Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2017/2475 E. , 2022/2257 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2017/2475
Karar No : 2022/2257
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı / …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN_KONUSU : (… İdare Mahkemesi İkinci Dairesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının) temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, Türk Silahlı Kuvvetleri emrinde piyade uzman çavuş olarak görev yapmakta iken 05/09/2012 tarihinde Şırnak ili, Beytüşşebap ilçesi, Altıntepe Mevkiinde terör örgütü mensupları ile girilen silahlı çatışma esnasında yaralandığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maddi, 40.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi İkinci Dairesince; davacının askeri bir görevin ifası sırasında bölücü terör örgütü mensuplarınca girilen silahlı çatışma sonucu yaralandığı, zararın oluşmasında davacının herhangi bir kusurunun olmadığı hususunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı, dosya kapsamında hazırlanan bilirkişi raporu hükme esas alınarak yapılan değerlendirmede, davacıya bağlanan vazife malullüğü aylığı ile nakdi tazminat, emekli ikramiyesi ve tütün ikramiyesi ödenmesi nedeniyle davacının maddi bir zararının bulunmadığı; manevi tazminat istemi yönünden ise, davacıya Milli Savunma Bakanlığı Nakdi Tazminat Komisyonu'nun … tarih ve … sayılı kararına istinaden 18.148,00 TL nakdi tazminat ödendiği ve ödenen nakdi tazminat miktarının da emsal olaylarda takdir olunan manevi tazminat miktarından daha fazla olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, bağlanan aylıkların, yapılan ek ödemenin ve ödenen nakdi tazminat ile emekli ikramiyesinin maddi tazminattan düşürülemeyeceği, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yapılan ödemelerin yarar olarak kabul edilemeyeceği ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, istemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyize konu kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 1. maddesi hükmü gereğince, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin kapatılmasıyla Danıştay'a ve İdare Mahkemelerine gönderilen dosyalara ilişkin uyuşmazlıkların çözümünün 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'na tabi olması nedeniyle işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Türk Silahlı Kuvvetleri emrinde piyade uzman çavuş olarak görev yapan davacı 05/09/2012 tarihinde icra edilen operasyon sırasında bölücü terör örgütü mensuplarınca girilen çatışmada sağ omzundan ve elinden yaralanmıştır.
Şırnak Askeri Hastanesinde yapılan ilk müdahalenin ardından kendisine 45 gün hava değişimi verilmiş, hava değişimi süresi sonunda 21/11/2012 tarihinde sağ elinden ameliyat edilmiş, ameliyat sonrasında GATA Haydarpaşa Asker Hastanesinin raporlarıyla toplam 10 ay hava değişimine gönderilmiş, aynı hastanenin … tarih ve … sayılı sağlık kurulu raporu ile “ulnar sinir lezyonu, brakial pleksus yaralanması” tanısı konularak Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapamayacağı kararı verilmesi üzerine 15/06/2014 tarihinde sağlık nedeniyle (vazife malulü) sözleşmesi feshedilmiştir.
Davacının 26/02/2014 tarihinde kendi imkanları ile başvurduğu Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesince düzenlenen 31/03/2014 tarihli sağlık kurulu engelli raporunda, 'ulnar sinir lezyonu' teşhisiyle %31 oranında engelli olduğu belirtilmiştir.
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) tarafından, davacının yaralanması nedeniyle vücut fonksiyon kaybı bulunup bulunmadığı, bulunuyorsa kayıp oranının tespiti amacıyla GATA Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı'na sevki sağlanmış, adli tıp uzmanınca düzenlenen 24/02/2015 tarihli raporda, sağ median, radial ve ulnar sinir yaralanmasına ve sağ el parmaklarında güçsüzlüğe neden olan yaralanmasının; yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı, vücutta kemik kırık ve çıkığına neden olmadığı, yüzde sabit iz ya da yüzün sürekli değişimi niteliğinde olmadığı, sağ eldeki fonksiyon kaybının duyularından veya organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflaması niteliğinde olduğu, konuşmasında sürekli zorluğa neden olmadığı belirtilerek söz konusu rahatsızlık nedeniyle Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği'ne göre %9 oranında meslekten kazanma gücünü kaybettiği kanaatine varılmıştır.
