1. Hukuk Dairesi 2021/7845 E. , 2022/5013 K.
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda davanın reddine dair verilen 08/06/2021 tarihli 2015/1283 Esas 2021/181 Karar sayılı karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 21.06.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... ve vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... ve vekili ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, kefil olarak imzaladığı 01.01.2005 keşide ve 10.01.2005 vade tarihli 7.560,00 TL bedelli bono borcunun ödenmemesi üzerine davalının bu bonoya dayalı olarak hakkında Çorum 1. İcra Müdürlüğünün 2008/3527 Esas sayılı dosyası ile 27.02.2006 tarihinde 10.500,00 TL bedelli takip başlattığını, maliki olduğu 1784 parsel sayılı taşınmazı oğlu olan dava dışı ...'ya 31.10.2005 tarihinde; onun da ½ payını dava dışı kız kardeşi ...'e 18.01.2006 tarihinde; bu şahısların da paylarını dava dışı ...'a 20.02.2006 tarihinde; ...'in de taşınmazı dava dışı ...'ya 21.04.2006 tarihinde; ...'ın da taşınmazı 29.05.2006 tarihinde davalıya satış suretiyle devrettiğini, taşınmaz üzerinde 23.06.2006 tarihinde kat irtifakı kurulması üzerine davalının 1-2-3-4-5-6-7 ve 8 no.lu bağımsız bölümlerin kayden maliki olduğunu, davalının Çorum 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/364 Esasına kayıtlı elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemli dava açtığını, davalının 'ben size kredi sağlarım, ha banka ha ben,size para lazım değil mi kardeşim,ben vereyim bu parayı,faizini bana ödeyin' şeklindeki söylemi üzerine aldığı borca karşılık teminat olması, ayrıca kefil olduğu senetle birlikte davalının elinde bulunan keşidecisinin kendisi, lehtarının da dava dışı ... ... olan 1.000,00 TL bedelli senet ve açığa imzaladığı senedin iadesi amacıyla talimatı üzerine dava dışı ...'ın taşınmazı davalıya devrettiğini, bankadan temin ettikleri ödeme planına göre 120 ay üzerinden davalıya ödeme yapılacağının kararlaştırıldığını ve 7 aylık ödemenin yapılmasına rağmen davalının ödeme belgesi vermediği gibi elindeki senetleri de iade etmediğini ileri sürerek, dava konusu 1784 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 1-2-3-4-5-6-7-8 no’lu bağımsız bölümlerin davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, dava konusu taşınmazı dava dışı ...’dan satın aldığını ve kat irtifakı tesis ettirdiğini, iddianın yazılı delille ispatı gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Çorum 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15/03/2013 tarihli 2008/110 Esas 2013/110 Karar sayılı kararıyla; inançlı işlem iddiasının yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı ile kanıtlanamadığı, davacının yemin teklifinde de bulunmadığı ve davanın ispat edilemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Taraflar arasındaki inançlı işlemin yazılı delille ispat edilememesi nedeniyle davanın reddine karar verildiğini, tanık beyanları ve tedavüllü tapu kaydı ile iddianın sabit olduğunu, davacının iradesinin davalının hilesi ile fesada uğratılmış olduğunun sübut bulduğunu, davacının muzayaka halinden davalının faydalanarak taşınmazı üzerine aldığını ve iade etmediğini, davalının taşınmazı geri vereceği yönündeki sözlü beyanının inanç sözleşmesi olduğunu, inanç sözleşmesi her ne kadar yazılı delille ispat edilse de davalının davacıyı kandırmasının hile olup, hilenin her türlü delille ispatının mümkün olduğunu, iptal hakkının yazılı şekil şartına bağlanmasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, ayrıca davalının tefecilik yaptığı iddiasıyla davacı tarafından yapılan şikayet üzerine Çorum 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/77 Esas sayılı dosyası üzerinden kamu davası açıldığını, ceza dosyasının sonucunun beklenmediğini, dava konusu taşınmazın davacının zilyetliğinde olduğunu, kira bedellerinin davacının aldığını, davalının taşınmazda bir tasarrufu bulunmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
3. Bozma Kararı
