Ceza Genel Kurulu 2018/260 E. , 2021/490 K.
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence suçundan sanıklar ... ve ...'ın beraatlerine ilişkin Uşak 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 03.06.2014 tarihli ve 217-194 sayılı hükümlerin, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 06.11.2017 tarih, 12186-12375 sayı ve oy çokluğuyla;
'Katılanın bir suç şüphesi ile takibi sırasında polis memuru sanıklardan kaçmaya çalışırken, tel örgülere takılarak yere düştüğü ve bu esnada sanıkların yere düşen katılanın yanına gelerek batın bölgesine tekme atmaları sonucu katılanın dalağının ağır derecede hasar gördüğü, bilahare dalağının alındığı şeklinde iddia olunan olayda; katılanda meydana gelen yaralanmanın telden atlama sırasında düşme sonucu oluşmayıp, sanıkların attıkları tekme neticesinde oluştuğu, katılanın aşamalarda değişmeyen anlatımları, dosyada mevcut doktor raporları, adli tıp raporu ve tanık beyanlarından anlaşılmakla, sanıkların eylemleri sistematik ve süreklilik arz eder şekilde olmadığından işkence suçunu oluşturmadığı, bu hâliyle eylemleri neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçunu oluşturmakla bu suçtan cezalandırılmaları gerekirken yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş,
Daire Üyeleri A. Güngören ve ...;
'Katılanın, 17.01.2010 tarihinde olaydan hemen sonra adli tabibe götürülüp doktor raporunun alınmasının akabinde saat 04.00'te şüpheli sıfatıyla müdafisi huzurunda alınan ifadesinde 'trafik ekibinin dur ihtarına alkollü olması, ehliyetinin bulunmaması ve aracın kendisi üzerine olmaması nedeniyle uymadığını, arabayla çeşitli yollardan geçiren olay mahalline geldiğinde aracı durdurarak aşağı inip kaçtığını, 100 m gittikten sonra bahçe teline takılarak düştüğünü, düştüğü yerden kalktıktan sonra kendisini takip eden polis ekiplerinin yanına geldiğini' belirtmiş, polisler tarafından tekmelendiğine ilişkin bir beyanı olmamıştır. Bu ifadenin ardından gözaltından çıkış için tekrar hastaneye götürülüp doktor raporu alındığı ve ağabeyi ...'a teslim edildiği ve çıkış raporunda acil servise müracaatı önerildiği için hastane acil bölümüne götürüldüğü, yapılan tetkikler sonucu dalağının yırtıldığının tespit edildiği, katılanın ağabeyi ...ve onunla birlikte bulunan tanık ...'ın beyanları ile tıbbi belgelerden anlaşılmaktadır.
17.01.2010 tarihinde Cumhuriyet Savcılığına gelerek ihbarcı olarak ifade veren katılanın ağabeyi ...'ın Cumhuriyet Savcısı tarafından alınan ifadesinde kardeşi olan katılanın sabah 04.30 sıralarında karakolda işlemlerinin bittiğini, teslim aldıktan sonra karnının ağrıdığını söylediğini, polis otosuyla hastaneye götürdüklerini, hastanede muayene edildiğini ve sabah saat 08.00'de ameliyat edilerek dalağının alındığını, dalağının patlamış olduğunu, '...görevlilerce darp edildiğini düşünüyorum. Ben kardeşimin yakalandığında darp edildiği kanaatindeyim.' biçiminde, varsayıma dayalı olarak görevli polislerin katılanı darp etmiş olabileceği şeklinde beyanda bulunarak ihbarcı olmuştur.
Katılan ... ise olaydan dört gün sonra 21.01.2010 tarihinde alınan ikinci ifadesinde; avukat huzurunda alınan ilk ifadesinden tamamen farklı olarak adli tabibe polislerin kendisini tekmelediğini, karnının ağrıdığını söylediğini, ancak tabibin kendisini muayene etmediğini belirterek ifadesini değiştirmiştir. Bu beyanında, yaya olarak kaçarken tellere takılıp düştüğünden de hiç söz etmemiş, yaralanmasının polislerin tekmelemesi sonucu olduğunu iddia etmiştir.
Katılanın kardeşi olan ihbarcı ... ile birlikte olaydan sonra hastaneye gelen tanık ...'ın Cumhuriyet Savcısı tarafından alınan ifadesinde; '...telefonla kardeşi ile görüştü, telefonla görüşme sırasında bana anlattığı kadarıyla, kardeşinin alkollü ve ehliyetsiz olması nedeniyle Vilayet binası önündeki polislerin dur ihtarına uymayarak kaçtığını, polislerin takip ettiğini, Elmalıdere Mahallesinde sıkıştırdıklarını, araçtan inip koşmaya başladığını ve bir bahçe çitinden atlayarak bahçeye düştüğünü, bu sırada polislerin kendisini yakaladığını söyledi.' şeklindedir.
Olaydan hemen sonra alınan samimi beyanlarda; katılanın polisten kaçtığı, bir süre sonra aracından inerek yaya olarak kaçmaya devam ettiği, olay yerinde bulunan bahçe çitinden atlamak isterken düştüğü ve bu düşmeden sonra artık kaçamadığı ve yakalandığı katılan, katılanın ağabeyi olan ihbarcı ..., tanık Yasin ve dosyadaki tutanaklar ile olay yeri fotoğraflarıyla sübuta erdiği anlaşılmaktadır. Katılanın dosyada bulunan fotoğraflara göre yaklaşık 1,5-2 metre yükseklikte bulunan bahçe çitinden düşerken yerde bulunan sert toprak veya taş gibi cisimlere çarpması sonucu dalağının yaralanması muhtemeldir.
Keza; katılanı yakalayan sanıkların araçlarının lastiğinin patlak olması nedeniyle gözlem altına giriş raporunu almak üzere 6240 numaralı ekipteki görevlilerin hastaneye götürdüğü, doktor raporunun sanıklar dışındaki bir ekip tarafından alındığı tanık ...'un beyanından anlaşılmaktadır. Sanıkların katılanı tekmeleyerek yaraladığı bir an düşünülse bile bu durumda katılanın doktor raporunu kendilerinin alması veya raporu alacak ekiple birlikte hastaneye gelmeye çalışmaları gerekirdi. Katılanın doktor raporunun alınması sırasında sanıkların orada bulunduğuna dair bir iddia bulunmamaktadır.
Adli Tıp Kurumu Uşak Şube Müdürlüğünün 22.04.2010 tarihli ve Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 25.11.2011 tarihli raporlarında birbirini teyit edecek şekilde 'Adli tıbbi bilgiler ve kişi hakkında düzenlenmiş tıbbi belge ve evraklarda kişideki lezyonların tanımlanan nitelikleri dikkate alındığında; düşerek, sert ve uygun bir zemine çarparak meydana gelebileceği gibi tekme, yumruk gibi künt bir cismin bu bölgeye vurulması sonucunda da oluşabileceği ve bunlar arasında tıbben bir ayrım yapılamayacağı' şeklinde görüş bildirildiği anlaşılmaktadır.
Katılanın yaralanmasının sanıklar tarafından gerçekleştirildiğine ilişkin, katılanın aşamalarda değişen çelişkili iddiaları ile ihbarcı konumundaki ağabeyinin dosya kapsamı ve tanık beyanları ile uyumsuz, varsayıma dayalı iddiaları dışında delil ve emare bulunmamaktadır.
