1. Hukuk Dairesi 2022/1255 E. , 2022/5017 K.
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekili tarafından istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesinin kararı kaldırılarak davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 21/06/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... ve vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, bilahare dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, Bakırköy 44. Noterliğinin 07/03/2017 tarihli ve 10157 yevmiye no.lu vekaletnamesi ile davalı dayısını vekil tayin ettiğini, dava dışı eşi ... ile davalının ticari ilişkisi olduğunu, eşinin iş yaptığı dava dışı ... ...'ın, eşini ve davalıyı dolandırdığını, davalının ise zararını dava dışı eşinden ve ... ...'dan istediğini, maliki olduğu dava konusu 355 ada 2 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 17 no.lu bağımsız bölümün satılması konusunda davalının yardımcı olmayı teklif ettiğini, bu şekilde hem taşınmazın 350.000 TL civarında olan kredi borcunu kapatmayı, hem de 200.000 USD’yi sermaye olarak dava dışı eşi ...’a kullanması için vermeyi vaat ederek satış vekaleti istediğini, dayısı olan davalıya güvenerek vekaletname verdiğini, davalının aldığı vekaletname ile taşınmazı 08/03/2017 tarihinde arkadaşı olan dava dışı ...'ye devredip, 05/01/2018 tarihinde ise üzerine aldığını, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, davalının kredi borcunu kapatmadığını ve taşınmaz için herhangi bir bedel ödemediğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, davacının dava dışı eşi ...'a ve ona bağlı şirkete banka kanalıyla toplam 2.328.660,00 TL para gönderdiğini, devamında ise nakit olarak 115.000 Euro ve 601,4157 gr altın ile 2 adet gayrimenkul verdiğini, bunların ...'ın yapacağı inşaat için verildiğini, davacının eşine güvendiğini, davacının eşine gönderilen paralardan 564.000,00 TL'nin dava dışı ...'ye ait olup, yapılacak inşaattan verilecek daire için ödeme yapıldığını, bu paranın .... adına 06/04/2016 tarihinde banka havalesi ile gönderildiğini, davacının eşi tarafından aldatılmasından sonra ...' nin alacağının ödenmesi gerektiğini, bunun için yapılan görüşmelerde taşınmazın ona devrinin öngörüldüğünü, davacının hamile olması nedeniyle kendisine vekaletname verildiğini, davacının evi boşaltmaması üzerine evi ...’den bedelini ödemek suretiyle geri aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Küçükçekmece 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08/12/2020 tarihli 2018/574 Esas 2020/358 Karar sayılı kararıyla; davalının satış bedelini davacıya ödediğini usulünce ispatlayamadığı, davalının vekalet görevini kötüye kullandığının sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Süre verilmeden sözlü yargılamaya geçildiğini, vekalet görevinin ne şekilde kötüye kullanıldığının açıklanmadığını, dava dışı ...’ye satıştan sonra adı geçenin davacı aleyhinde Küçükçekmece 2. İcra Dairesinin 2017/11990 Esas sayılı dosyası ile aidat alacağı ile tahliye talep ettiğini, davacının bu satıştan haberinin olmadığı iddiasının yerinde olmadığını, davacının evden çıkmaması nedeniyle dava dışı ...’in dava konusu taşınmazı davalıya geri devrettiğini, davacının adli yardım talebinin kabulünün de doğru olmadığını, savcılık soruşturmasının olumsuz sonuçlandığını, işlemlerin davacının iradesine uygun olup, dava dışı ... Şirketinin hesabına 06/04/2016 tarihinde 564.000 TL gönderildiğini, dava konusu taşınmazın kredi borcu olarak 469.000 TL ödendiğini, tapuda harcın düşük olması için satış bedelinin 485.000 TL olarak gösterildiğini, evin rayiç bedelinin 1.000.000 TL olup, fazlasıyla ödendiğini, taşınmazın bedelinin, davacının eşine gönderilen 564.000 TL ile ve evin kredi borcu kapatılarak ödendiğini, davalının halen evin kredi borcunu ödemek için çekilen krediyi ödediğini ve dava dışı ...’e de borcunun devam ettiğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 11/01/2022 tarihli 2021/940 Esas 2022/21 Karar sayılı kararıyla; davacının eşi olan dava dışı ...'