Hukuk Genel Kurulu 2018/525 E. , 2021/592 K.
MAHKEMESİ : Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay 4. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, yargılamanın iadesi davasının mesmu olamaması nedeniyle reddine karar verilmiştir.
2. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı dava dilekçesinde; kamuoyunda Ergenekon ve Balyoz adı ile bilinen davalar nedeniyle 12.06.2009 tarihinden itibaren mağdur edildiğini, beş yıla yakın cezaevinde kaldığını, Fethullahçı Terör Örgütü-FETÖ olarak bilinen örgüt yapılanmasının kamu kurumlarında; özellikle yargı, polis ve TSK içinde etkin olduğu dönemde müvekkili hakkında yasalara ve evrensel hukuka aykırı olarak tutuklama kararı veren hâkimlere yönelik tazminat davası açtığını, ancak yargılamanın iadesi istemine konu olan bu davada Özel Dairece davanın görevsizlik nedeniyle reddine karar verildiğini, ayrıca 3.000,00TL avukatlık ücretine hükmedildiğini, sonraki süreçte suçlamaların iftira olduğunun anlaşıldığını, örgüt mensuplarının meslekten ihraç edilip çoğunun tutuklandığını ve bir kısmının da yargılandığını ileri sürerek yargılamanın yenilenmesi talebinin kabulü ile görevsizlik gerekçesiyle açılan davanın reddine ilişkin Özel Daire kararının iptaline ve hükmedilen vekâlet ücreti (3.000,00TL) ile yargılama giderlerinin yasal faizi ile birlikte iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; yargılamanın yenilenmesi şartlarının oluşmadığı belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Özel Daire Kararı:
6. Yargıtay 4. Hukuk Dairesince tensiben yapılan inceleme sonucunda 26.09.2017 tarihli ve 2017/12 E., 2017/41 K. sayılı karar ile;
“…Davacı vekili tarafından davalı ... aleyhine ilk derece mahkemesi sıfatıyla açılan yargılamanın yenilenmesi istemli davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
DAVA: Davacı dava dilekçesinde; kamuoyunda Ergenekon ve Balyoz adı ile bilinen davalar nedeniyle 12/06/2009 tarihinden itibaren mağdur edildiğini, beş yıla yakın cezaevinde kaldığını, kamu yazışmalarında ve davalarda Fethullahçı Terör Örgütü - FETÖ olarak bilinen örgüt yapılanmasının kamu kurumlarında, özellikle yargı, polis ve TSK içinde etkin olduğu dönemde hakkında yasalara ve evrensel hukuka aykırı olarak tutuklama kararı veren hakimlere yönelik tazminat davası açtığını, ancak yargılamanın iadesi istemine konu olan Dairemiz kararıyla davanın görevsizlik nedeniyle reddine karar verildiğini, ayrıca 3.000,00 Türk Lirası avukatlık ücretine hükmedildiğini, sonraki süreçte suçlamaların iftira olduğunun anlaşıldığını, örgüt mensuplarının meslekten ihraç edilip çoğunun tutuklandığını ve bir kısmının yargılandığını belirterek, görevsizlik nedeniyle davanın reddine ilişkin Dairemiz kararının iptalini ve hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin yasal faizi ile birlikte iadesini istemiştir.
CEVAP: Cevap dilekçesinde, yargılamanın yenilenmesi şartlarının oluşmadığı belirtilerek, davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
GEREKÇE: Dava; hakimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı manevi tazminat istemli davada, Dairemizce ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilip kesinleşen karara karşı yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkindir.
