Ceza Genel Kurulu 2015/466 E. , 2019/231 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 104-178
Davacı ...'ün, kasten öldürme suçuna yardımdan beraatine karar verilmesinden sonra, bu suçtan dolayı tutuklulukta kaldığı süre nedeniyle 50.000 TL maddi ve 200.000 TL manevi tazminatın davalı ... Hazinesinden tahsili talebiyle açtığı davada, talebin kısmen kabulü ile 3.488,99 TL maddi, 5.000 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin Mersin 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.05.2013 tarihli ve 104-178 sayılı hükmünün, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 23.12.2014 tarih ve 6914-26427 sayı ile; davacı vekilinin temyiz isteği süre yönünden reddedilmiş, davalı vekilinin temyiz isteği ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
'Tazminat davasının dayanağını oluşturan Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/18-2011/339 Esas, Karar sayılı ceza dava dosyasının incelenmesinden; sanığın (davacının) kasten öldürme suçundan beraatine hükmedildiği, hükmün mahkûm olan diğer sanıklar ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından 16.04.2012 tarihinde temyizin kapsamı itibarıyla davacı dışındaki sanıklar hakkındaki hükme ilişkin inceleme sonunda onanmasına karar verildiği, bu karardan sonra mahkemece 'hükmün onanarak 16.04.2012 tarihinde kesinleştiğine' ilişkin 12.06.2012 tarihli şerh verildiği, bu tarihten itibaren davacının işlem tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan CMK'nın 142/1. maddesinde öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemeye davayı açtığı, dava için kanunda öngörülen yasal şartların oluştuğu anlaşılmakla tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiş, dosya içindeki 10.04.2013 tarihli ve içeriği itibarıyla davacı ve dava dosyası ile ilgisi bulunmadığı anlaşılan bilirkişi raporuna itibar edilerek eksik maddi tazminata ve manevi tazminat miktarı belirlenirken objektif bir kriter olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre, tutuklama tarihi ile tazminat davasının kesinleştiği tarihe kadar ele geçecek parasal değer ve benzeri hususlar da gözetilmek suretiyle hak ve nasafet kurallarına uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, davacı lehine bu ölçütlere uymayacak miktarda az manevi tazminata hükmolunması, temyiz edenin sıfatı itibarıyla bozma nedeni yapılmamıştır.” açıklama ve eleştirisiyle hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 09.02.2015 tarih ve 282198 sayı ile;
'5271 sayılı CMK'nın 142 maddesinin 1. fıkrası 'Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.' şeklindedir.
Bir yıllık sürede uyuşmazlık yoktur. Zira Yüksek Yargıtay 12. Ceza Dairesinin de, hükmün kesinleşmesinden itibaren bir yıl geçtikten sonra açılan davaların reddi gerektiğine ilişkin kararları mevcuttur.
Bu dosyada sorun, bir yıllık sürenin başlangıcının hangi tarih olduğuna ilişkindir.
Dosyanın incelenmesinde; davaya esas olan ve davacının beraati ile sonuçlanan Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/18 esas, 2011/339 karar sayılı dosyası 22.04.2011 tarihinde karara bağlanmıştır. Sanık müdafisinin yüzüne karşı verilen bu karar sanık, sanık müdafisi, katılanlar veya Cumhuriyet savcısınca sanık yönünden temyiz edilmemiş ve görüşümüzce 30.04.2011 tarihinde kesinleşmiştir.
Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesinin dosyası, diğer sanıklar...ve ...yönünden temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesince temyiz incelemesi yapılmış ve hükümlerin bu sanıklar yönünden 16.04.2012 tarihinde onanmasına karar verilmiştir. Dosyada mevcut Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 16.04.2012 tarihli ilamı ve 24.04.2013 tarihli dosya inceleme tutanağı ile bu konularda tereddüt yoktur.
Yukarıda da açıkladığımız gibi sanık (davacı) yönünden beraate ilişkin hükmün kesinleşme tarihi 30.04.2011 tarihi olup dosyada mevcut olan davacı (sanık) hakkındaki beraat kararının Yargıtay 1. Ceza Dairesince onanması üzerine kesinleştiğini bildiren tutanak hatalı olarak düzenlenmiş olmakla, tazminat davasının başlangıcının belirlenmesine esas kabul edilemez.
