7. Ceza Dairesi 2021/29233 E. , 2022/5818 K.
5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na muhalefet suçundan sanık ...'nun, anılan Kanun'un 3/1 ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 62. maddeleri gereğince 10 ay hapis ve 4 gün adlî para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl denetim süresi belirlenmesine ve suça konu gümrük kaçağı olduğu tespit edilen 23.779,55 gr. külçe altın ve 201,45 gr. mücevheratın müsaderesine dair Bakırköy 34. Asliye Ceza Mahkemesinin 29/04/2015 tarihli ve 2013/1372 esas, 2015/269 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 02/07/2015 tarihli ve 2015/1138 değişik iş sayılı kararını müteakip, sanığın deneme süresi içerisinde suç işlemediğinden bahisle hakkındaki hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının düşürülmesine, müsadere konusu eşyanın iadesine yönelik talebinin reddine dair Bakırköy 34. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/07/2020 tarihli ve 2013/1372 esas, 2015/269 sayılı ek kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii BAKIRKÖY 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/09/2020 tarihli ve 2020/1096 değişik iş sayılı kararı aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığından verilen 27/07/2021 tarihli kanun yararına bozma istemini içeren dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23/09/2021 tarihli ve KYB. 2021/95262 sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu.
Mezkür ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre,
1. Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 02/07/2015 tarihli ve 2015/1138 değişik iş sayılı kararı yönünden yapılan incelemede,
A) Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10/04/2018 tarihli ve 2014/15-487 esas, 2018/151 sayılı kararında belirtildiği üzere, temyiz ve istinaf kanun yollarından geçmeksizin kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların ülke sathında uygulama birliğine ulaşmak ve ciddi boyutlara ulaşan hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi amacıyla olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma konusu yapılabileceği nazara alınarak yapılan incelemede,
Somut olayda, sanık hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 23/12/2013 tarihli iddianamede yer alan, 'Suç tarihinde (28/10/2013) İstanbul Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğü ekiplerince Lufthansa Havayollarına ait LH1770 sefer sayılı uçakla Atatürk Hava Limanında dış hatlar geliş katında gümrüklü alandan çıkarak çıkış kapısına yönelen 521709240 Almanya kimlik numaralı şüphelinin eşyaları arasında kaçak eşya tespit tutanağına konu İstanbul Kuyumcular Odasınca inceleme raporu tanzim edilen 23779,55 gr tutarında külçe altın, 201,45 gr tutarında mücevherci eşyası cinsi gümrüklenmiş değeri 1.355.025,29 TL tutarında eşya ele geçirilmiştir.' şeklindeki açıklamalar ile kamu davası açıldığı,
Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, sanık hakkında ' KEM tutanağı, KEM tespit varakası, bilirkişi raporu, gümrük idaresinin gümrüklenmiş değere ilişkin yazısı ve dosyadaki diğer delillerin değerlendirilmesinden sanığın olay tarihinde AHL' dan Türkiye' ye giriş yaptığı, pasaport kimlik kontrolünden ve gümrüklü alandan çıkarak hava limanını terk etmek üzere 'Gümrüğe Tabi Eşyam Yoktur.' anlamına gelen yeşil hattı geçtikten sonra, sanığın hal ve hareketlerinden şüphe edilmesi üzerine, sanığın bagajlarında yapılan arama sonucu suça konu gümrüğe tabi eşyanın ele geçirildiği anlaşılmaktadır.
Toplanan deliller hep birlikte değerlendirildiğinde sanığın olay tarihinde gümrük işlemlerine tabi eşyayı yurda izinsiz olarak sokmaya çalıştığı, söz konusu eşyaların niteliği, miktarı, sanığın ekonomik durumu nazara alındığında suça konu eşyaların ticari amaçla getirildiği, altın ithalatı için ithalatçının Kıymetli Madenler Borsası üyesi olması, eşyayı girişte beyan etmesi, eşyanın 3 iş günü içerisinde Borsaya teslim edilmesi ve ayar evi raporu alınması gerektiği, sanığın bu yükümlülüklerin hiçbirisini gerçekleştirmediği, eşyayı gümrük denetiminden gizleyerek yurda sokmaya çalıştığı anlaşılmaktadır.
