1. Ceza Dairesi 2022/6202 E. , 2022/5282 K.
(KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİ)
Kasten yaralama ve 6136 sayılı Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet suçlarından sanık ...'nın, anılan Kanun'un 13/1, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86/1 (3 kez ), 86/3-e (3 kez ), 87/3 (2 kez) ve 87/1-d. maddeleri uyarınca 2 yıl hapis, 1.500,00 Türk Lirası adli para, 4 yıl hapis, 4 yıl hapis ve 6 yıl hapis cezaları ile, sanık ...'nın, 6136 sayılı Kanun'un 13/1, 15/1-1, 5237 sayılı Kanun'un 86/2 ve 86/3-e maddeleri uyarınca 2 yıl hapis, 1.500,00 Türk Lirası adli para, 9 ay hapis ve 1.500,00 Türk Lirası adli para ve 12 ay hapis cezaları ile, sanık ...'nın, 6136 Kanun'un 13/1, 5237 sayılı Kanun'un 86/1 (6 kez ), 86/3-e (6 kez ), 87/3(2 kez), 87/1-d (3), 87/1-son (2 kez) ve 21/2 (2 kez). maddeleri gereğince 2 yıl hapis, 1.500,00 Türk Lirası adli para, 2 kez 4 yıl hapis, 6 yıl hapis, 2 kez 3 yıl 4 ay hapis ve 2 yıl hapis cezaları ile cezalandırılmalarına dair Polatlı 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 20.04.2017 tarihli ve 2017/3 Esas, 2017/221 Karar sayılı kararına karşı istinaf talebinde bulunulması üzerine, 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçu yönünden istinaf başvurusunun esastan reddine, kasten yaralama suçundan ise istinaf başvurusunun kabulü ile anılan kararın kaldırılarak, yeniden hüküm kurulmak sureti ile sanıkların mahkumiyetlerine ilişkin ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 12.07.2019 tarihli ve 2018/2421 Esas, 2019/1497 Karar sayılı kararını müteakip, hükümlüler müdafii tarafından yapılan yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine ilişkin Polatlı 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 08.03.2021 tarihli ve 2017/3 Esas, 2017/221 Karar sayılı ek kararına karşı yapılan itirazın reddine dair mercii ... 33. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/06/2021 tarihli ve 2021/274 değişik iş sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığının 11.05.2022 tarihli ve 2021/27099 sayılı yazısıyla kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30.05.2022 tarihli ve 2022/73205 sayılı tebliğnamesi ile Dairemize gönderilmekle incelendi.
Mezkur ihbarnamede;
Polatlı 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 20.04.2017 tarihli kararını müteakip, sanıklar müdafiinin, soruşturma aşamasında gizli tanık olarak dinlenen yargılama sonlandıktan sonra ise dilekçe sunan tanık ...'nın tanık olarak dinlenilmesi ve dosyadaki diğer tanıkların beyanlarının alınması gerektiğinden bahisle yaptığı yeniden yargılanma talebinin reddine karar verilmiş ise de,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 'Hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesi nedenleri' başlıklı 311. maddesinde '(1) Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, aşağıda yazılı hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görülür:
a) Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliği anlaşılırsa.
b)Yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek biçimde hükümlü aleyhine kasıt veya ihmal ile gerçek dışı tanıklıkta bulunduğu veya oy verdiği anlaşılırsa.
c) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmiş ise.
d) Ceza hükmü hukuk mahkemesinin bir hükmüne dayandırılmış olup da bu hüküm kesinleşmiş diğer bir hüküm ile ortadan kaldırılmış ise.
e) Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa.
f) Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması veya ceza hükmü aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi. Bu hâlde yargılamanın yenilenmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde istenebilir...' şeklinde düzenlemelerin yer aldığı,
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11.03.2014 tarihli ve 2012/3-909 Esas, 2014/121 sayılı kararında, “Delil ve olayların, yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilebilmesi için 'yeni' olması gerekmektedir. Hükmü veren mahkemeye bildirilmemesi sebebiyle, hükümde dikkate alınmamış olan her olay ve delil hükümlü tarafından bilinip bilinmemesi önemli olmaksızın 'yeni' olarak nitelendirilmektedir. Olay ya da delilin yeniliği, olayın kesin hükümden sonra meydana gelmiş olmasıyla değil, kesinleşmiş olan hükmün verilmesi sırasında değerlendirilip değerlendirilmediği ile bağlantılıdır. Kesin hükümden önce meydana gelen ancak mahkemenin bilgisine sunulmayan ya da mahkeme tarafından değerlendirilmeyen deliller ve olaylar da 'yeni' sayılmalıdır. Bu doğrultuda hükmü veren mahkemeye bildirilmediğinden yargılama yapılırken değerlendirilemeyen her türlü olgu ve delil de 'yeni' sayılmaktadır.” şeklinde açıklamaya yer verildiği,
Dosya kapsamına göre, sanık ... ile oğulları Kazım ve ...'nın Polatlı ilçesinde faaliyet gösteren 'Gazino 06 isimli' gazinoyu işlettikleri, olay tarihinde sanık ... ve İlker ile aralarında önceye dayalı husumet bulunan müşteki Selim'in arkadaşları ile gazinoya gelerek eğlenmeye başladıkları, akabinde müşteri olan tarafın hesap istediği, gelen hesaba itiraz etmeleri üzerine hesabın düzeltilerek garson vasıtası ile masaya geri gönderildiği, müşteri ... ile yanında bulunan ..., ..., ..., ..., Vedat Türk ve Emrah Keskin'in hesabı ödemek amacıyla kasaya yöneldikleri esnada Selim ile sanık ...'ın gazino kasası önünde kavga etmeye başladıkları, kavgaya diğer sanıklar ve müşteri olarak gelen tarafın dahil olduğu olay nedeniyle yapılan yargılama sonucunda, sanıklar hakkında kasten yaralama ve 6136 sayılı Kanun'u muhalefet suçlarından mahkumiyetlerine karar verilmiş ise de;
Sanıklar müdafii tarafından verilen yargılamanın yenilenmesi talebini içerir dilekçesi ekinde yer alan tanık ...'nın 16.07.2018 tarihli dilekçesinde, olayı birebir görmediği halde olay tarihinde Polatlı İlçe Jandarma Komutanlığında görevli rütbeli askerler tarafından tehdit ve hakaret altında tutulan tutanağı okumadan imzaladığını, esasen sanıkların olay tarihinde kendi can ve mallarını korumak amacıyla hareket ettiklerini belirttiğinin anlaşılması karşısında, yargılama aşamasında dinlenmeyen ve kovuşturma aşamasından sonra mahkemeye olayla ilgili dilekçe veren tanık ...'nın ifadesi ile olayın aydınlığa kavuşabileceği, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, yargılamanın yenilenmesi talebi olarak ileri sürülen delillerin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 318 ilâ 321. maddeleri uyarınca yargılamanın yenilenmesini gerektirecek mahiyette olup olmadığının tespiti bakımından, kabule değer görülerek, toplanacak diğer delillerle birlikte değerlendirildikten sonra, yargılamanın yenilenmesinin kabul veya reddine karar verilmesinin uygun olacağı gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK'nin 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı.
Gereği görüşülüp düşünüldü:
TÜRK MİLLETİ ADINA
5271 sayılı CMK’nin 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm kanun yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı Kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağan üstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, kanun yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kesinleşen bu karar veya hükümlerdeki aykırılıklar başka suretle giderilmesi mümkün olmadığı takdirde, ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilebilecektir.
5271 sayılı CMK’nin 311. maddesinin 1. fıkrasının e bendinde “...yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte...” olmasının, yargılamanın yenilenmesinin koşulu olduğu öngörülmüştür.
Yeni olaylar veya delillerin hükmün verildiği anda mahkemece bilinmemesi gerekir. Yargılama aşamasında bilinen olayları veya tanıkları “yeni delil veya yeni olaylar” türünden saymak olanaksızdır. “Yeni olaylar veya yeni deliller” söz konusu değil ise hükümlü yararına yargılamanın yenilenmesi sebeplerinden bahsetmek yasa koyucunun amacına ve yasanın özüne uygun düşmeyecektir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11.03.2014 tarihli, 2012/3-909 Esas ve 2014/121 Karar sayılı kararında da vurgulandığı gibi; “....Delil ve olayların, yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilebilmesi için 'yeni' olması gerekmektedir. Daha önceden mahkemeye bildirilen ancak mahkeme tarafından değerlendirilerek inandırıcı bulunmadığı için dikkate alınmayan delil ve olgular 'yeni' değildir.