Bu itibarla, davacının (sanık) beraat ettiği davanın kesinleşme tarihi 30.04.2011 tarihi olduğundan ve tazminat davasının CMK'nın 142/1. maddesinde belirtilen bir yıllık süre geçtikten sonra 15.04.2013 tarihinde açılması nedeniyle davanın süre yönünden reddi gerektiğinden hükmün bozulmasının gerektiği,' görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 24.03.2015 tarih ve 1913-4991 sayı ile; itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 5271 sayılı Kanun uyarınca koruma tedbiri nedeniyle tazminat isteğine ilişkin davanın süresinde açılıp açılmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Davacı ...'ün, kasten öldürme suçuna yardımdan 04.09.2007 tarihinde tutuklanıp 02.09.2009 tarihinde tahliye edildiği, Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesince aynı suçtan yapılan yargılama sonucunda 22.04.2011 tarih ve 18-339 sayı ile beraatine hükmolunduğu, bu hükmün davacının yokluğunda, müdafisinin ve katılanlar vekilinin yüzüne karşı verildiği, Mahkemece verilen beraat kararında, CMK’nın 141 ve devamı maddeleri uyarınca tazminat isteme hakkına ilişkin bildirimin yapıldığı, davacı hakkındaki beraat hükmünün temyiz edilmediği, aynı dosyada sanık olarak yargılanan...ile ...hakkında verilen hükümlerin ise bu kişilerin müdafisi ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edildiği, temyizin kapsamına göre yapılan inceleme sonucu Yargıtay 1. Ceza Dairesince 16.04.2012 tarih ve 259-2857 sayı ile, Hüseyin Buçaklar ve ...hakkındaki beraat ve ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin hükümlere yönelik temyiz istemlerinin reddine, mahkûmiyet hükümlerinin ise onanmasına karar verildiği, temyize konu olan ve olmayan tüm hükümlere ilişkin kesinleşme şerhlerinin, dosyanın Yargıtaydan Yerel Mahkemeye dönüşünü müteakip 12.06.2012 tarihinde düzenlendiği, davacı ... hakkındaki beraat hükmünün temyiz edilmemesine rağmen kesinleşme şerhinde; hükmün, Yargıtay 1. Ceza Dairesince 16.04.2012 tarihinde 259-2857 sayı ile onanmak suretiyle aynı tarihte kesinleştiğinin belirtildiği, dosya içinde beraat hükmünün kesinleştiğinin davacıya tebliğine ilişkin bir belgenin bulunmadığı,
Davacı vekilinin, 15.04.2013 havale tarihli dilekçe ile; davacının haksız olarak tutuklanması nedeniyle 50.000 TL maddi, 200.000 TL manevi olmak üzere toplam 250.000 TL tazminatın tutuklama tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ettiği,
Anlaşılmaktadır.
Haksız ve hukuka aykırı olarak yakalanan veya tutuklanan kimselere tazminat ödenmesi esası, ülkemizde ilk kez 1961 Anayasası'nda düzenlenmiş, 30. maddesinde yakalama ve tutuklamanın hangi hâllerde söz konusu olacağı açıklandıktan sonra maddenin son fıkrasında; “Bu esaslar dışında işleme tâbi tutulan kimselerin uğrayacakları her türlü zararlar kanuna göre Devletçe ödenir.” hükmü yer almıştır.
1961 Anayasası'nda yer alan bu düzenleme doğrultusunda, 15.05.1964 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki Kanun'un 1. maddesinde 7 bent hâlinde, tazminatı gerektiren hâller ayrıntılı olarak düzenlenmiş, 466 sayılı Kanun'un 1. maddesinin 8. bendinde yer alan, aynı tür suçtan mahkûm olanlar, itiyadi suçlular ve suç işlemeyi meslek veya geçinme vasıtası hâline getirenlerin tazminat isteyemeyeceklerine ilişkin hüküm 18.01.1991 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 3696 sayılı Kanun ile kaldırılmıştır.