Sanığın 28/10/2013 tarihinde ülkeye giriş yaptığı, eşya ile birlikte yakalandığı, hakkında Gümrük İdaresince tutanak düzenlendiği, sanığın bu tarihten 3 gün sonra, 31/10/2013 tarihinde Beyoğlu Vergi Dairesine müracaat ederek yurt dışı faaliyetleri nedeniyle oluşan varlık kapsamında sermaye beyanında bulunduğu, tahakkuk ettirilen vergileri de ödediği; ancak sanığın suç tarihinden önce her hangi bir müracatının bulunmadığı, hava limanında suça konu eşyalarla birlikte yakalandıktan 3 gün sonra cezai müeddiyeden kurtulmak amacıyla söz konusu müracatı yaptığı kanaatine varıldığından sanığın bu yöndeki savunmasına da itibar edilmemiştir. Bu nedenle sanığın sabit olan eşyayı gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın ülkeye sokmak suçundan dolayı cezalandırılması ve kaçak eşyanın müsaderesine karar verilmesi gerekmektedir.' şeklindeki açıklamalar ile yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulduğu anlaşılmış ise de;
5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 3. maddesinde yer alan, '(Değişik: 28/3/2013-6455/54 md.) (1) Eşyayı, gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın ülkeye sokan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Eşyanın, gümrük kapıları dışından ülkeye sokulması halinde, verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılır.' şeklindeki,
4458 sayılı Gümrük Kanunu'nun 'Eşyanın Gümrüğe Sunulması' başlıklı 39. maddesinde yer alan, '(Değişik: 18/6/2009-5911/9 md.) Türkiye Gümrük Bölgesinin kara suları veya hava sahasından durmaksızın geçen taşıt araçları ile taşınan eşya hariç olmak üzere, Türkiye Gümrük Bölgesine gelen eşya, getiren kişi ya da duruma göre eşyanın gelişinden sonra taşıma sorumluluğunu üstlenen kişi tarafından gümrüğe sunulur. Gümrüğe sunan kişi, eşyayı daha önce ibraz olunan özet beyan ya da gümrük beyannamesi ile ilişkilendirir.' şeklindeki,
Anılan Kanun'un 40. maddesinde yer alan, ' Müsteşarlık; a) Yolcu beraberinde getirilecek, b) Gümrüğe sunulmaksızın bir gümrük rejimine tabi tutulabilecek, Eşya hakkında, 39 uncu madde hükümleri dışında özel düzenlemeler yapabilir.' şeklindeki,
07/08/1989 tarihli ve 89/14391 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına istinaden, 11/08/1989 tarihli ve 20249 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karar’ın 'Kıymetli madenler, taşlar ve eşyalar' başlıklı 7. maddesinde yer alan, 'a) Kıymetli madenler, taşlar ve eşyaların Dış Ticaret Rejimi esasları dahilinde Türkiye'ye ithali ve ihracı serbesttir. Ancak, standart ve standart dışı işlenmemiş kıymetli madenlerin, ithal ve ihracında gümrük idarelerine beyan verilmesi esas olup, ithalat ve ihracat Rejim, Karar ve Yönetmelikleri uygulanmaz. Standart işlenmemiş kıymetli madenlerin ithali yalnızca, Merkez Bankası ile kendi mevzuatlarındaki hükümler saklı kalmak kaydıyla Kıymetli Madenler Borsası üyesi Kıymetli Maden Aracı Kuruluşları tarafından yapılır. Ancak, Kıymetli Madenler Borsası üyesi aracı kuruluşlar ithal ettikleri standart ve standart dışı işlenmemiş kıymetli madenleri üç iş günü içinde Borsaya teslim etmek zorundadır.'