Dairenin 21/04/2014 tarihli 2013/20532 Esas 2014/8181 Karar sayılı kararıyla; “...Yemin, son çare olarak başvurulan bir delildir. Başka bir deyişle, yemin deliline başvurabilmek için öncelikle yemin önerisinde bulunanın ileri sürdüğü diğer delillerin incelenmesi ve bunların yeterli olmadığının anlaşılması gerekir. Bu nedenle, tüm deliller toplanıp değerlendirilmeden mahkemece davacıya yemin teklif edilmesine bir sonuç bağlanamaz. Özellikle, davalının, sanık olarak yargılandığı Çorum 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/77 Esasına kayıtlı derdest olan ceza davasının bulunduğu, her ne kadar BK'nin 53. (TBK. 74.) maddesi hükmü uyarınca kural olarak ceza mahkemesi tarafından verilen beraat kararı hukuk hakimini bağlamaz ise de, orada belirlenen veya belirlenecek olguların eldeki dava bakımından bağlayıcı olacağı ve yazılı bir belge ibraz edilememişse de, ceza dosyasında sabit görülen bazı olguların (6100 sayılı HMK'nin 202.) HUMK'nun 292. maddesi gereğince delil başlangıcı olarak değerlendirilebileceği açıktır. Hal böyle olunca; ceza davasının sonucunun beklenmesi, ceza dosyasındaki ve eldeki dosyadaki delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.” gerekçesiyle III. Paragrafta yer alan karar bozulmuş; Dairenin 12/02/2015 tarihli 2014/16572 Esas 2015/1994 Karar sayılı kararıyla, davalı vekilinin karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.
4. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen karar
Çorum 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08/06/2021 tarihli 2015/1283 Esas 2021/181 Karar sayılı kararıyla; hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca yapılan inceleme sonucunda, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
5. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
6. Temyiz Nedenleri
Davalının Çorum İcra Dairelerinde alacaklı olduğu yüzlerce dosya bulunduğunu, ceza dosyasında bu icra borçlularından 28 tanesinin tanık olarak dinlendiğini, davalının tefecilik yaptığına ceza mahkemesinin kanaat getirdiğini ve mahkumiyet kararı verildiğini, ancak zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verildiğini, ceza dosyası kapsamı ile eldeki davanın ispatlandığını, davacının borcunun katlanarak 26.000 TL’ ye çıkarıldığını, davacının 7 taksit ödediğini, davacının iradesinin davalının hilesi ile fesada uğratıldığını, davacının muzayaka halinden de istifade edildiğini, davalının sözlü beyanı ile dava konusu taşınmazları geri vereceği yönündeki beyanı ve bu beyanın davacı tarafından kabulünün inanç sözleşmesi olup bunun ancak yazılı delille ispatı mümkün olsa da, davalının davacıyı kandırması hile mahiyetinde olup hilenin her türlü delille ispatının mümkün olduğunu, iddia edilen hususların aşamalarda ispat edildiğini, buna rağmen davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
7. Gerekçe
7.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
7.2. İlgili Hukuk
Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.
Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. (818 s. Borçlar Kanunu 818 s. Borçlar Kanununun (BK). m.; 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 97. m.) Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nin 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İçtihadı Birleştirme kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hem de taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.
05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İnançları Birleştirme kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
7.3. Değerlendirme
(IV/3.) paragrafında yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak (IV/4.) paragrafında yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
V. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının davacıdan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/06/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
(Muhalif)
- MUHALEFET ŞERHİ -
Dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali - tescil davasıdır.