Haksız yakalanan ve tutuklanan kimselere tazminat ödenmesi esası 1982 Anayasası'nda da sürdürülmüş ve 19. maddesinde yakalama ve tutuklama şartlarına işaret edildikten sonra maddenin son fıkrasında; “Bu esaslar dışında bir işleme tabi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, kanuna göre, Devletçe ödenir.” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan hüküm bu kez 17.10.2001 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4709 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile; “Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir.” şeklinde değiştirilmiştir.
Devletimizin tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 5. maddesinde de kişilerin özgürlüğünün hangi hâllerde sınırlandırılabileceği belirlenmiş ve maddenin son fıkrasında bu şartlara aykırı davranılması hâlinde mağdur olan herkesin tazminat istemeye hakkı olduğu esası kabul edilerek, bireyin keyfi olarak özgürlüğünden yoksun bırakılmasının engellenmesi amaçlanmıştır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun'un 18. maddesiyle 07.05.1964 tarihli ve 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki Kanun yürürlükten kaldırılmış ve 5271 sayılı Kanun'un Yedinci Bölümünde, Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat ana başlığı altında, 141 ilâ 144. maddelerinde tazminat isteme şartları ve sonuçları yeniden ele alınmış, 141. maddesinde hangi durumlarda tazminat talep edilebileceği, 142. maddesinde tazminat isteminin şartları, 143. maddesinde tazminatın geri alınması, 144. maddesinde de tazminat isteyemeyecek kişiler düzenlenmiştir.
5320 sayılı Kanun'un 6. maddesinde yer alan;
'(1) Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ilâ 144 üncü maddeleri hükümleri, 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren yapılan işlemler hakkında uygulanır.
(2) Bu tarihten önceki işlemler hakkında ise, 07.05.1964 tarihli ve 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.' hükmü uyarınca somut uyuşmazlığın, davacının tutuklandığı tarih de göz önünde bulundurularak 5271 sayılı Kanun hükümleri doğrultusunda çözülmesi gerekmektedir.
5271 sayılı CMK'nın “Tazminat isteminin koşulları” başlıklı 142. maddesinin birinci fıkrası; “Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre, karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat talebinde bulunulabilecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Davacı ...'ün, kasten öldürme suçuna yardımdan 04.09.2007 tarihinde tutuklanıp 02.09.2009 tarihinde tahliye edildiği, Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesince aynı suçtan yapılan yargılama sonucunda 22.04.2011 tarih ve 18-339 sayı ile adı geçenin beraatine hükmolunduğu, bu hükmün davacının yokluğunda, müdafisinin ve katılanlar vekilinin yüzüne karşı verildiği, Mahkemece verilen beraat kararında, CMK’nın 141 ve devamı maddeleri uyarınca tazminat isteme hakkına ilişkin bildirimin yapıldığı, davacı hakkındaki beraat hükmünün temyiz edilmemesi nedeniyle 30.04.2011 tarihinde kesinleştiği, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 16.04.2012 tarih ve 259-2857 sayılı onama kararının aynı dosyada sanık olarak yargılanan...ve ...hakkında verilen hükümlere ilişkin olduğu, davacı hakkındaki beraat hükmünün temyiz edilmemiş olmasına rağmen dosyanın Yargıtay'dan dönüşünü müteakip düzenlenen kesinleşme şerhinde kesinleşme tarihinin hatalı olarak 16.04.2012 tarihli olarak yazıldığı anlaşılmakla, davacı hakkındaki beraat hükmünün 30.04.2011 tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleşmesi ve hükmün kesinleştiğinin davacıya tebliğ edilmemesi nedeniyle tazminat davasının CMK'nın 142. maddesinin birinci fıkrası uyarınca kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde açılmasının gerekmesine rağmen Kanunda öngörülen bir yıllık süreden sonra 15.04.2013 tarihinde açılmış olması karşısında, Yerel Mahkemece davanın süre yönünden reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün, koruma tedbiri nedeniyle tazminat davasının süresinde açılmamış olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 23.12.2014 tarihli ve 6914-26427 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Mersin 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.05.2013 tarihli ve 104-178 sayılı kararının, 5271 sayılı Kanun uyarınca tazminat davasının süresinde açılmamış olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 21.03.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.