Yargılamanın yenilenmesi talebine konu olan, Dairemizin ilk derece mahkemesi sıfatıyla baktığı 2014/71 esas, 2015/7 karar sayılı dava dosyası incelendiğinde; davacının 14/09/2010 tarihinde, hakimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak ... aleyhine manevi tazminat istemli dava açtığı, yapılan yargılama sonunda 20/01/2015 tarihinde 6545 sayılı Kanunun 70. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141/3 maddesi gereğince Mahkememizin görevsizliğine, dosyanın talep halinde görevli İstanbul Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verildiği, ancak bu karardan sonra davacı tarafça 6100 sayılı HMK'nun 20. maddesinde belirtilen yasal süresi içinde başvurulmaması ve davalı hazine vekilinin talebi üzerine 13/05/2015 tarihinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek 15/06/2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Yargılamanın yenilenmesi nedenleri HMK'nun 375. maddesinde sınırlı olarak sayılmış olup 379. maddesinde talebin ön incelemesine yönelik düzenleme mevcuttur. Davacı görevsizlik kararına karşı yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunduğunu belirtmiş ise de, Dairemizin en son kesinleşen kararınının davanın açılmamış sayılmasına ilişkin olduğu ve HMK'nun 375. maddesindeki sebeplerden hiçbirine uymadığı görülmüş ve bu nedenle davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda gösterilen nedenle;
1-HMK.'nun 379. maddesindeki koşulların oluşmadığı anlaşıldığından yargılamanın iadesi davasının mesmu olmaması nedeniyle REDDİNE,
2-Davanın reddi dolayısıyla alınması gereken 31,40-TL maktu karar harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına takdir olunan 3.000,00 TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,…” karar verilmiştir.
Kararın Temyizi:
7. Özel Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
II. ÖN SORUN
8. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; davacı tarafça talep edilen manevi tazminat miktarının 25.000,00TL, maddi tazminat miktarının ise 3.000,00TL (aleyhine hükmedilip ödendiği belirtilen vekâlet ücreti) olduğu, yargılamanın yenilenmesine konu karar tarihinin de 26.09.2017 tarihi olduğu dikkate alınarak, bu tarih itibariyle temyiz kesinlik sınırının tespitinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 341/2 maddesinin mi, HMK’nın 362. maddesinin 1/a bendinin mi uygulanmasının gerektiği; HMK’nın 1/a bendinin uygulanması hâlinde 2017 yılında mahkemelerce verilecek kararların temyiz edilebilmesi için, temyize konu dava değerinin 41.530,00TL’yi geçmesi gerektiğinden davacı vekilinin temyiz isteminin miktar itibariyle reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
III. GEREKÇE
9. Dava, HMK’nın 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
10. Bu aşamada istinaf ve temyize ilişkin yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar vardır.
11. Bölge Adliye Mahkemeleri 20 Temmuz 2016 tarihinde faaliyete geçmiş olup, bu tarihten itibaren HMK’nın istinaf ve temyiz hükümleri uygulanmaya başlanmıştır.
12. HMK’nın istinaf yoluna başvurulabilen kararları düzenleyen 341. maddesi;
“(1) İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.
(2) Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir (Ek cümle: 24/11/2016-6763/41 md.). Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir…”
düzenlemesini içermektedir.
13. İlk derece mahkemeleri tarafından verilen ve miktar veya değeri 3.000,00 (yeniden değerleme oranlarına göre hesaplandığında 2017 yılı için 3.110,00TL) Türk Lirasını geçmeyen mal varlığına ilişkin davalardaki kararlar kesindir. Kesinlik sınırı bakımından manevi tazminat istemleri için bir istisna getirilmiş ve miktarı ne olursa olsun manevi tazminata ilişkin kararlara karşı istinaf yoluna başvurunun mümkün olduğu belirtilmiştir.
14. Aynı Kanun’un temyiz edilemeyen kararları düzenleyen 362. maddesinde;
“(1) Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları hakkında temyiz yoluna başvurulamaz:
a) Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar…” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir.
15. HMK’nın 341/2. maddesi gereğince manevi tazminat davaları yönünden kesinlik sınırı olmaksızın istinaf yoluna başvurulabilmesine rağmen temyize ilişkin olarak bu şekilde bir istisna yer almadığından manevi tazminat açısından temyiz kesinlik sınırı göz önüne alınarak temyizin mümkün olup olmadığı değerlendirilecektir.
16. Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır.
17. 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 02.01.2017 tarihli ve 680 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile değiştirilen (08.03.2018 tarihli ve 7072 sayılı Kanun ile kanun hükmü olarak kabul edilen) “Hukuk ve Ceza Genel Kurullarının görevleri” başlıklı 15. maddesinin 3. fıkrasında;
“İlk derece mahkemesi olarak ilgili dairelerce verilen hükümlerin temyiz yoluyla incelemesini yapmak”
hükmü yer almaktadır.
18. Bu hükümde Özel Dairelerce ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabileceği ve Hukuk Genel Kurulunun bu kararları temyiz yoluyla inceleyeceği belirtilmektedir.
19. Yargıtay ilgili hukuk dairesinin tazminat davası sonucunda vermiş olduğu kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir; temyiz incelemesi, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır (Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medenî Usul Hukuku, Kasım 2018, s. 645).
20. Öte yandan bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla veya istinaf incelemesi sonucu verdiği kararlar için dahi ayrım yapılmaksızın HMK’nın 362. maddesinde belirtilen kırk bin Türk Liralık temyiz kesinlik sınırı uygulandığından Yargıtay hukuk dairelerince ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilen kararların temyizi için de bu parasal sınırın esas alınması ve bu miktarı geçen kararlara karşı temyiz yolunun açık olduğunun kabul edilmesi gerekir. Aksinin kabulü hâlinde Kanun’un bölge adliye mahkemesi için ilk derece mahkemesi veya istinaf incelemesi yapan mahkeme olarak tanıdığı kırk bin Türk Liralık parasal sınır dâhilinde kesin karar verme yetkisini Yargıtay hukuk dairelerine tanımadığı gibi bir sonuç ortaya çıkar ki kanun koyucunun bunu amaçladığından bahsedilemez.
21. Yukarıda belirtildiği üzere miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar temyiz edilemez. HMK’nın Ek Madde 1 hükmüne göre de, 362. maddedeki parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı belirtilmiştir. Bu hükümlere göre hesaplama yapıldığında 2018 yılı için temyiz kesinlik sınırı 41.530,00TL’dir.
22. HMK’nın 366. maddesinin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 346. maddesi uyarınca, temyiz dilekçesi kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar verir. Ancak bu hükme rağmen temyiz edilen karar kesin olduğu hâlde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiş ise de, 01.06.1990 tarihli ve 1989/3 E., 1990/4 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Hukuk Genel Kurulu tarafından temyiz talebinin reddine karar verilebilecektir. Bu İçtihadı Birleştirme Kararı HUMK hükümleri nedeniyle verilmiş olsa da HMK’daki benzer düzenlemeler de aynı yorum ve sonucu doğurduğu için HMK hükümlerine göre temyiz yönünden de uygulanması gerekir.
23. Tüm bu açıklama ve yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; somut olayda davacı tarafça 25.000,00TL manevi tazminat ile 3.000,00TL maddi tazminatın tahsili talep edilmiş, Özel Dairece davanın reddine karar verilmiş, davacı tarafından da 25.000,00TL manevi tazminat ile 3.000,00TL maddi tazminat yönünden temyiz isteminde bulunulmuştur. Bu durumda dava değeri 2017 yılı itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 41.530,00TL’nin altında kalmakta olup, anılan karara karşı temyiz yoluna başvurulması miktar itibariyle mümkün bulunmadığından, davacının temyiz isteminin miktar itibarıyla reddine karar vermek gerekmiştir.
24. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında maddi ve manevi tazminat istemiyle açılan eldeki davada, Özel Dairece ilk derece mahkemesi sıfatıyla karar verildiği, bu nedenle HMK’nın 341. maddesi hükümlerinin uygulanması gerektiği, HMK’nın 341/2. maddesi gereğince manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabileceği, kararın kesin olmadığı ve temyiz incelemesinin yapılması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
25. Hâl böyle olunca, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi gerekir.
IV. SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 20.05.2021 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.