11. Ceza Dairesi 2020/2223 E. , 2021/5734 K.
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık
..., ... ve ... müdafinin duruşmalı inceleme isteminin, hükmolunan cezaların süresine göre koşulları bulunmadığından, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK‘nin 318. maddesi uyarınca reddine oy birliğiyle karar verildikten sonra gereği görüşüldü:
I- Sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik katılan ... mirasçıları vekili ve sanıklar müdafilerinin temyiz nedenlerinin incelenmesinde;
5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Sanıkların eylem ve fikir birliği içerisinde hareket ederek suç tarihinde yaşları oldukça ileri olan ve çok sayıda taşınmaza sahip oldukları anlaşılan katılanlar ..., ... ve ...’ın satmak istedikleri taşınmazlar yerine hileli hareketlerle daha değerli ve satma iradelerinin bulunmadığı taşınmazlara yönelik vekaletname aldıkları, bu vekaletnamelerin içeriğinin noter katibi tarafından okunmadığı ya da farklı şekilde okunduğu ve bu vekaletnameye dayanarak söz konusu taşınmazları kısa aralıklarla birbirlerine devrettikleri iddia ve kabul edilerek nitelikli dolandırıcılık suçlarından haklarında mahkumiyet hükümleri kurulduğu, tüm dosya kapsamı incelendiğinde sanıkların özellikle savcılık aşamasında verdikleri ifadeler ile mahkeme aşamalarındaki savunmaları arasında ciddi çelişkiler olması, tüm olaylarda sanıkların birlikte hareket ettiklerinin ve irtibat halinde olduklarının telefon irtibat kayıtlarından da anlaşılması, sanıkların taşınmazların alım ve satımlarına ilişkin herhangi bir ödeme belgesi sunamamaları, ayrıca alım ve satımlara yönelik tapu kayıtlarında gösterdikleri bedel ile kendi beyanları arasında farklılıklar bulunması, yine kendi ifadelerinde de bedel konusunda çelişkiler olması, ayrıca dosya arasında bulunan bilirkişi raporuna göre de, taşınmazların satış tarihindeki gerçek değerleri ile tapuda gösterilen ya da sanıkların savunmalarında geçen bedeller arasında ciddi fark bulunması, taşınmazların gerçek değerlerinin yarı oranında ya da üçte bir oranında eksik değer üzerinden satışların gerçekleştirilmesi, daha sonraki satışlarda ise çok daha yüksek bedellerle satışların yapılması, vekalet ve satış tarihleri arasındaki kısa süre içerisinde bu şekilde aşırı fiyat artışının mümkün olmayacağının belirtilmesi karşısında; yargılamanın hukuka uygun olarak yapıldığı, iddia ve savunmada ileri sürülen hususların gerekçeli kararda gösterilip tartışılarak değerlendirildiği, fiillerin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, suç vasıflarının doğru biçimde belirlendiği, cezaların kanuni takdir sınırlarında uygulandığı, incelenen dosyaya göre kurulan hükümlerde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmış, katılan ... mirasçıları vekili ve sanıklar müdafilerinin temyiz nedenleri yerinde görülmediğinden hükümlerin ONANMASINA,
II- Sanık ... hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik katılan ... mirasçıları vekilinin temyiz nedenlerinin incelenmesinde;
Sanığın diğer sanıklarla eylem ve fikir birliği içerisinde hareket ederek nitelikli dolandırıcılık eylemine katıldığına ilişkin oluş ve dosya kapsamına göre, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği, elde edilen delillerin hükümlülüğe yeter nitelik ve derecede bulunmadığı Mahkemece dosya içeriğine uygun şekilde gerekçeleri gösterilerek kabul ve takdir kılındığından, katılan ... mirasçıları vekilinin yerinde görülmeyen temyiz nedenlerinin reddiyle hükmün ONANMASINA,
III- Sanıklar ... ve ... hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan hükümlere yönelik sanıklar müdafileri ve katılan ... mirasçıları vekilinin temyiz nedenlerinin incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp gerekçeli kararda gösterilerek tartışılan delillere, Mahkemenin oluşa uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, sanıklar müdafileri ve katılan ... mirasçıları vekilinin diğer temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir, ancak;
