1. Ceza Dairesi 2022/4753 E. , 2022/5317 K.
B O Z M A Ü Z E R İ N E
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2020/4 E., 2021/305 K.
SUÇA SÜRÜKLENEN
SUÇ : Kasten yaralama
HÜKÜM : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Zaman aşımı nedeniyle düşme
Suça sürüklenen çocuk hakkında bozma üzerine kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Kiraz Asliye Ceza Mahkemesinin, 20.01.2016 tarihli ve 2015/130 Esas, 2016/44 Karar sayılı kararı ile suça sürüklenen çocuk hakkında kasten yaralama suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (5237 sayılı Kanun) 86 ncı maddesinin birinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (e) bendi, 29 uncu maddesinin birinci fıkrası, 31 inci maddesinin üçüncü fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, 52 nci maddesinin ikinci ve dördüncü fıkraları uyarınca 4.500,00 TL adlî para cezası ile cezalandırılmasına ve 20 eşit taksitlendirmeye karar verilmiştir.
2. Kiraz Asliye Ceza Mahkemesinin, 20.01.2016 tarihli ve 2015/130 Esas, 2016/44 Karar sayılı kararının, suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından temyizi üzerine Yargıtay (birleşen) 3. Ceza Dairesinin, 12.12.2019 tarihli ve 2019/15594 Esas, 2019/22836 Karar sayılı ilâmıyla;
'Suça sürüklenen çocuğun eylemi neticesinde katılanda meydana gelen yaralanmaya ilişkin olarak Kiraz Devlet Hastanesince tanzim olunan ve hükme esas alındığı anlaşılan 07/02/2015 tarihli geçici raporda, katılanın yaralanmasının basit bir tıbbi müdahale ile giderilip giderilemeyeceğine ilişkin bir görüş bulunmadığı gibi kesin raporun ilgili branş hekimince verilmesinin uygun olduğunun ifade edildiği anlaşılmakla, katılana ait tüm tedavi evrakları ile film ve grafileri temin edilerek en yakın Adli Tıp Kurumu ilgili Şube Müdürlüğünden, 5237 sayılı TCK'nin 86. ve 87. maddelerinde belirlenen ölçütleri kapsar şekilde rapor alınması gerektiği gözetilmeden, geçici rapora istinaden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,'
Nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.
3. Kiraz Asliye Ceza Mahkemesinin, 01.04.2021 tarihli ve 2020/4 Esas, 2021/305 Karar sayılı kararı ile suça sürüklenen çocuk hakkında kasten yaralama suçundan, 5237 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinin birinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (e) bendi, 29 uncu maddesinin birinci fıkrası, 31 inci maddesinin üçüncü fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, 52 nci maddesinin ikinci ve dördüncü fıkraları uyarınca 4.500,00 TL adlî para cezası ile cezalandırılmasına ve 20 eşit taksitlendirmeye karar verilmiştir.
4. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 11.04.2022 tarihli ve 2021/93133 sayılı, 'suç tarihi olan 07/02/2015 ile inceleme tarihi arasında 5237 sayılı TCK'nin 66/1-d, 66/2. maddeleri gözetilerek, TCK'nin 68/1-e, 68/2. maddelerinde öngörülen olağanüstü zamanaşımının gerçekleşmiş bulunduğu' gerekçesiyle suça sürüklenen çocuk hakkında açılan kamu davasının 5271 sayılı Kanun'un 223 üncü maddesinin sekizinci fıkrası gereği zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmesi görüşlü Tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz sebepleri;
1.Suça sürüklenen çocuğun eyleminin, 5237 sayılı Kanun'un 25 inci maddesi gereği meşru savunma kapsamında kaldığı gözetilerek beraat kararı verilmesi gerektiğine,
2. Vesaire,
İlişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
1. Katılan ile suça sürüklenen çocuk arasında, olay günü katıldıkları düğün töreninde nedeni kesin olarak saptanamayan bir şekilde tartışma çıktığı, bu tartışmada katılanın, suça sürüklenen çocuğun kafasına şişe ile vurarak onu basit bir tıbbî müdahale ile giderilebilir şekilde yaraladığı, bunun üzerine suça sürüklenen çocuğun da ele geçirilemeyen bir bıçakla katılana 3-4 sefer hamle yaptığı, bunlardan bir tanesinin katılanın sol uyluk bölgesine isabet ettiği ve derin yumuşak doku yaralanmasına sebep olmakla katılanı basit bir tıbbî müdahale ile giderilemez şekilde yaraladığı anlaşılmıştır.