Davacıya maluliyeti nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından 3713 sayılı Kanun'un 21. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi uyarınca 6. derece vazife malullüğü aylığı bağlanmış, 75.669,00 TL emekli ikramiyesi ödenmiş, 5434 sayılı Kanun'un Ek 79. maddesi uyarınca ek ödeme (tütün ikramiyesi) tahakkuk ettirilmiş ve Milli Savunma Bakanlığı Nakdi Tazminat Komisyon kararına istinaden 18.148,23 TL nakdi tazminat ödenmiştir.
Davacı tarafından, 27/02/2014 tarihli dilekçe ile davalı idareye maddi ve manevi tazminat istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine 09/05/2014 tarihinde bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
27/04/2017 tarihinde yürürlüğe giren 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Anayasa'ya eklenen Geçici 21. maddenin (E) bendi hükmüyle, askeri yargı kaldırılmış ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde görülmekte olan dosyalardan, kanun yolu incelemesi aşamasında olanların Danıştay'a, diğer dosyaların ise görevli ve yetkili idari yargı mercilerine bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört ay içinde gönderileceği hükme bağlanmıştır.
Anayasanın 121. maddesi ile 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu'nun 4. maddesine göre, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca 15/08/2017 tarihinde kararlaştırılan ve 25/08/2017 tarih ve 30165 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 36. maddesi ile 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'na eklenen ve 7078 sayılı Kanun'un 34. maddesi ile kabul edilen Geçici 45. maddede ise; kaldırılan askeri yargı mercilerinde görülmekte olan, tebliğde ve infaz aşamasında bulunanlar ile bu mercilerin arşivlerinde bulunan işi bitmemiş dosyalardan Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde kanun yolu incelemesinde olanların Danıştaya, diğerlerinin ise Ankara İdare Mahkemelerine gönderileceği kurala bağlanmıştır.
Uyuşmazlığa ilişkin olarak, 'usul kurallarının derhal uygulanırlığı ilkesi' gereğince dava dosyalarının devrini müteakip uyuşmazlığın çözümünde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümlerinin uygulanacağı hususunda bir duraksama bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdare, kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Kusursuz sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminle yükümlüdür. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin görevini yaparken, görevi nedeniyle uğramış olduğu zararların da kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir.
6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 'Bedensel zarar' başlıklı 54. maddesinde, bedensel zararların; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olduğu; 'Belirlenmesi' başlıklı 55. maddesinin 1. fıkrasında, destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararların, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanacağı, kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemelerin, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemeyeceği; zarar veya tazminattan indirilemeyeceği, hesaplanan tazminatın, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamayacağı veya azaltılamayacağı, bu Kanun hükümlerinin, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanacağı hükümlerine yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Temyize konu kararın, maddi tazminat yönünden davanın reddine ilişkin kısmının incelenmesi:
Olayda, davacının piyade uzman çavuş iken terör örgütü mensupları ile girilen çatışma sonucunda kişisel kusuru bulunmaksızın yaralanması, daha açık bir anlatımla görevinin neden ve tesiri sonucu çalışma gücünü kısmen kaybetmesi karşısında, uğradığı zararların kusursuz sorumluluk (mesleki risk) ilkesi uyarınca tazmini gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, Mahkeme tarafından, davacıya, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu hükümlerine göre görevde bulunan emsallerinin almakta olduğu görev aylığı kadar vazife malullüğü aylığı bağlandığı, 5434 sayılı Kanun'un Ek 79. maddesi uyarınca ek ödeme (tütün ikramiyesi) yapıldığı, ayrıca 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun uyarınca nakdi tazminat ödendiği dikkate alınarak davacının maddi zararının bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, Borçlar Kanunu'nun yukarıda aktarılan 54. maddesi hükmünün anlam ve kapsamının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Aktarılan hükümden de görüleceği üzere; kazanç kaybı ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar, maddenin ayrı bentlerinde farklı bedensel zarar kalemleri olarak örnekleme yoluyla sayılmıştır. Buna göre, bedensel zarara uğrayan kişiler hem 'kazanç kaybı' hem de 'çalışma gücü kaybı'na uğrayabilirler.
