16. Ceza Dairesi 2020/5713 E. , 2021/2837 K.
Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : Bolu Ağır Ceza Mahkemesinin 18.04.2018 tarih
ve 2017/156 - 2018/102 sayılı kararı
3-... GÜL, 4-...,
5-..., 6-...,
7-..., 8-...,
9-..., 10-...,
11-..., 12-...,
13-..., 14-..., 15-...,
16-..., 17-...,
18-..., 19-..., 20-...,
21-..., 22-...,
23-..., 24-...,
25-..., 26-...,
27-..., 28-...,
29-..., 30-...,
31-..., 32-...,
33-..., 34-...,
35-..., 36-...,
37-..., 38-...,
39-..., 40-...,
41-..., 42-...,
43-..., 44-...,
45-..., 46-..., 47-...
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma, Silahlı terör örgütü
üyesi olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek
yardım etme
...,..., ..., ..., ...,
...),
24.08.2016 (Sanık ...),
25.08.2016 (Sanık ...),
26.08.2016 (Sanıklar ... , ...),
06.09.2016 (Sanık ...),
17.09.2016 (Sanık ...),
11.11.2016 (Sanıklar ..., ...,...,...,...,..., ..., ..., ...,
..., ...),
13.11.2016 (Sanık ...),
24.01.2017 (Sanık ...),
25.01.2017 (Sanık ...),
15.02.2017 (Sanık ...),
30.05.2017 (Sanık ...)
Hüküm : Sanıklar ..., ... ...,..., ,...,...,... yönünden TCK’nın 314/2,
3713 sayılı Kanunun 3-5/1, TCK’nın 62, 53/1-2-3, 58/9
ve 63. maddeleri uyarınca mahkûmiyet kararına ilişkin
istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddi,
Sanıklar ..., ..., ...,
..., ..., ...,
... yönünden TCK’nın 314/2, 220/7 2.
cümle, 3713 sayılı Kanunun 3-5/1, TCK’nın 62, 53/1- 2-3, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca mahkûmiyet
kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddi
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Kararın temyiz edilmesinden sonra sanık ... müdafiinin 16.04.2021 tarihli, sanık ... ’ün 01.02.2021 ve 15.03.2021 tarihli dilekçeleri ile temyizden feragat ettikleri anlaşılmakla, CMK'nın 266/1. maddesi gereğince temyiz incelemesine yer olmadığına,
Hükmedilen cezaların süresine göre koşulları bulunmadığından duruşmalı inceleme istemlerinin CMK'nın 299. maddesi uyarınca REDDİNE,
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre;
I-Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... yönünden yapılan incelemede;
Tüm dosya kapsamı gözetilerek diğer delillerin atılı suçun sübutu için yeterli olduğu görülmekle, sanıklar ... ve ...’in ByLock kullanıcısı olduğunu bildiren ayrıntılı ByLock tespit ve değerlendirme tutanaklarının dosyaya gelmesi beklenilmeden karar verilmesi sonuca etkili bulunmamıştır.
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., Saim
Altıntaş, ..., ..., ..., ..., ... ve sanıklar müdafilerinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA,
II-Sanık ... yönünden yapılan incelemede,
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarih, 2017/16.MD-956 E. 2017/370 sayılı kararı ile onanarak kesinleşen Dairemizin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 Esas 2017/3 sayılı kararında; “ByLock iletişim sisteminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti halinde kişinin örgütle bağlantısını gösteren bir delil” olacağının kabul edildiği gözetilerek;
ByLock kullanıcısı olduğunu kabul etmeyen sanığın, ByLock uygulamasını kullandığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde teknik verilerle tespiti halinde, ByLock kullanıcısı olduğuna dair delilin atılı suçun vasfının tayini açısından belirleyici nitelikte olması karşısında, ilgili birimlerden getirtilmesi; temin edilememesi halinde, operatör kayıtları ile eşleştirmesi yapılmak üzere Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan getirtilen CGNAT kayıtları ve dosya içerisindeki HTS sonuçları karşılaştırılıp belirtilen hat üzerinden Bylock kullanan kişinin sanık olup olmadığı doğrultusunda bilirkişiden teknik rapor alınması, belirtilen belgelerin CMK’nın 217. maddesi uyarınca duruşmada sanık ve müdafiine okunup diyeceklerinin sorulması ile tüm dosya kapsamının bir bütün halinde değerlendirilmesi suretiyle sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken yetersiz belgelere dayanarak eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi,
III-Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... yönünden yapılan incelemede,
Sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi bakımından bazı temel ilkelerin ve suç tiplerinin açıklanması gerekmektedir.
