6. Ceza Dairesi 2014/13246 E. , 2017/763 K.
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi (CMK 250. Madde İle Görevli)
SUÇ : Yağmaya kalkışma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
HÜKÜM : Beraat-Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hüküm sanıklar ... ve ... savunmanları tarafından duruşmalı olarak da temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Sanık ... savunmanının temyizinin, ‘beraat’ kararının gerekçesine yönelik olmadığı ve kararı temyiz etmesinde hukuki yararı da bulunmadığından, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK.’nın 317. (5271 sayılı CMK.’nın 298.) maddesi uyarınca sanık ... savunmanının temyiz istemi;
Sanıklar ... ve ... savunmanlarının duruşmalı inceleme istemlerinin, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı CMUK.nın 318. (5271 sayılı CMK.nın 299.) maddesi gereğince; tebliğnameye uygun olarak vaki taleplerin REDDİNE,
I-Sanıklar ... ve ...’in mağdur ...’a yönelik yağmaya kalkışma suçundan verilen beraat kararına karşı Cumhuriyet Savcısının; sanık ...’ın katılan ...'a yönelik yağmaya kalkışma suçundan
verilen mahkumiyet kararına karşı sanık savunmanının temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulu'nun takdirine göre, o yer Cumhuriyet Savcısının ve sanık ... savunmanının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve yasaya uygun bulunan hükmün, tebliğnameye kısmen uygun olarak ONANMASINA,
II-Katılan ...’a yönelik sanıklar ... ve ... hakkında yağmaya kalkışma suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Mahkemece 5271 sayılı Yasa’nın 150/3. maddesi uyarınca, sanıkların savunmasını yapmak üzere zorunlu savunman görevlendirilmesi nedeniyle savunmana ödenen avukatlık ücretinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesindeki düzenlemeye açıkça aykırı şekilde sanıklara yargılama gideri olarak yükletilmesine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ..., ... ve savunmanlarının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK'nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, yargılama gideri ile ilgili hüküm fıkrasından “müdafi ücreti” ile ilgili miktarları çıkartılmak suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
III- Katılan ...'a yönelik sanık ... hakkında yağmaya kalkışma; sanıklar ..., ... ve ... hakkında, katılan ...’a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine karşı temyiz itirazlarına gelince;
Hakim geçmişte ne olduğunu bilmeye mecburdur. Bunun için elindeki imkan “bugün”dür. “Bugün” den maksat bugün var olan ve varlığını duyularımız ile öğrendiğimiz şeylerdir. İşte “delil” budur.
Hakikate ulaşmak ve hatadan sakınma yollarından biri de “mantık”'ın gösterdiğinden ispat konusu ile birlikte hakimin değerlendirmesidir.
Ceza Muhakemesinde her şey delil olabilmektedir. Hakim delili serbestçe tayin edebilir. Hakimin hem delil hemde delil değerlendirme serbestiside “vicdani delil” sistemi olarak adlandırılır. Delil bugünkü akılcı anlayışına göre hakimin “kanaati” ispat edilmesi istenilen olayların tahlili, bir tenkidi ile lehe ve aleyhe bütün şartların tahlilinin mahsulü olmasıdır. Bir şeyin delil olması ile delil olarak kabulü farklıdır. Akılcı olmalı hemde olayı temsil edici olup, ispat bakımından önemli de olmalıdır.
Olaylar bir bütün olup, bir çok parçadan yani küçük olaylardan meydana gelir. Mevcut deliller olayın bütününe değil bu parçadan bir veya bir kısmını temsil edebilir. Bu durumda delil olayı belirlerken vasıta olarak kullanılacaktır. Delilin sağlamlığı diğer deliller ile uyuşuyor bir biri ile uyuşup bağdaşıyorsa olay ve/veya olayları temsil eder. Bu durumda delillin sağlamlığı tecrübe kaideleri ile denetlenir. Deliller zümresinden biri de tanık beyanıdır (şehadet).