Öte yandan; bedensel zararın neden ve etkisiyle çalışma gücü kaybına uğrayan, bir başka ifadeyle, kısmen veya tamamen çalışma gücünü kalıcı/sürekli kaybeden kişinin gelirinde veya kazancında bir azalma meydana gelmemiş olsa dahi işini ya da günlük yaşamsal faaliyetlerini eskisine ve emsallerine nazaran daha fazla efor sarf ederek yapması nedeniyle oluşan ve bir maddi zarar kalemi olan 'efor/güç kaybı zararı', yukarıda anılan Kanun hükmüne geçen 'çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar' kapsamında yer almaktadır. Zira, kişinin uğradığı bedensel zararı, çalışma gücündeki kayıp nedeniyle fazladan sarf ettiği 'efor' oluşturmaktadır. Başka bir ifadeyle, çalışma gücü kaybına uğrayan kişinin günlük yaşamını sürdürebilmesi ve mevcut işini yapabilmesi için zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç (efor) sarf ettiği gerçeğinden hareket edilerek zararı, bir anlamda, bu 'fazladan sarf edilen gücün' oluşturduğu esası benimsenmiştir. Bu doğrultuda, idari faaliyetlerin neden ve etkisiyle kamu görevlilerinin veya diğer kişilerin güç (efor) kaybına dayanan maddi zararının idare hukukunun ilke ve kuralları uyarınca idarece tazmin edilmesi gerektiği hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Dolayısıyla, idari eylem nedeniyle kalıcı sakatlığa uğrayan kişinin gelirinde/kazancında, bu sakatlığa bağlı olarak bir azalma meydana gelmişse, uğradığı bu kazanç kaybının yanı sıra çalışma gücü kaybından kaynaklanan efor (güç) kaybı tazminatının da ödenmesi gerekmekte olup, her ikisinin birlikte ödenmesi, iki ayrı tazminat kalemi olması nedeniyle mükerrer ödeme olarak değerlendirilmemelidir.
Uyuşmazlığa bu çerçeveden bakıldığında, davacıya görevdeki emsalinin aylığı tutarında vazife malullüğü aylığının bağlanması ve tütün ikramiyesi ile nakdi tazminat ödenmesi nedeniyle davacının aktif ve pasif dönemde kazanç kaybının bulunmadığı açıktır.
Kaldı ki, dava dilekçesinde, terör örgütü mensuplarınca girilen çatışma sonucunda yaralanmasından kaynaklı rahatsızlığı nedeniyle ömrünün sonuna kadar zor durumda kalacağı, bu yaralanma nedeniyle uğradığı iş gücü kaybının hayatını büyük ölçüde olumsuz olarak etkilediği, hareket serbestisi kısıtlı olmakla birlikte zaman zaman şiddetli ağrılar nedeniyle acılar yaşadığı yönünde ifadelere yer verildiğinden, davacının söz konusu maluliyeti nedeniyle 'efor kaybı tazminatı' talebinde bulunduğu kanaatine varılmış olup; taleple bağlılık ilkesi gereği uyuşmazlığın yalnızca 'çalışma gücü (efor) kaybı zararı' çerçevesinde irdelenerek çözümlenmesi gerekmektedir.