Katılanın dalağından ameliyat olmasından sonra olası hastane masrafları ve kendisi hakkındaki suç isnadından doğabilecek yaptırımları sanıklara yükleme gayretiyle sanıklar hakkında isnatta bulunması mümkündür. Sanıkların atılı suçu işlediklerinin şüpheden uzak bir biçimde sübuta ermediğine ilişkin Mahkemenin kararı ve gerekçesinde bir isabetsizlik bulunmadığı' düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 14.12.2017 tarih ve 71063 sayı ile;
“...Dosyadaki tüm bilgi, beyan ve mevcut raporlar nazara alındığında, Yüksek Dairenin ilamında yer alan karşı düşüncede de ifade edildiği gibi, atılı suçun sanıklar tarafından işlendiği yahut sanıklar tarafından gerçekleştirilen eylem ile davaya konu neticenin gerçekleştiği hususunda şüphe oluştuğu ve bu şüphenin sanıklar lehine değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Zira, dur ihtarına uymayarak araç ile kaçmaya başlayan, kaçış esnasında trafik akışını tehlikeye düşüren, olay tutanağına göre moloz yığınları üzerinden geçerek kaçmaya devam eden ve sonrasında bir sokak içinde durarak bu kez yaya olarak kaçmaya devam edip yakalandığı anlaşılan katılandaki organ kaybı, 25.11.2011 tarihli ATK raporunda yer alan düşerek, sert ve uygun bir zemine çarparak meydana gelebileceği yönündeki tespite bağlı olarak tehlikeli araç sürüşüne veya katılanın kolluktaki beyanı ve iddiaya göre yakalanma sırasındaki düşüşe bağlı olarak meydana gelmiş de olabilecektir. Katılana ait 17.01.2010 tarihli, 343 ve 346 sayılı darp ve cebir izi bulunmadığına ilişkin raporlar ile katılan hakkındaki bu raporları düzenleyen doktor hakkındaki ATK 3. İhtisas Kurulunun 30.12.2013 tarihli 'Yapılan uygulamanın tıbbi koşullara uygun olduğu ve Dr. Zekeriya Sevimli'ye atfı kabil kusur bulunmadığına' ilişkin raporu da bu hususu doğrular mahiyettedir.' görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince, 16.04.2018 tarih, 25657-4263 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedeni yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme dışı sanık Zekeriya Sevimli hakkında görevi kötüye kullanma suçundan açılan kamu davasının tefrik edilerek ayrı esasa kaydedildiği anlaşılmış olup itirazın kapsamına göre inceleme sanıklar ... ve ... hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence suçundan verilen beraat hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar ... ve ...’a atılı eylemin sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Kolluk tarafından 17.01.2010 tarihinde saat 02.00'de düzenlenen tutanağa göre; 16.01.2010 tarihinde saat 22.20 sıralarında 64 AE ... plaka sayılı aracın çevreyi rahatsız ettiğinin bildirilmesi üzerine 17.01.2010 tarihinde saat 00.20 sıralarında 6234 kod numaralı ekipte görevli olan polis memurları sanıklar ... ve ...'ın bahse konu sarı renkli, Şahin marka aracın İsmetpaşa Caddesi, Valilik binası önünden Dörtyol istikametine doğru gittiğini görmeleri üzerine durması için anons yaptıkları, aracın durmayarak ters istikametten Enstitü Sokak'a girdiği, oradan tekrar ters istikamette gidip Ali Galip Kaya Sokak'a döndüğü, sokaklara girişlerde kaldırım köşelerine vuran aracın savrulduğu, Fatih Caddesi'ne ters istikametten girerek trafik akışını tehlikeye düşürdüğü, aracın ikazlara rağmen durmayarak Yıldırım Beyazıt Caddesi istikametine kaçtığı, moloz yığınları üzerinden geçmek suretiyle Avcılar Ulu Yolu'na çıktığı, ara sokaklarda 5-6 tur atmak suretiyle kaçışını sürdürdüğü, Mehmet Akif Ersoy Mahallesi ara sokaklarında çamurlu toprak yollardan geçerek Çam Sokak istikametine kaçarken 5. Bağ Sokak, No: 10 önünde aracı terk ederek kaçmaya başladığı, bir süre sonra arka bahçelerin tel örgülerine takılan katılanın yakalandığı, zor kullanılarak kelepçe takılmak suretiyle etkisiz hâle getirildiği, kovalamaca sırasında ekip aracının lastiğinin patladığı, katılanın alkollü ve ehliyetsiz olması nedeniyle kaçtığını beyan ettiği, doktor raporu alındıktan sonra katılanın Karaağaç Polis Merkezi Amirliğine temsil edildiği,
Uşak Devlet Hastanesi tarafından 17.01.2010 tarihinde saat 01.07'de düzenlenen 343 sayılı raporda; katılanın genel durumunun iyi, bilincinin açık olduğu, üzerinde darp ve cebir izi bulunmadığı, 103 promil alkollü olduğu ve emniyetli bir şekilde araç kullanamayacak derecede sarhoş olduğu bilgilerine yer verildiği, ayrıca katılana eşlik eden kolluk personelinin sicil numarasının ise '216259' olduğunun belirtildiği,
Trafik güvenliğini kasten tehlikeye sokma suçundan yapılan soruşturma sırasında katılanın şüpheli sıfatıyla müdafisinin katılımı ile verdiği ve polis memurları olan tanıklar ... ile ... tarafından alınan 17.01.2010 tarihli kolluk ifadesinin; '22.12.2009 tarihinde 64 AE ... plaka sayılı otoyu Emrah Kaya isimli şahıstan satın aldım, otonun satışını üzerime almadım, benim ehliyetim yoktur, ehliyet almak için sürücü kursuna müracaat ettim, otoyu devamlı olarak kullanmıyorum, bazen kendimi geliştirmek için otoyu kullanıyorum, 16.01.2010 günü saat 21.00 sıralarında otoyu bulunduğu yerden aldım yavaş yavaş tek başıma gezindiğim sırada tanımış olduğum bir arkadaşıma rastladım ve arkadaşımı yanıma alarak Akse Yolu'na gidip birlikte alkol aldık, alkol aldıktan sonra arkadaşımı ikametine bıraktım, karnım acıktığından dolayı çarşı merkezine çorba içmek için geldim, İsmet Paşa Caddesi üzerinden geçtiğim sırada ekip otosu bana durmamı söyledi, ben alkollü olduğumdan, ehliyetimin bulunmadığından ve ayrıca oto benim üzerime olmadığından dolayı korktuğumdan bana durmamı söyleyen ekipten kaçmaya başladım, benim kaçış istikametimde ekip otosu da beni takip etti, ben bulunduğum yerden çeşitli yollardan Elmalıdere Mahallesi, 5. Bağ Sokak üzerine geldim ve sokak üzerinde otoyu durdurarak otodan aşağıya inip kaçmaya başladım, yaklaşık 100 m gittikten sonra bahçe teline takılarak yere düştüm, düştüğüm yerden kalkarak geri beni takip eden ekiplerin yanına geldim, daha sonra polis memurları bana kelepçe taktılar, otoya bindirdikten sonra doktor raporu sonucu polis merkezine getirdiler, yapmış olduğum bu hareketlerden dolayı pişmanım.' şeklinde olduğu,
Serbest Bırakma Tutanağına göre; katılanın Karaağaç Polis Merkezi Amirliğinden 17.01.2010 tarihinde saat 03.29'da serbest bırakıldığı,
Uşak Devlet Hastanesi Baştabipliğinin 04.06.2010 tarihli ve 1545 sayılı yazısı ekinde yer alan ve katılan ... hakkında Uşak Devlet Hastanesince 17.01.2010 tarihinde saat 04.15'te düzenlenen 346 sayılı doktor raporunun 'Muayene edilenin şikâyetleri' bölümünde 'Kasık ağrısı, karın ağrısı', 'Muayene edilenin tıbbi özgeçmişi' bölümünde 'Kasık fıtığı olduğu söylüyor', 'Lezyon(lar) ile ilgili bulgular' bölümünde 'Karın bölgesinde herhangi bir darp ve cebir izi yok. Fakat karın ağrısı mevcut' ve 'Sonuç' bölümünde ise 'Şahısta herhangi bir darp ve cebir izi yok. Fakat karın ağrısı takibi açısından UDH acil servis polikliniğine yönlendirildi' açıklamalarının bulunduğu,
