Hukuk Genel Kurulu 2017/865 E. , 2017/2025 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki 'itirazın ipt....' davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Konya 3.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 12.04.2012 gün ve 2010/459 E. ve 2012/173 K. Sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 24.01.2013 gün, 2012/4913 E. 2013/391 K. sayılı kararı ile davalı peşin ödemeli ortak olarak kabul edilip, karar davalı yararına bozulmuş ise de davacı vekilince karar düzeltme isteminde bulunulması üzerine bu kez Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 10.12.2013 gün, 2013/3574 E. 2013/7872 K. sayılı kararı ile ;
'....Davacı vekili, davalının müvekkili kooperatifin normal mesken ortağı olduğunu, genel kurul kararına dayalı aidat alacağının tahsili için başlatılan icra takibinin haksız itiraz nedeniyle durduğunu ileri sürerek, itirazın ipt.... ile %40 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, dava dışı yüklenici ....'dan B tipi üyeliğe konu dubleks daireyi bedelini peşin ödeyerek 20.02.2008 tarihinde satın aldığını ve üye yapıldığını, 30.06.2000 tarihli genel kurul kararı uyarınca inşaat finansman aidatı talep edilemeyeceğini,kooperatife borçlu olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacı ile dava dışı .... arasındaki sözleşmenin kooperatifi bağlamayacağı, sonraki genel kurul kararı ile önceki genel kurul kararının eşitliği sağlamak üzere değiştirebileceği, bu durumda kazanılmış haktan söz edilemeyeceği, eşitlik ilkesine göre bütün üyelerin genel kurulca kabul edilen aidatlar ve talep edilen bütün ödemelerden sorumlu olması gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, itirazın 7.900,00 TL asıl alacak bakımından ipt....ne, %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline dair verilen karar davalı vekilinin temyiz istemi üzerine Dairemizin 24.01.2013 tarih ve 2012/4913 esas, 2013/391 karar sayılı ilamıyla bozulmuştur.
Bu kez, davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
1-Dava, aidat alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın ipt.... istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçeyle, davalının peşin ödemeli ortak olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyiz istemi üzerine Dairemizce, davalının peşin ödemeli ortak olduğu kabul edilerek bozulmuştur. Ancak, karar düzeltme aşamasında peşin ödemeye esas olan 30.06.2000 tarihli genel kurulun ipt.... için Konya 5. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2013/158 esas sayılı dosyasıyla genel kurulun ipt.... davası açıldığı anlaşılmıştır.
İptal davasındaki iddialar arasında, genel kurulun yoklukla malül olduğuna ilişkin iddialar da bulunmaktadır. Bunun yanında, yüklenici .... ile kooperatif yönetim kurulu üyeleri hakkında nitelikli dolandırıcılık, zimmet, resmi belgede sahtecilik, ve kooperatifler kanunu hükümlerine aykırılık nedeniyle açılan kamu davasının da Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2011/217 esas sayılı dosyasında görülmeye devam edildiği ve 30.06.2000 tarihli genel kuruldaki bakanlık temsilcisi aleyhine de kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır.
Anılan davalar ile, dava konusu dosya sıkı irtibat h....nde olup, genel kurul kararının ipt....ne karar verilmesi h....nde sonraki genel kurullarda, aidat alınmasına ilişkin alınan kararlar geçerli olacak ve verilen kararların kazanılmış haklara aykırılık teşkil ettiğinden söz edilemeyecektir. Aksi halde, aynı durumda olan tüm ortakların durumu göz önüne alınarak, yüklenicinin yaptığı imalatın miktarı ile bu imalat karşılığı sattığı dairelerin karşılaştırılması gerekecektir. Bu nedenle, genel kurul ipt.... davasının sonucunun beklenmesi ve ceza davalarının son h....yle getirtilerek incelenmesinden sonra bir karar verilmesi gerekir. Kararın anılan nedenle bozulması gerekirken yazılı gerekçeyle bozulmasına karar verilmesi doğru görülmediğinden Dairemizin 24.01.2013 tarih ve 2012/4913 esas, 2013/391 karar sayılı bozma ilamının kaldırılarak kararın yazılı değişik gerekçeyle bozulması gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre davacının diğer karar düzeltme nedenlerinin şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir....'
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava kooperatif aidat alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın ipt.... istemine ilişkindir.
Davacı vekili davacı kooperatifin 28.04.2010 tarihinde yapılan genel kurulunda peşin ödemeli ortak oldukları iddiasıyla aidat ödemesi yapmayan ortakların da aidat ödemesi yapacağının kararlaştırıldığını ve bu bağlamda aidat borcu bulunan kooperatif ortağı davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını ancak davalının icra takibine haksız bir şekilde itiraz ettiğini belirterek itirazının ipt.... ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece itirazın ipt....ne ilişkin istemin kısmen kabulü ile takibin asıl alacak bakımından devamına dair verilen karar davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece davalının peşin ödemeli ortak olduğu kabul edilerek bozulmuş ise de, davacı vekilince karar düzeltme isteminde bulunulması üzerine bu kez yerel mahkeme kararı yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Mahkemece 30.06.2000 tarihli genel kurul kararının mutlak butlanla batıl olduğu hatta bu kararın alındığı genel kurul toplantısının da yoklukla malûl olup geçersiz olduğu, bu geçersizliğin de mahkemelerce resen dikkate alınması gerektiği, bu nedenle Konya 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/158 E. sayılı ve Konya 3.Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/217 E. sayılı dosyalarının sonucunun beklenmesinin gerekmediği belirtilmek suretiyle önceki hükümde direnilmesine karar verilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 30.06.2000 tarihli genel kurul kararının yok hükmünde olduğunun mahkemece resen dikkate alınıp alınamayacağı; burada varılacak sonuca göre peşin ödemeli ortaklığa esas alınan 30.06.2000 tarihli genel kurul kararının ipt.... için açılan Konya 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/158 E. sayılı dosyasında görülen dava ile Konya 3.Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/217 E. sayılı dosyasında yüklenici .... ile kooperatif yönetim kurulu üyeleri hakkında nitelikli dolandırıcılık; zimmet, resmî belgede sahtecilik ve Kooperatifler Kanunu hükümlerine aykırılık nedeniyle görülmekte olan kamu davasının sonucunun beklenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle bekletici sorun hakkında kısa bir açıklama yapılmasında yarar vardır.