Bakılan davada, adli tıp uzmanı tarafından hakkında düzenlenen 24/02/2015 tarihli rapor uyarınca davacının %9 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği (Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre belirlenen güç kaybı oranının esas alınması gerekmektedir.), dolayısıyla efor/güç kaybı zararına uğradığı anlaşılmaktadır. Davacının yaralanması nedeniyle günlük yaşamını ve çalışma hayatını emsallerine ve eskiye nazaran daha fazla güç (efor) sarf ederek sürdüreceği, bu fazladan sarf edilen efordan kaynaklanan maddi zararın bir çalışmanın karşılığı olan asgari geçim indirimi (AGİ) dahil net asgari ücret tutarı kadar olacağı, dolayısıyla %9 oranında çalışma gücü kaybına uğrayan davacının zarara uğranılan tarihten itibaren 5434 sayılı Kanun uyarınca uzman çavuşların emeklilik yaşı kabul edilen 55 yaşın sonuna kadar olan aktif dönemdeki maddi zararının, asgari geçim indirimi dahil net asgari ücrete yukarıda belirtilen maluliyet oranı uygulanmak suretiyle güç (efor) tazminatının hesaplanması gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Ayrıca, güç (efor) kaybına dayanan maddi tazminatın hesabında, davacının yasal emeklilik yaşını tamamladığı tarihten, TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre belirlenen muhtemel bakiye yaşam süresinin sonuna kadar geçen pasif devrede de güç kaybı nedeniyle daha fazla efor sarf ederek yaşamını devam ettirmesi söz konusu olacağından, pasif dönem zararının da aynı usulle (asgari geçim indirimi hariç net asgari ücret tutarına %9 maluliyet oranının uygulanması suretiyle) hesaplanması gerekmektedir.
Aktif dönemin işleyecek devre zararı ile pasif dönem zararı hesaplanırken, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihte bilinen net asgari ücret miktarı, her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle belirlenmelidir.
Davacının efor kaybı zararının yukarıdaki şekilde hesaplanmasından sonra olay nedeniyle yapılan ödemelerden yarar olarak kabul edilip zarar hesabından düşülmesi gerekenlerin de tespiti zorunludur.
Bu çerçevede; terörle mücadele sırasında yaralanan ve malul olan davacıya 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun uyarınca nakdi tazminat ödendiği, 5434 sayılı Kanun'un Ek 79. maddesine göre ek ödeme (tütün ikramiyesi ödemesi) yapıldığı anlaşılmıştır.
Buna göre, Mahkemece, davacıya ödenen nakdi tazminat ile tütün ikramiyesinin yasal faiz ile güncellenmiş tutarlarının davacıya sağlanan 'yarar' kapsamında kabul edilmesi suretiyle ilgilinin zararından indirilerek yapılacak denkleştirme sonucu ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, Mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davacının aktif ve pasif dönemde efor (güç) kaybından kaynaklanan maddi zararının bilirkişi marifetiyle hesaplanarak davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, salt kazanç kaybı bulunmadığı gerekçesiyle maddi tazminat talebinin reddedilmesine ilişkin kararda hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Temyize konu kararın, manevi tazminat yönünden davanın reddine ilişkin kısmının incelenmesi:
Temyize konu karar ile davacıya … tarih ve … sayılı Nakdi Tazminat Komisyon kararına istinaden 18.148,23 TL nakdi tazminat ödendiği, ödenen nakdi tazminat miktarının emsal olaylarda takdir olunan manevi tazminat miktarından daha fazla olduğu gerekçesiyle manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun'un 'Nakdi tazminat ve aylığın etkisi' başlıklı 6. maddesinde, 'Bu Kanun hükümlerine göre ödenecek nakdi tazminat ile bağlanacak emekli aylığı uğranılan maddi ve manevi zararların karşılığıdır.
Yargı mercilerinde maddi ve manevi zararlar karşılığı olarak kurumların ödemekle yükümlü tutulacakları tazminatın hesabında bu kanun hükümlerine göre ödenen nakdi tazminat ile bağlanmış bulunan aylıklar gözönünde tutulur.' kuralı yer almıştır.
Olayda, … tarih ve … sayılı Nakdi Tazminat Komisyon kararına istinaden davacıya 18.148,23 TL nakdi tazminat ödenmiştir.