Uşak Devlet Hastanesi Konsültasyon İstek Formunda; katılan hakkında acil tıp bölümünde görevli doktor olan tanık ... tarafından yapılan konsültasyon istek tarihinin '17.01.2010 08.46.48' olarak gösterildiği ve genel cerrahi bölümünde görevli doktor olan tanık ... tarafından düzenlenen konsültasyon sonuç kısmında ise 'Akut Batın Darp Adli Vaka Yatışı Uygundur' ibaresinin bulunduğu,
Uşak Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen 01.02.2010 tarihli ve 563 sayılı patoloji raporunda; makroskopik inceleme bölümünde '10x7x3 cm kapsüllü rüptüre splenektomi', tanı bölümünde ise 'kapsül laserasyonu sekonder değişiklikler dalak, splenktomi' ibarelerinin yer aldığı,
Tanık ... 17.01.2010 tarihinde Uşak Cumhuriyet Başsavcılığına 'Ben dün gece evimde bulunduğum sırada komşularımız kardeşin Gökhan'ı polislerin mahallemizdeki bir sokaktan alıp götürdüklerini söylediler. Saat 01.15 sıralarıydı. Bunun üzerine mıntıkamız olan Karaağaç Polis Merkezi Amirliğine gittik. Orada öğrendiğime göre kardeşimi, arkadaşından satın almış olduğumuz araba ile dolaşırken polisler durdurmak istemiş, o da ehliyeti olmadığı için korkup kaçmış. Elmalıdere 5. Bağ Sokak'ta durdurup yakalamışlar. Bu nedenle hakkında işlem yapılıyordu. Saat 04.30 sıralarında polis merkezindeki işlemleri bitti. Kardeşimi kapıda teslim aldığımda karın bölgesini tutarak sancılanır vaziyetteydi. Onun koluna girip arkadaşım Yasin'den de yardım istedim. Kardeşimi polis otosuna bindirdik. Doğrudan Devlet Hastanesine götürdük. Acil tıp servisinden raporu alındı. Hemen hastaneye yatırıldı. Sabaha kadar müşahedede kaldı. Saat 08.00 sıralarında genel cerrahi servisinde ameliyat oldu, dalağı patlamış, bu nedenle dalağı alınmış. Kendisiyle hâlen görüşmüş değilim. Ancak akşamleyin üstü başı çamur içerisindeydi. Görevlilerce darp edildiğini düşünüyorum. Bu nedenle konuyu Başsavcılığınıza ihbar etmeyi uygun gördüm. Ben kardeşimin yakalandığında darp edildiği kanaatindeyim. Zira karakolda kendisi lavaboya gider çıkarken tarafımdan görülmekteydi. Kardeşimin ne zaman taburcu olacağını bilmiyorum.' şeklinde ihbarda bulunduğu,
Uşak İl Emniyet Müdürlüğünün 23.03.2010 tarihli müzekkere cevabı ekinde yer alan 12.02.2010 tarihli tutanakta; Muhabere Sistemleri İşletme Büro Amirliğinde kurulu bulunan dijital ses kayıt cihazında yapılan incelemede 64 AE ... plakalı aracın Özel İdare Kavşağından itibaren 6234 kod numaralı Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü ekibinin dur ihtarına uymayarak Fatih Caddesi istikametine kaçmaya başladığının, daha sonra Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünün 6240, 6242, 6252, Asayiş Şube Müdürlüğünün 4520 ve 4626, KOM Şube Müdürlüğünün 5040 ve Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürlüğünün 5470 kod numaralı ekiplerinin söz konusu aracı yakalamak için takibe başladıklarının, 6234 kod numaralı ekibin bahse konu aracın alındığını anons ettiğinin belirtildiği,
Uşak İl Emniyet Müdürlüğünün 11.11.2010 tarihli yazısı ve ekinde yer alan görev listesine göre; 16-17.01.2010 tarihinde 19.00 ila 07.30 saatleri arasında 6240 kod numaralı ekipte 216259 sicil numaralı ... ve 270481 sicil numaralı Mustafa Keskin, 6242 kod numaralı ekipte ise 226794 sicil numaralı Mutlu Yılmaz ve 314170 sicil numaralı Ahmet Ömür Söğüt isimli polis memurlarının görevli oldukları,
Uşak Devlet Hastanesi Baştabipliğinin 26.04.2010 tarihli ve 4003 sayılı yazısına göre; katılan ... hakkında adli rapor düzenleyen hekimin tespit edilmesi için yapılan araştırma sonucunda bahse konu adli raporun 17.01.2010 tarihinde 54592 protokol numarası ile Karahallı Hacı Rafet Zora Devlet Hastanesi tabibi iken Valilik tarafından 06.10.2009 tarihinde Uşak Devlet Hastanesine geçici olarak görevlendirilen inceleme dışı sanık Zekeriya Sevimli olduğunun tespit edildiği, adı geçen inceleme dışı sanığın Valiliğin 03.03.2010 tarihli ve 2727 sayılı yazısı ile Uşak Devlet Hastanesindeki görevinden ayrıldığı ve asli görev yerine döndüğü,
Uşak Devlet Hastanesi Baştabipliğinin 24.02.2011 tarihli yazısında; katılan ...'a 17.01.2010 tarihinde müdahale eden doktorların açık kimlik ve adres bilgilerinin gönderildiği belirtildikten sonra ekinde yer alan belgede ise o tarihte bahse konu hastanede görevli doktorlardan anestezi uzmanı olan tanık ...'nın katılanın ameliyatına katıldığının, genel cerrahi uzmanı olan tanık ...'ün ameliyatı yaptığının, pratisyen hekim olan tanık ...'nın acil serviste müdahale ettiğinin, diğer pratisyen hekim olan inceleme dışı sanık Zekeriya Sevimli'nin adli tabiplikte katılana müdahale ettiğinin belirtildiği,
Uşak Devlet Hastanesi Baştabipliğinin 01.11.2010 tarihli ve 3138 sayılı yazısında; cerrahi birimlerden hastane laboratuvarına gelen makroskopik spegmenler rapor edildikten sonra 15 gün muhafaza edildiği, 17.01.2010 tarihinde splenektomi operasyonu geçiren katılana ait materyalin müzekkere tarihi itibarıyla muhafaza edilmediği bilgilerine yer verildiği,
Katılan hakkında Uşak Devlet Hastanesinde görevli genel cerrahi uzmanı ... tarafından düzenlenen 2061 protokol numaralı epikriz raporunda; yatış tarihinin '17.01.2010 09.27.49', çıkış tarihinin ise '20.01.2010' olarak gösterildiği, 'Y. Ön Tanısı' ile 'Çıkış Tanısı' bölümlerinde 'Künt Batın Travması', 'Şikâyet ve hikâye' bölümünde 'Karında ağrı (Darp sonucu olduğunu söylüyor)', 'Öz ve soy geçmiş' bölümünde 'Anne baba sağ, 4 kardeşler, ailede önemli bir şikâyet yok, daha önceden önemli bir hastalık ve alerji yok', 'Muayene bulguları' bölümünde 'Akut batın (Darp adli)', 'Uygulanan tedavi ve ameliyatlar' bölümünde 'İTGAA MED. SUP insizyonla batına girildi. Batında 1 lt defibsihe kan, dalak rüptürü izlendi. Diğer organlar sağlamdı. Splenektomi yapıldı. Hemostas, malzeme sayımı ve batın lavajı sonrası splemik ve rethovenikal iki adet nelaton dren konarak katlar PP kapatıldı.', 'Klinik gidiş ve sonuç' bölümünde ise 'Künt batın travması teşhisi ile servise yatırılan hasta opere edilip şifa ile taburcu edildi.' açıklamalarına yer verildiği,
Uşak Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 22.04.2010 tarihli ve 102 sayılı raporda; katılan ... hakkında gönderilen tıbbi belgelere göre katılanın künt batın travması sebebi ile ameliyat sonucu dalağının alındığı bilgisine yer verildikten sonra '...tekme, yumruk vurulması veya karşıdakinin yüzüne kafa atılması şeklindeki darbeler ile trafik kazası, yüksekten düşme gibi genel beden travması türünde lezyonların oluşturduğu her türlü travmada künt travma meydana gelebilir, künt batın travmasına bağlı iç organ yaralanmaları ya darbenin batın duvarına geldiği lokal direkt travmalarla ya da trafik kazası, yüksekten düşme gibi olaylarda oluşan genaralize travmalarda meydana gelir, ancak iç organlarda ağır hasarlar oluşturan direkt lokal travmalarda bile batın duvarında dıştan hiçbir travmatik iz görülmeyebilir. Batın duvarında travmatik lezyonların varlığı, buraya direkt olarak bir darbenin uygulandığını göstermesi açısından önem taşır, fakat genelinde derindeki adalelerde oluşan kanamalar cilt altında görülmez, bir müddet sonra kasık bölgesinde görülür hâle gelir.