Tanık; taraflardan olmayan, olayın tanığı olmuş kişidir. Tanık olay hakkında beş duyusu ile edindiği bilgileri sübut konusunda karar veren mahkeme ve/veya hakime yaptığı sözlü beyanıdır. Beyanın belli olaya taalluk etmesi ve beş duyusu ile öğrendiğini söylemesi gerekir. Tanığın duyuları ile edindiği bilgilerden kendi aklı ile çıkardığı subjektif intibalar tanık beyanına dahil değildir.
Sanıktan gayrı tarafların beyanı, beyan delilinin bir çeşididir. Sanık beyanı da delillerin takdirinde büyük önem içerir.
Tanık; bazen istemeyerek hataya düşer, iyi hatırlamayamadığını muhayelesinde yaratıp, kendisi de buna inanır; yahut duyuları hatalıdır. Muhitin etkisi ile görmediğini, işitmediklerini, gördüğünü, işittiğini sanarak aktarır. Bazen kendine, yakınlarına menfaat sağlama ve/veya tehlikeyi önlemek için de kasten hakikati söylemez. Bu durum hakim tarafından denetlenir. İspat yükü iddia edene düşer, sanık ancak ispat edilen hususlardan sorumlu tutulabilir. Hukuk normundan önce olay ispat edilmelidir. Tarafların uyuştukları hususlarda cezada ispat konusu olabilmektedir. Hukuk muhakemesinde olayı tam belirlediği kanaati oluşursa, o konuda ceza
mahkemesi ispat ihtiyacı duymaz. Çünkü belli olan hususta hakimin delil takdiri olmayacaktır.
Bu genel açıklamalar ışığında somut olayımıza gelince;
1-Sanık ...’in özetle; katılan ...’dan alacaklı olup tahsil edemediğini bunu da zaman zaman çevresinde anlattığını ancak suç işlemediğini kimseyi de bu konuda yönlendirmediğini savunup, hukuk mahkemesine dava açtığını belirtip bununla ilgili bir kararı da dosyaya ibraz etmiştir.
Sanık ... adına kayıtlı eski ... parsel, yeni ... ada ... nolu parsel olan gayrimenkulünü katılan ...'a 26.10.2007 tarihinde tapuda satıp aynı gün ödeme yapılması için anlaştıklarını, bu gayrimenkulü 100.000.-TL'ye sattığını, parayı alamadığından bahisle tapu iptali ve tescil; mümkün olmaz ise bedelinin tahsiline karar verilmesi istemi ile ilgili açtığı davada ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.07.2013 gün ve 2008/70 Esas-2013/170 sayılı kararında “davacının davasının reddi”ne karar verildiğini, bu karara karşı açılan temyiz davasını inceleyen Yargıtay 1.Hukuk Dairesi’nin 03/11/2015 gün ve 2015/3152 Esas, 2015/12533 sayılı kararında; “davacının satış bedelinin ödenmediğini iddia ettiği ve davalı tarafından verilen ''... İleri Tarihli EFT İşlemleri'' başlıklı belgeyi ibraz ettiği, sözkonusu belge ile ilgili, yargılama sırasında banka ile yapılan yazışmalar neticesinde; Türkiye ... Bankası A.Ş. Şube Operasyonları Daire Başkanlığı'nın 13.10.2008 tarihli yazısında; ... Şubelerinin müşterisi olan ... tarafından EFT'nin ileri tarihli olarak internetten giriş yapıldığı ve daha sonra işlem gerçekleştirilmeden iptal edildiği bildirerek, yazı ekinde davalıdan alınan ve davacının imzasının yeraldığı Bankaya hitaben yazılan 08.10.2008 tarihli dilekçenin gönderildiği, anılan dilekçede de; davalının EFT işlemini yapmak için bilgisayarına girdiğini, ancak ...'in EFT'yi kabul etmeyeceğini paranın tamamını elden ve nakit olarak istediğini belirtince EFT işlemini yarım bıraktığını, yani vazgeçtiğini, şahsın bilgisayarından çıkan ve masasının üzerinde duran tamamlanmamış bu belgeyi daha sonra kötüniyetli olarak kullanmayı tasarlayarak almış olduğunu bankaya beyan etmiş olması, öte yandan; yine aynı bankanın 06.11.2008 tarihli yazısında; ''EFT işleminin ... Su ve Tarım Ürünleri hesabından 26.10.2007 tarih ve saat 14.52 itibariyle 02.11.2007 tarihinde gerçekleşmek üzere ileri tarihli girişi yapılan 25.000.