2. Suça sürüklenen çocuğun üzerine atılı suçlamayı ikrar ettiği belirlenmiştir.
3. Suça sürüklenen çocuğun eylemi neticesinde katılanda meydana gelen yaralanmaya ilişkin olarak;
a) Kiraz Devlet Hastanesince tanzim olunan, 07.02.2015 tarihli geçici raporun;
'Sol uyluk 1/3 ortası arka yüzde yaklaşık 5 cm uzunlukta 2 cm. derinlikte derin kesi, sol uyluk 1/3 ortası medial yüzde yaklaşık 2 cm. uzunluk 3 cm. derinlikte derin kesi, sol uyluk 1/3 proksimal lateralinde yaklaşık 2 cm. uzunlukta cilt kesisi, kesin raporun ilgili branş uzmanınca verilmesi uygundur.'
Şeklinde görüş ihtiva ettiği belirlenmiştir.
b) Bozma ilâmı doğrultusunda Adlî Tıp Kurumu Başkanlığı ... Adlî Tıp Şube Müdürlüğü tarafından tanzim olunan, 03.12.2020 tarihli;
'Derin yumuşak doku yaralanmasının, hayati tehlikeye neden olmadığı, basit bir tıbbî müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı,'
Görüşünü içerir adlî muayene raporu dava dosyasında mevcuttur.
5. Suça sürüklenen çocuğun suç tarihinde 15 yaşını doldurduğu, 18 yaşını doldurmadığı, dava dosyasında bulunan resmî nüfus kayıt örneğinden tespit edilmiştir.
6. Mahkemece, Hukukî Süreç başlığı altında (2) numaralı paragrafta bilgilerine yer verilen Yargıtay bozma ilâmına uyulmasına karar verildiği ve gereğinin yerine getirildiği saptanmıştır.
IV. GEREKÇE
A. Tebliğname Görüşü Yönünden
1. Suça sürüklenen çocuğun, 20.08.1997 doğumlu olup 07.02.2015 olan suç tarihinde 15 yaşını doldurduğu ancak 18 yaşını doldurmadığı, bu nedenle 5237 sayılı Kanun'un 31 inci maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında bulunduğu belirlenmiştir.
2. 5237 sayılı Kanun'un Dava zamanaşımı başlıklı 66 ncı maddesinin birinci fıkrasının ilgili bölümüne göre;
'Kanunda başka türlü yazılmış olan haller dışında kamu davası;(...) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl,
Geçmesiyle düşer.'
2. Suça sürüklenen çocuk hakkında açılan kamu davasına konu suçun, 5237 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinin birinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (e) bendi kapsamında bulunduğu ve 8 yıllık olağan zaman aşımı süresine tabi olduğu belirlenmiştir. Aynı Kanun'un 66 ncı maddesinin ikinci fıkrası ise suça sürüklenen çocuklar yönünden dava zamanaşımının tespitine ilişkin esaslara yer verir. Buna göre; 'Fiili işlediği sırada ...; on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.'
3. 5237 sayılı Kanun'un, Dava zamanaşımı süresinin durması veya kesilmesi başlıklı 67 nci maddesinin ikinci fıkrasında dava zamanaşımını kesen sebeplere ve aynı maddenin dördüncü fıkrasına bu sebeplerin neticesine yer verilmiştir. Buna göre, dava zamanaşımının kesilmesine neden olan bir hâlin varlığı, zaman aşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak Kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzaması ile neticelenir.
4. Bu açıklamalar ışığında dava zamanaşımı incelendiğinde; suça sürüklenen çocuk hakkında açılan kamu davasına konu suç için olağan dava zamanaşımının 5 yıl 4 ay, olağanüstü dava zamanaşımının ise 7 yıl 12 ay olduğu, dava zamanaşımı süresini kesen en son işlemin 01.04.2021 tarihli mahkûmiyet hükmü olduğu, bu nedenle eylemin, suç tarihinden itibaren belirlenmesi gereken olağanüstü zamanaşımına tabi olduğu ve bu sürenin henüz dolmadığı belirlenmekle, Tebliğname görüşüne iştirak olunmamıştır.
B. Suça Sürüklenen Çocuk Müdafiinin Temyiz Sebepleri Yönünden
1. Meşru Savunma Yönünden
1. Meşru savunma, 5237 sayılı Kanun’un 25 inci maddesinin birinci fıkrasında;
“Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.”
Şeklinde bir hukuka uygunluk nedeni olarak düzenlenmiştir.
2. Bahse konu hüküm gereği meşru savunma kurumunun uygulanabilirliği için saldırının, korunmaya değer nitelikteki herhangi bir hakka yönelmiş olması yeterlidir. (5237 sayılı Kanun’un 25 inci maddesinin gerekçesi: “Bir kere her türlü hakka yönelik haksız bir saldırıya karşı meşru savunmanın söz konusu olduğu belirtilmiş ve böylece kurumun, bazen anlamsız ve sosyal gereklere aykırı düşecek derecede dar tutulmasının önüne geçilmesi istenilmiştir. ... Ayrıca, şu husus da belirtilmelidir ki, kişileri suç işlemekten caydıracak en etkin araçlardan birisi, suç işlediklerinde karşılık görebilecekleri endişesi olduğundan, meşru savunma hakkının böylece genişletilmesi, kriminolojik yönden caydırıcı etki de yapabilecektir.” açıklamalarına yer verilmiştir.)