Bilindiği üzere 'bekletici sorun' 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (TMK) 165. maddesinde düzenlemeye bağlanmış ve maddenin birinci bendinde 'Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Belirtmek gerekir ki bazı hâllerde kanun koyucu bekletici sorunu hâkimin takdirine bırakmamış, konunun öneminden dolayı başka bir mahkemede görülen veya görülecek olan davanın bekletici sorun yapılmasını zorunlu kılmıştır. Bu zorunlu hâller dışında, görülmekte olan davayla bağlantısının bulunması durumunda bekletici sorun yapılması mahkemenin takdirine bağlıdır. Böyle bir durumda, usul ekonomisi ilkesi ve davanın sürüncemede bırakılması amacıyla açılıp açılmadığı gibi hususları dikkate alarak, her davanın somut özelliğine göre bekletici sorun hakkında bir karar vermesi gerekir. Ayrıca bekletici sorun yapmak yargılamada beklenen yararı sağlamayacak ya da davayı gereksiz yere uzatacak ise bekletici sorun yapılmamalıdır.
Diğer taraftan ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, diğer bir ifade ile ceza mahkemesinin hangi kararlarının hukuk mahkemelerini bağlayacağı konusu üzerinde de durulmalıdır.
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda dava tarihi itibari ile yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 53.maddesinde düzenlenmiş olup hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır. Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.
818 sayılı Borçlar Kanununun “ceza hukuku ile medeni hukuk arasında münasebet” başlıklı 53.maddesinde: “Hâkim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretine haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyetine dair ahkâmıyla bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararıyla da mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hâkimini takyit etmez.” hükmü yer almaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74.maddesi de paralel bir düzenlemeyi içermektedir.
Bu açık düzenleme karşısında ceza mahkemesince verilen beraat kararı ile cezalandırmaya yönelik kararlardaki kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliliği, illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak öğretide ve gerekse Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusuyla hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (Hukuk Genel Kurulunun 10.1.1975 gün ve 1971/406 E., 1975/1 K.; 23.1.1985 gün ve 1983/10-372 E., 1985/21 K.; 27.4.2011 gün ve 2011/17-50 E., 2011/231 K. sayılı ilamları).
Vurgulamakta yarar vardır ki hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılınmasının yanında, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesiyle belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda hukuk hâkimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hâkimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O hâlde ceza mahkemesinin maddi nedensellik (illiyet) bağını tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hâkimini bağlamasına, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53.maddesi bir engel oluşturmaz (Çenberci, M.: Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, Ankara, 1965, s.22 vd.).
Yargıtayın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre maddi olgunun tespitine dair ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Hukuk Genel Kurulunun 27.4.2011 gün ve 2011/17-50 E., 2011/231 K. sayılı kararı).
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; davacı vekili karar düzeltme aşamasında davacının peşin ödemeli ortak olarak kooperatife kabulüne dayanak olan 30.06.2000 tarihli genel kurul kararının ipt.... için Konya Asliye Ticaret Mahkemesine dava açıldığına dair beyanda bulunmuştur.
Genel kurul kararının ipt.... için açılan Konya 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/158 E. sayılı davası sonucunda verilecek olan kararın davacının aidat ödeme yükümlülüğünün varlığı ya da yokluğu hususunda bir hüküm içereceği sabit olduğuna göre eldeki davanın sonucunu etkileyeceği tartışmasızdır. Bu nedenle mahkemece belirtilen davanın bekletici sorun yapılmadan karar verilmesi doğru değildir.
Ayrıca davacı yan müşteki olarak yüklenici .... ile kooperatif yönetim kurulu üyeleri hakkında nitelikli dolandırıcılık, zimmet, resmî evrakta sahtecilik ve kooperatifler kanununa aykırılık nedeniyle kamu davası açıldığını, eylemlerinin sabit olması hâlinde 30.06.2000 tarihli genel kurul kararının yoklukla malûl olduğunun belirleneceğini bildirmiştir.
Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 05.07.2011 günlü 2011/217 E., 2015/29 K. sayılı dosyasında, yönetim kurulu üyeleri sanıklar ..., ... ve ....’ün nitelikli zimmet, resmî belgede sahtecilik ve 1163 sayılı Kooperatif Kanununa muhalefet, yüklenici sanık ....’ın nitelikli zimmet, sanık Mehmet Yaşar’ın 1163 sayılı Kanuna muhalefet suçlarından mahkûmiyetlerine; sanıklar ..., ...., H....l .... ve ....’nun nitelikli dolandırıcılık suçundan beraatlerine karar verilmesi sonrasında, bu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 30.11.2015 Tarih, 2015/8834 E., 2015/16784 K. sayılı kararı ile bozulmasına karar verildiği ve davanın hâlen derdest olduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
O hâlde mahkemece, belirtilen genel kurul kararının ipt.... davasının bekletici sorun yapılması Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 165. maddesi gereği olmasının yanında ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı' konusunun vurgulandığı mahkûmiyet kararı hukuk hâkimini bağlayacağından, mahkemece bu davaların sonucunun beklenmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, tebliğ tarihinden itibaren on beş günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 20.12.2017 gününde oy birliği ile karar verildi.