Yeni olay ya da delilin yargılamanın yenilenmesi sebebi olması için aynı zamanda 'önemli' de olması gerekmektedir. Diğer bir ifade ile yeni deliller ve olaylar ortaya konulduklarında tek başlarına ya da önceden sunulan delillerle birlikte değerlendirildiğinde sanığın beraatini veya daha hafif bir ceza uygulanmasını gerektirecek nitelikte olmalıdır.
Yargılanmanın yenilenmesi talebinin kabule şayan olup olmadığı konusunda şekil şartının yerine getirilmesi yeterli olmayıp, ikame olunan olay ve delillerin önceden ileri sürülmeyen ve tamamen yeni nitelik taşıyan yapıda olması ve tek başına veya diğer deliller birlikte incelendiğinde hükümlü lehine değerlendirmeye ve önceki hükmü değiştirmeye mahkemeyi yönlendirecek ciddiyette bulunması gerekmektedir.
Bu özelliği taşımayan iddialarla, sırf şekli unsurların yeterliliğinden bahisle yargılamanın yenilenmesinde delil toplamaya ya da bu safha aşılarak duruşmalı incelemeye yönelmek kanun koyucunun amacıyla ve olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın yenilenmesinin yapısıyla uyuşmamaktadır. Diğer bir ifade ile yargılamanın yenilenmesi talebinin kabul edilebilmesi için kesin hükümden dönülmesini gerektirecek, duruşma açılmasını haklı ve gerekli kılacak ciddiyette yeni delil ve olayların ortaya konulması zorunludur.
Bu nedenle, gerek ilk derece yargılamasında gerekse temyiz aşamasında ileri sürülen, yargılama makamlarının bilgi sahibi olduğu, suçun sübutu ve nitelendirmesi bakımından göz önüne alınan, bu şekilde aşamalarda değerlendirilen olay ve delillere dayalı olarak yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulması durumunda, CMK'nin 318/3. maddesi uyarınca mahkemece yargılanmanın yenilenmesi talebinin kabule değer olmadığına karar verilmesi gerekmektedir.”
İncelenen dosyada; sanıkların cezalandırılmasına karar verilmesinin ardından istinaftan da geçerek hükümlerin kesinleşmesinden sonraki aşamada yapılan yargılamanın yenilenmesi istemi tanık beyanı alınması yönünden araştırma yapılması gerektiğine ilişkindir.
Yerel Mahkeme tarafından, bildirilen tanıkların dinlenmesinin yargılamanın yenilenmesini gerektirecek nitelikte yeni delil niteliğinde olmadığı gerekçesiyle
yargılamanın yenilenmesi talebi reddedilmiş, bu karara vaki itiraz da mercii tarafından yerinde görülmemiştir.
İlk derece mahkemesi ve istinaf mercii hükme varmak için toplanan delilleri yeterli görüp, takdir ederek kararını vermiştir.
Hükümlüler müdafiinin, kesin hükümden dönülmesini gerektirecek ve yeniden yargılama yapılmasını haklı gösterecek nitelikte ve ciddiyette yeni deliller ileri sürmediği anlaşılmaktadır. Şöyle ki; öncelikle hükümlüler müdafiinin gizli tanık olarak beyanının alındığını bildirdiği ... isimli şahsın beyanı ne ilk derecede ne de istinafta yapılan yargılamalar neticesinde kurulan hükümlere esas alınmamıştır. Yine hükümlüler müdafiinin olayın tanığı olduklarını bildirdiği Zeki Tarhan, ... Özpehlivan ve ... Öztotan isimli kişilerin aşamalarda olayın tanığı oldukları bildirilmemiştir. İlk derece ve istinaf mahkemelerinin kararlarının incelenmesinde olayın sübutuna ilişkin tanık beyanlarından ziyade mağdur beyanları ve adli raporlara dayanarak hüküm tesis ettikleri anlaşılmaktadır.
Bu nedenle hükümlüler müdafiinin yargılamanın yenilenmesi talebinin CMK’nin 311. maddesinde belirtilen sebepler gerçekleşmediğinden CMK’nin 319/1. maddesi uyarınca kabule değer görülmemesi sebebiyle reddine dair karara karşı yapılan itirazı inceleyen ve itirazın reddine karar veren mercii kararında usul ve yasaya aykırılık görülmediğinden haklı sebeplere dayanmayan “Kanun Yararına Bozma” isteminin REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.06.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.