-YTL'lik EFT'nin işlem günü 02.11.2007 tarihinde sistem kapanış saati 15.00 itibariyle hesap bakiyesi yetersiz olduğu için tamamlanamadığının'' bildirilmiş olması karşısında, bu bilgilerin davacının iddialarını teyit eder nitelikte olduğu, öte yandan, dava konusu taşınmazın tapu kaydındaki satış bedeli 42.500.-TL olduğu halde, 40.000.-TL'ye satın aldığını ve bunun 15.000.-TL'sini tapu devrinden önce, 25 milyar TL'sini devirden sonra ödediğini iddia eden ve bu savunmaları bankanın verdiği bilgilerle çelişen davalının, devirden önce veya sonra satış bedelini ödediğini yazılı bir belge ile kanıtlayamadığının açık olduğu, somut olayda bedelin ileriki tarihlerde ödeneceğine dair taraflar arasında bir anlaşma bulunmadığı, hemen ödeneceği yönünde davacıda bir kanı uyandırılarak kayıt malikinin bir oldu bittiye getirilerek temlikin sağlandığı, öyle ise davacının hileye maruz bırakılmadığını söyleyebilme olanağı bulunmadığı, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı” gerekçesi ile bozulduğu,
Bu aşamadan sonra hukuk davasının akıbeti ile ilgili bir bilginin dosyaya yansımadığı,
Katılan ...’ın özetle; gayrimenkulü 40.000.-TL'ye satın alıp ödemeyi yaptığını, hiç borcu kalmadığına yönelik iddiasını ceza muhakemesinde ileri sürdüğü, olay günü ...’deki lokantasında inşaat çalışması yaparken 4 kişinin yanına gelerek “seninle bir işimiz var özel olarak görüşelim” dediklerini, şahısların geliş amaçlarını bilmediğinden ve mafya tipli olduklarından şüphe duyarak çekindiğini, ... İlçe Jandarma Komutanlığını telefonla arayarak bu şahısların geldiğinden ve herhangi bir önemli olay olursa bilgi vereceğinden bahsettiğini, şahısların gelmesinden 15 dakika kadar sonra bu şahıslardan ...’un “bizi çok beklettin bizim işimiz senin ... da faaliyet gösteren ... tesisleri ile ilgilidir hep beraber oraya gidip orada konuşalım” dediğini, gitmek istemediği için yanlarından uzaklaşmaya çalıştığında sanık ... ve yanındaki üç şahıstan birisinin kendisini itekleyerek yanına gelirken kullandıkları araca binmesini istediklerini, buna açacağı lokantada çalışacak olan ... ... ve ... isimli kişilerin tanık olduğunu, sanıklar ..., ..., ... ve ... ...’in içinde olduğu araçla hisse sahibi ve şirket müdürü olduğu Kutlukbey tesislerine gittiklerini, bu sırada şahıslar tarafından alacak konusunda tehdit edildiğini, şahısların isteğiyle tesisi gezdiklerini, sonrasında bürosuna geçip oturduklarını ve şahısların burada da alacak konusunda tehditlerini sürdürdüklerini, olay sırasında tesiste çalışanı ... ......’ın olduğunu, tesisten geldikleri araçla ayrılarak kendisini aldıkları yere bıraktıklarını,
Katılanın 17.04.2008 günlü teşhis tutanağı ile adı geçen sanıkları teşhis ettiği,
