardeşlerin birlikte gezme ve/veya biri ile ilgili bir mahkeme olduğunda duruşmaya gidilmesi ile ilgili konuşmaların hayatın olağanı olduğu; sanık ...'ın sanık ...'nun ikamet ettiği yerdeki bir markette çalışan kişi olup, sosyal koşullar içinde bu ilişkinin örgüt üyeliğine ilişkin yansıma olamayacağı, bu tür yapıların hayatın bir uzantısı olduğu; sanık ...'ın ise yukarıda bahsedilen görüşmeler ve aynı semtte yaşayan bir kişiyi hastanede ziyaret etmesi dışında dosyaya yansıyan bir hareketinin bulunmadığı, bu kapsamda, devamlılık içeren kanunun suç saydığı fiilleri işlemek (suç işleme programı altında) amacı ile bir araya gelip aralarında sıkı veya gevşek hiyerarşik bir bağın bulunduğuna ve adı geçen sanıkların faaliyetleri ile örgütün doğmasına veya üst pozisyonda kollektif faaliyeti kısmen veya tamamen düzenleyip koordine ettiklerine dair bir kısım soyut beyanlar dışında dosya kapsamında delil bulunmadığı, gerek telekomünikasyon yoluyla iletişimin kayda alınmasına ilişkin tutanaklarda, gerekse arama kayıtlarında da bu yönde bir bulguya rastlanmadığının anlaşılması karşısında; yukarıda adı geçen sanıklar hakkında sanık ...'nun suç işlemek amacı ile kurduğu örgüte üye olduklarına dair kesin kanıtların neler olduğu karar yerinde açıklanıp gösterilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısı ile sanıklar ..., ... ve ... savunmanları ile sanık ...'nun savunmanının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle kısmen isteme uygun olarak BOZULMASINA, 20.03.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.