3. Ceza Dairesi 2021/3301 E. , 2022/3743 K.
Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 14.03.2019 tarih ve 2014/150 - 2019/157 sayılı kararı
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma (Tüm sanıklar)Terör örgütü propagandası yapmak (sanık ...)
Hüküm : 1-Sanıkların TCK'nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5, TCK'nın 53, 58/9, 62 maddeleri gereğince mahkumiyetlerine dair istinaf başvurularının düzeltilerek esastan reddi
Bölge adliye mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... müdafilerinin duruşmalı inceleme taleplerinin ceza miktarı itibariyle yasal şartları oluşmadığından CMK'nın 299. maddesi gereğince REDDİNE,
Sanıklar açısından temyiz taleplerinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1-Sanıklar hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan verilen hükümlere yönelik temyiz istemlerinin incelenmesinde;
a-Ayrıntıları ve hukuki mahiyeti Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından onanarak kesinleşen dairemizin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 esas, 2017/3 karar sayılı ilamında açıklandığı üzere;
Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir (Evik, Cürüm işlemek için örgütlenme, Syf 383 vd.).
Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin 'suç işlemek amacı' olması aranır (Toroslu özel kısım syf.263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf. 28, Özgenç Genel Hükümler syf.280).
Anayasa Mahkemesinin 09.10.2019 tarih ve 2014/13961 başvuru numaralı kararında ise özetle;
'....kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olmak suçundan verilen mahkûmiyet kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı caydırıcı etki nedeniyle -devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı korumak şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için derece mahkemelerinin kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerini terör örgütünün üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet kararlarında delil olarak kullanılmalarının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını göstermeleri gerekir. Başvurucunun MLKP'nin bir terör örgütü olduğu kabulüne bir itirazının olmadığı görülmektedir. Ancak başvurucu, olayların meydana geldiği tarihlerde yasal olarak faaliyet gösteren ve kendisinin mensubu olduğu bir örgütün gerçekleştirdiği faaliyetlere katılmış olmasının terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyetinde delil olarak kullanılmasından dolayı örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğinden şikâyet etmektedir. Olayların yaşandığı tarihte SGD'nin yasal bir dernek olduğu hususu ilk derece mahkemesi tarafından kabul edilmektedir. Ancak ilk derece mahkemesi, bu örgütün MLKP terör örgütünün yasal zeminde faaliyet yürüten örgütü olduğunu ve doğrudan örgütün amaçları doğrultusunda faaliyet yürüttüğünü ifade etmiştir. İlk derece mahkemesi, bu çıkarımı yaparken bu örgütün terör örgütü ile bağlantısı olduğu yönündeki Emniyet Genel Müdürlüğünün bir raporuna dayandığını belirtmiştir.... Buna karşın kararda SGD'nin MLKP'nin amaçları doğrultusunda hareket ettiğine ilişkin delillerin neler olduğu gösterilmemiş; SGD'nin yasal olmayan faaliyetlerine ilişkin herhangi bir bilgiye yer verilmemiştir. Kararda ayrıca başvurucunun SGD'nin -ilk derece mahkemesinin kabul ettiği- MLKP terör örgütüne müzahir bir örgüt olduğunu bilip bilmediği hususunda herhangi bir açıklama yapılmamış, başvurucunun SGD içinde yer alarak hangi surette MLKP terör örgütünün amaçları doğrultusunda hareket ettiği konusunda da bir değerlendirmede bulunulmamıştır. Son olarak ilk derece mahkemesi, başvurucunun bahsi geçen örgütlerin düzenlemiş olduğu toplantılara katılmasını mahkûmiyet kararına dayanak almıştır. Buna karşın ilk derece mahkemesi, bu toplantılar hakkında herhangi bir açıklamada bulunmamış; söz konusu toplantıların ne barışçıl niteliğini kaybettiğini ne de örgüt talimatı doğrultusunda ve örgüt propagandası yapmak amacıyla düzenlendiğini kabul etmiştir.'