Mevcut tıbbi belgelerde bu hususlarda (batın duvarında travmatik iz ya da göçmen ekimoz) herhangi bir değerlendirme yapılıp yapılmadığına dair bir bilgiye rastlanılmadığından yukarıda bahsedilen adli tıbbi bilgilere göre, dalak patlaması olayının söz konusu düşme sırasında oluşmasının mümkün olabileceği gibi darp sonucu da meydana gelmesinin mümkün olduğu, şubemizce bu hususta kesin bir kanaate varılamadığından Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas dairesinden tüm soruşturma dosyasının gönderilerek görüş alınmasının uygun olacağı,
Dalağın çeşitli hastalıklar nedeni ile yırtılmaya yatkınlığının arttığı hâller mevcuttur. Böyle bir durumda dalak, minör bir travma ile veya kendiliğinden yırtılabilir. ...'a ait tıbbi belgelerde olaydan evvel mevcut bir hastalık bildirilmediğinden, hastanede geçirmiş olduğu ameliyatın olaydan evvel mevcut bir rahatsızlığı sebebiyle meydana gelmediği' kanaatinin belirtildiği,
Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunca düzenlenen 25.11.2011 tarihli raporda; katılan hakkında düzenlenmiş olay tarihli geçici raporda vücudunda haricen darp cebir izi bulunmadığı, ancak, batın bölgesi gibi yumuşak dokudan zengin vücut bölgelerine uygulanan künt travmalarda özellikle erken dönemlerde harici travmatik lezyon görülmeyebileceği, kişinin karın ağrısı tanımladığı, dosya içerisindeki adli ve tıbbi belgelerde dalak rüptürü nedeniyle ameliyat edildiği, dalağının alındığının (splenektomi) bildirildiği, dolayısıyla dava konusu olay ile kişide dalak alınmasına neden olan yaralanma arasında illiyet bağı bulunduğu cihetle; dalak rüptürüne ve sonrasında alınmasına neden olan yaralanmasının; kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğu, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı, vücutta kemik kırığı tarif ve tesbit edilmediği, yüz sınırları içinde herhangi bir travmatik lezyon tanımlanmadığından yüzde sabit iz tayinine mahal olmadığı, dava konusu olaya bağlı dalak alınmasının (splenektomi) organlarından birinin işlevinin yitirilmesi niteliğinde olduğu, kişi hakkında düzenlenmiş tıbbi belge ve evraklarda kişideki lezyonların tanımlanan nitelikleri ve lokalizasyonları dikkate alındığında, düşerek, sert ve uygun bir zemine çarparak meydana gelebileceği gibi tekme, yumruk vb. ile veya künt bir cismin bu vücut bölgelerine vurulması sonucu da oluşabileceği bunlar arasında tıbben ayırım yapılamadığı sorulan diğer hususlarda ilgili 3. İhtisas Kurulundan görüş alınmasının uygun olduğu bilgilerine yer verildiği,
Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunca düzenlenen 30.12.2013 tarihli raporda; katılan hakkında düzenlenmiş olay tarihli raporda vücudunda haricen darp cebir izi bulunmadığı, ancak batın bölgesi gibi yumuşak dokudan zengin vücut bölgelerine uygulanan künt travmalarda özellikle erken dönemlerde harici travmatik lezyon görülmeyebileceği, kişinin karın ağrısı tanımladığı, dosya içerisindeki adli ve tıbbi belgelerde dalak rüptürü nedeniyle ameliyat edildiği, dalağının alındığının (splenektomi) bildirildiği, yapılan ikinci değerlendirmede şahsın acil servise yönlendirildiği, dolayısıyla yapılan uygulamanın tıbbi kurallara uygun olduğu inceleme dışı sanık Zekeriya Sevimli'ye atfı kabil kusur bulunmadığı, sorulan diğer hususlarda ise 2. Adli Tıp İhtisas Kurulu mütalaasına eklenecek bir husus bulunmadığının belirtildiği,
UYAP sorgulaması ve dosya kapsamına göre Uşak 1. Ağır Ceza Mahkemesince 14.02.2012 tarihli celsede inceleme dışı sanık Zekeriya Sevimli hakkında görevi kötüye kullanmak suçundan yapılan yargılamanın şarta bağlı olduğu ve bu şartın henüz gerçekleşmediği belirtilerek gerçekleşmesini beklemek üzere CMK'nın 223/8. maddesi uyarınca durma kararı verilip dosyanın tefrik edildiği, aynı Mahkemece 29.11.2012 tarih ve 351-393 sayı ile ise tefrik edilen bu davanın kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden CMK'nın 223/8. maddesi uyarınca düşmesine karar verildiği, bu kararın temyiz edilmeksizin 06.01.2013 tarihinde kesinleştiği,
UYAP sorgulaması ve dosya kapsamına göre katılan ... hakkında Uşak Cumhuriyet Başsavcılığınca 16.02.2010 tarih ve 621-356 sayı ile alkol veya uyuşturucu maddenin etkisi altındayken araç kullanma suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda Uşak (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesince 25.05.2011 tarih ve 231-478 sayı ile katılanın TCK'nın 179/3. maddesi delaletiyle 179/2, 62, 50/1-a ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu kararın temyiz edilmeksizin 01.07.2011 tarihinde kesinleştiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... Savcılıkta; 17.01.2010 tarihinde saat 01.00 sıralarında birahaneden çıkıp 64 AR ... plaka sayılı, haricen satın almış olduğu Şahin marka aracı ile İsmetpaşa Caddesi istikametine doğru giderken arkasından polislerin geldiğini gördüğünü, alkollü ve ehliyetsiz olması nedeniyle sevk ve idaresindeki araçla kaçmaya başladığını, ikametinin bulunduğu Elmalıdere Mahallesi, 2. Bağ Sokak'a kadar kaçtığını, ekip otosu sayısı artınca yakalanacağını anlayıp aracını durdurduğunu, aracından inip 10-15 adım gittikten sonra plakasını alamadığı ekip aracından çıkan polis memurunun arkasından gelip kendisini yakalayıp yere yatırdığını, 'Kaçabileceğini mi sanıyorsun.' dedikten sonra karın bölgesine doğru tekme ile vurmaya başladığını, o sırada diğer bir polis memurunun da gelip aynı şekilde tekme attığını ve 'Kelepçele bunu.' şeklinde bağırdığını, bu sırada havaya 2-3 el ateş edildiğini, ardından kelepçelenerek ekip otosuna bindirildiğini ve direkt adli hekimliğe götürüldüğünü, hastanedeki adli hekime karnının ağrıdığını, nefes alamadığını söylemesine rağmen doktorun bir rapor düzenleyip kendisini polislere teslim ettiğini, daha sonra Karaağaç Polis Merkezi Amirliğine getirildiğini, burada saat 04.30'a kadar bekletildiğini, ardından da tekrar adli tabibe götürüldüğünü, bu sırada dışarda ağabeyi olan ... ile arkadaşı olan tanık ...'ın bulunduğunu, polis memurunun adli tabibin yanına girip çıktıktan sonra kendisini adli tabibin yanına götürdüklerini, yine adli tabibin 'Yaran beren var mı?' diye sorması üzerine olmadığını ancak karnına polislerin tekme atması nedeniyle nefes alamadığını söylediğini, buna rağmen doktorun kendisini muayene etmeden rapor düzenleyip tekrar polislere teslim ettiğini, adli tabipten çıktıktan sonra ağabeyinin kendisini acil servise götürdüğünü, acil serviste yapılan muayenesi sonucunda hastaneye yatışının yapıldığını, ameliyatla dalağının alındığını, kendisine tekme atan polis memurlarını simaen tanıdığını ancak ismen tanımadığını, yakalanması sırasında kendisine yönelik kötü muamelede bulunan polis memurlarından şikâyetçi olduğunu,