1- Sanık ...’ın diğer sanık ...’ın kendisine elinde bir arsa olduğunu söylediği ve kendisinin de bu arsayı beğenmesi üzerine 70.000 TL’ye anlaştıklarını ve böylece katılan ...’e ait olan 280 ada 5 parsel sayılı taşınmazı annesi... üzerine sanık ...’dan vekaletnameye istinaden aldığını, bir hafta sonra 85.000 TL’ye Yılmaz Nazlı’ya sattığını söylemesi ve bu alım satımlara ilişkin belge sunulması, ayrıca katılan ...’e ve ...’e ait 94 ada 1 parseldeki hisselerin sanık ... tarafından ... Turizm şirketine satılması neticesinde hesabına gelen 415.000 TL parayı, dayısı olan ...’ın kendisinden hesap numarası istemesi üzerine verdiğini ve hesabına yatan bu parayı üç parça halinde çekerek sanık ...’a teslim ettiğini beyan etmesi, sanık ...’nin de 94 ada 1 parselde katılan ...’e ait hissesin üçte ikisini diğer sanık ...’ndan aldığını ve 3 gün sonra sanık ...’a sattığını beyan etmesi karşısında; sanıkların eylemlerinin taşınmazı satın alarak kısa bir süre içerisinde devretme şeklinde gerçekleşmiş olması, ayrıca ...’ın hesabına gelen parayı çekerek diğer sanıklara verme eyleminin suçun işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırdıkları bu suretle diğer sanıkların eylemlerine iştirak ettikleri anlaşıldığından 5237 sayılı TCK’nin 39/2-c , 158/1-d maddeleri uyarınca suça yardım eden sıfatıyla cezalandırılmaları gerekirken asli fail olarak sorumlu tutulmaları yasaya aykırı,
2- Kabule göre de; 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın, Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
IV- Sanık ... hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan hükme yönelik katılan ... mirasçıları vekili ve sanığın temyiz nedenlerinin incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp gerekçeli kararda gösterilerek tartışılan delillere, Mahkemenin oluşa uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, katılan ... mirasçıları vekili ve sanığın diğer temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir, ancak;
1- Katılan ...’in gelini olan ve olay tarihinde katılanın bakıcılığını yapan sanık ...’in, sanık ...’la beraber katılanı önce doktor raporu almak için ... Devlet Hastanesine, oradan da ... 2. Noterliği’ne götürdükleri, sanık ...’in savcılık ifadesinde, sanık ... ile katılanın 60 m2lik yer için vekalet vermeleri konusunda anlaştıklarını, hatta notere gitmeden önce sanık ... tarafından kendilerinin 60 m2lik katılana ait olduğu belirtilen araziye götürüldüğünü beyan etmesi ancak mahkeme aşamasında bu ifadesinden dönmesi, diğer sanıkların, sanık ...’in vekalet verilmesi sırasında katılanın yanında olduğunu beyan etmeleri, tanık olarak vekaletnamede imzası bulunan ve hakkında beraat kararı verilen ...’in verdiği ifadelerde, kendisinin olay tarihinde başka bir iş için noterde olduğunu ve ...’in kendisinden vekaletnameye tanık olarak imza atmasını istediğini beyan etmesi, savcılık aşamasında ...’in vekaletnameyi bizzat kendisinin okuduğunu, ancak mahkeme aşamasındaki ifadesinde ...’in elinde bir kağıt olduğunu ancak vekaletname olup olmadığını bilmediğini söylemesine karşın; sanığın ifadeleri arasındaki çelişkiler ve diğer sanıklar ile tanık olarak beyanına başvurulan ...’nin beyanları da ve ayrıca sanık ... ile sanık ... arasında suç tarihlerinde yoğun bir telefon irtibatının bulunduğunun HTS kayıtlarından anlaşılması gözetilerek sanığın, diğer sanıklarla eylem ve fikir birliği içerisinde hareket ederek katılan ...’e yönelik eylemde fiil üzerinde hakimiyet kurduğu ve olayda asli fail olarak cezalandırılması gerektiği gözetilmeden 5237 sayılı TCK’nin 39. maddesindeki hükümlerin uygulanması suretiyle eksik ceza tayini,
2- 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın, Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
V- Sanık ... hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik katılan ... mirasçıları vekili, katılan ... mirasçıları vekili ve sanık müdafinin temyiz nedenlerinin incelenmesinde;