Silahlı terör örgütü üyeliği ve yardım suçu:
Yapılanma biçimi ne olursa olsun kanunlarda suç olarak tanımlanan fiillerin işlenmesi amacıyla oluşturulmuş örgütlere suç örgütü denmektedir.
Örgüt kurma ve yönetme suçunda genel hükümlerden ayrı olarak kanun koyucu hazırlık hareketlerini suç sayarak kamu düzeninin ve güvenliğinin korunmasını sağlamak amacıyla bağımsız bir suç düzenlemesi yapmıştır. Bu suç somut tehlike suçudur. Düzenleme ile amaç suçtan bağımsız olarak hazırlık hareketlerini cezalandıran bir suç tipine yer verilmiştir.
Bu suçta korunan hukuki değer esas itibariyle kamu güvenliği ve barışıdır. Kamu güvenliğinin bozulması, bireyin güvenle ve barış içinde yaşama hakkını zedeleyecektir. Bu nedenledir ki söz konusu fiiller suç olarak tanımlanarak Anayasada güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerin korunması amaçlanmıştır.
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunun 1. maddesinde yapılan terör tanımında 'Terör; cebir şiddet kullanılarak; baskı, kortutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle Anayasal düzeni değiştirmek, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletini ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozma amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemdir.' şeklindeki tanımdan anlaşılacağı üzere, terör suçlarında cebir ve şiddet kullanarak bir örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi zorunlu görülmüştür. Fail 2. maddenin 2. fıkrası gereğince; terör örgütüne mensup olmasa dahi örgüt adına suç işlerse o da terör suçlusu sayılacaktır.
Terör suçlarında 'cebir ve şiddet' amaç suçların işlenmesi açısından zorunlu unsurdur. Terör örgütü kurmak, yönetmek ya da üye olmak eylemleri amaç suç bakımından hazırlık hareketi niteliğinde olduğundan cebir/şiddet unsurunun varlığına ihtiyaç yoktur. Ancak örgüt mensuplarında cebir/şiddete yönelik iradenin varlığı aranmalıdır.
Failin örgütün hiyerarşisine dahil olup olmadığını tespit ederken, örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir (Evik, Cürüm işlemek için örgütlenme, Sayfa 383 ve devamı).
Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye
olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin 'suç işlemek amacı' olması aranır (Toroslu özel kısım sayfa 263-266, Alacakaptan Cürüm işlemek için örgüt, sayfa 28. Özgenç Genel Hükümler, sayfa 280).
Suç örgütünün tanımlanıp yaptırıma bağlandığı 5237 sayılı TCK'nın 220. maddesinin 7. fıkrasında yardım fiiline yer verilmiştir. 'Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin örgüt üyesi olarak' cezalandırılacağı belirtilmiş, anılan normun konuluş amacı, gerekçesinde; 'örgüte hakim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve isteyerek hizmet eden kişi, örgüt üyesi olarak kabul edilerek cezalandırılır.' şeklinde açıklanmış, 765 sayılı TCK'nın sistematiğinden tamamen farklı bir anlayışla düzenlenen maddede yardım etme fiilleri de örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilerek, bağımsız bir şekilde örgüte yardım suçuna yer verilmemiştir.
Yardım fiilini işleyen failin örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaması, yardımda bulunduğu örgütün TCK'nın 314. maddesi kapsamında silahlı terör örgütü olduğunu bilmesi, yardımın örgütün amacına hizmet eder nitelikte bulunması yardım ettiği kişinin örgüt yöneticisi ya da üyesi olması gereklidir. Yardımdan fiilen yararlanmak zorunlu değildir. Örgütün istifadesine sunulmuş olması ve üzerinde tasarruf imkanının bulunması suçun tamamlanması için yeterlidir.