Mahkemede; olay tarihinde alkollü vaziyette araç kullandığını, polislerin geldiğini görünce de paniğe kapılıp kaçmaya başladığını, polislerden kaçtığı sırada ters yöne girdiğini, aracından inip 10-15 m uzaklaştığı sırada polis memurunun kendisinden teslim olmasını istediğini, bunun üzerine teslim olduğunu, ardından yüzüstü yere yatırıldığını, bu sırada yanlarına bir polis memurunun daha geldiğini, kendisini birlikte kelepçelediklerini, yerde yattığı sırada polis memurlarının sağından ve solundan karın bölgesine birer kez tekme ile vurduklarını, neden böyle yaptıklarını sorunca da 'Bizden kaçabileceğini mi zannediyorsun.' dediklerini, sonrasında havaya iki el ateş edildiğini duyduğunu, bir başka polis ekibi tarafından hastaneye götürüldüğünü, doktora tekme ile kendisine vurulduğunu söylediğini ancak o hâldeyken de fazla konuşamadığını, muayene sonrasında karakola götürüldüğünü, karakolda bulunduğu sırada karnının ağrıdığını söylediğini ancak 'Senin ifadeni alıp sevk edeceğiz.' dediklerini, 04.30'a kadar karakolda bekledikten sonra ağabeyi ... ile arkadaşı olan tanık ...'ın yardımı ile ekip otosuna bindirildiğini, yine her ikisinin yardımı ile doktorun yanına götürüldüğünü, yapılan muayene sonrasında ağabeyi ...'e 'Kardeşini götürebilirsin.' dediklerini, oradan çıktıktan sonra hemen acil servise başvurduklarını, yapılan muayene sonrasında dalağının patladığının söylendiğini, sonrasında ameliyat edilerek dalağının alındığını, olay günü kaçtığı sırada çitin yanına kadar gittiğini ancak oraya vardığında aklının başına geldiğini, en fazla arabasının bağlanacağını düşündüğünü, polis memurunun 'Dur kaçma!' demesi üzerine de teslim olduğunu, polislerden kaçtığı sırada çitten atlamadığını veya düşmediğini, ailesinde batın bölgesindeki organlardan kaynaklı hastalığı olan bir kişinin bulunmadığını, kendisinin de daha önce batın bölgesinden herhangi bir şekilde operasyon geçirmediğini, olay günü üzerinde siyah kumaş pantolon ile sivit tişört olduğunu, aldığı kıyafetleri uzun süre giymek durumunda kaldığından kolundaki yırtığı bu şekilde açıklayabileceğini, kendisine tekme atan polis memurlarının huzurdaki sanıklar olup olmadığını çıkaramadığını, olay anında biraz alkollü olduğunu, yine aynı şekilde bir ve ikinci muayenesini yapan doktorun da huzurdaki inceleme dışı sanık olup olmadığını hatırlamadığını, hem doktor olan inceleme dışı sanıktan hem de sanık polis memurlarından ayrı ayrı şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini,
Tanık ... Savcılıkta; katılan ...'ı daha önce aynı mahallede oturmaları nedeniyle tanıdığını, olay tarihinde çalışmış olduğu iş yerinden çıkıp evine gittiğini, saat 01.00 sıralarında katılanın ağabeyi olan ...'ın alkollü bir şekilde evine geldiğini, katılanın Karaağaç Polis Merkezi Amirliğinde olduğunu söyleyip kendisini oraya götürüp götüremeyeceğini sorduğunu, bunun üzerine aracı ile ...'ı Karaağaç Polis Merkezi Amirliğine götürdüğünü, orada bulundukları sırada ...'ın katılanı sorması üzerine kapıdaki polislerin 'Şu anda ifadesi alınıyor, görüştüremeyiz.' dediklerini, dışarda bir süre beklediklerini, bu sırada ...'ın telefonu ile katılanla görüştüğünü, bu görüşme sonrasında ...'ın kendisine anlatması nedeniyle katılanın alkollü ve ehliyetsiz olması nedeniyle dur ihtarına uymayarak kaçması sonucu polislerin kendisini takip ettiklerini, Elmalıdere Mahallesi'nde ise sıkıştırdıklarını, bunun üzerine katılanın aracını park edip bu sefer koşmaya başladığını, bir bahçe çitinden atlayarak bahçeye düşdüğünü, bu sırada polislerin kendisini yakaladığını öğrendiğini, bir süre sonra polislerin katılanı muayene edilmek üzere Uşak Devlet Hastanesinde bulunan adli tabibe götürdüklerini, muayenesi sonrasında katılanın 'Nefes alıp vermekte zorlanıyorum.' demesi üzerine katılanı Uşak Devlet Hastanesi Acil Servisine götürdüklerini, kendisinin daha sonra söz konusu şahısların yanından ayrılıp evine gittiğini, Karaağaç Polis Merkezi Amirliği önünde bulundukları sırada katılanın eğilmiş vaziyette yürüdüğünü, alkollü ve sarhoş olduğu için öyle yürüdüğünü düşündüğünü, katılanın ameliyatla dalağının alındığını aynı gün akşam üzeri ...'dan öğrendiğini,
Mahkemede; karakoldan adli tabipliğe götürüldüğü sırada katılan ile çok fazla konuşamadıklarını ancak katılanın polislerin karnına tekme attıklarını söylediğini, adli tabiplikteki muayenesinin ardından da katılanı hastanenin acil servisine götürdüklerini, kendisinin daha sonra evine gittiğini, Savcılık ifadesinin doğru olduğunu, olay hakkında ...'ın katılan ile telefonla konuşması sonrasında ondan öğrendiklerini kendisine anlatması nedeniyle bilgi sahibi olduğunu, katılanı ... Kaygısız ile birlikte kucaklarına alıp muayeneye götürdükleri sırada katılanın çok fazla konuşamadığını, sadece tekme atıldığını söylediğini, adli tıptan çıktıktan sonra da karnının ağrısından duramadığını söyleyip kendisini hastaneye götürmelerini istediğini, bu nedenle de katılanı hastanenin acil servisine götürdüklerini, olay günü katılanın üzerinde tam olarak hatırlayamamakla birlikte beyaz renkli kazak gibi bir şey olduğunu, kolunda yırtık olup olmadığını hatırlamadığını,
Tanık ... istinabe olunan Mahkemede; olay tarihinde Uşak Devlet Hastanesi acil servisinde pratisyen hekim olarak çalıştığını, acil servise geldiğinde katılanın üzerinde darp ve cebir izi görünmediğini ancak elle yapılan muayenede hassasiyet bulunduğunu tespit edip genel cerrahi konsültasyonu istediğini ardından genel cerrahi uzmanının yaptığı ameliyatla katılanın dalağının patlamış olması nedeni ile alındığını,
