Ceza Genel Kurulu 2008/9-51 E., 2008/117 K.
Ceza Genel Kurulu 2008/9-51 E., 2008/117 K.
LEHE OLAN KANUN HÜKÜMLERİNİN UYGULANMASI
TAKSİRLE ÖLÜME SEBEBİYET VERME
5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 21 ]
"İçtihat Metni"
Taksirle ölüme neden olmak suçundan sanık M..... K.....’in beraatına ilişkin Çifteler Asliye Ceza Mahkemesince 26.05.2004 gün ve 124-79 sayı ile verilen kararın, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 01.02.2006 gün ve 6634-469 sayı ile;
“Sanığın “
“trayler giremez”
” trafik işaret levhası bulunan dar ve geliş gidişli yolda kullandığı trayler ile girdiği olay sırasında 0.23 promil alkollü olduğu bu nedenle de içinde bulunduğu şartlar itibarıyla trafik kurallarına aykırı hareket ederek gerekli dikkat ve özen yükümlülüğüne uymamak suretiyle neticenin meydana gelmesinde kurusu bulunduğu anlaşılmış olup hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği kurallara uygun hareket edilmesi halinde olayın meydana gelmesinin söz konusu olamayacağı gözetilmeden oluş ve dosya kapsamına uygun düşmeyen bilirkişi raporları hükme esas alınarak yazılı şekilde hüküm tesisi”
” isabetsizliğinden oyçokluğu ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Daire Üyelerinde N.S.... ile A.D.... ise; “
“Sanığın yönetimindeki TIR ile Kaymaz-Çifteler istikametine seyir halinde iken olay yerine geldiğinde karşı istikametten gelmekte olan otomobil sürücüsü ölenin kendi seyir şeridini terk ederek yeterince geniş olmayan 560 mt.lik çift istikametli yolda 60 cm. sanığın seyir şeridine girerek şerit ihlalinde bulunduğu etkin fren ve direksiyon manevrasına başvuran sanığın bankete kadar kaçtığı ancak otomobilin yolu kapatması nedeniyle çarpışmayı önleyemediği ve akabinde otomobil sürücüsünün öldüğü şeklinde gelişen olayda tartışılması ve değerlendirilmesi gereken olgunun sanığın trafik güvenliğini tehlikeye sokacak kural ihlali yapıp yapmadığıdır.
Dosyadaki verilerden anlaşıldığı üzere Trafik Kanunu ve Yönetmeliklerine göre normal sınırlar içinde kabul edilen az miktardaki (0,23 promil) alkol oranının olaya etken olduğunu ileri sürmek mümkün görülmemektedir.
Sanığın dikkat ve özen yükümlülüğüne uymayan kabul edilebilecek tek eylemi “
“Treyler Giremez”
” işaretini dikkate almadan seyir güzergahına girmiş olmasıdır. Ancak olay bu yola girmiş olmaktan meydana gelmemiş olup, Kaymaz-Çifteler istikametini belirleyen kara yolu trafiğe açık çift istikametli bir yol olduğundan karşı yönden seyir eden araçların dikkatli olup seyirlerini kendi şeritlerinde sürdürmek zorunluluğu vardır.
Sanık seyri sırasında trafik kurallarına uygun hareket etmiş kendi şeridinde seyretmiş ve şerit tecavüzü yaparak gelmekte olan otoyu fark ettiğinde alması gereken ve alabileceği tüm önlemleri almış olmakla olayda kusurlu olmadığından beraatine ilişkin mahkeme kararının onanması düşüncesinde olduğumuzdan çoğunluk görüşüne katılmıyoruz”
” gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yerel Mahkeme ise 28.06.2006 gün ve 63-69 sayı ile;
“Dosyadaki verilerden anlaşıldığı üzere Trafik Kanunu ve yönetmeliklerine göre normal sınırlar içinde kabul edilen az miktardaki (0,23 promil) alkol oranının olaya etken olduğunu ileri sürmek mümkün görülmemektedir.
Sanığın dikkat ve özen yükümlülüğüne uymayan kabul edilebilecek tek eylemi trayler giremez işaretini dikkate almadan seyir güzergahına girmiş olmasıdır. Ancak olay bu yola girmiş olmaktan meydana gelmemiş olup, Kaymaz-Çifteler istikametini belirleyen kara yolu trafiği açık çift istikametli bir yol olduğundan karşı yönden seyir eden araçların dikkatli olup seyirlerini kendi şeritlerinden sürdürmek zorunluluğu vardır.
Sanık seyri sırasında trafik kurallarına uygun hareket etmiş kendi şeridinde seyretmiş ve şerit tecavüzü yaparak gelmekte olan otoyu fark ettiğinde alması gereken ve alabileceği tüm önlemleri almış olmakla, olayda kusuru olmadığından”
” gerekçesiyle ilk kararında direnmiştir.