Katılan ... ve sanık ... arasındaki hukuki ilişkiye taraf olmamakla beraber sanık ... ... ... alacağını tahsile yönelen bu nedenle haklarında yağmaya kalkışmadan cezası onanan diğer sanıkların beyanlarında özetle; katılan ...’ın sanık ...’e 17.000.-TL kadar borcu kaldığını, mali durumu bozuk olduğu için ödeme yapamadığını, işletmenin önceki ve yatırım sonrası halini görmelerini istemesi ile birlikte araca binip katılan ...’ın iş yerine gittiklerini, anılan işletmede bir süre kalıp ayrıldıklarını,
Bundan 2 gün sonra sanık ...'un bir başka olay nedeniyle cezaevine girmesi ile sanık ...’ın yolda gördüğü katılan ile ofisine gidip birinde alacaklı olarak adının yazıldığı henüz düzenlemesi tamamlanmamış 2 adet senedin katılanın masasının üzerinde bulunduğu sırada ihbar ile gelen güvenlik güçlerince el konulduğu,
Sanık ...’un akrabası, katılan ...’ın ise arkadaşı olan tanık ... ...’ın özetle; olay günü yanına gelen sanık ...’un isteğiyle katılan ...’u çağırdığını, bir alacak meselesi üzerine konuşmaya başladıklarını, bir müddet sonra bir işi olduğu için oradan ayrıldığını, daha sonra katılan ...’a neler olduğunu sorduğunda şahıslarla birlikte fabrikaya gittiklerini, parayı ödeme konusunda tehdit ettiklerini ancak araca zorla bindirildiğinden bahsetmediğini,
Tanık ...’nun özetle; katılan ...’ın ...’deki lokantasında çalıştığını, olay günü patronu ... lokantanın önünde iken 4 kişinin yanına gelerek ... ile konuşmaya başladığını, aralarındaki konuşmayı duymadığını, ancak ...’ın tedirgin olduğunu sezinlediğini, 15 dakika kadar konuştuktan sonra araçla ayrıldıklarını, 40 dakika kadar sonra geri geldiklerini ve ...’un araçtan inerek lokantaya geldiğini,
Tanık ...’in özetle; katılan ...’ın ...’deki lokantasında çalıştığını, olay günü lokantada tadilat çalışması yapıldığını, ...’un lokantanın dışına çıktığını, bu sırada gelen aracın 10 metre kadar uzakta durduğunu, araç içerisinden inen 4 kişinin ...’ın yanına geldiğini, aralarında hararetli bir konuşma olmadığını, ancak ...’ın tedirgin olduğunu fark ettiğini, 3-5 dakika kadar konuştuktan sonra ...’ın şahısların gelmiş olduğu araca bindiğini, zorla bindirilip bindirilmediğini görmediğini, şahıslar ...’la çok rahat konuştuklarından zorla araca bindireceklerini tahmin etmediğini, anormal bir şeyin dikkatini çekmediğini,
Tanık ...’in özetle; olay günü ortağı olan ...’ın lokantasının yanındaki kahvehanede otururken bir aracın lokantanın önüne gelerek durduğunu, ... ile birlikte 4 kişinin araçtan indiğini, lokantaya girerek 2-3 dakika sonra ...’ı da alarak dışarı çıktıklarını, araca yürüdükleri sırada bu şahıslar ile ... arasında bir tartışma olduğunu gördüğünü, ...’un gergin ve yüzünde korkunun hakim olduğunu, kendisinin şahsi özel işleridir diye yanlarına gitmediğini, aralarındaki 3-5 dakikalık konuşmadan sonra şahısların ... ile birlikte araca bindiklerini, araca bindirme sırasında bir arbede yaşandığını görmediğini ancak şahısların el kol işareti ile sert bir şekilde araca binmesi için hareket yaptıklarını gördüğünü, ...’un araca binmek istemiyor gibi diğer şahısların ise onu zorla götürüyor gibi olduklarını, ancak bu sırada itme-kakma ya da herhangi bir arbede olmadığını, hafifçe bir zorlamayla ya da itmeyle araca bindirdiklerini ve araçla uzaklaştıklarını, 1-1.5 saat sonra aracın geri gelip ...’un araçtan indiğini, ...’a durumu sorduğunda 1-1.5 saat önce kendisini götürdüklerini ve senet imzalatmak için tehdit ettiklerini söylediğini,