Anayasa Mahkemesinin 10.12.2019 tarih ve 2014/12781 başvuru numaralı kararında da özetle;
'Başvurucuların yasal bazı örgütlerle ilişkili olmaları ve söz konusu örgütler bünyesinde gerçekleştirdikleri eylemleri de terör örgütü üyesi olmak suçundan mahkûmiyetlerinde delil olarak kullanılmıştır. İlk derece mahkemesi, bir yandan olayların yaşandığı tarihte ...nin yasal örgütler; ... gazetesinin de yasalara uygun faaliyet gösteren bir yayın kuruluşu olduğunu kabul etmiş öte yandan da bu örgütlerin MLKP terör örgütünün yasal zeminde faaliyet yürüten yapılanmaları olduğu, doğrudan örgütün amaçları doğrultusunda faaliyet yürüttüğü sonucuna ulaşmıştır. ... İlk derece mahkemesi, anılan örgütlerin terör örgütü ile ilişkili olduklarının, terör örgütünün amaçları doğrultusunda faaliyetlerde bulunduklarının veya terör örgütünün yasal görünümü olduklarının kabul edilmesini sağlayacak hiçbir delil ya da değerlendirmeye gerekçeli kararında yer vermemiştir. Dolayısıyla terör örgütünün talimatları ya da amaçları doğrultusunda hareket ettikleri hususunda ilgili ve yeterli bir gerekçe gösterilmeden söz konusu örgütlere üye olmalarının veya bu örgütlerin çatısı altında yapılan faaliyetlere katılmalarının terör örgütüne üye olmak suçunun mahkûmiyetinde delil olarak değerlendirilmesinin başvurucuların örgütlenme özgürlüğü üzerinde haksız bir caydırıcı etki yarattığının kabul edilmesi gerekir. İlk derece mahkemesi, adı geçen örgütlerin terör örgütüyle bağlantısını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koymamıştır. O hâlde kabul etmek gerekir ki daha başka bir açıklamaya yer vermeden başvurucuların söz konusu örgütlerin düzenlediği bazı etkinliklere katılarak ESP'ye ait bayrak, pankart ve flamaları taşımalarının terör örgütü üyesi olmak suçundan mahkûmiyetlerinde delil olarak kullanılması da toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakları üzerinde haksız bir caydırıcı etki yaratacaktır. İlk derece mahkemesi, başvurucuların örgüt üyeliklerine ilişkin her biri bir parçayı açıklayan, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren ve delil olarak kabul edilen faaliyetlerini ve davranışlarını birleştirerek olayın bütününün anlaşılmasını sağlamamış; başvurucuların söz konusu ve ... gazetesi içinde yer alma şeklindeki rollerinin onların MLKP terör örgütünün hiyerarşik yapılanmasına kendi istekleriyle ve bilerek dâhil olduklarına dair bilgileri doğrular ve tamamlar nitelikte olduğunu ikna edici biçimde ortaya koyamamıştır. İlk derece mahkemesi, başvurucuların terör örgütünün hiyerarşik yapısına dâhil olduklarını gösteren delilleri birlikte inceleyerek temel haklar kapsamında kalan her bir delili terör örgütünün amacı, niteliği, bilinirliği, kullandığı şiddetin türü ve yoğunluğu ile somut olayın ilgili diğer koşullarını dikkate alarak değerlendirmemiştir.'
Yapılan açıklamalar ve yargısal kararlar göz önünde bulundurularak dosyamıza konu somut olay değerlendirildiğinde; ilk derece mahkemesi gerekçeli kararında, sanıkların MKP silahlı terör örgütünün açık alan yapılanması olan ... (...), ... (...) ve ... (...) bünyesinde faaliyet yürüttükleri, eylemlerinin çeşitli tarihlerde ve süreklilik arz edecek şekilde belli bir yoğunluğa ulaştığı, belli bir çeşitlilik seviyesine ulaşan eylemleri nedeniyle terör örgütü MKP/HKO ile arasında organik bir bağ olduğunu açıkça ortaya koyduğu ve dolayısıyla adı geçen örgütün bir üyesi oldukları kabulüne yer verilmişse de, söz konusu ..., ... ve ... isimli oluşumların MKP silahlı terör örgütünün amaçları doğrultusunda hareket ettiğine ilişkin delillerin neler olduğunun karar yerinde belirtilmediği, yine bu oluşumların örgütsel pozisyonlarının güncel halinin devletin ilgili birimlerinden sorulup araştırılarak bahse konu oluşumlarla silahlı terör örgütü arasında hiyerarşik ilişkiyi gösterir bağlantı olup olmadığının da tespitine çalışılıp karar yerinde değerlendirilerek bir hüküm kurulması gerekirken eksik araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması,