şeklindeki düzenlemeler ile,
Benzer bir olayla ilgili Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 03/04/2018 tarihli ve 2017/7-735 esas, 2018/143 karar sayılı ilamında yer alan, 'Sonuç olarak; eşyanın gümrüğe sunulmasından sonra gerekli gümrük işlemlerine tabi tutulmadan veya gümrüğe hiç sunulmaksızın gümrük kapısından yurda sokulması halinde 5607 sayılı Kanunun üçüncü maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde düzenlenen 'eşyayı gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın ülkeye sokma' suçu oluşacaktır. Eşyayı ülkeye sokma iradesinin ortaya çıkmadığı yani kişinin beyan yükümlülüğünün henüz başlamadığı aşamada gerçekleşen hareketler ise hazırlık hareketleri niteliğinde olduklarından cezalandırılamayacaklardır. Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; 10.07.2007 tarihli ihbar ve 11.07.2007 tarihli olay, yakalama ve elkoyma tutanakları içeriğine, tutanak tanıklarının beyanları ile sanıkların savunmalarına ve dosya kapsamına göre; 10.07.2007 tarihinde gece geç saatlerde Suriye'den gelip siyasi sınırı aracı ile geçerek Türkiye'ye giriş yapan sanık ...'in gümrük sahasından geçiş yapmak istediği, inşaat halinde bulunan gümrük sahasındaki fiziki şartların uygun olmaması nedeniyle işlemlerinin sabah yapılacağının ve gümrük sahasında beklemesi gerektiğinin gümrük muayene memurlarınca sanığa söylendiği, gümrük sahasında beklemekte olan ve pasaport işlemleri devam eden sanığın yanına, gümrük işlemlerinde tercüman olarak yardımcı olması için sanık ... tarafından gönderilen sanık ...'in geldiği, sanıklar ... ile ...'in sabah geçiş yapmak üzere araçta bekledikleri sırada, ihbar üzerine ilçe kaymakamı ile polis memurlarının gümrük sahasına geldikleri, gümrük memurlarınca sanık ... beyana davet edilmeden ve sanığa beyanda bulunma hakkı tanınmadan, gümrük muayene memurlarının katılımı ile araçta yapılan aramada arka koltuk üzeri ve altı ile arka koltuk cam ön kısmında suça konu külçe altınların ele geçirildiği, sanıklar ... ve ...'in gözaltına alınmalarını takiben gümrük sahasına geldiği görülen sanık ...'nın da adı geçenlerle ilgisi olabileceğinin değerlendirilmesi üzerine yakalandığı olayda; sanık ...'in Türkiye'ye giriş yapmak için gümrük sahasında beklediği sırada, gümrük memurlarınca beyana davet edilmeden ve beyanda bulunma hakkı tanınmadan aracında yapılan arama sonucunda suça konu külçe altınların ele geçirilmesi ve sanık ...'in altınlar ile ilgili beyanda bulunacağını savunması karşısında, bu haliyle fiilin, henüz icra hareketlerine başlanılmaması nedeniyle teşebbüs aşamasına ulaşmamış hazırlık hareketi niteliğinde olduğu, bu aşamaya kadarki fiilerin bir başka suçu da oluşturmadığı, sanıkların ülkeye işlenmemiş altın ithal edebilme şartlarına sahip olmamalarının, hazırlık hareketi niteliğindeki fiilinin cezalandırılamayacağı gerçeğini değiştirmeyeceği anlaşıldığından, sanıklara atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığının kabulü gerekmektedir.' şeklindeki açıklamalar karşısında,
Somut olayda, sanığın gümrük sahasında iken gümrük memurlarınca beyana davet edilmeden ve beyanda bulunma hakkı tanınmadan beraberinde getirdiği valizi içerisinde yapılan arama sonucunda bahse konu altın ve mücevheratın ele geçirilmiş olduğu nazara alındığında, anılan Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında da belirtildiği üzere bu haliyle fiilin, henüz icra hareketlerine başlanılmaması nedeniyle teşebbüs aşamasına ulaşmamış hazırlık hareketi niteliğinde olduğu, bu aşamaya kadarki fiillerin bir başka suçu da oluşturmadığı gözetilmeden, beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesinde,