Bu hükmün de katılan vekili ile o yer C.savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “
“onama”
” istekli, 14.02.2008 gün ve 264728 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın taksirle ölüme neden olmak suçundan beraatına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında çözümü gereken hukuki uyuşmazlık, sanığın olayda kusurlu olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
5237 sayılı TCY’nın 22/2. maddesinde taksir, “
“dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi”
” şeklinde tanımlanmıştır. Taksirin tanımına yer vermeyen 765 sayılı TCY’nın 45. maddesi, cürümlerde kastın aranacağı kuralını koyduktan sonra, bu kuralın istisnası olarak “
“failin bir şeyi yapmasının veya yapmamasının neticesi olan bir fiilden dolayı kanunun o fiile ceza tertip ettiği ahval müstesnadır.”
” demek suretiyle, kast olmaksızın da bir kimsenin taksirli davranışı nedeniyle cezalandırılabileceğini kabul etmiş, aynı yasanın bazı hükümlerinde “
“tedbirsizlik”
”, “
“dikkatsizlik”
”, “
“meslek ve sanatta acemilik”
”, “
“nizama evamir ve talimatlara riayetsizlik”
” kusurluluk halleri olarak belirtilmiştir.
Taksir, görüldüğü gibi istisnai bir kusurluluk şeklidir. Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için bir takım önlemler alması ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama zorunluluğundan doğabileceği gibi, Devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç bu kuralların ihlal edilmesi sonucu belirir, fail tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 09.10.2001 gün ve 181-204; 21.10.1997 gün ve 99-202; 13.12.1993 gün ve 221-317 sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere, öğretide ve uygulamada taksirin unsurları;
1-Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
2-Hareketin iradiliği,
3-Neticenin iradi olmaması,
4-Hareketle netice arasında nedensellik bağının bulunması,
5-Neticenin öngörülebilir olması, şeklinde kabul edilmektedir.
Bütün suçlarda olduğu gibi, taksirli suçlarda da hareket ile sonuç arasında bir nedensellik bağının varlığı cezalandırmanın koşuludur. Taksirli suçlarda nedensellik bağının varlığının kabulü için, failin hareketinden bağımsız bir etkenin sonuca tek başına neden olmaması gerekir.
Bu açıklamalar ışığında dosya içeriğindeki tüm bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde;
16.12.2003 tarihinde jandarma görevlileri tarafından düzenlenen trafik kazası tespit tutanağında; gece saat 00.15’de, sanık M..... K..... yönetimindeki, TIR çekici ve arkasında yer alan kömür yüklü yarı römork şeklindeki TIR ile maktul Z.... F.... yönetimindeki otomobilin, yerleşim yeri dışında olan Çifteler-Kaymaz yolunun 19. km.sinde çarpıştıkları ve otomobil sürücüsünün olay yerinde öldüğü, çarpışmanın yandan çarpma şeklinde olduğu, havanın açık, yol yüzeyinin kuru, 5.60 metre genişliğindeki asfalt kaplama yolda yol şerit çizgisinin bulunmadığı, kaza noktasında maktulün gidiş yönüne göre yolun her iki tarafında sağa viraj levhasının bulunduğu, çizilen krokiye göre çarpışma noktasının hemen viraj çıkışında maktulün gidiş yönüne göre sağdan 3.60 m., sanığın gidiş yönünde ise sağdan 2 m mesafede olduğu, otomobile ait fren izi gösterilmediği, çekiciye ait ise çarpışma noktasından başlayıp yol dışında sonlanan sağ tekerlek için 35 m, sol tekerlek için ise 32 m fren izi gösterildiği, bu izlere göre çarpışma noktasında sanık yönetimindeki çekicinin yolun en sağında bulunduğu, kazanın özetinin ise aynen;
“42 L.2..plakalı çekici ve çekiciye ekli 42 B.8.. plakalı yarı römork şoförü M..... K....., taşıtta kömür yüklü olarak Çifteler-Kaymaz il yolunun 19+450 metresinde Çifteler istikametine seyir halinde iken karşı istikametten seyir eden (Çifteler’den Kaymaz istikametine) seyir halinde olan 06 TYJ 59 plakalı otomobil sürücüsü Z.... F....’in, yönetimindeki otomobili ile şerit tecavüzü etmesi sonucu 42 L. 2.. plakalı çekiciye sol ön teker bölümünden çarpması sonucu otomobilin Çifteler istikametine doğru yolun soluna sürüklenerek 4 teker üstünde, istikameti Kaymaz yönü olacak şekilde ve sürücü Z.... F....’in otomobil içinde ölmesi ile diğer çekici ve römork şoförünün çarpışmadan sonra yolun Çifteler istikametine doğru sağına devrilmesi ile ölümlü ve maddi hasarlı trafik kazası olayının meydana geldiği tespit edildi.