Tanık ... istinabe olunan Mahkemede; olay tarihinde bahse konu hastanenin genel cerrahi servisinde nöbetçi doktor olduğunu, inceleme dışı sanık Zekeriya Sevimli'nin acilde bir vaka olduğunu ve görmesi gerektiğini telefonla söylemesi üzerine hemen acil bölümüne gittiğini, yaptığı muayenede akut batın teşhisi koyduğunu, acil ameliyat gerektiğinden katılanı ameliyata aldıklarını, karaciğerde yaklaşık bir buçuk litre kan ve dalak kapsülü hematomunun patlaması sonrasında dalakta yırtılma izlediklerini ardından katılanın dalağını aldıklarını, dalak travmalarında kapsül altı hematom olduğunda karın bulgularının özellikle de muayeneyi yapan kişi uzman doktor değilse çok rahat atlanabilineceğini, katılanın psikopatik yapıda bir şahıs olduğunu,
Tanık ... istinabe olunan Mahkemede; olay tarihinde Uşak Devlet Hastanesinde anestezi uzmanı olarak görevli olduğunu ancak olayı hatırlamadığını, katılanın ameliyatına katılmış olabileceğini,
Tanık ... Mahkemede; olay tarihinde katılanın kolluk ifadesinin kendisi ile grup amiri olan tanık ... tarafından alındığını, ifade veren şahıs ne söylerse onu yazdığını, katılanın ifadesi sırasında bir sorun çıkmadığını, rahat bir şekilde ifadesini aldıklarını,
Tanık ... Mahkemede; hatırladığı kadarıyla, katılan ifadesinde ne anlattıysa onu yazdıklarını, katılanın durumu ile ilgili kendilerine herhangi bir şey söylemediğini, ifade sırasında görünüş itibarıyla katılanın herhangi bir şeyi olmadığını, ifadesini aldıkları şahısların durumlarında ters bir şey hissetmeleri hâlinde direkt 112 acili aradıklarını, ilgili şahsın bu konuda bir talepte bulunmasına da gerek olmadığını, katılanın alkollü bir şekilde gelmesi nedeniyle ifadesinin alınması için alkolün etkisinin geçmesini beklemiş olabileceklerini,
Tanık Mustafa Keskin Mahkemede; olay tarihinde katılanın kullandığı araca ilişkin 2-3 kez anons geldiğini, kendisinin 6240 numaralı ekipte görevli olduğunu, katılanın dur ihtarına uymadığını, kovalamaca sırasında aracı ile boş bir araziye girdiğini, orada bulunun tümsekler nedeniyle katılanın aracının havalandığını, son olarak boş bir arazide durduğunu, katılanın aracı bıraktıktan sonra yaklaşık 100 m kaçtığını, kendisinin de bahse konu aracın yanında durduğunu, ekip arkadaşının araçtan indiğini, kendisinin ise katılanın aracının başında beklediğini, bir süre sonra getirilen katılanı diğer ekip aracının lastiğinin patlaması nedeniyle doktor raporu alınması için ekip aracına aldıklarını, Devlet Hastanesine oradan da karakola götürdüklerini, araca aldıklarında katılanın nefes nefese olduğunu, bu sırada rahatsızlığı olduğuna ilişkin herhangi bir şey söylemediğini, kendisini yakalayan polis memurları tarafından karnına tekme atıldığına ilişkin de bir beyanı olmadığını, olay sırasında katılanın çitten atlayıp atlamadığını ve kelepçelenme anını görmediğini, üstü başı çamurlu olduğundan yere yatırıldığını düşündüğünü,
Tanık Mutlu Yılmaz Mahkemede; bahse konu araç plakasına ilişkin anons gelmesi üzerine diğer ekipler ile birlikte yaptıkları takip sırasında katılanın kullandığı aracın birden ara sokaktan çıkıp üzerlerine doğru süratle geldiğini, kendi araçlarına çarpmaması için geri çekilmek zorunda kaldığını, ardından takibe devam ettiklerini, kovalamaca sırasında katılanın kasisli bir araziye girdiğini, anons gelmesi ile aracın yakalandığını öğrendiğini, çok sayıda ekip aracının takibe katıldığını, katılanın kelepçelenme anını görmediğini,
Tanık Ahmet Ömür Söğüt Mahkemede; kovalamaca sırasında katılanın yolunu kestiklerini, buna rağmen katılanın aracını üzerlerine doğru sürdüğünü, kaza olmaması için geri çekildiklerini, ardından başka bir yoldan katılanı yakalamaya çalıştıklarını, bir süre sonra gelen anons üzerine katılanın yakalandığını öğrendiklerini, katılanın alındığı ve kelepçelendiği anı görmediğini, olumsuz herhangi bir şey ile karşılaşmadığını,
Tanık ... Mahkemede; olay tarihinde 6240 kod numaralı ekip olarak jandarma kavşağında bulundukları sırada anons geldiğini, ekip arkadaşları ile birlikte katılanın aracını takibe başladıklarını, uzun bir kovalamaca olduğunu, en son aracın boş bir araziye girdiğini görüp anons ettiğini, ardından katılanın aracından inip koşarak kaçmaya başladığını, kendi araçlarının patinaj yapması nedeniyle gidemediklerini ancak katılanın görüş mesafesinde bulunduğunu, katılanın bahçe teline tırmandığını gördüğünü, olay yerine giderken kendi araçları patinaj yaptığından 3-5 dakika geç kaldıklarını, bu sırada yapılan anons ile katılanın alındığının bildirildiğini, katılanı yakalayan ekibin yanına gittiğinde katılana kelepçe taktıklarını gördüğünü, bu ekibin aracının lastiği patladığı için katılanı kendi araçlarına bindirdiklerini, katılanın üzerinin çamurlu ve elinin kelepçeli olduğunu, bu sırada katılanın telefonunun çalmaya başladığını, elleri arkadan kelepçeli olmasına karşın katılanın telefonu ile görüşmeye çalıştığını, üzerindeki şüphe kalkmadığından hastaneye kadar telefonu ile görüştürmediğini, adli tabipten rapor aldıktan sonra katılanı Karaağaç Polis Merkezi Amirliğine götürdüğünü, gözlemlediği kadarı ile katılanda o sırada herhangi bir rahatsızlık söz konusu olmadığını, olay sırasında katılanın aracı terk ettiğini, çite çıktığını, yere yatırıldığını ve kelepçelenme anını gördüğünü, tekmeleme gibi bir şey olmadığını, rapora götürdüğü sırada katılanın 'Karnım ağrıyor, tekme attılar.' şeklinde bir beyanı olmadığını,