ın inşaat şirketinin bulunduğu, davalı ile dava dışı ...'in ortak iş yapmak amacıyla buraya ve ...'a banka kanalıya para gönderdikleri, davalının ayrıca bir taşınmaz ve bir miktar altın verdiği, davacının eşinin dolandırılması nedeniyle inşaata başlayamadığı, bunun sonucunda kredi kullanımı için taşınmazın davalıya devredilmesi konusunda tarafların anlaştığı, davacının eşinin davalı ile dava dışı ...'den aldığı borçlara karşılık dava konusu taşınmazla ilgili davalının vekil tayin edildiği, taşınmazın dava dışı ...'e devrinden sonra üzerindeki ipoteğin kaldırılmadığı ve taşınmazın tahliye edilmediği, dava dışı ...'in de taşınmazı davalı ...'e devrettiği, onun da banka kredisi kullanıp önceki kredi borcunu ödediği, vekalet görevinin kötüye kullanılmasının sözkonusu olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK'nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Bölge Adliye Mahkemesince hatalı değerlendirme yapıldığını, davalının vekalet görevini kötüye kullanarak çekişmeli taşınmazı dava dışı ...’ye devredip bilahare üzerine aldığını, davalı ile davacının eşi ...’ın ve davacının eşinin ortağı olan dava dışı ... ...’ın 2016 yılında ortak inşaat işi yaptıklarını, ancak ... ...’ın, davacının eşi ile davalıyı dolandırması sonucu ortaklığın bozulduğunu, hukuki ihtilaflar çıktığını, ancak davacının bu ticari ilişkilerin tarafı olmadığını, tarafı olmadığı ilişkilerden davacının sorumlu tutulduğunu, davalının çekişmeli taşınmazın satışı konusunda davacıya yardımcı olacağını, bu şekilde hem taşınmazın 350.000 TL civarında kredi borcunu kapatmayı, hem de 200.000 USD’yi sermaye olarak davacının eşine vereceğini söylediğini ve bu vaatle davacıdan vekaletname aldığını, davacının dayısı olan davalıya güvendiğini, davalının oldu bitti ile yazılı sözleşmeyi geçiştirdiğini, davacıya hiçbir ödeme yapılmadığını, taşınmazda halen davacının oturduğunu, davalının ya para vereceğini, ya da taşınmazı iade edeceğini söyleyerek oyaladığını, davanın tarafı olmayan birtakım kişilerin davanın tarafıymış gibi değerlendirildiğini, Bölge Adliye Mahkemesinin somut olguları farklı anlattığını, davalı ile davacının eşi ve dava dışı ... arasındaki alacak borç ilişkisinin taşınmazın vekaleten devrinden iki yıl önce olan olaylar olduğunu, davacıyla ilgisi bulunmadığını, çekişmeli taşınmazın satışı veya ipotek edilerek finans sağlamak suretiyle 200.000 USD para temini için davacının vekaletname verdiğini, ancak bahsi geçen ve anlaşılan 200.000 USD’nin davacıya ödenmediğini, davalının vekaletle taşınmazı üzerine alamayacağı için 3. kişiye devredip daha sonra üzerine aldığını, davalı tarafından ileri sürülen ancak davacıyla ilgisi bulunmayan olay ve olgular nazara alınarak istinaf mahkemesince davanın reddine karar verildiğini, davalının ödediğini iddia ettiği paraların davacıyla ilgisi olmadığını, davalının davacının eşine ödediğini iddia ettiği 564.000 TL nin 2016 yılında olup, satışın ise 2018 yılında yapıldığına yerel mahkemece değinildiğini, davalı vekilin işlemleri nedeniyle davacının zarara uğradığını, satış tarihleri arasında kısa zaman aralığı bulunduğunu, satışın düşük bedellerle yapıldığını, 1.450.000,00 TL değerindeki taşınmazı davalının yalnızca 359.950,00 TL’lik krediyi kapatarak edinmiş olduğunu belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
Bilindiği üzere, Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; 'Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.' hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı V.3.2. paragrafta yer verilen yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına göre Bölge Adliye Mahkemesince (IV.3.) paragrafta yer verilen gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, hükmü temyiz eden davacıdan alınması gerekli 80,70 TL onama harcı peşin olarak alındığından davacıdan başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 21/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.