Kaza sonrası 42 L. 2..plakalı çekicinin sol ön teker, sol ön çamurluk, sol ön kapı bölümünün yamulduğu ve kırıldığı, 42 B. 8.. plakalı römorkun sağ yan üzerine yattığı, içinde bulunan kömürün dağıldığı, 06 T.. 5. plakalı otomobilin ön tampon, ön motor kaputu, sol çamurluk, ön cam, sol ön ve arka kapı, tavan ve motor bölümünün yamulduğu ve kırıldığı tespit edildi”
” şeklinde açıklanmış, kazanın oluşumunda sanığın, alkollü (0.23 promil) olarak araç kullanmak ve Çifteler-Kaymaz il yolunun girişinde bu yola trayler giremez levhasına rağmen bu güzergahı kullanmakla Karayolları ve Trafik Yasasının 47/1-d ve 48/5. maddelerine aykırı davranması nedeniyle %40 oranında kusurlu olduğu, maktulün ise asli kusurlardan şeride tecavüz etme ve şerit izleme ve değiştirme kurallarına uymamakla aynı Yasanın 56/1-a maddesine aykırı davranması nedeniyle %60 oranında kusurlu olduğu kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Aynı görevlilerce alkolmetre ile yapılan ölçümde, saat 01.08 itibariyle sanığın 0.23 promil alkollü olduğu, ayrıca sanığın yönetimindeki çekicide bulunan takograf cihazının çalışır durumda olmadığı saptanmıştır.
Keşifte dinlenen bilirkişi trafik polis memuru Münir Bulut, 27.01.2004 günlü raporunda özetle; otomobil sürücüsünün karşı yönden gelen çekiciyi fark ettiğinde kendi şeridinde seyretmesi, kazanın olduğu mevkideki viraj ve keskin viraj levhalarını dikkate alarak hızını düşürmesi gerektiğini, karşı yönden gelen aracın yoluna 60 cm girmekle olayda kusurlu olduğu, kazanın olduğu yola TIR girmesinin yasak olmasının kazanın oluşumunda bir etken olmadığını, keza çekici şoförünün 0.23 promil alkollü olmasının, kavrama dürtülerinde ve araç kullanma yetisinde büyük ölçüde kayba neden olmaması nedeniyle kazanın oluşumunda kusur verilmesini gerektirmediğini, her iki halin de trafik cezası gerektiren haller olduğunu, bu nedenle sanığın kusursuz olduğu, maktulün ise şeride tecavüz etme nedeniyle olayda tam kusurlu olduğu kanaatine vardığını bildirmiştir.
Yerel Mahkemece ayrıca dosya gönderilerek Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesinden alınan 23.03.2004 gün ve 2241 sayılı raporda aynen;
“Dosya kapsamını inceleyen heyetimiz sanık sürücünün idaresindeki dorseli TIR ile bu yola bu tür araçların girişinin yasak olduğu yola girmesi kusur açısından illiyeti görülmediği, bunun ayrı bir trafik suçu oluşturacağı anlaşılmıştır.
Bu duruma göre;
a) Sanık M..... K..... sevk ve idaresindeki dorseli TIR ile normal seyri sırasında olay mahalline geldiğinde seyir istikametine göre karşı yönden sola yönelmiş haliyle şerit ihlalinde bulunarak gelen ve önünü kapatan otomobili gördüğünde olaya mani olmak bakımından direksiyon ve fren tedbirine başvurduğu, ikazda bulunduğu, alabileceği bir başka önlem ve tedbir bulunmadığından dolayı olayda atfı kabil kusuru yoktur.
b) M........ sürücü Z.... F.... sevk ve idaresindeki otomobili ile seyri sırasında yola gereken dikkatini vermediği, dikkatsiz ve tedbirsizce mevcut hızıyla olay mahalline yaklaştığı, seyrini kendi seyir şeridinde sürdürmeye özen göstermeyip sola yönelmiş haliyle şerit ihlalinde bulunarak olayın meydana gelmesine sebebiyet vermiş olup 8/8 kusurludur.
Bilirkişi raporunun olayın oluşumuna uygun düştüğü anlaşılmıştır”
” açıklamalarına yer verilmiştir.