Yardım fiilleri örgüte silah sağlama ve terörün finansmanı dışında tahdidi olarak sayılmamıştır. Her ne surette olursa olsun örgütün hareketlerini kolaylaştıran ve yaşantısını sürdürmeye yönelik eylemler yardım kapsamında görülebilir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 11.11.1991 tarih, Esas 9-242, Karar 305). Yardım teşkil eden hareketin başlı başına suç teşkil etmesi gerekmez. Yardım bir kez olabileceği gibi birden çok şekilde de gerçekleşebilir. Ancak yardım teşkil eden faaliyetlerde devamlılık, çeşitlilik veya yoğunluk var ise örgüt üyesi olarak da kabul edilebilecektir.
1-Sanık ...’ın örgüt ile irtibatlı ve iltisaklı Bolu Eğitim Sevenler Derneği ile Aktif Eğitimciler Sendikasına üyeliğinin bulunması ve örgütsel talimat doğrultusunda Bank Asya'daki mevcut hesabını bankaya destek olmak amacıyla kullanmış olmasından ibaret eylemlerinin silahlı terör örgütüne yardım etme suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-a)Sanık ...’nin örgüt ile irtibatlı ve iltisaklı Bolu Koza Eğitimciler Derneği ile Aktif Eğitimciler Sendikasına üyeliğinin bulunması ve telefonunda yapılan dijital inceleme sonucunda Eagle ve Kakao kalıntılarına rastlanılmış olması,
b) Sanık ...’in FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı bulunan yurtta çalışmış olması ve telefonunda yapılan dijital inceleme sonucunda Bylock kalıntılarına rastlanılmış olması,
c)Sanık ...’nin üniversiteden mezun olduktan sonra kamu görevine atanana kadar yapıya müzahir eğitim kurumunda çalışması, örgüte müzahir Aktif Eğitimciler Sendikası'na üye olması, yine örgüte müzahir Koza Eğitimciler
Derneği'ni kurma yönündeki girişimi,dijital materyallerinde daha önce cemaat adı verilen FETÖ/PDY yapılanmasının programına davet eden mesajın tespit edilmesi ve Sızıntı isimle dergiye aboneliğine dair tespit bulunması,
ç)Sanık ...’ün 2011 yılından itibaren FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı bulunan şirket ve dershanelerde çalışmış olması ve telefonunda yapılan dijital inceleme sonucunda Bylock kalıntılarına rastlanılmış olması,
d)Sanık ...’ın örgüt ile irtibatlı ve iltisaklı Aktif Eğitimi Sen isimli sendika ve BESDER isimli dernekte üyeliğinin bulunması,
e)Sanık ...’in Kızılcahamam Asya Termal Otel’de konaklama kaydının bulunması ve örgüt ile irtibatlı ve iltisaklı Aktif Eğitim Sendikası ve Bolu Eğitim Sevenler Derneği üyeliklerinin bulunması,
f)Sanık ...’ın örgüt ile irtibatlı ve iltisaklı Aktif Eğitim Sen isimli sendika ve Bolu Eğitim Sevenler Derneği'ne üyeliğinin bulunması,
g)Sanık ...’in örgüt ile irtibatlı ve iltisaklı Aktif Eğitimi Sen isimli sendika ve Bolu Eğitim Sevenler Derneği'ne üyeliğinin bulunması,
h)Sanık ...’nın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı Asya Katılım Bankası AŞ'de gerçekleştirilen mutad hesap hareketlerinin ve örgüte müzahir Aktif Eğitim Sen isimli sendika ile Bolu Eğitim Sevenler Derneği'ne üyeliğinin bulunması, hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde örgüt hiyerarşisine dahil olup süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren faaliyetleri tespit edilemeyen sanıkların atılı suçtan beraatleri yerine delillerin değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı CMK'nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304/1. maddesi uyarınca dosyanın Bolu Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.04.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.