1- Suç tarihi itibarıyla oldukça yaşlı olan ve çok sayıda gayrimenkule sahip olduğu anlaşılan katılan ...’in 94 ada 1 parselde bulunan hissesinin satışı için, onun iradesi dışında oluşturulan 03/06/2010 tarihli vekaletname ile sanık ...’ın vekil tayin edildiği, hissenin 08/07/2010 tarihinde söz konusu vekaletnameye istinaden sanık ...’a satıldığı, yine katılan ...’in 94 ada 1 parselde bulunan hissesinin satışı için yine onun iradesi dışında oluşturulan 20/09/2010 tarihli vekaletname ile sanık ...’nun vekil tayin edildiği ve 1/3 hissenin söz konusu vekaletnameye istinaden 21/09/2010 tarihinde sanık ...’a, 2/3 hissenin ise yine 21/09/2010 tarihinde sanık ...’ye satıldığı, sanık ... tarafından alınan hissenin 24/09/2010 tarihinde sanık ...’a satıldığı ve sanık ... tarafından ...’e ve ...’e ait olan 94 ada 1 parseldeki satın alınan tüm hisselerin sanık ...’un yetkilisi olduğu ... Turizm Ticaret ve Sanayi A.Ş.’ye satıldığı eylemde; katılan ...’in 03/01/2011 tarihinde savcılığa verdiği ifadesinde; bu olaydan yaklaşık 2 yıl kadar önce ... İnşaat Şirketi'nin bir temsilcisinin 94 ada 1 parselde bulunan araziyi satmayı düşünüp düşünmediğini sorduğunu beyan etmesi, ... Turizm .. Şirketi'nin yetkilisi olan ... ile ... Şirketi'nin sahibi ve yetkilisi arasında akrabalık ilişkisinin bulunması ve ... Turizm Şirketi'nin ... Şirketi'nin bünyesinde faaliyet gösteren bir şirket olduğunun iddia edilmesi, söz konusu hisselerin önce ... Turizm .. Şirketi'nin çalışanı olan ... adına satın alınması ve satış bedeli olarak tapu kayıtlarında satış bedelinin 660.000 TL olarak gösterilmesi, bu satıştan yalnızca 2 gün sonra 04/11/2010 tarihinde hisselerin ... Turizm A.Ş. adına ... ve hakkında beraat kararı verilen ... tarafından 1.575.000,00 TL’ye satın alınması, sanık ...’un beyanında sanık ...’ın tapuda arsanın değerini bu fiyat üzerinden göstermek istemediğini, zira vergisinin çok yüksek çıkacağını, tapuda 660.000 TL’ye devretmiş gibi gösterirse satmayı kabul edeceklerini söylemesi, bu nedenle ...’ı aracı olarak kullandıklarını, 1.575.000,00 TL’nin tamamını... hesabına havale ettiklerini, bu hesaptan 660.000 TL’yi ...’ın hesabına, kalan parayı da kendilerine verilen iki ayrı hesaba yatırdıklarını beyan etmesi, hakkında beraat kararı verilen sanık ...’ın ifadesinde, şirket müdürü ...’un kendisini yanına çağırarak önce kendi adına bir taşınmaz satın alınacağını, daha sonra bunun şirkete devredileceğini söylediğini, satış ile ilgili her şeyi ...’un kendisinin ayarladığını, bu alışveriş karşılığında satıcıya herhangi bir para vermediği gibi satarken de herhangi bir para almadığını beyan etmesi karşısında; taşınmazın kısa zaman içerisinde çok fazla el değiştirmesi, dosya arasında bulunan bilirkişi raporuna göre kısa zaman içerisinde satış bedelinin bu kadar fazla bir artış göstermesinin mümkün olmadığının belirtilmesi, katılan ...’in bu arsasını daha önce sanık ...’un akrabasının sahibi olduğu ... Şirketi'nin almak istediğini söylemesi, taşınmazın devrinin önce ... şirketinde çalışan ... adına yapılıp daha sonra ondan satın aldığının sabit olması, ...’ın bu satış için para almadığını ya da vermediğini beyan etmesi, satışın bu şekilde iki aşamalı olarak gerçekleşmesi ve yine satış bedelinin farklı hesaplardan farklı kişiler adına ödenerek gizlenmeye çalışılması hususları ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında, sanık ...’un katılan ... ve katılan ...’e yönelik nitelikli dolandırıcılık suçlarının sübut bulduğu ve iki farklı mağdura karşı iki ayrı nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkumiyet hükmü kurulması gerektiği gözetilmeden beraat kararı verilmesi,
2- Kabule göre de; 1136 sayılı Kanun'un 168 ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 14. maddesinin 4. fıkrası uyarınca, beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık lehine maktu avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
VI- Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükümlere yönelik katılan ... mirasçıları vekili ve sanıklar müdafilerinin temyiz nedenlerinin incelenmesine gelince;