İnceleme dışı sanık Zekeriya Sevimli aşamalarda benzer şekilde; olay tarihinde Uşak Devlet Hastanesi Adli Tıp Bölümünde doktor olarak görevli olduğunu, katılanın 17.01.2010 tarihinde saat 01.00 sıralarında gözaltı giriş raporu düzenlenmesi amacıyla kolluk tarafından getirildiğini, bu sırada katılanın oldukça alkollü olduğunu, muayene sırasında kasık fıtığının olduğunu ve karnının ağrıdığını söylemesi üzerine katılanın karnını elle muayene ettiğini, ardından 343 sayılı doktor raporunu düzenlediğini, karnında herhangi bir sertlik ve başka bir patolojik durum saptamadığında raporunda bunu durumu belirtme gereği duymadığını, yaklaşık 3-4 saat sonra gözaltından çıkış raporu düzenlenmesi için katılanın, yakınları olduğunu tahmin ettiği iki şahıs tarafından kollarından tutularak getirildiğini, karnındaki ağrıların arttığından bahsetmesi üzerine elle yaptığı muayenede karnında defans diye tabir edilen sertleşme olduğunu fark ettiğini, bunun üzerine bu durumu 'karın ağrılarının takibi için acil servise sevki uygundur.' şeklinde 346 sayılı raporda belirttiğini, muayene sırasında herhangi bir darp cebir izine rastlamadığını, katılanın kendisine karşı herhangi bir cebir uygulanmasından bahsetmediğini, katılanı rapora getiren polis memurlarının belirli bir şekilde rapor düzenlemesi konusunda istekte bulunmadıklarını,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... aşamalarda benzer şekilde; 17.01.2010 tarihinde 6234 kod numaralı ekipte sanık ... ile birlikte görevli olduğunu, aynı gün saat 00.20 sıralarında 64 AE ... plakalı aracın çevreyi rahatsız ettiği ve trafik güvenliğini tehlikeye düşürecek şekilde seyrettiğinin anons edildiğini, aynı aracın 1,5-2 saat önce de aynı mahallede çevreyi rahatsız ettiğine dair anons yapıldığını, ikinci anonstan sonra söz konusu aracı Fatih Caddesi'nden gelerek İsmet Paşa Caddesi istikametine döndüğü sırada görüp takibe başladıklarını, takip edildiği fark eden aracın hızla kaçmaya başladığını, kovalamaca sırasında bahse konu aracın ters yollara girerek dönüşlerde de kaldırımlara çarparak tehlikeli bir şekilde seyrettiğini, hatta .... Kaya Sokak ile Enstitü Sokak'ın kesiştiği yerde katılanın aracını kaldırıma çarpması sonucunda aracın sol tarafının yaklaşık 70 cm kadar havalandığını, anonslar üzerine takibe başka ekiplerin de katıldığını, katılana zarar gelmemesi düşüncesiyle katılanın aracını durdurmak için kendi araçları ile müdahale etmediklerini, yaklaşık yarım saat süren takip sonucunda ... Mahallesi'nde bulunan ara sokaklardan geçtikten sonra 5. Bağ Sokak, No: 10 önünde aracını durduran katılanın aracından inerek boş araziye doğru koşmaya başladığını, bunun üzerine takipteki diğer ekiplere aracın durduğu mevkiyi ve katılanın yaya olarak kaçtığını telsizle bildirdiklerini, ardından katılanın peşinden koşmaya başladığını, ekip arkadaşı olan sanık ...'ın da başka bir istikametten katılanın önüne geçmek için koştuğunu, kendi koştuğu istikamette olan boş tarlanın ortasında bir tel örgü bulunduğunu, tel örgünün ortalama bir insan boyu yüksekliğinde olduğunu, bu tel örgünün olduğu yönden bir çuvalın yere düşmesi gibi tok bir ses geldiğini duyunca o istikamete baktığında tel örgünün diğer tarafında bulunan katılanın yerden kalkarak tekrar kaçmak istediğini ancak bahçe kapısını açamadığı için çıkış yolu bulamadığını, bunun üzerine katılana teslim olması için seslendiğini, katılanın teslim olacağını belirterek tel örgünün yanına geldiğini, tel örgünün diğer tarafında bulunan katılanın kendi bulunduğu tarafa geçmeye çalıştığı sırada kontrolsüz bir şekilde yere düştüğünü, katılanı sarhoş olması nedeniyle ayağa kaldırdığını, katılanın üzerinde balköpüğü renginde bir mont bulunduğunu, bu montun tel örgüye takılması nedeniyle yırtıldığını fark ettiğini, kısa bir süre sonra da yanlarına diğer sanık ...'ın geldiğini, katılanın kaçma ihtimaline binaen ellerini arkadan kelepçelediklerini, kovalamaca sırasında araçlarının lastiğinin patlaması nedeniyle katılanı olay yerine gelen başka bir ekibe teslim ettiklerini, doktor raporunun da aynı ekip tarafından alındığını, olay sırasında katılana herhangi bir şekilde vurmadıklarını, dosyaya sundukları fotoğraflar incelendiğinde tel örgünün iç tarafının işlenmiş toprak dış tarafının molozlu, sert bir zemin olduğunun anlaşılacağını,
Sanık ... aşamalarda benzer şekilde; 17.01.2010 tarihinde 6234 kod numaralı ekipte sanık ... ile birlikte görevli olduğunu, aynı gün saat 00.20 sıralarında 64 AE ... plakalı aracın çevreyi rahatsız ettiği ve trafik güvenliğini tehlikeye düşürecek şekilde seyrettiğinin anons edildiğini, aynı aracın 1,5-2 saat önce de aynı mahallede çevreyi rahatsız ettiğine dair anons yapıldığını, ikinci anonstan sonra söz konusu aracı Fatih Caddesi'nden gelerek İsmet Paşa Caddesi istikametine döndüğü sırada görüp takibe başladıklarını, takip edildiği fark eden aracın hızla kaçmaya başladığını, kovalamaca sırasında bahse konu aracın ters yollara girerek dönüşlerde de kaldırımlara çarparak tehlikeli bir şekilde seyrettiğini, anonslar üzerine takibe başka ekiplerin de katıldığını, bu şekilde yaklaşık yarım saatlik bir takip sonucu aracın Mehmet Akif Ersoy Mahallesi'nde bir takım ara sokaklardan geçtikten sonra 5. Bağ Sokak, No:10 önünde durduğunu, araçtan inen katılanın bahçelere doğru kaçtığını gördüklerini, ekip arkadaşı olan sanık ...'ın kendisinden önce katılanın peşinden gittiğini, kendisinin de takip ettiğini, bu sırada olay yerine diğer ekiplerin de geldiğini, bir bahçenin tel örgüsüne takılması üzerine katılanın sanık ... tarafından yakalamış olduğunu gördüğünü, sanık ...'ın 'Tamam ben aldım.' demesi üzerine bu durumu takipteki diğer ekiplere bildirdiğini, bu arada kendilerine hafif bir şekilde direnen katılana kelepçe takıp polis otosuna götürdüklerini, kendi araçlarının lastiğinin patlamış olduğunu fark etmeleri üzerine katılanı 6240 kod numaralı ekip otosuyla adli raporu alınması için hastaneye gönderdiklerini, olay sırasında kesinlikle katılana vurmadığını sanık ...'ın da vurduğunu görmediğini, diğer ekiplerde yer alan polis memurlarının da katılana vurmadığını, katılanın kaçışı sırasında aracıyla kaldırımlara vurduğu gibi eski tabakhane bölgesi olarak bilinen yerde yıkımdan meydana gelmiş olan molozların üzerinden de aracı ile sert ve hızlı bir şekilde geçtiğini, bu geçişleri sırasında aracının şiddetli bir şekilde sarsıldığını, ayrıca katılanın aracından inip bahçelere doğru kaçarken tel örgüye takılarak düştüğünü, kendi kusurlu hareketiyle bu şekilde sarsıntılar sonucu yaralanmış olabileceğini,
Savunmuşlardır.
Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de, insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; 'suçsuzluk' ya da 'masumiyet karinesi' şeklinde, Latincede ise 'in dubio pro reo' olarak ifade edilen 'şüpheden sanık yararlanır' ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi hâlinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Katılan ...'ın 17.10.2010 tarihinde saat 01.00 sıralarında alkol almış olduğu birahaneden çıkarak ... plaka sayılı aracıyla şehir içinde trafik güvenliğini tehlikeye sokacak şekilde seyrettiği sırada durumun polis telsizinden anons edilmesi üzerine 6234 kod numaralı ekipte görevli olan sanıklar ... ve ...'ın bahse konu aracı takip etmeye başladıkları, polis tarafından takip edildiğini fark edip hızla kaçmaya başlayan katılanın ters yollara girerek ve aracını kaldırımlara çarparak daha da tehlikeli bir şekilde araç kullanmaya devam ettiği, yaklaşık yarım saatlik bir kovalamaca sonucu aracını ... Mahallesi, 5. Bağ Sokak'ta durdurup bu defa söz konusu mevkide bulunan bahçelere doğru yaya olarak kaçmaya başladığı, bir bahçe çitinden atlarken de yere düştüğü, bu sırada yanına gelen sanıklar ... ile ...'ın 'Kaçabileceğini mi sanıyordun!' dedikten sonra katılanın ellerini kelepçeledikleri ve katılan yerde bulunduğu sırada karın bölgesine doğru tekme ile vurdukları, sanıkların bu eylemleri sonucunda katılanın yırtılan dalağının ameliyatla alındığı iddia edilen olayda; katılan ...'ın kendisini rapora götüren 6240 numaralı ekipte görevli tanıklar ... ve ...'e, hakkında 343 ve 346 sayılı genel adli muayene raporlarını düzenleyen ve olay tarihinde Uşak Devlet Hastanesi Adli Tıp bölümünde görevli olan inceleme dışı sanık ...'ye ve ihbar içeriği dikkate alındığında kendisini Uşak Devlet Hastanesi acil servisine götüren ağabeyi...'a sanık polis memurları tarafından darp edildiğini ifade etmediği gibi trafik güvenliğini kasten tehlikeye sokma suçundan yapılan soruşturma sırasında şüpheli sıfatıyla müdafisinin katılımı ile verdiği 17.01.2010 tarihli ilk ifadesinde de bu yönde bir beyanda bulunmaması, katılanı takip eden 6240 kod numaralı ekipte görevli olup katılan yakalandıktan sonra olay yerine ilk giden tanık ...'un olay sırasında katılanın aracı terk ettiğini, çite çıktığını, yere yatırıldığını ve kelepçelenme anını gördüğünü, tekmeleme gibi bir şey olmadığını ifade etmesi, katılanı yakaladıktan sonra darbettikleri iddia edilen sanıkların doktor raporunun alınması ve diğer soruşturma işlemlerinin yapılması için katılana eşlik etmek yerine katılanı 6240 kod numaralı ekipte görevli polis memurlarına teslim etmeleri, Uşak Devlet Hastanesince 17.01.2010 tarihinde saat 01.07'de düzenlenen 343 sayılı rapor ile aynı gün saat 04.15'te düzenlenen 346 sayılı genel adli muayene raporlarında katılanın üzerinde darp ve cebir izi bulunmadığının belirtilmesi, katılanın acil servisinde muayenesini yapan tanık Satık Buğra Han Bozatlı tarafından 'Benim çalıştığım acil servise geldiğinde kişinin ilk bakışta darp cebiri görünmüyordu.' şeklinde beyanda bulunulması, katılanın 17.01.2010 tarihli kolluk ifadesinde aracından inip yaya olarak yaklaşık 100 m kaçtıktan sonra bahçe teline takılması üzerine yere düştüğünü ve düştükten sonra kaçmayı bırakıp kendisini takip eden ekiplerin yanına giderek teslim olduğunu belirtmesine karşın Mahkeme aşamasında, tanık ...'ın Savcılık ifadesi ile de çelişecek şekilde olay sırasında çitten atlamadığını ve çitten düşmediğini ifade etmesi, sanıklar tarafından düzenlenen olay tutanağı, Uşak İl Emniyet Müdürlüğünün 23.03.2010 tarihli müzekkere cevabı ekinde yer alan 12.02.2010 tarihli tutanak ile tanıklar ..., ..., ... ve ...'ün ifadelerine göre olay sırasında 8 ayrı ekip tarafından takip edilen katılanın yaklaşık yarım saat süren kaçışı esnasında ara sokaklarda ters istikamette hızla seyrettiği, tümsekli yollara girdiği, kaldırım köşelerine vurması sonucunda aracının savrulduğu ve moloz yığınlarının üzerinden geçtiğinin anlaşılması, Adli Tıp Kurumu Başkanlığınca düzenlenen raporlarda katılandaki lezyonların düşerek, sert ve uygun bir zemine çarparak meydana gelebileceği gibi tekme, yumruk vb. ile veya künt bir cismin bu vücut bölgelerine vurulması sonucu da oluşabileceğinin, bu konuda bir ayırım yapılamayacağının belirtmesi hususları bir bütün olarak dikkate alındığında katılanın yakalandıktan sonra sanıklar tarafından tekmelenmesi sonucunda mı ya da polis ekiplerine yakalanmamak için hızla kaçtığı sırada tümsekli yollara girdiği, kaldırım köşelerine vurduğu veya moloz yığınlarının üzerinden geçtiği esnada direksiyon ya da kapı gibi araç içi aksamlarına çarpması nedeniyle mi yoksa aracından inip yaya olarak kaçtığı sırada bahçe teline takılarak düşmesi sonucunda mı yaralandığı konusunda şüphe oluştuğu ve bu şüphenin de sanıklar lehine yorumlanması gerektiğinin anlaşılması karşısında sanıklara atılı eylemin sabit olmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin bozma kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün onamasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi de; itirazın reddine karar verilmesi gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 06.11.2017 tarihli ve 12186-12375 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Usul ve kanuna uygun olan Uşak 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 03.06.2014 tarihli ve 217-194 sayılı beraat hükümlerinin ONANMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 21.10.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.