Tanık ...’ın ise özetle; ... İlçesi ... Beldesinde bulunan ...’a ait Kutlukbey Su Ürünleri tesisinde çalıştığını, olay günü tesiste tek başına bulunduğu sırada bir aracın gelerek patronu ... ve 4 kişinin araçtan indiğini ve tesisin büro bölümüne girdiklerini, kendisinin de büroya girip oturduğunu, ...’un moralinin bozuk olduğunu fark ettiğini, ...’un patronuna kendisini göstererek dışarı çıkmasını istediğini, ...’un da yemekhaneye geçmesini söylemesi üzerine oraya gittiğini, yemekhanede 5 dakika kadar bekledikten sonra herhangi bir ihtiyaçlarının olup olmadığını sormak için dışarıya çıktığında ... ile birlikte diğer 4 kişinin geldikleri araçla hareket ettiğini gördüğünü, tesiste 7 dakika kadar kaldıklarını, ...’ın mimiklerinden ve hareketlerinden tedirgin olduğu şüphesinin kendisinde uyandığını, ifade ettikleri,
Dosyaya yansıyan iddia, savunma ve mevcut deliller ile birlikte yeniden değerlendirildiğinde;
a) Sanık ... ile katılan ... arasında ... Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen ve Yargıtay 1.Hukuk Dairesince bozulan dava dosyasının akıbeti ile alım satıma konu gayrimenkulün satış tarihindeki gerçek değeri gereğinde re’sen araştırılıp saptandıktan sonra, sonucuna göre sanık ...’in hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği düşünülmeden, eksik inceleme ve araştırma ile yetinilip yerinde yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması, kabule göre ise dosyaya yansıyan iddia,
savunma, delillere göre sanık ... hakkında TCK’nın 150/1. maddesinin uygulanma koşullarının karar yerinde tartışmasız bırakılması,
b) Katılanın hukuki ilişkinin tarafı olmayan sanıklar tarafından zorla iteklenerek araca bindirilip götürüldüğünü, bundan önce herhangi bir şey olabileceğini de düşünüp olayı jandarmaya haber verdiğini ileri sürmesine karşın; katılan ... ve sanık ...'un ortak tanıdığı bir ölçüde de tarafsız tanık olan ... ...’ın bina içerisinde gelişen olaylar yönünden iddiayı doğrulamadığı, binanın dışında gelişen olaylara tanık olan ..., ..., ... ve ...’in ise mağdurun iddiası ile örtüşmeyen bir ölçüde subjektif intibalarını içeren beyanları ile mağdurun birşeyi kanıtlamak amacı ile kendisini güvene alıp en güvende olduğu alana sanıklarla gitmesi de olağan yaşam koşullarıyla örtüşmediği dikkate alındığında, salt mağdurun iddiasına üstünlük tanınarak olayın yeterince ispat olunmayan kısmını içeren hürriyeti yoksun kılma suçundan sanıklar ..., ... ve ... hakkında mahkumiyet kararı verilmesi,
2-Kabule göre de; sanıklar ..., ... ve ...’nun eylem sırası ve sonrasında katılanın şahsına zarar vermediği anlaşılmakla, sanıklar hakkında TCK'nın 110. maddesinin uygulama koşullarının karar yerinde tartışmasız bırakılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ..., ... ve savunmanları, sanık ... savunmanı ve sanık ... savunmanının temyiz itirazları ile tebliğnamedeki düşünce bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 21/03/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.