b-Mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde, sanıkları, mağdurları, Cumhuriyet savcısı ve herkesi inandıracak şekilde olması, Yargıtayın tutarlılık denetimini yapabilmesi için kararın dayandığı tüm verilerin, bu verilere mahkeme tarafından ulaşılan sonuçların; iddia, savunma ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması, bu suretle dava konusu eylemin oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise suç olarak tanımlanıp tanımlanmayacağı konusundaki mahkeme kabulünün duraksamaya yol açmayacak biçimde karar yerinde gösterilmesi gerekirken; dosya kapsamında örgüt üyeliğinin sübutuna ilişkin mahkeme kabulü incelendiğinde, sanıklar hakkında benzer cümleler kullanılması suretiyle bazı sanıklar hakkında dosyaya yansıyan eylem ve faaliyetleriyle uyumlu olmayan mahkeme kabulünün ortaya çıkmasına sebebiyet verilip sanıkların eylemlerinin ayrı ayrı kişiselleştirilerek değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
c-Yapılan UYAP sorgulamasına göre sanık ... hakkında, Tekirdağ 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2022/17 esas sayılı dosyasında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan görülmekte olan ceza yargılamasının bulunması karşısında, sanığa yüklenen silahlı terör örgütüne üye olma suçunun temadi eden suçlardan olduğu ve temadinin yakalanma ile kesildiği de nazara alındığında; suç, iddianame ve yakalanma tarihleri de göz önünde bulundurularak olaylar arasında hukuki veya fiili kesinti bulunup bulunmadığının tespiti ve mükerrer yargılama ve cezalandırılmanın önlenmesi bakımından mümkünse dosyaların birleştirilmesi, mümkün olmadığı takdirde anılan dosyanın onaylı bir suretinin iş bu dosya içerisine alınıp incelendikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayininde zorunluluk bulunması,
d-Sanık ...'ın dosyaya yansıyan eylem ve faaliyetlerinin 2011 ve 2012 yıllarına ait olduğu, dosya kapsamında yer alan Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/118 esas sayılı dosyasında verilen gerekçeli karar incelendiğinde, sanığın 'silahlı terör örgütü üyeliği' suçundan 23.02.2011 tarihinde yakalandığı, yapılan yargılama sonucunda hakkında beraat kararı verildiği, bu kararın 29.11.2012 tarihinde kesinleştiği görülmekle; 'mükerrer yargılama yasağı' ve 'kazanılmış hak' ilkeleri bakımından Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/118 esas sayılı dosyasının onaylı bir suretinin dosya kapsamına alınarak sanık hakkında bu dosyada yer alan suçlamaya dayanak delillerin neler olduğunun belirlenmesi, bu delillerle mevcut dosya kapsamında yer alan delillerin aynı döneme ait olup olmadığı tespit edilerek karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
e-Kabul ve uygulamaya göre;
Silahlı terör örgütüne üye olma suçu temadi eden suçlardan olup yakalanma ile temadi kesileceğinden, suç tarihinin gerekçeli karar başlığında sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... açısından '13.11.2012', sanık ... açısından '14.11.2012', ... açısından '30.11.2012', sanık ... açısından '17.01.2013' olarak yazılması gerekirken '2011-10.06.2011' olarak yazılması
2-Sanık ... hakkında terör örgütü propagandası yapma suçundan verilen hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
a-Mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde, sanıkları, mağdurları, Cumhuriyet savcısı ve herkesi inandıracak şekilde olması, Yargıtayın tutarlılık denetimini yapabilmesi için kararın dayandığı tüm verilerin, bu verilere mahkeme tarafından ulaşılan sonuçların; iddia, savunma ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması, bu suretle dava konusu eylemin oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise suç olarak tanımlanıp tanımlanmayacağı konusundaki mahkeme kabulünün duraksamaya yol açmayacak biçimde karar yerinde gösterilmesi gerekirken; mahkemenin anılan ilkelere aykırı davranılarak gerekçeli kararda sanığın hangi söz ve eylemleriyle terör örgütü propagandası yapma suçunu işlediği, suçun delillerinin nelerden ibaret olduğu belirtilmeden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1, T.C. Anayasasının 141/2, CMK'nın 34/1 ve 230/1-c maddelerine de aykırılık oluşturacak biçimde yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
b-Kabul ve uygulamaya göre;
Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin propaganda içeren eylemin gerçekleştirildiği tarih olarak yazılması gerekirken '2011-10.06.2011' olarak yazılması,
Kanuna aykırı olup, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu nedenlerle BOZULMASINA, sanık ...'ın tutuklulukta geçirdiği süre, atılı suç için kanun maddelerinde öngörülen ceza miktarı ve kaçma şüphesi gözetilerek tahliye talebinin reddi ile tutukluluk halinin devamına, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE 20.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.