1- ... 2. Noterliği’nde noter katibi olarak görev yapan sanık ...’nın, diğer sanıklarla eylem ve fikir birliği içerinde hareket ederek katılan ...’in satmak istediği taşınmaz dışında, satma iradesinin bulunmadığı başka taşınmazları vekaletname içeriğine yazarak 03/06/2010 tarihli sahte vekaletname tanzim edilmesini sağladığının iddia edilmesi ile hakkında 23/12/2011 tarihli iddianame ile 5237 sayılı TCK’nin 204/1-3. maddeleri uyarınca cezalandırılması için kamu davası açıldığı, aynı iddianame ile sanıklar ... ve ... hakkında da 03/06/2010 tarihli vekaletnameden dolayı haklarında 5237 sayılı TCK’nin 204/1-3. maddeleri uyarınca kamu davası açıldığı, yargılama aşamasında katılan ... ve ... hakkında da aynı iddialar nedeniyle iddianameler tanzim edildiği ve mevcut dosya ile birleştirilmelerine karar verildiği, Dairemizin 16/05/2017 tarih 2016/1584 esas 2017/3755 karar sayılı ilamı ile sanıklar ..., ..., ..., ..., ... hakkında da resmi belgede sahtecilik suçundan suç duyurusunda bulunulması ve dava açılması halinde bu dosya ile birleştirilmesinin ve sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tartışılmasının istendiği, bunun üzerine 27/11/2017 tarihli iddianame ile sanık ..., ..., ... hakkında tüm katılanlara yönelik eylemlerinden dolayı 5237 sayılı TCK’nin 204/1-3, 43. maddelerinden, sanıklar ... ve ... hakkında TCK’nin 204/1-3. maddelerinden kamu davası açıldığı ve mevcut dosya ile birleştirildiği, katılan ... adına düzenlenen 20/09/2010 tarihli vekaletnamenin de sanık ... tarafından tanzim edildiği ve katılan ... adına düzenlenen 05/05/2010 tarihli vekaletnamenin ise noter katibi ... tarafından düzenlendiği ve sanık ... tarafından noter yerine imzalandığının anlaşılması karşısında; 20/09/2010 tarihinde ... adına ve 05/05/2010 tarihinde ... adına tanzim edilen vekaletnamelerle ilgili olarak sanık ... hakkında ve 05/05/2010 tarihli vekaletnameyi düzenleyen ... hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulması, dava açılması halinde bu dava ile birleştirilmesi, sanık ...’nın vekaletnameleri tanzim etmesinin görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu bir belgeyi düzenlemesi kapsamında kalıp kalmadığının araştırılması, diğer sanıkların sanık ...’nın eylemine azmettiren, yardım eden ya da asli fail olarak katılıp katılmadıklarının tartışılması, üç ayrı katılana karşı üç ayrı vekaletname tanzim edilmesinde sanıkların eylemlerinin her biri yenilenen kastla işlenmiş ayrı suçları mı, yoksa bir suç işleme kararının icrası kapsamında, farklı zamanlarda, zincirleme şekilde işlenmiş tek suçu mu oluşturduğunun değerlendirilmesi ve yine sahte vekaletnamelere istinaden tapuda devir işlemi yapılmasının 5237 sayılı TCK’nin 43. maddesinin uygulanmasına vücut vereceği de gözetilerek tüm deliller toplanıp sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile mahkumiyet hükümleri kurulması,
2- Kabule göre de;
a) Mahkemenin gerekçe kısmında sanık ...’ın 5237 sayılı TCK’nin 204/2. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verildiği yazılmasına karşın, hüküm fıkrasında TCK’nin 204/1. maddesinden hüküm kurulduğu anlaşılmakla gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişkiye neden olunması,
b) Sanık ... ve ... hakkında hüküm kurulurken, 5237 sayılı TCK'nin 204/1-3, 43 maddeleri gereğince belirlenen '3 yıl 9 ay' hapis cezası üzerinden, TCK'nin 62/1. maddesine göre (1/6) oranında indirim yapılırken ''3 yıl 1 ay 15 gün” hapis cezası yerine hesap hatası yapılarak ''2 yıl 11 ay'' hapis cezasına karar verilmesi suretiyle eksik ceza tayini,
c) Sanık ...’nun katılan ...’ten aldığı vekaletname ile tapuda satış yapması ve sanık ...’nin sanık ...’ndan sahte vekaletnameye istinaden hisse satın alıp daha sonra bu hisseyi tapuda ...’a satması eylemlerinde TCK’nin 43. madde hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
d) 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın, Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan ... mirasçıları vekili, katılan ... mirasçıları vekili ve sanık ... ile sanıklar müdafilerinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 21/06/2021 tarihinde Üye ...'ın muhalefet şerhi ve oy çokluğuyla karar verildi.