Dosya kapsamından, davacının maliki olduğu 1784 parsel sayılı taşınmazı 31.10.2005 tarihinde bankadan kredi çekilebilmesini temin amacıyla ve inançlı işlemle, bedelsiz olarak oğlu ...'ya satış göstermek suretiyle devrettiği, ...'ın taşınmazın 1/2 payını üzerinde tutarak, kalan 1/2 payı 18.01.2006 tarihinde ...'ye satış yoluyla devrettiği, ... ile ...'nin 1/2 paylarını 20.02.2006 tarihinde ...'a devrettikleri ve taşınmazda tam malik olan ...'in taşınmazı 21.04.2006 tarihinde ...'ya devrettiği, ...'ın da bu taşınmazı 29.05.2006 tarihinde satış suretiyle davalı ...'ye devrettiği, 23.08.2006 tarihinde taşınmaz üzerinde kat irtifakı kurulduğu ve 8 adet bağımsız bölüm oluşturulduğu, yapılan keşifte taşınmazın temlik tarihlerindeki değeri belirlenmemiş ise de; son temlikten yaklaşık 2 yıl sonra açılan dava tarihi itibariyle bağımsız bölümlerin toplam değerinin 132.000 TL olduğu davalının 7.650. TL bedelli senedin kefili olan davacı hakkında 10.500 TL alacak üzerinden Çorum İcra Müdürlüğünde 27.02.2006 tarihinde icra takibi başlattığı, inançlı işlemle davacı tarafından ...'a devredilen taşınmazın yine inançlı işlemle, kredi temini amacıyla ve bedelsiz olarak davacı ...'in talimatıyla ...'den ...'a ve ...'dan da davalı ...'e devredildiği anlaşılmaktadır. Zira davada tanık olarak dinlenen ara malikler ... ..., ... ve ... taşınmazı davacının talimatıyla kredi temin edebilmek amacıyla bedelsiz olarak aldıklarını ve yine davacı ...'in talimatıyla ve bedelsiz olarak bir sonraki malike devrettiklerini kabul ve beyan etmişlerdir. Dolayısıyla taşınmazın ...'e ve ...'a inançlı işlemle geçmiştir.
Davacı, taşınmazın bankanın vermediği krediyi kendisinin vereceğini söyleyen davalı ...'e, talimatı doğrultusunda ... tarafından bedelsiz olarak teminat amacıyla yani inançlı işlemle devredildiğini iddia etmesine ve bu durum ... tarafından doğrulanmasına rağmen, davalı iddiayı kabul etmeyip taşınmazı satın aldığını savunmuştur.
Taşınmazın davalıya inançlı işlemle devredildiği, 1947 tarihli İBK kararı gereğince usulünce ispat edilememiş ise de; taşınmazın ara maliklere inançlı işlemle bedelsiz ve kredi temini amacıyla devredildiğinde şüphe yoktur. Bu husus ara maliklerin kabul beyanlarıyla tereddütsüz ispatlanmıştır.
Davalı ..., taşınmazı ne kadar paraya satın aldığını ifade etmediği gibi, herhangi bir ödemeyi de ispat edememiştir. Davacıyı ve ara malikleri tanıyor olması, taşınmazın bulunduğu ... ... Tarımsal Kalkınma Kooperatifinin başkanı olması, taşınmazı satın aldığını ve bedelini ödediğini ispat edememiş olması, taşınmazın yaklaşık ayda bir kez olmak üzere sık aralıklarla el değiştirmiş olması nedeniyle kendisinin inançlı işlemin tarafı olduğu kabul edilmese dahi, önceki malik ... Tapçu'nun taşınmazı inançlı işlemle aldığını bilen, bilmesi gereken kişi konumunda olduğu, taşınmazı ediniminde iyiniyetli olmadığı ve TMK'nın 1023. maddesi korumasından yararlanamayacağı sonucuna ulaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar vermek gerekirken reddine karar verilmesinin doğru olmadığı kanaatinde olduğumuzdan davanın reddine dair kararın onanması yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.