Manevi zarar; kişinin fizik yapısının ve iç huzurunun bozulmasını, yaşama gücünün ve sevincinin azalmasını, kişilik haklarının zedelenmesini, şeref ve haysiyetinin rencide edilmesini, ölüm veya uğranılan diğer cismani zarar nedeniyle duyulan acı ve ızdırabı, kişinin günlük yaşamını zorlaştıran belli ağırlıktaki her türlü üzüntü ve sıkıntıyı ifade etmektedir. Kendisinin veya yakınlarının uğradığı tecavüz, saldırı veya meydana gelen bir ölüm olayı sonucunda; fiziki veya manevi acılar duyan, ruhsal dengesi bozulan, yaşama sevinci azalan kişinin manevi yönden zarara uğramış olduğu kabul edilmektedir.
Manevi tazminat, kişinin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik bir tazmin aracı değil, manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen ve yaşama sevinci ve zevki azalan kişinin manen tatminini sağlamaya yönelik bir tazmin aracıdır. Manevi zararın başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Manevi tazminat, olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlamaktadır. Tam yargı davalarının ve manevi tazminatın belirtilen niteliği gereği takdir edilecek manevi tazminat miktarının, olayın, zararın ve varsa idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak, hukuka aykırılığı özendirmeyecek, bir başka ifade ile benzeri hak ihlallerinin bir daha yaşanmaması için caydırıcı ve aynı zamanda cezalandırıcı olacak şekilde belirlenmesi, bununla birlikte olayın meydana geliş şekli, idari faaliyetin niteliği ve idarenin sorumluluk sebebi gözetilerek hakkaniyetli ve makul bir tutarı aşmaması gerekmektedir.
İşte bu niteliğinden dolayı sorumluluk hukukunun genel çerçevesinde manevi tazminatın miktarı, her bir somut olay ve birey yönünden yargı yerlerince farklı şekilde değerlendirileceğinden, manevi tazminat miktarının idare organlarınca takdir edilmesini sağlayacak şekilde yasayla belirlenmesi de müessesenin niteliği ile bağdaşmayacağından, yasa koyucunun bunu kanunda açıkça öngörmesini beklemek de gerçekçi değildir.
Bu itibarla, idarece ödenen nakdi tazminatın, Mahkemece takdir edilecek manevi tazminat tutarından indirilmesi gerektiği yolundaki gerekçede hukuki isabet görülmemiştir.
Kaldı ki, davacıya ödenen nakdi tazminat, yukarıda açıklandığı üzere, davacının efor kaybı zararı hesabında denkleştirme unsuru, daha açık bir ifadeyle 'yarar' kalemi olarak kabul edilerek mahsup edileceğinden; aynı ödemenin manevi tazminatın takdirinde de dikkate alınması mükerrer denkleştirmeye, dolayısıyla davacının mal varlığında hukuka aykırı azalmaya neden olacaktır.
Buna göre, Mahkemece, işbu bozma kararı üzerine, manevi tazminatın yukarıda aktarılan nitelikleri gözetilerek, yeniden manevi tazminat takdir edilmesi gerekmekte olup; hükmedilecek manevi tazmınatın, davacı yönünden, manevi tatmin duygusunu sağlamaya yetecek, zarara yol açan idari faaliyet sonucu duyulan elem ve ızdırabın kişi üzerindeki etki ve ağırlığını karşılayacak düzeyde olmasına; davalı yönünden ise, hakkaniyet sınırlarını aşmayan, ölçülü, adil dengeyi sağlayacak ve aşırı mali külfet oluşturmayacak makul bir seviyede olmasına dikkat edilmesi gerektiği açıktır.
Bu durumda, temyize konu kararın davacının manevi tazminat isteminin reddedilmesine ilişkin kısmının da bozulması gerekmektedir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin KABULÜNE,
2. Davanın reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesi İkinci Dairesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının … İdare Mahkemesinin, … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının) BOZULMASINA,
3. Dosyanın davanın görüm ve çözümünde yetkili olan … İdare Mahkemesine gönderilmesine, kararın … İdare Mahkemesine ve taraflara bildirilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/04/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.