3. Öğretide; “Bir kimsenin, kendisini veya başkasını hedef alan bir tecavüz, saldırı karşısında, savunma amacına matuf olarak ve bu saldırıyı defedecek ölçüde kuvvet kullanması” (İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, 3. Bası, ..., 2006, s.364.); “Bir kimsenin kendisine veya başkasına yöneltilen ağır ve haksız bir saldırıyı uzaklaştırmak amacıyla gösterdiği zorunlu tepki” (Kayıhan İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 2014, s.307.); “Kişilerin saldırıya karşı verdikleri kendini veya diğer bir insanı koruma içgüdüsünden kaynaklanan doğal tepkinin hukuken meşru görülmesi” (... Yaşar, ... Tahsin Gökcan, ... Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 2. Bası, ..., 2014, s.697.) şeklinde ve 765 sayılı Kanun’un yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında; “Bir kimsenin ağır ve haksız bir tecavüzü kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak amacı ile gösterdiği zorunlu tepki” olarak tanımlanan meşru savunma; bir kimsenin, gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakkı hedef alan, gerçekleşen ya da gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı, saldırı ile eş zamanlı olarak hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde, kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak mecburiyetiyle saldırıda bulunan kişiye karşı işlediği ve hukuk düzenince meşru kabul edilen fiillerdir.
4. Gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda vurgulandığı üzere;
5237 sayılı Kanun’un 25 inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen ve hukuka uygunluk nedenlerinden birini oluşturan meşru savunma, hukuka aykırılığı ortadan kaldırmakta ve bu nedenle eylemi suç olmaktan çıkarmaktadır. Bir olayda meşru savunmanın oluştuğunun kabul edilebilmesi için saldırıya ve savunmaya ilişkin şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
a) Saldırıya ilişkin şartlar:
i) Bir saldırı bulunmalıdır.
ii) Bu saldırı haksız olmalıdır.
iii) Saldırı meşru savunma ile korunabilecek bir hakka yönelik olmalıdır. Bu hakkın, kişinin kendisine veya bir başkasına ait olması arasında fark yoktur.
iv) Saldırı ile savunma eş zamanlı bulunmalıdır.
b) Savunmaya ilişkin şartlar:
i) Savunma zorunlu olmalıdır. Zorunluluk ile kastedilen husus, failin kendisine veya başkasına ait bir hakkı koruyabilmesi için savunmadan başka imkânının bulunmamasıdır.
ii) Savunma saldırana karşı olmalıdır.
iii) Saldırı ile savunma arasında oran bulunmalıdır.
5. Olayın meşru savunma içerisinde gerçekleşip gerçekleşmediğini anlamak için saldırıya ilişkin şartların yanında savunmaya ilişkin de şartların oluşması gerekmektedir. Savunmada zorunluluk bulunsa da savunmanın saldın ile orantılı olması gerekir. Bu orantılılık belirlenirken saldınnın yer ve zamanı, saldıran kişinin o anki durumu savunmada bulunan buna uygun bir tepki verip vermediği değerlendirilmelidir.
6. Bu açıklamalar kapsamında somut olay irdelendiğinde; suça sürüklenen çocuğun eylemini, katılan tarafından kafasına şişe ile vurulmak suretiyle basit şekilde yaralanması üzerine gerçekleştirdiği, suça sürüklenen çocuğun, maruz kaldığı bu saldırı karşısında katılana ele geçirilemeyen bıçakla 3-4 kez hamle yaptığı, sol uyluk bölgesine isabet eden bıçak darbesi ile katılanın basit bir tıbbî müdahale ile giderilemez şekilde yaralandığı anlaşılmkla, 5237 sayılı Kanun'un 25 inci maddesinin birinci fıkrasında meşru savunma için aranan, orantılılık koşulunun oluşmadığı anlaşıldığından, Mahkemece suça sürüklenen çocuk hakkında kurulan hükümde 5237 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca haksız tahrik indiriminin uygulandığı belirlenmekle, meşru savunma hükmünün uygulanmamasında hukuka aykırılık bulunmamıştır.
2. Vesaire Yönünden
Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin suça sürüklenen çocuk tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, suça sürüklenen çocuk müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri de reddedilmiştir.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Kiraz Asliye Ceza Mahkemesinin, 01.04.2021 tarihli ve 2020/4 Esas, 2021/305 Karar sayılı kararında suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz sebeplerinin reddiyle hükmün, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle ONANMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
20.06.2022 tarihinde karar verildi.