Muhalefet Şerhi
Dairemizin, ... Ağır Ceza Mahkemesinin 14.02.2019 tarih, 2017/194 Esas, 2019/77 Karar Sayılı mahkûmiyet kararlarını onamaya ilişkin çoğunluk görüşüne aşağıdaki gerekçelerle katılmıyorum;
Katılan ... , ... ve ...’in bir kısım taşınmazlarını sattıktan yaklaşık 6 ay sonra, taşınmaz satış iradelerinin sanıklar tarafından fesada uğratıldığı, taşınmaz satışı konusunda vekâlet verdikleri ..., ... ile noter kâtibi sanık ... ve diğer sanıkların hileli davranışlarıyla, aslında satmak istedikleri parsel ve ada dışında başka taşınmazlarının kendilerine sattırıldığı iddiası ile kamu davası açılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde sanıkların kendilerine yüklenen resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarını işlediklerini gösterir mahkûmiyete yetecek derecede vicdani kanaat sağlayacak bir delilin dosya içeriğinde mevcut olmaması ve sanıklara yüklenen suçların sanıklar tarafından işlediğinin sabit olmaması nedeniyle beraatlerine karar verildiği, katılan vekillerinin temyizi üzerine, Dairemizce iş bu kararın bozulduğu, yeniden yapılan yargılama neticesinde bu kez sanıkların nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından eylemleri sabit görülerek mahkûmiyetlerine karar verildiği anlaşılmıştır.
Katılanların taşınmazlarını sattığı tarihte, Katılan ...’ın emekli Avukat olduğu ve taşınmaz satışını gerçekleştirmeye engel bir sağlık sorununun bulunmadığı, katılan ...’inde satış öncesi alınan doktor raporunda taşınmaz satışını gerçekleştirmesine engel bir durumunun bulunmadığı, katılan ...’ın da dosya kapsamı ile taşınmaz satışını gerçekleştirmeye engel bir durumunun bulunmadığı anlaşılmıştır. Taşınmaz satışına ilişkin vekâlet verme işlemleri, noterde, aleni bir şekilde ve tanıklar huzurunda gerçekleştiği tartışmasızdır.
Sahteliği kanıtlanamayan ve noterde tanzim edilen vekâletnamelere dayanarak yapılan satışların hukuken geçerli olduğu ve herhangi bir yasal eksikliğin bulunmadığı görülmüştür. Kaldı ki katılan ... ve ...’in vekâlet verme ile ilgili noterlik işlemlerini yapan katip ... hakkında sahtecilik ve dolandırıcılıktan dava açılırken, katılan ...’in işlemlerini gerçekleştiren noter katibi ... hakkında her hangi bir dava açılmadığı anlaşılmıştır.
Yapılan yargılama ve sonradan alınan bilirkişi raporunda satılan taşınmazların değerlerinin piyasa değerine göre nispeten daha düşük satıldığı ve satış sonrası taşınmaz değerlerinde yüksek artışlar meydana geldiği tespit edilmiştir.
Yargılama aşamalarında her ne kadar, her üç katılana ait taşınmazları, gerçekte arka planda otel yapmak isteyen ...’un ilgilisi olduğu şirketler tarafından satın alındığı, diğer sanıkların ise bu işlemlere aracı kılındığı iddia edilmiş ise de, katılanlardan ...'a ait taşınmaz ile katılan ...’in iki parçadan oluşan taşınmazlarından 280 ada 5 parsel sayılı taşınmazların mülkiyetlerinin hiçbir şekilde ...’un ilgilisi olduğu şirketlere geçmediği ve halen başka kişilerin üzerinde kayıtlı bulunduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle iddianın temelini teşkil eden ...'un parselleri toplama ve planlı nitelikli dolandırıcılık iddiası da temelsiz kaldığı görülmüştür.
Katılanlara ait dava konusu taşınmazların satışlarının şeffaf, aleni, noter aracılığıyla ve tanıklar huzurunda gerçekleştiği anlaşıldığından, dolandırıcılık suçunun unsuru olan “nitelikli hilenin” hangi aşamada ve nasıl gerçekleştiği tespit edilememiştir. Aynı husus sahtecilik iddiaları için de geçerlidir.
Açıklanan nedenlerle, iddiaların bu hali ile hukuki anlaşmazlık mahiyetinde olduğu, sanıkların mahkûmiyetlerine yetecek ölçüde kesin ve inandırıcı her hangi bir delile ulaşılamaması nedeniyle atılı suçlardan beraatlerine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum. 21.06.2021