Kabule göre de;
B) 5607 sayılı Kanun’un suç tarihinde yürürlükte bulunan 5/2. maddesinde yer alan, 'Yedinci fıkrası hariç, 3'üncü maddede tanımlanan suçlardan birini işlemiş olan kişi, etkin pişmanlık göstererek, soruşturma evresi sona erinceye kadar suç konusu eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı kadar parayı Devlet Hâzinesine ödediği takdirde, hakkında, bu kanunda tanımlanan kaçakçılık suçlarından dolayı verilecek ceza yarı oranında indirilir. Bu fıkra hükmü, mükerrirler hakkında veya suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde uygulanmaz'
şeklindeki düzenleme ile Bakırköy 34. Asliye Ceza Mahkemesinin 29/04/2015 tarihli kararın gerekçe bölümünde yer alan, 'Gümrük resim ve vergilerinden oluşan 4.532,09-TL sanık tarafından gümrük saymanlık veznesine yatırılarak kamu zararı karşılanmıştır.' şeklindeki açıklamalar nazara alındığında, söz konusu ödemenin ne zaman yapıldığı araştırılarak anılan etkin pişmanlık hükmünün sanık hakkında uygulanıp uygulanmayacağı hususu tartışılmadan karar verilmesinde,
C- 5237 sayılı Kanun'un 52. maddesinde yer alan “(1) Adlî para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir. (2) En az yirmi ve en fazla yüz Türk Lirası olan bir gün karşılığı adlî para cezasının miktarı, kişinin ekonomik ve diğer şahsi halleri göz önünde bulundurularak takdir edilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, sanık hakkında 4 gün olarak hükmedilen adlî para cezasının miktarının belirlenmemesinde,
2. Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/09/2020 tarihli ve 2020/1096 değişik iş sayılı kararı yönünden yapılan incelemede,
Benzer bir olayla ilgili Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 16/06/2021 tarihli ve 2020/4032 esas, 2021/8142 karar sayılı ilamında yer alan, 'Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 12.01.2009 tarihinden itibaren denetim süresi olan 5 yıl içinde kasten yeni bir suç işlemediği gerekçesiyle 21.01.2016 tarihli karar ile 5271 sayılı CMK'nun 231/10. maddesi uyarınca açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak davanın düşmesine karar verildiği anlaşılmış ise de, duruşma günü taraflara usulüne uygun tebliğ edilmesi ve duruşma açılması gerektiği gözetilmeden, sanık ve katılan Gümrük İdaresi vekilinin duruşmadan haberdar edilmeden dosya üzerinden yazılı şekilde karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş,' şeklindeki açıklamalar nazara alındığında, somut olayda duruşma gününün taraflara usulüne uygun tebliğ edilmesi ve duruşma açılması gerektiği, sanık ve katılan Gümrük İdaresi vekilinin duruşmadan haberdar edilmeden dosya üzerinden yazılı şekilde karar verildiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiş ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozmaya atfen ihbar olunmuş bulunmakla Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği “1-A, 1-B, 1-C” bentlerinde yazılı nedenler yerinde görülmediğinden, CMK'nun 309. maddesi uyarınca kanun yararına kararın bozulmasına dair talebinin 1-A, 1-B, 1-C bentlerinde yazılı maddeler yönüyle REDDİNE,
2. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği “2 nolu” bendinde yazılı nedenler yerinde görüldüğünden, Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 23/09/2020 tarih ve 2020/1096 D. İş sayılı kararının CMK'nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, 21/03/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.