Ayrıca, katılan vekili tarafından Yerel Mahkeme direnme kararının temyizine ilişkin dilekçeye ekli olarak sunduğu, taraflar arasındaki tazminata ilişkin hukuk davasında alındığı anlaşılan ve İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim görevlilerince düzenlenmiş 20.12.2005 günlü raporda ise;
Dosya içinde kazanın oluşu ile ilgili tanık ifadesi bulunmamaktadır. Yapılan keşif sonrası verilen raporda, trafik kaza raporunda TIR aracı sürücüsüne TIR.ların girmesinin yasak olduğu yola girmesi nedeniyle kusur verilmiş olduğu, Çifteler girişinde bulunan TIR giremez levhasının kazanın oluşuna etken olmadığı belirtilip yolun sağında seyreden bu araç sürücüsüne kusur izafe edilmemiştir. Raporda ayrıca TIR aracına ait fren izi bulunmadığı belirtilmiş, krokide TIR.ın çarpışmadan sonra 35 m ileride durduğu gösterilmiştir. Bütün bu hususlar dikkate alındığında olayın meydana gelmesinde TIR sürücüsünün de kusurunun bulunduğu kabul edildiğinden heyetimiz ceza davası sırasında verilen raporlara katılmamaktadır.
Oto sürücüsü Z.... F....’in yönetimindeki oto ile seyri sırasında yolun sağını takiben seyretmeye özen göstermesi, karşıdan gelen aracı gördüğünde tedbirli davranıp tamamen sağa geçmesi gerekirdi. Bu tedbiri almadan dikkatsizce seyrederek dar yolda yapılan tespite göre 60 cm diğer şeride geçtiğinden kazanın meydana gelmesinde birinci derecede ve % 65 oranında kusurlu görülmüştür.
M..... K..... olay sırasında yönetimindeki TIR aracı ile yolun sağ tarafında seyretmektedir. Ancak olayın meydana geldiği yola TIR araçlarının girişinin yasak olmasına rağmen bu yola girmiş olması trafiğin emniyetli akışına engel teşkil ettiğinden olayda kusurlu sayılması gerekmektedir. Zira olay yerinde yol dar olduğundan, binek otolarına göre ağır ve geniş bir araç olan TIR aracının bu yolda seyretmesi karşıdan gelen araç sürücülerinin emniyetli seyirlerini olumsuz yönde etkileyecektir. Bu nedenle bu yola TIR araçlarının girişi yasaklanmıştır. Diğer taraftan, mevcut delil ve tespitlerden, sürücünün kazayı önlemek için önceden etkin fren tedbirine başvurmamış olması ve durma yeri dikkate alındığında süratli seyrediyor olması nedeniyle olayda kusurlu sayılması gerekmektedir ve % 35 oranında kusurludur”
” açıklamalarına yer verilmiştir.
Bu rapor Yerel Mahkemenin dosyasına daha önce herhangi bir şekilde intikal ettirilmemiş olup, ilk defa temyiz dilekçesi ile Yargıtay’a hitaben sunulduğu anlaşılmaktadır.
Görüldüğü gibi, trafik kazası tespit tutanağında ve hukuk mahkemesinde sürdürülen tazminat davasında alınan ve katılan vekili tarafından sunulan bilirkişi raporunda sanığın olayda kusurlu olduğu belirtilirken, Yerel Mahkemece keşifte dinlenen bilirkişi trafik polis memurunun ve Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin raporlarında ise kusursuz olduğu kabul edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesi uyarınca, ticari araç kullanan sürücülerin alkollü olarak araç kullanmaları yasaktır. Öte yandan, yolun trayler geçişine kapalı tutulmasının nedeni yol genişliğinin yetersiz olması, ağır tonajlı ve geniş araçların geçişine uygun bulunmamasıdır.
Somut olayda sanık, kullandığı aracın geçişine yasak olan bir yolda ve alkollü olarak araç kullanmaktadır. Trafik kazası tespit tutanağında belirlendiği üzere, kazanın öncesinde herhangi bir fren tedbirine başvurmamış, çarpışmanın meydana gelmesinden sonra ancak 35 metre sonra aracının devrilmesi suretiyle durabilmiştir ki bu da dikkatsiz ve özensiz olarak hız kurallarına uymadan araç kullandığını ortaya koymaktadır. Sanık, açıklanan kurallara uymamakla olayın meydana gelmesinde kusurludur.
Mahkemenin dinlediği bilirkişi ve Adli Tıp Kurumu raporları, açıklanan bu hususları gözetmediğinden dosya kapsamına ve yasal düzenlemelere uygun bulunmamaktadır. Yerel Mahkemece dosya kapsamına ve yasal düzenlemelere aykırı olan raporlara dayanılarak hüküm kurulması yasaya aykırıdır.
Bu nedenle suç tarihine göre 765 sayılı TCY.nın sanık lehinde olduğu da nazara alınarak, sanığın kusurlu davranışları da açıklanmak suretiyle Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyetinden oluşturulacak bilirkişi kurulundan sanığın 8 üzerinden kusur oranının tespit edilmesi ve hukuki durumunun belirlenmesi gerekmektedir.
Bu itibarla usul ve yasaya aykırı olan Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;
1- Çifteler Asliye Ceza Mahkemesinin 28.06.2006 gün ve 63-69 sayılı direnme hük münün BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 20.05.2008 günü tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oybirliği ile karar verildi.